Sen değil misin, kelebek, 
şu kimsesiz dağların canı, 
derin uçurumları ile 
sivri tepelerinin? 
Sen doğabilesin diye 
büyülü değneğiyle 
taş fırtınalarına, emretti bir gün 
durup susmalarını bir peri 
ve zincirlendi o dağlar birbirine 
sen uçabilesin diye. 
Portakallı karalı, 
esmer ve altın rengi, 
dağ kelebeği, yabangülü üstünde 
kat kat kanatçıkların, ya konar kalkarsın 
oynaşarak güneşle, ya da bir günışını 
üstünde çarmıha gerilmiş. 
Dağ kelebeği, 
kırların, tepelerin kelebeği, 
rengini resme dökemez kimse senin; yaşarsın 
onu ancak sen ve kanatların 
havada, güneşte, yabangülünde, 
öylesine özgür ve öyle tatlısın ki 
Juan Ramon Jimenez Fransisken lirinin tellerini 
senin için okşar usul usul...