Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

EXSTREME

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    59
  • Katılım

  • Son Ziyaret

EXSTREME - Başarıları

Yazar

Yazar (5/14)

  • İçerik Başlatan
  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. cesaret bu yaptığın nedir şimdi fikirlerini paylaşmak ve konuşmak mı yoksa tek taraflı bir feveran mı ben bir şey anlamadım bir fikrin bir düşüncen veya bilgin varsa yada iddiaların aksini somut verilerle sunabilme kapasiten varsa bunu değerlendir.Kimsenin sayın Atatürk'ü kötülemek gibi bir çabası yok en azından benim açımdan öyle bir çok arkadaşta farklı değil bu konunun esas amacı ancak Sayın Atatürk'ü daha eldeki bilgiler ışığında daha iyi tanıma olabilir bilgilerimizi sınamak olabilir.Yoksa bir insanın neye inanıp inanmadığı bir yerde şahsi problemidir.Sonuçta bunu değerlendirecek yüce Allah'tır.Naçizane niyetim tüm gerçeklerin bütün çıplaklığıyla bilinmesidir.Tabi ki gerçeklerde maalesef tek olmasına rağmen insana göre değişmekte bu dünya görüşünüz ve inancınıza yada fıtratınıza göre değişsebilmekte başka bir ifadeyle aslında siyah olan bir şeyi kimisi bembeyaz kimisi gri kimisi de flu görebiliyor ve gördüklerini doğru sanabiliyor bizim amacımız gerçeklerin arkasındaki perdeyi aralayıp ne kadar kötü olursa olsun onunla yüzleşmek burada gerçek şudur veya budur gibi bir çaba yok sen neye inanmak istersen ona inan ama önce konuşmayı ve saygı duymayı öğren Sayın Atatürk o dönemin şartları içerisinde tıpkı bir çok paşamızın olduğu gibi vatan için hizmette bulunmuştur tarih öyle diyor ama elmayla armudu karıştırma bu bambaşka bir şey bir insanın farzı misal hristiyan olması suçmudur iyi insan olmasını engellermi engellemez ancak ahirete intikal ettiğinde sadece kendisine zarar verir Mühim olan yaptıkları!!! dır icraatlarıdır onda da problem yoksa eğer sen neyin çabasına giripte fitne sokuyorsun tartışmayı beceremiyorsan neden illaki bir yorumda bulunuyorsun senin düşündüklerin ve fikrin doğru diye bir şey mi var herkes istediğini düşünebilir.Kimse sana niye böyle düşünüyorsun diye sormuyorsa sende soramazsın.
  2. Atatürk'le din üzerine bir söyleşi ABD'ye sunulan rapora göre, Atatürk 'Ateist olmadığını, Allah'a inandığını' söylüyor, Türklerin dindar olmadığını ve yüksek sesli duaların cezbine kapıldığını belirtiyor... 06 Eylül 2006 09:20 Yazı boyutunu büyütmek için Atatürk'ün din hakkındaki görüşlerine ışık tutacak yeni bir belge ortaya çıktı. 1932-1933 yıllarında Ankara'da görev yapan ABD Büyükelçisi Charles H. Sherrill'in hazırladığı ve Atatürk'ün kendi ağzından dinle ilgili görüşlerini içeren rapor ilk kez Toplumsal Tarih dergisinde araştırmacı yazar Rıfat N. Bali'nin hazırladığı yazıda yayımlandı. Büyükelçi, Ankara'da görev süresi boyunca Atatürk ile yaptığı görüşmelere ve gözlemlere dayanarak 'A Year's Embassy to Mustafa Kemal' adlı bir kitap hazırlamıştı. Eser ilki, 1934 yılında Atatürk yaşarken, üç kez Türkçeye çevrildi. Kitabın en ilginç bölümü Atatürk'ün dine bakışını içeren kısımdı. Bu bölümde yazar, Atatürk'le yaptığı uzun bir mülakata yer vermiş ancak Atatürk'ün sözlerinin bir kısmını kitaba almamış bunu da "Din konusundaki şahsi görüşleri hususunda söylediklerinin tamamını burada vermek hiç doğru olmaz" satırlarıyla dile getirmişti. Ancak Sherill, kitaba sadece bir bölümünü aldığı görüşmeyi özetleyerek bir rapora döktü ve ABD Dışişleri Bakanlığı'na gönderdi. ABD Dışişleri Arşivi'ndeki bu raporu, Bali Türkçeye çevirip Toplumsal Tarih'e yazdı. Aşağıda, raporun tam metni yer alıyor. ABD BÜYÜKELÇİLİĞİ Sayı:423 Ankara, 17 Mart 1933 Konu: Türkiye'de din MÜNHASIRAN MAHREM Saygıdeğer Hariciye Vekili Washington Beyefendi, Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal ile dün öğleden sonraki üç saatlik mülakatımda, hakkında yazmakta olduğum biyografinin sekiz bölümünü birlikte gözden geçirdiğimiz sırada Türkiye'de din meselesi bahis edildi. İncelememde Türkiye Cumhuriyeti'nde İslam dininin gelişimi konusuna oldukça yer verdiğime dikkatini çektim, biyografim için -yayınlanmak veya yayınlamamak kaydıyla- bana söylemek istediği kadarıyla sınırlı olmak üzere bu mevzudaki görüşünü bilmek istediğimi belirttim. Sözlerinin hangi kısmının efkârı umumiye(nin) (bilgisi) için olduğunu, hangi kısmının olmadığını belirterek mevzu hakkında teferruatlı bir şekilde konuştu. Galiba, altı ve yedi yaşındayken annesi onu bir sıbyan mektebine göndermek istiyordu. Burada öğretmen Kuran dersleri de verecekti. Bu, uzun Arapça bölümleri ezberlemek demekti. Diğer yandan babası oğlanın din eğitiminin verilmediği laik bir mektebe gitmesini istiyordu. Her ne kadar sonunda babanın sözü kabul edildiyse de annesi oğlanı Selanik'te geçerli olan geleneksel tören eşliğinde sıbyan okuluna gönderdi. Ertesi gün babası oğlanı okuldan aldı ve laik okula koydu. Buna çok üzülen annesi epey ağladı ve oğlanın teklif etmesi üzerine sıbyan okulundaki din hocası eve gelip ona Kuran eğitimini verdi. Bu sadece bir ay sürmesine rağmen anneyi tatmin etti. Bu, ömrü boyunca alacağı tek din eğitimiydi. 'Beşeriyetin Tanrı ihtiyacı' Agnostik olduğuna dair genellikle kabul görmüş inancı, kesinlikle reddediyor, ancak dininin sadece Kâinat'ın Mucidi ve Hâkimi tek Tanrı'ya inanmak olduğunu söylüyor. Ayrıca beşeriyetin böyle bir Tanrı'ya inanmaya ihtiyacı olduğuna inanıyor. Buna ilaveten dualarla bu Tanrı'ya seslenmenin beşeriyet için iyi olduğunu belirtti. Burada duruyor. Daha sonra teferruatlı bir şekilde neden o kadar inançlı bir Protestan Hıristiyan olduğumu sordu. Ben de ona, bu raporda yeri olmayan, sebeplerimi söyledim. Sadece bir genel mütalaa söyleyebilirim. Suallerinde tamamıyla samimiydi, bu da din konusunda yeterince zihin yorduğunu göstermekte. Daha sonra, 10 yıl önce inşa ettiği yeni Cumhuriyet'in Reisicumhuru olarak iktidara geldiği zaman İslam dininin durumu hakkında bilgi vermeye başladı. Şeyh-ül İslam'ı, medreseleri, Mahkeme-i Şer'iyyeleri ve bu mahkemelere riyaset eden kadılar, hocalar ve muhtelif dervişler dahil olmak üzere bütün ruhban sınıfını lağvetmeyi gerekli bulduğunu söyledi. Osmanlı'da geçerli olan bu ruhban yapıdan geriye kalan, müezzin olarak minarelerden halkı ibadete çağıran ve camilerde namaz kıldıran imamlardı. Ona az evvel tasvir ettiği bu yapıyı tamamıyla yok ettikten sonra Türk gençliği için, şayet kaldıysa, ne tür dini tedrisat kaldığını sordum. Kifayetsiz medrese sistemini tüm ülkeye yayılmış ilk ve ortaöğretim sistemiyle ikame ettiğini ve bu sistemin (talebeyi) üniversiteye dek götürdüğünü belirtti. Hz. Muhammed'in hayat hikâyesi ve daha ahlaklı yaşama konusundaki hikmetli düsturlarla dini tedrisat verildiğini, bu dini tedrisata Yeni ve Eski Ahit'te tasvir edilen diğer büyük dinleri ve Budist dini kitapları da dahil ettirdiğini söyledi. Daha sonra o ve ben bu modern Türk dini tedrisatı ile Birleşik Amerika'da ortalama pazar okulunda verilen dini tedrisatı mukayese ettik. Pazar okullarımızda verilen dini tedrisatın cuma sabahları kadınlar tarafından tüm ülkedeki Halk Evleri'nde verilip verilemeyeceğini sorduğumda böyle bir fikrin muvaffak olacağına dair pek şüpheli göründü, ancak yeni bir fikir olduğunu ve kaale alacağını söyledi. Bu amaçla kadın öğretmenlerin vazifelendirilmesi fikri ona cazip geldi, çünkü bu şekilde hocaların erkek partizanları, siyaset veya benzeri muhtemel başka mesele yaratacak ihtimallerden kaçınılmış olacaktı. Bursa hadisesi Bu çerçevede yakın tarihte olan Bursa hadisesi üzerinde serbestçe konuştu. Bu hadise Türklerce değil üç yabancı tarafından çıkarılmıştı: Bir Arnavut, bir Bulgar ve bir Rus. Hatta Üçüncü Enternasyonal tarafından kışkırtıldığını da ima etti. Muhtemelen sıkıntı verecek bu siyasi hareketi basit bir dil meselesine, ezanın Arapça yerine Türkçe okunması haline dönüştürerek gösterdiği siyasi maharetten ötürü kendisine iltifatta bulundum. Bu sözlerim Kuran'ın Arapçadan Türkçeye tercüme edilmesi için nasıl ve neden telkinde bulunduğu konusunda konuşmasına sebep oldu ve bu mevzuda yepyeni bir ufuk açtı. Türk halkının uzun zamandan beri ezberden okuduğu bazı Arapça duaların gerçek manasını anladığı zaman tiksineceğini söylüyor. Kuran'dan alınan bir Arapça bölüm okudu. Türkçe Kuran okutma nedeni Bu duada Hz. Muhammed amcası ile amca kızının yaptıkları bir şeyden ötürü cehenneme gitmeleri için beddua eder.* "Düşünen bir Türk'ün böylesi bir duayı okumaktan elde edeceği dini ilhamı veya dine ilgi göstermesini tahayyül edebilir misin?" dedi. Bu fikrini geliştirdikçe ben de gitgide Kuran'ın Türkçe okunmasını teşvik etmesinin sebebinin Kuran'ın Türkler arasında gözden düşmesi olduğu neticesine varıyorum. Daha sonra umumi ve şaşırtıcı bir beyanda bulunarak Türk halkının gerçekte hiçbir şekilde dindar olmadığını, aralarından camilere giden az sayıda kişinin alışkanlıktan veya yüksek sesle söylenen duaların cezbine kapılarak camiye gittiğini ileri sürdü. Saygılı bir şekilde bu bakışıyla mutabık olmadığımı, eşimle yaşadığımız tecrübeyi anlattım. İki Türk arkadaşımızın daveti üzerine 23 Ocak'ta Ayasofya Camii'ne gidip Kadir Gecesi'ne şahit olduk. Ona yüzde 20'si askeri üniformalı 10 bin mümin tarafından doldurulan caminin ne kadar kalabalık olduğunu, bütün müminlerin tam bir saat Gazi'nin de varlığını kabul ettiği Tanrı'ya doğrudan yönelttikleri dualarla nasıl yoğun bir şekilde ibadet ettiklerini anlattım. Bu kalabalık, bu ibadet ve müminlerin duaya yoğunlaşmaları hususunda izahat istemem, onun Türk gençliğinin din hakkında bilgi edinme fırsatı mevzusunda Türk hükümetinin kısıtlı bir rolü olması gerektiğine dair kanaatini dile getiren daha fazla beyanatlar vermesine neden oldu. Bu beyanatlarını bitirdiğinde şimdilik ortaöğretimde ve Dâr-ül-fünûn'un küçük ilahiyat bölümünde üç büyük din hakkında verilen tarihi tedrisattan fazlasını öğretmeye inanmadığı sarihti. Sovyetler gibi lağvetmeye karşıydı Ancak Sovyetler'in her türlü dini lağvetme fikriyle kesinlikle mutabık değil. Bellibaşlı camilerin hükümetçe muhafaza edilmeleri ve amaçları doğrultusunda kullanılmaları gerektiğinde ısrarlı. Üç büyük dinin ahlak öğretilerine dinden ziyade ahlak olarak inanıyor. Bize ihsan ettiği hayırlar için tek Tanrı'ya sık sık minnettarlığımızı dile getirecek ifadelerin eklenmemesi halinde şahsi dini inancının natamam olacağını söylediğim zaman şaşırdı, ancak alakadar göründü. Sadece yeni bir fikir olduğundan, bu fikri kaale alacağını söyledi. Benimle bu konuda daha fazla konuşma arzusunu ifade etti. Bu beni şaşırttı, zira Yusuf Akçura bey gibi samimi arkadaşları beni sürekli onunla din hususunda konuştuğum takdirde, Gazi'nin nazikçe 'dostluğumuz' olarak adlandırdığı münasebetlerimizin kesinlikle bozulacağı hususunda ikaz etmişlerdi. Konuşmamızın bu bölümünün sonunda, daha öncesi bir yabancı ile hiçbir zaman bu konuda bu kadar etraflı konuşmadığını ve özel dini inançlarını da hiç dile getirmediğini söyledi. Saygılarımla Charles H. Sherrill * Bu bölüm, Kuran'ın Tebbet Suresi'dir. 'Bismillahirrahmânirrahim. 1,2,3,4,5. Ebu Leheb'in iki eli kurusun! Kurudu da. Malı ve kazandıkları ona fayda vermedi. O, alevli bir ateşte yanacak. Odun taşıyıcı olarak ve boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu halde karısı da (ateşe girecek).' (R. N. Bali'nin notu) Sherrill'ın Kadir Gecesi izlenimleri "...uzun zamandan beri İstanbul Müzesi Müdürü olan Halil Bey, eşim ve beni Ayasofya Camii'nde Kadir Gecesi'ni izlemek için davet etti. Ayin boyunca o, eşi ve Evkaf Müdürü bizlerle birlikte oldu ve birçok sualime çok ilginç cevaplar verdi. (...) Ramazan ayının 27'nci gününün akşamındayız. Dünyanın her yerindeki Müslümanlar, gün doğuşundan gün batımına kadar hepimizin ibadet ettiği tek Tanrı'ya inanan Müslüman müminlerin dualarının (Tanrı katında) duyulacağı ve kabul edileceği hususunda eğitilmişler. Bu nedenle İslam (dini) bu geceyi Kadir Gecesi olarak çağırmakta. Alaycı mizaca sahip bazı insanların iddia ettikleri gibi kişinin dine verdiği kadarını elde ettiği doğruysa şayet o zaman on binin üzerindeki müminler her biri ve tamamı Kâinatın Yaratıcısı'na sunmakta oldukları bu dua saatinden çok şey kazanacaklardır! 'İslam en yüksek noktasında' Hıristiyan inançları açısından değerlendirirsek, İslam dini Türkiye'de engelsiz veya ruhani müdahale olmaksızın -saf protestancılık- en yüksek noktasında bulunuyor. Şahsi inanç burada en yüksek gücüne yükselmekte. Bu satırların yazarı gördüğü Hıristiyan toplulukların hiçbirinden 23 Ocak 1933 akşamı Ayasofya'da izlediği ibadet kadar etkilenmediğine ve şahit olduğu ibadetin samimiyetine ikna olduğuna şahitlik yapabilir. Bu kalabalığı cezbedecek ne musiki ne de kesif belagat sahibi bir hatip vardı. Her çeşit Türk oradaydı. Galerilerin altındaki geniş avluları kadınlar dolduruyordu, büyük merkezi alanda sıra sıra (yaklaşık yüz sıra) erkekler vardı. Her sırada omuz omuza yaklaşık seksen erkek. Her biri eğilip kalkan, konuşulanlardan bihaber, eğilen, secde eden ve her biri büyük Tanrı'nın Güç Evi ile şahsi temasını kurmaya niyetli. 'Biz ABD'liler kadar dindarlar' Burası Türk halkının ruhunu hissetmesi için uygun yer ve andı. Kişi Türk ırkının ne olduğunu gerçekten anlamak, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran ve ilk Cumhurreisi olan Mustafa Kemal gibi bir önderin doğduğu ulusu anlamak için basit, dindar Türk'ü bu fırsatlarda görmesi lazım. Evet Türk halkı biz Amerikalılar kadar dindarlar, belki de daha fazla dindarlar." Elçinin kaleminden Bursa hadisesi "...Bursa'da 1 Şubat günü öğleden sonra Evkaf Müdürlüğü önünde toplanan yaklaşık 100 kişilik bir grup Türkçe ezan aleyhinde gösteri yaptı. Olayı 4 Şubat'ta Afyon'da haber alan Gazi Mustafa Kemal gezi programını iptal ederek Bilecik üzerinden 5 Şubat'ta Bursa'ya vardı. İçişleri Bakanı Şükrü (Kaya) ve Adalet Bakanı Yusuf Kemal (Tengirşek) beyler de Bursa'ya gelerek incelemeler yaptı. Mustafa Kemal, Bursa'dan ayrılmadan önce Anadolu Ajansı'na şu açıklamayı yaptı: "Bursa'ya geldim. Olay hakkında ilgililerden bilgi aldım. Olay aslında önemi haiz değildir. Herhalde cahil mürteciler Cumhuriyet adliyesinin pençesinden kurtulamayacaklardır. Olaya bilhassa dikkatimizi çevirmemizin sebebi, dini, siyaset ve herhangi bir tahrike vesile etmeye asla müsamaha etmeyeceğimizin bir daha anlaşılmasıdır. Meselenin mahiyeti esasen din değil, dildir. Kati olarak bilinmelidir ki, Türk milletinin milli dili ve milli benliği bütün hayatına hâkim ve esas kalacaktır." Kazanlı Tatar İbrahim'in başını çektiği olay, Bursa Ulucami müezzininin vazifesi başına gelmemesi üzerine Halil adında birinin ezanı Türkçe yerine Arapça okuması ve sivil polis memuru Hamdi Efendi'nin müdahalesi sonucu çıktı. Tatar İbrahim'in kışkırtmasıyla cami cemaatinden bir grup, "Dinini seven bizimle gelsin" diyerek Evkaf Müdürlüğü'ne doğru yürüyüşe geçtiler. Vilayet Konağı önüne gelen kalabalık, zabıta kuvvetlerince dağıtıldı ve tahrikçiler yakalandı. 23 kişinin yakalandığı olaydan sonra Bursa Ulucami hatibi Hafız Tevfik Efendi de İstanbul'da tutuklanarak Bursa'ya gönderildi. Ankara'ya dönen Adalet ve İçişleri Bakanları, Bursa'daki incelemelerini ve aldıkları tedbirleri Bakanlar Kurulu'na bildirdiler. 13-14 Şubat'ta soruşturma sona erdi. Aralarında Bursa müftüsü Nureddin Efendi, Ulucami hatibi Hafız Tevfik Efendi ve fabrikatör Gaffarzade Mehmet Efendi'nin de bulunduğu 24 sanık, 15 Şubat'ta Bursa Ağır Ceza Mahkemesi'ne sevk edildi. Daha sonra tutuklu sanıkların Çorum'a nakledilmesi emri geldi. Bursa olayı davası Çorum'da görüldü ve 1 Mayıs'ta karar açıklandı. Dört kişi beraat ederken, beş kişi ikişer yıl ağır hapis, yedi kişi birer yıl ağır hapis, yedi kişi de beş ay ağır hapis cezasına çarptırıldı. Bursa müftüsü Nureddin ve kâtibi Kamil efendiler, 12 Haziran'da beraat ettiler. Bursa olayının ardından İzmir ve Salihli'de de Türkçe ezan okumamakta direnen dört imam ve müezzin tutuklanarak mahkemeye sevk edildi." (radikal) YORUMSUZ-ARİF OLAN ANLAR-YADA BİR YERDE GÖREN GÖZ YOKSA ORDA GÜZELLİKLERLE ÇİRKİNLİKLER BİRBİRİNE EŞİTTİR.
  3. Piraye hanımkızım merak etme oraya gidemeyiz
  4. Sanırım konu Türkiye'nin bir yere gitmesiyle alakalıydı.endişe duyanlar için söylüyorum meraklanmayın 1 ileri 2 geri hiç bir yere gitmeyiz en fazla bir adım geri gideriz.bu hep böyle olmuştur.Bu kısır döngü uzun yıllarda böyle sürecek gözüküyor.ne mutlu değil mi bununla gururlanmamız gereki herhalde kimi arkadaşlara göre.herşey düzgünse neden hiç bir şey doğru gitmiyor yosa yine sanal düşmanlar mı var hep birileri bize kötülük yapmak için gecesini gündüzüne katıyor dimi amma önemliymişiz beee
  5. O zaman ilk başta mu teorisinin ne olduğunu ve Atatürk'ün bu teori ile ilgili olarak hangi araştırmaları yaptığı konusuna değinelim... Cumhuriyetin ilan edilişinden sonra ''Türklerin kökeni'' Atatürk'ün açıklığa kavuşturmak istediği en başta gelen konular arasında yer alıyordu.1930 yılında Türk Tarih Kurumu'nu bu düşüncelerle kurdurdu ve Türklerin kökeninin araştırılması için derhal çalışmalara başlandı,Atatürk ise çalışmaların büyük bir bölümüyle yakından,bizzat ilgilendi. İlk dikkatini çeken Amerika Kıtasındaki yerliler ile,Türkler arasındaki şamanist ritüeller konusundaki kültür benzerliğiydi.Konuyu açığa kavuşturmak için Tahsin Mayatepek'i Meksika'ya elçi olarak atadı. Tahsin Mayapetek Amerika kıtasında elde ettiği bulguları klasörler halinde Atatürk'e yolladı.Bu belgeler hala Türk Dil Kurumu'nun kitaplığında 56 ve 57 numaralı kayıtlarda muhafaza edilir ve söylenenlere göre 4 büyük klasörden fazla bir hacme sahiptir.Raporların ayrıntılı bir çalışmanın sonucu olduğu ve o yıllarda bu çalışmaya büyük bir önem verilmiş oldığu her hallerinden bellidir. Raporların hazırlanışında Amerikalı Arkeolog Willam Nioven'in araştırmalarına konu olmuş belgelerden yararlanılmıştır. Atatürk bir yandan Tahsin Mayapetek'in kendisine yolladığı raporları incelerken bir yandan da James Churchward'ın Mu ve Atlantis Uygarlıkları'nı konu alan 5 kitabını Türkiye'ye getirterek,çok kısa bir sürede 60 kişilik bir çevirmen kadrosu oluşturarak bunları Türkçe'ye çevirtti.Daktiloya çekilmiş bu çeviriler halen Anıtkabir kitaplığında 1482-1485 nolu kayıtlarda bulunmaktadır.Orjinal kitaplar ise 1301 ve 1302 No'lu kayıtlarda yine Anıtkabir kitaplığında görülebilir. Tahsin Mayapetek'in kendisine yolladığı raporlarda yer alan bilgiler,arkeolog William Niven'in Amerika Kıtasındaki Mu belgelerini içerir. Buna karşılık kendisinin çevirttiği James Churchward'ın kitapları ise yazarın 50 yıllık araştırmasıyla topladığı Orta Asya ve çevresinde olduğunu düşündüğü Mu belgeleridir.Atatürk bu iki ayrı kaynak konusunda birbirleriyle örtüşen noktalar bulur.Özellikle Mayapetek'in kendisine yolladığı metinlerin büyük bölümü Türklerle ilgilidir ve Türklerin kültür Kökenleri hakkında şimdiye kadar üzerinde durulmayan ve o güne kadar savunulmayan tezler içerir. Atatürk yaşamının son diliminde gerçekleştirmiş olduğu bu araştırmasından çıkarttığı sonuçlar hakkında hiçbir açıklama yapmamıştır.Hatta yakın çevresine bile çıkarttığı sonuçlarla ilgili düşüncelerini tam olarak anlatmamıştır.Örneğin tarihçi Cemal Kutay bile Atatürk'ün Türklüğün asıl yapısı hakkında üşüncelerinin kimsenin tahmin edemeyeceği ı söylemekten öteye bir bilgi akramamıştır.Bu konuda başka hiç bir yerde de hiçbir kayıt bulunmamaktadır... Mu kıtası,Türklük ve Atatürk arasındaki bağlantının özeti budur... 17641[/snapback] Neye ve hangi belgeye dayanarak kesinkes bir açıklama yapmamıştır diyebiliyorsun yada ben istedim böyle oldu demek mi bu yada açıklamayı sana mı yapmadı o nedenle hiç bir açıklama yapmadı diyebiliyorsun.doğrular bu kadar kesin açık ve net mi?o zaman bu tartışmalar neden oluyor neden soruların cevapları havada kalıyor.bütün cevapları biliyorsan neden hepsini bizimle paylaşmıyorsun
  6. HAKLISIN DILKU BU KONUDA. AZERBEYCAN VE KIGIZISTAN´DAN ARKADASLARIM, VE AVRUPADAKI DERNEKLERDE GÖZLEMLEDIGIM, KENDI ULUSLARININ KENDI ISIMLERINE AIT OLDUGU SÖYLEMINDE BIR ULUSCULUK YAPIYORLAR. SIZLER BIZI KENDINIZDEN SAYIYOR MUSUNUZ DIYE SORDUGUMUZDA, TÜRKCE KONUSTUKLARI HALDE HAYIR DIYORLAR. AZERI ARKADAS, KENDI KÖKENINI AZERI MILLETI OLARAK BELLEMIS. KIRGIZ DA AYNEN ÖYLE. SARKILARINI DINLEDIGIMDE DE KENDI MILLIYETCILIKLERINI YAPTIKLARINI GÖRDÜM. BIZ BURADA GECMISE ÖYKÜNELIM DERKEN GÜLÜNC OLMAYALIM. FARE DAGA KÜSMÜS, DAGIN HABERI YOK? GECEN AYLARDA KIRGIZISTAN´DAKI HALK AYAKLANMASINDA NEREDEYSE EN COK ZARAR TÜRKLERE AIT IS YERLERINE VERILMISTI. ADAMLAR TERKEDIN ÜLKEMIZI DIYORLAR, BIZ KANDASIMIZ DIYORUZ? ANADOLUYU ELIMZDE TUTMAK ICIN, HEP BIRIKTE SAHIP CIKMAK ICIN YETERLI BIR GÖSTERGE DEGIL MIDIR BU ÖRNEKLER. ATATÜRK´E BORCUMUZU HENÜZ ÖDEMEDIK SANIYORUM DAHA? SAYGILAR 18198[/snapback] desene turancilik sadece bir rüya olarak kalacak... 18222[/snapback] Cuncur bunun nedenlerini pekala sende biliyorsun ve hatta bu durumdan keyif bile alıyorsundur.şu kadarını söyleyeyim eğer birileri birilerini sevmiyor ise ya ortada yanlış bir anlama vardır.yada sevilmeyen tarafın verdiği bir zarar dimi güzelim
  7. Evet hep yanlış anlaşılıyo dimi,zaten ne oluyorsa bundan oluyor hep yanlış anlama ama hep
  8. inanmayacaksın belki ama vallahi güldürdün beni Allah seni davul etsin iyi mi bu sözlerin bir bırak bir insana bir canlıya ait olduğuna bile inanmak güç ne kadar cıvıksın yaw.Ayrıca neden kızayım ki her şeyi kendi görmek istediğin gibi görüyorsun güzelim.neyse sen kendi kendine eğlen sana hergün bayram tabiii
  9. EXSTREME

    OSMANLILAR TÜRK DÜŞMANIMIYDI?

    bilmek istediğiniz ne bilmiyorum ama sorunun cevabı basit osmanlı türk düşmanı veya başka bir şeyin düşmanı değildi.bir şeyin yanında olmamak illaki düşmanı olmak anlamına gelmez.
  10. bana bak güzelim lafla peynir gemisi yürümez derler bilirmisin ayrıca sen kiminle dans ettiğini bilmiyorsun,tehdit mehdit bunlar sıkıcı şeyler tıpkı senin gibi lafazanlıkla bir yere varmak istiyorsun ama anlamıyorum kendi kendine eğlenen bir tipitipsin herhal ama forumun kalitesini düşürüyorsun.ayrıca kimseden yardım istediğim yok sadece belli kurallar olduğunu ve bunlara birilerinin riayet etmesi gerekitğini düşünüyorum kurallar kaideler olmazsa terör doğar senin yaptığın gibi kalitenin düşmemesi için birileri müdahil olmalı.burada kendin istediğin gibi konuşamazsın aslında sana hakettiğin cevapları fazlasıyla veririrm ama diğer arkadaşlara forumculara karşı sorumlu hissediyorum kendimi sende böyle davranmalısın herneyse seni onarmak üstüme vazife değil..............saygı ve selamlar
  11. EVEEEEEEEEEEEEET BAŞ EDEMEYİNCE HEMEN HAKARET DEĞİL Mİ ? OLUR OLUR ÖNEMLİ DEĞİL. TAHKİR HATAYI KABULLENMEYLE BAŞLAR, YANİ İLERLEMEKTESİN. BAKIN BİR SERBEST DÜŞÜNÜR BİR YAZARA NASIL HAKARET sana uyduğum için kendimden utandım.bu forumun bir moderatörü var mı bilemiyorum.yorumlarına dikkatlice bakıyorumda herşeyi vıcık vıcık yapıyorsun latifenin bir ölçüsü var diye düşünüyorum ve ayrıca ruh sağlığı yerinde olmayan biri izlenimi veriyorsun e ozamanda seninle münazarada bulunmanın kıymeti harbiyesi kalmıyor.ciddi söylüyorum bak.Allah ıslah etsin kalın sağlıcakla
  12. Bozan arkadaşım hakikaten ******** yaw özellikke çarpıtmaya çalışıyorsun ama dolmuşa gelmem.akıl yüklü soruların kalbimi cezbetti çok uğraştın mı bunları sıralamaya yaw.demedik felan deyip bir birey olman gerekirken sanırım ortak hareket eden bir çeşit örgütün piyonu gibi konuşman ya kişisel bir kimlik bunalımı yada gerçekten tek başına üretmediğin düşünceleri bir veya birden fazla yandaş ile dile getirme çabası olarak görüyorum biz nedir yaw.dedik mi ile biten cümleler ve işin acı tarafı birden fazla ise sayınız gerçekten yazık.bu ifadeleri bulmak için emekleme çağında olmak bile yeterli halbuki.anlama sorunun var ama belki birkaç defada anlayabilrsin bunlar benim yakıştırmam iddiam değil değil değil değil.öncelikle hemen reddedeciğğine doğruluk derecesini araştırma zahmetine girsen boşu boşuna polemik konusu olmazdı bu yazılanlar borazan
  13. cuncur aslında benim sitem etmem lazım sana bu arada kendini hala toparlayamadığını görüyorum neyse geçer herhal.ben sana teessüf ederim benim kmseyi hacca yollamak veya olmadığı gibi gösterme çabam yok şaşkınlıkla diğer arkadşın ithamına cevap verdim.bir sürediri üzerinde konuşulan bir konu mu adası ve söylediklerim mecmualarda t.v.lerde çıkan iddialar benim birilerini olduğundan farklı göstermek gibi bir misyonum olmadığını senin bilmen gerekirdi herkes kendinden sorumludur bir yerde saygılar ve selamlar esen kalın
  14. türk olduğunu düşünelim bu senin iyi bir insan olduğun manasınamı geliyor.üsütn bir yaratık olduğun mamasına mı yada daha kötü bir şey olduğun anlamına mı manası ne türklük sana ne gibi bir ayrıcalık katıyor.cuncur.
  15. ŞİMDİ BAŞTAN BAKALIM 1 İKİMİZİN YAZISINI AYRI AYRI OKUYANLARA KULAK VERSEK ACEBA KANGIMIZIN HİDDETLENDİĞİ KANAATI HASIL OLUR DERSİN ? 2 KIZMA DOSTUM ELEŞTİRİYE AÇIK DEĞİLSEN ALIŞIRSIN ZAMANLA 3 AMA HAKARET NEDEN 'ruhsal anlamda bir sorununda' . YOK YOK RUHLUK AÇIDAN ÇOK ŞÜKÜR SAĞLAMIM. 4 BANA NEDEN HAKARETVARİ HİTAP ETTİĞİNİ ÇIKARMAYA ÇALIŞALIM. A ) SİZ ŞÖYLE YAZMIŞSINIZ 'atatürk'ün iddiasına görede bu rivayetten yola çıkarak ilk türk h.z.Nuh aleyhisselamın torunu imiş' BİZ DE BUNUN GERÇEK OLMADIĞINI İFŞA ETTİK. ÇÜNKİ NUHUN OĞULLARI HİKAYESİ BİR TEVRAT HİKAYESİDİR. ZAMANLA İSLAMLIK BÖLGELERİNDE DE ETKİLİ OLAN BU HİKAYE YORUMLARI İLE BUGÜNLERE KADAR GELMİŞTİR. HANİ VERDIR YA HAM,SAM,YAFES VS. TÜRKLERDE BU YAFES SOYUNDANDIR FALAN DİYE. SEN BUNU ATATÜRKE İNDİRGEYEREK KAFADAN ATMIŞSIN B ) BİZ DE BUNU İFŞA ETTİK A + B ) SİZ DE HİDDETLE BİZİ TAHKİR ETTİNİZ. HAYIR BAŞKA ATMASYON ŞEYLER VARSA ONU EĞLENCE BÖLÜMÜNE ALALIM. SEVGİYLE KAL. 16239[/snapback] benim kimseye indirgediğim felan yok gençadam anlık öfke ile hiddeti karıştırma ben sadece şuna kızıyorum ki bu iddia beni enterese etmior zaten sanırım bu haftaki aktüel dergisinde vardı yada dünya gazetesinin cumartesi pazar ekinde atatürk'e birisi bir şeyi mal ediyorlarsa onlar ediyor.yani şu söylediğin söz o kadar saçmaki kızmak mı lazım gülmek mi lazım insan kalakalıyor.saçmalamak hoşuna gidiyorsa saçmala ama burda birinin iddiasını ortaya koyuyorsam eğer atıyorsun diye ortaya çıkma yalancılık senin doğanda olabilir karşındakini de kendin gibi sanma.ben sinirlenmiyorum ama iftira atmak basit insanların yapacağı şeylerdir.bunu yapma
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.