Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

cooldelta71

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    42
  • Katılım

  • Son Ziyaret

cooldelta71 - Başarıları

Araştırmacı

Araştırmacı (4/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

1

İçerik İtibarınız

  1. Sayın omar123 Ben gayet sakinim heyacanım felan da yok neye göre hecanlı olduğumu algıladın anlamadım. Benim zaten buna bir itirazım yokki ayeti verdim Allah yarattıklarının hiç birine benzemez diyor yarattıklarının bir kısmın görüyoruz zaten binbir çeşit mahlukat var birde göremediklerimiz Melek, Şeytan, Cin, Burak hani şunu üzerine binipte Allahın yanına gittiği ata benzer şey, daha niceleri Zaten ayeti direkt çevirirken AVUCUNDA olarak çevriliyor fakat TEFSİRE gelince bildiğimiz avuç değilde tasarrufunda olarak belirtiliyor ki böyle söylemek zorundalar çünkü Allahı görmediler hoş Muhammed ve diğerleride görmedi zaten, uydurdular ve bunca insanı da peşlerinden sürükleyerek KANDIRDILAR. Bugün kendisine peygamberlik mesihlik verildiğini iddia eden insanlar hemen akla gelenler Mihr İmam İskender, Mehmet Ali Ağca, Dursun Ali Bacıoğlu, Hasan Mezarcı say say bitmez ve tabiki müritleride var inanları etrafında pervane olanı ama kaç kişi Artık insanlar bu tür şeylere prim vermiyor eskiden di bunlar artık insanlık bir çok şeyi açıklıyabiliyor açıklanamayan şeyler yaratıcı bir güce havale edilirdi Yıldırmdan korkar ona tapar, Güneşten faydalanır ona tapar, Gök gürültüsündın korkar ona tapar bir zaman sonra bakaki araştırmalar gözlemler sonucunda bunlar olağan doğa olayları bu kezde görünmeyen görünmeyen bir yaratıcıya ihtiyaç vardır ve İNSAN TANRIYI YARATIR. Sayın omar123 Dünya'yı düz zanneden adam bu hatayı yapmış ama doğru olduğu tutmuş demenden başka birşey olmayacak sanırım... Ben bu cümleyi kurmucam. Sizce tanrı fiziksel olarak ne kadar büyüktür yani dünyayı nasıl bir uzuvla tutuyor olursa olsun dünya o uzvunun içinde nokta kadar yermi kaplıyordur yada uzvunun içine sığamayacak kadar büyükmüdür. Mesala ben elime dikdörtgen olan yanı düz bir çakmağı, sigara paketini, not defterini v.b nesneleri avucumun içine alabiliyorum. Sanırım konuyu anlatabildim daha da anlamdıysanız ben sizden uzağım. Tarih 22 Haziran 1986... İngiltere ve Arjantin, Mexico City Asteka Stadı'nda Dünya Kupası çeyrek finalinde mücadele ediyor... Maç sırasında, Arjantin milli takımı kaptanı Diego Maradona, eliyle İngiltere kalesine gol atıyor... Bu gol, Arjantinliler için aslında bir rövanş niteliğinde. Zira, 1982'de Folkland adaları için savaşan iki ülke, 4 yıl sonra ilk kez karşı karşıya geliyor. Maç, Arjantin'in 2-1 üstünlüğü ile sonuçlanıyor... Maradona, artık ülkesinde bir kahraman... Eliyle attığı golü "Tanrı'nın eli" olarak adlandırdı... Maradona gerçekten tarihi bir söz söyledi kaçış yeri olmayınca tanrıyı öne sürmek çok akıllıca bir davanış aynı şey Şeytan içinde söylenir insan bir suç işler Şeytana uydum der ama kimse yemez iş tanrı olunca yerler. Bak işte burda hata yapıyorsun ben size ayetle cevap verdim tanrı yarattıklarının hiç birine benzemez dedim Ben cevap verirken ayetlerle veriyorum kalp meselesi gayet açık ve net bunun soyut algılacak tarafı yoktur. Yüksek irade sahibi Allah işte sorun burda irade sahibi olabilseydi müslüman olan o Filistin halkı varya İsrailin uçakları tarafından atılan ahtopot bombalarının altında inim inim inlerken küçücük çocuklar kadınlar masum günahsız ve allahın son dini olan islamiyeti seçmiş tertemiz insanlar televizyonda izlerken içim kan ağlardı o insanları gördüğümde, o zamanlar inançlıydım ve derdim ki allahım bu yahidileri lanetledin yer yurt edinemediler sürüm-sürüm süründürdün yüzyıllarca yer yurt edinemediler şimdi neden bu yapılanlara göz yumuyorsun müslümanları bu kafirlere ezdiriyorsun gibi şeyler aradan yıllar geçti ne değişti aynı hamam anı tas değişen birşey yok. İradesi olsa bu haksızlıklara, cinayetlere karşı cezalandırmalıydı ama yapamaz çünkü YOK. Sakın bana cezasını ahirette verecek deme. Tabiki burdan şu sonuç çıkar okuyan kişi kuranı kendisine göre yorumlar. Bu sorular zamanında ayetler geldiğinde peygambere de sordular oda cevapladı ve daha sonra ki nesillere nakledildi ama siz hadis ve sünnetleri gerçek çi bulmadığınız için bir şey söylemicem. Ama şu varki sonuç itibariyle hadis ve sünnetler insan yazmasıdır gerçek olmayan bir çok hadis var dediniz ama kuranın peygamberden yaklaşık 20 yıl sonra yazılıp kitap haline getirildiğini gözardı ettiniz sonuçta kuranda insan yazmasıdır. Allah onu kitap halinde tek seferde alın bunu benim kitabımdır demedi. İncil ve tevratta aynı şekilde oldu. Yıllar sonra insanlar tarafından yazıldı. Bu insanlar tarafından yakılamaz yırtılamaz değiştirilemez yok edilemez bir şey değildir. Ben tanrı olsam öyle bir kitap yaparımkı bunu insan eli değmez direkt benim katımda gökyüzünde tüm insanların görebileceği şekilde pırıl pırıl parlayan ve herkesin rahatlıkla okuyabilceği bir alman baktığında almanca, Türk baktığında türkçe, Arap baktığında arapça okuyabileceği bir kitap ve kendimi gösteririm yarattıklarıma neden kendimi göstermim ki görsünler ki yanlış yapmasınlar onların hepsini cennetime alayım aynen bir annenin yavrusuna olan şefkati gibi hangi anne baba çucuğunu cezalandırmak için dünyaya getirir ki canlı kanlı karşısında durur ve evladına sürekli doğrularıztembihler yanlış yaptığında ikaz eder öyle değilmi. Kalın sağlıcakla.
  2. Sayın omar123 sevgili dostum seni seviyorum yaaaaaaa. İslamcılara sorsak allah neye benzer diye Cevap: Allah yarattıklarnın hiç birine benzemez der ve tabiki bunu ayetlede destekler ve de haklıdır. Diyanet Meali: Şura 11: Göklerin ve yerin yaratanı, size içinizden eşler, çift çift hayvanlar var etmiştir. Bu suretle, çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir. Hal böyle iken avuç nerden çıktı dersiniz onunda cevabı var bakalım tefsir ne demiş dünya yuvarlakmıymış. Zumer 67 Tefsiri: Allah'ın kadrini bilmeyenler, Allah'a ulaşmayı dilemeyenler, taguta kul olanlardır. Bütün insanlar Allah'a kul olmak için yaratıldı. Allah'a ulaşmayı dilemedikçe hiç kimse Allah'a kul olamaz. Kulluğun başlangıcı Allah'a ulaşmayı dileme noktasıdır. Allahû Tealâ burada kıyâmetten kesit vermektedir. Yeryüzünün tamamı O'nun tasarrufundadır. Yani avuç meselesi budur Allahın denetimi altındadır demektedir. Gelelim Evren meselesi ve Güneş ve Ay durumuna Bilindiği üzere bizler güneş sistemindeyiz yaşadığımız gezegen ve diğerleri güneş merkezli yörüngede dönmektedir Güneş ile Ay bir araya getirilince ne olacak dersiniz diğerleri yine aynı yörüngesinde dönmeye devam mı edecekler ha ne dersin. Tanrı büyük ihtimalle bu uyduyla kullarını izliyor,dualarını dinliyor ve Dünya'dan haberdar oluyor Vallahı gülmekten yıkıldım karnım taş kesti Uranüs'ün 27 uydusu ile gözetliyor olmalı tabiki ne de olsa dünyadan büyük 4 katı Jupiter 63 uydu yukardakıne benzer birşeyler söyleyebiliriz. buda 11 katı büyüklüğünde mars 2 uydulu Dünyanın yarı büyüklüğünde ona 2 uydu vermiş enteresan TABERİ tefsirini veriyorum Kıyamet suresinin ilgili ayetleri bakalım bu büyük zat ve diğerleri ne söylemiş: Âyette geçen "Gözlerin kamaştığı" ifadesi, "Gözlerin dehşetten belerdiği ve Ölüm anında açık kaldığı zaman." şeklinde izah edilmiştir. Abdullah b. Abbas ve Mücahid, bu halin, kişinin Ölümü halinde gerçekle­şeceğini söylemişlerdir. Âyette geçen "Ayın tutulduğu zaman" ifadesinden maksat, ayın ışığının kaybolmasidır. "Güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman" ifadesinden maksat, Mücahid´e göre bunların kıyamet gününde dürülmeleridir. İbn-i Zeyd´e göre ise ikisinin birleştirilerek yeryüzüne atılmalarıdır. Ata b. Yesar diyor ki: "Bunlar, kıyamet gününde birleştirilerek denize atılacaklar ve deniz, Allahın büyük bir ateşi haline gelecektir. Vikipedi ve diğer verdiğim kaynakları sağlam bulmuyorsan ben ne yapabilirim acaba ama aklıma bişey gelmiyor tarih araştırmaları kil tabletler duvar yazıları bunlar bilimsel araştırmalardır ve konusunda uzman olan kişiler bunlardan yararlanır ve dayanağıdır çünkü başka kaynak yoktur Size eski mısırdaki kalp meselesini yazmış ve kaynağını vermiştim aksi bir kaynak varsa lütfen burda paylaşın yanlış bilgilenmeyelim. Kalın Sağlcakla.
  3. Sevgili omar123 bunu bana Kuran söyledi buyrun beraber bakalım ayetlere “İnsan, kıyamet günü ne zaman, diye sorar: Göz kamaştığı, Ay tutulduğu, Güneş ve ay (bir araya) toplandıkları zaman" (Kıyâme: 6-9) "Onlar (inkarcılar) Allah'ı gereği gibi tanıyıp bilemediler. Oysa kıyamet günü, yeryüzü tümüyle onun avucundadır. Gökler de O'nun üstün gücüyle dürülüp toplanmış olacaklardır. Allah onların ortak koştuklarından beri ve O yüce bir varlıktır." (Zümer: 67) "(Düşünün) o günü ki; Biz göğü, kitapların sayfalarını katlayıp büker gibi düreceğiz. Onu tıpkı yaratmaya başladığımız ilk durumuna döndürürüz. Bu, üzerimize aldığımız bir va’d olmuştur. Biz (irâde ettiğini) yapanlarız". (Enbiya: 104) Güneş ve ayı bir araya toplaması bir bakıma uzay değilmidir dünyanın atmosferinin dışına biz UZAY demiyormuyuz. Dostum bilgi sahibi olmak için kaynağa ihtiyacın vardır bilgiyi hiç kimse durduk yerde kendi kendine öğrenemez araştırmak gerek okumak gerek araştırdığın ve okuduğun öğrendiğin şeyleri sentezler bilgi haline getirirsin ve bir konu hakkında fikir sahibi olursun bu bilgi açıklarkende kaynağını gösterirsin Verdiğin linkte kelimenin anlamını öğrendim teşekkür ederim Benim sistemim bu ben araştırıp öğrendiğim bilgileri kaynak gösteririm yanı İŞKEMBEİ KÜBRADAN SALLAMADIĞIMI bu konudaki kaynakları ortaya dökerim. Kalın sağlıcakla.
  4. Öncelikle Seküler ne demek ona bir bakalım Kaynak: -tr.wikipedia.org/wiki/Sekülerizm- Sekülerizm veya sekülarizm; toplumda ahir etten ve diğer di nî, ruha nî meselelerden ziyade dü nya hayatına odaklanılması yönündeki hareket. TD K, sekülerizm kavramına karşılık olarak dünyacılık sözcüğünü önermiştir. Sekülerizm, din merkezli veyahut dinî öğeleri sosyal, hukukî ve siyasî anlamda tayin edici kılan bir yaklaşımın tersine, bunları sosyal, hukukî ve siyasî kümeden ayıran bir yaklaşımı tanımlar. Çok geniş bir terim olan sekülerizm, içinde birçok farklı akım, tür ve teori barındırır. Seküler kelimesi, dünyevi olanı belirtir ve dünyanın nesnel halinin göz önünde tutulması demektir. L aiklik ve sekülerizm kavramları Türkçede sıklıkla eşanlamlı kullanılır. Laiklik, dinî kişi ve kurumların devletin işleyişine ve devlet kurumlarına müdahale etmemesi; devletin de din işlerine karışmaması anlamına gelir. Fransız sekülerizmi olarak da anılan laiklik kavramı, daha kapsamlı olan sekülerizm hareketinin bir parçasıdır. Yukarıdaki paragrafta makaleyi kaleme alan zat " İslam ve onun kitabını küçümseme gayretindedir" demektedir burada küçmüseme yoktur bilakis kuranda yanlış verilen bilgilerin tartışması vardır bizimde burada yaptığımız budur bahsettiği gazetece din ile bilim im birbirinden ayrlması gerekmekte olduğu nu savunmaktadır ve öyle olmalıdır çünkü kuran bilim kitabı değildir ve bilim adına yapılan çalışmalara da karışmamalıdır günah, caiz değil v.b. Taberî’nin “Tarih el-ümem ve’l-mülûk””Milletler ve Hükümdarlar Tarihi” kitabından yola çıkarak gazeteci yazar dünyanın düz olduğunu belirtmektedir Taberi 850 yllarında yaşamş kuran tefsircisidir daha önceki yazlarımda nazirat suresini 30 cu ayetinin tefsirlerini vermiştim o zaman ki yaygın inanış ve kuranın verdiği bilgiler ışığında dünyanın düz olduğunu da belirtmişleridir devamını yarın yazacam vakit geç oldu Kalın sağlıcakla.
  5. Sayın omar123 Verdiğiniz kaynağı buraya aktarıyorum 2 defa okudum gerçi biimediğimiz şeyler değil defalarca okuduğumuz yazıların benzeri uzunca bir makale yazmışlar ve paragraf pargraf bunları inceliyelim. KUR’AN’A GÖRE DÜNYA DÜZ MÜ? Bir vesile ile haberdar olduğumuz bir yazı dolayısı ile bu satırları kaleme alıyoruz. Renkli ve çok satan gazetelerden birinde, seküler mantıkla yazılan bir yazıda; İslam’a ve onun kitabına iftira atmak için fırsat kollayan bir yazar tarafından, Kur’an’da dünyanın düz olduğunun yazılı olduğu iddia edilmektedir. “Müslüman din adamlarının Kuran’da dünyanın düz olduğunun yazılı olduğunu savunduğunu biliyor musunuz?”Tanrı’nın yeryüzünü düz olarak, gökleri de muhafazalı bir tavan şeklinde yaratması, insanların geniş yollarda yürüyerek kolaylıkla seyir ve seferlerde bulunmalarını sağlamak içindir. Tanrı bunu kitabında açıklar.” Seküler düşünceye sahip ve evrim teorisi yanlısı yazar, ünlü tarihçi ve müfessir Taberî’nin “Tarih el-ümem ve’l-mülûk””Milletler ve Hükümdarlar Tarihi” adlı kitabından yaptığı alıntı ile Kur’an ve bilimin çatıştığını öne sürerek buna binaen bilimsel teori olarak gördüğü evrimcilikten vazgeçilmemesi özetli yazı dercederek; İslam ve onun kitabını küçümseme gayretindedir. “Bilimi dinin sınavına, dini bilimin sınavına sokmak saçmalıktır. Bilimi dinselleştirmek, dini inancı bilimselleştirmek de delice bir saçmalıktır. Saçmalıktır, ama din yobazları bu türden saçmalıkları adım başı yapmaktalar.” İnananlara ve inandıkları değerlerehakaretler içeren ve onları tahrik etme amaçlı olduğu anlaşılan bu yazıya, Müslüman ağırbaşlılığı ile cevap vermeye gayret ederek konunun doğru anlaşılması yönünde bilgiler vermeye gayret edeceğiz. Taberî “Tarih el-ümem ve’l-mülûk isimli Türkçe’ye “Milletler ve Hükümdarlar Tarihi” adıyla çevrilen eserinde, söz konusu şu cümleyi kaydetmektedir. “Tanrı’nın yeryüzünü düz olarak, gökleri de muhafazalı bir tavan şeklinde yaratması, insanların geniş yollarda yürüyerek kolaylıkla seyir ve seferlerde bulunmalarını sağlamak içindir. Tanrı bunu kitabında açıklar.” Taberî’nin yer ve gökler hakkındaki bu beyanları, yaşadığı dönemin bilgi birikimini yansıtan o dönem insanlığının, tevatüren/kültürel yolla edindiği fen bilgileridir. Bilimsel icatlar ve keşiflerin yapıldığı son iki yüz yıla kadar da tüm insanlığın hususen Arapların, kainat hakkında edindikleri tecrübi bilgilerini yansıtan ifadelerdir. Taberî’nin dünya’yı düz olarak vasıflandırması o dönem ve yakın döneme kadar inanılan coğrafi tecrübi bilgi birikimlerine ait tanımlamalardır. Bu tanımlamalar pratik yaşamın tecrübe ile edindiği bilgiler ve bu bilgilerin ifade unsuru olarak dile(lisana) yansıtılmasıdır. Taberî, günümüz anlamında ne astronomi ne coğrafya ne de jeoloji bilginidir. Tamamen o ana kadar tüm insanlığa ait tecrübi bilgi birikimi ile kainatın yaratılışını anlamak açısından değerlendirmelerde bulunan, bulunduğu M.850/H.250 yıllarının bir düşünürü, aydınıdır. Günümüz bilim standartları ile kı yas kabul edilemeyecek bir malumât sahibidir. Sahip olduğu bu malumâtı tabiidir ki, referansı olan Kur’an’a atıfta bulunarak onun bu konulardaki beyanlarından istifade etmeye çalışmaktadır. Taberi’nin, Yer ve Gök’le ilgili olarak Kur’an’a atıfta bulunması, yerin düz olmasının Kur’an’dan bir ayete bağlaması ile alakalı değildir -Zaten böyle bir ayet yoktur- tamamen Allah’ın yeri ve göğü yaratarak yaşam için insanların emrine bir nimet, rızık anlamında vermesi anlatımı ile ilgilidir. Kur’an, Cenab-ı Hakk’ın, yer ve gökleri insanlığın hizmetine müsahhar kıldığını şu şekilde beyan etmektedir. “O, yeri size beşik yapan ve onda size yollar açan, gökten de su indirendir. Onunla biz çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık.” “Yeyiniz; hayvanlarınızı otlatınız. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah’ın kudretine) işaretler. vardır.” “Sizi ondan (topraktan) yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız.” 20/Ta-ha/53-55 “Yeri uzatıp yaydık, orada sabit dağlar yerleştirdik, yine orada miktarı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik.” “Orada hem sizin için hem de rızıkları size ait olmayanlar için (gerekli) geçim vasıtaları yarattık.” 15/Hicr/19-20 Yer ve gökleri tarif eden buayetlerden anlaşılacağı gibi Kur’an, o dönem Arap toplumunun anlayacağı biçimde ve onların lisanlarındaki deyimlerle yer ve gökler hakkında pratik bilgiler vererek, bunları yaratan yaratıcıya iman ve kulluk etmelerini istemektedir. “O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra (kendine has bir şekilde) semaya yöneldi, onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi.” 2/Bakara/29 “Yeryüzünü size boyun eğdiren O’dur. Şu halde yerin omuzlarında (üzerinde) dolaşın ve Allah’ın rızkından yeyin. Dönüş ancak O’nadır.” 67/Mülk/15 Yani Allah Kur’an’da bilimsellik peşinde değil pratik hayatın gerçeklerinden hareketle tevhide, vahdete çağrı yapmaktadır. Aynı zamanda Cami’ül-Beyan fî te’vili ayet’ül-Kur’an adlı tefsirin müfessiri (Kur’an yorumcusu) olan Taberî’nin, Kur’an’ın bu ayetlerinden haberdar olmaması mümkün müdür? Dolayısı ile yeryüzünün düzlüğü ile alakalı açıklamasında; eğer yeryüzü, insanların yaşam süremeyeceği biçimde engebeli olsaydı ne yapardınız ? Nasıl ekip, biçer, rızıklanır; nasıl yürüyüp vasıtalarla yol alırdınız diye tefekkür ettirmek ve Allah size geçim ve yaşam sürmeniz için yeri düz ve göğü kubbe biçiminde yaparak yaşamınıza müsait kılmıştır, manasında pratik yaşam bilgileriyle Kur’an’a atıfta bulunmaktadır. Yoksa yerin düzlüğü jeolojik veya topografik yapısı hakkında bilgilerini Kur’an’a tasdik ettirmek peşinde değildir. Tevhide yönelik mesajlar vermek gayreti içindeki Taberî’nin, yeryüzü ile ilgili bu ifadesini, amacından saptırarak hem onu hem Kur’an’ı hem Müslümanları küçümsemek için Kur’an’da “bilimsel tezat vardır” tezi oluşturmaya çabalayan çok satan! Renkli! gazete yazarının amacı, Kur’an’ı hayat içerisinden dışarı çıkarmak mezarlık kitabı göstermek amaçlıdır. Şöyle demektedir, seküler/evrimci görüşlü yazar: “Aklı başında din adamları, din ve bilimin iki ayrı alan olduğunu, bu iki alanın birbirine karıştırılmaması gerektiğini söylüyorlar ve çok iyi ediyorlar. Bilim adamları Tevrat, İncil ve Kuran’ı bilimsel değerlerle inceleyecek olurlarsa toplumda huzur kalmaz. Müslüman din adamlarının Kuran’da dünyanın düz olduğunun yazılı olduğunu savunduğunu biliyor musunuz?” Kur’an’da olmayanı, Taberî’nin yazısı vasıtasıyla varmış göstermeye çalışarak bir taşla üç kuş vurmak peşinde olan yazar; Kur’an’da “bilimsel çelişki var” işte, ünlü alim Taberî de bunu söylüyor iddiasıyla, aynı zamanda sekülerizmin tek dayanağı! inkarcı evrim felsefesinin propagandasını yapma peşindedir. Şimdi yer ve göklerle yani kainat ile ilgili olarak Kur’an’ın nazil olduğu dönemde yaşayan insanlar, neler biliyor, nasıl görüyor ve tanımlıyorlardı buna bakalım. Kur’an’ın nazil olduğu dönemde ve öncesinde yaşayan insanlar ve spesifik olarak Mekke ve Medine’de yaşayan Araplar, yeryüzünün iki ucu sınırlı bir kara parçası olduğuna inanıyorlardı. Cahiliyye dönemi Arapları, yer ve göklerden oluşan kainatı; çölde yaşadıkları evleri olan çadırları gibi telakki ediyorlar ona benzetiyorlardı. Onlara göre yeryüzünün doğu ve batı adı verilen iki tarafı vardı ve yeryüzünün bu iki ucundan gökyüzü, çadırlarının tavanı gibi, yay şeklinde, yukarıya doğru kubbe biçiminde uzanıyordu. Gökteki güneş, ay ve yıldızlar; çadırlarındaki tavana asılı aydınlatma kandilleri gibi gökyüzünde asılı olarak durduğuna inanıyorlar/benzetiyorlardı. Arapların yer ve gökleri kendi çadırlarına benzettiği tasvirlerle kainatın anlatıldığı Kur’an ayetlerine bakalım: “ O Rab ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir tavan yaptı. “ 2/Bakara/22 “Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten … “ 13/Rad/2 “Gökte burçları var eden, onların içinde bir çerağ (güneş) ve nurlu bir ay barındıran Allah, yüceler yücesidir.” 25/Furkan/61 Kur’an’ı Kerim’deki bu ayetlerde Allah, Arapların inanışları ve onların lisan unsurları olan deyim ve benzetmelerle kainatı tasvir eder ve onları tevhide davet eder. Cenab-ı Hakk bu ayetlerde bilimsel açıklama peşinde değil, halihazır tecrübi bilgilerin belagatlı anlatımı ile tevhidi mesajlar sunma gayretindedir. Dolayısıyla o devrin insanları ve hususen cahiliyye Arapları; gökyüzünde asılı bulunan güneş ve ayın, her doğup batması esnasında, iki ucu “doğu” ve “batı” olarak sınırlı bulunan yeryüzünün iki yandaki boşluklara veya yeryüzünün en uç toprakları içerisine girip çıktığını düşünüyorlardı. Hatta hadis külliyatında, güneşin toprağa girip çıkarken sürtünmeden oluşan bir sesin duyulduğuna dair rivayetler anlatılmaktadır. Arapların bu inançlarının doğruluğunu gösterecek bir delilleri olmamasına rağmen edindikleri tecrübe ve bir takım astronomik, coğrafi bilgiler eşliğinde teorik/sanal olarak oluşturdukları ve nesiller boyu devrettikleri Kur’an’ın “zan” olarak betimlediği pratik inançlardır. Bu yüzden Allah Kur’an’da onlara seslenirken onların pratik bilgileri nezdinde Allah’ın her yerde var olduğunu ve sahibi olduğunu “Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, o, doğunun da batının da ve bunların arasında olan her şeyin Rabb’idir. ” 26/Şuara/28 ”Doğu da batı da Allah’ındır. ” 2/Bakara/115 diyerek vurgulamakta ve kainatın tek hakimi ve her yerinin, yönünün sahibi olduğunu beyan etmektedir. Kur’an, Arapların kullandığı coğrafi terimler olan “doğu” ve “batı” deyimlerini kullanırken, bilimsel açıklamalar yapmamakta, onların kullandığı lisanın unsurları aracılığıyla tevhide çağrı yapmaktadır. Arapların kainat ile ilgili inançları lisanlarına da yansımış ve bu inançlar, birer deyim olarak lisanlarının bir ifade unsuru haline gelmiştir demiştik şimdi bunu örneklendirelim. Kur’an’ın nuzül dönemi muhatabı Arapların “Güneş doğdu” “Güneş battı” “Ay doğdu” “Ay battı” ifadelerindeki, “doğma” ve “batma” eyleminin bu günkü verilere göre astronomik olarak doğru bir ifade olmadığını bilmemize rağmen halen bizlerde o dönemin insanları gibi bu deyimleri kullanmaktayız. Kur’an’ı Kerim’de Arapların doğru olmasa da pratik hayatlarının ifadesi olan bu deyimler aracılığı ile onlara seslenmiştir. Zülkarneyn kıssasındaki Zülkarneyn’in “güneşin battığı” ve “Güneşin doğduğu “yere seferlerinin anlatımı buna örnektir. Kur’an, Araplardaki bu deyimleri kullanırken Zülkarneyn’in sefer yaptığı yönleri, Arap muhataplarına izah etmek amacını güder. Yoksa güneşin “batma” ve “doğma” işlevlerinin bilimsel anlatımı için, onların bu husustaki bilgilerini yalanlama veya doğrulama eyleminde bulunmaz. Kur’an’ın kıssadaki bu coğrafi tanımlamaları işlemesi tamamen icaz ve belagatını artırmaya yönelik olarak Arap lisan unsurlarını kullanarak onların anlayışlarına tevhidi unsurları egemen kılma çabasıdır. Cahiliyye dönemi insanlarının bir takım fennî inanışları o dönemin astronomi ve coğrafya bilgileri açısından çok doğaldır. Avrupalılar da Amerika’yı keşfederken, Dünya’nın düz olduğu varsayımı ile Hindistan’a doğru sefer yaptıklarını düşünerek dünyanın tersinden Hindistan’a varacakları hesabıyla, rasgele keşfettikleri Amerikan kıtasının adalarına, “Batı Hind” adaları ismini vermişlerdir. Halen verilen bu isim; coğrafi olarak doğru bir ifade olmamasına rağmen tüm dünya tarafından kullanılmaya devam edilmektedir. Kur’an nazil olduğu dönemdeki Arapların astronomi ve coğrafya bilgilerinin yanlışlığı üzerinde durmamış, onların anlayacakları dil ve onların lisanlarının unsurlarını kullanarak kainat hakkında tevhide yönelik bilgiler sunmuştur.“Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah’tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O’na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir!”7/Araf/54 “Gökte burçları var eden, onların içinde bir çerağ (güneş) ve nurlu bir ay barındıran Allah, yüceler yücesidir.” 25/Furkan/61 “Gece de onlar için bir ibret alâmetidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler. “ ”Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar (döner). İşte bu, azîz ve alîm olan Allah’ın takdiridir.” ” Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner.” ” Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.” 36/Yasin/37-40 görüldüğü gibi Arap lisanı ile hayatın açıklanması amaçlı bu ayetlerde bilimsellik amaçlı bir gaye yoktur. Tamamen pratikten hareket edilmektedir. Diğer taraftan Kur’an hiçbir zaman Arapların dağarcığında olmayan bir bilgi ve lisanla onlara hitap etmez. Mesela onlara kutuplardan, fok balığından, balinadan, atomdan, protondan, Avustralya ve Amerikan kıtalarından bahsetmemiştir. Bilgi ve bilimin sonu, dünya üzerindeki nesnelerin ve değişimlerin ardı kesilmez. Süreklilik arz eden bu muhteviyatı ne kitapların alması ne insanların anlaması ne izah edilmesi mümkün değildir. Allah Kur’an’da insanların yaşam üzerindeki pratik bilgileri ve lisanları üzerinden muhataplara seslenmektedir. “(Allah’ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik.” 14/İbrahim/4 “Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.” 12/Yusuf/2 “…senin dilinle(indirilip okutarak) kolaylaştırdık.”19/Meryem/97 “Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur’an kılsaydık, diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab’a yabancı dilden (kitap) olur mu?” 41/Fussilet/44 Arapların lisanında ve onların anlayacakları unsurlarla hitap eden Kur’an, yaşamdan pratik örneklerle onlara mesajlar vermektedir. Kur’an’ı Kerim, yeryüzünün yaratılışı ve vasıfları ile ilgili olarak şunları bildirir:“Yeryüzünü de döşedik ve ona sabit dağlar koyduk.” 50/Kaf/ 7 “O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de (kubbemsi) bir tavan yaptı.” 2/bakara/22 “Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan …Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır.” 13/ Rad /3 “Yeri uzatıp yaydık, orada sabit dağlar yerleştirdik, yine orada miktarı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik.”15/Hicr/19 “Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar..” 13/ Rad /4 “..gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indiren mi? O suyla, bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği güzel güzel bahçeler bitirdik.”27/Neml/60“Yeryüzünü size boyun eğdiren O’dur. Şu halde yerin omuzlarında (üzerinde) dolaşın ve Allah’ın rızkından yeyin. Dönüş ancak O’nadır.” 67/Mülk/15 “Ondan sonra da yerküreyi döşedi,” “Yerden suyunu ve otlağını çıkardı,” “Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.” “Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere.” 79/Naziat/30-33 Dikkat edilirse Taberî’nin açıklamasında; yeryüzü ile ilgili açıklaması haricinde gökyüzü ile ilgili olarak “…gökleri de muhafazalı bir tavan şeklinde yaratması..” ifadesini de kullanmaktadır. Taberî’nin; “Tanrı bunu kitabında açıklar” dediği göklerle ilgili Kur’an açıklamalarından bir kısmı şunlardır. “Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. Ve biz, yakın semâyı kandillerle donattık, bozulmaktan da koruduk. …Ve biz, yakın semâyı kandillerle donattık, bozulmaktan da koruduk..” 41/Fussilet/12 “O ki, birbiri ile âhenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahmân olan Allah’ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?” “Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz (aradığıbozukluğu bulmaktan) âciz ve bitkin halde sana dönecektir.” 67/Mülk/3-4 Kur’andaki bu açıklamalar tamamen Arapların tecrübi bilgilerinin üzerinden ve onların lisanlarının ögeleri ile yapılmaktadır. “yeri size beşik yapan” “semâyı kandillerle donattık” ”gökleri de muhafazalı bir tavan” “Yeryüzünü de döşedik” “yeri sizin için bir döşek” “onda oturaklı dağlar” “Şu halde yerin omuzlarında (üzerinde) dolaşın” “Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor” ” Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir.” “o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner “ ”Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler” Gibi.. Binnetice; Kur’an, kainat ile ilgili açıklamalarında bilimsel amaçlar gütmez. Kur’an bir hidayet kitabıdır. İnsanların genelinin anlayacağı ve uygulayabileceği şekilde açıklamalarda bulunur. Kur’an’ın açıklamalarından dağdaki çobandan, şehirdeki çalışana, üniversitedeki akademisyenden, okuldaki çocuklara kadar herkes payını alır. İnsanların külli’sine hitabeden Kur’an, onların anlayışlarına uygun olarak ortak algılardan hareket eder. Kur’an’da din ve bilim gibi ayrı sahalar ihdas edilmemiştir. Hayatın her sahası Kur’an’ın ilgi alanına girer ve insanlara yol gösterici fonksiyonuyla tevhidi yargılar üretir. Kur’an Allah’ın kelamı’dır. Dosdoğrudur. Doğruları barındırır. Kur’an,ı Kerim, diğer semavi kitaplar da olduğu gibi içerisine insani unsurlar katılmış bir kitap da değildir ki, Allah’ın vahyinin tahrifi ile kitap içerisine yanlışlar barındıran muhteva girmiş olsun. “Kur an’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.” 15/Hicr/9 O halde Allah’tan gelen ve onun muhafazası altındaki bu kitap, Allah’ın yarattıklarına muhalif hiçbir unsur ihtiva etmez. “Hamd olsun Allah’a ki kulu (Muhammed’e), Kitab ‘ı indirdi ve ona hiçbir eğrilik koymadı.” 18/Kehf/1 Yaratıcı yarattıklarından haberdar değil midir ki, yarattıkları hakkında çelişkili bir açıklama yapsın. “O kitap (Kur’an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.” “Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. “ “Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes” inanırlar. ”İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.” 2/Bakara/2-5
  6. Sayın omar123 iyi akşamlar bu ne tatlı bir tartışmadır ki yerimde duramıyorum için için hem hırslanıyor hemde kendi kendime gülüyorum. Şimdi gelelim meselemize. Bana Kuran mealleri sitesine bak diyorsun oysaki daha önceki mesajında dünya düz dür demiş olsa idi Muabbedun kelimesini kullanır ama kullanmamıştır dediniz, dünyanın düz olduğunu nerden çıkardınız demiştiniz. Bende size dünya düzdür ifadesinin olmadığını ayetlerdeki kelimelerden dünyanın düz olduğu anlatımının çıktığnı belirtmiştim ve gerçekten de öyledir. Muabbedun kelimesini ben o zamanda araştırdım fakat bir cevap bulamadım ve üzerine fazla düşmedim ama yinede araştırdım google amcaya defalarca sordum ama cevap na mümkün Bakınız Çevirilere Türkçe arapça çeviri yapıyorum ve Türkçe olarak DÜZ yazıyorum Arapça olarak bana شقة bu kelimeyi veriyor daha sonra شقة bu kelimeyi arapça olarak kopyalayıp türkçe tercümesini istiyorum cevap DAİRE olarak veriyor ve bu daireden kasıt oturulacak mesken olan bina anlamı çıkıyor nasıl iş bende anlamıyorum onun içindir ki sizden bu kelimenin kaynaklı anlamını istemiştim. -www.kuranmeali.c om/arama.asp- Diyanet Vakfı Meali 'nde "Muabbedun" kelimesi bulunamamıştır demektedir. benim verdiğim kaynak islami bir kaynaktır 1 ci kaynakta aşağıdaki cümle geçmektedir. Kulluk: Arapça’da dini Allah’a has kılıyor, yani ona boyun eğiyor, itaat ediyor demektir. Kulluğun asli manasından bir tanesi de tezellüldür. Bu yüzden ayakalar altına alınıp ezilen yola arapçada “tarikun muabbedun” da denir, muabbedun ibadet ile aynı kökten türemiştir. 2. kaynaktada bu cümle geçmektedir. Ubûdiyyet- —kulluk—in bütün mânâlara göre aslı zillet ve eğilme­dir. Bu sebeple ayaklar altında çiğnendiği ve yolcular üzerinde yürüdü­ğü için yola “Tarikun muabbedun” adı verilmiştir. İhtiyâç hallerinde binilen deveye de “Bairun muabbedun” denilmiştir. Yine köleye, efendisine boyun eğdiği için “Abd” ismi verilir. Sayın omar123 sizin muabbedun kelimesinin anlamı gerçekten de düz müdür eğer öyleyse lütfen bana kaynak linki verin ve bende bilgileneyim. Kalın Sağlıcakla.
  7. Muabbedun kelimesini kullanmaları gerikir demiştin ve düz anlamda olduğunu söylemiştim ve ben bu konuyu ES geçmedim benim ne demek istediğimi sizin de anladığız fakat polemik yaptığınzı söylemiştim ve demeştim ki düz anlamından masa gibi düz olduğunu kastedmediğimi gayet iyi bildiğini söylemiştim. Dönüp yazdığım mesajlara bakabilirsiniz. Şu muabbedun kelimesinin ne olduğunu kaynak vererek açıklamanı istiyorum zira ben bulamadım bulabildiklerimin linkini aşağıya veriyoru google amca söyledi bana . Buyrun Linki okuyun bakalım muabbedun kelimesi ile ne anlaşılıyor: -http://egitim.tevhiddersleri.com/ikinci-bolum-uyari-99- -http://www.darulkitap.com/oku/kuran/tefsirler/ibnikesir/001.htm- Yine yazıyorum artık bu işten bana gına geldi Daha önce paylaşıtığım video da, Kuran'da Dünya'nın yuvarlak olduğuna dair bir ayet olmadığını söylüyor. Bu amca kör olabilir, dolayısıyla onun gözüyle görüp anlattığı olaylara itibar edilmeyebilir, ama gerçekten de Kuran'da Dünya'nın yuvarlak olduğuna dair bir tek ayet yoktur ve gösteremezsiniz. Fakat hayatı boyunca Kuran okumuş bu amcamız tamamen kör değil ya! O hayatı boyunca Kuran okudu ve Kuran'ı ezbere bilir. Ona ve hepimize göre, Kuran'da Dünya'nın yuvarlak olduğuna dair bir tek ayet yoktur. lütfen bu da başka bir videoyu izleyin Kuran'daki ayetlerde Dünya'nın düz olduğu söyleniyor. Kuran'ın kozmik yaklaşımı ortadadır. Biruni'nin yaklaşımı ise Kuran'a rağmendir muhtemelen. Sonrasında ise Uluğ bey, Ali Kuşçu vs. gibiler de astronomi ile ilgilenmişlerdir. Rasathanelerle falan yapmışlardır hatta. Lakin bunların genele yayıldığını, belli bir zamanın ve belli mekanların ötesine geçemedikleri aşikardır. 16. yy.ın sonuna gidelim. Osmanlı'nın en parlak çağları. Osmanlı ise İslam medeniyetinin o dönemdeki doruğu. Rasathane kapatılıyor, neden mi? Ödev olsun mu o da sana? Hadi bi zahmet araştırda bura da paylaş kaynakları ile birlikte istiyorum. Bu kafa dünyanın yuvarlak olduğu bilgisiyle ve Kopernik'in evren modeliyle karşılaştığında nasıl bir tepki vermiş olabilir sence? Buradakinin benzerinden başkası olabilir mi? Ayetlerde Dünya'nın düz olduğuna ilişkin doğrudan bir kelime yoktur. Yani Kuran'da "Dünya düzdür" anlamını veren bir ayet göremezsiniz ama, konuyla ilgili ayetler biraraya getirilir ve "düz" anlamına karşılık gelen ayet kelimelerini (örneğin "döşek") diğer ayetlerde incelediğinizde, hakikaten de bu kelimelerin düz anlamında kullanılmış olduğunu görürsünüz. Örneğin bir ayette "Maddah" kelimesinin geçmesiyle gölgenin sabit kılınması yerine düz bir şekilde uzatılmasındaki gibi. Bu şekilde konuşmak ancak bir 7. y.y. Arabı için geçerlidir. Açıkçası, bu 7.y.y. Arabı söylemek istediği şeyleri açıkça söylemiyor ya da söyleyemiyor ve karşısındaki insanları kandırabilmek için kelime oyunlarına başvuruyor. Videodaki araştırmacı bu durumu tespit edebilmek için Kuran'ın tamamını araştırmış ve bu 7 y.y. Arabı'nın Dünya'nın düz olarak düşündüğünü ama bunu ayet olarak konuşurken belki de içinde bulunduğu toplumdan kaynaklanıyor olsa gerek, açıkça "düz" diyeceğine, buna karşılık yakın anlamlı "döşek" gibi kelimeleri kullandığı tespit edilmiştir. Örneğin, bu 7 y.y. Arabı, birkaç ayette Dünya ile birlikte uzayın bir kağıt gibi dürüleceğini söyler. Oysa kağıt düzdür ve bu 7 y.y. Arabı, Dünya'nın düz olduğunu söylemek yerine, onun bir kağıt gibi dürüleceğini söyler. Tabii ki o sırada bu ayetleri söylerken, orada "Dünya düzdür" dese, ne olurdu? Ne olacaktı ki, tabii ki kızılca bir kıyamet kopardı orada. İkinci örnek olarak, bir ayette "Allah, doğuların ve batıların ve ikisi arasında bulunanların Rabbi'dir" geçer. Bu da, Dünya'nın düz olduğunu gösteren başka bir örnektir. Çünkü bu 7 y.y. Arabı, Dünya'yı kağıt gibi düz olarak düşündüğüne göre, Dünya'nın en uç noktalarını doğu ve batı'nın en uç noktaları olarak düşünecek ve bu şekilde bir ayet söyleyecektir. Bu örnekler, videodaki araştırmacı tarafından tespit edilmiş örneklerdir. İsteyen bu araştırmacının açtığı yoldan ilerleyerek Kuran'da Dünya'nın düz olduğuna ilişkin çeşitli örnekler bulabilir. Özetle, Dünya'nın düz olduğuna ilişkin (Aristarchos ve Eratosthenes'e rağmen) çıkarım Hristiyanlıktan önce Yunanlılar tarafından benimsenen bir görüştü ve bu görüş önce Hristiyanlara, daha sonra Müslümanlara geçti. O dönemde Hristiyan din adamlarına göre, İsa Mesih Güneş'e sabit durması için emir vermişti ve Güneş de sabit durmaktaydı. Yine genel inanca göre, Dünya düz tepsi gibiydi. Aksini düşünenler ise cehennemlikti. O dönemde, kiliseye karşı çıkan insanların ateşte yakılmasına hükmedilirdi! Bu konuda Kopernik, ölümünün yaklaştığı yıllarda Papa'ya şu mektubu yazar: "Aziz peder, kitapta yazılanları okuyanların hemen reddedeceklerini biliyorum. Ben ömrüm boyunca çevremin düşüncelerine aldırmayan, fikirlerini savunan biri olamamışımdır. Etrafın tepkisinden, başladığım hususlardan vazgeçmeye niyetlendiğim olmuştur. Fakat çekingenliği üzerimden atarak çalışmalara devam ettim. Yazdıklarımı tenkit edenler olursa onlara aldırmayacağım ve saçma kabul edeceğim..." Kalın Sağlıcakla.
  8. Siz bu işi Allah a inanma tevekkül etme , güvenmek, vekil tutmak anlamlarına getirerek ele alıyorsunuz sadece allaha inanarak dayanarak kazanılabıleceğini düşünüyorsunuz. Ben ise bu konuyu EVRENSEL olarak ele alıyorum şu dünyada milyarlarca insan yaşıyor milyarlarcasıda öldü bu insanların tamamı allaha inanarak mı birşeylerede başarılıı olabildiler. İnnaçsız olup hiç birşeyi kendisine vekil kılmayan Allah a inanyayan ve teslim olmayan insanlar bu sınavlardan başaralı olabilmektedir. Sınavda başarlı olabilmek için Allaha tesilmiyet şart değildir. Stresten kurtulmanın bir çok yöntemleri vardır bunu allaha mal etmek doğru değildir. Kalın sağlıcakla.
  9. Sayın omar123 1. Ben ateist forumlara bakarak inançsız olmadım bakınız inançsız diyorum ateistim demiyorum ikisinin arasında dağlar kadar fark var ben kuran ı okuduğumda bir takım tezatlıklar eksik ve yanlış bilgiler gördüm ve araştırmaya başladım ben ateist bir forumu takip etsem oradan kopyalar buraya yapıştırırm benim yazdıklarm bu konudaki yapmış olduğum araştırmaların birikimidir. 2. Yalan haberdeki kastınzın ne demek olduğunu anlayamadım açıklarsanız sevinirim. 3. İnan bana şu forumda ben senden daha dürüstümdür herşeyi tüm açıklığla yazarım sağa sola eğilmem kelimelere yeni anlamlar yüklemem neyse o. 4. Gaipten gelen sesler psikolojiktir antideprasan alınırsa geçer bir pisikoloji doktoruna görünmek gerekebilir. 5. Durugörü olayı benimde başıma gelir arasıra eşref saati deriz biz uyuklama ile derin uyku arası zamanında olur bir şeyler yada bir mekan görürüm aaaa o da ne bir zaman sonra o mekan yada gördüğüm şeylerin gerçek hayatta tekrar karşıma çıktığını fark ederim. Hatta tayinimin çıktığı ili rüyamda görmüştüm 2001 yılında etrafımdaki arkadaşlarıma anlattım 3 ay sonra söylediğim yere tayın oldum. 6. Ben allahın sözünü hadisle eş tutmadım dünyanın yuvarlak olmadığını belirten çok sahih olan ve kaynağının da çok sağlam din adamlarından olduğunu belirtiğim bir hadisi paylaştım şu kadar sayfadır yazışıyoruz ve ben 1 tane hadis paylaştım zekat konusunu paylaştım ve ardında namazı sordum namaz konusunda iki sorum vardı 1 cisi 3 vakitmi 5 vakit mi zira tartışmalıdır dedim diğer sorumda kuran da namazın nasıl kılınacağı hakkında bilgi vermez siz namazınızı nasıl kılıyorsunuz dedim fakat bunu es geçtiniz cevap vermediniz. 7. Allah la herkes konuşabılır ama sadece konuşur cevap alamaz bende konuşurum herhangi bir hayvanla da konuşurum kayayla da konuşurum arabamla da konuşurum ama sadece ben konuşurum o bana cevap veremez. Dua edersin, sadece dua karşılığını alamazsın taki o dua ettğin konuda kendin birşeyler yapmalısın yapmazsan duan yerine gelmez. ÖRNEK üniversite sınavına gireceksin 1 durum: Sadece dua ediyorsun ama sınav için çalışmıyorsun ( Kazanamazsın ) 2 durum: Hem dua ediyor hemde çok çalışıyorsun ( Kazanırsın ) 3 durum: Hiç dua etmiyorsun ama çok çalışıyorsun ( Kazanırsın ) Kalın Sağlıcakla.
  10. kur-an da söz konusu hurilerin geçtiği yerler İşte böyle! Onları iri gözlü hurilerle de eşleştirmişizdir.(Duhan-54) Ve biz onları parlak,iri gözlü hurilerle eşleştirmişizdir.(Tur-20) Cibinliklerde gizlenip duran huriler.. (Rahman-72) Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar-Nebe-33 Böylece onları, ashab-ı yemin için bakire kızlar, kocalarına âşık yaşıtlar kıldık.Vakıa-36/38 İri gözlü hurile Titizlikle korunan inciler misali;yaptıklarına karşılık olarak. (Vakıa-22-24) sayın omar123 yukarıda kuran da geçen hurilerle ilgili ayetleri verdim burada takva sahibi erkeklerden mi yoksa kadnlardan mı yada her iki cinsten de mi söz edilmektedir şayet kadınlardan söz ediliyorsa bu kadınlar lezbiyen ilişki içine mi gireceklerdir son zamanlar da benden hoşlanmamanızı anlayışla karşılarım zira ben kuran daki çelişki ve yanlış bilgileri vermekteyim sizlerde bunları açıklamakta güçlük çekmektesiniz ve işinize gelmemekte. lütfen artık daha fazla zorlama yapmayın, olay açıktır kuran nın ne demek istediği ne anlattğı yaz mevsimi havanın açık olduğu gündüzün görünen güneş gibi ortadadır. kalın sağlıcakla.
  11. TEŞEKKÜRLER DOSTUM.
  12. sevgili omar123 dostum ben seni anlıyorum sen yavaş yavaaaaaaaaaaaaaş hazırlıklara başlamışsın gaipten sesler duyuyorsan allahın sana cebraille vahiy gönderme zamanı yakındır. Bak mihr imam iskendere o adamada vahiy gelmiş peygamberliğini ilan etmiş seninkide yakındır. Muhammedin söylediği hadisleri inkar ettiğne göre doğruyu insanlara sen tebliğ edeceksin öyle bir şey olursa ilk bana söyle tamam mı vallahı sana itaat ederim ilk inananın ben olurum Kal sağlıcakla.
  13. Herkese merhaba yahu yazmayım diyorum kaşıntım tutuyor Bel nakzifu bil hakkı alel bâtıli fe yedmeguhu fe izâ huve zâhik(zâhikun), ve lekumul veylu mimmâ tasıfûn(tasıfûne). 1. bel : hayır 2. nakzifu : atarız 3. bi el hakkı : hakkı 4. alel bâtıli (alâ el bâtıli) : bâtılın üzerine 5. fe yedmegu-hu : o zaman onu mahveder 6. fe izâ : böylece o zaman 7. huve : o 8. zâhikun : zail olanlar (olmuştur), yok olanlar (olur) 9. ve lekum el veylu : ve size yazıklar olsun 10. mimmâ (min mâ) : şeylerden 11. tasıfûne : sizin vasfettiğiniz (isnat ettiğiniz) Şimcik ayet yukarda altta da ayetteki kelimelerin tek tek anlamlarını vermiş. Burda beyin kelimesi var mı yooooooooooooook. E ozaman nerden çıkıyor bu beyin. Bu islamcıların sorunu nedir biliyormusun adamın biri salim kafayla kuranı okur ama bir takım eksiklikler tezatlıklar yanlış bilgiler görür ve bunu ORTAYA döker. Mesala derki Kuranda beyin kelimesi geçmiyor beyin yerine düşünme organı olarak kalbi veriyor adam araştırır aslında kuran doğru söylüyordur çünkü kuranın yazıldığı dönemde eski mısırdan kalma bir inanç olduğu ve bunu bu şekilde aktardığını ortaya koyar FAKAT islamcı hemen panikler ve atılır olaya yok öyle değil baaaaaaaaaaak işte burde embiya 18 de beyin var der zorlama bir ifadeyle ama farkında değildir kuranı değiştirdiğinin doğruyu yapayım derken allahın kitabındaki bir kelimeyi değiştirmiştir. SONRA o adam kuranda dünyanın düz olarak anlatıldığını fark eder ve araştırır yine kuranın yazıldığı o dönemde dünyanın düz olarak bilindiğini bu inanışn eskiden beri var olduğunu dünyayı hiç kimsenin küre şeklinde olduğunu bilmediğini fark eder ve kurana da bu şekilde geçer FAKAT islamci yine iş başındadır bu yanlış algılamayı kelime oyunlarıyla ayetleri eyerek bükerek kelimelere yeni anlamlar yükleyerek ört bas etmeye kalkar mesala Nazirat 30 suresindeki DEHA-HA kelimesini deve kuşu yumurtası olduğnu fakat tefsircilerin bu detayı gözden kaçırdığını çocukların cevizleri bir çukura attığıı, misketleri yine bir çukura attağın söyler halbuki burda anlatılmak istene çukur taaaaaaaaaa kendisidir ve yeni bir ÇIĞIR AÇAR kendince ama kuranı değiştirdiğinin farkında değildir bazı günümüz mealcileri küre kelimesini kullanır takke düşmüş kel görünmüştür. bu misaller böyleeeee uzaaaaaaaaaaar gider kalın sağlıcakla
  14. Sevgili omar123 Yukarıda zikrettiğiniz medeniyetlerin inançlarındaki tanrıları onlara peygamber allah innacna yaydı daha sonra ona ortak koştular derseniz bu tek kelimeyle zorlamacılık olur. Şöyleki : varsayalım sizin dediğiniz gibi olsun peygamberlere sorarlar biz nerden geldik dünya nasıl yaratıldı gökte ne var gibi soruları sormuş olsunlar bu soruların cevabıda şimdiki semavi dinlerdeki gibi anlatlmış olsun neden o zaman her medeniyette farklı farklı anlatımlar olsun ki öyle değilmi ama. Allah yeryüzünde her kıtaya peygamber gönderdi ise bu peygamberlerden bahsedilmezmiydi Allahın ne olduğu açık açık belirtilmezmiydi neden farklı fırklı ilah edinsinlerki. Farz edelim bildirildi en azından bir kısmı bu sapkn inançtan ayrı olması gerekirdi öyle bir şeyde yok İncili okumamı tavsiye ediyorsunuz zamanında okudum ama hangisi doğru zira M.S. 326 yılında toplanan İznik Konseyi'nde yüzlerce İncil nüshası arasından dört tanesi seçilip diğerleri yakıldı ya yakılanlar içinde en doğru olanı vardı ise..... sevgili omar123 inan bana, kuranı senden fazla okumuşumudur. tefsirleri senden fazla karıştırmışımdır daha burada tartışacak çoooooooooooook konular var mesala nebe suresi diyanet vakfı meali (31-34) Şüphesiz takvâ sahipleri için umulanı buldukları yer, bahçeler, üzüm bağları, göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, içki dolu kâseler vardır. linki: -http://www.kuranmeali.org/78/nebe_suresi/33.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx- Bu ayet takva sahibi erkeler için verilen şeylerden bahsediyor peki ya takva sahibi olan kadnlara ne var zaten kuranın erkek egemen bir toplumdan üretildği apaçık ortada kadınlar hep itilmiş kakılmış ne mirastan adam gibi pay alırlar ne şahitlikleri kabul edilir nede cennette onlar için yapılmış bir şey vardır ne varsa erkeğe bu mu Allahın adaleti yoksa Muhammedin adaleti mi demeliydim. Bakınız Mayalar insanlığın oluşu mu ile ilgili nasıl bir bilgiye sahip. Maya geleneğine göre yeryüzündeki canlılar bugüne dek her biri çok uzun zaman dilimlerini kapsayan ve tufan benzeri yıkımlarla sona eren dört çağ ya da devir geçirmiştir.[129] Mayalar’ın kutsal kitabı Popol Vuh’a[130] göre çok eski çağlarda devler de yaşamış ve yarı-ilahlar devleri öldürerek “devler çağı”nı bitirmişlerdir. Şimdi beşinci çağda bulunmaktayız. Şimdiki dünya, bir haçın uçları gibi dört yönde yerleşmiş dört kardeş koruyucu (Bacab'lar) tarafından taşınmaktadır. Mayalar’ın kutsal kitaplarından Popol-Vuh’ta, yaratılış, dünyanın meydana getirilişi ve daha sonraki bir çağda ataların imal edilmesi hakkında şu sözler, Mayalar’ın yaratılışla ilgili inanışları hakkında bir fikir vermektedir: “Ses fiil demektir, kelam yaratılış demektir. Yer, kelam ile yaratıldı. Kelam yedi rakamı oluşturularak geldi.[126](…) O devirdeki varlıklar şekilsizdi. Konuşmasını biliyorlardı. Daha güneş görünmüyordu.(…) İlahlar dördüncü çağın ilk insanlarını ise yoğurarak oluşturdular. Dördüncü çağın ataları olarak önce dört erkek yaptılar, sonra erkekler uyurken kelam yoluyla onlara dört kadın yaptılar. Bu atalar, ilahlara benzer olarak yapılmışlardı, benzerleriydi, mükemmeldiler. Gördükleri her şeyi öğreniyor, anlıyorlardı. Bilgi ve bilgeliklerini (sanatkarlıklarını icra ederek) taşlara, dağlara, doğaya yansıttılar. İlahlarla aynı dili konuşuyorlar ve birbirleriyle mükemmel biçimde anlaşıyorlardı. Sonunda her şeyi bildiler ve Yer ve Göğün dört köşesini, dört yönünü incelediler. Fakat ilahlara denk olmaları ilahların hoşuna gitmedi; böyle olunca ilahlarla insanlar arasında ayrım kalmıyordu. Bu yüzden büyük ilahlar insan-ilahların, yani ataların gücünü sınırlama kararı aldı. Bir aynanın yüzünün buğulanması gibi ataların gözlerini kararttılar, artık insanlar ancak kendilerine yakın olanı görebileceklerdi. ‘Güneşin doğduğu ülke’de yaşayıp çoğaldılar.”[115] Daha fazal bilgi için link: -http://tr.wikipedia.org/wiki/Maya_uygarl%C4%B1%C4%9F%C4%B1- Aztekler: Aztek inanışında tanrılar insanlar tarafından gözle görülemezdi. Bununla birlikte Aztekler rüyalarında ve kehanetlerde tanrıları görebilirdi. Bunun dışında teixiptla olarak adlandırılan ve tanrıları temsilen kutlamalarda veya ritüellerde ortaya çıkan, tanrıları taklit eden, tanrıların içlerinde vücut bulduğu şeyler vardı – bunlar da Azteklerin tanrıları ‘görmesini’ sağlıyordu. Teixiptla, tanrıya veya olaya göre değişebilir, bir insan veya şekil verilmiş tahta veya taş oymalarda olabilirdi. Aztekler tanrılarını yoğun biçimde betimlemiştirler. Betimlemeler antromorfiktir; bir hayvan veya bir nesnenin formunu aldığında - örneğin kutsal köpek Xolotl veya bıçak tanrı Itztli - dahi tanrının çeşitli insani özellikleri bulunur, kollar, bacaklar veya yüz gibi. Azteklerin baş tanrısı ve inandıkları en yüce tanrı Ometeotl idi. Her şeye kadir, her yerde var olan, evrenin yaratıcısı bu tanrı her şeyin ilk sebebiydi. Kendinde hem eril hem de dişil özellikler barındırmaktaydı ki onun bu tarafları birçok küçük tanrıyla birleşmiştir. Eril yön ateş ve güneş ile ilişkiliyken dişil yön bereket ve arz ile ilişkiliydi. Diğer birçok mitolojide de görülen, doğrudan eylemsiz fakat varlık açısından yüce baş tanrı kavramı, Aztek mitolojisindeki Ometeotl’da da kısmen görülebilir. Örneğin evrenin yaratılışının büyük kısmını çocukları gerçekleştirmiştir. Ometeotl Aztek panteonunda, cennetin 13. ve en yüksek katında yer alırdı. Ayrıca onun bu makamı bebeklerin ruhlarının dünyaya doğmak için indikleri yerdi. Aztek panteonundaki bir sonraki önemli tanrı olarak Tezcatlipoca zikredilebilir zira Azteklere göre ana yaratıcı güçtür. Baş büyücü olarak kabul edilen Tezcatlipoca birçok tanrıyla birlikte tanımlanmıştır; örneğin takvim ve bıçak tanrı Itztli ile. Aborjinler: Tüm dünya uykudaydı. Her şey sessiz, hareketsizdi ve hiçbir şey büyümüyordu. Hayvanlar yeraltında uyumaktaydı. Bir gün gökkuşağı yılanı uyandı ve dünyanın yüzeyinde süründü. Her şeyi bir kenara itti ve bu onun tarzıydı. Tüm bir diyarı gezdi ve yorulduğunda kıvrılıp uyumaya başladı. Böylece heryere izini bıraktı. Sonra geri döndü ve kurbağalara seslendi. Onlar da su dolu kocaman mideleriyle ortaya çıktılar. Gökkuşağı yılanı onları gıdıklayıp güldürdü. Sular ağızlarından çıktı ve gökkuşağı yılanının izlerini doldurdu. Göl ve nehirler böyle yaratıldı. Daha sonra çimenler ve ağaçlar büyümeye ve yeryüzünü yaşam doldurmaya başladı. yukarıda görüldüğü gibi farklı medeniyetlerin farklı inançları var oysakı allah buralar peygamber göndermiş olsa idi ayn tornadan çkmş gibi aynı şeyler yazıyor olmalıydı. Musanın yanına kardeşi harunu peygamber olarak görevlendirirken bonkör davranan allah ordaki kullarını esgeçmiştir sayın omar123 sizin yazdıklarınız sadace bir zorlamadır bu şekilde hiç biryere varamazsınız oradakı insanların edindiği tanrıları allaha mal edemezsiniz ederseniz komik duruma düşersiniz ŞURADA kaç sayfadır yazışıyoruz ben önce dedimki rahman suresine bakarak adam dünya düzdür dedi bir video paylaştım siz dedinizki hayır ama öyle değiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiil ki orada yok nazirat 30 da dünya yuvarlaktır dediniz inceledik yuvarlak olmadığını 8-9 y.y tefsir alimlerinin tefsirlerini ortaya koydum aynı kuranda dünya ile ilgili uzatmak kelimelerine inceleyip ortaya koydum bu konuyla ilgili tık yok. aşağıda yeniden veriyorum. Rad suresi 3 ayet: Medde =uzattı Furkan 45 ayet: medde =uzatmak Hicri 19 ayet: meddena-ha=biz onu uzattık daha sonra kuranda 130 yakın yerde kalpten bahsettiğini beyinden bahsetmediğini düşünme organı olarak kalbi söylediğini yazdım onada itiraz ettiniz ve doyurucu bir bilgiyı ortaya koyamadınız. Vicdan dan bilmem neden bahsettiniz halbuki oda beyinden gelen bir düşüncedir. size eski msırda kalbe nasıl bir önem verildiğini yazdım kurandaki kaynağın da bu olduğunu söyledim yine yazıyorum Burundan bir çengelle girilip beyin parçalanır ve parça parça çıkarılıp atılırdı. Beynin korunmamasının nedeni Eski Mısırlılar’ ın beyine önem vermemelerindendir: Eski Mısır’da yaşam kalpten girer, kalpte yaşar, kalpten çıkardı. Eski Mısırlılara göre, düşünce merkezi de yine kalpti. Bu nedenle kalp çıkarıldıktan sonra mumyalanıp tekrar yerine konulmasına rağmen, beyin hiçbir şekilde saklanmamıştır, beyin önemsenmediğinden dolayı, hiyerogliflerde bile yer almamıştır. linki: -http://www.girgin.org/ansiklopedi/misirdamumyalama.htm- Benden buraya kadar artık yazmayı düşünmüyorum sizin deyiminizle kafirun 6 : Lekum dînukum veliye dîn sürçü lisan ettiysek affola hepinizide seviyorum esen kalın. Kalın sağlıcakla.
  15. sayın omar123 muhammedin zekat ile ilgili hadisini redettiğineze göre namazı nasıl kılarsınız kuranda namzın nasıl kılınacağıı anlatılmaz hatta namaz vakitlerinin 3 mü 5 mi olduğu bile tartışılır kalın sağlcakla.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.