Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

FUZULİ

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.980
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    5

FUZULİ tarafından postalanan herşey

  1. FUZULİ

    Günün Sözü

    Güzel sevilen değil, sevilen güzeldir.
  2. Öncelikle bir kameramızın olduğunun farkında olmalıyız ve kamerayı en doğru şekilde bütün işlevleriyle kullanabilmenin hissiyatını taşıyor olabilmeliyiz. MUHABBETLE...
  3. Bilimin dini muhatap almıyor olması bilimin tercih ettiği bir durum değildir siz de biliyorsunuz.Tersinden bakarsak bilimin incemek isteyip te inceleyemediği bir alandaki acziyetini gösterir bu gerçek.Bilimin muhatap almıyor olması bilimin lehine değil aleyhine bir durumdur.Din bilimin incelemek zorunda olduğu kadar etkili bir konudur. MUHABBETLE...
  4. Maalesef Sayın Bilimselci, düsturum olmasada bu şekildeki bir yaklaşım tarzı, etkileniyor insan bulunduğu ortamdan muhattabı olduğu insandan ve insanlardan.Uyarın için teşekkürler dogru bir tesbit. MUHABBETLE...
  5. Vallaha Sayın Demirefe cehalet sistemli bir şekilde emniyete,hukuk sistemine sızıp kendini akıllı görenler karşısında galip geliyorsa ya cehalet kendini akıllı görenden daha akıllı ya da kendini akıllı görenler cehaletin içindeler haberleri yok yanılıyor muyum? MUHABBETLE...
  6. FUZULİ

    İNANÇ VE HURAFE

    Bir şeyin varlığını ya da yokluğunu bilimsel bağlamda ispat edemiyorsan edemiyorsak ortaya kanun olarak vardır veya yoktur şeklinde bir yasa koyamazsınız.Varlığına inanıyorsan yokluğu ispat edilene kadar vardır yokluğuna inanıyorsan varlığı ispat edilene kadar yoktur.Bilim dediğiniz alan evrenin kaçta kaçını çözebilmiştir de ispat edilemeyen bir şey kesinlikle yoktur diyebiliyorsunuz?Ayrıca Allah varlığını direkt ispat etseydi şimdi sen ne bunları yazıyor olabilirdin ne de bu tartışmaların lüzümu olacaktı, dinin de bir luzumu kalmayacaktı, hayatın,dünyanın da gerçek anlamına ulaşılmış olacaktı o zaman.Bilim neresinde bu konuların hangisine açıklık getirdi?Açıklığa kavuşturduğu sürece zihinlerimiz daha da aydınlanacak bunu siz de biliyorsunuz. MUHABBETLE...
  7. Sayın Bilimselci yukardaki ayetlerden siz şunu mu çıkarıyorsunuz:Bu dünyada bu dünyalık işlerle uğraşmayın yan gelip yatın hatta yemeyin,içmeyin, çalışmayın,evlenmeyin her şeyi boşverin.Sizin çıkardığınız bu. O ayetlerdeki kastı şu şekilde niçin düşünmüyorsunuz:Ebedi alem bu dünya değildir bu dünya bir oyundan ibarettir bu dünyada yapacağınız her eylemden sorumlusunuz,bu dünyada sınavdasınız bunun bilinciyle hareket edin,sorumluluğunuzu sizden istenileni yapın yaptığınızda karşılığını Cennet'teki nimetlerle alacaksınız.Cennetteki nimetlerden birini de siz yazmışsınız. Sence senin algıladığın mı doğru yoksa Kuran'ı bu şekilde algıladığımızda mı daha doğru bir yaklaşım sergilemiş oluruz?Ya da bu ayetlerden çıkan anlayışın hangisi daha mantıklı ve söylenilenle uyumlu? MUHABBETLE...
  8. Bakara 244.Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah işitendir, bilendir. Nisa 84.Artık sen Allah yolunda savaş, kendinden başkasıyla yükümlü tutulmayacaksın. Mü'minleri hazırlayıp-teşvik et. Umulur ki Allah, küfredenlerin ağır-baskılarını geri püskürtür. Allah, 'kahredici baskısıyla' daha zorlu, acı sonuçlandırmasıyla da daha zorludur. Allah mü’minlerden mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Bu Tevratta, İncilde ve Kur’an’da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde o’nunla yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin, işte bu gerçekten büyük bir kazançtır.” (Tevbe: 111) Allah ile bu alışverişi yapanlar, tevbe edenler, sırf Allah’a kulluk edenler, hem hamd edenler, Allah yolunda geziye çıkanlar, rükua varanlar, secde edenler, iyiliği emrederek kötülükten sakındıranlar Allah’ın koyduğu sınırları gözetenlerdi. Mü’minleri müjdele.” (Tevbe: 112) Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde, Allah’a da, âhiret gününe de iman etmeyen, Allah’ın ve Resulünün haram kıldığını haram tanımayan, hak dinini din olarak benimsemeyen kimselerle zelil bir vaziyette tam bir itaatle, cizye verinceye kadar savaşın. (Tevbe 29) Bunlarla savaşmak için, evvela onların saldırmaları şarttır. Hz. Peygamber (a.s.) müşrik araplarla ancak İslâmı imha etmek için silaha sarıldıklarında harbetti. Hıristiyanlar da ancak Müslümanları ortadan kaldırmak için, İslâm devletine karşı kuvvet hazırlayıp hücum ettikleri zaman, onlara karşı hazırlandı ve karşı tarafın saldırmaya hazır olmamasını fırsat bilerek baskın yapmadı. Aksine, harbetmeden geri döndü. Cihadın gayesi gayri müslimleri kuvvet kullanarak İslâma sokmak değil, İslâma karşı çıkan kuvvet kalmamasını sağlamaktır. Cizye, İslâm devletinin, gayri müslim vatandaşlarından aldığı cüz’î bir vergidir. Müslümanların verdiği zekât nisbetinden fazla değildir. Devletin sunduğu hizmetler karşılığı olarak alınır. Cihad Nedir ? ________________________________________ Çalışmak, uğraşmak, çabalamak, gayret sarfetmek. İslâm’ın yükselmesi, korunması ve yayılması için her türlü çalışmada bulunmak, uğraşmak, gayret sarfetmek ve bu yolda sıcak ve soğuk savaşa girmektir. Daha açık bir ifade ile Allah (c.c.) tarafından kullarına verilmiş olan bedenî, malî ve zihnî kuvvetleri Allah yolunda kullanmak, o yolda feda etmektir. İnsanın maddî-manevî bütün varlığını Allah yolunda ortaya koyarak Hakk’ın düşmanlarını ortadan kaldırmak için savaşması “cihad”dır. İslâm’da cihad farzdır. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor: “Hoşunuza gitmese de düşmanla savaşmak üzerinize farz kılındı” (el-Bakara, 2/216). “Herhangi bir fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla çarpışın ” (el-Bakara, 2/193). “Allah’a ve ahiret gününe inanmayan kişilerle savaşınız” (et-Tevbe, 9/29); “Sizinle toptan savaştıkları gibi siz de müşriklerle savaşınız. ” (et-Tevbe, 9/36). Hz. Peygamber (s.a.s.)’de “Cihad kıyamete kadar devam edecek bir farzdır” (Ebû Davûd, el-Cihad, 33) buyurmuştur. Yalnız, bu farz bazı hallerde farz-ı ayın; bazı hallerde ise farz-ı kifayedir. Müslümanlar içinden sadece bir grup cihadın gayesini gerçekleştirebiliyor, müslümanların yurt, mal, ırz, namus ve haysiyetlerini düşmanlara karşı koruyabiliyorsa o taktirde cihad farz-ı kifaye olmuş olur ve diğer müslümanların üzerinden sorumluluk kalkar. Şayet fert fert gücü yeten her müslümanın düşmana karşı koyma gereği varsa o zaman farz-ı ayın olur; herkesin bizzat cihâd etmesi icab eder. Cihâdın gayesi, yeryüzünden fitneyi kaldırmak ve hakkı yüceltmektir. İslâm’da savaş, intikam, öldürme yağma, baskı ve zulüm yapmak için değil: bunları ortadan kaldırmak için yapılır. Müslüman olmayanları zorla İslâm’a sokmak yoktur. Cihad’dan maksat, insanları baskılardan kurtarmak, İslâm’ın yüce gerçeklerini onlara duyurmak ve kendi rızalarıyla müslüman olabilecekleri ortamları hazırlamaktır. İslâm’ın gayesi toprak ele geçirmek değildir. O yalnız bir bölge ve kıta ile yetinmez. İslâm bütün dünyanın saadet ve refahını düşünür. Bütün insanlığa, kendisinin beşeri sistemlerden ve diğer dinlerden daha üstün âlemşumül bir din olduğunu göstermek ister. Bu yüce maksadı gerçekleştirmek için müslümanların bütün güçlerini seferber eder. İşte bu bitmeyen cehd ve uğraşmaya, büyük bir enerji ile çalışma işine ve meşrû bütün yollara başvurma gayretine cihad denir. Yeryüzünde zorbalar, batılın ve fitnenin devamını isteyenler, şirk ve müşrikler ile küfür sistemleri var oldukça, onların yeryüzünde yayacakları kötülüklerine karşı bir emniyet olan cihad da devam edecektir. Bu bakımdan cihadın İslâm’da önemli bir yeri vardır. Hz. Peygamber’e, hangi amelin daha faziletli olduğu sorulduğunda, “İman ve Allah yolunda cihad’dır.” (Tecrîd-î Sarîh Tercümesi, VII, 445), buyurarak cihadın imandan hemen sonra geldiğine, imanın cihadla varlığını sürdüreceğine işaret etmişlerdir. Ayrıca Allah yolunda savaşanları, gazilik ve şehitlik rütbesine erenleri öven ve onlar için büyük nimetler ve dereceler bulunduğunu haber veren birçok ayet ve hadis vardır. Müslümanlar savaşı istemezler. Ama savaş vukû bulunca sabır ve metanetle savaşırlar. Sayın Doçent öldürmekle katliam yapmak arasındaki eylem ve anlayış farkını biliyorsunuzdur.Yukarda sizinde zikrettiğiniz ayetlerde katliam yapın kelimesi geçmiyor ama öldürün deniyor doğrudur.Peki bu öldürün emri hangi manayı hangi durumları içermektedir?Bu noktada ''Cihat''la ilgili alıntı yaptığım yazıda şartları, hususiyeti belirtilmiştir.Bu ayetlerdeki öldürün emri bulunulan durumlardan,şartlardan bağımsız olarak kuralsız öldürme fiili değildir.Heleki katliam gibi bir eylem kesinlikle değildir ve HZ. Peygamber dönemindeki savaşlarda da belirli şartlar dahilinde savaşlar yapılmıştır.Bedir,Uhud ve Hendek savaşlarına bakabilirsiniz uygulaması nasıldır ve Paygamberin müşriklere karşı tutumu nasıldır katlişam mı yapılmıştır? Sayın Doçent Allah yolunda ölmek ve öldürmek vurgulanmıştır evet.Ama bu vurgulama ne kuralsız ne de katliam şeklindedir. MUHABBETLE...
  9. Kuran'dan herkes bilgisi ölçüsünde nasibini alır.Kuran dönemlere,şartalara göre yorum yapılamıyacak bir kitap olsaydı daha önce dediğim gibi tüm zamanlara hitap ediyorum vaadi boşa çıkardı.Yorumların bu kadar fazla olması ve her okuyanın ondan kendince anlam çıkarıyor olması bence bu özelliğinden kaynaklanıyor.Ama üzerinde hem fikir olunacak ortak noktalar bulunamıyor birbiriyle hiç uyuşmayan yorumlar çıkarılıyorsa burda bir karmaşadan bahsedebiliriz.Bu bir karmaşa mıdır yoksa faydalanılacak bir alan mı bırakılmıştır iyi düşünmek lazım. Ayrıca Kuran'ı çok iyi irdelediğini söyleyip de Kuran'ın özüne uymayan fikirleri Kuran işte böyledir diyerek Kurana'a atfedenlerle Kuran'ı doğmatik okuyup fikir yürütenler arasında fark yok.Önkabul diyorsunuz ya hani en başta kabul etmeyip, yanlışlığını ispatlamak amacıyla okunan bir kitaptan çıkaracağınız düşünceler önceden düşündüğünüz ya da düşünmek istediğiniz düşüncelerdir. Yukardaki yoruma Kuran'ın bilimsel bir zihin tarafından çıkarılmış yorumu derseniz ben burda sizin sorgulayıcılığınızın nasıl bir sorgulayıcılık olduğunu düşünürsem yanlış olmaz herhalde! MUHABBETLE...
  10. Hakikaten ilginç.Teslimiyetin tek alternatifinden bahsediyorsunuz hat safhada olan bilimselliğinizle.Yani sorgulayan teslimiyet göstermez gibi hiçbir kurala tabi olmayan kendi fikrinizi kendinizce bilimsel diye satıyorsunuz. Sizin sorgulayıcı mantığınızdan yukardaki sonuçlar çıkıyorsa sorgulayıcı yaklaşımınızı bir daha sorgulayın ben de kendimi sorgulayayım Sayın Bilimselci. MUHABBETLE...
  11. Yazık Sayın doçent hakikaten yazık.Pireye kızıp yorgan yakmak bu.İslam'ın inanmayanları baskıyla,zorla inandırın inanmazlarsa katledin dediğini nerden duydun ya da kim böyle öğretti sizlere.İslam nerde ırza geçmeyi,terör estirmeyi masum insanları hunharca öldürmeyi caiz görüp bu şakilde bir anlayış öne sürmekte.Sevgili Doçent sizin şu anki ruh haliniz tamamen dinle ilgili yaşadıklarınızdan, karşılaştığınız insanlardan hareketle tepki,sinir hissiyatından oluşuyor.İslam'ı siz şimdi nasıl özünden uzak anlamışsanız yukarda yazdıklarınızı yapacak olanlar da yapanlarda İslam'ı birilerinin anlamasını istediği gibi anlayanlar ve İslam'ı maalesef kirletenler.İslam Usame Bin Ladin'e,Hizbuallah'a,Arabistan şeyhlerine bırakılamayacak kadar değerlidir.İslam'ın bunlarla da mücadelesi vardır.Allah'ın ayetlerini kendi çıkarları için kulklananlar ayetlerine yalan katanların yeri bellidir Kuran'da... MUHABBETLE...
  12. Senin uğrunda öleceğin uğrunda öldürebileceğin değerlerin yok mu Sayın Doçent?Ama özür dilerim sizin işiniz somutlarla.Sevgiymiş,saygıymış,acımaymış,fedakarlıkmış ve buna benzer birçok soyutluklar sizin hayatınızda yoktu değil mi?Bunlar bilimsel yasalar değil Sayın Doçent... MUHABBETLE...
  13. FUZULİ

    İNANÇ VE HURAFE

    Vallahi söyleyecek söz bulamadım bu yazdıklarınız karşısında.Hala şunu kanıtlayamadınız:''Gerçekte bir yaratıcı yoktur bunu insanın beyni kendi üretir.''Bu nasıl bir bilimsellik Sayın Doçent kendinizi fikirlerinizden birazcık soyutlayıp değerlendirin bence.Siz söylediklerinizin de esasında bir kanı bir inanç olduğunun farkında değilsiniz en acısı bunun bilimsellikle alakasının olmadığının farkında değilsiniz.Kendi inancınızı niçin bilimsel bir kanunmuş gibi yansıtıyorsunuz?_ MUHABBETLE...
  14. FUZULİ

    İNANÇ VE HURAFE

    Bu nokta çok önemli Sayın Demirefe.Din bir fen,kimya,hukuk yasaları toplamı değildir malumunuz üzere.Bilimin bulduğu yasalar ama müdahale edemeyeceğimiz yasalar dinin de yasalarıdır.Benim İslam'dan anladığım budur.Eğer İslam tüm zamana hitap etme vaadiyle ortya çıkmasaydı indiği dönemde miadını doldururdu.Esasında bizim Kuran'ı yanlış ellerden yanlış şekilde öğrenmemiz ve dünyadaki örnekleri İslam'la bilimi,dinle bilimi çatışıyor gösterdi.Sorun şu sadece kutsal kitabı yorumlayıp hayattaki konulmuş doğal yasaları gözardı edip yasalar oluşturmak yerine; bilimsel yasalar ışığında inancı bütünleştirmek en doğru yol.Neyse çok ilginç bir konu vallahi,yordu biraz... MUHABBETLE...
  15. FUZULİ

    İNANÇ VE HURAFE

    Kafanızda öyle bir din algısı oluşmuş ki Sayın Doçent sizin algıladığınız din bir başka insanın algılamsından hareketle oluşan din.Ayrıca İslam hakkında da verdiğiniz örnekten hareketle fazlaca bilgi sahibi olmadığınız ortaya çıkıyor.İslam'de ''Tevekkül'' anlayışı vardır derinlemesine ve samimice bu alanda araştırma yaparsanız nasıl bir yaklaşım var görürsünüz.Siz zannediyorsunuz ki İslam'ın dünya gerçekliğiyle hiçbir alakası yok Allah sadece dua edin başka hiçbir şey yapmayın dedi.Allahbilimden faydalanmayın ona inanmayın mı demiş Sayın Doçent?Dünya gerçekliğiyle inancını sağlıklı birleştiremeyenlerden öğrendiğiniz din hakkındaki fikirleriniz vakaları farklı düşünsel temellerde değerlendirmenize sebep oluyor.Sizin söyledikleriniz verdiğiniz örnekler fikir yürüttüğünüz alanın temel anlayışıyla uyuşmadığı için havada kalıyor kusura bakmayın... MUHABBETLE...
  16. Bilimsellikten,akılcılıktan bahseden sürekli bu alanlara vurgu yapan birinin bir konuya bu kadar sığ ve konuştuğu alanla ilgili habersiz kendi öğrendiğini doğru kabul edip doğmatikçe yaklaşması bir başka çelişki Sayın Doçent.Bildiğinizi zannettiğiniz İslam yanlış bilim lafta kalmasın eyleme dönüştürün Sayın Doçent inandırıcılığınızı yitiriyorsunuz. MUHABBETLE...
  17. Sayın Doçent konuşabileceğiniz alanın sınırının tesbitini yapmışsınız.İdddia ettiğiniz konuya inanç deniyor bilimsel yasa değil.Pozitif bilimle açıklanamacağını düşündüğünüz bir alanda ''masal'yanlış'' kanısına hangi bilimsel sonuçla varıyorsunuz? MUHABBETLE...
  18. Sayın Doçent şu yukardaki cümllerin genelini nasıl bir soruya karşılık gelecek şekilde yazdığını bir kez daha düşünmenizi naçizane tavsiye ederim.Yukardaki soruları ispat etme mantığını güden sizlersiniz dinin kendini bilimsel ispatlama gibi bir derdi yok adı üzerinde inanç.Eğer bilim bu inancı temelleriyle çürütebilecek yasalar,ispatlar ortaya koyduysa sizde bu yasalara dayanarak kendi fikrinizi, bence dilini kullanmadan kanıtlarıyla söylersiniz konuşma alanınız budur yanılıyor muyum?Bana kalkıp din masaldır diyeceksiniz sonrada bilimsellikten,somutluktan bahsedeceksiniz.Tekrar ediyorum dinin gerçekliği bilimin araştırma alanın dışındadır önkabulünü kabul ettiğinizi söyleyeceksiniz somut bir olgudan bahsediyormuş gibide dine bilim adına yaftalar yapıştıracaksınız.Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu kusura bakmayın ama!Bir de bana şunları şunları ispatlayın diyorsunuz Sayın Doçent?BUrası hakikaten gülünç geldi bana.İspatlama işi kendi tabirinizle sizin işiniz.Allah varlığının ispatını kendini bu dünyada salt göstererek yapmıyacak bu şekilde bir vaadi yok.Ama sizin gibi insanların derdi masal olduğunu söyledikten sonra kanıtını da gösterebilmek olmalı bilimi kendi fikri için kullanmak,saptırmak olmamalı.Ben bilim dinine inanıyorum diyorsanız bu da bir inançtır saygı duyarım.Derdiniz dinlerin öğretilişindeki, kabullenişindeki,uygulanışındaki sıkıntılarsa bu alanda somut verilerle söyleyeceğiniz sözler değerli olacaktır ve bilimsel olacaktır. MUHABBETLE...
  19. FUZULİ

    İNANÇ VE HURAFE

    Sayın Demirefe inanç alanlarını hangi çizgilerle belirlediğiniz neye inancağınızı neye inanmayacağınızı gösterir.Bilim ile din birbirine alternatif iki inanç sistemi değildir malumunuz üzere birtakım insanlar öyle zannetse de.Bilim ve din aynı alanlarla ilgili farklı değerler ortaya koyuyor olsa ve birbirine alternatif oluşturuyor olsaydı bugün din adlı bir sözcük sadece kitaplarda kalırdı.Bilimin bu kadar ileri bir noktaya geldiği çağımızda hala din kendinden söz ettiriyorsa burada biraz düşünmek lazım.Din bilimin ulaşamadığı hangi boşluğu dolduruyor da bu kadar güçlü ve kendini din karşısında eş değer ,bir alternatif olarak konumlandıramıyor bilim?.Dinin bağlayıcılığı inananlar nazarındadır Sayın Demirefe.Adı üzerinde inançtır.Yani bunun seçeneği vardır.Ama bilimsel bağlamda ben bilimin yerçekimi yasasına tabi olmayacağım gibi bir seçeneği yoktur.Bilim bu noktada bağlayıcıdır ki bilim dediğimiz evrendeki yasalara tabi olmak onları anlamaktır.Bu yasalara kim yok diyebilir ki ki bir din buna eğer yok derse bilim o din karşısında alternatif bir inanç olarak değer kazanır.Din, bilimi özü itibariyle reddediyor olsaydı bütün yasalarla ilgili yerine geçebilecek bir söyleminin olması gerekirdi ki devamlılığını sürdürsün.Bilimi dinmiş gibi görmek ise bilimin kendine aykırıdır.Biz bugün evrendeki varlığın ne kadarına vakıfız ki bilimin bilinmeyenle ilgili söyleyebileceği çok şey olsun ve dinin yerini doldursun.Evrensel yasalara hepimiz tabiyiz ama bilimin ulaşamadığı yerde de benim inancım bana yol gösteriyor ve hayatı anlamlı hale getiriyor her alanı kuşatıyor. MUHABBETLE...
  20. Sayın Dogrucudavut tarihi vakaların kendi salt gerçekliğini öğrenip kabullenmek kim olduğumuzun ne yapmak istediğimizin bize ne yapılmak istendiğinin bilinmesi için elzemdir.Fakat tarihi vakaların ideolojilerin hizmetine sunulması için abartılması,ayrıştırılıp eksiltilmesi, içine yalan yanlış bulaştırılması, Tarih ilminin milletinin çıkarı veya kendi düşüncesinin çıkarı için araç haline getiriliyor olması Tarih ilminin eksikliği tarihi yazanların, doğru yazılmış Tarihi değiştirenlerin özellikleridir.Hangi söylenen doğru hangisi yanlış bağlamında o kadar da doğru kanılara varmak ortamın bu kadar ideolojikleştirildiği bir yerde pek de mümkün gözükmemektedir. MUHABBETLE...
  21. Sayın Bilimselci söylediğinize kendiniz inanıyor musunuz?Burda sosyoloji tartışması mı yapıyoruz Allah aşkına bu cümlelere bilimsellik havası katıp doğruluğunu sağlamaya çalışmışsınız?En son söyleyeceğinizi en başta söyleyip kestirip atıyorsunuz zaten gerisine ne hacet.Bilgi paylaşımını yaptığınız kişiyi kişileri en başta soyut işlerle uğraşmaktan dolayı değersizmiş gibi yaftalıyorsunuz bilimi sadece siz yaparmışsınız sizin tekelinizde sizin şirketin işiymiş gibi kendi bildiklerinizi tek doğruymuş gibi zikrediyorsunuz.Dinle ilgili konuşurken bilimin konuşabileceği yerlere kadar konuşursanız size yakışanı yapmış olursunuz yanılıyor muyum?Sizi gören sizi duyan bilim sürekli din hakkında yeni yasalar ortaya koyuyor dinin yalanını ispat ediyor zanneder.Zandan da öteye geçmiyor nihayetinde... MUHABBETLE...
  22. Sayın Bilimselci İslam'ı kendi fikrinizdeki insanların anlatımından, dilinden onların gözünden öğreneceğinize kaynağından ve ona farklı birçok bakıştan da öğrenseydiniz şu yukarda İslam adına çıkarımda bulunduğunuz fikri bir kez daha sorgular bilimsel bir tavır sergilemiş olurdunuz.İslam'ı kendi anladığınız gibi zannediyor ya da size gösterilmek istendiği zannına kapılıyorsunuz.Şu yukarda yazdıklarınızın oluşturduğu ilkeyi ben inançlı biri olarak neden Kuran'ın anlayışında görmedim siz bunları bu şekilde nasıl anlıyorsunuz şaşıyorum.Bu dünyanın anlamsız olması ayrı bu dünya için,insanlık için çalışmak ayrı.Bunu anlamak çok mu zor?Bu dünyada iyi olursan, bu dünyada iyilik yaparsan, insanlığa hizmet edersen baki alemde mutlu olacaksın.Şu anlayışı neren çıkarıyorsunuz bu dünyada hiçbir şeyle uğraşmayın öbür tarafa inanın kafidir?Sizin öğrendiğiniz ya da öğrendiğinizi zannettiğiniz İslam bu değil Bilimselci.Bu kanınızı da İslam'a atfederek bilimsel tavır takındığınızı mı düşünüyorsunuz?Bilimi ideolojileri için sadece araç haline getirenler bilim yapamazlar ancak bilimi kirletirler... MUHABBETLE...
  23. Bu bilgileri daha önce görmemiştim, öncelikle bilgiler için teşekkürler.Şimdi yeni edindiğim şaşırtıcı ve fikrimi değiştiricek bu bilgiler nasıl bir etki yaptı bende:Bu bilgileri bütün tarihçiler biliyor da ciddi bir şekilde ağız birliği etmişçesine İslam'i hassasiyetlerle düşünüp öğrenmemizi istemiyorlar mı?Bu iki İslam tarihçisi nasıl bir İslam tarihçisidir ki vakayı(!) kendilerine düşman kazandıracak,İslam'ı lekeleyecek şekilde bir üslupla anlatma yolunu seçmiştir.Hangi milletin hangi tarihçisi tarihinde yaptığı katliamı bir düşmanın gözüyle bu şekilde kendine zarar verecek şekilde anlatır?Velevki anlatılanların hepsi tarihi bir hakikat olsun.Orda anlatılanlar sosyolojik değişimden,asimilasyondan çok katliama vurgu yapmakta Türkler bundan dolayı zorla Müslüman oldular vurgusu zoraki eğreti olarak yapılmaktadır.O tarihçilerin bu alıntılarını yaptığınız kitapların ana düşüncesi ''Türkler kılıç zoruyla Müslüman yapılmıştır.'' fikri midir?Yoksa alıntılardan hareketle bu ana düşünceye varan sizler misiniz?Araplar'a güven hususunda onlara olan güvenin sarsılması için Tarihi seyirlerinde hangi anlayışla nasıl yanlış işler yaptıkları ortadadır.Bu katliam gerçekse ve bu şekildeyse benim onlara olan güvensizliğim biraz daha pekişmiştir;lakin bu vakanın genellleme yapılıp Müslümanlar kılıçla İslam'ı seçtiler gibi bir çıkarımla İslam'a karşı sogukluğu sağlamak amacıyla kullanılması iyi niyetli bir duruş değildir.Niyet kötüyse Tarih'de bu niyete kurban edilir bütün doğrular da değiştirilir abartılır.Bu iki vakadan hareketle Türkler kılıçla Müslüman oldu çıkarımı hala bana mantıksız gelmektedir ve çelişkkilerle doludur. MUHABBETLE...
  24. Kılıç zoruyla birilerinin köklü inanışını değiştirmek,topluca bir fikrin kabulünde zor kullanmak istenilen fikri özümsenecek derecede kabul ettirmek mantığı da bana yanlış geliyor Sayın Dogrucu davut.Köklü fikirlerin silinmesi, yerine başka inanışların ikame edilmesi ve kabullenilmesi zorlama olmadan doğal değişim süreçleri içerisinde gerçekleşebilen bir durumdur.Bir inanışın yerine ikame ettirilecek inanışı zorlamayla yapmaya çalıştığınızda mevcut inanış daha da pekişir ve savunma psikolojisi oluşur tabiatıyla yanılıyor muyum?Bir toplum kendi inancını da içinde barındıran ve kapsayan daha geniş bir inançla karşılaştığında nasıl davranması mantıklıdır?O inanca karşı yakınlık mı duyar tepki mi gösterir?Tepki gösterir diyorsanız kılıç zoruyla başka bir inancı özümsetmek nasıl mümkün olur?Yakınlık gösterir ve o inancı kolayca kabullenir demek mi doğrudur diğer çıkarımı yapmak mı? MUHABBETLE...
  25. İntihar kavramını hangi manada,hangi değerle birlikte kullandığımızın ayrımını yaparsak konuyla ilgili daha sağlıklı düşünceler sarfedebiliriz Sayın Salamura.Malumunuz üzere belli bir inancın öngördüğü kendi canından vazgeçmeyle, hayatın kendisi için anlamını yitirip anlamı ölümde bulma bakışı arasında fark var.İslam'daki şehitlik mertebesi ve diğer birçok inanışlardaki inancın öngördüğü durumlar için ölme düsturunun karşılığı, Ateizm'de de bir değer için ölünebilir, bu değer için ölündüğünde değeri şudur şeklinde karşılığı yok bildiğim kadarıyla.Bir Ateist'in sizin bahsettiğiniz bilinçlilik düzeyinde sorgulayıp kendisi için anlamlı gördüğü değerlerin esasında hiçbir anlamının gerçekte değerinin olmadığı yargısına vardığında tercih olarak intiharı seçmesi gerçeğine ulaşacağına vurgu yapıyorsunuz yanılıyor muyum?Kabullerinin anlamsızlığı bilincine varan aklı selim biriyse anlamı başka yerde arama,başka şekilde anlamlandırma yoluna gider.Hangi inanca sahip olursa olsun normal şartlarda gerçekleşmesi gereken durum budur.Bu durum kişinin bilinç düzeyine,ruh haline içindeki en küçük herhangi bir inanç kırıntısına göre değişir. MUHABBETLE...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.