
ferdiZEYDİ
Φ Yeni Üyeler-
İçerik Sayısı
2 -
Katılım
-
Son Ziyaret
ferdiZEYDİ - Başarıları
-
selef_61`dan Din Hakkında Açıklayıcı Yazılar
ferdiZEYDİ şurada cevap verdi: selef_61 başlık Dini Konular - Din - Dinler
İbni Teymiyye'den Vehhabi ve Selefileri Rezil eden Nakiller! WWW.UHUVVET.ORG TAN ALINMIŞTIR 1. Bütün mahlûkat Muhammed Mustafa (SALLALLAHU aleyhi vesellem) hürmetine yaratılmıştır. Ibn-i Teymiyye Mevlâ?nin mahlukatı yaratmasından bahsettikten sonra Peygamber Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem?den bahsediyor ve onu methettikten sonra diyor ki : « Ve söyle dense inkâr edilemez : (mahlukatın) Hepsi onun hürmetine (ecline) yaratıldı ve O olmasaydı yaratılmazdı. » (1- Mecmû-u Fetava Ibn-i Teymiyye, C. 11 sayfa 97:) Arapça Metin; 2. Mevlidi kutlamakta büyük ecir vardır. Ibn-i Teymiyye diyor ki : « Mevlide tazim etmek ve onu bir bayram (mevsim) kabul etmek: bunu bazı insanlar yapıyorlar. Ve bu iste büyük ecir vardır. Güzel maksadına binâen. Ve Allah Resûlüne Sallalahu aleyhi veselleme tazim olduğu için. » (2- Iktidâ-üs Sirât-il Mustekîm, sayfa 297 ) Arapça Metin; 3. Salih insanlar bu âlemde meleklerden dahi çok tasarruf ve tedbir sahibidirler. İbn-i Teymiyye?ye yöneltilen soruda âdemi (yani insan) olan ulemâ?nın birçok hususiyetleri olduğu söyleniyor, bunların arasında yaratılmışlara fayda verme, âlemin yönetimi (tedbiri) ve insanların rızkının onların sebebiyle geldiğini ve bunun gibi meleklerin evsafından olan hususiyetler zikrediliyor. Ibn-i Teymiyye cevap veriyor : « Salih insanlar böyle şeylere sahiptirler, hatta daha fazlasına sahiptirler. » sonra şefaatten bahsediyor. Bu konuda önemli aslında, zira Peygamber olmayanların şefaatleri hakkında hadis zikr ediyor. Ve daha da acayibi su kelimeleri zikrediyor : « Aktâb », « Evtâd », « Agvâs », « Ebdâl », « Nucebâ » ! (3- Mecmû-u Fetava Ibn-i Teymiyye, C. 4 sayfa 379 ) Arapça Metin; 4. Bazı ölüler kabirlerinde azap olunurken görülür, sesleri işitilir ve kabir azabındaki haller gözükebilir. Ibn-i Teymiyye burada kabir ehlinin bazı görünen hallerini aktarıyor ve birçok kişi kabir azabına duçâr insanin sesini duydu vs. diyor. (4- Mecmû-u Fetava Ibn-i Teymiyye, C. 5 sayfa 525 ) Arapça Metin; 5. Fenâ hâli tevhîdin hakikatidir. Burada Ibn-i Teymiyye tamamen sûfî ıstılahını kullanıp Fenâ halini anlatıyor, üç kısma ayrıldığını anlatıyor ve manayı verdikten sonra diyor ki : « bu ise Allâh?ın Resulüyle gönderdiği tevhit ve ihlâsın hakikatidir ». Vs? (5- Mecmû-u Fetava Ibn-i Teymiyye, C. 2 sayfa 370 ) Arapça Metin; 6. Ibn-i Teymiyye Levh-i Mahfuzdaki yazıdan haberdar. Ibn-i Kayyim El Cevziyye burada hocası Ibn-i Teymiyye?nin çok feraset sahibi olduğunu anlatıyor ve buna iki misal getiriyor. Birincisinde Tatarların Sam?a saldıracaklarını önceden haber veriyor. Ve dediği gibi oluyor. Ama en önemlisi ikinci misal. Burada Ibn-i Teymiyye Tatarların kesinlikle maglub olacaklarını, Müslümanların muzaffer olacaklarını anlatıyor. Ve bu konuda 70?den fazla yemin ediyor. Ona diyorlar ki : « Insaallâh de ! » O da cevap veriyor : « Tahkik için insaAllâh diyeyim ama buna bağlamıyorum » yani kesin olacağını biliyorum. Ve öğrencisi diyor ki : sonra söyle dedi : « Beni zorladıklarında dedim ki : çok konuşmayın, Allâh Levh-i Mahfuz?da onların bu toprakta mağlup olacaklarını yazdı ! ». Ve dediği gibi oluyor. Ibn-i Kayyim bu tür ferasetlerin hocasında yağmur kadar çok olduğunu anlatıyor. (6- Medâric-üs Sâlikîn, C. 2 sayfa 489 (Ibn-i Kayyim el Cevziyye) Bu sözü bir Sûfî dese ne der bu azgın selefiler? Arapça Metin; 7. Sekr hâlindeki evliyâ söyledikleri sözler konusunda mâzurdur. Burada Ibn-i Teymiyye Sekr, yani manevi sarhoşluk halini anlatıyor. Ve bazı büyüklerin bu halde iken söyledikleri Şeriat dışı sözlerinden bahsediyor ve bunlara günah olmadığını söylüyor ve diyor ki : « Bu kişiler hakkında söyle hükmedilir: kisinin akli haram olmayan bir şeyden gittiyse, o zaman ondan sudur eden yasak sözlerden ve fiillerden sorumlulukları yoktur. (7- Mecmû-u Fetava Ibn-i Teymiyye, C. 10 sayfa 340 ) Arapça Metin; 8. Tasavvuf ve Sûfîler hakkındaki tutumu. Burada Ibn-i Teymiyye bir grubun Tasavvuf ve Sufileri zemm ettiğini anlatıyor. Onları sünnetten ayrılmış bidatçi saydıklarını söylüyor. Başka bir grup ise bunları çok övmüş. Mahlûkatta onlardan iyisi yok demişler. Bu iki grup da yanlıştadır diyor. Ve devam ediyor : « Doğru olan sudur ki, onlar (sufiler) Allâh?in teatinde (ibadetinde) çok gayret ediyorlar. » Sonra da başka gruplarda da bu konuda gayret edenlerin olduğunu söylüyor. Ve Sufiler arasında mukarreblerin olduğunu, muktesitlerin olduğunu (bunlar eshâb-i yemindendir diyor), ictihad yapıp hata edenlerin olduğunu ve son olarak nefislerine zülm edenlerin olduğunu anlatıyor. (8- Mecmû-u Fetava Ibn-i Teymiyye, C. 11 sayfa 18:) Bugünkü Sapık Vehhabiler bu konuda ne diyorlar acaba? Tasavvuf deyince ağızlarından çıkan kelimeler hep ayni : Hurafe, Sirk, Müşrik, Müptedi?, Istigase, Tevessül, Haram, Bid?at, Tılsım, Hurafe vs... Baş rehberleri Ibn-i Teymiyye'nin anlattığı ilk gruba dahil olmuyorlar mı ? Arapça Metin; 9. Ibn-i Teymiyye Sûfilerin mezarlığına gömüldü. Bu kitapta Ibn-i Teymiyye?nin hayati anlatılıyor. Burada ölümünden bahsediliyor, kılınan 4 cenaze namazından bahsediliyor ve sonunda çok kalabalık insanların başları ve elleri üzerinde cenazesinin Sufiyye?nin Kabristanlığına götürüldüğü ve orada defn edildiği anlatılıyor. (9- El ?Ukûd-üd Duriye min Menâkib-i Ibn-i Teymiyye, sayfa 378 ) Arapça Metin; Kabir Ehlinin olağan üstü halleri İbn-i Teymiyye : ''Peygamberlerin ve Salih insanların kabirlerinde görünen kerametler harikulade olaylarda bu şekilde değerlendirilir. Mesela o kabre meleklerin ya da nurun inmesi, şeytanların ve hayvanların o kabre yaklaşmaması, o kabrin ve çevresindekilerin yangından korunması, o kabre komşu olan diğer bazı Mevtaların ŞEFAATE nail olması, bazı kimselerin o kabirlerin yanına defolunmayı istemeleri, o kabirlerin yanında bir dostluk ve huzur arayanlar, o kabirleri aşağılayanlara azap gelmesi gibi birçok hadise HAKİKATTİR. Bunlar bizim ifade etmeye çalıştığımız mananın haricindedir. ALLAH?IN Peygamberlerin ve Salih insanların kabirlerine verdiği hürmet ve değer, oraya indirdiği rahmet, insanların birçoklarının vehmettiklerinden çok daha fazladır. Fakat burası, bunları izah etmeye mümkün değildir. (10- İbn-i Teymiyye ''İktizau's Sıratıl Müstakim'' s:374 ) Şeyh İbn-i Teymiyye Fetava'l Kübra adlı eserinde kendisine sorulan ''Peygamberimizle Tevessül etmek caiz midir'' sorusuna cevabında şöyle demektedir: ''ALLAH?A hamd olsun! Peygamberimize imanla ,onu sevmekle,ona itaat etmekle,ona selatu selam getirmekle,onun kendi yaptığı ya da nasıl yapmamız gerektiğini bize anlattığı her türlü yolla tevessül edilebilir.O,bir kimseye Şefaat eder veya dua ederse o kimsenin bu Şefaat ve duayla tevessül etmesi bütün Müslümanların ittifakıyla caizdir!!! İbn-i Teymiyye göre tevessülün şartları İbn-i Teymiyye ''Kaidetün Celile fi't-Tevessül ve'l Vesile'' adlı eserinde : ''Ey iman edenler ALLAHtan korkun ve ona vesile arayın'' ayeti kerimesi üzerine konuşurken s:5 şunları söyler : ''Vesile aramak ilk önce ALLAH?A iman ve peygambere ittiba tevessülünü ifşa etmiş kimseler için söz konusu olabilir. Peygamberimiz SALLAHu aleyhi vesellemin hayatında ya da vefatından sonra iman ve itaat ile tevessül etmek, gizli açık her yerde ve herkese farzdır. Deliller göstermektedir ki, hiç kimse her hangi bir mazeret ileri sürerek,bu iman ve itaat tevessülünden beri olamaz. ALLAH?IN rahmetine giden ve azabından koruyacak olan iman ve itaat tevessülünden başka çare yoktur. Nebi SALLAHu aleyhi vesellem tüm mahlukatın Şefaatçisi, gelmiş geçmiş herkesin gıpta etmiş olduğu Makamı Mahmud?un sahibi,Şefaat yetkisi olanların makamı ALLAH katında olanların en yüce olanıdır. Fakat onunla tevessül etmek, ancak ALLAH Resulünün Şefaat edip dua ettiği kimseler için söz konusu olabilir. Yani Peygamberimiz her kime dua etmiş ve Şefaat etmişse ancak o kimse, onun şefaat ve duasıyla tevessül etme hakkına sahiptir. Ashabı kiramın Onun SALLAHu aleyhi vesellem şefaat ve duasıyla tevessül etmesi ile kıyamet gününde herkesin tevessül etme arzusu bu yüzdendir..'' (11- Mefahim?den) Şeyh İbn-i Teymiyye, Peygamberimiz SALLAHu aleyhi vesellem'in hayatında yâda vefat etmiş, yanımızda yada gıyabında olması arasında bir fark olduğunu belirtmeksizin onunla tevessül etmenin caiz olduğunu söyler. Bu görüşlerini de Ahmed Bin Hanbel'e ve İz bin Abdusselamın Fetava'l Kübra adlı eserinde söylediklerine dayandırır. İbn-i teymiyye şunları söyler : ''Peygamberimizle tevessül etmenin caiz olduğu,tirmizinin rivayet edip SAHİH kabul ettiği hadisten de anlaşılmaktadır. ALLAH Resulü bir adama şöyle bir dua öğretmiştir: ALLAHım! Rahmet Peygamberi Muhammedi sana vesile kılıyor ve senden istiyorum. Ya Muhammed! Ben ihtiyacımı gidersin diye seni Rabbime vesile ediyorum. ALLAHım onu bana Şefaatçi kıl'' (12- Aynı Eser) Teberrük hususunda İbn-i Teymiyyenin teberrük hususunda ona bu soru sual edildiğinde : ''Bir kimsenin ''Ben falan adamın bereketi için bunu yapıyorum'' ya da ''O buraya geldiğinden beri bir bereket hâsıl oldu'' gibi ifadeler kullanması bir açıdan doğru bir açıdan yanlıştır. Bu sözler ''Bu zat bizi doğru yola ulaştırmış, bize hakkı ögretmiş, iyiliği emretmiş ve kötülükten sakındırmıştır. Ona tabi olmak ve sözünü dinlemenin bereketiyle hayırlı şey hâsıl olmuştur.'' anlamında kullanılıyorsa, Medine ehlinin Nebi geldikten sonra iman ve itaat edip bereketlenmeleri gibi anlaşılır ki, o zaman bu söz doğrudur. (13- Aynı Eser) Sahabe bu vesileyle, dünya ve ahiret saadetine nail olarak büyük bir bereket elde etmiştir.Bu açıdan her Müminin ona iman ve itaat etmesiyle dünya ve ahiretin iyiliklerinden yanlız ALLAHın bildiği nicelerini kast ederek Resulün bereketiyle bereketlendiklerini söyleyebiliriz. Eğer bu sözlerle ''Onun duası ve salih bir insan olması vesilesiyle ALLAH bizden şerri defetmiş, bize rızık ve yardım etmiştir'' anlamı kastedilmekte ise,aynı diğer mana gibi buda doğrudur. Nebi sALLAHu aleyhi vesellemin buyurduğu gibi : ''Sizler ancak içinizdeki zayıfların duaları,namazları ve ihlasları sebebiyle yardım olunuyor ve rızıklandırılıyorsunuz.'' Kafir ve facirlere gelecek azap, aralarında bulunan azabı hak etmeyen müminler yüzünden çevrilebilir. ALLAHın veli ve Salih kullarının bereketinden, insanları ALLAH?a itaate davet etmeleri ile onlara faydalı olmaları, insanlara dua etmeleri ve onlar sebebiyle oraya inen rahmet ile def edilen azap kast ediliyorsa, evet böyle bir şey doğrudur. Birisi bereketle bunu kast ediyorsa doğru söylemiş olur ve bu bir hakikattir. Bu söz batıl ve yanlış bir anlamda da kullanılabilir.Şöyle ki : Eğer bir beldenin ehli ALLAHa itaat etmese de o belde de meftun bulunan falan kişi yüzünden Allah?ın onları gözettiğine inanıyor ve mahlukatı ALLAH?a ortak koşuyorsa bu büyük bir cehalettir. (14- Aynı Eser) -
selef_61`dan Din Hakkında Açıklayıcı Yazılar
ferdiZEYDİ şurada cevap verdi: selef_61 başlık Dini Konular - Din - Dinler
Saygıdeğer selef kardeşim samimiyetine saygı duyuyorum ama ilmi objektiflikten yoksun bir şekilde koyu taassup sahibi olduğunu görüyorum ilgili hadislerin senin anlattığın gibi olmadığını dikkatlice okursan anlıyacaksın inşallah PAÇA HADİSLERİ Öncelikle Buhari'nin Libas babındaki konuyla ilgili hadislere bakalım; ......Bize Mûsâ ibn.Ukbe, Salim ibn Abdillah'tan; o da babası Abdullah ibn Umer®'den tahdîs etti ki, Peygamber (S): ? "Büyüklenerek izârını (uzatıp yerde) sürükleyen kimseye Allah kıyamet günü (merhamet bakışıyle) bakmaz" buyurmuştur. Ebû Bekr es-Sıddîk: 9- Büyüklenerek Elbiseyi Sürüklemenin Haram Kılınması, Elbiseyi Ne Kadar Sarkıtmak Caiz ve Ne Kadarı Müstehab Olduğunu Beyan Babı 42- (2085) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Mâlik'e Nâfi! ile Abdullah b. Dinar ve Zeyd b. Eslem'den dinlediğim, onların da her birinin İbni Ömer'den naklen haber verdiği şu hadîsi okudum: Resûlüîlah (Saliallahü Aleyhi ve Sellem): «Elbisesini büyüklenerek sürüyen kimseye Aliah bakmaz.» buyurmuşlar. ? Yâ Rasûlallah! Benim izârımın yanlarından birisi -ben onu sürünmekten koruyup dikkat etmezsem- muhakak sarkar (yerde sürünür), dedi. Peygamber de ona: ? "Sen bu sarkıtmayı büyüklenmek için yapanlardan değilsin" buyurdu Bu hadîs kasıtsız olarak elbisesini sarkıtıp sürüyen kimseye günâh olmadığını ifâde etmektedir. Demek ki, günâh,kibirlenme kasdmdadır. 'Elbisenin iki topuktan aşağı sarkanı ateştedir" .......Bize Saîd ibnu Ebî Saîd el-Makburî, Ebû Hureyre®'den tahdîs etti ki, Peygamber (S): "İzâr denilen elbisenin iki topuktan aşağı sarkanı ateştedir" buyurmuştur . İzâr, Arablar'ın giydikleri boy elbisesidir ki, bunun topuktan aşağı lüzumsuz uzatılması, kibirlenmek alâmeti idi. Onun için hadîste buna ağır ceza ta'yîn edilerek bundan nehyedilmiştir. Şübhesiz ateşte yanacak olan topuktan aşağı lüzumsuz, yerde çekilip sürüklenen elbise parçası değil, bunun içinde o hizada bulunan ayaklardır. Burada kinaye olarak elbise zikredilip ayaklar ve beden kasdedilmiştir. .....Ebû Bekre ® şöyle demiştir: Biz Peygamber'in yanında bulunurken güneş tutuldu. Bunun üzerine Peygamber (S) kalkıp acele ile elbisesini ardından sürükleye sürükleye yürüdü, nihayet mescide geldi. İnsanlar (mescidden çıkmalarının ardından) hemen mescide döndüler. Peygamber insanlara iki rek'at namaz kıldırdı. Güneş de açıldı. Sonra Peygamber bize yöneldi ve: ? "Şübhesiz Güneş ve Ay, Allah 'in âyetlerinden iki âyettir. Siz bu âyetlerden böyle birşey gördüğünüz zaman, hemen namaz kılın ve açılıncaya kadar Allah'a dua ediniz!" buyurdu .....Bize Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre®'den haber verdi ki, Rasûlullah (S): ''Allah azgınlık ve kibirden dolayı izârını uzatıp yerde sürükleyen kimseye kıyamet gününde (merhamet bakışıyle) bakmaz" buyurmuştur. ......Bize Muhammed ibn Ziyâd tahdîs edip şöyle dedi: Ben Ebû Hureyre®'den işittim, şöyle diyordu: Peygamber (S) -yâhud: Ebû'I-Kaasım (S)-şöyle buyurdu: "Bir adam takım elbisesi içinde, kendini beğenmiş ve başının saçlarını omuzlarına kadar sarkıtmış hâlde çalımlı çalımlı yolda yürüdüğü sırada, Allah onu birden yere geçiri-verdi de, artık o kimse kıyamet gününe kadar kalmak üzere yerin içine doğru gömülüp gidiyordu". ..... Bana el-Leys tahdîs edip dedi ki: Bana Abdurrahmân ibn Hâlid, İbn Şihâb'dan; o da Sâlim'den tahdîs etti. Ona da babası Abdullah ibn Umer ® şöyle tahdîs etmiştir: Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: "(Eski ümmetlerden) bir kimse izânm yerde kibirle sürüdüğü sırada birden yere batırıldı da, artık o kimse kıyamete kadar kalmak üzere yerin içine gömülüp gidiyordu". Bu hadîsi ez-Zuhrî'den rivayet etmekte Yunus ibn Yezîd, Abdurrahmân ibn Hâlid'e mutâbaat etti. Bu hadîsi Şuayb ibn Ebî Hamza, Zuhrî'den; o da Ebû Hureyre'den senediyle rivayet etti de, Peygam-ber'e yükseltmedi. .......Bize babam Cerîribn Hazım haber verdi ki, amcası Cerîr ibn Zeyd şöyle demiştir: Ben Salim ibn Abdillah ibn UmerMe beraber, onun kapısının önünde bulundum. Bu hâlde İbn Umer'in oğlu Salim: Ben Ebû Hureyre'den işittim; o da Peygamber(S)'den işitti diyerek, yukarıki hadîs tarzında söyledi .[Hadîslerin başlığa delîllikleri meydandadır. Böyle kendini beğenmiş olarak, bii-yüklene büyüklene, çalımlı ve şımarık bir yürüşle yürümek, Kur'ân dili ile de men' edilmiştir: "Yeryüzünde şımarık yürüme. Zira Allah her kibir taslayanı, kendini beğenip övüneni sevmez"" (Lukmln: İS]. ......Bize Şu'be tahdîs edip şöyle dedi: Ben Muhârib ibn Disâr'a bir at üzerinde kavuştum. Kendisi Kûfe'de mahkeme hâkimliği yapmakta olduğu yere gitmekte idi. İşte orada kendisine bu hadîsi sordum. Bunun üzerine bana tahdîs edip şöyle dedi: Ben Abdullah ibn Umer®'den işittim, şöyle diyordu: Rasûlullah (S): ? "Kibirden dolayı elbisesini yerde sürükleyen kimseye Allah kıyamet gününde (merhamet bakışıyle) bakmaz" buyurdu. Şu'be dedi ki: Ben Muhârib'e: ? Abdullah ibn Umer bu hadîsinde izânm zikretti mi? diye sordum. Muhârib: ? Abdullah izâr ve gömlek diye tahsis yapmadı (izâr, gömlek ve diğerlerini şâmil olarak "Elbise" ta'birini kullandı), dedi. Bu hadîsi İbn Umer'den; o da Peygamber'den "Elbise" lafzıyle rivayet etmesinde Muhârib ibn Disâr'a Cebele ibnu Suhaym, Zeyd ibu Eşlem, Zeyd ibn Abdillah mutâbaat etmişlerdir. el-Leys de Nâfi'den; o da İbn Umer'den bunun benzerini söylemiştir. Mûsâ ibn Ukbe, Umer ibnu Muhammed, Kudâme ibnu Mûsâ üçlüsü de "Elbisesini büyüklenerekyerde sürükleyen kimse..." hadîsini İbn Umer'den; o da Peygamber'den rivayet etmekte, Nâfi'e mutâbaat etmişlerdir . Bütün bu hadîsler ve mutâbaatlar hangi nevi'den olursa olsun, kibirden dolayı, uzatılıp yerde sürüklenen elbiselerin nehyini ifâde etmektedirler.Zaten Buharide yukarıdaki bu hadisleri nakletmeden önce bu bölümüm başına ; "De ki: Allah'ın kulları için çıkardığı zîneti, temiz ve hoş rızıkları kim haram etmiş. De ki: Onlar dünyâ hayâtında îmân edenler içindir. Kıyamet günü ise yalnız onlara mahsûstur. İşte biz âyetleri, bilirler için böyle tafsil ederiz" (el-A'râf: 32) ayetini koyar ve muallak olarak şu hadisleri nakleder: Peygamber (S) de:"(Ey mü'minler) israf etmeksizin ve kibirlenmeksizin yiyiniz, içiniz, giyiniz, sadaka veriniz!" buyurmuştur İbn Abbâs da: İki şey; israf ve kibir günâhları sana tecâvüz etmediği müddetçe, halâldan her istediğini ye, her istediğini giy, demiştir .....Bana Mâlik, Nâfi'den, Abdullah ibn Dînâr'dan ve Zeyd ibn Eslem'den tahdîs etti ki, bunların üçü de Mâlik'e İbn Umer®'den şöyle haber veriyorlardı: Rasûlullah (S): "Elbisesini kibirle yerlerde sürüyen kimseye Allah (merhamet bakışı ile) bakmaz" buyurmuştur.(BUHARİ KİTABU'L-LİBAS) Tebei tabiinden Abdülaziz b. Cüreyc ,Nafi?e ?Nebi nin(s.a) topukların altında olan izar ateştedir?kavli hakkında ne dersin?İzar mı (ateşte),ayak mı?diye sormuş,Nafi de?İzar ın ne günahı var?diye cevap vermiştir.(Sünnete bağlılık,Dr.Aynur Uraler/Ebu Davud Et'ime 10.Abdurrezzak musannef 84) Nitekim,sünnete ittibaı ile tanınan Tabiunun büyük hafızlarından Eyyub es-Sahtiyani(ö.131)elbisesini uzatmakta bir beis görmediği gibi şu çarpıcı tespitte bulunmaktadır; ''Geçmişte şöhret ,elbisenin uzatılmasındaydı.Bügün ise şöhret ,kısaltılmasındadır.(Mamer,Abdurrezzak 11.84,no 19992./B.Eruh,Sahabenin Sünnet Anlıyışı.) İbni Hacer Metalibul-Aliye-i sinde şu başlıkta hadisi nakleder. İsraf ve Kibir Durumu Olmadıkça Allah'ın Nimetini İzhâr Etmenin Mubah Olduğu 2169. Züheyr b. Ebî Alkame naklediyor: Peygamber (salMlahu aleyhi veseEem) (üstü başı) kötü görünümlü bir adam gördü ve ona: ''Malın var mı?" diye sordu. Adam: "Evet, her türlü malım var" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (saîlallahu aleyhi vesellem) buyurdu kİ: ''Malının eseri/ izi senin üzerinde gözüksün; zira Allah Teâlâ, kulunun üzerinde nimetinin eserini görmeyi sever, kulunu zelil ve fakir halde görmeyi sevmez." (el-Hâris) [103] Müslim de; 9- Büyüklenerek Elbiseyi Sürüklemenin Haram Kılınması, Elbiseyi Ne Kadar Sarkıtmak Caiz ve Ne Kadarı Müstehab Olduğunu Beyan Babı 42- (2085) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Mâlik'e Nâfi! ile Abdullah b. Dinar ve Zeyd b. Eslem'den dinlediğim, onların da her birinin İbni Ömer'den naklen haber verdiği şu hadîsi okudum: Resûlüîlah (Saliallahü Aleyhi ve Sellem): «Elbisesini büyüklenerek sürüyen kimseye Allah bakmaz.» buyurmuşlar. tabiiki müslüman giyimini beyenip özen gösterecek 4. (5220)- Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Yakışıklı bir adam Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek: "Ben güzelliği seviyorum. Gördüğünüz gibi bana güzellik de verilmiş. Kimsenin beni, ayakkabı bağı bile olsa bu hususta geçmesinden hoşlanmıyorum. Ey Allah'ın Resulü! Bu (haram olan) kibre girer mi?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm: "Hayır! buyurdular. Ancak kibr, hakkı ibtal, halkı tahkirdir!" [Ebu Davud, Libas 29, (4092).][7] İmam Nevevi ' aşağıdaki hadisin açıklamasını şöyle yapmıştır; İbni Ömer radıyallahu anhümâ?dan rivâyet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: ?Uzatılabilecek elbiseler, izar, gömlek ve sarıktır. Kim bunlardan birini büyüklük taslayıp çalım satmak için uzatırsa, Allah Teâlâ kıyamet gününde o kimseye bakmaz.? Ebû Dâvûd, Libâs 27; Nesâî, Zînet 104. Ayrıca bk. İbni Mâce, Libâs 9 Açıklamalar İbni Ömer hadisi, daha önce aynı konuda geçen hadislerden farklı olarak iki konuya açıklık getirmektedir. Bunlardan birincisi, uzatılmasından söz edilen ve yerde sürünmesi yasaklanan giyeceklerin hangileri olduğuna açıklık getirmiş olmasıdır. Hadis metninde geçen ?izâr? kelimesi, belden aşağı tutulan peştemal gibi giyeceklerin adıdır. Meselâ hacıların belden yukarı tutundukları ihram ridâ, belden aşağı tutundukları da izârdır. Esasen izâr, bedeni bürüyen çarşaf ve benzeri giysiler anlamında da kullanılmaktadır. Açıklık getirilen ikinci konu ise, yasaklamanın, adı geçen giyecekleri uzatmanın kibir, büyüklük taslama, kendini beğenmişlik ve başkalarına çalım satma gayesine yönelik olması şartına bağlanmış bulunmasıdır. Şayet uzatma bu maksatlar dışında bir sebebe dayanıyorsa, o takdirde bunun haram olmadığı ve büyük günahlardan sayılmadığı ifade edilmiştir ki, yukarıda da buna temas etmiştik. Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh?den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: ?Bir müslümanın güzelce giyinmesi, elbisesinin eteklerinin, baldırlarını örtecek şekilde olmasıyladır. Elbisesini topuklarına kadar uzatmasında bir günah yoktur. Topuklardan aşağıda olan kısım ise ateştedir. Allah, büyüklük taslayarak elbisesinin eteğini yerde sürüyen kimsenin yüzüne bakmaz.? Ebû Dâvud, Libâs 26. Ayrıca bk. İbn Mâce, Libâs 8; Muvatta, Libâs 12 Ebu Cüreyy Câbir b. Süleym'den (rivayet olunmuştur; )dedi ki: Halkın fikrinden (yararlanarak) döndüğü bir adam gördüm. Onun her söylediğini halk kabul ediyordu. (Halka) "Bu (zat)kimdir?" diye sordum. "Resulullah (s.a.v)dır" cevabım verdiler. (Bunun üzerine yanına varıp; "Aleykesselam ey Allah'ın Resulü; diyerek iki defa selam verdim. "Aleykesselam diye selam verme. Çünkü 'aleykesselam? ölülerin selamıdır. 'Esselamu aleyke' diye selam ver" buyurdu. Sen Allah'ın Resulü müsün? Dedim. "Ben Allah'ın Resulüyüm. (O öyle bir Allah 'tır ki) sana bir zarar gelse de kendisine dua etsen o zararı senden giderir. Sana bir kıtlık yıh gelse de kendisine dua etsen o yılı senin için verimli hale getirir. Eğer susuz ve kıraç bir yerde yada bir çölde iken bineğin kaybolsa da kendisine dua etsen onu sana geri getirir" buyurdu. Bana bir tavsiyede bulun, dedim. "Kimseye sövme" dedi. Ondan sonra ben hiçbir hür insana, köleye, deveye ve koyuna sövmedim. (Sonra tavsiyesine devamla) şöyle buyurdu: "Hiçbir iyiliği küçümserde.(Müslüman) kardeşinle güler yüzle konuşmanı da küçümseme. (Çünkü) bu da bir iyiliktir. Eteği dizinin yarısına kadar (yukarı) kaldır. Eğer bunu kabul etmezsen topuklarına kadar(kaldır). (Fakat) eteği(ni daha aşağıya) salıvermekten sakın. Çünkü bu büyüklennıe alametidir. Allah büyüklenmeyi sevmez. Eğer bir kimse sana söverse ve sende (olduğunu) bildiğin bir şeyden dolayı seni ayıplayacak olursa, sen de onda (olduğunu) bildiğin bir şeyden dolayı onu ayıplama. Çünkü bunun vebali onadır." [Tirmizî, libas 8.9: Nesfıî, zînel 17; İbn-i Mâce, libas 9; Dârimî. rikak 54; Ahmecİ b. Hanbel I, 380, 397, 439, 11-154, 267 492. III. 470 IV 65, 180. V, 63, 64. 79, 378.Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/158-159. Görüldüğü gibi uzatmak saadet asrın da kibirlilik alameti idi Allahresulunun bazı sahabeleri bu konuda uyarması gayet normaldir.Büuüklenmek kastı olmadan paçasını topğuna kadar uzatan insanı Cehennem ateşin de yanacağını söylemek ,Allah resulunun bu söylemindeki maksadı gözarda etmektir.www.uhuvvet.org