mavi_sardunya tarafından postalanan herşey
-
:))))
mavi_sardunya şurada cevap verdi: mavi_sardunya başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımHOŞ BULDUM TEŞEKKÜR EDERİM karçiçeği_m
-
Hafıza Canlandırma Egzersizleri :)
Hayatınızın normal akışını aksatmadan yapabileceğiniz 10 egzersiz ; 1.Yatağın tersinden kalkın Evet yanlış okumadınız yatağın tersinden kalkın yani normal hayatınızda yatkın olduğunuz alıştığınız davranışlarınızı değiştirin.Mesela sağ elinizle yazıyorsanız sol elinizle yazma çalışması yapın ya da telefonun tuşlarını diğer elinizin parmaklarıyla tuşlayın.Bu sayede beyninizin kullanmadığınız bölümlerini kullanmış olacaksınız. 2.Çocukluğunuzu yaşayın Bilirsiniz çocuklar sürekli çevrelerini keşfetmeye çalışırlar.Duyu organları devamlı çevredeki olup biteni algılamaya çalışır.Siz de çocukluğunuzda bıraktığınız bu alışkanlığınıza geri dönün.Duyularınızı yeniden dinamik bir şekilde kullanmanın hafızanızı güçlendirdiğini göreceksiniz. 3.Harflerle saklambaç Bir yazıyı sakin bir ortamda karşınıza alın.Yazıyı baştan sona gözünüzle tararken ne yazıldığına dikkat etmeksizin örneğin çift yazılmış harfleri bulun.ÖRN;BAKKAL,UMMAN..bir kalemle altlarını çizebilirsiniz.Sonra aynı kelime içinde tekrarlanan harfleri bulun..nalan,madam,.vb Konsantrasyon gücünüzün geliştiğini ve hafızanıza olumlu etkisini kısa sürede fark edeceksiniz. 4.Kendini sorgulama Kendinize sürekli yakın ve uzak geçmişle ilgili soru sorun. 5.Garip hareketler Asker yürüyüşü gibi yerinizde sayın.Sol bacağınızı her kaldırdığınızda önce sağ elinizle sağ dizinize sonrada sol elinizle sol dizinize dokunun.Bacağınızı indirirken de kolunuzu baş hizasına kadar kaldırın.Bu hareketi günde birkaç kez tekrarlayın.Hem kan dolaşımınız hızlanır hem de koordinasyon ve hatırlama yeteneğiniz artar. Böyle çaprazlama hareketlerle beynin her iki lobu da eş zamanlı kullanılmış olur. 6.Hayali resim Burnunuzun ucunda bir fırça olduğunu hayal edin..Bununla havaya en sevdiğiniz renkte yatay bir sekiz çizin. Bu hareketi gevşek ve dengeli yapın.Kendinizi bir ressam yerine koyun.Bu çizim hareketleri yorgun zihnizi canlandıracaktır. 7.Kelime oyunu Çevrenizde bulunan arabaların plakalarına bakın ve plakalarda bulunan harflerden kelimeler ,cümleler oluşturun. 8.Semboller Daha çok alışverişte alınacakların listesini unutmamak için kullanabilirsiniz.Bir kağıt ve kalem alın.Kağıdın üzerine çeşitli resimler çizin (mum,kuğu,üç kollu kaktüs,dört yapraklı yonca..gibi)Her resim bir sayıyı sembolize edecek şekilde numaralara yerleştirin.Ardından sayıları sembollere göre ezberleyin. mum_1 kuğu_2 üç kollu kaktüs_3 . . . Bu sıralamaya hakim olduğunuzda,sembollere aklınızda tutmanız gereken bir listeyi yükleyebilirsiniz. Örneğin mumun süt şişesi üstünde durduğunu hayal ederseniz ilk sırada süt alacaksınız kuğunun boynunda portakal filesi hayal ederseniz ikinci sırada portakal alacağınızı unutmazsınız. 9.Geçmişiniz Geçmişinizdeki insanları ve olayları tüm ayrıntılarıyla hatırlamaya çalışın.En yakın ilkokul arkadaşınızı hatırlarken onunla hangi oyunu oynadığınızı anne ve babasının mesleğini ,apartmanlarının rengini ve bunun gibi bilgileri hatırlamaya çalışın.Bu sayede kişilerle ilgili hafızanız güçlenecek. 10.Hipnoz Stresin hafızanızın en büyük düşmanı olduğunu asla unutmayın.Ve kendinizi stresli anlarınızda telkin etmeyi ,kulağınıza güzel şeyler fısıldamayı unutmayın.
-
ANKSİYETE VE TEDAVİSİ
Ne oranda görülmektedir? Toplumda görülme oranı %3 olup, hayat boyu rastlanabilme oranı % 5 civarında saptanabilmiştir. Tüm kaygı bozuklukluklarının %12 sini oluşturduğu belirlenmiştir Kimlerde daha çok görülmektedir ? Kadınlarda erkeklere göre 2 kat daha yaygın görülmektedir. Vakaların yarısından çoğu çocukluk ve erişkinliğe geçiş döneminde başlamaktadır ancak yirmili yaslardan sonra da başlayabilmektedir. Yaslılıkta en çok görülen kaygı bozukluğudur ( yaşlılıkta görülen kaygı bozukluklarının % 60’ini oluşturur). Nasıl bir kişilik yapısına sahiptirler ? Çekingen ve bağımlı bir yapıları olup, kendilerine güvenleri azdır. Çoğu vakada toplusal ili?kilerinde arka planda durmak yeğleyip, aşırı kırılgan, utangaç, eleştiriye çok duyarlı, çabuk yıkılan kişiler oldukları görülmüştür Hastalıkta rolü olabileceği düşünülen ortak ailesel ,gelişimsel özellikler Annenin sureciden gerilim ve kaygısının önemli olduğu düşünülmektedir. Ana-babanın çocuğu aşırı derecede koruyup, kollaması seklinde bir ortamın rolü olabildiği gibi bunun tam tersi çocuğun bakımının ihmal edilmesi ve ilgi gösterilmemesi de etken olabilmektedir. Hastalarımızın çocukluklarında yüksek bir oranda anne baba ayrılığı (ya da vefatı) olduğu belirlenmiştir. Fırtınalı bir çocukluk donemi geçirmişlerdir. Kalıtımın rolü var midir ? Hastalığın birinci derece akrabalarda görülme oranı, normallere kıyasla 5 kat daha yüksek bulunmuştur. Stresli olayların hastalığa etkileri Yapılan bir çalışmaya göre hastaların % 30’unda, hastalığın stresli bir olayla başladığı belirlenmiştir. Hastalığın stresli olaylarla alevlenebilecegi unutulmamalıdır Tedavi En az 1 yıl sure ile ilaç tedavisi yanında , kişinin beklentileri, düşünüş biçimini değiştirme, gevşeme eğitimi, belli durumlardan kaçınma gelişmiş ise kaygıya yol açan etkenlerle yüzleştirme gibi yaklaşımların olduğu bilişsel tedavi uygulanmalıdır Yaygın anksiyete bozukluğu neden önemlidir ? Hastalık yüksek bir oranda alkol ve uyuşturucu madde kullanımı ile gitmektedir. Kişiler başlangıçta kaygılarını azaltmak için bu maddeleri kullanmakta, ancak sonra bunlar hastalığın gidisini daha kotu bir şekilde etkilemektedir. Başka ruhsal hastalıklarla birlikte bulunma oranı yüksektir (saplantı-zorlantı bozukluğu, depresyon,sosyal fobi,panik bozukluk gibi). Bu hastalıklara ilerleyen dönemlerde dönüşebilme olasılığı bulunmaktadır. Stresle bağlantılı başka hastalıklar (gastrit, irritabl kolon, gerilim tipi bas ağrıları gibi) da buhastalığa eslik edebilmektedir. Kişinin endişeleri nedeniyle çevresindekileri kısıtlaması sonrasında ailesel ve mesleki sorunlar oluşabilmekte ,kişi sosyal ortamlardan uzaklaşabilmekte ve ayrılıklar,boşanmalar ,erişkin-çocuk uyuşmazlıkları oluşabilmektedir. İntihar riski her zaman akılda tutulmalıdır. Bu depresyon gelişimi ile ilgili olabileceği gibi, çıkabilecek ailesel sorunlar nedeniyle ve kişinin kendini güçsüz ve çaresiz hissetmesi ile ilgili olabilmektedir.
-
KAYGI BOZUKLUKLARI
Sosyal Fobi Sosyal Fobi; sosyal ortamlarda diğerleri tarafından incelendiği, eleştirilme yada küçük düşme korkusunun yaşanmasıdır. Sosyal fobi iki farklı şekilde görülür. Genel Sosyal Fobi: Korkular hemen her durum için geçerlidir. Özel Sosyal Fobi: Yalnızca özel bazı durumlar için geçerlidir. (Başkalarının önünde konuşmamak yemek yiyememek gibi.) Kişi bu korkusunu yaşamamak, kaçınmak için bu tür sosyal ortamlara girmekten kaçınır. Kaçınma sonucu olarak; kişinin sosyal mesleki yada aile yaşamı etkilenir. Sosyal fobisi olanlar genelde aşağıdaki durumlarda sosyal fobi belirtilerini yoğun olarak yaşarlar. Topluluk önünde konuşmak. Bir işle uğraşırken seyredilmek. Başkalarının önünde yemek yemek-içmek. Otorite konumundaki kişilerle temas etmek. Misafir kabul etmek Başkaları ile tartışmak Toplulukta telefonla konuşmak. Tanımadığı kişilerin gözlerinin içine bakmak, Ilgi odağı olmak. Başkalarının önünde yazı yazmak. Bu durumlardan birine maruz kalan Sosyal Fobisi olanlar şu belirtileri göstermektedir: Çarpıntı Titreme Terleme Kaslarda gerginlik Midede rahatsızlık hissi Göğüste sıkıntı hissi Sıcak yada soğuk basması Başta ağırlık hissi-Baş ağrısı Bu durumda kişi zaman içerisinde bu belirtilerle yaşamaya alışabilir. Ancak belirtiler hayatının değişik alanlarını kısıtlamaya başlar ve bu durumda bir profesyonelden yardım alması zorunlu olur. Sosyal fobikler yeni bir ortama girmekte, sosyal ilişkiler geliştirmede zorlanırlar. Çünkü temelde bir güven eksikliği vardır. Kişi kendini pek çok konuda yetersiz hisseder, kendisini savunamaz, sürekli suçlar, eleştirir. Başkalarıyla konuşmak, rekabet etmek veya tartışmayı gerektiren ortamlardan kaçar. Bunun sebebi ise herkesin kendisinden DAHA IYI olduğu korkusudur. Sosyal fobik insanların içlerinde sanki dış dünyadan herkesin kendisini izlediği ve değerlendirdiği inanışı vardır. Tedirginliklerinin nedeni budur. Sosyal fobiklerin büyük çoğunluğu bu belirtileri 10 yaşın altında iken verirler. Sosyal fobiklerin %90’dan fazlası 20 yaşın altındadır. Sosyal fobinin başlama yaşının erken olması ciddi sorunlar doğurur. Okul başarısı etkilenir. Bazıları okulu bırakmak zorunda kalır. Sosyal fobi çocukluk döneminde ebeveynlerle nasıl ilişki kurulduğu ile çok ilgilidir ve yıllar geçtikçe toplumsal hayata girdikçe kişinin fobisi gelişir. Çocukluk döneminin 1-3 yaşları arası "özerklik evresi " olarak bilinir. Bu evre çocuğun anne bağımlılığından uzaklaşıp kendi ayakları üzerinde durabildiğinde başlar. Bu dönemde çocuklar bağımsızlık gereksinimi duyarlar ve bu ihtiyacın karşılanabilmesi için de bağımsız olmak isterler. Eğer bu dönemde sürekli cezalandırılır, aşırı korunur ya da anneye bağımlı biçimde yetiştirilirse çocuk bu baskı sonucu oluşan ezikliğin kızgınlığını ve utancını yaşamaya başlar. Utanç duygusu kişiye yerleştikten sonra artık yaptığı seçimlerin doğruluğu konusunda suçluluğa kapılır ve haklarını savunamaz. Utangaç çocuklardaki suçluluk duygusu, çocuğun hareketlerini kısıtlar. Çevresinde huzursuzluk doğuracağı ve cezalandırılacağı endişesiyle sadece kendisine verilenlerle yetinir. Yeni bir işe girişmekte ve başlamakta zorluk çeker. Yeteneklerini geliştirmekten, hakkı olan şeyleri istemekten kaçınır. Böyle bir çocukluk yaşayan kişinin girişimcilik ya da bağımsızlık duygusunun geliştiği söylenemez. Bu koşullarda büyüyen çocuklar büyük ihtimalle pasif, çekingen ve utangaç yetişkinler olurlar. SOSYAL FOBİNİN TEDAVİSİ İlaçla Tedavisi: Sosyal fobi iyi tanımlanmış bir durumdur ve tedaviye iyi yanıt verir. İlaç tedavisinde genellikle depresyonda da kullanılan antidepressanlar kullanılır. En az 6 aylık tedavi önerilir. Ancak bu devrede ilaç kesildiğinde kendiliğinden tekrarlar görülebilir. Daha uzun süreli kullanım önerilir. Hastaların en sık yaptığı yanlış: sıkıntılar hafiflediğinde ilaç kullanımını aksatmalarıdır. Bu yüzden hastalık belirtileri tekrar ortaya çıktığı için hastalık müzmin (kronik) bir hal almaktadır ve kişinin tedavi olamayacağı gibi yanlış bir kanıya saplamasına neden olmaktadır. Psikolojik Tedavi: Sosyal fobide psikoterapi uygulamanın gerekçesi hastaların negatif yoldaki inançları ile (sosyal ortamlarda başarısızlığın kaçınılmaz olduğu gibi ) yüzleşmelerini sağlamaktır. Sosyal fobinin temelinde bu tür inanların yer aldığı düşünülmektedir. Hipnozda sosyal fobide psikoterapiye yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Hastanın sosyal ortamlara uyumu için ve sıkıntı duygusunu yenmesi için oldukça yararlı bir yöntemdir. Tek başına yada ilaçla birlikte yapılan psikoterapi sosyal fobide oldukça faydalı neticeler verir.
-
KAYGI BOZUKLUKLARI
PANİK ATAK Panik Bozukluğu Nasıl Bir Hastalıktır? Panik bozukluğu psikiyatristler tarafından iyi bilinen ve çok sık görülen bir rahatsızlıktır. Öyle ki, toplum içinde herhangi 100 kişinin yaklaşık 3-4’ ü bu hastalığı ya daha önce geçirmiştir ya da halen bu hastalığı yaşamaktadır. Her yaşta başlayabilmekle birlikte en sık 20-35 yaşları arasında başlar. Kadınlarda, erkeklere göre 2-3 kat fazla görülür. PANİK ATAK TÜRLERİ 1-Beklenmedik Ataklar: Nedensiz, birden ortaya çıkan nöbetler, Panik Bozuklukta bu tür ataklar vardır. 2-Duruma bağlı olanlar: Korkulan bir kedi, köpek veya başka bir nesneyle yada bir durum karşılığında ortaya çıkar. 3-Durumsal yatkınlık gösterilen panik ataklar: Genellikle destekleyici bir etken vardır, ama her zaman panik oluşmaz, örneğin araba kullanırken panik atak oluşmaktadır, bazen araba kullandıktan sonra atak geçirmektedir... Panik Atağın 13 bedensel bilişsel belirtisi vardır. Bunlardan 4 tanesinin olması nöbet için yeterlidir çoğunlukla 7-10 arası belirti yaşanmaktadır. Nöbet hızlı başlangıçlıdır, 10 dakikada zirveye çıkar. Bazen yarım-veya bir saat sürebilir. Panik Atağının Belirtileri Nelerdir? Göğüs ağrısı yada göğüste sıkışma Çarpıntı, kalbin kuvvetli yada hızlı vurması Terleme Nefes darlığı yada boğulur gibi olma Soluğun kesilmesi Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecek yada bayılacak gibi olma Uyuşma yada karıncalanma Üşüme, ürperme yada ateş basması Bulantı yada karın ağrısı Titreme yada sarsılma Kendini yada çevresindekileri değişmiş, tuhaf ve farklı hissetme Kontrolünü kaybetme yada çıldırma korkusu Ölüm korkusu Bir panik atağında bu belirtilerden en az 4 yada daha fazlası bulunur. Dörtten daha az belirtinin görüldüğü ataklara ise kısıtlı panik atağı adı verilir. PANİK BOZUKLUKTA SOSYAL-DEMOGRAFİK ÖZELLİKLER: -Panik Bozukluğu her yaşta başlayabilir. -En sık 20-30 yaş arasında başlar, yaş ilerledikçe başlama oranı düşer. -Etnik, kültürel farklılıklar çok önemli bulunmamıştır. -Şehir yaşamında, kırsal bölgelere göre daha sık görülmektedir. -Ekonomik durumla bağlantısı bulunamamıştır. -Eğitim düzeyiyle panik bozukluğu arasında direkt bir ilişki saptanmamıştır. -Evli insanlarda, dul yada boşanmış insanlara göre daha az görülmektedir, (bir çalışmada boşanmış yada dullarda 5 kat daha fazladır.) PANİK ATAĞIN GELMEMESİ İÇİN GELİŞTİRİLEN DAVRANIŞLAR PANİK BOZUKLUKLU HASTALARIN DÜŞÜNCE VE DAVRANIŞ ÖZELLİKLERİ: Panik Bozukluğu olan hastalar, yaşadıkları panik ataklar nedeniyle zamanla yaşamlarında bazı değişiklikler yaparlar. Çok şiddetli ölüm korkusu veya kontrolünü yitirme duygusu yaşadıklarından düşünce davranışların da aşırılıklar abartılar, korkular, dikkati çeker, fakat bütün bunlar hastanın elinde ve iradesinde değildir. Yapılan panik tedavisiyle bütün belirtiler ortadan kalkar... Örnekler: "Her an bana bir şey olabilir, düşüp bayılırım" korkusuyla aşağıdaki davranışlar geliştirilir: Yanında su taşıma, Sürekli kalbini ve nabzını dinleme ve tutma, Tansiyon aletiyle dolaşma, sürekli tansiyonunu ölçme ve ölçtürme, Yakınlarının adreslerini, telefonlarını özel bir şekilde yanında taşıma, Panik krizi yaşanır endişesiyle cinsel ilişkiden kaçma, sportif aktiviteleri bırakma, Sürekli yanında birilerinin bulunmasını isteme, yalnız kalamama, sokağa çıkamama, kalabalık, kapalı yerlere girememe, toplu taşıma vasıtalarına binememe... Bulunduğu muhitten uzağı gidememe, Tatile seyahate çıkamama, Birçok sağlık sigortasına üye olup, kartları yanında taşıma, Bir yere gideceği zaman sağlık kuruluşlarının olduğu güzargahlar dan gitme, Sık sık, acil ünitelerine başvurup kalp grafikleri (EKG) çektirme, Check-Up,lar Yaptırma, Berbere diş hekimine gidememe, Boğazını sıkan bir şey giyememe, Sütyen takmaktan sıkıntı duyma, Camiye gidememe, veya en arka safta namaz kılma, Cenaze arabası, ambulans, itfaiye aracı görünce hastanelere gidince fenalaşma hissi, Uykuda panikle ölürüm diye uyumama ve uykusunu kaçırma, Tansiyon yükselecek, kalp krizi geçirilecek veya felç kalınacak korkusu ile aşırı rejim-diyet uygulaması (bazı panik krizlerinde tansiyon ciddi bir şekilde yükselmekte ve yapılan kan tahlillerinde kolesterolda yüksek çıkmaktadır.), Tv'lerdeki, basındaki intihar, cinayet, felaket haberlerinden aşırı etkilenme, onlar gibi olma korkusu, Otomobilde panik yaşarım korkusu ile, otomobiline binememe, otomobilini satma, Uçağa, vapura binememe, Tek başına banyo yapamama, tuvalete gidememe, kapıda birisini bekletme, Bayılırım, ölürüm diye aylarca banyo yapamama, Panik krizi geçtikten sonra, aşırı yorgunluk, keyifsizlik halinin ortaya çıkması. Tünellerden, köprülerden geçememe, yüksek yerlere çıkamama. Kendisini aşağı atma korkusu, Panik anında bayılırım korkusuyla organlarını ve cildini belli etmeyecek giysi giymek. Değerli takı takmamak, Panik sürecinde tuvalete gitme isteği, Daha fazla güvenebileceği birilerinin yanına taşınma (aileden biri, doktoru ya da hastanelere yakın...) Kriz süresince bildiği bütün duaları okumak, Uyumadan önce dua etmek. Birgün panikle ölebilirim diye yakınlarına ve sevdiklerine servetini dağıtma ve vasiyet yazma. Her gömleğinin, ceketinin cebine kriz anında kullanılmak üzere ilaç koyma, Issız ve şehirden uzak yerlere gidememe PANİK BOZUKLUKTA TEDAVİ Panik atak kesinlikle kontrol altına alınabilir. Tedavide Temel ilkeler şunlardır: 1-Panik atakları ortadan kaldırmak 2-Sürekli atak yaşayacağım diye bunaltı, kaygı yaşamayı önlemek. 3-Panik atak korkusuyla yapılmayan davranışların yapılır hale gelmesi (tek başına yola çıkabilmek, kapalı mekanlara girebilmek, yalnız kalabilmek gibi... ) 4-Panikle birlikte görülebilen diğer bedensel ve psikolojik sorunları gidermek 5-Zamanla paniği önemsemeyecek ve unutacak seviyeye gelmek 6-Panikten dolayı bozulan aile, iş-sosyal yaşamın eskisi gibi normalleşmesi. 7-Hiçbir panik belirtisi ve davranışı olmadığı halde tedaviye bir süre daha devam ettirmek. Hasta-hekim arasında çok iyi bir iletişim olmalıdır. Hasta hekimine her an ulaşmalıdır. Tedavide kullanılan ana ilaçlar antidepresanlardır. Yardımcı olarak; sakinleştiriciler, yatıştırıcılar, bedensel belirtileri önleyen ilaçlar kullanılır. Antidepresanların bir kısmı eski kuşak ilaçlardır. (Anafranil, tofranil, ludiomil, insidon, laroxyl, tolvon... gibi ) Yeni kuşak, ilaçlar (efexör, seroxat, cipram, remeron, prozac, lustral, serzone, faverin, gibi.. ) Bu ilaçların bir kısmı paniği tedavi eder. Hekimin yaptığı muayene ve tecrübesi sonuca en uygun ilaç seçilir. Bir ilaç her hasta da aynı sonucu vermeyebilir. İlaçların bir kısmı (eski kuşak) başlangıçta belirtileri arttırabilir, ağız kuruluğu, sıcaklık hissi, terleme, kiloartışı , kabızlık, cinsel problemler yapabilir. Yeni kuşakta bulantı, titreme, cinsel problemler, kilo artışı gibi yan etkileri olabilir. Bunlar kalıcı değildir. Bir süre sonra azalabilirler. Panik bozuklukta ilaç tedavisinin en aşağı bir buçuk yıl olması gerekir. -Hekim önerisi dışında kesinlikle ilaç almamak gerekir. -Panik belirtileri düzelir düzelmez ilaçları ne azaltmak nede kesmek gerekir. Yoksa kısa sürede tekrarlar. -Yardımcı ilaçlar yeşil reçeteye tabi olanlar (Xanax, diazem, nervium benzeri ilaçlar.) Ve bazı kalp-tansiyon ve mide ilaçlarıdır. Bunların kısa süreli kullanılması gerekir. -Başka hastalıklarınız nedeniyle ilaç alacaksanız doktorunuza danışın. -ilaçlar zamanla iştahınızı arttırır. Özellikle -tatlıya- karşı dayanılmaz istek olur. Bunun için tedbir alın bol su için, meyve ağırlıklı beslenin. İlaç tedavisi dışında -bilişsel, davranışsal, terapi'nin panikte iyi sonuç verdiği bilinmektedir. Burada kişinin bedensel belirtileri algılama ve onlara "kötü anlamlar yükleme" olayı anlatılır. Düşünce, beden ve belirtilerin ilişkisi; belirtilerini-düşünceyi nasıl etkilediği konuşulur. Yani önce hastalığın nasıl oluştuğu, belirtilerinin anlamını ne olduğu ve nelere yol açamayacağı anlatılır. Daha sonra kaçınma davranışlarının nasıl yok edileceğini geçilir. Bunları mutlaka bir terapistle birlikte yürütmek gerekir. !! Terapiye istekli ve azimli olduktan sonra bir ayla üç ay arasında epey yol alınır. -Paniğin süresi ne kadar olursa olsun, tedavi edilebilir. Doktorunuz önermedikçe korkularınız ile baş etmek için kalp, tansiyon, çarpıntı ilacı, vitamin, sakinleştirici ilaç ya da alkol kullanmayınız yada gerekir diye yanınızda taşımayınız. Sadece doktorunuzun önerdiği ilaç ya da ilaçları kullanınız. İlacınızı doktorunuzun söylediği şekilde ve dozda kullanınız, o gün iyi ya da kötü oluşunuza göre dozu azaltıp arttırmayınız. Tamamen iyileşseniz bile doktorunuza danışmadan tedavinizi kesmeyiniz.
-
KADIN CİNSEL SAĞLIĞI
Vajiismus Sorunu / Güncel yaklaşım ve tedavisi Vajinismus : Vajinismus cinsel ilişkiye girmeye müsaade etmeyecek şekilde vajinal kasların dış 1/3 ünde gözlenen istem dışı oluşan şiddetli kasılmalarla kendini gösteren bir rahatsızlıktır.Vajinismusta oluşan kasılmalar o derece şiddetli olabilir ki genellikle ilişkiyi imkansız hale getirmektedir. Vajinismus gibi ağrılı cinsel ilişkiye neden olan rahatsızlıklarda öncelikle temel kural jinekolojik muayene yapılarak ilişkinin oluşumuna engel olan organik bir bozukluğun olup olmadığının kesin olarak belirlenmesidir. Bu tür rahatsızlıklarda belirgin bir fiziksel patoloji tespit edildiğinde etkene yönelik cerrahi uygulamalara nadiren gerek duyulabilinmektedir. Ancak yanlış bir kanı olarak genellikle eski bir yöntem olarak uygulanan hymenotomi adı verilen kızlık zarının kesilerek açılması konunun yeterince anlaşılamamasından kaynaklanmakta idi. Bu gün ise bu yöntemin sorunun çözümünde hiçbir değerinin olmadığı bilinmektedir. -------------------------------------------------------------------------------- Soruna neden olan etkenler çoğunlukla genç kızlık yıllarından itibaren cinsellik ve kızlık zarı hakkında bilinç altına yerleşmiş yanlış bilgiler, cinsel eğitim eksikliği, yaşanmış kötü cinsel tecrübeler , toplumsal baskılar gibi oldukça geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Hasta ve eş için oldukça sıkıntılı bir durum olan vajinismus vakalarında rahatsızlık, eşin duyarlı ve paylaşımcı yaklaşımı ile aile içerisinde yıllarca saklı kalabilmekte ve çiftin bir süre sonra cinselliğe duyarsızlaşmasına yönelerek cinsel soğukluk ve duyarsızlık çıkmazına doğru. İlerleyen komplike problemlere de zemin hazırlamaktadır. Vajinismus sorununa sahip çiftlerde tedavi için yönelim, çoğu zaman artık aileye yeni bir bireyin eklenmesi gerektiği dönemlerde artmaktadır. Genellikle hanımlar bu olayın yakın arkadaş ve aileleri tarafından duyulmaması için büyük bir çaba içerisinde girmektedirler. Yaşanan tüm bu kısır döngüler tedavi ile rahatsızlığın çözüm sürecinde gecikmelere neden olabilmektedir. Vajinismus tedavisi zor bir rahatsızlık mıdır? Kesinlikle hayır, bu gün artık bu sorun hakkında doktorlarımızda yeterli bilgi ve deneyim kazanmaktadırlar. Uygun tedavi yöntemleri ve çalışmalarla artık sorunun çözümü oldukça kolay ve başarı şansı bir o kadar yüksektir.Yeter ki uygun metodlar ve doğru ekip çalışması yapılsın.Tedavide başarıyı arttıran esas unsur, bu tür hastalıkların tedavi basamaklarında olmazsa olmaz kuralı olan jinekolog-psikolog ikilisinin ortak çalışmasında yatmaktadır. -------------------------------------------------------------------------------- Vajinismus sorunu erkekte de problemlere neden olabilir mi? Sorunun tedavisi süreci uzadıkça erkekte kendine güvensizlik, cinsellikten soğuma, ereksiyon problemleri gibi ciddi sorunlarla karşı karşıya kalma riski de doğabilmektedir. Ayrıca cinsellik gibi insan fizyolojsi ve aile içi bağlarda önemli bir role sahip doğal bir sürecin yaşanamaması psikolojik sorunlarla beraber aile içi sosyal sorunlara da neden olabilmektedir. Tedavide değişik tedavi yöntemleri var mıdır. ? Tedavinin belli bir süreci vardır ve uygun metodlar uygulandığı sürece başarı hemen hemen kesindir. Ana temadan uzaklaşarak ve kestirme yollara sapılarak yanlış uygulamalara yer verilmediği sürece başarının yakalanması ve tedavi sonrası kalıcı iyileşme sağlanmasını mucizevi bir sonuç olarak görmemekteyiz
-
KADIN CİNSEL SAĞLIĞI
Ağrılı Cinsel İlişki - Disparoni Cinsel ilişki esnasında ağrı ortaya çıkması disparoni adını alır. Ağrının nedeni organik bir rahatsızlık olabileceği gibi, psikolojik de olabilir. Bunun ayrımı ise komple bir jinekolojik muayene ile yapılır. Disparoni eğer ilk cinsel ilişki deneyiminden beri varsa birincil, sonradan ortaya çıkmışsa ikincil adını alır. Bu ayrım muhtemel nedenlerin ortaya konması açısından önemlidir. Yüzeyel disparoni ****** girişinde, derin disparoni ise penisin girmesiyle birlikte vajinanın derinlerinde ortaya çıkan ağrıdır ve bu ayrım da tanı açısından önemlidir. Derin disparonide ağrı alt karın bölgesinde yaygın olarak hissedilir. Kadınların yaklaşık %15'i hayatlarının bir döneminde böyle bir ağrıyla karşı karşıya kalırlar. Ancak %1-2'sinde ise ağrı tedavi gerektirecek kadar şiddetlidir. Bazı kadınlar bu ağrıyı daha çok genital bölgede basınç, yırtılma veya yanma hissi olarak tarif ederler. Neden olur? Disparoni nedenleri incelenirken aşağıdan yukarı doğru (****** girişinden iç genital organlara doğru) bir ayrım yapmak konunun daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacaktır. ****** girişine bağlı nedenler: yüzeyel disparoni nedenidirler. Kızlık zarıyla ilgili sorunlar: Kızlık zarının yapısal olarak sert olması Menopoza bağlı atrofi: Menopoz döneminde dokular esnekliklerini yitirdiklerinden cinsel ilişki tahrişe ve ağrıya neden olabilir. Yeterince hazır olunmadan ilişkide bulunma ve buna bağlı tahriş Epizyotomi nedbeleri: özellikle zor doğumlardan sonra fazla sayıda dikiş gerektiğinde ve/veya epizyotomi iyileşmesi esnasında enfeksiyon meydana geldiğinde dikiş yerleri sıklıkla nedbe bırakarak iyileşir ve bu nedbeler ilişkide ağrı duyulmasına neden olur. Enfeksiyonlar: Herpes Simpleks enfeksiyonları (genital uçuk) hem ilişkide hem de ilişki olmayan döneminde ağrı yapar. Vajinaya bağlı nedenler: Enfeksiyonlar: vajinit bazı durumlarda ağrıya neden olabilir. Kitle ve tümörler: vajinada kitle nadir görülür. Büyük kitleler ağrı ve beraberinde kanamaya neden olabilirler. Yeterince hazır olunmadan ilişkide bulunma ve buna bağlı tahriş Rektosel (****** arka duvarı sarkması), uterus sarkması ve sistosel (****** ön duvarı sarkması): gerilmeye bağlı ağrı nedeni olabilirler. Yabancı cisimlere karşı gelişen allerjik cevap ****** kubbesinde cerrahi veya radyoterapiye bağlı değişiklikler Doğumsal anomaliler: nadir görülürler Pelvik yapılara ait nedenler (iç genital organlara bağlı nedenler): Bu durumlarda derin disparoni ortaya çıkar. Pelvik iltihabi durumlar: pelvik enfeksiyonlar hem akut dönemde hem de iyileştikten sonraki dönemde ilişkide ağrı nedeni olabilirler. Endometriozis: endometriozis genital bölgedeki organlarda yapışıklıklara neden olan bir durumdur. Bu yapışıklıklar ilişki esnasında gerilmeye ve ağrıya neden olabilirler. Uterus habis veya selim tümörleri Pelviste enfeksiyonlara, ameliyatlara veya endometriozise bağlı gelişen yapışıklıklar Geçirilmiş pelvis kırıkları Sindirim sistemi hastalıkları: nadiren disparoni nedenidirler. Enflamatuar barsak hastalıkları (Crohn hastalığı-Divertikülit) Kabızlık Hemoroid, fistül ve fissür gibi anüs ve rektum bölgesi hastalıkları: dışkılama esnasında ve sonrasında ağrıya neden olabilecekleri gibi yakın komşuluk nedeniyle disparoni nedeni de olabilirler. İdrar yolu hastalıkları: Üretra veya mesaneye ait lezyonlar Psikolojik bozukluklar: Korku, kaygı, fobik reaksiyonlar, konversiyon reaksiyonları, partnerle uyumsuzluk, İlk ilişkinin yarattığı psikolojik travma gibi psikolojik durumlar da en önemli disparoni nedenleri arasında üst sıralarda yer alırlar. Disparoninin (Cinsel ilişki esnasında ağrı ortaya çıkması) vajinismustan (****** girişi kaslarının ilişki esnasında kasılması) ayırıcı tanısı mutlaka yapılmış olmalıdır. Tedavi öncesi incelemeler Öncelikle enfeksiyon, kitle, kanser veya kanser öncüsü lezyon açısından muayene, ultrason, vajinal kültür, papsmear, idrar kültürü gibi incelemeler yapılır. Şüpheli durumlarda vulva ve/veya vajinaya kolposkopik inceleme yapılır ve gerekirse biyopsi alınır. Derin disparonide laparoskopik inceleme sıklıkla gereklidir. Tedavi Tedavide ilk adım hastanın ve eşinin hastalığın tabiatı konusunda bilgi sahibi olmasıdır. Organik nedenler usulüne uygun olarak ilaç ve/veya cerrahi yolla tedavi edilir. Hastalığın psikolojik komponenti varsa bireysel ve/veya eşle beraber psikopterapi çok önemlidir ve ihmal edilmemelidir.
-
ÖLÜRMÜSÜN
ÖLÜM ACISI ÜÇ GÜN SÜRER BU DEVİRDE...O YÜZDEN ÖLEMEM KENDİMDEN BAŞKA KİMSE İÇİN...
-
:))))
mavi_sardunya şurada cevap verdi: mavi_sardunya başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalımsağolun arkadaşlarım... yauu kötü çıkıo fallar hep bakmıcam diom dayanamıom --
-
:))))
mavi_sardunya şurada bir başlık gönderdi: Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalımselam arkadaşlar...fallardan sonra burayı buldum...güzel bi siteymiş
-
Eski sevgili nedir?
yenisinde herşeyi bulduğunuzda yüzünüzde sadece minicik bir tebessüm yaratan "iyki"dir o...eğer o olmasaydı yeni sevgilimin değerini nasıl anlardım dır...... ama yenisi eskisini aratıyorsa....aahhbe herşeyim neden, neden bırakıp gittin sankidir...hergece gözyaşınızdır gözünüzden akan, yüreğinizi kavuran.....