Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

FUZULİ

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.980
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    5

FUZULİ tarafından postalanan herşey

  1. Yukarda saydığınız uzuvların dışındaki bölgelere kimsenin kavram olarak bunlar cinsel uzuvdur diyeceğini düşünmüyorum.Peki cinsellik kavramı sadece cinsel uzuvları mı kapsar?İki kişi dudak dudağa öpüşürken,cinsel organların dışındaki eylemler ne ile ilgilidir?Cinsel uzuvların dışındaki bölgelerin cinsel çekicilikle ilgisinin olmadığını kendi fikriniz olarak mı ortaya koyuyorsunuz yoksa bu fikriniz bilimsel bir veri mi?Eğer söyledikleriniz doğruysa karşı söylem mantıksızdır ama sizin mantığınızın genel geçer bir mantık olması kaydıyla. Bir de hani çıplaklar kampı vardır.Ordaki insanların cinsel uzuvlarını görüp birbirlerine yüksek dozda cinsel çekicilik duyduklarını düşünmüyorum.Artık öyle bir ortamda sınır yoktur doyumun sonudur duygular da şiddet değiştirir.O zaman orda o cinsel bölgelerin de bir çekiciliği kalmamıştır diyebilir miyiz?Fetişizm de bunun tersi bir durumdur değil mi sayın Tangeriin!Peki cinsellikle ilgili bu çekicilik kavramını hangi kavramlarla dolduracağız?Bana çekici gelmiyor; ama ben etkileniyorum, benim anlayışım normal seninki sorunlu mantığı ne kadar mantıkidir?Başka bir şey daha söyleyeyim?Reklamlarda,kliplerde,kitaplarda,kozmetik ürünlerinde kadınları ürünle ilgili kullanırken(Kadınların cinsel uzuvları kapalı(!) olsun sadece diyelim...?)hangi mantık hangi dürtü bu kullanımın temelini oluşturmaktadır. MUHABBETLE...
  2. Karar 9'a karşı 2 oyla alındı sayın Bilimselci.Çoğunluğun azınlığa karşı hakimiyeti değil mi!Sözünüzden hareketle bilimsel bir kılıfa bu kararı büründürmenin abesliğini sizin de görmenizi naçizane tavsiye ederim...Sözlerinize bakıp bir daha yazdıklarınızı yorumlarsanız ne kadar kıymet-i harbiyesinin olduğunu görürsünüz. MUHABBETLE...
  3. Bu bir fıkra mı bilmece mi bu yazının içeriğine başlığına veriliş tarzına sözlükten hangi kelimeleri bulup da ne diyelim bilmiyorum ki!Biri tercüme edebilir mi bu yazının ana fikrini,kimin ne yaptığını,başlığın ne dediğini? Kim yazdıysa bunu gazeteciyse bence gitsin şovmenlik yapsın.Yeteneğini yanlış alanda ve insanlara zarar vererek sergiliyor yazık... MUHABBETLE...
  4. Beni şaşırttınız Sayın Tangeriin!Birçok yazınızda düstur edindiğiniz sorgulayıcı,önkabulden uzak olma üslubunuzu bu yazınızdaki cümlelerle bozmuşsunuz.Karara sevinip sevinmemek ayrı bir olay da vaka düzeyindeki bakışınız tarzınız bağlamında bence örtüşmedi.Sizin mantığınız bu mevzuda şunu söylüyor:Kararın ne olduğunu,doğruluğunu niçin tartışıyorsunuz?Karar verme merciinin son noktası mahkeme karar verdiyse doğrudur tartışmaya ne hacet,diyorsunuz bu mudur bilimsellik,akılcılık,sorgulayıcılık?Sizinde mi sorgulanmayacak doğrulundan şüphe edilmeyecek inanışlarınız var?Mantıki açıdan da bir sorun var bence:Anayasaları yapanlar kimlerdir?Anayasaları uygulayanlar kimlerdir?Anayasa yapma yetkisi kimdedir?Meclistedir değil mi?Anayasa mahkemesi ne yapar?Yine anayasada kendisine verilen sınırlı hakla yasaların anayasaya uygunluğunu kontrol eder?Sence kim kimin üstündedir Sayın Tangeriin?Anayasa mahkemesinin üstlendiği misyonu -doğru yaptıklarıyla Meclis'inde üstünde-sahip olduğu bu gücü başka hangi demokratik ülkede görebiliriz?Bu kararların hakla hukukla bir ilgisi yoktur.Açıkca kalkın söyleyin kardeşim.Burda tamamen ideolojik bir duruş vardır.Anayasada bu ideolojik duruşun vasıtası olarak kullanılmaktadır.Bir Anayasa'yı,bir maddesini yüz kişi farklı yorumlayabilir mi bu nasıl iştir?Anayasa mahkemesindeki üyeler bizdense şu karar, sizdense bu karar çıkar şeklindeki cümlelerin kurulduğu bir ortamda hangi kararın doğruluğundan bahsedebiliriz.Doğruluğu tartışılır mıymış,tartışılmaması için sizin de savunduğunuz sürekli bilimsel bir dayanak gösterin lütfen? MUHABBETLE...
  5. Aforizmayı duynuştum ama sayende manasını da öğrendim bu bağlamda teşekkürler.Aforizmanın müşahhas olmadığını da öğrendim ki Anayasa Mahkemesi de aforizma yapmış halkla hangi müşahhas zeminde kucaklaşacak şaşkınlıkla bekliyorum.Geceme kimse karışmıyor da ben geceye karşıyım-artık kim aydınlatacaksa... MUHABBETLE...
  6. Tersi bir karar çıksaydı sizin söylediğiniz türde abartılı bir sevinç olmayacaktı ama demokrasi,hukuk adına olması gereken buydu düsturunda bir sevincin olacağını size söyleyebilirim.Bu karara şimdi sevinenler tersi kararda ne düşüneceklerdi sayın Politika?Aynı sevinç gösterisi mi yapılacaktı hukuğa saygı mı duyulacaktı, yoksa dinciler orayı da işgal etmiş deyip yaygara mı koparılacaktı?Vakalara ilkesel bağlamda yaklaşım tarzımız her kesim için aynı diyebilirim.Fikrimizi destekleyen ne olursa olsun alkış,iyi;desteklemeyen için yanlış,kötü değil mi?Bir kesime mi has bu anlayış?Hukuk,demokrasi herkese gerek sayın Politika.Güç kimdeyse onun hukuğu,demokrasisi uygulanıyorsa yarın güç başkasına da geçebilir o savunduğunuz hukuk,demokrasi sizi de üzebilir?Hukuk,demokrasi mi kazandı ideolji mi kazandı vicdanlarda yeri belli olacak.Hayırlısı olsun diyorum ama sevincinize katılmadığımı belirteyim... MUHABBETLE...
  7. Sayın Bilimselci yazımı ''tariz''sanatıyla yazmıştım belirteyim sizde mi ''tariz'' yaptınız yoksa!Anayasa Mahkeme'miz sizin dediğiniz meselelere de el atsa da biz de teşekkür etsek hep beraber mutlu olsak güzel olmaz mı?Bir soru sorabilir miyim:Gündüz gözlerimizi kapattığımızda gece olur mu?O yaşanılan geceye hakiki gece diyenler ne kadar gerçekçidir?Ya da gecenin ortasında bulunduğumuz yeri aydınlattığımızda bak gündüz dediğimizde hakikaten gündüz mü oluyor?Biz gözümüzü mü kapattık,gecenin ortasında el feneri yakıp gündüzdür deyip kendimizi mi kandırıyoruz Sayın Bilimselci?Benim geceme,gözüme niçin karışıyorlar onu da anlamış değilim... MUHABBETLE...
  8. CHP'nin lügatında ''hata ve özür''kavramları yoktur.Hatayı hep kendileri dışındakiler yapar ve özür dileyecek olanlar da onlardır gerekirse zorla özür dilettirilir.Seçimden yenik çıkar,halkı suçlarlar;bu ülkenin bu hale gelmesinde hiç payları yoktur çünkü hiç tek başına iktidara gelmedik derler,seçimlerde başörtüsü dağıtırlar,seçim otobüslerine başörtülü bayan resmi koyarlar,Mecliste ayetlerle destekli türban yorumu yaparlar ama dini kullanan başkalarıdır eleştirirler,darbelerle anılmaktan,darbe çığırtkanlığı yapmaktan rahatsız olmazlar başkalarını demokratik olmamakla suçlarlar.Normaldir bunlar,onlarca anormal olan bunları normal karşılamamaktır... MUHABBETLE...
  9. Evet başörtüsü sorunu çözüldü.Sorun neydi,rejimin tehdit altında olması.Başörtüsü sorunu toplumu bölmüş,kutuplaştırmıştı.Anayasa Mahkememiz bütün bu sorunları çözecek kararı aldı.Toplum bu ana kadar bölünmüştü,kutuplaşmıştı bundan sonra kutuplar birleşecek,parçalanmalar bütünleşecek.Artık sorunumuz yok.Chp mutlu,halk(!) mutlu.Mutsuz olanlar bu ülkenin düşmanları zaten değil mi?
  10. FUZULİ

    Kahvaltı

    Gelin bir de kendimize bakalım sayın birce dilin kemiği yoktur,mangalda kül bırakmaz,dünya yansa bir tükürükle söndürür.Onların yiyeceği kahvaltıyı eleştirirken ekmek kuyruğundaki insanların acısını hissederken acaba biz,siz güzel kahvaltımızı yaparken onlar geliyor mu aklımıza?Bizi kim eleştirecek sayın Birce!Arabımızın modelini,cep telefonumuzun modelini değiştirme,gördüğümüz güzel bir elbiseyi alma,lüks bir lokanta da yemek yeme,bilmem nerenin neresinde tatil yapmayı düşleme hususunda ki tedirginliğimizi o ekmek kuyruğundaki insanları düşünerek bu tedirginliğin değersizliğini hissedebiliyor muyuz,biz ne yapıyoruz böyle diyebiliyor muyuz?Yoksa bu bizim işimiz değil hükümetler mi uğraşsın diyoruz,biz kendimize düşen o hassasiyeti gösterip yukarıya çıkarttığımız insanda görmeyince mi üzülüyoruz?Derdimiz ne bizim?Hakikaten insanların acınacak hali mi,insanların acınacak halinden fikrimize malzeme çıkartıp bunun hazzını yaşamak mı?Halk olarak gönlümüz aklımız nasıl şekillenmişse o yukardakiler de her zaman söylediğim gibi Mars'tan falan gelmediler içimizden biriler onların gönlü,aklı da bizimki gibi genel itibariyle. O insanlara ben de üzülüyorum bu bağlamda bir devlet milletine bunu reva görmemeli de diyorum suçlu da arıyorum ama bir de kendime bakıyorum ben ne yapıyorum diyorum ve çoğu zaman eleştiri hakkını kendimde bulamıyorum birçok insanda bulamadığım gibi. MUHABBETLE...
  11. Cevabımın yürekten olması sizin kabul edeceğiniz düşünceleri dillendirmeme bağlı değil mi,siz de yürekten buna cevap verir misiniz?Doğru bu nasıl hoşgörü,benim anladığım ve doğru olan din de bunlara hoşgörü demez zaten sen nasıl yaşarsan yaşa sen de bana karışma benim anladığım ve makbul olanı.Mecburi din dersleri bunun İslam'ın telakkisiyle bir ilgisi yok,bizim sistemimizin insana,dine bakışıyla ilgili bir uygulama.Kuran git herkese zorla dinini öğret,Müslüman yap demiyor bu anlayışı yıllar yıllar önce Osmanlı dahi yapmadı.Fatih'in uygulamalarına anlayışına bakabilirsiniz.Hıristiyan Hıristiyan gibi ibadetini,Yahudi yahudi gibi,Musevi Musevi gibi ibadetini rahatça yaptı.Benim anladığım hoşgörü bu.Din dersini zorla kimseye okutmamalısınız doğrusu bu.Bugün hoşgörüsüzlükten bahsedenleri kendi hoşgörülerini de vicdanlı bir şekilde değerlendirmeye davet ediyorum.Hoşgörüsüzlüğe hoşgörüsüzlükle cevap vermeyi savunup akabinde hoşgörüsüzlükten yakınmak absürt değildir de nedir?Hoşgörüsüzlük eleştiriliyorsa herkes için her fikir her insan için eleştirilmeli değil mi?Zorunlu din dersinden yakınıyorsunuz ama başörtüsü(türban)meselesine gelince zemin değişiyor hoşgörü değişiyor,savunma değişiyor.Bazı otellere tesettürsüz girememek hangi bağlamda eleştirilirse bazı otellere de tesettürlü girememek aynı bağlamda değerlendirilmeli.Hangisi hoşgörülür hangisi hoşgörülmez ideolojik zeminde kişiselleştiriliyorsa burda hoşgörüyü eleştirmeden önce başka değerlere göz atmak daha mantıklıca olur.Benim dediğim,yaptığım doğru seninki yanlış, e kim doğru,kim iyi o zaman? MUHABBETLE...
  12. Bir kadına parfüm sürdürten,makyaj yaptıran,cinsel bölgeler dışındaki yerleri olaganca açtıran içsel sebepler nelerdir?Bir kadın niçin dış güzelliğine bu kadar önem verir bunu kimin için yapar?Bir kadın herkesin beğenisini,ilgisini çekmek için mi yapar bunu yoksa bu niyetin dışında alışılagelmiş bir durumun bilinçsiz tezahürü müdür?Bir erkeğin kadının o süslü halini gördüğünde hissettiği duyguyla özensiz halindeki hissettiği duygu arasında fark var mıdır?Ahlaki boyutuna girmeden bu durumun psikolojik boyutuyla ilgili neler söyleyebilirsiniz?Burdan hareketle hangi yargılara varabiliriz? MUHABBETLE...
  13. Sizin yazınız da hakikaten tebessüm ettirecek türden olmuş.Bakın bu yazı da hoşuma gitti,dilinize sağlık.Bu vakanın tam tersi bir anlayışla ortaya konulması halinde tezahür edecek durumu eleştirerek,içine nükte katarak anlatmışsınız.Yukarda anlatılan yanlış bir zihniyetin ürünü size göre bu mantığı başka bir kesim kullandığında kılıfı da laiklik,demokratiklik, çağdaşlık olduğunda hiçbir problem yok ortada.Demokrasi o otelin uygulamasına hoşgörü gösteriyor senin anlattığın gibi bir otelin özlemine bile yasak koyuyor , ironik değil mi?Peki her iki türden de oteller olsa bu sorunlar yaşanmasa bu demokratik olur mu?Sizce nasıl olmalı,nasıl çözülmeli bu sorunlarımız?Ya benim gibi olacaksın ya da çek git mi,olmalı.Peki benim gibi olacaksın diyen kim,söylenileni yapması gereken kimler?Biri Fransız biri Çinli mi,yoksa biri Marslı diğeri Neptünlü mü?Kim kimin çöplüğünde horozluk yapmaya çalışıyor bir bilginiz varsa lütfen açıklayın!... MUHABBETLE...
  14. Birisi yolda çevirip sorsa, "Türkiye'de bazı şeyler öyle zıvanadan çıktı ki, 'hayır, katiyyen olmaz' diyebileceğimiz pek bir şey kalmadı; peki, buna rağmen sizin için, 'o kadar da uzun boylu değil; işte bu dediğin kesinlikle Türkiye'de olmaz' diyebileceğiniz şey, ne olabilir?" Böyle sorulara cevap bulmak zor; epey düşündükten sonra herhalde, "özel sektörün işlettiği otellerde başörtüsü yasağı uygulaması" der miydim bilmem fakat o da oldu ve Bodrum'da bir otel, müşterisine, "eşiniz başörtülü, yürü başka kapıya" dedi.Sağcı otel-solcu pansiyon; muhafazakâr residance, laikçi tatil köyü! Bu bir ticari reklâm taktikası olabilir mi? Pekâlâ mümkün! Başka sebep gelmiyor aklıma: kurnazca düşünülmüş bir pazarlama taktiği. İşler iyi gitmiyordur meselâ... İşletmeci oturup zekice bir skandal planlar ve başörtülü aileyi otelden kovar. Olay tartışılmaya başlanınca amaca ulaşılmış demektir; bunun üzerine, "Hangi otelmiş kıız, hiç değilse destek olsun diye gidip birkaç gün kalalım, sahibini kutlayalım" diye ulusalcı eylem yapmayı planlayanların sayısı, şimdilik seçim kazanmaya kifâyet etmese de, otoriter laikçi bir Bodrum otelini yaz sezonunda ihyâ etmeye yetebilir!.. Belki de bütün hâdise, ta başından beri dramatik bir "yanlış anlaşılma"dan ibarettir; o ihtimâli de göz önünde bulunduralım ve acaba böyle bir otelin, tanıtım broşüründe hangi reklâm cümleleri bulunurdu fantazyasına geçelim. Farz-ı muhâl: * "Otelimizin bütün odalarında Devrim Tarihi ile ilgili ulusalcı yayınlar mevcuttur ve odalardaki TV alıcılarında sürekli olarak 10. Yıl Marşı, Ruhi Su, Hasan Mutlucan türküleri çalınmakta ve gerici akımlara karşı antiseptik klipler yayınlanmaktadır. Otelimizde her müşterinin bedavadan günde iki duble rakı ve leblebi istihkakı olup bu miktarın üstündeki rakı ve leblebi talepleri ekstraya tabidir. İkindi sularında otelimizin konferans salonunda laikçi vaizlerimizden feşmekânın bilinç artırıcı seminerlerine veya büyük fedâkarlıkla Hindistan'dan getirttiğimiz yoga uzmanımızın terapi seanslarına ücretsiz katılabilirsiniz. Laikçi parti, dernek ve örgütlere üye olduklarını belgeleyenlere % 10, toplu rezervasyonlarda % 25 indirim uygulanırken fitness salonumuzdaki emekli uzmanlar gözetiminde yanaşık düzen ve tüfekli hareket eğitimi verilmektedir. Her gece havuzbaşında düzenlenen animasyon gösterileri esnasında "iç ve dış düşmanlarımız" konusunda yapılacak bilgi yarışmalarında kazanan bir çifte, kumanyalı Anıtkabir gezisi armağan edilmektedir. Otelimizin mescidi yoktur ve odalara seccade servisi yapılmaz; bütün lavabolarımızda ayak yıkamaya ve abdest almaya kalkışanları tesbit eden özel sensör cihazı vardır. Otelimize sadece başörtülüler değil, milli emellere düşman ülkelerin yurttaşları ve özellikle AB pasaportu taşıyanlar giremez. Sabah kahvaltısı servisi 05.30'da açılır ve 06.00'da sona erer. Kahvaltıdan yararlanmak isteyen müşterilerimiz 05.15'te lobi önünde yapılacak sabah içtimâında hazır bulunmak zorundadır. Akşam yoklaması saat 17.30'da havuzbaşında alınır ve müşterilerimiz kaldıkları katlara göre tertiplenen takımlar halinde ikişerli kol düzeninde yemekhaneye hareket ederler. Mercimek çorbası, makarna ve elmadan oluşan tabldotu beğenmeyen, ikinci porsiyon talebinde bulunan müşterilere itina ile karşıdevrimci muamelesi yapılacaktır. Gece 22.00'de otelin bütün ışıkları merkezî sistemle kapatılır. Oda temizliğini bizzat yapan, bulaşığını kendi yıkayan ve otel disiplinine râm olan müşterilerimize terhisleri esnasında ayrıca törenle ulusal takdir sertifikası verilecektir. ... Yok **** dediğinizi duyar gibiyim; size aynen katılıyorum: Yok deve A.TURAN ALKAN (ZAMAN) Bu da zamandan bir bakış...Hoşuma gitti vallahi! MUHABBETLE...
  15. Materyalist bir felsefeyle bakınca insan dini de ticari müessese olarak görebiliyor o bakan başka bir şey görmeyen gözler,dini kullanıp da kazanç sağlayanları gören buna üzülen,bununla mücadele eden inançlıları görmeyen gözler.Dindarım deyip de dini kullananlarla dindar olmayıp dine eleştiri getirenlerin arasında dinle ilgili bağ bağlamında hiçbir fark yoktur.Bazen öyle olur ki insan her baktığı yerde kendini görür.Kötü olan şu ki bubakışın bazen değil sürekli olması telakki haline gelmesidir.
  16. Kuran bilimin dışında olacak herhangi bir hüküm öne sürmemiştir ki Kuran'daki bir hüküm çürütülebilsin.Kuran bir fizik kanunları,kimya kanunları kitabı değildir.Kuran'da sürekli evrendeki düzen vurgulanır,örnekler verilir ve düşünenler için ibret vardır ,hiç düşünmez misiniz, denir.Bu bağlamda vurgulanın ne olduğunu ben söylemiyorum.Yorumu size kalmış. Bugün geldiğimiz noktada Kuran'ın bilime ters düşdüğü vurgulanmakta sanki Kuran'daki bilimsel hükümler çürütülmüş gibi bir yargıyla karşı tez olarak sunulan Ateistlik bilimsel bir sonuçmuş gibi sunulmaktadır.Ateistliğin Kuran'a karşı savunduğu ergümanları bilim vasıtasıyla öne sürmektedir.Bu bağlamda da metot yanlışlığı,çıkarsamanın yanlış anlamlandırılması benim açımdam yukardaki Kuran-bilim ilişkisinde ortaya çıkmaktadır.Ateistliğin bilimsel temelli bilimsel içerikli olmayan bir ergümanlar bütünü olan Kuran'a karşı karşı savunmasından dolayı aynı metotla Kuran'da kendi savunmasını yapmaktadır ki savunulan tezler anlamlı olsun.Ateistliğin bilimsel temelli savunmasına karşı bilimi kullanmadan yapılan bir savunma ne kadar anlamlı olur?Bütün bilimsel verileri Kuran'ın savunduğu anlayışla ilşkilendirmek,anlamlandırmak mümkündür.Ateistlik nasıl ki bilimsel bir olgu değilse bir kanun değilse savunmasını bilimsel içeriklerle anlamlandırıyorsa karşı tezi ziyadesiyle Kuran anlamdırarak verir.Evrendeki sisteme atfedilen gücü Ateistlik başlangıcı bilinmeyen ama bir şekilde kendinden olan maddesel güç olarak adlandırması ne kadar bilimselse bu gücün dayanağını Allah olarak gösteren Kuran'da o kadar bilimseldir.Dinlere masal diyen,insan beyninin çevresel etkileşimi sonucu ortaya koyduğu bir olgu olarak vurgulanan inanç hissi ne kadar bilimselse Ateistlik'te,Kuran'da savunulan ''Her insan inanma fıtratı üzerine doğar.''anlayışı da bir o kadar bilimseldir.Ateistlik bence bilimin bir sonucu değil bilimsel sonuçları bireysel anlamlandırıp yine bir inanç üretmenin ürünüdür.Ateistlik bir bilimsel kanun değil yine bir inançtır.Bu bağlamda bilimle ilişkisi Ateistlik inancını savunurken savunma vasıtası olarak bilimi seçmesidir.Eğer bu söylediğimin tersini biri kanıtlarsa ''Dinler''in masal olduğu sonucu da su götürmez bilimsel bir gerçek olarak hasıl olur.Nedense Ateistler ''Allah'ın olduğunu bilimsel kanıtla!''derler ama kendileri Allah'ın olmadığını bilimsel kanıtlayamazlar.Nitekim Ateistlik de bir inançtır bilimsel bir çıkarsama değildir. MUHABBETLE...
  17. Anlatmak istediğinizi anlatmışsınız bunu anladım da siz benim ne anlatmak istediğimi galiba anlamamışsınız ki kastetdiğim psikolojinin teyidini yapan bir yazı yazmışsınız.
  18. Bu başlık altında geçmişten günümüze kadarki ateistlerin dini psikolojilerinden bahsetmeyeceğim.Dini konulu başlıklar altında yazan ateist arkadaşlarda gördüğüm dinle ilgili psikolojik hal görüşlerimi naçizane bireysel dile getireceğim.Bu hususta en çok dikkatimi çekense ateistlerin dindarlar kadar,hatta dindarlardan daha fazla dinle ilgili malumata sahip olmaları.Bu durumu tabii karşılamak lazım diyecek arkadaşlar çıkabilir.Dini en ince ayrıntısına kadar öğrenip sonra ateistliği seçtim diyenler vardır.Ya da dinle ilgili fazla bir bağı olmayıp kendi fikrini savunmak için dinle ilgili ziyadesiyle malumat sahibi oluyordur.Ne şekilde bilgi sahibi olursa olsun psikolojik bağlamda sahip oldukları dini bilgileri kendi ideolojileri doğrultusunda din olgusuna karşı hat safhada bir azimle karşı tez olarak kullanmaktadırlar.Burda önemli olan ateist olabilirsin bu noktada dinle fazla bir bağın kalmamıştır.Bu ideolojinin misyonerliğini yapma psikolojsi nerden kaynaklanmaktadır?Dini inkar etmenin faaliyetini göstermek,dini çürütmek inaçlıyı inançsız yapmak ateizmin verdiği psikoljinin bir misyonu mudur?Bu faaliyet bireysel anlamda kendi fikirlerinin doğruluğunu ispat etmenin tatmin psikolojisini mi içermektedir daha farklı bilinçli bir faaliyet midir?Din bir ateiste kendisine dokunmadığı hallerde dahi sürekli onu ortadan kaldırma rahatsızlığını niçin verir?Bir ateist bir inançlıyı ateist yaptığında kendi ideoljisinin anlamlandırdığı bir hazzı mı yaşar?Bu şekilde anlamlandırılmış mücadele verme değeri de yoksa hangi içsel hissin tezahürüdür bu mücadele?Ateistlik bireysel yaşamanın ötesinde geneli kapsayacak bir ideoloji taşıyorsa içinde buna bilimi karıştırmanın mantığı nedir?Bilim temelinde ateistlik olan komünizm,sosyalizm gibi yaşam felsefeleri kanunu mu ortaya koymuştur?Bu felsefelerle işim yok bireysel ateistim deniliyorsa ateşli bir ateizm savunucusu olmanın,sürekli bunun mücadelesini vermenin gereği nedir? MUHABBETLE...
  19. Sözlerinizin kıymete değer olduğunun ispatını yapmadığınız için söyleyeceğim şeylerin de sizin için bir kıymeti yoktur bilimsel bağlamda size eyvallah...
  20. Sayın Brain yazdıklarınızdan bilimsel bir kişiliğe sahip olduğunuz anlaşılıyor.Görmediklerinize maddi bağlamda inanmadığınız,görmedikleriniz hususunda da söylenenlerin kıymetinin olmadığını neden,sonuç ilşkisi ve deneysel ispatıyla bu değerin var olacağını vurguluyorsunuz.Bir ispat da ben sizden isteyebilir miyim sizin mantığınızdan hareketle!Sizin bu başlık altında yazdıklarınızın mantıklı olduğunu,doğru olduğunu,kıymete değer olduğunu deneysel olarak,görülebilir neden-sonuç ilşkisi içinde kanıtlayabilir misiniz?Siz de bana''Siz de şunları şunları bilimsel kanıtlayın!'' demeyin her konunun doğruluğunu sizin yönteminizle kanıtlayamam ve öyle bir iddiada da bulunmam.Konuya dönersek ispatınız''Su 100 derecede kaynar.''ilkesi kadar kesin olsun ki karşı tarafın tezi masal olsun.Bilimsel çıkarmalarınız sonucunda herkesin kabul edeceği,her deney sonucunda aynı neticeyi verecek şekilde bir kanıt sunmazsanız sizin teziniz ''masal''olur mu sayın Brainslapper?Buyrun... MUHABBETLE...
  21. FUZULİ

    KANALTÜRK SATILDI

    Kavramlar,vakalar ''çağdaşlık'' kelimesiyle yoldaşlık edince göze daha bir yumuşak ve eleştirilme kaygısından azat edilmiş bir tavırla çıkıyor.Makyajlanmıştır,zihin alıştırılmıştır artık ona çünkü çağdaşlık libasını giymiştir bir kere.Yukarda eleştirdikleriniz ve benim de onlara katıldığım üzere hergün yeni bir aşk(!) bulanların(Aradaki yaş farkı önemli değil çünkü onlar modern aşık...) ve ekranlarımıza çağdaşlık adına getirilen,sunulan insanların,parası adam tutup adam öldürmeye yetenlerin çağdaşlık naraları atıp gecenin kuytusunda çağdaşça hayat söndürenlerin,güçlü olduğu için hukuğu da kendine uyduran modernlerin,dağdaki çobana oy vermeyi layık görmeyip çağdaşça eleştiren sanatçıların,gazetecilerin,siyasetçilerin,şeriat tehlikesi vardır düsturuyla hepsi olmasa da potansiyeldir şeklinde düşünüp onların üniversiteye girmemesi için kapısına kilit vururuz diyen profosörlerin(!) bulunduğu modern bir ortamla o eleştirdiğimiz durumların bulunduğu ortam ve anlayış arasındaki tek fark ''çağdaşlık''kelimesi farkı mı?Çağdaşlık naraları atmak dile zor değildir.Çağdaşlık adına çağdaş olmayanları eleştirmek de çok kolaydır.İnsani olmayan durumların sıcaklığının yaktığını görürken o ateşi söndürmeye çalışırken bu sefer de çağdaşlığın soğuğunda insanları üşütmeyelim diyorum.''Çağdaşlık''kelimesinin liderlik ettiği cümleleri ve de şekilleri de çağdaş mıdır kılıf mı giydirilmiştir görebilelim,görülmesine izin verilsin diyorum.Geriliği boğmaya çalışırken ''çağdaşlığı'' geriye götürmeyelim...Yoksa arasında sadece telaffuz ve ses farkı kalır. Geriliği eleştirirken çağdaşlık adına yapılan gerilikleri eleştirme çağdaşlığını gösterebilirsek ne ala... MUHABBETLE...
  22. Dinin bilince,akla bakışıyla Ateizm'in bakışını yukardaki aşikar cümlelerle güzel ifade etmişsiniz?Bu bağlamda şunu söyleyebilirsiniz sanırım:İnanç hissi de önce var olmayan insanın doğayla etkileşiminden ortaya çıkan tesadüfi bir olgudur.Burada tesadüf kelimesini özellikle kullandım ki anlattıklarınızdan hareketle bu durumu açıklayacak başka bir kavram yok düşüncesindeyim.Burdan hareketle şunu sorabilir miyim?Doğadaki,evrendeki düzeni görüyorsunuzdur.Ne şekilde oluştuysa oluştu hücreden galaksilere kadar belli bir sistem düzen içinde her görünen.Bu sistemi düzeni oluşturan ki buna nasıl bilinçsiz bir güç atfedilir ve bununla açıklanır orası da ilginçtir oluşturan güç belli bir sistematiği olmayan aklı insana nasıl vermiştir?İnanç bağlamında aklın bir sistematiği,meyli yok mudur?Uhrevi masallar(!) üretecek bu beynin kendini var eden güçle hiç ilişkisi yok mudur?Her türlü sistematiği var eden bu güç sizce neyse niçin insanı uhrevi inanç arama,üretme durumuyla karşı karşıya getirmektedir?Şurası da ilginçtir uhrevi inançlardan önce insanlar maddi Tanrı üretmişler onlara sonsuz güç özelliğini yüklemişlerdir.Yaptıkları putlara,ateşe,güneşe tapmışlardır.Akabinde zihinsel körlük geçtikçe bunların da acizliğini yetersizliğini görmüşler bunların ötesinde soyut(metafizik) bir İlah üretmişler masal uydurmuşlardır bilimsel verileri(!) (Bence bilimin değil bilimi kendi fikri için araç olarak kullananların verileri,deneylenebilir,kanıtlanabilir bir durum değildir ki su götürmez gerçek olsa din diye bir şey kalmazdı bugün.) hakikaten düşünülmeye muhtaçtır. Yıllar yıllar önce maddi varlıklara sınırsız güç yükleyenlerle bugün bütün var olan herşeyin sebebini gördüğümüz ama bilinçsiz bir maddesel güce bağlayanlar arasındaki fark nedir?Bugün şu mu anlaşılmıştır:O insanlar aradıkları gücün maddede olduğunu görememişler maddenin ötesine geçmek istemişler bugünkü bilim bu gücün madde olduğunu kanıtlamış başka bir güç aramaya yer bırakmamış mıdır? MUHABBETLE...
  23. Bizim Kola Turka'nın böcükleri kalitesiz galiba tadın da sorun var bir türlü Koka Kola'nın böcük tadını vermiyor!!! MUHABBETLE...
  24. FUZULİ

    19 mayıs 1919

    Bilgi edinmek adına yorumlarımızın daha inandırıcı olması adına haberleri izlemenizi,izlerken de -kameralar başbakanın gözünün durumunu yakın çekim gösteriyor- bakmanızı tavsiye ederim.Yok inanmıyorum diyorsanız muane etme imkanınız varsa muane edin biz de bilgilenelim ne nedir ne değildir... MUHABBETLE...
  25. Olaylara bir de şu açıdan bakabilir misin?Yukarda verdiğin örnekler kronolojik bağlamda olayların birbiriyle bağlantılı olduğunu benzer ergümanları içerdiğini gösteriyor.Bu benzerliklerden harekletle seçeneği olmayan bir kanıya varmışsınız ya da o okumuş olduğunuz kitaplar sizi bu kanının doğruluğuna inandırmış ki başka bir sonuç çıkarma gereği duymamışsınız. NAHL SURESİ 24- Kendilerine "Rabbiniz ne indirdi" diye sorulduğunda "Bunlar eskilerin masallarıdır" dediler. ''İçinde Peygamber olmayan hiçbir millet yoktur(Fatır 24).''Celalim hakkı için biz her millete Allah'a kullukta bulunun ve putlara ibadetten kaçının diye bir Peygamber gönderdik(Nahl 36). Yukardaki ayetlerden de hareketle bugün coğrafi bağlamda hiç yakınlığı olmayan coğrafyalarda dahi inanç,ibadet dini efsane, dilsel terimler bakımından benzerlikler,ilişkiler vardır.Sebebini senin anladığın şekilde mi yorumlarsak daha mantıklı olur yok sa ayetlerden de hareketle benzerlik olması doğaldır çünkü aynı kaynaktan çıkmıştır yorumu mu doğru olur?Bu nasıl bir uydurmadır ki her millet birbirine benzer inanışlar uydurmuştur?
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.