Zıplanacak içerik

Dogrucudavut

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Dogrucudavut tarafından postalanan herşey

  1. Dogrucudavut şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Politika Bilimi
    Şu söylediğinizde mantıklı, tutarlı bir taraf var mı Allah aşkına ? Diyelim ki 10 Özbek aile ( takribi 50 kişi olsun ) Van’a yerleştirildi. Van’ın nüfusu kaç ? Bunların ki kaç ? Türkmen dili Türkçeye yakındır ama farklıdır. Kaldı ki ben Özbeklerden bahsetmiştim.Özbeklerle, Türkiye Türklerinin hem dil olarak hem de etnik olarak çok farklıolduğunu söylememe gerek yok sanırım. O zaman aynı mantıkla, Devlet, Özbeklere, Türküm diyeceksin diye bir dayatmada bulunmuş olmaz mı ? Ayrıca, Konyadaki Türklerin, oraya sürülen Kürtlere Türküm de, Türkçe konuş diye bir dayatma yaptıklarını nereden çıkarıyorsun ? Yani, hem devleti suçluyorsunuz asimile etmekle, hem de Kürtler dışındaki Türkleri. Ya din kardeşiyiz, yeme şimdi bizi. Ne kültüründen bahsediyorsun ? Kültürün unsurları nelerdir ?Kim size cirit oynayacaksınız, keşkek pişireceksiniz, zeybek, karşılama, seymen oynayacaksınız diyor ? Aksine bugün, Edirne’nin, Kırklareli’nin köyleri bile, İbo’yu, Rojin’i dinliyor, lahmacun, kaburga dolması yiyor. Var mı bir tane Kürt asimile olmuş ? Tabii sen şimdi çıkıp, Kürtlerin asla asimile edilemeyeceğini, Kürtlerin buna direniş gösterdiklerini filan yazacaksın. O zaman ben sana sorarım; Karadenizde, Laz kökenliler, Lazım demiyor mu ? Arnavut kökenliler Arnavutum demiyor mu ? Çerkes kökenliler Çerkesim demiyor mu ? Onlarda başarılı olmuş da bu asimilasyon politikası bir Kürtlerde mi başarısız olmuş, güldürme beni. Sorun, sizin bu ülkenin ortak dili olan Türkçe’yi ve ortak Anadolu kültürü olan Türk kültürünü sadece bir etnik gruba aitmiş gibi görmeniz ve göstermeye çalışmanızda.
  2. Dogrucudavut şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Politika Bilimi
    Evet, özür dileme örneği olarak kimin taşıdığını görebiliyoruz.
  3. Hayatını kaybedenler Muhlis Akarsu - 45 yaşında, sanatçı Muhibe Akarsu - 35 yaşında, Muhlis Akarsu'nun eşi Gülender Akça - 25 yaşında Metin Altıok - 52 yaşında, şair, yazar Ahmet Alan - 22 yaşında Mehmet Atay - 25 yaşında, gazeteci Sehergül Ateş - 30 yaşında Behçet Aysan - 44 yaşında, şair Erdal Ayrancı - 35 yaşında Asım Bezirci - 66 yaşında araştırmacı, yazar Belkıs Çakır - 18 yaşında Serpil Canik - 19 yaşında Muammer Çiçek - 26 yaşında, aktör Nesimi Çimen - 67 yaşında, şair, sanatçı, üç telli curanın son ustası Carina Cuanna - 23 yaşında, Hollandalı gazeteci Serkan Doğan - 19 yaşında Hasret Gültekin - 23 yaşında şair, sanatçı, şelpe tekniğinin önderi Murat Güneş,Murat Gündüz - 22 yaşında Gülsüm Karababa -22 yaşında Uğur Kaynar - 37 yaşında, şair Asaf Koçak - 35 yaşında, karikatürist Koray Kaya - 12 yaşında Menekşe Kaya - 17 yaşında Handan Metin - 20 yaşında Sait Metin - 23 yaşında Huriye Özkan - 22 yaşında Yeşim Özkan - 20 yaşında Ahmet Öztürk - 21 yaşında Ahmet Özyurt - 21 yaşında Nurcan Şahin - 18 yaşında Özlem Şahin - 17 yaşında Asuman Sivri - 16 yaşında Yasemin Sivri - 19 yaşında Edibe Sulari - 40 yaşında, sanatçı İnci Türk - 22 yaşında Kenan Yılmaz - 21 yaşında Unutmayalım, unutturmayalım
  4. Şu tuhaf dayanaksız komplo teorilerinizi başka bir başlıkta komplolasanız daha doğru olur.
  5. Dogrucudavut şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Tarih
    Aslında, bugün de benzer bir durum var; üretimin artması için teknoloji geliştiriliyor, buna karşın teknoloji geliştikçe işçi sınıfına gerek kalmıyor, tüketim yapacak işçiler azalıyor. Bu da Kapitalizmin çelişkisi. Peki, alış-veriş mantığı ile bu çelişki nasıl aşılacak ? Aynı mantıkla nasıl bir üst sisteme geçilebilir acaba ? Ya da geçildi de benim haberim yok mu ?
  6. Bence okumalısın. Bayet böyle bir şeyler söylemiyor. dediğine göre, Bayet'i hakem olarak kabul etmişsin demektir. Çünkü, Bilimselci dostun, Bayet'i referans almış. Bayet, '' bilimi acımasızca eleştiriyor '' falan da değildir. Onun, ''dine karşı düşünce tarihi : Laiklik '' adlı kitabını da tavsiye ederim.
  7. Yahu, niye alındın ? Bizim konuşmamız öyle, kulağımız ağır işittiğinden, konuşurken bağırıyoruz. Bu arada bence, Cold Play'i de seviyorsundur.
  8. Bu alıntının kaynağı ne ? Acaba, burada bahsedilen '' en çokluk '', kişi bazında mı yoksa metrekare bazında mıdır ?
  9. Sizin Lozan'dan haberiniz yok galiba ? Biz niye, Batı Trakya'lı Türkler için Müftü, İmam tayin eden Yunanistan'dan şikayetçiyiz bir düşünün bakalım ?
  10. Dogrucudavut şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Doğru tespitler için teşekkürler
  11. Alber Bayet bu düşünce için de bir şeyler söylemiş : '' İnsanı yanıltan, bilimin kendisi ile pratik uygulamalarının birbirine karıştırılmasıdır. Sokaktaki adam için '' bilim '', bilgin ile teknik adamın birbirinden ayrılmaz işidir. Onun gözünde bilim trendir, uçaktır, sinemadır, radyodur, penisilindir, atom bombasıdır. Dil ve töreler, insanı bu yanılgıya öylesine sürükler ki, en kültürlü kimseler bile bu tuzağa düşerler. Çokluk, anlamı açık olmayan '' uygulama bilimleri '' terimini kullanırız. '' Tıp bilimleri ''nden, '' Mühendislerin bilimi ''nden söz ederiz. Ama bereket versin ki, bilim, teknikten apayrı bir şeydir. Yalnız ve yalnız olayların, olaylar arasındaki ilişkilerin çıkarsız araştırılmasıdır. ''
  12. Bu paragrafta yazar, bir evvel ki sayfada bahsettiği, "Ahlak bilimi" nin doğaya aykırı doğmuş bir yaratık, temelden tutarsız bir varlık olduğunu söyleyen Levy ve Bruhl’a atıfta bulunarak ( A.Bayet-Bilim Ahlakı-Elimdeki baskıya göre 25. sayfa ) ‘’Bilim Ahlak’’ını yani Ethiologieyi savunuyor. Ayrıca, bu yazının devamı ( A.Bayet-Bilim Ahlakı-Elimdeki baskıya göre 27, 33, 34. sayfalar ) : '' Yalnız, cüretli bir öngörüşle, ahlaksal olaylar biliminin çocukluk çağından kesin olarak çıktığını düşünsek bile, bizi ilgilendiren pratik sorun yine de aynı biçimdekarşımıza çıkmaktadır. Benim de söylemeye çalıştığım gibi, ethiologie’nin şöyle dediğini tasarlayalım : '' İnsanın canına kıymasıyla ilgili ahlaksal düşünceler, toplumsal kümelerin kültür ve özgürlük derecelerine göre değişir ''. Ayrıca, şunu da eklemiş olsun diyelim : '' Adam öldürme, hırsızlık, ve yalan ile ilgili ahlaksal düşünceler başka öğelere göre değişir; aile ile ilgili görüşler de filan ortamda şu ya da bu eğriye bağlıdır''. Ancak sezer gibi olduğumuz bu türlü sonuçlar, insan toplulukları üstüne kurduğumuz belirsiz düşünceleri değiştirebilirler : Ama, bu olayları ve ilişkileri ortaya koyacak olan bilim, özü gereği, bunlardan açık ya da kapalı bir buyruk çıkarmaya yanaşmaz; tutulan yolları aydınlatırken, tutulması gereken yönü, bir parmak işaretiyle bile olsa, göstermez : Gösterirse, olaylar bilimi olmaktan çıkıp ''ahlak bilimi '' olur ki, o zaman da yine eski yollara dökülmüş oluruz. . . . Biz, yalnız pozitifin bilimi vardır dedik. Bununla da isteklerimizi dizginleyeceğimizi sanıyoruz : Biz, sorunun çok önemli olduğunu ve çözümlenemeyeceğini söylüyoruz. Ama bir sorunun çözümlenemez olması, çokluk, yanlış ortaya konmasından ileri gelir. Ahlak ile bilimin ilişkilerini, kendimizden öncekilerin açısından ele alacakolursak, onlardan pek uzağa gidemeyiz., bir bakıma, onlar kadar bile gidemeyiz.; çünkü, ilkelerimiz,onların düşmediği bir takım kuşkulara düşürmektedir bizi.Ama sorunu başka türlü, pozitif olarak alalım ele: Bilimden bir ahlak kurmasını isteyecek yerde,onu bir ahlakın kurup kurmamış olduğunu soralım kendi kendimize : o güne kadar bulamadığımız çözüm, gözlerimizin önünde kitaplardan önce gerçeğe geçmiş bulunuyor: Onu yeniden bulacak değil, sadece gözlemleyeceğiz. Bilim Ahlakı Bugüne kadar bir ahlak bilimi kurmaya çalışılmışsa da, bu yoldaki çabalar boşuna gitmiştir. Çünkü, kurallarla ilgili olanın bilimi olamaz. Ama, sorunu tersinden alalım: Ahlak bilimi olamayacağına göre, bir bilim ahlakı olamaz mı, ya da böyle bir ahlak yok mudur ? . . . Ne kadar eksikleri bulunursa bulunsun, ne kadar yanlışları çıkarılırsa çıkarılsın, bu incelemenin sonunda, okuyucu benimle birlikte, hiç değilse,şu noktalar üstünde anlaşırsa, ne mutlu bana : 1-Ahlak bilimi boş kuruntudan başka bir şey değildir. Yüzyıllardan beri boşu boşuna ardından koşulmuştur. Bilim ahlakı ise gerçektir, hem de canlı bir gerçek. 2-Bugün kavrayabildiğimiz biçimiyle bu ahlak, insan topluluklarına sunulan bütün ahlaklara, güzellik bakımından eşittir ya da ondan üstündür. '' Valla, üşenmeden aldım kitabı elime, tek tek, kelime kelime yazdım. Yarasa'nın da dediği gibi; memlekette neler oluyor, siz burda bunu tartışıyorsunuz. Benzetmek gibi olmasın ama aynı Bizanslı'ların, İstanbul düşerken, '' Melekler dişimi erkek mi ? '' diye tartışması gibi...
  13. Dogrucudavut şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Politika Bilimi
    Komik olur mu çok normal. Demek ki, asimile ettiğimiz miktar bizi kesmemiş, hızımızı alamamış asimile etmek için dışardan yeni adam getirmeye başlamışız.
  14. Biraz da diğer sol partilerin neden oy alamadığını irdeleseniz de bizi aydınlatsanız. Onlar da mı bu ''hata'' lardan dolayı oy alamıyor ?
  15. Dogrucudavut şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Politika Bilimi
    80'lerde, Sovyet-Afgan savaşından kaçıp Türkiye'ye sığınan Özbekler Van'a, Hatay'a, Sovyetlerin dağılmasından sonra Türkiye'ye gelen Ahıskalar Kars'a, yani Kürtlerin, Arapların yoğun yaşadığı illere yerleştirilmişti. Şimdi, bu arkadaşımızın mantığı ile, '' devlet bu insanların Kürt'leşmeleri, Arap'laşmaları için bu illlere yerleştirmiştir '' dememiz gerekmez mi ?
  16. Dogrucudavut şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Politika Bilimi
    '' Almanya’da Etnik ayırım '' başlığında konuyu Türkiye’ye getiren siz değil miydiniz ? Şimdi, insanları nasıl konu dışına çıkmakla suçlayabiliyorsunuz, anlaşılır gibi değil.
  17. Dogrucudavut şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Politika Bilimi
    Yazılanları okumadığınız, okusanız bile anlamadığınız yönünde eleştiriler aldığınızı söylemiştim. Link verdiğim hatta oradaki yazıyı alıntıladığım, Almanya’daki Zazaların web sitesinde yazanları okumadığınız belli. Bugünkü anlayışa göre böyle, ama eskiden dünyada hiçbir devletin böyle bir kaygısı yoktu çünkü dünyada demokratik devlet diye bir siyasi terim yoktu.
  18. Dogrucudavut şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Politika Bilimi
    Efendi Türkler arkadaşımız çok önemli bir noktaya işaret etmiş, Alman millet tanımı kana dayalıdır. Fransız millet tanımı ise Türkiye gibi toprağa… Almanya’da iki tip vatandaşlık vardır. Biri Alman ırkına mensup olanlar, diğeri sonradan Alman vatandaşı olanlar. Alman ırkına mensup Almanlar hiçbir basit nedenle, vatandaşlıktan çıkarılamazken, sonradan '' Alman '' olanlar eften püften, adi suçlardan dolayı bile kolayca vatandaşlık haklarını kaybedebilmektedir. Türkiye’de ise, sonradan vatandaş olanlar, tüm diğer vatandaşlar ile eşit haklara sahiptir. Asıl, fark buradadır.
  19. Dogrucudavut şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Politika Bilimi
    Siz neden dolayı özür dilemişsiniz ? Seçim sonucu konusunda yanıldığınız için. Tabii, yanıldığınız nokta, CHP’ye saldıran bölücülerin Gazi halkının tümünü temsil ettiği ve yerel seçimlerde CHP’nin Gazi’de oy alamayacağı değildi, dimi ? N'oldi ? %60 oy… Bu oyları uzaylılar vermemiştir dimi ? Evet, biz doğru söyleyeni '' Şakşaklarız ''. Ha bu arada, sizinle burada CHP’yi tartışacak da değilim. Yok tartışalım diyecekseniz, o zaman Tengeriin e verdiğiniz cevapla ters düşersiniz. Hani, ''Avrupa ülkeleri biz ilgilendirmez, o ayrı bir başlık konusu vs. '' filan… O konuda söyleyeceğiniz bir şey varsa, ilgili başlık orada, buyrun yazın, sizi tutan yok.
  20. Dogrucudavut şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Politika Bilimi
    Neden size soru sorup, umutsuzca cevap beklediğimi ve size sorduğum sorunun cevabını kendim vermediğimi mi soruyorsunuz ? Bunun sebebi Sokrates’in yöntemini tercih ettiğimdendir. Yani, insanlara, doğruları, empoze etme yöntemi ile anlatmanın daha zor, sorularla kendilerinin bulmasını sağlamanın daha kolay bir yöntem olmasıdır. Ama tabii yanılmışım. Bu yöntemin işlemesi için, soru sorulan kişinin doğruların ortaya çıkmasını isteyen, iyi niyetli, dürüst ve saplantısız biri olması gerekir. Tabii, bir de, bizim Avrupa devletlerinden örneklerimizi, sanki, hakların kısıtlanması yönünde fikirlere sahip olduğumuz ya da bunları meşru gösterme amaçlı yaptığımız iddiası gibi abuk yorumlar var. Burada, ne Tengeerin, ne Yarasa ne de muhatabınız olan diğer arkadaşların böyle bir niyeti olmadığını anlamak, biraz okuma yazma bilen herkesin anlayabileceği kadar net çünkü kendi ifadelerinde bunu açık bir şekilde belirtiyorlar. Peki, biz neden Avrupa ülkelerinin azınlıklar konusunda geçmiş ve şimdiki uygulamalarını inceliyoruz ? Öncelikle, ülkemizdeki azınlıklara verilecek haklar için, sürekli Avrupa ülkelerini örnek göstermeniz ve Türkiye Cumhuriyetinin 90 yıllık azınlık politikasının iflas etmiş olduğu iddianıza karşılık bu örnekleri verdik. Dünyada hiçbir devletin geçen 90 yılda azınlıklar konusunda hiç de demokrat olmadığını anlatabilmek ve bunun gayet doğal olduğunu, çünkü iç siyasetteki uygulamaların dünyada esen rüzgarlardan bağımsız olamadığını ve daima konjonktürel yansımaların olabileceğini anlatabilmek için verdik. Verdiğimiz örneklerden anlaşılacağı üzere, Demokratik Ulus-Devlet fikrinin dünya siyaset tarihinde yaygınlaşması son 20-30 senede gelişmiştir. Ama daha önce de vurguladığım gibi AB’nin bile bu konuda net kriterleri olmadığı gibi, üye ve aday ülkelere, bu kriterleri kendilerinin belirlemesi gerektiğini söylemişlerdir. AB’nin kurucularından biri olan Fransa’nın bile azınlık hakları konusunda direndiği noktalar vardır. Bunun da sebebi her ülkenin kendine göre, kendine özgü kültürel, stratejik, tarihsel, jeopolitik koşulları olmasındandır. O nedenle, bizim kendi etnik kökeni farklı insanlarımızın hakları konusunda demokratik çözümlerimiz de bize has olacaktır. Umarım bir daha bize o ülkelerden örnek vermeye kalkmazsınız. Kendi ülkemizin şimdiye kadar neden bu hakları vermediğini sorgulamadığımız konusuna gelirsek, birkaç sayfa öncesinde yazdığım yazıyı tekrardan buraya yapıştırmak istemiyorum, okumadıysanız, tekrar okuyunuz derim.
  21. ' Asimetrik saldırı ' askeri literatürde nereden geldiği belli olmayan saldırı anlamına gelir. Oysa, harekatın okyanus ötesinden olduğu biliniyor.
  22. Dogrucudavut şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Yok, mesela Saadet partisi ABD’ci değildir. MHP bugünkü siyaseti ile ABD’ci değildir. Hasılı, AKP, Eski Solcu yeni liberal 2.Cumhuriyetçiler, Kürtçüler, AB’ci Solcular vs ABD’cidir. Valla güzel kıvrılmış bu da. Kemalizmin, önce İsmet İnönü’nün ideoloji haline getirdiği bir akım olduğunu söyleyip, sonra da kökünü İttihatçılara dayandırmak... Bulgar, Sırp komitacılardan bahsetmeden İttihatçıların komitacılığından dem vurmak da ayrıca bir ilginç tespit olmuş. Bir de hayali kelimeler okuma olayı çıktı. ' İçinizde benden daha Türk olan az bulunur ' demek, hem fazlasıyla iddialı hem de mantıksız bir savunma olmuş. Aşağıda açıklayacağım neden mantıksız olduğunu da. İlaveten, kendini referans gösterip iddiayı savuşturma yöntemi de 17-18 yaş arası görülür değil mi? İnsanlar neye karşı çıktıklarını bir bilseler de ona göre karşı çıksalar dersek daha uygun olur. Peki bu mantığın, Nihal Atsız ırkçı mantığından farkı var mı ? Yani, ırkı Türk olmayanların ırkı Türk olana potansiyel düşman olduğunu söyleyen ırkçı düşünceden var mı bir farkı ? Irkı Türk olanlar Türk düşmanı olamaz mı ?
  23. Dogrucudavut şurada cevap verdi: kaplan-200 başlık Politika Bilimi
    Maalesef yanılmamışım. Sorum açık ve netti ve tarih istemiştim. Şimdi bakalım, Almanya’daki Sorblar ne zaman azınlık haklarını alabilmiş : Almanya'daki Sorblar'ın azınlık hakları Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesini öngören 31 Ağustos 1990 tarihli anlaşmada Sorblar'ın durumuna da açıklık getirilmiştir. Anlaşmanın 35'nci maddesinin 14'ncü fırkasında, "Sorblar'ın Almanya sınırları dışında bir anavatana sahip olmadıklarına dikkat çekilerek Sorb halkına karşı Alman devletinin destek yükümlülüğü" vurgulanmıştır. Almanya dışındaki Sorblar Yukarı Sorb dilinin bir ağzı, Amerika Birleşik Devletleri'nin Teksas eyaletine bağlı Serbin'de konuşulmaktadır. 1848 – 1860 yılları arasında Avustralya'ya 400 dolayında Sorb aile göçmüştür. Polonya'da Sorau (Leh dili: Żary) kenti çevresinde bulunan Sorblar'ın büyük kısmı II. Dünya Savaşı sonrasında Alman olarak kabul edildiklerinden Batı'ya göçmek zorunda kalmış, kalanlar ise Polonya'nın asimilasyon politikası sonucu etnik özelliklerini kaybetmişlerdir. ( Vikipedi ) Fransadaki Basklara gelince, V-Fransa Bask Bölgesi; Dil Ayrıcalığı ve Eğitim durumu: (3) 1-Fransada Dilin Konuşulduğu Bölge: Bask dili daha ziyade tarihi Labourd, Bas-Navarre Soule bölgelerindeki batı Pyrénées-Atlantiques kısmında konuşulur. Fransada Baskça konuşulan topraklar (Euskal Herria); Zuberoa, Lapurdi ve Behe-Nafarroa bölgeleridir. 2-Bölgede yaşayan nüfus ve Bask Dili konuşanların Sayısı: 1996 yılında Ulusal İstatistik Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmaya göre (INSEE); nüfusun %27 sinin Bask dilini konuştuğunu, %9’unun çok az konuştuğunu ve anladığını belirtilmektedir. 258.000 kişi olan toplam nüfusun 70.000 kişisinin Bask dilini konuşabildiği ve 23.000 kişinin ise sadece anlayabildiğini anlaşılmaktadır. 3-Bask Dili Statüsü: Bask dilinin; herhangi bir yasal statüsü bulunmamaktadır, Ancak 1789 Bildirgesinin 11. maddesinde “serbestçe yazma ve konuşma hakkı” şeklinde ifade edildiği belirtilmektedir. 4-Bask Dilinin Kamu Hizmetlerindeki durumu: Dil gerek kamu yönetiminde ve adli sistemde temsil edilmemektedir (kullanılmamaktadır). Bazı yerel otoriteler ve kamu hizmetleri kısmen turistlerle irtibata geçtiklerinde kullanmaktadırlar. Yerel topluluklar yavaş yavaş çift dilde yol işaretlerini kullanmaya başlamıştır. 5-Bask Dilinin Eğitimdeki durumu: 1951 tarihli Deixonne Kanunundan itibaren; bölgesel diller ve kültürler seçmeli ders olarak anaokul döneminden üçüncü seviye eğitime kadar öğretilebilmektedir. Geçerli olan 4 model bulunmaktadır. a- (Model X) : Tamamiyle Fransızca eğitim: Bu sistem genel kullanılan sistemdir. b-(Model A) : Başlangıç Eğitiminde Bask Dili; haftada 1-3 saat arasında verilmektedir. c-(Model B ) : Çift Dilde yapılan Eğitimde Bask Dili; kamu ya da özel okullarda Haftada 12 saat verilmektedir. d-(Model D) : Bask Hazırlık Eğitiminde; uygulamalı Fransızca dili topluluk okullarında tanıtılmaktadır. 1997-1998 yıllarındaki öğrencilerin yukarıda belirtilen modellere gore eğitimi aşağıdaki şekildedir. İlkokul Eğitimi: Yaş Grubu: 3-11; Öğrenci sayısı: 24.500; Model X: %73 - A:%11 - B: %11- D:%5. Orta Eğitim: Yaş Grubu: 11-18, Öğrenci sayısı: 26.400; Model X:%95 - A: %1 - B:%1,4 - D: %1,5; Yüksek Öğretim: Üniversite seviyesinde Bayonne’daki Inter-University bölümündeki Bask çalışmaları kısmında 116 (1998) öğrenci bulunmaktadır. Bask dili ve edebiyatı kursları bu üniversitelerde ve Toulouse Üniversitesinde öğretilmektedir. Coordination AEK: gençler için Bask dilindeki sınıflar ve gelişim kursları için koordinasyon kurumudur. (20 merkez,100 öğretmen ve 1250 öğrenci – 1998 yıl (Fransa Bask Bölgesi-Bölgedeki Dil Ayrıcalığı Ve Eğitimi K.Yücel Tutkun ) Ayrıca, AB’nin kurduğu azınlık haklarını koruma amaçlı türlü örgütlerin arasında yer alan Eurolang’a göre Avrupa’da Türkçe ve Boşnakça konuşulmuyor. Rue St Josse,B 1210, Brüksel/Belçika adresindeki Eurolang’ı Dr Davyth A. Hicks yönetiyor. Eurolang zayıflatılan ve az konuşulması için uğraşılan dillere destek vermeyi amaçlıyor. Ulusal azınlıkları destekliyor. Bu amaçla STK?lara, medyaya, Avrupalılara, devletlere ve üniversitelere bilgi servisi yapıyor. Eurolang bu konuda en çok EBLUL ile işbirliği yapıyor. 40.000 sadık okuyucusu ve aylık bir milyona yakın site ziyaretçisi ile övünüyor. 19 kişilik ekip baskı altında olan ve giderek daha az kullanılan lisanları şöyle tespit etmiş; ;İtalya’da Arnavutça, İspanya ve Fransa’da Baskça, Fransa’da Bretonca, İspanya, İtalya ve Fransa’da Katalanca, İngiltere’de Kornişçe, Fransa’da Korsikaca, Hollanda’da Frizyanca, İtalya’da Friulca, İngiltere’de Galce, İspanya’da Galiçce, İngiltere ve İrlanda’da İrlandaca, İtalya’da Ladince, Lüksemburg’da Lüksemburgca, Fransa’da Oksidanca, Finlandiya ve İsveç’te Samice, İtalya’da Sardunca, Avusturya ve İtalya’da Slovence, Almanya’da Sorbca ve Finlandiya’da İsveçce. Ne Türkçe ne de Boşnakça. ( Yok Hükmünde Bir Millet: Boşnaklar...Sayfa: (1/1) Rane Moje ) Şimdi bu bilgilerden nereye gelmek istediğim anlaşılmıştır belki ama ben yine de kısaca vurgulayayım. Demokratik Ulus-Devlet kavramı siyaset biliminde yeni bir kavramdır. Demokratik Ulus devleti anlayışı yavaş yavaş gelişmektedir. Hatta azınlık hakları konusunda AB’nin de net kriterleri yoktur. Bu nedenle, bugünkü kavramlarla tarihi değerlendirmek, yani, tarihe anakronik bakmak hatalıdır. Tarihte yaşanmış olaylar yaşandığı günün koşul ve kavramları ile incelenir. Yeni gelişen Demokratik Ulus-Devlet kavramına göre düşünerek, Türkiye dahil bir çok Avrupa devletinin Ulus Devlet bağlamında eski uygulamaları ‘ asimilasyon ‘ olarak nitelendirilemez( Bu arada, Türkiye’ye Ulus-Devlet anlayışının Avrupa'ya göre en az 130 yıl sonra geldiğini de hesaba katmak gerekir ) .

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.