Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İstanbul

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    344
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İstanbul tarafından postalanan herşey

  1. Ramak Kalmıştı Ramak kalmıştı Gelmesine ölümün Bir an bile değil Çıplak bir el Belirdi birdenbire Gelip tuttu elimi Günlere haftalara Yitik renklerini Kimdi bu geri veren İnsansal evrenin O bitimsiz yazına Gerçekliğini geri veren kimdi Ben ki ne olduğunu Bilmediğim bir öfkeyle Boğulurdum sürekli Hayatıma büyük bir açıkhava Kolyesi takmak için Yetti iki kol yetti Küçücük bir hareketti Uyurken bir okşayış Ya da bir soluk Yüzümde gezinen Ya da bir çiy Omuzuma yağmış Alnıma geceleyin Yaslanan bir alındı İki iri gözdü açılmış Ve bir anda evet bir anda Tüm evrende ne varsa Dönüştü bir buğday tarlasına
  2. Elsa'ya Şiirler Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Zaman sensin Zaman kadındır. İster ki Hep okşansın diz çökülsün hep Dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına Bir taranmış Bir upuzun saç gibi zaman Soluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi Zaman sensin uyuyan sen şafakta ben uykusuz seni beklerken Sensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi Ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın Bu durdurulmuş zamanın işkencesi mavi çanaklarda kan gibi Bu göz susuzluğundan sen yürürken odada Bense bilirim büyüyü bozmamak gerektiğini Daha beter seni kaçak Seni yabancı bilmekten Aklın ayrı bir yerde gönlün ayrı bir yüzyılda kalmaktan Tanrım ne ağırdır sözcükler. Asıl demek istediğim bu Hazzın ötesinde sevgim hiçbir zararın erişemeyeceği yerde bugün sevgim Sen ki benim saat-şakağımda vurursun Boğulurum soluk alıp vermesen Tenimde bir duraksar ve yerleşir adımın Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Her söz Dudağımda bir dilenen zavallı Acınacak birşey ellerin için kararan birşey bakışının altında İşte bu yüzdendir sık sık seni seviyorum deyişim Boynuna takabileceğin bir tümcenin o parlakca kalp kristali Kaba konuşmamdan gücenme benim. Bu konuşma Ateşte şu tatsız cızırtıyı çıkaran sudur o kadar Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Bilmem ben Sana benzeyen zamandan söz açmayı Bilmem senden söz açmayı bilir görünürüm Tıpkı uzun bir süre garda El sallayanlar gibi gittikten sonra trenler Bilekleri sönerken yeni ağırlığından gözyaşlarının Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Korkuyorum senden Korkuyorum yanın sıra gidenden. Pencerelere doğru akşam üzeri El kol oynatışından söylenmeyen sözlerden Korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan korkuyorum senden Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Kapat kapıları Ölmek daha kolaydır sevmekten Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam Sevgilim.
  3. Beceriksiz Bir seni seviyorum iki seni seviyorum Üç seni seviyorum Seni çokca seviyorum Bunu söyleyebilmek için varımı gücümü sarfediyorum Arzu edilen bir incelikle Dünyada bilemedim ben o en küçük şeyi Arzu uyandırmayı Uyandırmayı istediğim anda bile Buysa eğer sözü edilen duygu masum bir teşhirciliktir alt tarafı Fiziksel olduğu kadar ahlaksal da bir konu allahın belası şey tüm bunlar hiç de ferahlatıcı değil Çekim gücü olarak sıfır noktası
  4. Büyük Sır Sana büyük bir sır söyleyeceğim Zaman sensin Zaman kadındır ister ki hep okşansın Diz çökülsün hep Dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına. Bir taranmış Bir upuzun saç gibi zaman Soluğun buğulandırıp sildiğin ayna gibi. Zaman sensin, uyuyan sen Şafakta ben uykusuz seni beklerken Sensin gırtlağıma dalan, bir bıçak gibi... Ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın Bu mavi çanaklarda kan gibi Durdurulmuş zamanın işkencesi Ah bu daha beter işkence hiç mi hiç giderilmemiş istekten Bu göz susuzluğundan sen yürürken odada Bense bilirim büyüyü bozmamak gerektiğini Daha beter seni kaçak Seni yabancı bilmekten Aklın ayrı bir yerde gönlün ayrı bir yüzyılda kalmaktan Tanrım ne ağırdır sözcükler Asıl demek istediğim bu. Hazzın ötesinde sevgim Hiç bir zararın erişemeyeceği yerde bugün Sevgim Sen ki benim saat-şakağımda vurursun Boğulurum soluk alıp vermesen Tenimde bir duraksar ve yerleşir adımın. ...... Sana büyük bir sır söyleyeceğim Korkuyorum senden Korkuyorum yanın sıra gidenden pencerelere doğru akşam üzeri El kol oynatışından söylenmeyen sözlerden Korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan Korkuyorum senden. Sana büyük bir sır söyleyeceğim Kapat kapıları Ölmek daha kolaydır sevmekten Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam Sevgilim.
  5. Bırakıp Gittin Beni bırakıp gittin beni bütün kapılarda bütün çöllerde tek başıma kodun şafakta arayıp öğle vakti yitirdiğim vardığım hiç bir yerde değildin sensiz bir odanın sahrasını nasıl anlatsam hiçbir şeyin seni andırmadığı bir pazar kalabalığını denizde dalgakırandan da boşluğunu bir günün seslenip de senden cevap alamadığım sessizliği bırakıp gittin beni kalarak olduğun yerde hareketsiz her yerde bırakıp gittin beni gözlerinle düşlerin yüreğiyle bırakıp gittin beni yarım kalmış bir cümle gibi bırakıp gittin düşen hep ben oldum en küçük kımıldanışında senden başını çevirdiğin için ağladığımı görmedin hiç bana bakıp görmediğin için ben yokken içini çektiğin için ayağına düşen gölgene acıdın mı hiç sen
  6. İstanbul

    Aragon'un Şiirleri

    Sana Büyük Bir Şey Söyleyeceğim Sana büyük bir sır söyleyeceğim Korkuyorum senden Korkuyorum yanınsıra gidenden Pencerelere doğru akşam üzeri El kol oynatışından Söylenmeyen sözlerden Korkuyorum hızlı-yavaş zamandan Korkuyorum senden Sana büyük bir sır söyleyeceğim Kapat kapıları Ölmek daha kolaydır, sevmekten Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam sevgilim...
  7. “Ben sokak kedisi, sen ciğercinin kedisi” dizesinde söylendiği gibi gerçekten ciğercinin kedisi şanslı mıdır acaba? Eğer sürekli ciğerle besleniyorsa kuşkusuz hayır. Neden mi? Çünkü kedilerin çok sevdiği yiyecekler arasında olan ciğer aslında aşırı miktarlarda verildiğinde kediler için tehlike arz etmektedir. Sitemizin karton kedisine ilham veren Fındık, bir dönem ağırlıklı olarak ciğerle beslenirdi. Babasının ona Hasanpaşa’daki ciğerciden getirdiği paketi, yolun başından fark eder ve uğraştığı en ilginç şeyi dahi bırakıp patilere kuvvet babasına doğru koşardı. Ama bir süre sonra Fındık’ta rahatsızlıkla ortaya çıkmaya başladı ve veteriner amcası kısa bir muayeneden sonra Fındık’a teşhisi koymakta zorlanmadı. Aşırı ciğerle beslenme Fıdık'ın sıkıntılarının sebebi idi. İyi bir diyet ve azaltılan ciğer ile Fındık tekrar evdeki neşesine ve sıhhatine kavuştu. Ciğer muhteşem bir enerji ve vitamin kaynağıdır. Hani Temel Reis için ıspanak ne ise kediler için de ciğer odur. Ama bu zengin A vitamini deposu aşırı tüketildiğinde zehirlenmeye yol açmaktadır. Eskiler boşuna her şeyin fazlası zarar dememişler. (Aristovari bir şekilde orta karar yol her daim tavsiye edilen oluyor.) Bir kan deposu olan ciğer bu sebeple de kokusu ve tadı başta olmak üzere kediler için baştan çıkartıcı bir yiyecektir. Çok az kedi ciğere burun büker ve büyük bir çoğunluğu ciğer gördüklerinde yerlerinde duramaz. Aşırı ciğerle beslenme sebebi ile ortaya çıkan A vitamini zehirlenmesi ciddidir ve öldürücü olabilir. Bununla birlikte haftada bir kere verilecek pişmiş ciğerin kediler için faydalı olacağını da söylemeliyiz. Kedi dostları kedileri için ciğer pişirirken çok fazla pişirmemeye özen göstermelidirler. Çünkü ciğer ateşte çok çabuk pişen bir yiyecektir ve fazla pişirme halinde hem tadını hem de lezzetini kaybedecektir. Öte yandan ciğer çiğ verilmemesi gereken bir besindir. İçerebileceği parazitler ve hastalıklar sebebi ile mutlaka pişirilerek servis yapılmalıdır. Kanıtlanmamış olmakla birlikte, AIDS hastası kedileri olan kedi dostlarından kimileri kedilerine çiğ ciğer verdiklerini ve paraziter tehlikelere karşın AIDS’le mücadelede kedilerine güç kazandırdığını iddia etmektedirler. Aşırı ciğerle beslenme sonucunda ortaya çıkan A vitamini zehirlemesi kemiklerde deformasyona, kilo kaybına yol açar. Ayrıca kronik kusma da söz konusu olabilir. Kusma bedenin su kaybını arttırdığı için de ayrıca diğer yan etkileri beraberinde getirebilir. Bütün bu olumsuzlukları da göz önünde tutarak kedilerinizi aşırı derecede ciğerle beslememeniz gerektiğini hatırlatmak isteriz.
  8. İki resim karesi hiç gözümün önünden gitmez. Biri, işkence sonucu ölen bir gencin mezarında ağlayan yalnız bir annenin resmi diğer ise sahibi tarafından ayağı kırıldığı için yol ortasında o halde terk edilmiş bir atın resmi. Hakkın hiçe sayıldığı, yaşam hakkının yok edildiği iki acı dolu tablo. Bazıları için bu ülkede hayvan haklarını tartışmak lüks sayılsa da bu bir lüks değil, ihtiyaçtır ve insan hakları ile ilgili metinlerde sıkça geçen o güzel ifadenin yani insanlık onurunun bir gereğidir. Onurlu bir insan olmak sadece insanın haklarını değil her türlü canlının da haklarını korumak ve gözetmekten geçer. Ülkemiz bu konuda çok geri durumdadır gibi protestovari ya da kötümser bir cümleye bu yazıda yer vermeyeceğim. Evet istenilen düzeyde değiliz. Ama insan hakları konusunda da hayvan hakları konusunda yürümesi gereken çok yolu olan biz Türkiyeliler'in bu durumda oluşumuzun sebepleri de her birimizin fazlasıyla malumu. (eğitimsizlik, ekonomik sorunlar ve çevreye karşı bilinçsizlik) Önemli olan neden olduğunda ziyade ne yapılmalı ya yönelmek. Bu hem bizi olması gerekene daha yakınlaştıracak bir yaklaşım. Ayrıca hak verilmez alınır sözü ilk bakışta çok popülist gibi gözükse de doğrudur. Ama demokrasi içinde hakkı almanın yolu da yasalara saygıdan, anlayıştan, usanmadan yapılacak iletişim arayışlarından geçer. Bunun için de olmazsa olmaz koşul hakkın alınmasına inanların birlikte hareket etmesidir. Pekiyi ne yapabiliriz? Grup halinde sivil toplum- arayışları en doğru yaklaşımdır. Demokrasinin dengesi için inandığı ilkeleri demokratik ilkeler içinde savunan baskı grupları (sivil toplum örgütlenmeleri) hayati öneme sahiptir. Solist olmak yerine koroda söylersek sesimizi daha rahat duyurabiliriz. Ama bir çoğumuz da koro faaliyetlerinden geçmişten gelen korkularımız/kaygılarımız sebebi ile uzak durmuşuzdur ya da durmaktayızdır. Olabilir. Solist ya da korist hangisi olmak isterseniz sizin tercihinizdir. Ama hayvan hakları ile ilgili olarak yapacağınız en etkin aksiyonlardan biri talebinizi saygı ve nezaket içinde her düzeyde dile getirmenizdir. Hayvan haklarının yaşama geçmesini istiyorsanız öncelikle bu yasal düzenlemeleri yapma yetisine sahip kişilere (Cumhurbaşkanlığı’na, Milletvekillerine, Siyasal Partilere) bu talebinizi yazılı olarak iletmelisiniz. Hakaret dolu ifadeler ya da sadece protesto dolu cümleler yazmayınız. Negatif etkisi olan bir talep, savunulan şeyin değerini azaltır ve başta savunulan ilkeye zarar verir. (Bir örnek vermek gerekirse Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) bir çok otoriter ya da totaliter rejim altında çaresizliğe terk edilmiş insanları çok basit ama etkin bir yöntemle mektup kampanyaları ile kurtarmış ya da durumunun daha da kötüleşmesini önlemiştir. ) Demokrasi bir uzlaşma ve hoşgörü zeminidir. Çevrenizde rastladığınız ve hayvan haklarının ihlalini düşündüğünüz her konuda mümkün olduğunca harekete geçirin. Tepkinizi dile getirin. Medya kuruluşları ile paylaşın. Tepkilerinizin cevapsız kalmasından ise asla yılmayın. Unutmayın gelişim ağırdır ve sabır gerektirir. Bunu kendiniz için değil aynı zamanda çocuğunuz için de yaptığınızı aklınızdan çıkarmayın. Birleşmiş Milletlerce ilan olunan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde denildiği gibi insanlık ailesinin tüm üyelerinin niteliğinde bulunan onurunu ve eşit ve ayrılmaz haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğuna inanıyorsanız, hayvan haklarının’da bu onurun ayrılmaz bir parçası olduğunu göreceksiniz. Onurumuz için hayvan haklarının yaşama geçmesine yönelik demokratik çabalara katkıda bulunmalı ve desteklemeliyiz.
  9. Bu yazıyı okuyanlar arasında böylesi bir şey yapan ya da yapmayı düşünen var mıdır bilemem ama ne’olursunuz yapmayın. Bu bir çocuğu alıp sokağa atmaktan farksız bir şey. Ev ortamında yaşayan kediler sokakta yaşayamazlar. Hızlı hızlı Bostancı İskelesi’nde koşarken duyduğum miyavlama sesi ile sarsıldım. Kayıtsız kalamayacağınız bir sızlanma sesi idi. Bakındığımda gazete bayiinin yakınlarında bir yerlerde tekir bir kedi ile gözgöze geldim. Aç kaldığını sanıp acele ile büfeye gidip sucuklu ve peynirli bir tost aldım ve büfe görevlisinin şaşkınlığın aldırmadan tostu makineye bile sokturmadan kediye vermek için acele ettim. Tostu ona parça ederken tam arkamda beni farketmemiş başka bir bayan da elinde benzer bir tost ile yardıma koşmuştu. Ama ikimiz de yanılıyorduk. Zira kedicik ne açlıktan ne de hastalıktan bağırıyordu. Gerçi tasması yoktu ama çamurlu geçen kış günlerine rağmen tertemiz tüyleri, cana yakınlığından ve miyavlamasının tonundan anlaşılıyordu ki (muhtemelen o sabah) evden atılmıştı. Kaybolmuş bir kediye pek benzemiyordu. Muhtemelen insanların sıkça geçtiği bir mekana bırakılmış, en azından bırakan başkalarının acıyıp sahiplenebileceği gibi kendince düşünceli davranmıştı. Her halinden belli oluyordu, evini istiyordu. Şu yıllardır yaşadığı, bir parçası olduğu, sıkıldığında camdan bakındığı, acıktığında yemek çanağını yokladığı evi. Neredeydi ailesi, neden buradaydı. Lütfen diyordu, evime gitmek istiyorum, gerçekten şu an evde olmaktan başka bir şey istemiyorum. Verdiğimiz yiyeceklere bakmadı bile. Tek anlatmaya çalıştığı kendisini eve götürecek ya da onun evi olduğuna inanılmasıydı. Doğruyu söylüyordu. Bu yazıyı okuyanlar arasında böylesi bir şey yapan ya da yapmayı düşünen var mıdır bilemem ama ne’olursunuz yapmayın. Bu bir çocuğu alıp sokağa atmaktan farksız bir şey. Ev ortamında yaşayan kediler sokakta yaşayamazlar. Yaşadığını sanırsınız ama hem bağışıklık sistemleri zayıfladığı hem de stres düzeyleri arttığı için ömürleri ciddi bir şekilde kısalır. Ayrıca, trafik, köpekler, acımasız insanlar gibi tehlikelere karşı da bilgisizdirler. Çok kolay hedef olurlar. Çaresizlik içinde iskeleden uzaklaşırken ağladığımı biliyorum. Kendime ne kadar kızsam da artık evde ilave bir kedi için hiç yer yoktu ve onu orada bırakmak zorunda kalarak, o miyavlama sesine vicdanımı -başaramasam da- köreltmeye uğraşarak uzaklaştım. Hayatımın en tatsız deniz yolculuğu idi, ne martılara ne de ufuk çizgisine bakacak gücüm kalmıştı. Acaba yarın görecek miydim, görürsem yarın da böyle yürüyüp gidebilecek miydim?
  10. İstanbul

    Kedilerde Kolestrol

    Artık “kolesterol” sözcüğünü görmediğimiz yer yok gibi. Gizli bir dini mezhebin kurucusundan bahseder gibi yarı korku yarı ürperti ile geziniyor dillerde. Ne olduğunu tam bilmeden yemek muhabbetlerinde herkesin her yiyeceği birbirine işaret ederek “kolesterol yapar” demesini de dikkate alırsanız, bu Kolesterol Efendi hakikatten sahip olduğu büyük ün ve sükseyi hakediyor dersiniz. Britannica “kolesterol”ü “kan plazmasında ve bütün hayvan hücrelerinde bulunan mumsu madde” olarak tanımlıyor. Kolesterol her ne kadar halk arasında “kolesterolü varmış” gibilerinde sıkça olumsuz anlamda kullanılsa da kolesterol yaşam için zorunlu bir maddedir. İnsanın beslenme yapısı ile kedilerinki farklı olduğundan aşırı etli beslenme insanoğlunda kolesterol birikiminden kaynaklanan sorunlar çıkarırken kedilerin beslenmesi tamamıyla ete dayalıdır. Kolesterol kanda çözülmeyen bir madde olduğundan lipoprotein ile birleşerek çözülür. Fazla kolesterol karaciğerlerde ve damarlarda tortu yaratır. Kedilerde kolesterol seviyesinin yükselmesi “karaciğer” ve “kalp hastalıkları” tehlikesinin yakınlarda olduğunun habercisidir. Çünkü çözülemeyecek derecede yüksek miktardaki kolesterol karaciğeri tahrip etmeye ve kanın taşındığı damarlarının çeperlerini kaplayarak kanın daha dar bir kanalda hareket etmesine neden olur. Darlaşan damarlar kanı zamanında kalbe taşımak için daha fazla çaba harcayacak, kalp ise daha fazla çalışmak durumunda kalacaktır. Kanın hareket edeceği kanalın daralması ise kan basıncını (yüksek tansiyon) arttıracaktır. Kan basıncının artması kalp ritmini olumsuz olarak etkileyecek, normal çalışma ritminden uzaklaşan kalp olası ataklara açık hale gelecektir. Beslenmesi aslen ete dayalı kedilerin doğal yapılarından ya da diğer rahatsızlıklardan (hipotiroid) kaynaklanan bir sorun olmadıkça ve de dengeli beslendikleri takdirde kolesterol düzeyleri sorun yaratmayacaktır. Ama aşırı ve yanlış beslenen kediler ile hormonal üretimde problem yaşayan kedilerde kolesterol düzeyi ciddi bir tehdit olarak ortaya çıkacaktır. Fazla sakatata dayalı beslenme (özellikle ciğer), yağlı ve kızartma ağırlıklı yiyecekler kedilerin kaldırabileceğinden daha fazla kolesterol almalarına sebebiyet verir. Aynı zamanda süt ve peynir de aşırı verildiği takdirde kolesterol düzeyini yükseltir. Kolesterol düzeyini kan testi ile anlamak mümkün olup kedilerde normal olarak kabul edilen kolesterol değer aralığı kimi “87-171”, kimi kaynaklarda ise “106-230” olarak telaffuz edilmektedir. Eğer kedinizde yüksek kolesterol saptanırsa ciddi bir diyet gerekli olacaktır. Bu konuda en doğru danışmanlığı veterinerinizden almalısınız.
  11. Çocukların gelişiminden tutun da yaşlanmanın bazı etkilerini azaltmaya kadar pek çok yararı olan vazgeçilmez besin kaynağımız. Süt denildiğinde hepimizin aklına öncelikle inekler gelir. Oysa süt hayatımızdaki yerini, ilk besinimiz olan anne sütü şeklinde alır. Bu hem biz insanlar için, hem de hayvanlar için böyledir. Dünyaya yeni gelmiş bir bebeğin, yavrunun karşılaşacağı hastalık etkenlerine karşı güçlü olabilmesi için bağışıklık sistemini geliştirecek olan anne sütüdür. Dünya Süt Gününü kutlarken bir kez daha yavruların anne sütünü alması konusunda duyarlılık gösterilmesi gereğine vurgu yapmak istiyoruz. Yeni bir hayvan edinirken ne yazık ki genelde petshoplardaki yavru köpeklerin ya da kedilerin tercih edildiği bir gerçek. Burada önemli olan yavruların annelerinden ayrılma öyküsü. Bu konuda hem petshop sahiplerini hem de onlara bu hayvanları satanları ya da verenleri duyarlı olmaya çağırıyoruz. Lütfen yavruların annelerini emdikleri dönemde yavruları annelerden ayırmayın. Yavruların zaten çok da sağlıklı olmayan koşullarda zor şartlarda yaşamak zorunda olacağını ve bağışıklık sistemlerinin gelişmesinin önemini unutmayın. Petshoplardan yavru hayvan almayı tercih edenler lütfen hayvan edinir edinmez bir veteriner hekime gidin ve kaç aylık olduğunu öğrenmeye çalışın. Anne sütü alıp almadığı hakkında hayvanı aldığınız kişilerden bilgi edinmeye çalışın. Annenin sağlık durumunu bilmeniz de yavrunun gelişimi ve beslenmesi konusunda size fikir verecektir. Yavru köpeklerin ve kedilerin anne sütünden ayrılma zamanı 4-6 hafta arasında değişir. Genel kanı bu süreçte (yani en az 45 gün) mutlaka anne sütü almaları yönündedir. Daha erken sütten kesilmesi durumunda bu, gelişimini ve sağlık durumunu olumsuz etkileyebilecektir. Lütfen unutmayın; Anne sütü insan yavrusu için ne kadar önemli ise hayvanlar için de o kadar önemlidir. Süt ve süt ürünleri hem biz insanların hem de hayat arkadaşlarımız olan hayvanlarımızın yaşantısında vardır. Peki bize ulaşan bu değerli besinin kaynağına verdiğimiz değer? Onun hakları? 18. yy. başlarında hayvan hakları kavramının tartışılmaya başladığı yıllarda çiftlik hayvanlarının yaşam koşullarının çok kötü olduğu da dile getirilmiştir. Hatta İngiltere’de hayvan haklarına ilişkin yapılan ilk yasal düzenlemenin sığır refahına yönelik kanun tasarısı olduğu bilinmektedir. Hayvanlara gereksiz yere ilaç uygulamaları yapılması, doğru beslenmemeleri, dezenfeksiyon kurallarına uyulmaması sonucu hayvanların hastalanmaları tümüyle hayvan sağlığını hiçe saymak olduğundan, hayvan haklarına ve refahına aykırı uygulamalardır. Hayvan haklarına aykırı olan her şey temelinde sağlık olması nedeniyle insan haklarına da müdahaledir. İnsan sağlığını tehdit eden uygulamalar insanların temel yaşam hakkı olan sağlıklı yaşam hakkına da saldırıdır aslında. Evcilleştirme süreci ile insan evcilleştirdiği ve yaşantısına kattığı her hayvan türü için sorumluluk yüklenmiştir. Bu, gıda amaçlı yetiştirilen hayvanlar için de böyledir. Gıda amaçlı hayvanların sorumluluğu, hayvan refahının sağlanması açısından yetiştiriciler ve üreticilerdedir. Tüm bilinçli üreticilerimizin Dünya Süt Gününü kutluyoruz. Dr. Ebru TONG Hayvan Hakları İçin Veteriner Hekimler Derneği Başkanı
  12. Syrakusa Kralı’nın tacındaki altın oranını bulmak için hamamda kafa yorarken “Eureka, Eureka” (~Buldum) diye bağırarak yarı çıplak dışarı koşan Arşimed kadar kimse herhalde suyu önemini bilemez. “Alçak bir yerden yükseğe su çıkarmaya yarayan bir makine” yapan (Arşimed Burgusu) bilgin, ne yazık ki sudan bir sebepten ötürü de canından olmuştur. Çözdüğü problemi yarıda bırakmayı reddedince, Romalı bir asker tarafından oracıkta öldürülmüş olsa da Arşimed, suyun kaldırma gücü ile ilgili gerçeklikleri gün ışığına çıkaran ilk bilgindir. Su, gerçekten çok önemlidir. Şu reklam sloganlarındaki gibi “su, hayattır ya da susuzluk herşeydir”, bizler için de, kediler için de. Birçok kedi dostu yanılgılı bir şekilde sütün suyun yerine geçtiğini sanır, oysa su ikame edilemez bir içecektir. Süt suyun yerini tutamaz. Besleyici değeri olmasa da, su olmadan bir kedi yaşayamaz. Araştırmalar gıdasız kalan kedilerin susuz kalan kedilere göre daha çabuk yaşama veda ettiklerini söylemektedir. Kedi için su neden önemlidir? Çünkü ; Su besinlerin ve minerallerin kana karışmasını sağlar. Ayrıca, kedinin beden ısısını dengelemekte de önemli bir rolü vardır. (Kediler terlemezler. Kediler sıcak havalarda tüyleri sebebi ile terleme yoluyla değil, solunum yoluyla beden ısılarını düşürürler. Özellikle sıcak havalarda su kedilerin beden ısılarını dengede tutmalarına yardımcı olur.) Alınan besinlerin sindirilmesinde etkendir. Besinler su sayesinde sindirime hazır hale gelir. Beslenme yoluyla alınan gereksiz maddelerin idrar yoluyla atılabilmesi için suya ihtiyaç vardır. Tüy temizliği için de su önemlidir. Tükürük salgısının yeterli düzeye gelebilmiş olması gerekir ki, yalanma yoluyla tüyler temizlenebilsin. Ayrıca kedinin tükürüğünün kimyasal bileşimi bedeninde açılan yara ve berelerin mikrop kapmasını önleyici antibiyotikler içerir. Bu antibiyotiklerin oluşabilmesi için suya ihtiyaç vardır. Kedilerin susuz kalması çok tehlikelidir. Dehidrasyon denen susuz kalma olayı karşısında deri ve tüyler hemen etkilenir. Özellikle ense bölümünde elle yapılacak bir makas hareketi sonucunda deri ağır bir şekilde eski haline geliyorsa, kedi susuz kalmış demektir ve deri elastikiyetini kaybetme noktasına gelmiştir. Su, deriye ve kürke canlılık verir, esneklik kazandırır. Kediniz için suyu eksik etmemelisiniz. Kedinizin suyunu her gün tazelemelisiniz. Su kabı kedinizin sıkça dolaştığı yerlerde olmalı, ama ayak altında olmamalıdır. Su kabını her gün temizlemeyi ihmal etmemelisiniz. Sade sabun ile temizlemeli ve sabunun iyice arınmasını sağlamalısınız. (Kokulu sabun kullanmayınız, kaba siner ve rahatsız edici olur.) Hasta bir kediniz varsa diğer kedilerle aynı su kabını paylaşmasını engellemeli ve ona ayrı bir su kabı oluşturmalısınız. Operasyon sonrasında narkozdan çıkan kediler –tıpkı insanlar gibi- suya ihtiyaç duyarlar. Narkozun etkisi geçene kadar (10-12 saat) su vermemelisiniz. Ama ıslak bir bez veya pamuk yardımıyla dudaklarını ve dilini nemlendirebilirsiniz. Narkozun etkisi geçtikten sonra ise bir kaç gün bol su ve sulu yiyecekler vermelisiniz. Son bir tavsiye daha; sokak kedilerine de su vermeyi ihmal etmeyin. Bir çok sokak kedisi su bulamadığı için hastalıklara (kirli ve mikroplu suları içmek zorunda kaldıklarından) yakalanmakta ve bizlere veda etmektedir. Su, kediler için herşeydir.
  13. Ee ne de olsa hepsi işinin ehli gurmelerdir. Burunlarını şöyle bir yemeğe uzatıp anında tüm reçeteyi çözerler. Hiçbir aşçı onların karşısında gizlerini saklayamaz. Pekiyi ev yemeklerinin faydası nedir? Açıkçası kedilerini kuru mama ya da yaş mama ile besleyenler olarak hep aynı mamayı vermenin suçluluk duygusunu zaman zaman hissetmişizdir. Öte yandan dengeli beslenme açısından da zaman zaman düzenli mama ile beslenmenin yanında takviyelerin (tabii ki aşırı olmadığı sürece) zararı yoktur. Kedilerini ev yemeğine alıştırmış olanların ise durumu zordur. Zira dengeli beslenme konusunda öğünleri ve yiyecek seçimlerini çok doğru yapmak zorundadırlar. Sadece bir tip yiyecekle ne kadar ev yemeği de olsa kediyi beslemek, beslenme ve sağlık sorunlarına açık davetiye çıkartmakla eşdeğerdir. Ev yemeklerinin en az 65 derecede pişirilmesi gerekir ki, toxoplasmosis gibi paraziter organizmalardan besin arındırılabilsin. Gelelim evde sıkça kedilere verilen yiyeceklere; Ciğer : Vitamin ve enerji deposu olan ciğer, keskin ve lezzetli kokusu ile de kedilerin baş tacı yiyeceklerdendir. Çocuklar için çukulata ne ise kediler için ciğer odur. Ama kedinizi ciğerle çok beslerseniz, A vitamini deposu olan ciğer kedilerde besin zehirlenmesine sebep olur. Yürek : Yürek de ciğer gibi protein değeri yüksek ve besleyici bir yiyecektir. Ciğer gibi ölçülü verilmelidir. Sıkça verilecek bir yiyecek değildir. Akciğer : Akciğer ucuz olduğu için tercih edilen bir yiyecektir. Ama akciğer besleyici değeri düşük ve kediler tarafından çok az tercih edilen bir yiyecektir. İnek sakatatları : Genellikle ucuzdur. Ama parazit ve enfeksiyon taşıma riskleri çok yüksektir ve üstelik besleyici değildir. Dalak : İnce zar ve kandan oluştuğu için dalak kedilerin kusmasına sebep olan yiyeceklerdendir. Kemikler : Ne kadar besleyici olsalar da özellikle tavuk kemiği gibi kemikler, kediler için tehlikelidir. Çok rahatlıkla damağa batabilir ve kedilerin damakları ince olması sebebi ile beyne zarar verecek tehlikeler söz konusu olabilir. Ayrıca boğaza takılma ihtimali de yüksektir. Aynı şey balık kılçığı için de geçerlidir. Balık eti veya tavuk eti kemiksiz ve kılçıksız verilmelidir. İşkembe : Lezzetli ve besleyici değeri yüksek olmakla birlikte kedilerin çiğnemesi açısından güç bir yiyecektir. Özellikle ağız problemi, diş problemi olan kediler için zorluk yaratır. Et : Kediler etobur hayvanlardır ve kedinizi sebze ağırlıklı beslemeye kalkışmamalısınız. Metobolizmalarının etobur olması sebebi ile bir çok temel besini etten ve diğer hayvansal gıdalardan alırlar. Eksikliği halinde sonu ölümle neticelenebilecek beslenme ve sağlık problemleri söz konusu olacaktır. Şeker : Kediler, köpekler gibi değildir. Kedinize tatlı şeyler, özellikle çikolata vermeyin. Zira şeker sindirimi kediler için oldukça güç bir yiyecektir. (Aslında köpekler için de şekerli yiyecekler zararlıdır.) Yumurta : Kedinize yumurta verecekseniz sarısını vermelisiniz. Yumurta akı içerdiği avitin maddesi sebebi ile B vitaminini yok eder. Margarin : Kediler margarinden hoşlanırlar. Ama margarin konusunda ölçülü olmalısınız. Tıpı insanlar gibi margarin de damar tıkanıklığı ve kalp rahatsızlıklarının temel nedeni olan besinlerdendir. Süt : Süt, daha önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz gibi kediler için sanıldığının aksine çok zararlı olabilecek bir besindir. İçerdiği laktoz sebebi ile kedilerin barsak sisteminde enfeksiyon yaratabilir ve hazmı güç bir içecektir. Bu sebeple kediniz kilosu başına 1 gram laktoz düşecek ölçüde süt vermelisiniz. Sütün sulandırılarak verilmesi tercih edilmelidir. Süt ayrıca sıkça verilecek bir içecek değildir. Yumurta gibi haftada bir kaç kere verilmesi yeterlidir. Tuz ve Baharatlar : Kedilerinize yemek hazırlarken çok tuz ya da baharat koymamalısınız. Tuz böbrekler için zararlıdır. Baharatlar ise zehirlenme ve kusmaya sebep olabilir. Yemek Porsiyonu : Kedinize verdiğiniz yemeklerin porsiyonu yiyebileceği kadar olmalıdır. Fazla verilmiş yiyecekler mide yorgunluğu yaratacak ve hazımsızlığa sebep olacaktır. Ayrıca kedinize ev yemeği olarak et suyu ile karıştırılmış ezilmiş patates, haşlanmış şehriye, makarna ya da vanilyalı puding verebilirsiniz. Kediler yemeklerinin sıcak servis edilmesini severler. 28 derecede servis edilmiş doğru bir yiyecek kediler için ziyafet anlamını taşır. Kedilerinize köpek maması ya da diğer hayvanların beslenmesinde kullanılan yiyecekleri vermeyiniz. Her hayvanın doğası ve metabolizması farklı olup bu tür yiyecekler faydadan çok zarara sebep olurlar.
  14. Kedilerin beslenmesi konusunda kedi dostları genellikle sıkıntı çekerler. Ama bir kedinin sağlıklı ve doğru beslenmesi için bilmemiz gerekenlerden birkaçı : • Kedinize su yerine süt vermeyin. Süt suyun yerini tutmaz. Ayrıca anne sütü (doğal/yapay) haricinde 6 haftalık olana dek yavru kedilere sadece süt vermek onlarda kusmaya ve gelişim bozukluklarına neden olur. • Kuru mama ile yaş mama arasında sağlık açısından bir tercih yapmak zordur. Her ikisi de sonuçta aynı kapıya çıksa da kuru mamaların aşırı tüketilme ihtimali yüksektir. Bu durumda kediler gereğinden fazla kilo alırlar. Ayrıca kuru mamalar kedilerin vücutlarındaki su miktarını da azalttığı için kedinin mutlaka bol su alması gerekir. • Bazı kedi dostları kedilerine ilave vitamin katkısı yapmanın iyi bir şey olduğunu düşünürler ve ölçüyü kaçırmakta da beis duymazlar. Fazla olarak verilen vitamin türü katkı maddeleri fayda yerine zarara sebep olur. Ölçülü olmak en doğrusudur. • Ağırlıklı olarak bir kediyi ciğerle beslemek doğru değildir. Böylesi bir tek yönlü beslenme kedilerde ciddi sağlık sorunları yaratabilir. Ciğer A vitamini açısından çok zengin bir yiyecek olup aşırı tüketimi halinde kedilerin kemik yapılarında lezyonlara yol açar. Aşırı ciğerle beslenen kedilerin boyun bölgelerinde kemik sorunları baş gösterebilir. • Aynı şekilde ağırlıklı olarak bir kediyi balıkla beslemek de dengesiz bir beslenme türüdür. Aşırı balık tüketimi iştah kaybına yol açar. Beden, hastalıklara direncini kaybetmeye başlar. • Bir kediye sıkça çiğ yumurta vermek sanıldığının aksine iyi bir şey değildir. Çiğ yumurta biotini azaltır ve kedilerde kilo kaybına, alerjiye yol açar. • Kedilere asla yumuşak küçük kemikler verilmemelidir. Ağız tavanını kolayca delerek öldürücü rahatsızlıklara neden olabilir. • Kediler için ideal olan çeşitli yiyeceklerden oluşan bir beslenme programıdır. Beslenmede aşırıya kaçmak ya da belli bir besine bağlı kalmak dengesiz belenmenin tehlikelerini beraberinde getirir.
  15. Yaşlanma beraberinde bir çok sağlık problemini de getirir. Kireçlenme, iştah azalması, ağız kokusu, diş problemleri, kilo kaybı, kabızlık bunların başında gelir. Bir başka husus da yaşlı kedilerin su içmesinin azalmasıdır ki, her canlı gibi kediler için de su çok önemlidir. Su azalması (dehidrasyon) kediler için tehlikeli sağlık sorunlarına neden olabilir. Su azalması kürkünün de kalitesini etkiler. (Veteriner hekimler genellikle kedilerde su azalmasını el ile muayene ederken ense bölümündeki deriyi elleri ile kıvırıp eski hale dönüş hızına bakarlar. Eğer su azalması söz konusu değil ise deri hızla eski halini alır. Eğer su azalması söz konusu ise deri buruşturulmuş halinden eski haline beş altı saniye içinde ağır ağır geçer.) Öncelikle ağız ve diş problemleri de göz önüne alınarak yaşlı kedilere kuru mama yerine yaş mama ya da katı olmayan sulu yemekler verilmelidir. Yemek konusunda çok ama çok seçici olmaya başlarlar. "Evet bu marka mamayı ya da bu yemeği artık seviyor" dersiniz, iki gün sonra ondan da usandığını ve burnunu bile çevirmediğini fark edip bir çaresizlik içinde kalırsınız. Sıkça hoşlandıkları yemekler değişecektir. Buna alışmalısınız. Yanlış bir şey yaptığınız için değil yaşlandığı için bu seçicilik ortaya çıkmıştır. O yaşlılığı kabullenmiştir. Sizin de onun yaşlandığı gerçeğini kabul etmeniz gerekir. İştahını ve sağlığını arttıracak canlandırıcı ilaç ve iğneler söz konusudur. Bunları veteriner hekiminizle konuşup değerlendirebilirsiniz. Ayrıca düzenli vitamin (özellikle kalsiyum alması da) gereklidir. (Vitamin hapını yutturmanın en güzel yöntemi hapı iki kaşık arasında toz yaptıktan sonra mayonezle karıştırıp mayonezi dişlerine ya da bıyıklarına sürmektir.) Yine iştah kaybı ile mücadele etmenin bir yolu da ara ara ona taze ve yaş yiyecekler vermektir. Örneğin kılçıklarından arındırılmış lop balık eti onun iştahını kamçılayacaktır. Kedinizin uyması gereken sıkı bir diyet de söz konusu olabilir. Yaşlılık sebebi ile böbrek yetmezliği, hormonal problemler, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kanser veya diş eti hastalıkları söz konusu olabilir. Bu durumda veteriner hekiminiz ile kararlaştıracağınız diyet programının dışına çıkmanız pek olası değildir. Yine beslenme sistemini etkileyen bir diğer husus da yaşlı kedilerin yalayarak tüylerini temizlemekte zorlanmalarıdır. Bildiğiniz gibi kediler dilleri ile temizlerken yuttukları tüy topaklarını kusma yolu ile çıkarırlar. Bu yaşlı kedilerde daha zor olabilir. O sebeple yaşlı kedileri sıkça tarayarak tüy temizliğine yardımcı olmanız, sindirim sistemi açısından da faydalı olacaktır. Sıcak ve soğuk duyarlılıkları arttığı için verdiğiniz yiyeceklerin ısısı oda sıcaklığında olmalıdır. Suyunu da günü birlik değiştirmeye özen göstermelisiniz. Marie Ebner Eschenbach'ın deyişi ile noktalayalım : "Gençken öğreniriz, yaşlandığımızda anlarız."
  16. Ne de olsa onu ben kısırlaştırmıştım. O da belki beni böyle cezalandırmak istemişti. Kısırlaştırmadan yaklaşık 3 yıl sonra büyük erkek kedimde başgösteren hormonal sorunun çözümünün ona erkeklik hormonu verilmesinde olduğu tespit edilince bendenize de düşen görev -özellikle bayan eczacıların acıma bakışları altında- eczanelerden gidip erkeklik hormonu ilacı istemek oldu. Bir keresinde erkek bir eczacı fiziksel kökenli cinsel sorunlarım olduğunu düşünerek benim istediğim ilacı vermek yerine ısrarla bana cinsel gücü artırıcı ilaçlar vermeyi önerdi. Ben her ne kadar ilacı kedim için istediğimi ve nedenini anlattıysam da o halimden utanıp bunları mazaret olarak söylediğimi düşündü ve sonunda istemeye istemeye bana aradığım ilacı verdi. Simit’i kısırlaştırmayı aslında hiç istemedim. Ama sonunda ikna oldum. Bu ikimizin de yararına olacaktı diye düşünmüştüm. O kızgınlık dönemlerimde kitaplığımda tüm kitapları elinden geçirdikten sonra sıraya cd'lerimi almıştı. Bunların hiçbir önemi yoktu ama kızgınlık dönemlerinde sokağa çıktığında aslında bakımsızlıktan dolayı bir süre sonra ne yazık ki ölecek olan bir çok yavru kedinin doğumuna da sebep olacaktı. Kararımı doğal yaşamın gereklerinden ve duygusal sebeplerden ötürü doğru bulmasam da yanlış olduğunu da hala düşünmüyorum, sadece ikimizin yaşadığı koşullardan dolayı verilmesi gereken bir karardı. Simit gerçi kısırlaştırıldıktan sonra azgınlığından ve dikbaşlılığından hiçbir şey kaybetmedi. Hatta bana inat bu huylarını daha bir çoğalttı. Arasıra karşısına çıkan kız arkadaşlarına pul koleksiyonu gösterme uğraşlarına devam bile etti. Kısırlaştırma sonrasında genel sağlığında ciddi sorunlar da ortaya çıkmadı, ta ki tüyleri dökülmeye başlayana dek. Önceleri bunun kedilerle oynarken oluşan çiziklerden kaynaklandığını düşündüm. Ama dökülme yerleri geçmeyince bu kez alerji üzerinde durdum. Sonunda yapılan kan testinde ortaya çıktı ki, bedeni neredeyse “sıfır oranıda” testosterone üretiyordu. Testosteron nedir? Memelilerde bulunan bir steroid hormonudur. Erkeklerde bulunduğu gibi dişilerde de bulunur. Ama erkeklerdeki oranı kadınlara göre 30 kat fazladır. Dişilik hormonu olarak bilinen ostrojen de dişiler de olduğu kadar erkeklerde de bulunur. Aynı şekilde ostrojen de dişiler de erkeklere göre daha fazla bir orandadır. Testosteron hormonunun bir erkeğin fiziksel-cinsel gelişiminde önemli etkisi vardır. Bu hormon testislerde üretilmektedir. Üremenin olabilmesi de testosteron hormonuna bağlıdır. Yeterince üretilmemesi ya da eksikliği durumunda kısırlıktan söz edilmektedir. Cinsel duyular üzerinde etken olan ve beyinde algılanan koku aromatizasyonunun da harekete geçebilmesi için testosteron hormonuna ihtiyaç vardır. Yaşın ilerlemesi ile memeli erkeklerde testosteron seviyesi azalır. Bu seviyenin azalması kemiklerin dayanıklılığında sorunlara yol açabilmektedir. Bu yüzden yapay olarak üretilmiş testosteron ile bu seviye dengelenmeye çalışılmaktadır. Simit'in sorunu da aynı şekildeydi. Vücudu ne yazık ki erkeklik hormonu üretmiyordu ve bunun eksikliğinden dolayı dengelenemeyen ostrojen hormonu tüylerinin dökülmesine neden oluyordu. Erkek kedinizde kısırlaştırma sonrasında benzeri belirtiler görüyorsanız öncelikle bir veteriner hekime danışmalı ve kan testi yaptırmalısınız. Kısırlaştırma sonrasında bu tür belirtiler gösteren erkek kedilerde bilinçsizce kullanılacak yapay testosteronun da ciddi yan etkileri olduğunu vurgulayalım. Simit’in tüy dökülmesi ilaçları düzenli verildiği sürece duruyor ama ilaçlarda bir düzensizlik söz konusu olduğunda tüy dökülmesi hemen kendini tekrar ediyor. Tüy dökülmesinin bir yan sonucu da derinin açılması ve yaralanmalara karşı koruyucu zırhını kaybetmesi. Bu ise bir kedinin daha çabuk enfeksiyon kapmasına neden olabilecek tehlikeli bir duruma zemin hazırlamak anlamına geliyor.
  17. İlk kedimi kısırlaştırmaya bir türlü razı olmamıştım. Sonunda bir gün zamparalık yaparken yaralanmış ve alıp veterinerimize götürmüştüm. Veterinerin kontrolü sonunda küçük dilimi yutacaktım. Ben sadece yaralandığını sanıyordum. Oysa ki detaylı inceleme sonucunda vücudunda mantar başladığını, bir ayağında epeydir bir ödem olduğunu öğrendim. Çiftleşmek için eve yaz boyunca neredeyse yemekten yemeğe uğrayan kedim bu hevesinin bedelini sağlığı ile ödüyordu. Veterinerimiz beni bu kez ikna etti. Ama kısırlaştırma operasyonunun her dakikasında kararımı değiştirip durdum. Tabii bu arada içtiğim sigaralar da cabası. Ama bugün doğru bir karar verdiğimin farkındayım. Hatta diğer kedilerimi de aynı şekilde kısırlaştırdım. Dediğim gibi, kısırlaştırma duygusal ve zor bir karar. Ama kısırlaştırılmayarak eve kapatılan ve çiftleşmek için acı çeken kedi görüntüleri de pek insaflı bir şey değil. Ayrıca erkek kedilerin değil de dişi kedilerin kısırlaştırılması yönündeki yanlış inancı da sorgulamak gerek. (Nedense kısırlaştırma görevi hep kadınlardan beklenmiştir.) Aslında kısırlaştırılmayan erkek kediler de üretken dişi kedilerle çiftleşerek yeterli besin ve bakımdan yoksun kalan yüzlerce kedi yavrusunun doğumuna sebebiyet vermektedir. O yüzden kısırlaştırma kararı alındıysa cinsiyet ayrımı gözetilmemelidir. Kısırlaştırma kedinizin tabiatını değiştirmeyecektir. Yine yanlış bir inanışla kısırlaştırılan kedilerin hayata küsüp pasif kaldıkları söylenir. Bunun sebebi aslında (ve ne yazık ki) kedi dostlarının genellikle tek kedi ile yaşamayı tercih etmeleridir. Sormak lazım, siz sadece kendi başınıza kalsanız, konuşacak kimseniz olmasa ve bir evde kapalı kalıp dursanız ne kadar neşeli olursunuz. Kısırlaştırılan tek ev kedileri yalnızlıktan dolayı sessizleşmekte ve pasifize olmaktadır. Kısırlaştırmanın kedilerin –özellikle de erkek kedilerin- ömrünü bir ölçü uzattığı doğrudur. Çünkü kısırlaşmış bir kedi daha az saldırgan ve kavgacı olmakta, böylelikle hastalık kapma olasılığı azalmaktadır. Erkek kediler 6 ila 8 aylıkken, dişi kediler ise 4 ila 6 aylıkken erginleşir. Erginleşmeden bir kediyi kısırlaştırmaya kalkışmak doğru değildir. Eğer kısırlaştırmaya karar verdiyseniz ; • Kedinize en az 12-16 saat önce yemek vermeyi kesmelisiniz. (Su içebilir.) • Kısırlaştırma operasyonun sonunda kedinizin tam olarak kendine gelmesi 12 saat sürebilir. Bu süre içinde kesinlikle yemek ve su verilmemelidir. Kusmaya sebep olur. • Operasyon sonrasında kedinizi kendine tam olarak gelinceye kadar kedi evinde kapalı tutmalısınız. Açıkta bırakırsanız yarı bilinçli hali sebebi ile hareketlerini kontrol edemeyerek kendini yaralayabilir. Ara ara kontrol altında tutarak kedi evinde çıkarabilirsiniz. • Operasyon sonrasında kedinizi koyduğunuz mekanda keskin kokular olmamasına, bir hastanın dinlenmesine izin verecek kuytu bir köşe olmasına dikkat ediniz. • Operasyondan sonraki günlerde kedinize bir kaç gün boyunca su ihtiyacını da rahatlıkla karşılayabilmesi için yaş mama vermenizi tavsiye ederiz. Kısırlaştırma erkek kedinin testislerinin alınması, dişi kedinin ise yumurtalıklarının alınması şeklinde gerçekleştirilir. Erkek kedilerin kısırlaştırma operasyonu dişi kedilere göre kolaydır ve operasyon kısa sürer (takriben 1 saat). Dişi kediler ise tam bir operasyon geçirir (takriben 3 saat). Karın bölgesi tıraşlanarak temizlenir ve 5-6 santim büyüklüğünde bir kesik açılır. Dişi kedilerin operasyon sonrasında bakımı çok önemlidir. Dikişlerinin üzerine buket diye tabir edilen bir yara bezi konur. Kediniz bu bezden ve dikişlerinden rahatsızlık duyacak ve bunları açmaya çalışacaktır. O yüzden hem erkek kediler hem de dişi kediler için Elizabeth Yakalığı denen baş bölgesine geçirilen şeffaf plastik koruma kasketinin takılması gerekir. Bu kasket ağızlarının kolaylıkla yaraya ulaşmasını engeller. Erkek kediler operasyondan 1 gün sonra ayağa kalkarlarsa da dişi kedilerin iyileşmesi bir haftayı bulabilir. Bu süre içinde evde başka kedi varsa ayrı tutulmalıdır. Hem nekahetteki kediniz huzursuz olacak hem de yaranın bir kavga ile zarar görme olasılığı mevcuttur. Özellikle kedinizi kısırlaştırma sonrasında dikkatle gözlemeli ve sağlığını bir kaç saat ara ile kontrol etmelisiniz. Ayrıca kakasını yapıp yapamadığına da bakmalısınız. Yanlışlıkla yapılmış operasyonlar ya da komplikasyonlar sonucunda kedinizi kaybedebilirsiniz. Durumunda olumsuz bir değişiklik söz konusu ise vakit geçirmeden veterinerinize başvurmalısınız.
  18. “Her bebek yıldızlara uzanan bir merdivendir.” Sinead O’Connor O an inanılmazdı. Benim küçük kızım gitmiş muhteşem bir anne gelmişti. Ben ilk doğumu olduğu için endişe ederken o yeşil gözleri ile mutluluk ile bana bakıp bak yavrularıma der gibiydi. Parmak büyüklüğündeki kediler oburca meme emiyorlardı. Annemden sonra ilk kez birine “anneciğim” diye seslenmiştim ve bu onu gerçekten hak ediyordu. Doğum, doğanın en muhteşem gösterilerinden başta geleni olsa gerek. İşin içine bir kedi de karıştığında bu gösterinin keyfine doyum olmuyor. Ama kedi hamileliliği ve doğumu hakkında ne kadar şey biliyoruz, işte bu sayfaları hazırlama nedeniniz. Biz biliyoruz ki kediniz sizden önce hazır ama siz de en az onun kadar hazır olmak istemez misiniz? Öyleyse doğanın bu mucizesini birlikte okuyalım. Hamilelik Kedilerin hamilelik süresi ortalama olarak 63-68 gün arasında değişir. Bazen 61. günde ya da 70. günde de doğum görülebilir. Hamile kalmış bir dişi kedi hamile kaldıktan 2-3 hafta sonra kızışma dönemini geride bırakır ve çiftleşme isteği göstermez. Göğüs uçları belirginleşmeye ve tombullaşmaya başlar. Ama dördüncü haftaya gelene kadar kedinizin karnında belirgin bir şişlik göremezsiniz. Dördüncü haftadan sonra karındaki şişlik gözle görülür hale gelir ve memeleri büyür. Hamile kedileri hamilelikleri boyunca normal kilolarının yaklaşık % 20-25 fazlasına çıkarlar. Bu dönemde beslenme önemlidir. O sebeple genellikle normal beslenmesine devam edilmelidir ama daha besleyici yiyecekler verilmelidir. (Hamile kediler için özel mamalar bulunmaktadır.) Beslenmede aşırıya kaçılmamalı, aşırı kilo almasına sebep olunmamalıdır. Ayrıca, hamile kedi normal yaşamından alıkonulmamalıdır. (Tabii normal yaşamında nispeten tehlikeli alanlarda dolaşabiliyorsa hamilelik döneminde daha kontrollü olmakta fayda vardır.) Hamileliğin 28. günde bebeklerin bütün iç organları oluşmuştur. Embriyolar yaklaşık 2.5 cm. Büyüklüğündedir, iskelet yapısı ise hamileliğin 40. gününde gelişmeye başlar ve 50. günde gelişim tamamlanmış olur. Hamile kedi doğumdan yaklaşık bir hafta önce doğum için uygun ve güvenilir bir yer arama başlar. Ev kedileri için en uygun mekan giysi dolap içleri ya da nispeten kuytu bölgelerdir. Ama bir sepet ya da kuytu köşeye konmuş geniş bir kutu da hamile kedi tarafından doğumhane ve bebeklerin ilk günlerinin yuvası olarak seçilebilir. Ama yuva konusunda hamile kedi zorlanmamalıdır. Seçim ona bırakılmalıdır. (Benim kızım doğum için alınan muhteşem sepeti yerine eski giysi dolabını tercih etmişti.) Hamile kedilerin stresten uzak tutulması gerekir. Ayrıca doğum sırasında olası hastalık belirtileri ya da olağandışı durumların gözlemlenmesi halinde veteriner desteği geciktirilmemelidir. Ayrıca hamile kedilerde zaman zaman hemoroid sıkıntısı baş gösterebilir. Hemoroid sıkıntısının hafifletilmesi hususunda veterinerinize danışabilirsiniz. (Anüse ılık suya batırılmış pamukla masaj yapılması ve vazelinle kremlenmesinin rahatlatıcı etkisi olabilir. Ayrıca katı beslenme yerine daha sulu beslenmede tuvalete çıkmayı kolaylaştıracaktır.) Doğuma Hazırlık Doğum öncesinde siz de hazırlığınızı yapmalısınız. İşte Büyük Anne ya da Büyük Baba’nın Doğum Çantası ; 2-3 adet temiz yüz havlusu ve temiz bezler, • Temiz Bir Makas (Göbek bağını kesemeyen anneye yardım için) • Kedi Pompası (Kedi yavrularının burnunda bazen mukoza kalabilir ve nefes almalarını zorlaştırır. Pompa bebeğin burnundan içeriye hava verecek şekilde değil,burun içindeki mukozayı emecek şekilde kullanılır. Bunun için pompa sıkılı iken burun içine hafifçe sokulur ve burun içindeyken pompa serbest bırakılır. İğnesi çıkarılmış bir şırınga da bu işi görebilir) • Temiz diş ipi (Göbek bağını bağlamakta kullanılmak için) • Vazelin (Çıkmakta zorlanan yavruyu dışarıya çıkarabilmeye yardımcı olmak için) • Dezenfektan • Şırıngası çıkarılmış yeni bir şırınga • Temiz kauçuk eldiven (mümkünse operasyonlarda kullanılanlardan. Eczanelerde bulunabiliyor.) • Kedi yavrusu için biberon ve anne süt tozu (şayet anne kedi bebeklerine bakmayı reddederse beslenmeyi geciktirmemek için) Doğum Muhteşem saatlerin başlamasından önce hamile kedi doğumun başlayacağının işaretini verir. Doğuma beş kala, ağız şapırdamaları başlar, yattığı yere mukoza salgıları bırakabilir, nefes alışı hızlanır. Daha sonra ağız şapırdamaları çoğalır, nefes alış derinleşir. Bazı hamile kediler miyavlayarak dolaşma eğilimindedirler. Doğumun başlaması hamile kedinin vulvasından (cinsel organı) su gelmesi ve doğum kesesinin görünmesiyle başlar. Doğum yapılan yerin temiz olması gerekir. Hamile kedinin altında geniş bir havlu ya da bez yayılı olması akıntıların emilmesine yardımcı olacaktır. İlk bebek 20 dakika içinde doğar. Diğer bebekler genellikle arkası arkasına gelir ama bazen diğer bebeklerin gelişi daha uzun da sürebilir. Nadiren de olsa doğumun tamamlanması 24 saat sürebilir. Böylesi bir durumda anne kediyi besleyici yiyeceklerle desteklemekte fayda vardır. Ama doğum anında ters giden bir olayla karşılaşılması halinde veteriner haberdar edilmelidir. Hatta doğum olayı başladığında veterinerinizi haberdar etmeli ve acil bir durumda çağrılmaya hazır olması rica edilmelidir. Her bebeğin normalde önce başı gelir. Anne kedi dili ile gelen bebeği hemen yalamaya başlayarak onun ilk nefesini almasını sağlar. Bebekler ağlar ve gerinirler. Bu aynı zamanda onların sağlıklı olduklarının da bir göstergesidir. Anne kedi bebek ile arasındaki kordon bağını dişi ile keser ve plezantayı genellikle yer. (Sokak kedileri için bu ilk değerli besindir.) Bebekler doğar doğmaz annelerinin karın bölgesinde toplaşırlar ve annelerinin memelerine uzanırlar. Kedi yavruları, nispeten sağırdırlar ve gözleri henüz görmez. Genellikle kediler bir doğumda iki ile altı arasında bebek doğururlar. Normal doğum sırasında bebekler tutularak çekilmeye kesinlikle çalışılmamalıdır. Hatta mümkünse bebeklere dokunulmamalıdır. Doğum ve Stres Hamile kedi doğuma başladığında yanında başka bir kedi olmamalı ve kendini güvende hissetmelidir. Normal akışındaki doğum sırasında müdehalede bulunulmamalı, yer değişikliğine kalkışılmamalı, doğum tamamlana dek herşeyi yolunda olması kaydıyla gözlemci olarak odada kalınmalıdır. Bazı kediler kimseyi yanlarında istemezler. Bu durumda göz kontrolünü ara ara yapmakta fayda vardır. Kimi kediler doğumdan sonra bebeklerine yaklaşılmasını istemezler, kimileri ise yaklaşılmasına izin verirler. Kedinizin bu kararını saygıyla karşılamalı ve onun isteğine uymalısınız. Ayrıca doğumdan sonraki günlerde kesinlikle yavru kedileri ne sebeple olursa olsun annelerinden ayırmamalı ve fazla elinizde tutmamalı ya da ev içinde gezdirmeye çalışmamalısınız.
  19. Önce sakin olun, kediler zaman zaman uzun gezilere çıkabilirler. Ama 2-3 günü geçen gelmeme durumunda ciddi bir vaka ile karşı karşıya olduğunuzu düşünebilirsiniz. Gerçi haftalar sonra ve hatta aylar sonra evine geri dönen gerçek kedi öyküleri de sıkça yaşanmaktadır. Ama kedinizin kaybolduğunu düşünüyorsanız bir arama planı yapın. Nerede olabileceğine ilişkin seçenekleri sıralayın ve her seçeneği kontrol edin. (Kapalı yerler, bodrum, kömürlük, depo, araba altları vb.) Olabileceği yerleri farklı saatlerde günde en az 2 kez kontrol edin. Kontrollerinizden en az biri akşam ve gece saatlerinde olmalı. Kediler genelde bu saatlerde uyku yerine sosyal yaşama karışma eğilimindedirler. Kediler genellikle 300 metre çapı olan bir arazi içinde gezinme eğilimindedirler. Eğer yeni bir eve taşındıysanız ve eski eviniz yeni evinize yakın ise eski evinizin civarını da kontrol edilecek yerler arasına ekleyin. Kediniz hiç sokağa çıkmamışsa veya yeni bir eve taşınmışsanız, evin yerini bulmasında yardımcı olmak adına evin kokusunun sinmiş kumaş parçalarını mümkünse evin civarlarına bırakın. Çevrenizdekilerden yardım isteyin. Olabildiğince çok kişiye haber verin ve belirgin özelliklerini de doğru şekilde tarif edin. İlanlardan yararlanın. Kolayca bir küçük ilan hazırlayabilir ve çevrenizdeki direklere bu ilanı asabilirsiniz. Kedinizin resmini ilana koymanız, belirgin özelliklerini ifade etmek ve sizinle iletişime geçilecek bilgilere yer vermek faydalı olacaktır. Herşeyden önce kedinizin boynuna içinde ev adresi ve telefonunuzun yazılı olduğu küçük kimlik tasmalarından takmanız da olası kaybolmalar halinde bulan kişilerin size yönelmelerine yardımcı olacak çözümlerdendir.
  20. Bazı kediler doğuştan gelen sebeplerden ötürü bazı kediler ise bir kaza ya da hastalık sonucu ne yazık ki engelli olurlar. Böylesi bir talihsizlik ister çocukken isterse daha sonraki bir evrede gelse de engellilik kedinin yaşamını ciddi bir şekilde etkileyecektir. Engelli olmak ve engelli olarak yaşamak bir öğrenme sürecidir. Sadece kediniz için değil sizin için de. Engelli bir kedi için yapılacak ilk iyi şey onu kabullenmek ve onun bu durumuna üzülerek değil tam tersine daha çok sevgi göstererek cevap vermektir. Kimseyi suçlamayın ya da kızmayın, kedinizle kuracağınız yeni yaşamın tebessümlerini keşfetmeye çalışın. Engelli bir kedi ile yaşıyorsanız ya da engelli bir kediyle evinizi paylaşmak gibi bir harika bir davranışta bulunduysanız, evinizin düzeninde onun rahat etmesi ve daha kolay hareket etmesi için bazı düzenlemeler de yapmanız gerekecektir. Engelli kediler yerden yüksek yerlere sıçrama, tırmanma konusunda zorluk yaşarlar. Uzanmasını istediğiniz ya da çıkmasını istediğiniz ve onun için ulaşılması güç olan mekanlara bir tahta üzerine halı geçireceğiniz rampalarla yardımcı olabilirsiniz. Böylelikle tırnaklarının da yardımıyla eskisine oranla daha kolay bir şekilde çıkabilecektir. Eğer gözleri görmeyen bir kedi ile beraberseniz, onu genel olarak aynı mekanlarda tutmalı ve eşyaların yerini mümkün olduğunca değiştirmemelisiniz. Ayrıca onun hareket alanında yer alan sivri uçlu ya da sert köşeli cisimleri de ya tamamen kaldırmalı ya da bu türden eşyaların kenarlarını kalın naylonlarla kaplamalısınız. Kapı, tüm kediler için olduğu gibi engelli kediler için de baştan çıkartıcı bir davetiyedir. Açıkken dışarı çıkmaları riskine karşı kapı eşiğine aralıklarla kolonya dökebilirisiniz. Kolonya kedilerin hoşlanmadığı kokulardandır. Nispeten kapıdan uzak duracaklardır. Engelli bir kedi için mümkünse evinizde birden fazla kedi kumu ve birden fazla su kabı bulundurmalısınız. Çünkü tek bir kaba erişmekte normalden fazla enerji harcayacak ve yorulacaklardır. Ayrıca, engelli kedilere mutlaka kimlik tasması takılmalı ve kimliğine engelli olduğu da belirtilmelidir. Engelli kediler genel olarak 6 kategoriye ayrılmaktadır : 1) Üç Ayaklı Kediler (Amputi) 2) Ama Kediler 3) Sağır Kediler 4) Hem Ama Hem Sağır Kediler 5) Zihin Engelliler 6) Raşitik Kediler Üç bacaklı kediler genellikle dört bacaklı kediler kadar hareketlidirler. Ama temizliklerinde sizden biraz yardım alabilirler. Eğer bir kaza sonucu üç bacaklı kaldı ise yeni yaşamına alışmasında belli bir süre yardımcı olduktan sonra fazla korumacı davranmamalısınız. Gözleri görmeyen kediler için ses çok önemlidir. Sese eskisinden de duyarlı olurlar. Eğer tek gözleri görüyorsa başlarını daha fazla hareket ettirme eğilimindedirler. Tek gözü görmeyen kediler perspektif duygularını belli ölçüde yitirdiklerinden yüksek yerlere çıkmaları düşme ile sonuçlanabilir. Sağır kediler, duymadıkları için bir çok tehlikenin gelişinden habersizdirler. Bu yüzden kapalı veya kontrollü mekanlarda tutulmaları gerekir. Ayrıca sizin onu bulmanıza yardımcı olması amacıyla (sizin çağırdığınızı duyamayacağından) boynuna küçük bir çan takmak iyi bir çözüm olabilir. Hem sağır hem kör kediler ise yer titreşimlerinden ya da kendilerine dokunulduğunda hissederler. Evin eşyalarının yerlerinin sabit kalması özellikle onlar için daha çok önem arzeder. Spastik kediler ya doğumda ya da beyin enfeksiyonu sebebi ile engelli olmuşlardır. Düzgün yürüyemez ve düzgün hareket tarzı gösteremezler. Özen ve koruma gösterilmelidir. Spastik kediler sıradışı yürüyüşleri sebebi ile ilginçtir ki iyi avcıdırlar ve ani hareketleri ile rahatlıkla bir av yakalayabilirler. Ama kapalı ya da kontrollü mekanlarda yaşamaları onları tehlikelerden ciddi ölçüde uzak tutacaktır. Hastalık sebebi ile ya da doğumdan kaynaklanan bir sebeple kemik yapısı yeterince gelişmemiş kedilerin kemiklerinin kırılma tehlikesi vardır ve bu sebeple sıçrama gibi aktiviteler onlar için sıkıntılı sonuçlar doğurabilir. Bir engelli kedi ile yaşamak özveri gerektirse de bunu başaranlar yardımın ve korumanın sevgiyi ne kadar cömertleştirebileceğinin o gizli tadını yaşarlar.
  21. İstanbul

    Kedilerle Seyahat Etmek

    Bir kedi ile seyahat etmek aya seyahat etmekten daha zor olabilir. Hele ki keyfini kaçırdıysanız yol boyunca zengin repertuarından çıkaracağı seslerle gaz ile frenin yerini bile size kolaylıkla unutturur. Kedilerle seyahat ciddi bir husustur. Öyle ki Avrupa Birliği kedilerin seyahat koşulları ile ilgili bir genelge bile yayınlamış ve kedilerin Birlik içinde seyahat koşullarını yasal olarak düzenlemiştir. Kısa seyahatler -özellikle şehir içi- nispeten atlatılabilir cinstendir ama uzun yolculuklar için bir kedilerle seyahat kılavuzuna kesinlikle ihtiyacınız vardır. 1 - 6 saati aşan bir yola çıkacaksanız eğer ve kediniz görece yaşlı ise bu durumda bir veteriner hekime danışmanızda fayda vardır. Size yardımcı ilaçlar ve tavsiyelerde bulunabilir. Ciddi uzun seyahatler söz konusu ise mutlaka bazı ilaçları yanınızda bulundurmanız gerekebilir. 2 - Seyahati hangi araç ile ve nereye yapacağınız da önemlidir. Eğer yurtdışına gidiyorsanız ve uçak yolu ile seyahat edecekseniz, gideceğiniz ülkenin, aktarma yapacağınız ülkenin kedilerle ilgili kabul şartlarını öğrenmelisiniz. Bazı ülkelerde bu şartlar son derece katı olabilmektedir. Örneğin İngiltere'de bir kedi ülke sınırları içine sokulmadan önce 6 ay boyunca karantina altında tutulmaktadır. Ayrıca gideceğiniz, aktarma yapacağınız ülkenin sizden isteyeceği bir takım sertifika ve sağlık belgeleri de söz konusu olabilir. Diğer taraftan uçak şirketinin de kedilerin seyahati ile koyduğu özel koşulları öğrenmelisiniz. (Bu yazının sonunda Türk Hava Yolları'nın seyahat koşullarını bulacaksınız.) 3 - Otobüs ile seyahat edecekseniz yine otobüs şirketi ile konuşarak kedi kabul koşullarını öğrenmelisiniz. Tam seyahat anında sinirlerinizin gerilmemesi ve istemeyeceğiniz acil çözümleri seçmek zorunda kalmamak adına mutlaka otobüs şirketi ile seyahatten önce konuşmalısınız. 4 - Öncelikle bir seyahat planı yapmalısınız. Mümkün olduğunca 2-3 saatte bir mola verecek şekilde planlamanızı yapmalısınız. Eğer konaklama yapacaksanız kalacağınız yere kedi kabul edilip edilmediğini öğrenmelisiniz. 5 - Yolculuk öncesinde kedinizin içinde rahat edeceği bir kedi evi olmalıdır. Uçak ile yolculuk halinde kullanılacak kedi evleri için belli şartlar vardır. Ama kendi arabanızla ya da otobüsü ile seyahat edecekseniz kendi kedi evinizi kullanabilirsiniz. Ama yine de kedi evi gerçekten kedinizin seyahatte rahat edebileceği bir büyüklükte ve sağlamlıkta olmalıdır. 6 - Seyahate çıkmadan önce kedinizi kesinlikle doyurmayın. Çok tok bir mide ile seyahat onu rahatsız edecektir. Ama uzun bir yolculuk söz konusu ise mutlaka yanınıza kediniz için yiyecek ve içecek almalısınız. Yiyecek ve içecek takviyesi için en ideal yer mola yeridir. Mola yerlerinde kedinizi kesinlikle kedi evinden çıkarmayın. Kaçırdığınız takdirde bulmanız imkansız olabilir. 7 - Yine seyahat öncesi kediler için ilk yardım çantasını yanınızda bulundurmalısınız. (İlk yardım çantası hakkında detaylı bilgi için bakınız : Kedinizin İlk Yardım Çantası Var Mı?) Ayrıca kedinizin sağlık durumunu, özelliklerini gösterir veteriner hekim onaylı kimlik belgesini de yanınızda bulundurun. Veterinerinizin telefon ve faksını da yanınıza almayı unutmayın. 8 - Seyahatte ihtiyacınız olma ihtimalini dikkate alarak bir battaniye, mevsimlerden kış ise sıcak su torbası, yaz ise termos alın. Kedinizin sevdiği oyuncaklar var ise bunlar da alınıp kedi evinin içine konulabilir. 9 - Bazı kediler seyahat sırasında çok huzursuz olabilirler. O sebeple sakinleştirici verilmesi gerekebilir. Sakinleştirici kullanılıp kullanılmaması konusunda veteriner hekiminiz ile konuşmalısınız. 10 - Arabanızla seyahat ediyorsanız onun ve sizin can güvenliği için her ikinizin de emniyet kemeri takması gerekir. Doğal olarak onun için emniyet kemeri kedi evinin emniyet kemeri ile kontrol altına alınması anlamındadır. 11 - Havanın sıcak olduğu bir zamanda seyahat ediyorsanız yanınıza aldığınız yemeklerin sıcaktan dolayı ekşimemesine, bozulmamasına dikkat etmelisiniz. 12 - Yine arabanızla seyahat ediyorsanız ASLA ve ASLA KEDİNİZİ ARABADA YALNIZ BIRAKMAYIN. Sıcakta arabada bırakılmış bir kedi, ölüm tehlikesi ile burun burunadır. 13 - Seyahat sadece kediler için değil insanlar için de stres sebebidir. Bu sebeple seyahat öncesi onun ve kendinizin sinirlerini germemeye çalışın. Seyahat esnasında onunla konuşun kaçmasına izin vermeyecek şekilde kedi evinin içinden onu severek kendini güvende hissetmesine yardımcı olun. TÜRK HAVA YOLLARI'NIN EVCİL HAYVAN TAŞIMA KURALLARI Evcil hayvan; geçerli aşı ve sağlık sertifikasına, giriş izinlerine ve / veya transit ülkelerince istenen diğer belgelere sahip olan özel kafes içerisinde taşınabilecek ölçüleri haiz kedi, köpek, küçük ötücü kuş türleridir. Bu tanımlamanın dışında kalan hayvanlar uçağın kargo bölümünde taşınır. Uçak kabininde evcil hayvan taşınması, bu hayvanlar için rezervasyon yapılması ile mümkündür. Kabinde taşınması istenen evcil hayvanlar mutlak surette 45 x 35 x 23 cm ölçülerdeki kutularla .taşınmalıdır. Evcil hayvanların kafesleri ile birlikte tartıldıklarında, ağırlıklarının 6 kg.'ı geçmemesi gerekir. İngiltere, Suudi Arabistan, Güney Afrika gibi ülkelerin sağlık kuralları gereği kabinde evcil hayvan taşınmaz.
  22. Kimilerine göre kediler depremi önceden hisseder kimilerine göre ise hissetmez. Benim gözlemim hissetmediği yönünde ama belki de bu bizim kedilerin uyku düşkünlüğünden kaynaklanıyordur. Depremi hissetseler de hissetmeseler de önemli olan onların da tıpkı bizler gibi deprem riski altında olmalarıdır. Deprem anında nasıl tepki vereceğimizi bilemeyebiliriz, ama yine de doğru şeyleri yapmak adına öğrenmemiz gerekenleri ertelememeliyiz. Bir deprem anında kedilerinizi şayet alt katlarda iseniz (zemin ya da 1. kat) dışarı çıkarmayı başarabilirsiniz ama üst katlarda iseniz yanınızda tutmakta zorluk çekebilirsiniz ya da o anki şok ile onu bile fark edemezsiniz. Ya deprem sonrasında ? Yıkıcı bir depremden canını kurtarmayı başarmak önemli olsa da deprem sonrası için de bu kez yaşamın sürdürülmesi için uğraş gerekecektir. Kedilerinizi de depreme ve deprem sonrası tehlikelere karşı koruyabilmeniz için neler tavsiye edilebilir? Deprem riskine karşı öncelikle sadece kendiniz için değil kediniz için de bir deprem çantası hazırlamalısınız. Deprem çantasını evin ulaşabileceğiniz ve güvenli bir yerine koymalısınız. (Bazılarımız üzerine bina yıkılma tehlikesi olmayan bir yere park ettikleri arabalarının bagajına koymayı yeğlemektedir.) Kedinizin deprem çantasında olması gerekenler neler ; en az 2 kg’lık kuru mama, küçük bir battaniye, 1.5 lt su, iki plastik küçük kap (su ve mama için, kap çok önemli zira gıdalar açıkta verildiğinde israf olabilir), pet ilk yardım çantası, çamaşır ipi (bir şeyleri bağlamak, tutmak ya da çekmek için), enfeksiyonlara karşı antibiyotik, orta boy yorgan iğnesi ve diş ipi (bunu yazdığımız için üzgünüz ama olası yaralanmalarda cerrahi müdehaleyi sizin yapmanız gerekebilir.) Kendi deprem çantanızda da bazı aletler olması gerektiğinden (fener, çakı vb.) bunları pet deprem çantası için tekrarlamıyoruz. Japonya’da kediler için etrafı kalın demirden / çelikten olan kedi evleri kullanılmakta. (İçerisinde küçük bir sabit su kabı da bulunmakta) Kediler bu evlerin içinde yatmaya özendirilmekte. Şayet bu evi kabul ederse ve asıl olarak burada uyumayı alışkanlık haline getirirse deprem anında bu mekanı güvenilir bir mekan sayarak sığınabilir ya da çıkmayabilir. Ağır olmakla birlikte küçüklüğü sebebi ile de evin depreme karşı esnemesinde sorun teşkil etmemektedir. Böylesi bir evi dilerseniz siz de rahatlıkla kendi olanaklarınızla yaptırabilirsiniz. Deprem anında dışarıya çıkmayı başardıysanız ve kedileriniz de çıkartmayı başardıysanız, kedinizi kedi evine alarak güvenli bir yere gitmelisiniz ve tehlike geçene kadar da ne şart altında olursa olsun kedi evinden çıkmalarına müsaade etmemelisiniz. Şayet kediniz çok sayıda ise ve her biri için uygun bir kedi evi yok ise bu durumda ev yerine onları güvenli bir yere salmanız gerekebilir. (Taş blokları ile bezenmiş kentlerimizde bunu ne ölçüde başarabilirsiniz bilemiyoruz ama bir şekilde yapılması gereken bu..) Eğer evinizin etrafında uygun ve güvenli bir bölge var ise ve kedilerinizi kedi evine alamadığınızdan serbest bırakmış iseniz ya da deprem esnasında kediniz dışarıda idiyse evi terk ederken (zemin katta oturanlar için geçerli) pencereleri kapatmayı unutmamalısınız. Zira kediniz açık kalan pencerelerden içeri girebilir ve tehlikeli artçılarda bina içinde kalabilir. Deprem üzerine yazmak ve tavsiyelerde bulunmak gerçekten çok zor. Çünkü o anı kestirmek çok güç. Ama yine de bunları aklımızda tutmakta fayda var. Umarız hiçbirimiz böylesi bir doğa olayının karşısında acı çekmez ve yapılması gerekenleri yapabiliriz.
  23. İstanbul

    Kedi Bakimi

    Kedilere katı ilaç nasıl verilir? Kediler iyi koku olma özellikleri sebebi ile yemeklerine karıştırılmış ilaçların kokusunu genellikle alırlar ve yemekte isteksiz davranırlar. Katı ilaçların yemeğe, süte karıştırılması tercih ediliyorsa hap iki çorba kaşığı arasında ezilerek iyice toz haline getirilebilir (ya da havanda dövülebilir, ama genellikle küçük çaplı ilaçların özellikle tahta havanda dövülmesi halinde hem verilecek miktar azalabilir hem de havandaki diğer dövülmüş yiyeceklerin kokusu sinebilir.) Eğer toz haline getirilmiş olsa dahi yemekte isteksiz olursa, en iyi yöntemlerden biri toz haline gelmiş ilacı bir parça (bir çay kaşığı) mayonez ya da sulanmamış yoğurt ile karıştırarak ağzına kibarca sürmektir. Kedilerin yapışkan şeylere tahammülleri olmadığı için sürülen şeyi yalayarak yemeye çalışacaklardır. Kedilere sıvı ilaç nasıl verilir? Eğer sıvı ilaç yiyeceğe karıştırılamıyorsa iğnesi çıkarılmış yeni açılmış temiz bir plastik şırınga ile sıvı ilaç verilecek ölçüde çekilir. Kedinizin ilaç verme davranışınıza tepkisine göre ya sıkı sıkı utarak ya da sıkı tutmaya gerek kalmadan ağzının içine yavaş yavaş sıvı ilaç bırakılır. Özellikle yavru kedilerde şırıngaya doldurulmuş sıvı ilacın aniden boşaltılması tehlikelidir. Nefes alma borusuna kaçabilir. Bir de eğer kedinizin ensesinden tutarak ilacı veriyorsanız ayakları duruşu yere doğru sallanacak şekilde olmalı, yemek borusundan bir şeyin geçmesine izin vermeyecek bir açı yaptırılmamalıdır. Kediler kitaplıktaki kitaplarınızı patileri ile indiriyorsa.. En iyi yöntem kitapları patilerinin çekip almaya gücü yetmeyecek ölçüde sıkıştırmaktır ya da onları kitaplıktan olabildiğince uzak tutmaktır. (Ama kedi de kitaplığın neşesidir..) Kediniz zehirli bir şey yedi ise... Hemen bir veterinere gitmeniz gerekir. Ama yediği şeyi kusturmak istiyorsanız kahve ile tütünü karıştırıp biraz su ile ıslatarak hemen ağzına sürebilirsiniz. Kahve ve tütün karışımı hemen kusma etkisi gösterir. Sakın boğazına kaçan bir şey için kedinize bunu yapmayın. Kusma halinde boğazını daha da tıkayabilirsiniz. Kedilere aspirin verilir mi? Kesinlikle hayır. Küçük dostlarımızın mideleri çok hassasmış gibi gözükse de aslında kediler inanılmaz hassas bir mideye sahiptirler. Aspirin kedilerde mide kanamasına yol açabilen bir ilaçtır. Yanlış bir inanış olarak, kedilere insanların kullandıkları ilaçların verildiği düşünülür. Veterinerinize danışmadan kedinize ilaç vermemelisiniz. İshali olan kedi için ne yapabilirim? Öncelikle ishale sebep olan hususu veterinerinizle konuşarak çözümlemelisiniz. Ama ishal durumunda aşırı su ve mineral kaybı olduğu için temiz içme suyuna 1 litre için 1 çorba kaşığı tuz ve 1 çorba kaşığı şeker ilave ederek verin. (İlave ettiğiniz maddeleri su ile karıştırın.) Tuz ve şeker nispeten kaybettiği mineralleri geri almasını sağlayacaktır. Kedinizin göz çapaklarını nasıl temizlersiniz? Ilık (ama gerçekten ılık ne soğuk ne sıcak) çaya batırılmış pamuk yardımı ile önce gözüne hafif hafif kompres yapın ve çapağın iyice ıslanmasından sonra çok hafif olarak gözlerindeki çapağı bastırmadan silerek alın. Kedilerin kulağı kulak çöpü ile temizlenir mi? Hayır. Kulak temizleme çöpleri insanlar için de aslında zararlıdır. Bunun yerine temiz bir bez (kağıt peçete değil) ile sabunsuz ılık suyla kulak içlerini hafifçe silebilirsiniz. Tabii bu temizliği kendisi yapmak istemiyorsa Kediler yıkanır mı? Kediler yıkanmaz. Eğer kimyevi maddelere kazara batmışlarsa ya da üzerine temizleyemeyeceği ölçüde büyük bir madde yapışmışsa yıkama söz konusu olabilir. Kediler saksı çiçeklerinizi yiyorsa... Ne yazık ki kediseverlerin pek saksıda çiçek büyütme şansları yoktur. Zira özellikle evde kapalı yaşamak zorunda kediler saksılara pek rahat vermezler. Her ne kadar onların ihtiyaç duyduğu kedi otlarını düzenli sağlarsanız saksı çiçeklerini rahat bırakabilirler. Bu arada birçok çiçek kediler için zehirleyici özelliktedir. Özellikle sarmaşıklar...O sebeple evde kediniz var ise bu tür çiçeklere evde yer vermemelisiniz. Kedimin ateşi çıktığını nasıl anlarım? En doğru yöntem anal olarak ateşölçer yardımı ile kedinizin ateşini ölçmektir. Normalde 36-37 arası bir sıcaklıkta olurlar. Ateşleri çıktığında halsiz ve isteksiz olurlar. (Kedileriniz eğer normaldışı davranışları gösteriyorsa mutlaka bir sıkıntısı ya da bir hastalığı söz konusudur. Yakın ilgi ve kontrolünüzde bulundurmalısınızdır.) Ateşi çıkan kedilerin genellikle burunlarında bir kuruma olur. Ama kedi nezlesinde salgı arttığı için bu yanıltıcı olabilir. En doğru yöntem ateşölçer ile ölçmektir. Ateşölçeri kullanırken bir miktar krem kullanmanız kedinizin sıkıntısını bir nebze azaltacaktır. Kediler taranmayı severler mi? Evet hem de nasıl. Kedileri tararken bir parça talk pudrasını tozutmadan gözüne ve genzine kaçırmadan tüylerinin üzerine dökerseniz hem taramanız kolaylaşacak hem de daha çok tüyü temizlemiş olacaksınızdır. Ayrıca talk pudrası kedinizin tüylerinin rengini parlaklaştıracak ve güzel bir koku bırakacaktır. Deterjan kediler için zararlı mıdır? Oldukça zararlıdır. Özellikle temizlik yaparken kedileri temizlik yapılan bölgeden uzak tutmalısınız. Mümkünse kumaştan kedi ürünlerini sabunla yıkamalısınız. Öte yandan sağlık sebepleri ile tuvaletinin mutlaka bir miktar çamaşır suyu ile yıkanması gerekir ve çamaşır suyunun kokusu geçtikten sonra kap kullanıma sunulmalıdır. Yoğun kokulu ya da keskin (çamaşır suyu, kezzap) deterjanlar kapalı yerlerde tutulmalı, kedilerin erişemeyeceği yerlerde bulundurulmalıdır. Yavru kedi nasıl emzirilir? Yavru kediler için eczanelerde ve pet dükkanlarında/veterinerlerde biberon seti satılmaktadır. Ama bulamıyorsanız yeni açacağınız bir şırınga da ihtiyacınızı karşılayabilir. İğnesi çıkartılmış şırınga kedi yavruları için biberon yerine kullanılabilir. Sütün yavrunun ağzına bir anda değil ağır ağır pompalanması gerekir. Her kullanımdan sonra şırınga sabunlu suyla yıkanmalı ve iyice durulanmalıdır. Bir daha ki kullanıma kadar da temiz bir yerde muhafaza edilmelidir. Kedi(ler)inizi alaturka tuvalete nasıl alıştırabilirsiniz? Önce alaturka tuvaletin çanak kısmına kalın gazete kağıdı koyar, içine de kedinizin kullanacağı kumu koyarsınız. Kediniz buraya yapmaya alıştıktan 10 gün sonra yavaş yavaş kumu azaltır, içine kırpılmış gazete parçalar? karıştırırsınız. 10 gün sonra kumu iyice azaltıp, gazete parçalarını artırırsınız. 10 gün sonra kumu tamamen kaldırır, kalın gazetenin ortasına küçük bir delik açar, sadece gazete kırpıntılarına yapmasını sağlarsınız. 10 gün sonra kırpıntıların sayısını iyice azaltır, deliği büyütürsünüz. 10 gün sonra kırpıntıları tamamen kaldırır, sadece ortası delinmiş kalın gazete kağıdını bırakırsınız. 10 gün sonra, gazete kağıdının katlarını her gün inceltir, sonra da tamamen kaldırırsınız. Unutmayın, tüm bu işlemler sırasında, kedinize sürekli ";aferin" deyin ve onu okşayın, asla cezalandırmayın. Eğer istediğinizi yapmazsa, süre onun alışacağı kadar olmamıştır. Sabırla bir adım geri gidip, tekrar deneyin ve aferin deyin. Ayrıca her tuvaletten sonra mutlaka su dökün. Bir süre sonra, tuvaletini yaptığında, size su dökmeniz için haber verecektir. Onu daima ödüllendirin, okşayıp, öpün. Kedi tüylerini giysilerinizden nasıl temizlersiniz? Kedi dostları aslında kedi tüyleri olan giysilere zamanla alışsalar bile bazı durumlarda acilen bu tüylerin temizlenmesi gerekebilir. Bu gibi durumlarda bir koli bandı size oldukça yardımcı olacaktır. Koli bandının yapışkanlı kesimini dışa dönük olacak şekilde elinize dolayıp giysinizin üzerindeki tüylere hafif dokunuşlar yapınız. Fazla bastırırsanız giysinizin tüylenmesine sebep olursunuz. Bir kaç dakika içinde kedi tüylerinden giysilerinizi kolaylıkla temizlemiş olacaksınız.
  24. Dişinin kızgınlık ya da dönem olarak da adlandırılan bu ilk östrusu hayvanın ırkına va mevsime bağlı olarak değişkenlik gösterir. Yavru kedilerin çoğu ilk kızgınlıklarını 2.3-2.5 kg vücut ağırlığına ulaştıklarında gösterirler ve bu yaklaşık 7. ay civarında görülmektedir fakat bazı olgularda cinsel olgunluk 3 ay gibi kısa bir zamanda görülmekte ve İran kedileri gibi bazı uzun tüylü safkanlarda 12-18 aya kadar puberta görülmemektedir. Dişide pubertanın başlamasını hayvanın yaşından çok onun hangi mevsimde doğduğu etkilemektedir. Ekim Aralık ayları arasında doğan dişiler birkaç ay sonra başlayacak çiftleşme mevsiminde kadar seksüel olgunluklarını gösterememekte ve 12-16 aylık olduklarında ilk östruslarını göstermektedirler. Reproduktif aktivitenin 14 yaşına kadar devam ettiği belirtilse de 20 yaşındaki kedilerde bile gebelik olgularıyla karşılaşıldığı bildirilmiştir. Yaşın artmasıyla yavru büyüklüklerinde ve yavru sayısında yıla bağlı olarak azalmalar görülmektedir. Üreme Mevsimi Üreme mevsimi, coğrafi duruma, yıl içindeki döneme ve bu dönemin uzunluğuna bağlı olarak değişiklikler göstermektedir. Kuzey yarım kürede üreme mevsimi Ocak ayının geç dönemlerinde başlar ve gün ışığının azaldığı Ağustos-Eylül aylarında son bulur. Bu bölgelerde Kasım-Aralık aylarına kadar sürdüğü de bildirilmiştir. Bu dönemi bir dahaki üreme mevsimine kadar anöstrus evresi izler.Bununla birlikte, kedilere özgü bir şekilde üreme mevsimi kedinin ırkına, çevre faktörlerine veya hayvanın psikolojik durumuna göre değişkenlik göstermektedir. Bazı olgularda evde beslenen ve yapay ışığa maruz kalan kedilerde poliöstrik aktivitenin tüm yıl boyunca sürdüğü görülmektedir. Kısa tüylü kedilerde özellikle Siyam kedilerinde bu özellik uzun tüylü ırklara göre daha çok görülmektedir. Gebelikten sonraki ilk östrus yavruların sütten kesilmesini izleyen 8 gün sonra görülmekte ve bu da doğumdan sonraki 8. haftaya karşılık gelmektedir. Emzirmeyen dişilerde bu aralık 1 haftadan emzirenlerde 21 haftaya kadar değişiklik göstermektedir. Kızgınlık Dönemi (Östrus) Dişi kediler poliöstrik hayvanlardır ve ovulasyon mekanizması indüklenmeyle gerçekleşir. Bir başka deyişle, çiftleşme gerçekleşmemişse ne ovulasyon ne de corpus luteum formasyonu gerçekleşir. Siklusun süresi, eğer çiftleşme olmazsa, bunu ovulasyonun izlememesine, gebeliğin gerçekleşmemesine ve gebeliği ve doğumu izleyen laktasyonun olmamasına bağlı olarak değişir. Pro-Östrus Bu period 1-3 günde sonlanır ve genellikle artan sinirlilik, sık işeme ve sonunda erkek kediler gibi idrar püskürtme gibi olaylarla karakterizedir. Köpeklerde olduğu gibi belirgin vulvar ödem ve kanlı akıntı yoktur. Östrus Östrus süresi mevsime ve ovulasyonun şekillenip şekillenmediğine göre değişmektedir. İlkbahar aylarında östrus süresi artış gösterse de (5-14 gün/siklus), diğer mevsimlerde bu süre kısalır (1-6 gün/siklus). Ovulasyon gösteren kedilerde östrus periyodu ortalama 5.7 gün sürmekte ve östrus belirtileri çiftleşmeyi izleyen 24-48. saatlerde azalmaktadır, eğer ovulasyon gerçekleşmemişse 8 günlük süre normal kabul edilmektedir. Östrus sırasında dişinin davranışları değişmekte, vokalizasyon artmakta, lordosis pozisyonunu almakta ve kuyruk çiftleşmeye uygun bir şekilde bir tarafa yatmaktadır. Dorsal pelvik bölge hafifçe okşanacak olursa perineal bölgede spasmodik kontraksiyonlar görülmektedie. Anoreksi ve idrar püskürtme sıklıkla görülmektedir. Ovulasyon (Yumurtlama) Bazı kedilerde tek bir çiftleşme uyarısı ovulasyonun meydana gelmesine neden olabilir. Bunun yanında çoğu kedide ovulasyonun meydana gelebilmesi için tekrarlayan çiftleşme uyarıları gerekmektedir. Metöstrus(Kızgınlık sonrası dönem) Çiftleşmeyen kedilerde metöstrus\'un süresi ortalama 21 (14-28) gündür. Bunun yanında steril veya yalancı çiftleşme uyarıları sonucunda meydana gelen yalancı gebelik ortalama 35 gün sürer (30-73 gün). Anöstrus Seksüel açıdan sakin olarak karakterize olan bu evrede ovaryumlar küçüktür ve follikül çapları 0.5 mm boyundadır...Dişinin kızgınlık ya da dönem olarak da adlandırılan bu ilk östrusu hayvanın ırkına va mevsime bağlı olarak değişkenlik gösterir. Yavru kedilerin çoğu ilk kızgınlıklarını 2.3-2.5 kg vücut ağırlığına ulaştıklarında gösterirler ve bu yaklaşık 7. ay civarında görülmektedir fakat bazı olgularda cinsel olgunluk 3 ay gibi kısa bir zamanda görülmekte ve İran kedileri gibi bazı uzun tüylü safkanlarda 12-18 aya kadar puberta görülmemektedir. Dişide pubertanın başlamasını hayvanın yaşından çok onun hangi mevsimde doğduğu etkilemektedir. Ekim Aralık ayları arasında doğan dişiler birkaç ay sonra başlayacak çiftleşme mevsiminde kadar seksüel olgunluklarını gösterememekte ve 12-16 aylık olduklarında ilk östruslarını göstermektedirler. Reproduktif aktivitenin 14 yaşına kadar devam ettiği belirtilse de 20 yaşındaki kedilerde bile gebelik olgularıyla karşılaşıldığı bildirilmiştir. Yaşın artmasıyla yavru büyüklüklerinde ve yavru sayısında yıla bağlı olarak azalmalar görülmektedir. Üreme Mevsimi Üreme mevsimi, coğrafi duruma, yıl içindeki döneme ve bu dönemin uzunluğuna bağlı olarak değişiklikler göstermektedir. Kuzey yarım kürede üreme mevsimi Ocak ayının geç dönemlerinde başlar ve gün ışığının azaldığı Ağustos-Eylül aylarında son bulur. Bu bölgelerde Kasım-Aralık aylarına kadar sürdüğü de bildirilmiştir. Bu dönemi bir dahaki üreme mevsimine kadar anöstrus evresi izler.Bununla birlikte, kedilere özgü bir şekilde üreme mevsimi kedinin ırkına, çevre faktörlerine veya hayvanın psikolojik durumuna göre değişkenlik göstermektedir. Bazı olgularda evde beslenen ve yapay ışığa maruz kalan kedilerde poliöstrik aktivitenin tüm yıl boyunca sürdüğü görülmektedir. Kısa tüylü kedilerde özellikle Siyam kedilerinde bu özellik uzun tüylü ırklara göre daha çok görülmektedir. Gebelikten sonraki ilk östrus yavruların sütten kesilmesini izleyen 8 gün sonra görülmekte ve bu da doğumdan sonraki 8. haftaya karşılık gelmektedir. Emzirmeyen dişilerde bu aralık 1 haftadan emzirenlerde 21 haftaya kadar değişiklik göstermektedir. Kızgınlık Dönemi (Östrus) Dişi kediler poliöstrik hayvanlardır ve ovulasyon mekanizması indüklenmeyle gerçekleşir. Bir başka deyişle, çiftleşme gerçekleşmemişse ne ovulasyon ne de corpus luteum formasyonu gerçekleşir. Siklusun süresi, eğer çiftleşme olmazsa, bunu ovulasyonun izlememesine, gebeliğin gerçekleşmemesine ve gebeliği ve doğumu izleyen laktasyonun olmamasına bağlı olarak değişir. Pro-Östrus Bu period 1-3 günde sonlanır ve genellikle artan sinirlilik, sık işeme ve sonunda erkek kediler gibi idrar püskürtme gibi olaylarla karakterizedir. Köpeklerde olduğu gibi belirgin vulvar ödem ve kanlı akıntı yoktur. Östrus Östrus süresi mevsime ve ovulasyonun şekillenip şekillenmediğine göre değişmektedir. İlkbahar aylarında östrus süresi artış gösterse de (5-14 gün/siklus), diğer mevsimlerde bu süre kısalır (1-6 gün/siklus). Ovulasyon gösteren kedilerde östrus periyodu ortalama 5.7 gün sürmekte ve östrus belirtileri çiftleşmeyi izleyen 24-48. saatlerde azalmaktadır, eğer ovulasyon gerçekleşmemişse 8 günlük süre normal kabul edilmektedir. Östrus sırasında dişinin davranışları değişmekte, vokalizasyon artmakta, lordosis pozisyonunu almakta ve kuyruk çiftleşmeye uygun bir şekilde bir tarafa yatmaktadır. Dorsal pelvik bölge hafifçe okşanacak olursa perineal bölgede spasmodik kontraksiyonlar görülmektedie. Anoreksi ve idrar püskürtme sıklıkla görülmektedir. Ovulasyon (Yumurtlama) Bazı kedilerde tek bir çiftleşme uyarısı ovulasyonun meydana gelmesine neden olabilir. Bunun yanında çoğu kedide ovulasyonun meydana gelebilmesi için tekrarlayan çiftleşme uyarıları gerekmektedir. Metöstrus(Kızgınlık sonrası dönem) Çiftleşmeyen kedilerde metöstrus\'un süresi ortalama 21 (14-28) gündür. Bunun yanında steril veya yalancı çiftleşme uyarıları sonucunda meydana gelen yalancı gebelik ortalama 35 gün sürer (30-73 gün). Anöstrus Seksüel açıdan sakin olarak karakterize olan bu evrede ovaryumlar küçüktür ve follikül çapları 0.5 mm boyundadır...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.