Selamlar.
Bir gençlik komite birliğinin hazırladığı organizasyona,siyasal bölümle alakalı gençler arasında makale hazırlamaları söylenmişti.Ve bana ilk yirmi gencin arasına
girmeme neden veren fikri mahremiyetimi açıkladığım makalem aşağıdadır.Artık yüz yüze belirli tartışma dakikaları içinde fikirlerimizi sözlerimizle savunmakla
yarışmanın birincisi belirlenecek.Bu sitede yayınlamamın sebebi ise,makaleyi okuduğunuzda düşüncenizde parlayacaktır.Tekrar girip takip edemeyebilirim bugün
yayınladığımız kaçıncı site bi fikrimiz yok.Ama bir şeyler paylaşmak veya konuyla ilgili olduğunuzu söyleyebiliceğiniz her desteğinize ihtiyacımız olduğunu
ekibimiz adına söylemek isterim.İletişim =
[email protected] Buyrun (eleştrileri günü geldiğinde değerlendireceğim,şimdiden teşekkür ediyorum.)
Bulut Alpman ;
Kan Kültürü ve Masumiyet.
Toplumsal diyaloglar dünyanın gelişiminde nerede durduğumuza dair büyük
önemler taşır.Bir olgunun kendi içinde sürekli empoze haline getirdiği doğru ve
yanlışlar,amaçtan uzaklaşmakla beraber,niçin başlandığı adına her veriyi
unutturabilir.Dini vacipler insanı yönlendirmek adına doğru kullanıldığı takdirde
ortaya teşkilatlanmaların çıktığı bir sistemde,analizleri ve fikirleri net bir biçimde
hem anlatabilmek hemde yaşayabilmek oldukça gerekli bir hal alırken.Toplumlar
birbirlerine karşı önyargılı temellerle kırdırılma çabası içinde dahada
yoğunlaşmaya başladı.Artık kan toplumlara hüküm sürmekle beraber bir yaşam
tarzı halinde ilerlemeyi sürdürüyor,öyleki o insan ;Kan ile başlıyor
hayata,planlarını kan'a ve bunun getirisine göre endeksliyor.Onunla
büyüyor,onunla yaşıyor.Ve ona ihtiyaç duyuyor.Oysa sadece tablonun karamsar
tarafını ele almadan başka bir insanı değerlendiricek olursak.Hiç bir kavram
kargaşasının onun içinde yeri olamadığını görürüz.Masum ve sade olmakla
beraber sadece bu dünyanın belirli sorumluluklarının yerine getirilmesini öngören
bir yer,bir otoritenin altında kurallara uygun yaşama biçimi olarak sürülme kaygısı
ve bu kaygıyla bütünleşen gelecek korkusunun onun derinliklerinde yer aldığını
görürüz.Ve tabi birde cehalet,açıkçası bunun bir insan tipi olarak anlatılması bile
bir çok insan tipinden daha cesur bir görüş sahibi olunduğunu gösterir.Sebebi ise
insanı daha aşağıya ve daha alçağa itebilen başka bir küfür bu kadar ağır
olamaz.Ama bu üzücü değildir,üzücü olan nokta bilgi sahibi olmadan fikir sahibi
olmak isteyen insan içindir.O insan tipidirki ; bir şey ekmeden onu biçmek
istemesi,her zaman yaşamda ona engeller çıkarır ve doğru bir yoldan başarıya
ulaşması söz konusu dahi olamaması temennisiyle yaşanmalıdır.Üzücü olan
cehaleti kabullenmeyip öğrenime kapalı olan insandır.Çünkü o bildiklerinin ona
bütün bir ömür boyunca yeteceğini belli bir düz mantıkta olsada esnek bir
düşünceye sahip olduğunu zannederek bu şekildede dünya için bir şeyler
yapabiliceğini gereksiz ve mizahi olsada savunur.Tarihte bazı feodal ülkeler nadir
bir durumda olsa,dış ticaret,imalat ve ihracatı dahi bir bağlantı noktası olmaktan
kaldırmış.Ülkeyi eğitime zoraki bir hale sokucak sistemler kullanmıştır.Ve istenilen
toplum temeli oturulana kadar ülkenin en önemli prensipleri sadece eğitim alakalı
olmuştur.Dünyamız gün ve gün değişmekle beraber farklı inançların ve
zihniyetlerin çoğaldığı bir bahçe haline gelirken,bu bahçenin renkli çiceklerinden
faydalanmayı bilmeyen insan tipi sadece düz mantığıyla sabit bir fikre
inanıp,ondan başka hiç bir şeye saygı duyulmaması gerektiğini düşünür.Oysa her
ülke kendi Milliyetçiliğini yapmakla iyi bir sorumluluk sergiler.Cehaleti ortaya
çıkaran manzara ise,bir ırktan,bir inanıştan,veya bir kesimden bahsederken o
konunun başına köpek yakıştırması yapılmasıdır.Paradoks'a girmeye gerek
görmeden,bütün genellemelerin yanlış olduğu sürekli hatırlanmalı.Bütün bir
inanış,bütün bir halk,bütün bir din,bütün bir fikir sapkın olamaz (istisnai olmamak
şartıyla).Herhangi bir görüş sahibi olan insanın esnekliğe sahip olması savunduğu
görüşün eksiklerini kapatmakla beraber,inanışını ve yaşam tarzını doğru yönde
geliştirme faydalarını göz önüne sermektedir.Yanlışı görmeden doğruyu ayırt
etmek insanoğlu'nun en zayıf halkalarından biridir.Evet konu dini ve milli değerler
olduğunda insanın kendi özgürlüğünün önüne geçilip,başkalarına saygısı olan
insanların yaşama biçimi engelleniyor ve bir tahrik veya tehtit kaçınılamaz bir
kesinlikte haykırılıyorsa o insana yada topluluğa engeller koyulmalıdır.Fakat
sadece sözlerle,davranış biçimleriyle,doğru olduğuna inandığı görüşünü teşvik
ederek bir yerlere getirme çabasında ise ona saygı duyulup sadece onun
düşüncesinin yanlış olduğunu onunla bu platformun olabileceği yerlerde
tartışılabilir,sergilenebilir,veya kendine göre doğru olan fikri sende farklı insanlara
teşvik etmek için kullanabilirsin.Aksi taktirde bir fikre küfür ve şiddetle tepkiyi
ortaya koymak bir çok reklam kampayasını ortaya koyabiliceği gibi sadece insanın
cehaletini ve budalalığını temsil eder.Bu sebeple ; inanışlardan önce olmakla
beraber bir insanı,ırkı,inancı,bağlılığı,fikri,zikri,hizmeti yüzünden küfre ve şiddete
boğmak sadece toplumumuzun bugünkü olduğu yerde kalmayıp gerilemesine yol
açar.Oysa ne gurur verici bir doğrudur ; İnsana her ne olursa olsun saygı duyup
onu dinlemek,sorunlarına ortak olmaya çalışıp kendimizi örnek etmek ve bu
örnekliği kendi inancımıza çekmek için bir teşvik değilde insan olduğumuz için
yapmak.Kan kültürü tam bu noktada benim dediğimden gerisi sadece ayrıntıdır.Şu
adam liderdir,ne dese doğrudur gibi,insanı farkında olmadan kulluktan çıkararak
insan üstü nitelikler vermek ve onun inancının arkasından giderek herhangi bir
eleştriye bile yer verilmemesini sağlamak,kendi fikri dışında bir çok fikri
milyonlarca insan o fikrin arkasından yürüse dahi hepsine cahil damgası vurup
küfre alet etmek için çabalar.Ve bu Faşizm değil.Sadece Düşünemeyen bir et
parçasının ifade edemediği bir dünyada anlayabildiği kadarını anlama isteğidir.Her
açıdan olayları inceleyip,geniş ve esnek bir yapıyla,sabit prensiplerimizin üstüne
yeni bir duvar örmemiz,muhakkak ki kendi çıkarımıza ve yatırımımıza sebebiyet
vericektir.Tepkileri doğru dile getirmek,saygı duymak,insanları ve onların
düşüncelerini ayırt etmeden onları anlayabilmek,doğru olduğunu düşündüğümüz
bir fikre sadece çok ince çizgilerle teşvik etmek.Savunmakla yükümlü olduğumuz
bir çok değeri usüllerine göre güncelleştirerek her açıdan savunabilmeyi
öğrenmek.Ve sapkınların önüne engeller koyulduktan sonrası,her yolu mübah
kabul etmeyip şans arayanları fark edip onları kazanmaya çalışmak.Toplumumuz
için öncelikle kendimizi aşmak,dünyayı her fikrimizin içinde yer aldığını
varsaymak bir kenara kabullenmek.Kendimize ve İnsanlığa faydalı olabilmenin
eşsiz lezzetini tatmak,hiç bir güzellikten üstün değildir.İşte bu tat
bilmenin,inanmanın,insan gibi yaşamanın ve gerçeğin mahsulünden başka bir şey
değildir.