Zıplanacak içerik

gülemeftun

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

gülemeftun tarafından postalanan herşey

  1. sizi bilemem ama arkadaşlar... bizim için Hz.Muhammed yaratılma sebebimizdir... Alemler onun hürmetine yaratılmıştır.... sizin için sıradan bir insan olabilir... ama bizim için varlık sebebi... hayat ışığı, kalbimizin nuru... biz sevgimizi ifade ederken "anam babam sana feda olsun ya Rasulallah" deriz... tüm yaratılmışları ondan üstün tutarız, kendimizi bile... Hz.Ebubekir gibi bütün zenginliiğini malını varlığını ALLAH yolunda harcayan, Peygamberimizin "evdekilere ne bıraktın" sorusuna "Bize Allah ve Rasulu yeter" cevabını verdiren şey ne olaki?? Musab Bin Umeyr gibi Mekkenin en zengi ve yakışıklı, bir giydiğini bir daha giymeyen genci iken, Uhud savaşında şehit olduğunda üzerine sarılacak kefen bile bulamayan ama yine de en büyük Peygamber aşıklarından biri olamasını sağlayan nedir acaba? Peygamberlerine birşey olmasın diye can siperane savaşan sahabelere, Ona gelen okun önüne geçip, ok gözüne giren Ebu Katadeye bu gücü ve cesareti veren ne idi... sadece Allah bir dedi diye asılırken "yerinde Muhammed olmasını ister miydin" diyince müşrikler, "onun ayağına bir diken batmasındansa ben bin defa can vereyim" dedirtebilen sevgi nasıl bir aşk ola ki... Uhud savaşında Onun öldüğü haberi yayılınca "O öldükten sonra yaşayıpta ne yapacaksınız, kalkın ve onun gibi ölün" diyen, onsuz hayatı anlamsız bilen Enes bin Nadr ın yüreğindeki aşkı anlayabiliyor musunuz??? inandığı için annesi babası gözlerinin önünde şehid edilen, kendisi inanılmaz işkencelere maruz kalan Ammar bin Yasir in Peygamber aşkını biliyor musunuz? hicret gecesinde Onun yatağına yatan ve ölümü göze alan Hz. Ali, mağarada Ona zarar gelmesin diye pervane olan Hz. Ebubekir, hicrette Ona kucak açan Medineliler, tüm varlıklarını bir an bile tereddüt etmeden muhacirlerle paylaşan ensar... bütün bunlara sebep nedir acaba? hiç mi_???? koskoca bir hiç mi asırlardır bu kadar insanı peşinden sürükleyen. Kabede her sene binlerce insanı bir araya getiriyor... ve bizler... Ondan asırlarca uzaktaki ümmet-i Muhammed.. onun bir tek sözüne hasret, bir gülüşüne kurban... ve sizin Onun için söylediğiniz her kelime her harf bizim yüreğimize saplanan bir ok. öyle acımasız bir ok ki, battığı yeri kanatıyor.... biliyorum bütün bunlar sizin için bir şey ifade etmeyecek... sadece bilin istedim... saygılar........................
  2. çok evlilik keyfiyete göre gelişebilen bir durum değil ki arkadaşlar. bu konuyu daha önce de tartışmıştık başka bir konuda... bu zaruri durumlarda bir ruhsattır, erkeklerin kendi zevklerine göre kullanabileceği bir durum değildir. çok evliliği emreden bir tek ayet gösteremezsiniz. en hayırlının tek olduğu vurgulanır zaten... ayrıca bir erkek islama göre iki eş alırsa kıyamet kopuyor. ama bir çok erkek evde eşleri, dışarda bilmem kaç tane sevgilileri rahatça yaşayabiliyorlar. bu çok medeni mi oluyor şimdi.... nikah altına alınca kötü, gayrı meşru olunca güzel... islam kadına hiçbir dinin ve anlayışın veremeyeceği değeri vermiştir siz kabul etseniz de etmesenizde.... istediğiniz yerden bakabilirsiniz... tüm toplumlarda anne kadar değerli bir varlık var mıdır? ALLAH anne olma şerefini kadına vermiştir. çocuk yetiştirmek ve hayırlı nesiller oluşturmak en çok annelerin görevi değil midir? tüm müslümanların ulaşmak için çabaladıkları cennet, annelerin ayakları altına serilmemiş midir???? bugün kadının durumu nedir. her yerde erkeği çekmek için kullanılan bir araç... hangi tv kanalı açarsanız açın giyinmeyi unutmuş bir kadın görürsünüz. en çok erkekleri ilgilendiren reklamlarda bile kadın kullanılmaktadır. araba tanıtımlarında araba değil, kadın tanıtılmaktadır adeta... kadın sadece cinsel bir meta olarak erkeğin önüne atılmış bir durumda.. bu mu çağdaş hayatın kadına verdiği değer? eğer bu değilse çağdaşlığımızla övündüğümüz şu çağlarda neden kadın bu durumda... sonra çıkıp islam kadına değer vermiyor diyorsunuz. tesettürü eleştiriyorsunuz... şu tabloda kadınların tesettüre ihtiyacı yok mudur??? kadını insandan ziyade sadece vitrin gibi kullanan zihniyetlerin çıkıp ta islamın kadına değer vermediğini söylemesi ilginçtir.... eşlerin birbirleriyle en özelini, vücudunu paylaştığını söylüyorsunuz... eşinden önce birçok bakışla paylaşmıyormu vücudunu... gizli olan özeldir. hazineler gizli olduğu için değerlidir... tesettür, kişiliğini dişiliğinin önüne geçirebilmektir.....
  3. hiç alçakgönüllülük yapmayın sayın Yarasa, topu başarıyla saha dışına atan sizlersiniz... yok uçan spagetti yaptı, yok zeus yarattı, yok bilim yüzyıllardır araştırıyor biz nasıl açıklayalım dediniz... soruların hiçbirini yanıtlayamadınız... şimdi de biz soruların hiçbirine cevap alamıyoruz... hani bilim herşeyi çözerdi.. hani bilim herşeydi. hani bilim herşeyi açıklıyordu, her konu bilimsel veriler ışığında açıklanabilirdi..... ama bilim bunları yüzyıllardır açıklayamamış... ilginçççç......
  4. peki sayın aırbus2, başka bir dine mensup olarak dünyaya gelen, en koyu şartlarda dinlerini öğrenen insanlar neden müslüman oluyorlar... o zaman bu kimselerin de dinlerini doğru kabul edip, ondan başkasına inanmamaları gerekmez mi? ki böyle bizzat tanıdığım kişiler de var. başka bir ülkede başka bir dine mensup bir ailede büyüyüp yetişen daha sonra da islamı seçip müslüman olan bir çok ünlü isim de var siz de bilirsiniz... bu durumda can alıcı noktanız canından oldu sanırım.......
  5. işte sayın taklamakan, misafir ceylan da tam bundan bahsediyor. onun daha neyi kastettiğini dahi anlamamışsınız. alıntısında özellikle belirtmiş kırmızı ile, inanmayanların cehenneme gideceği bölümünü. yani yine işinize gelen tarafı almışsınız.. bende kırmızı bölümü görmeyen gözlerinize şapka çıkarıyorum. Allahın inanmayanlara cehenneminde azap çektireceğinden, acı vereceğinden bahsedip duruyorsunuz. kendiniz yine kendinizi bu ayetin muhatabı kılıyorsunuz. inanıp rahmet ayetlerine muhatap olmak ta sizin elinizde.....
  6. hayır kardeşim, insan Yaratıcına nankörlük ediyor demek. devamlı sapıtıyor, devamlı yanlış yollara giriyor demek. Allah dileseydi eğer tüm insanlar Ona inanırdı. e o zaman da ödül, ceza, mükafat kalmazdı. herkes Allah istediği için inansa, inanmanın ne kıymeti kalırdı. ama insan özgür bırakılmıştır. herkesin fıtratında vardır, inanma ve inanmama. dileyen dilediğini seçecek ki sonucuna da razı olsun.
  7. sayın tengeriin... eğer o bektaşiyle kıyaslanamıyorsanız ne mutlu size. ancak takdir edebilirim. ama bir çok inanmayanın durumu maalesef bu boyutta. dünya tesadüflerle olmamıştır diyorsunuz veya bunu savunuyor olabilirsiniz... ama ben günde kaç kişiyle bunun tartışmasını yapıyorum bilemezsiniz... hala bunu savunan insanlar var maalesef.... tesadüflerin olmaması değildir tanrının varlığını gerektiren... Allahın olmasıdır, tesadüfleri çürüten... ne beni ne de islamı anlayamazsınız diyorsunuz.... şundan eminimki ne kadar uğraşırsam uğraşayım sizi anlayamayacağımı zaten biliyorum....
  8. 18 sayfalık bir forum konusunda hiçbir soruya cevap verilemediğini iddia etmek ne garip bir durum arkadaşlar... bu daha çok cevap alamamak değil, istediği cevabı alamamak olsa gerek... netice de cevap alabilenler almışlar (misal; mavi olmayan gökyüzü) anlamak ve öğrenmek için deği de şu cevapta nasıl bir açıklarını yakalasamda, yüzlerine vursam mantığıyla yaklaşıldığı için de cevap alınamıyor olabilir mi????
  9. hayır kardeşim, tartışmalar sizin islama ve islami değerlere saldırmanız boyutuna geldi. ve birçok konuda artık bu raddede maalesef. kişisel yorumlar, alay etmelerden farklı birşey okumuyorum son günlerde... dünya ve insan elbette mükemmel yaratılmışlardır. tesadüf eseri meydana gelemeyecek kadar mükemmel... ama bir de ahiret boyutu var. ahiretin dünyaya nispetle daha önemli olduğu, daha dikkate alınması gerektiği için dünyaya sinek kanadı kadar değersiz denmiştir. mükemmel yaratılmış bir dünya, ahiretin yanında sinek kanadı kadar değersizdir denmek istenmiş... pek yaygın bir hikaye vardır. bir bektaşiye sormuşlar. neden namaz kılmıyorsun diye. o da "namaza yaklaşmayın" ayetini göstermiş. demişler ki "bu ayete bakarak mı namaz kılmıyorsun. bu ayette kimlerin namaza yaklaşmaması gerektiği anlatılıyor, ayetin öncesini ve sonrasını okumuyor musun?" bektaşi cevap vermiş.. "ben hafız değilim" işte bana göre de olaylara bakış açınız bu yönde maalesef...
  10. tevafuk taklamakan kardeşim. demek ki hissiyatlar karşılıklı. bizde sizi bir gün tekrar müslüman olarak aramızda görmek istiyoruz emin olun...
  11. bir varsayım üzerine tartışıyoruz arkadaşlar... bakınız ayette Hz.Yunusun Allahı yüceltenlerden olmaması halinde böyle bir hüküm verileceği belirtiliyor. yani Hz.Yunus Allahı tesbih edip yüceltenlerden olmuş ve balığın karnından kurtulmuş.... biz neyi tartışıyoruz....
  12. kardeşim sizin cennetten anladığınız bu olabilir ama bizim cennetimiz sadece hurma ve huriler değil emin olunuz.... çok sevdiğiniz anneniz, babanız ya ada bir arkadaşınız, siz bunların yanından ya da sevdiğiniz başka birşeyden uzaklaşmak ister misiniz ya da bıkar mısınız??? işte bir mümin; kendisi için en sevgili olan Rabbi ve Peygamberinin yanında bulunmaktan da hiç bıkmayacaktır. "Ki O, bizi kendi fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi; burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz." (Fatır Suresi, 35) en basiti şu dünya hayatından dahi insan bıkmıyor ki. kendisine binlerce yıl verilse kimse yaşamam demez heralde. cennet nimetlerinin yanında, dünya nimetlerinin sözü bile edilmez. "hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir beşerin kalbine gelmeyen birtakım nimetler"dir cennet nimetleri. ve oradaki zamanı dünya zaman birimi diye ölçmeye çalışmayınız. zannediyorum ki cennet nimeti ile şereflenebilenler; sekizyüzyetmişbeşkatrilyon çarpı on üzeri altıyüzseksenüç trilyon gibi bir zamanlama hesabına girmeyeceklerdir.... saygılar....
  13. kardeşim ben size burda çok farklı birşey söylemeye çalıştım. yazının içinden iki kelimeyi aldınız..peki yine de söyliyeyim. ebedi olma elbette Allaha aittir. ama cennet ve cehennem de Allahın yaratmasıyla olur. ama unutmayalım ki Allah ebedi olduğu gibi ezelidir de. Ama cennet ve cehennem ezeli değildir. yaratılmışlardır. cennetteki sonsuz hayat, Allahın kullarına mükafat olarak vereceği cennet hayatını, geri almaması olarak da nitelendirilebilir. dünya hayatı sonludur çünkü geri alınır, bir gün biter. ama ahiret hayatı bizim asıl yurdumuz olacaktır. ordaki hayat geri alınmayacaktır. bu yüzden sonsuzdur....
  14. öyle bir iddiamız yok kardeşim. hidayet sözlük anlamı itibariyle doğru yola çekmek, doğru yola götürmektir. bana göre benim yolum, size göre de sizin yolunuz doğru... kimse kimseyi kendi yoluna çekemez demek istemiştim... taklamakan da elbette örnek olarak gösterilebilir. mazur görün ki, ben kimseyi şahsi olarak tanımadığımdan yorum yapamam bu konuda. saygılar...
  15. e kardeşim saygı duyulmasını istemişsiniz, biz de saygı duyuyuoruz.....zaten fazla da birşey gelmez elden bu noktadan sonra... kimse kimseyi zorla hidayete erdiremez... bütün bu yazdıklarınız tamamen sizlerin fikirleri... ben sadece okurken gerçekten üzüldüm...
  16. bu da yeni bahanemiz oldu... "işkence eden, korkunç, acımasız tanrı" herkes anladığı kadar bilir kardeşim. insanlara sonsuza kadar cehenneminde işkence edeceğini söyleyen Allah, cennetinde insanlara akıl almaz nimetler sunacağını, hiçbir dert ve sıkıntı görmeyeceklerini, her istediklerini elde edeceklerini, nimetinin sınırı olmayacağını, altından ırmaklar akan o cennette insanların sonsuza kadar huzur ve mutlulukla yaşayacağını ve Cemalullahla şerefleneceğini de söylüyor... niye bir de bu tarafından bakmıyorsunuz... niye cehennemdeki ateşinizi güçlendirmek, yerine cenneti kazanmayı denemiyorsunuz... unutmayınız ki günahlarımız çok olabilir, ama emin olunuz Allahın rahmeti ve bağışlaması bizim günahlarımızdan daha çoktur.....
  17. ben kendi adıma teşekkür ederim. güzel sorularınız, anlamaya ve öğrenmeye yönelik tavrınızdan dolayı. zaten bu forumu bu yüzden seviyorum. farklı inançları paylaşıyor olabiliriz, farklı bakış açılarımız olabilir. biz birbirimizin niye inandığını-inanmadığını açıklamaya çalışıyoruz. özellikle dayatma yapmadan ve saygı sınırlarını ihlal etmeden. en azından ben böyle yapmaya çalışıyorum. sınırı geçtiğim saygısızlık ettiğim oldu ise kusuruma bakmayınız. gerçekten isteyerek yapmamışımdır. benim düşünceme saygı duyulmasını beklediğim gibi, ben de saygı duymaya çalışıyorum. sadece kendi inancımızı, neden inandığımızı açıklamaya çalışıyorum nacizane ve elbetteki neden inanılmadığını da anlamaya çalışıyorum... daha çok güzel fikir paylaşımları, beyin fırtınaları yapıcaz inşallah. ama dediğim gibi saygı çerçevesinde.... yeni sorularınızı da merakla bekliyorum... saygılar ve sevgiler....
  18. "erkeklik ve kadınlık gibi durumlarda ve değişik cinsiyette... Akıl ve anlayış gibi hususlarda ve farklı kabiliyette... Bilgi ve beceri konularındaki değişik seviye ve yetenekte olan insanları aynı kalıba koymak ve eşit saymak, hem yanlıştır hem de böyle mutlak bir eşitliği sağlamak zaten imkânsızdır. " benim bahsettiğim eşitsizlik bu yönde... tabi ki hukuksal haklar anlamında eşittir kardeşim. lakin hukukta teoride güçlü-güçsüz ayrımı yapılmaz, ama bunun günümüz şartlarında ne kadar uygulandığı da sanırım ayrı bir tartışma konusu... *Erkek ve kadın, sosyal hayatta ve hürriyette eşittir: "Erkek ve kadın, salih amel işleyen mü'minleri, hiç şüphesiz güzel bir hayatla (huzur ve hürriyetle) yaşatırız ve iyi hallerinin ve hizmetlerinin karşılığını, en güzel biçimde veririz." ayeti bunu göstermektedir. *Kadın ve erkek, temel insan haklarında ve insanlık onurunda eşittir: "Mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara işlemedikleri bir suç nedeniyle hakaret ve zahmet edenler (ve onların haklarına ve onurlarına tecavüze yeltenenler), gerçekten büyük bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir" ayeti erkekler kadar, kadınların da temel haklarını ve onurlarını garanti etmektedir. *Kadın ve erkek hem siyasette (seçme ve seçilmede), hem de toplumun ıslahı için ortak sorumlulukta eşittir: "Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler (birbirlerinin koruyucuları ve yöneticileridirler) iyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar." Ayeti bu durumu haber vermektedir sizin de bu önermeniz oldukça ilgin. kainatta herşeyin bir çifti vardır. bu anlamda kadın ve erkeğin bir çift olması da gayet mantıklıdır. eş seçimi elbette tercih meselesi. ama gelin görün ki ezici bir çoğunluk bir eş sahibi olmayı tercih eder. çünkü kimse bu hayatı tek başına yaşamak istemez. kendisine destek olacak, elinden tutacak bir eşe hem erkeğin hem de kadının ihtiyacı vardır. dini kaideleri dikkate alan bir eş zaten hanımı istemediği zaman ikinci bir eş getirmez. Ki kadın bunu evlenmeden önce şart olarakda sunabilir. kardeşim, bu ayet bir borç ayetidir. tekrar belirtiyorum toplumda kadının ticari işlerle, para ve borç durumlarıyla fazla ilgilenmediği gözönünde bulundurularak "unutursa" ikinci bir kadın şahite başvurulabileceği söyleniyor. bakınız; emzirme, özel haller gibi sadece kadınları ilgilendiren mevzularda kadınların şahitlikleri tek başına geçerli sayılmıştır. sizin mantığınıza göre bir erkeğin kalkıp ta "burda haksızlık var, tek kadının şahitliği meşru. bize haksızlık yapılıyor" diye bir iddia ortaya atması normal mi oluyor. kadının dört erkekle evlenmesi. bu da hayli ilginç bir durum olurdu. ben açıklama yapmasamda sizin düşündüğünüzde ne kadar saçma olduğu fikrine ulaşmanız pek zor olmasa gerek. ama yine de belirteyim. kadınların da birden fazla evliliği aynı anda yaptığı bir toplum düşünün. toplumlarda neseb esastır. herkesin soyu bellidir ve bu insanlar için önemli bir mevzudur. şimdi hamile kalan bir kadın çocuğun babası konusunda ne kadar net bir fikir sahibi olabilir. kişiler de bu durumdan ne kadar memnun kalırlar. bir çocuk üzerinde bütün eşler hak iddia ederse ne olacak. sadece bu sebep bile yeterli bu durumun garipliğini belirtmek için.... peygamberlik görevinin kadınlara verilmemesinin nedenleri bellidir. kadınlar yapı itibariyle nazik, duygusal ve çabuk kırılgan yapıdadırlar. peygamberlerin tarih boyunca risalet görevi için ne zorluklara, zulümlere dayandıkları barizdir. böyle bir görevi kadının yürütmesi oldukça zordur. ayrıca kadınların özel durumları ve hamile kalma olasılıkları da hesaba katılırsa nasıl yürütülebilinir peygamberlik görevi???? ayrıca erkek peygambere dahi inanmayan insanların kadınların neden peygamber olamadığı konusuna fazla takıldıklarını zannetmiyorum !!!! kadınlar örtünmeye zorlanmaz kardeşim, bu bir gerekliliktir ve nitekim erkekler için de tesettürden söz edebiliriz. vücut hatlarını belli etmeyecek, dar olmayacak, göz almayacak vasıflarda giysiler hem erkek hem de kadınlar içindir. kadının haricen saçı da zinet sayıldığından bunu göstermesi de haramdır. selametle...
  19. ben yaşamsal anlamdaki farklılıklarından bahsetmiştim. peki kardeşim, siz birey olarak eşitliklerinden bahsediyorsunuz, aynı eşitlikten kuranda bahsediyor. Kadın ve erkek hukuk ve adalette eşittir: "Kim bir kötülük (suç) işlerse, kendi mislinden başka ceza görmez. Erkek olsun, kadın olsun, kim de mü'min olarak salih bir amelde bulunursa, işte onlar içinde hesapsız rızıklandırılmak üzere cennete girerler." bu bir ruhsattır kardeşim, TAVSİYE DEĞİL. dört eş iyidir, dördünü birden nikahlayın manasını mı çıkardınız bu ayetten. Ki ayetin sonunda "... bir tane alın, bu sizin için daha hayırlıdır" diyor yani tek eşliliği tavsiye ediyor.... ikinci eş yasaktır diyen bir ayet yok. ben bunu yazının başında belirttiğim "kadının evlenirken ikinci eşi kabul etmemesi durumunu"na binaen yazmıştım. zira kadın bu şartı koşmuşsa evlenirken, erkek ikinci eşi alamaz.
  20. böyle diyorsun ama görüyorum ki yazıyı hiç okumamışsın bile, ya da okuduklarını anlayamamışsın. nasıl bir eşitlik bu bahsettiğiniz. nasıl kadın erkeğe eşit olabilir ki. ne açıdan? belirtmiştim ama okumadığınız için tekrar yazayım. kadın erkek eşitliğinden değil ancak adaletinden bahsedebiliriz. kadın ve erkek ancak birbirlerini tamamlayıcı unsur olabilirler. ayrıca birden fazla eşler için gerekli özel durum ve şartları belirttim yazıda. o da dikkatinizden kaçtı sanırım... kardeşim nerde iki kadın bir erkeğe eşitmiş, söyler misin? bunun sadece bir ayette geçtiğini belirttik yukarda. tekrar oku istersen. çünkü işinize geldiği gibi anlıyorsunuz. evet kardeşim, zor değil ve emin ol biz görebiliyoruz. ama farklı pencerelerden baktığımız kesin. Kuranda birçok ayet "ey insanlar" "ey iman edenler" diye başlar. yani cinsiyet ayrımı belirtilmez. Kuranın da muhatabı insandır. inancımızın insan gözü ile bakmadığını nerden çıkardınız.
  21. peki kardeşim, o zaman bizde size süpermanle mutluluklar diliyoruz....
  22. bazı arkadaşlar, olaylara ne kadar yanlı bakıyorlar, şaşırıyorum doğrusu. şu islamiyetin kadını ikinci sınıf insan gibi gördüğü önyargısını da lütfen artık bırakın. islamiyetten önceki devirlerde kadına ikinci sınıf insan muamelesi dahi bile yapmayan zihniyetler, şimdi islamın kadın anlayışını eleştiriyorlar. isterseniz birkaç örnek verelim. Eski Yunan medeniyetinde kadın, bir mal gibi alınıp satılır, boşanma ve miras hakkı yoktur. hürriyeti kocasının elindedir. Roma medeniyetinde baba; kız çocuklarını kabul etmemekte serbestti, isterse satabilirdi. kadınlar vatandaş bile sayılmıyordu. Eski Mısırda, Firavunlar miras paylaşılmasın diye kardeşleriyle evlenirlerdi. çoğu zaman halk da böyle yapardı. Eski Çinde kadın insan değildi, ona isim verilmezdi. bir iki diye numara ile çağırılırdı. bu örnekleri uzatabilirim ama fazla vaktini almak istemiyorum. gelelim islamiyette kadına. islamiyette erkeğe verilen her hak kadına da verilmiştir. ama erkek ve kadının biyolojik, fiziksel ve duygusal yapılarının farklılığını da kabul etmek gerekir. ama bu kadına zannedildiği gibi bir eksiklik vermez. bu bağlamda kadın erkek eşitliğinden değil, kadın erkek adaletinden bahsedebiliriz. çünkü kadın ve erkek eşit değildir. bir çok yönden farklılıklar arzederler. günümüz zihniyetlerinin 'kadın-erkek eşitliği' bilinci altında kadına taşıyabileceğinden çok daha fazla yük yükledikleri, onları her alanda erkeklerle yarışmak gibi bir duruma getirdikleri aşikardır. ama ayet ve hadislerle belirtildiği gibi "kadın erkek birbirini tamamlayıcıdırlar" ikisini de tek başına düşünemeyiz. kadınlardan erkek gibi çalışmasını, ev geçimini sağlamasını, erkeklerden de çocuk yetiştirmelerini bekleyemeyiz heralde. gelelim şahitlik mevzuuna.. Kuranda şahitlik ayetlerinin çoğunluğu cinsiyete vurgu yapmaz. aksini iddia edenlerde art niyet aranabilir ancak. hatta bazı ayetlerde sözüne güvenilir kadın ve erkeğin şahitliği eşit kabul edilmiştir. sadece bir ayette cinsiyat ayrımı yapılır. bu ayet bir borç ayetidir. "Ey İnananlar! Birbirinize belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. İçinizden bir katip doğru olarak yazsın; katip onu Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın, Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan bir şey eksiltmesin. Eğer borçlu, aptal veya aciz, ya da yazdıramıyacak durumda ise, velisi, doğru olarak yazdırsın. Erkeklerinizden iki şahid tutun; eğer iki erkek bulunmazsa, şahidlerden razı olacağınız bir erkek, biri unuttuğunda diğeri ona hatırlatacak iki kadın olabilir............." görüldüğü gibi bir borç ayeti ve bir erkeğe iki kadın şahit olması gerekir diye bir durum yok. unuttuğu takdirde hatırlatması, yardımcı olması için bir kadın şahit daha olması belirtilmiş. kadın illa unutur ve yanlış hatırlar diye bir ibare de yoktur. "unutursa" denmektedir. bunun sebebi de toplamlarda kadınların ticaretle ve parayla fazla ilgilenmedikleri ve bu konuya vakıf olmadıklarıdır. bu yüzden iş konularında hatırlatmaya ihtiyaç duyabilirler ki ayrıca eğer bir kadın şahitin hatırlatmaya ihtiyacı yoksa, unutmamışsa diğer şahite de gerek yoktur. ve yine şahitlikler eşittir. bu ayetten kadının cins yönünden alçak olduğu ibaresi nasıl çıkartılabilir? ayrıca kadınları ilgilendiren durumlarda erkeğe ihtiyaç duyulmaksızın sadece kadınların şahitlikleri geçerli görülmüştür. dört eş konusuna da değinelim... islamiyet dört evliliği bir farz gibi emretmez. aksine Kuran erkeğe tek eşle evliliği tavsiye etmektedir. dört eşle evliliğin tavsiye edildiği tek bir ayet yoktur. bu konuda şahitlik konusu gibi çarptırılmaktadır. sanki her erkek keyfi olarak dört kadınla evlenebilir gibi aktarılmaktadır. birden fazla kadınla evlilik zaruri durumlarda ancak meşru kılınmıştır. eğer kadın evlenirken kocasına "benden başkasıyla evlenmeni istemiyorum" der ve erkek de bunu kabul ederse, bir başka kadınla evlenemez. belirttiğimiz gibi dört kadınla evlilik bazı şartlara bağlıdır. * mesela bir savaş durumunda erkeklerin çoğu savaşa gittiğinden sayılarında azalma olmuşsa, ülkede kadınlar çok fazla erkekler de çok azsa. şimdi bu durumda her erkek bir kadınla evlense, sayısı fazla olan diğer kadınlar ne yapacak. zina ya da fuhuş mu? 1. dünya savaşından sonra almanya ve fransa da olduğu gibi (medeni kanun buna bir çare bulamamıştır) * hanımından izin alması *eşlerin geçimini sağlayabilme * eşler arasında kesin bir adaletle davranma bu şartlardan en az birinin olması ve ilk hanımın izin vermesi gerekir. yoksa ikinci eş kesinlikle yasaktır. bu şartlar vuku bulmadıkça zaten çok eşlilik yapılamaz. aslında derine inildiğinde, bu kuralın kadınları koruyan bir yönü olduğu da anlaşılacaktır. zira avrupa toplumlarına bir bakalım (türkiyede de yaygınlaşmakta olan bir durum) erkeğin bir evliliği var. tabi bu görünen, resmiyetteki yüzü. ama gayrı meşru birçok ilişkisi olan insanlar var. şimdi bu kadınların toplumda düştükleri durum, evli olduğu kadının aldatılması durumu, çocukların hele hele gayrı meşru ilişkilerden olan çocukların toplumda düşecekleri durum... eşinin dışındaki kadının hiçbir resmi hakkı yok. çocuklarının (babaları kabul etmedikçe -ki örnekleri çok fazla-) soyadları yok, miras hakları yok.. böyle bir durum mu daha iyi?? maalesef günümüz medeni insanları islamiyetin bu kuralını gericilik, yobazlık olarak nitelendiriken, metres hayatını pekala kabullenebiliyorlar. İSLAMİYET TEK EŞ TAVSİYE EDER. ANCAK ŞARTLAR DEĞİŞİRSE İKİNCİ EŞE İZİN VERİR. bu da hem kadını hem gayrı meşru doğma durumu olan çocukları hem de aile hayatını korumak içindir... selametle....
  23. ALLAHı görmek isteyen bir yaprağın kıpırdamasında dahi onun tesbihlerini duyacaktır. yeter ki gönül gözü açık olsun, kalbini karartmamış olsun. ama görmek istemeye en büyük delilleri sun, hayır o yine inanmayacaktır.. Allahı görmek cennete girecek kullara nasip olabilecek kadar ulu bir haldir. Cemalullah dünya imtihanını kazanmış, Rabbinin rızasına mazhar olmuş kulların hediyesidir. Allahı görmediğiniz için inanmıyorsunuz. görebilseydiniz zaten hepiniz inanırdınız. o zaman ne kıymeti kalır kardeşim. marifet olan görmeden de inanabilmek te, görmeden de sevebilmekte. şimdi ben sizin aklınızı görmüyorum, duyu organlarımla da algılayamıyorum diye inanmıyorum desem mantıklı olur mu? herşey görmek ya da duymak değil kardeşlerim. önemli olan hissedebilmek. gönül gözünüzün hiç kapanmaması temennisiyle... selametle...
  24. elbette mavi olmayan gökyüzü. olaya sizin belirttiğiniz cihetten de bakılabilir. ama belirttiğimiz gibi istisnai durumlar mevcut. "fitne katlden daha tehlikelidir." hükmü de dikkate alınacak olursa bastırılamayan bir şehzade ayaklanması devleti yıkılmaya kadar götürebilirdi. Osmanlının amacı belirttiğimiz gibi ne toprak kaygısı ne de şan, şöhret, ündür. Devletin tek politikası tüm müslümanları bir islam birliği altında toplayabilmek, bir müslüman birliği oluşturabilmekti. Beyazıd, Fatih Sultan Mehmet dönemindeki şehzade sorunları, bastırılmasaydı devlet büyük yaralar alır ve hatta belki İstanbul bile fethedilmeyebilirdi. ve Osmanlı devleti de bugün adından gururla söz ettiğimiz bir cihan imparatorluğu olamaz, şehzadeler arasında paylaştırılmış bir devlet olarak tarih sahnesinde kendine yer bulurdu. bir de bu açıdan düşünelim.
  25. neden böyle beyhude bir çaba içine giriyorsunuz kardeşim... inanılacak bir tarafı olmadığını gösterseniz ne olur, göstermeseniz ne olur. çok şükür biz inanıyoruz, bundan şüphe dahi etmiyoruz. Hz. Alinin çok manidar bir kıssası var. bir dinsiz ona gelip "Ya Ali, bu kadar ibadet ediyorsunuz, inanıyorsunuz. ya inandığınız hesap günü yoksa" diyor. Hz.Ali cevap veriyor. "eğer yoksa bizim kaybedeceğimiz birşey yok, ama ya varsa???" tüm fikirlerinizi bir saniye için bir kenara bırakın. (haşa) sizin dediğiniz doğru kabul etsek bizim kaybedeceğimiz birşey yok. inançlı, doğru ve güzel bir hayat yaşamaya çalışmış biri olarak ölürüz. ama eğer ya bizim inancımız doğru ise siz napıcaksınız. bir dakika düşünün ya hesap günü varsa diye. hiç aklınızdan geçmiyor mu? hiç olabileceğini düşünmüyor musunuz? işte ben buna üzülüyorum. "dünyada siz bizi unuttunuz, bugün de biz sizi unutacağız" ayetine muhatap kalınca, duyacağınız pişmanlık için çok geç olacak. değer mi yani. Allah sadece korkulacak bir ilah değildir. bunu görebilseniz. inanan için, tevbe eden için rahmetini görebilseniz. biz bu rahmet umudu ile yaşıyoruz ve bu umutla da öleceğiz. insan nasıl dünyada amaçsız yaşadığını düşünebilir. hiç birşey sebepsiz değilken, hiçbir şey tesadüf değilken, insan boşuna mı yaratıldı. hala nefes alıyorken, hala yaşıyorken ve hala zaman varken imanın güzelliğini, Rabbim demenin hazzını, secdenin lezzetini keşke sizler de tadabilseniz. bunu ne kadar isterdim bilemezsiniz.. ama neticede herkesin kendi seçimidir. ısrar ediyorsanız eğer saygı duymaktan ve dua etmekten başka yapabilecek birşey kalmıyor bize. dualarımızdasınız....

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.