İşte bu dediğiklerini ben şöyle yorumluyorum. Tanzimat dönemlerinde ~ Ülke Kurtulma Çabasında iken tam da o dönemlerde kendini din adamı gösterip milletin dini duyguları ile bazı şeylere inandırttılar! Yani televizyona günah denirdi bir aralar. İşte bu fikrin çıkış noktası budur! İçerden veya dışardan yapılan hamlelerle islam dinini değiştirdiler , bağnaz bir hale getirttiler ve insanlar sonuçta din olduğu için kuralların değiştirilemeyeceğini düşünüp o bağnaz düşüncelere inandırlar!
Çok çok eskilere gidelim. 1058~1111'li yıllara... Gazali adlı bir şahsiyet bu dönemler arasında yaşamıştır. Bu yılların hemen öncesine kadar Farabi'nin görüşleri hakimdi. Farabi'nin görüşlerinin temeli ise şuna dayanıyordu; Herşeyi akıl ve mantıkla idrak etmek. İşte dini buna indirgedi Farabi! Bu sayede tarihte hep okuduğumuz gibi Osmanlı Devleti , karanlık Avrupa'dan kat kat daha üstündü , gerek kültür , gerek askeri , gerek bilim adına...! Hiç sordunuz mu neden sonradan akılcılık önemini yitirdi diye, neden körü körüne din adamları ne derse din demiş gibi bir bilince geçildi diye? İşte kaderin bir cilvesi Gazali adlı bir kişi felsefeye ve bilime kuşkucu bakışından ötürüdür. Onun görüşü ne kadar doğrudur bunu tartışacak değilim. Benim değinmek istediğim nokta Gazali'nin gelecekte Osmanlı Devleti'ne verdiği zarardır. Gazali, akıl ve mantık ile hiçbir sonuca varmanın mümkün olmadığını savunmuştur. Gönül~Kalp gözümüzle ancak hakikata erişebileceğimizi söylüyor. İşte bu düşünce akımı öyle bir tesir ettiki o zamanki insanımıza düşünmeden dine inanmaya başladı! Bu neye ortam hazırladı? Başkalarının yönlendirmesi ile yanlış şeylere inanabilme potansiyeli hazırladı. İşte taa o zamandan gelen bir akımdır ki Osmanlı Devleti matbaa'yı kaç yüzyıl sonra Avrupa'dan kendi topraklarına getirtmiştir. Bu akımın etkisi yüzündendir bunlar.
Kendini islma düşünürü diyen zavallılar televizyona günah dediler ve insanlar inandı , matbaaya günah dediler ve insanlar inandı , tokalaşmak günah dediler ve insanlar inandı , tek başına kadın dışarı çıkamaz-çıkarsa da 10metre çevresinde erkek olmayacak dendi insanlar inandı,.... Örnekler bol bol çoğaltılabilir. İslam dinini akılcılıkla inanıldığı dönemler en parlak dönemimizi yaşamıyormuyduk soruyorum? Sizce islam dini ile bilim nasıl yürüyordu o zamanlar? İnsanlar dine inançlarını sürdürürken araştırmalar yapıyorlardı. Bu ikisini bir arada sürdürebiliyorlardı ne hikmetse!! Coğrafi konumu sayesinde her milletten bir medeniyet kapıyor ve bunları harmanlayıp araştırmalar son sürat devam ediyordu o dönemlerde. Ve tabii islam inancı hakimdi çoğunluğunda. Peki soruyorum yine ; önceden inancıyla da olsa eğitim,bilim,ürün olabiliyorken şimdi neden olmuyor? Şimdi saptırılan düşünceler nedeniyle olmuyor!
Bu nedenle günümüzde İslam dini yeniliklere açık olmayan, bilim düşmanı olan , çağdaş seviyenin gerisine çeken bir inanç olarak görülüyor. Halbuki böyle miydi? Böyle gözükmesinin nedeni deminde bahsettiğim gibi dinin değiştirilmesinden kaynaklanmakta. Bunun cezasınıda gencecik kızlarımıza kesiyoruz , var mı böyle bir adalet sizce? Şu an bu bilince sahip olupta halen dini saptırmaya çalışan o kadar çok insan varki! Çatışma hep olsun diye usanmadan çalışıyorlar! Dini kıyafetleri giyerekten toplumda din dostu diye profil çizip kendi inancını paylaştığı kişilere düşmanlık beslenmesini sağlayıcı o kadar çok davranışlarda bulunuyorki...
Yani İslam dinine ait kurallar böyle yazıyor derken iki kere düşünmek lazım. İslam dini önceleri toplumu bilim seviyesinde en üst noktalara çıkmasına engel teşkil etmemiş olduğunu gözarda etmememiz gerekiyor. İslam dininde en temel kurallardan biri tabii ki çalışmaktır. Böyle diyen bir din nasıl olurda çalışma gibi bir şeyi savunurken bilimi geriletsin? Çağdaş seviyeden geriye düşürsün?
Birçok yalancı profilli kişiler yüzünden şu an üniversiteye başörtüsü girerse çağdaş seviyeden düşülür, bilim zafiyete uğrar, laiklik ilkesi çiğnenmiş olur gibi safsatalar türemiş durumda. Atıyorum ülkemizin %70'i erkek olsun , %30'uda kadın. Ülkemiz şu an demekki üniversiteye %30 nüfuslu kadınların %15'ini üniversiteye almıyor. %15 rakamının düşüklüğüne bakmayın; bunu 70milyona indirgersek asıl şimdi bilim zafiyet geçirmekte, çağdaşlık tökezlemekte , ..! %15 nüfusumuzu eğitimden mahrum etmek demek ülkenin gelişmedeki yoluna taş koymak demektir. %15 Türk Vatandaşı üniversite eğitiminden eksik kaldığından ülkedeki kültür farkı ortaya çıkar ve alın size yeni bir çatışma daha! Kültür çatışması! Buna örnek olarak , üniversiteyi bitirmiş meslek sahibi bir kadının üniversiteye girmesi engellenmiş bir kadını aşağı sınıf olarak görmesi gibi... Bu allahtan çok rağbette değil. Ama bu potansiyel var şu an Türkiye'de. Bilgi farkından kaynaklanan kinler çoğalırsa bir kesim ayrılığı daha olmuş olacak.
Türkiye değişemez denir hep, duymuşsunuz sizler , hatta sizlerde öyle diyorsunuzdur. Bu doğrudur; bu kirletilen gerçekler , değişmeye uğramış imajlar yüzünden hakikat görülemiyor ve hakikatı göremedikçe bizler , ülke değişemez!
Düşünelim ; liseye gidiyorsun ve lise4'tesin. Fizik dersi görüyorsunuz. Fİzik hocasının süper zeka olduğunu düşünelim. Bizi ÖSS'de mutlak iyi bir yere taşıyacağını da düşünelim. Ama size despotça davranırsa ona karşı görüşleriniz bir anda n'olur? Değişiverir. O dünyanın en iyi öğretmeni de olsa dahi siz ona bir nefret bağlarsınız. Ona kıl olursunuz. Bakın; basite indirgenmiş bir empati. Bunu ailenize de indirgeyebilirsiniz. Bir dayıyı düşünün. Çok iyi biri olduğunu varsayalım. Ona karşı iyi hisleriniz olur. Size sayısız iyiliklerde bulunduğunu düşünelim. Ama bir noktadan sonra size kötü davranmaya başlasa önceki davranışları insan psikolojisi oalraktan hemen unutuveririz. Size aşağılık gibi davransa onurunuz kırılır , incinirsiniz . Ve tabii kin duygusunuda kaparsınız. Yani ülkeyi kurtarmış desenizde , ezanlar ki halen işitiliyor desenizde siz bir insanevladına yine aynı kişi tarafından onun fikriymiş gibi despot düşünceler anlatırsanız o zaman o bütün güzellikler bir anda yok olur , ve kötü bir karakter kalır aklınızda o zaman.
Allaha şükür ki ben Atatürk'ü tanıyorum , biliyorum ve minnet borcumu da biliyorum. Herkes bilse sorun bitmiş demektir.