Sayın arkadaşlar Bilim herzaman kazanır elbet. Aklın ve mantığın ışığında çözülemeyecek olay yoktur.
Tartışmaya gelince: Bilim yoktan varedemez, varolanıda yok edemez. (bak. Termodinamiğin Birinci Yasası) Zaten bu kural bir bilimin ışığında ortaya çıkmıştır. Bir bakteri yapay olarak kodlanmış olabilir, bu çok güzel bir şey elbet. İnsanlık artık öyle bir noktaya geldi ki ihtiyaçları olan çeşitli spesifik proteinleri bile gen dizilimi sayesinde başka canlara naklederek sınırsız bir şekilde üretebiliyor hem de doğal olarak. Sizinde dediğiniz gibi artık bu işlemleri yapan canlıların DNA dizilimini kendisi oluşturabiliyor. Şuan çok basit ama ilerde karmaşık bir şekilde de oluşturabilir.
Şimdi nasıl DNA kodunun yapay olarak nasıl yazıldığını söyleyim:
Öncelikle DNA Restriksiyon enzimleriyle DNA nın istediğimiz bölümlerini kesilir bunları ya in vivo (canlı içinde) ya da in vitro (canlı dışında) koşullarda DNA ligaz enzimi dediğimiz DNA kaynaştırma enzimiyle birbirlerine kaynaştırırlır ve DNA dizilimi tamamlanır. Bu olay daha önce; DNA nın isteninlen belli bir proteini üreten veya belli bir işlevi olan bölgesini başka canlıdan bunu üretebilen başka bir canlıya aktarılması yoluyla istenilen şey üretilebiliyordu.
Venter Enstitüsü'nün bu projesini takip ediyordum. Bu proje tamamlanmak için 580 bin genetik şifre içeren 381 gen birbirine eklendi. Ve sonunda yapay kromozom oluşturuldu. Bacterium Mycoplasma genitalium un DNA parçalarını kullanarak üretildi. Mycoplasma genitalium un seçilme sebebi ise kendi başına yaşayabilen en küçük canlı olmasıdır. 485 gene sahip bu canlının yaşayabilmesi için gerekli olan 400 gen laboratuvarda üretildi. Daha önce DNA nın kısa parçalarını daha önce ürettilerse de tüm bir genomu üretmek oldukça zor bir iş. Bu araştırmaya değin oluşturulan en uzun zincir 32,000 baz çifti (DNA nın yapıtaşları: Adenin, Sitozin, Guanin ve Timin) içeriyordu. Mycoplasma genitalium un genomuysa 582,970 baz çiftinden oluşuyor. Ve bu oluşturulan sentetik genoma "Mycoplasma laboratorium" adı verildi. Sonra bu kromozom yaşayan bir bakteri hücresine aktarıldı ve hücrenin kontrolü ile yeni yaşam biçiminin etkilerinin gözlenmesi sürecine geçildi.
İşte süreç bu. Üretilen DNA istenilen bir biçimde kodlanır, bu biçim ise DNA dan transkripte olacak mRNA nın istenilen proteinleri üretilebilecek şekilde dizayn edilmesine göre ayarlanabilir. Ayrıca virüslerde başka bir hücreyi ele geçirmek için bu yolu kullanıyorlar ya da tam tersini: onlardaki RNA nın ters transkripsiyonu ile de DNA dizilimine çıkabilirler. Ve hücreyi ele geçirip kendi istediklerini üretiverirler.
Yeni bir canlı tür böyle yaratıldı. Bu gelişme elbette çok yararlıdır. Dediğiniz gibi Karbondioksidi absorbe edebilecek canılar üretilebilir. Ama unutmamak gerekir ki bu teknoloji, bilerek zarar vermek isteyen kişiler tarafından da kullanılabilir. Venter bunu da belirtiyor.
Görüldüğü gibi burda bilimsel büyük bir adım vardır ama bir şeyi yok edecek bir durum söz konusu değildir. Ayrıca unutmamak gerekir ki dinde yaratma işlemi yoktan varetme anlamındadır. Yoktan varolan canlılar üreyerek çoğalırlar. Dini bakış açısı budur. Biz bu olayı dinin çöküşü olarak algılayamayız, bir canlı oluşturulmuş olabilir fakat dindeki gibi bir yoktan varetme işlemi söz konusu değildir. Ve bu bilimin katılmadığı bir şeydir: "yoktan varetmek". O yüzden biz bu durumu dinin çöküşü olarak nitelendiremeyiz. Bilim hep zafer kazanır. Ama sizin nitelediğiniz zafer biçiminde değildir.
Saygılarımla...