
SORuSORMA
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
21 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
SORuSORMA tarafından postalanan herşey
-
Dünyanın konuştuğu telefon satıcısı
SORuSORMA şurada cevap verdi: SORuSORMA başlık Yabancı Müzik - Dans - Gösteri Videoları
işin ilginç tarafı jüri adamın dişleri yamuk ustu guzel değil diye dalga geciyor sen bu şarkıyı söyleyemezsin diyorlar ama adamdaki cevhere bak -
Dünyanın konuştuğu telefon satıcısı
SORuSORMA şurada bir başlık gönderdi: Yabancı Müzik - Dans - Gösteri Videoları
-
"uçakta pilotlar ölür ya da bayılır, yolculardan biri merkezden telsiz talimatıyla uçağı indirir" klişesinin uyarlanmış hali. ABD de olur da Türkiye'de olmaz mı ? yurdum insanı el atmış mevzuuya. - aloo, aloo, abi ben öz gaziantep istanbul-ankara otobüsünden arıyorum. kaptan molada içkiyi fazla kaçırdı herhalde, uyuyor şimdi. - evlat sakin ol, muavin orda mı? - hayır, otobüste değil, tanrım ona ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok! - tamam evlat, hiç korkma, sizi kurtaracağız. şimdi şoförü yavaşça koltuktan yana çek, sen oturacaksın onun yerine. - ama onu yana çekersem düşer, kendinde değil! - düşsün ************! oraya senin oturman lazım. - tamam, oturdum. şimdi ne yapmalıyım? - direksiyonu tut, ne çok sıkı ne çok gevşek. - tuttum. çok eğlenceli görünüyor ehu - evlat, ciddi ol, 40 yolcunun hayatı senin elinde. şimdi; önündeki panelde bir çok gösterge var değil mi? tam ortadaki büyük olana bak, ne yazıyor orda? - bismillahirrahmanirrahim. - hayır göstergenin üstündeki yazıya değil göstergeye bak! Hız göstergesine bak, kaçla gittiğinizi görebiliyor musun? - sıfır. - nasıl sıfır? dikkatli bak. - sıfır, gerçekten sıfır. ölecek miyiz? - otobüs duruyor mu gidiyor mu bunu söyle bana seni kuş beyinli! - duruyooor - kalk ******************! bize de panik yaptırdın. Şoför uyanınca devam edersiniz
-
PKK'yı Bir Tek ABD Ordusu Bulamıyor 27 Ekim 2007 Türkiye, Irak’taki PKK’lıların iadesini isteyince ABD, “Yerlerini bilmiyoruz” diyor. Fakat yabancı basın, hergün kolayca ulaştıkları teröristlerle röportaj yapıyor. PKK'nın “yuvası” haline gelen Kandil Dağı'na 2 ay gibi kısa bir süre içinde 8 yabancı gazete ve dergi ile 2 de televizyon çıktı. Yaklaşık 10 gazeteci, Burada PKK'lı teröristler ve elebaşlarıyla görüştü. Hatta Time dergisi, geçen hafta buradaki teröristlerin sanatsal portrelerini bile çekerek internet sitesine koydu. İşte bu süre içinde Kandil Dağı'na çıkan yabancı yayın organları: The Independent (İngiltere), The Times (İngiltere), The Guardian (İngiltere), Daily Telegraph (İngiltere), New York Times (ABD), Washington Post ( ABD), Le Monde (Fransa), El Cezire (Katar), BBC (İngiltere). Bu yayın kuruluşlarının muhabirleri, PKK kamplarına nasıl vardıklarını da haberlerinde ayrıntılı bir biçimde anlatıyor. Son bir hafta içinde Kandil Dağı'na çıkan tüm gazetecilerin, Mizgin Ahmet ve Bozan Tekin adlı PKK liderleri ile görüşmeleri ve onların sözlerinden alıntı yapmaları, akıllara “bu gazeteciler, PKK'nın davetlisi olarak mı oralara götürüldü” sorusunu getiriyor. PKK, bulunması kolay grup Kandil'e giren Independent muhabiri Patrick Cockburn'ün yazısının başlığı. “PKK bulunması şaşırtıcı derecede kolay bir grup. Cocburn yazısında “Erbil'in doğusuna 2,5 saat süren yolculuk yaptık. Vardığımız Sangassar köyünde bir 4X4 arazi aracı kiraladık. Yolda bizi Iraklı polisler durdurdu ama sadece ismimizi alıp bıraktı. Bu yollarda arazi aracı kullanmak çok önemli, çünkü yollar hem bozuk hem d dolambaçlı. Yarım saatte PKK noktasına ulaştık. Kalaşnikoflu militanlar bizi durdurdu. Burada kontrol PKK'da. Tepelerin yamacına PKK bayrakları ve Abdullah Öcalan'ın resimlerini taşlarla yapmışlar. Maliki veya Talabani'nin Bağdat'tan söylediği sözler ve tehditleri buraya hiç uğramamış.” Le Monde'dan Patrice Claude ise “PKK ile Kandil Dağları'nda” başlıklı yazısında “Dağdaki bir virajı daha dönüyoruz ve aklımızda hiçbir şüphe kalmıyor: Dağın bir yüzünde karşımıza çıkan yüz Öcalan'a ait. Teorik olarak hala Irak'tayız. Ama bu topraklar her şeyden önce Türkiye'nin Kürt isyancılarına ait” diyor. Daily Telegraph gazetesinden Tim Butcher de Kandil'e giden Batılı gazetecilerden. Butcher'in yazısının başlığı: Burası bağımsız olmayı bekleyen bir ülke gibi. Guardian'dan Michael Howard ise gözlemlerini aktardığı yazısında PKK'ya moral veriyor: Hepsi şaşırtıcı bir biçimde canlı gözüküyorlar.
-
hocam tek kelimeyle muheteşem bir yazı yureğine sağlık
-
Hain terör saldırısının ardındaki sır!.. Sabah 04.45 sularıydı. Muhsin Yazıcı-oğlu’nun telefonu çaldı. Büyük bir telaşla uyandı. Karşısındaki ses, Dağlıca’daki PKK saldırısını anlatıyordu. Dehşete kapıldı. Çarpıcı iddialar: 24 Ekim 2007 13:30 Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar'ın yazısındaki çarpıcı iddialar... 8 asker kaçırıldı mı teslim mi oldu? Pazar sabahı 04.45 sularıydı. Muhsin Yazıcıoğlu’nun telefonu çaldı. Büyük bir telaşla uyandı. Karşısındaki ses, Dağlıca’daki PKK saldırısını anlatıyordu. Dehşete kapıldı. Konu henüz basına yansımamıştı. Hatta devlet erkanından çok kişinin olaydan haberi bile yoktu. Bir daha gözüne uyku girmedi. Başka haber kaynaklarından kendisine ulaşan bilgileri teyit etmeye çalıştı. Maalesef doğruydu. Ortaya şu tablo çıktı: 12 şehit, 16 yaralı ve 14 kayıp var. Terörist sayısı ise 210 civarında. Bu rakamların ötesinde iki vahim iddia vardı: 1- Kaybolan askerler (veya bir kısmı) kaçırılmadı, teslim oldular. İçlerinde en az birisi köstebek olabilir. 2- Saldırı sırasında telsiz ve telefonlara uydudan karartma uygulandı. PKK böyle bir teknolojiye sahip değil. Acaba ABD bu saldırının içinde mi? Dün Sabah’ta yayınlanan Erhan Öztürk’ün çarpıcı haberindeki bir iddia, Yazıcıoğlu’na aktarılan bilgilerle örtüşüyordu. Çatışmadan yaralı kurtulan bir er şöyle diyordu: ‘ Üstlerimizden öğrendiğime göre içimizden bizi bilen biri ‘buraya gelebilirsiniz, burası savunmasız’ demiş.’ Kalın bir terör dosyasıyla pazartesi günü Çankaya Köşkü’ne çıkan Yazıcıoğlu, Cumhurbaşkanı Gül’e önce önerilerini sıraladı: ‘İdamı yeniden getirin. Terörle mücadelede yeni konsept belirleyin, anti-terör timleri oluşturun. Habur’u kapatın, Ovacık’tan yeni kapı açın. Terörle mücadele için yeni uydu kiralayın...’ Ardından kendisine ulaşan özel bilgileri paylaştı. Gül, düşünceliydi. Bu konulara girmek istemiyordu ama Yazıcıoğlu’nun bu ayrıntılı sunumu karşısında ağzından bir cümle döküldü: ‘Haber kaynakların sağlammış.’ Gül sadece küçük bir ilave yaptı: ‘Kayıp asker sayısı 14 değil 8. Ancak daha önce kayıp asker sayısı daha fazla sanılıyordu.’ Kaybolan askerler ve iletişim araçlarına karartma uygulandığı iddiaları karşısında ‘ Haber kaynakların sağlammış’ cevabını alan Yazıcıoğlu, bundan cesaretle, bu kez can alıcı soruyu yöneltti: ‘ Bu askerler zorla mı kaçırıldı yoksa teslim mi oldular?’ Bu arada PKK’nın yayın organı Fırat Haber Ajansı’na konuşan örgütün lider kadrosundan Feyman Hüseyin’in ‘ Çatışmak istemeyen 8 Türk askeri elimizde’ açıklaması da bu şüpheyi arttırır niteliktedir. Kaldı ki, 16 yaralı askerimizin varlığı, teröristlerin siperlerden içeri girmediğini gösteriyor. Öyle olsaydı, yaralı askerleri de öldürürlerdi. Gül yine kısa konuştu: ‘ Bu konuda kesin bir şey yok. Genelkurmay bu konuyu çok yönlü olarak soruşturuyor.’ Anlıyoruz ki, Dağlıca baskını soruşturma konusu. İstihbarat zaafı, köstebek kuşkusu, ABD’nin PKK’ya lojistik desteği gibi tüm iddialar mercek altında. Doğrusu da bu. Hatalarımızdan ders çıkarmayı bilmez ve sorunun çapını keşfedemezsek, Allah korusun daha büyük facialar kaçınılmaz olur. PKK’lı teğmen Önceki günkü ‘200 terörist sınırdan nasıl sızdı?’ başlıklı yazım yoğun ilgi gördü, sayısız tepki aldım. Demek ki, herkesin zihnini kurcalayan yerden dalış yapmışız. Arayanların çoğunluğunun emekli gazi subaylardan oluşması dikkatimi çekti. Bölgeyi yakından tanıyan ve yıllarca buralarda terör örgütüyle çatışan subaylarımız, istisnasız ‘Haklısınız’ dediler. Bu emekli subaylar arasında biri var ki, anlattıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü bu konuşma, köstebek kuşkusu, terör örgütüne Amerikan yardımı ve yöntem yanlışlığına ilişkin önemli ipuçları verir nitelikteydi. Şöyle başladı sözlerine: ‘ Maalesef TSK içinde de PKK’ya yardım edenler var. Bir devre arkadaşım Mehmet Ali Kaya isimli bir teğmen, 1989’da PKK’ya katıldı. Teçhizatıyla birlikte PKK’ya katıldıktan sonra 1989-1992 arasında örgütte sözde tabur komutanlığı yaptı. 1992’de Tunceli’deki bir çatışmada öldürüldü. Devre arkadaşlarımız telsizden ‘namusumuzu temizledik’ diye anons yaptılar.’ Terörle mücadele şeklimiz yanlış mı? Devam etti: ‘1992’deki Taşlıca baskınından sonra TSK , ‘Alan Savunması Doktrini’ni uygulamaya başladı. Sürekli hedef durumundaki karakollar boşaltıldı, merkezde toplandı. İstihbarat alınıp nokta operasyonları düzenlenmeye başlandı. Mete Sayar Paşa bir gün Şenoba Karakolu’nun boşaltılmasını istedi. Oradaki subay , ‘Elimizde Unimog (kamyon tipi jeep) var ama arızalı, şimdi boşaltamayız’ diye mesaj göndermiş . Mete Paşa, hemen karakola gitti, o unimogu lav silahıyla parçalayıp şarampole yuvarladı. ‘PKK’nın roket saldırısında parçalandı’ diye tutanak tutturdu . ‘Arızalı bir unimog yüzünden 30 mehmetçiğimi burada feda etmem’ diye bağırdı.’ Ya şimdi? Şöyle dedi: ‘Sonra bu alan savunmasından vazgeçildi. 28 Şubat süreci ve Apo’nun teslim edilmesinden sonra rehavet doğdu, asker enerjisini siyasi konulara harcamaya başladı.’ ABD’nin rolü olabilir mi? Cevabı ilginçti: ‘Mümkündür. Yıllardır mücadele ettiğimiz PKK’nın bu tür eylemleri tek başlarına yapmaları mümkün değil. Benim kuşkum, saldıran grubun içinde profesyonel Amerikalı askerler de olabilir’ Şimdilik bu kadar, başımızı kumdan çıkarmaya devam edeceğiz. Star gazetesi
-
PKK'dan 100 Kişiyle İkinci Saldırı 25 Ekim 2007 Terör örgütü PKK bu kez 100 kişiyle, sıfır noktasında bulunan Yeşilova karakolunu hedef aldı. Ancak bu kez beklemedikleri biçimde karşılandılar. Sınırın sıfır noktasında bulunan Karakola saldırmaya kalkışan PKK'lı grubu püskürtüldü Gözü dönen PKK'lı teröristler, sınırın sıfır noktasındaki Yeşilova Karakolu'nu hedef aldı. Mehmetçiğin tank ve top atışına tuttuğu 100 kişilik terörist grubu, ölü ve yaralılarını da alarak Irak'a kaçtı 100 PKK'lı bu kez de Hakkari Şemdinli'de, sınırın sıfır noktasında bulunan Yeşilova Jandarma Karakolu'na saldırmaya kalktı. Mehmetçiğin tank ve top atışına tutarak püskürttüğü teröristlerin ağır kayıp verdiği, ölü ve yaralılarını da alarak gecayarısı Irak topraklarına kaçtığı belirtildi. Termal kameralar yakaladı Pazar günü Dağlıca Köyü yakınlarındaki birliğe saldırarak 12 askeri şehit eden, 16 askeri yaralayan ve 8 askeri kaçıran PKK'lılar, önceki akşam da Şemdinli'deki Yeşilova Jandarma Karakolu'na saldırmaya kalkıştı. Irak sınırının sıfır noktasında bulunan Yeşilova Karakolu'ndaki askerler, termal kameralarla 80-100 kişilik PKK'lı grubun Irak topraklarından geldiğini ve karakola saldırı hazırlığı yaptığını saptadı. Akşam saatlerinde gelişen bu olayla ilgili bilgi Derecik Beldesi'ne 7 kilometre uzaklıktaki karakolun bağlı olduğu komutanlığa iletildi ve takviye kuvvet gönderildi. Saat 19.30 sıralarında teröristlerin saldırıya geçmesi beklenmeden, bulundukları bölge tank ve top atışlarıyla yoğun ateşe tutuldu. Yeşilova Karakolu'ndan bir süre devam eden atışlar sırasında ağır kayıp veren teröristler, planladıkları saldırıyı yapamadan Irak topraklarına kaçtı. Ağır zayiat veren teröristlerin kaçarken ölen ve yaralanan arkadaşlarını da götürdükleri belirtildi. 30 kayıp verdiler iddiası Askeri yetkililerce konuya ilişkin henüz bir açıklama yapılmazken, Kuzey Irak'daki istihbarat kaynaklarına göre, Yeşilova Jandarma Karakolu'na saldırmaya kalkışan PKK'lılar 30 kayıp verdi, teröristler yanlarında götürdükleri cesetlerle yaralıları Kuzey Irak'daki Diyala Bölgesi'nde bulunan hastanelere kamyon kasalarında taşıdı
-
Emekli Paşa'nın değeri son günlerde bir kez daha anlaşıldı. "Pamukoğlu göreve" çağrıları duyuluyor. Dağlıca’da yaşanan terörist saldırının olduğu gün, Türkiye’de bir çok televizyon kuruluşu ulaşabildiği hemen tüm uzmanları yayınlarına konuk etti. Bunlardan biri de Osman Pamukoğlu’ydu. Özellikle SkyTürk’te kendisi ile birlikte “Kan Uykusu” serisini hazırladığı Serdar Akinan ile birlikte yürüttüğü program, tam da operasyonun devam etttiği, bölgeden sağlıklı haberlerin gelmediği, hükümetin ve Genelkurmay’ın da yeni yeni kamuoyu ile bilgi paylaşmaya başladığı saatlere denk düştü. UZMANLIĞI KENDİNDEN MENKUL UZMAN O MU? Durum böyle olunca Pamukoğlu Paşa, askeri tecrübesini kullanarak sanki operasyonu yönetiyormuş denli önemli açıklama ve analizlerde bulundu. Bulundu ama hükümet tarafından-isim vermeden de olsa-oldukça sert reaksiyon gördü. Önce Başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, ardından da bizzat Başbakan birden çok kez bu tür yayınların doğru olmadığını, “uzmanlığı kendinden menkul uzmanlar” serzenişini de kullanarak hem medyaya hem de bu uzmanlara kaş çattı. KAMUOYU ONU SEVİYOR Bu eleştiri doğru veya yanlış tartışılır ama o sırada kamuoyu çoktan Pamukoğlu’na kilitlenmişti ve bu kadar başarılı bir askerin nasıl olup da emekli edildiği konusunda da merak sahibi olmuştu. Nitekim ATV’deki “Siyaset Meydanı”nda ve daha bir çok kanalda bu soru gündeme geldi. Hatta sorular “emekliliğinizde gizli bir durum olduğunu düşünüyor musunuz”a kadar vardı. Pamukoğlu ise bu soruları açık biçimde yanıtlamadı. "Bir duyum ve spekülasyonlara bakarak, benim kulağıma şu veya bu geldi diyerek bilmediğim bir konu hakkında yorum yapamam” diyerek kestirip attı. PAMUKOĞLU PAŞA BİR FENOMEN Pamukoğlu fenomeni hem konjonktür hem de seri belgesellerle kamuoyuna yansımış bir akım olmakla birlikte, aslında çok uzun zamandır internet sitelerinde “fan”ları oluşmuş bir mesele. Bu sitelerde ve forumlarda Pamukoğlu paşa gerçekten de “efsane komutan” ünvanını çoktan kazanmış bulunuyor. Neden emekli olduğu sorgulanıyor. Bu sorgulamanın ana ayağı ve nedeni ise Pamukoğlu’nun askeri kariyeri. Çünkü Yüksek Askeri Şura, subayların terfilerinde önce ve öncelikle bu sicillerine bakıyor. Ve Pamukoğlu’nun sicili “emeklilik” için pek uygun gelmiyor kimseye. BU SİCİL HANGİ PAŞA'DA VAR? Türk Silahlı Kuvvetleri’nde 5 kez Üstün Birlik Yetiştirme Nişanı almış başka bir komutan bulunmuyor. Hatta bir subayın bu onuru tüm hayatı boyunca ancak 3 kez yaşayabileceği söyleniyor. Benzerine çok nadir rastlanan bir başka örnek, Pamukoğlu’nun daha Albay rütbesindeyken Tugay Komutanlığı’na getirilmiş olması. Bu şu demek; daha ortada Şura yokken general olacağı belli anlamına geliyor. Pamukoğlu Yüzbaşı rütbesindeyken de 1. sırada olan, generalliğe giden yolda ana geçit olan kurmaylık sınıfında 86 kişi içinde “üstün sicille” mezun olan sadece 5 kişiden biri ve bu 5 kişi içinde de birinci sırada bulunan bir subay. Nihayet Kurmay Albay rütbesinden generalliği ilk açıklanan subay da Pamukoğlu. İşte tüm bu kariyer ve askeri başarılar Pamuoğlu’nun bir üst rütbeye terfisine yetmemiş ve emekli edilmiş. NEDEN EMEKLİ EDİLDİ? Zaten kamuoyunun merak ettiği, Pamukoğlu’nun neden emekli edildiği. Bu sorunun tam bir yanıtı yok. Ama ipuçları mevcut. Birinci iddia; zamanın Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’le yaşadığı söylenen anlaşmazlıklar. Bunların da ne olduğu bilinmiyor. Aslında bilinmesi de çok gerekmiyor. Çünkü Güreş o sırada TSK’nın komutanı ve onun emirleri geçerli. Pamukoğlu’na düşense bu emirle uymak. Zaten bu iddianın bir de çürük tarafı var. Osman Paşa Güneydoğu’da Tugay Komutanı olduğu zaman hala Albay rütbesinde idi ve Doğan Güreş tarafından özel olarak seçilip gönderilmişti. İkinci iddia; zamanın Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel ile ilgili. Cumhurbaşkanı Demirel’in, İran sınırlarını da zorlayan, terör kampı çevrildiği ve 1 saat sürecek çatışma ile terör örgütünün çok ciddi bir darbe olacağı başlamış bir operasyonu, "iran ile iliskilerimize zarar verir" gerekçesiyle iptal etmesiyle başlayan ve daha sonrasında saldırıya uğrayan bir askeri karakolu ziyareti sırasında Demirel ile Pamukoğlu arasında dialoğun emeklilikte payı olduğu iddiasıdır. Konuşma şöyledir; Demirel: General bu kişilerin İran'dan geldigini ispatlayabilir misin? Pamukoğlu : Nasıl?.. Nasıl yani?! Demirel: Bunları bana ispatla ki ben bunlara birşey yapayım? Pamukoğlu: Horoz dünyanın her yerinde horoz! Horoz resmi çizip, üzerine horoz yazmanın anlamı yok! CEVABI KENDİ VERDİ Peki bu tür spekülasyonlar bir yana Pamakoğlu’nun neden emekli edildiğine ilişkin somut bir bilgi var mı? Esasında var denebilir. Pamukoğlu her ne kadar bu sorulara açık ve kesin bir yanıt vermese de, pek bilinmeyen şu sözler kendisine ait; “Sanırım şöyle düşündüler. Biz bunu daha şimdi kontrol edemiyoruz. Bir de Korgeneral olursa iyice kontrol edemeyiz.” Tabii bu iddia da işin bir cephesine ait ve çoktan kapanmış bir konu. Geri dönüşü de yok. Buna rağmen Pamukoğlu’nun fan kitlesi gittikçe genişliyor ve bir çok yerde “Pamukoğlu göreve” sözleri duyuluyor. Hatta direkt Pamuokoğlu adresli sitelerde bile bu başlıkla açılmış bölümler var. GÖREVE DÖNMESİ MÜMKÜN MÜ? Peki bu mümkün mü? Bu sorunun yanıtını Pamukoğlu yine kendisi veriyor; “Bizde böyle bir kanun yok, yani eski generallerin orduya dönmesi gibi. Sadece komşumuz Yunanistan'da geçerli bu.” Bu sözler çok doğru. Pamukoğlu paşa göreve dönemez. Böyle bir yolun açılması imkansız olduğu gibi, çok yararlı olduğu da söylenemez. Çünkü “emir” böyle ve bu tür bir istisnanın arkasını kesmek zorlaşır. Ama şu mümkün. Paşa siyasete girebilir. Çünkü göründüğü kadarı ile seçmen kitlesi oluşmuş bulunuyor.
-
Sanma Hainlik Hep Prim Verecek! (biraz ağır ama hakediyorlar)
SORuSORMA şurada cevap verdi: SORuSORMA başlık Güncel Konular
NOT: ARKADAŞIM yargılamadan önce yazdıklarımı okumanı tavsiye ederim bu butun kurtler için yazılmış bir yazı değil öncelikle alttaki bir yazımı okumanı tavsiye ederim http://www.turkish-media.com/forum/index.p...mp;#entry615722 -
Kürdistan” almış başını gidiyor! Şu aşağıdaki broşür elime yeni geçti. Alt tarafı bir “Film Festivali” tanıtım broşürü. Bakın bakalım aşağıya, kırmızı okla işaretlediğim tarafa. Festivale katılan film hangi ülkeden? Kürdistan’ dan! YOK böyle bir ülke değil mi? Kürdistan diye bir yer yok. Peki o zaman bu ne? Ya filmin konusu? Sıkı durun! Amerika’ nın 2003’ te Irak’ ı işgali sırasında, 5 yaşındaki Saddam kaybolur. Saddamı 2 Kürt “direnişçi”(!) bulur. Film, bu iki “direnişçinin” yeni sorumlulukları hakkındaki görüşlerini, tartışmalarını anlatıyor. Konu bu: “Direnişcilerin” sorumluluk anlayışı. Bizim “yok öyle bir yer!” dediğimiz Kürdistan, sanata, sinemaya, basına, haritalara ve de iş dünyasına sızdı dedim daha dün size! El altından, yavaştan yavaştan. Alın size kanıt. Devam ediyorum. Peki biz neden Kuzey Irak diyoruz? Söyler misiniz NEDEN? Orası IRAK! Yoksa Irak, Kuzey ve Güney olarak iki ayrı devlete bölündü de benim mi haberim yok? Oysa benim bildiğim bir Kuzey Kore ve bir de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti var. Her ikisi de Güneylerinden tamamen bağımsız iki ayrı devlet. Peki biz bütünlüğünü savunduğumuz IRAK’ a neden Irak demiyoruz da Kuzey Irak diyoruz? Ya da şöyle sorayım: Kuzey Irak’ ın güneyinde ne var? Güney Irak mı? Irak mı? Kafam iyice karıştı. Devam ediyorum. Fuarlardan davetiye geliyor, yer Kürdistan. Karşıma gelen iş adamı kartvizitini veriyor, adresi Kürdistan. Heeeey! Uyanın! Sözün bittiği yerde, SANAT başlar. Sanat en büyük silahtır! Evrenseldir. Ölümsüzdür. Sanatta yoksan, Orada da meydanı boş bırakırsan, Kapımıza dayanıp bütün dünyaya “direnişçi” oldukları palavrasını inandırırlar. Teröristlere destek verenler var. Silah ve eğitim verenleri de var. Ama, Bizde de, Eşi benzeri görülmemiş bir birlik ve beraberlik duygusu var. Vatan sevgisi var. “Mevzu bahis olan vatan ise, gerisi teferruattır” demiş M. Kemal Atatürk, Hakkı var. Bizi asla parçalayamayacaklar.
-
Sanma Hainlik Hep Prim Verecek! (biraz ağır ama hakediyorlar)
SORuSORMA şurada cevap verdi: SORuSORMA başlık Güncel Konular
saol arkadaşım keşke herkes senşn kadar duyarlı olsa -
Sanma Hainlik Hep Prim Verecek! (biraz ağır ama hakediyorlar)
SORuSORMA şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
TÜRK Milleti olarak size, Amerikalıların kzılderelilere yaptığı gibi soyunumuzu kuruttuk yada zenciler gibi köle mi oldunuz? Yahudiler gibi gaz odalarında mı geberdiniz? Hatırlarsanız tunustaki fransız benzeri bir katliam bir yana dursun ne kıbrıstaki çocuk katliamını yaşadınız nede bosnadakiler gibi kesildiniz? Biz ne bir kasap olduk karşınız da ne bir ne cellat? Lübnan gibi bombalanmadınız bile?Bunları sadece pkk yaptı size? Peki siz ne yaptınız? Bizim vergilerimizle devlet köylerinize elektrik su okul hastane getirirken mehmedimizi şehit ettiniz yıllarca...Yalan mı? Öğretmeni korumadınız doktoru tokatladınız iş makinalarını yaktınız.... Yalan mı? Ya şu an gaddarca kullandığınız kaçak elektrik-su, para uğruna eczanelere kiraladığınız yeşil kartlar, sırf çocuk yardımı için bol doğurdunuz ****, yalan beyanlarla alınan terör tazminatları, köy desteklemeleri, kömür yardımı....Utanmadan alıyorsunuz YALAN MI? Ve ŞEHİTLERİMİZ ASLAN GİBİ ŞEHİTLERİMİZ Onlara sizin evlatlarınız hainlik etti yalan mı? Kendinize azınlık dedirttiniz, çogunluk kimliğine sahipken azınlık gibi haklar istediniz? TV.de Kürtçe yayın kurs gibi ıvır zıvırlarla bizi dünyaya rezil ettiniz ediyorsunuz... Neyi yapamıyorsunuz ****** şu ülkede? TüRK ten çok kürde değer verilen ülkemde daha ne istiyorsunuz ***** toprak mı? Bu ülkede herşey olur verilir ama bayrak asla inmez. Ölürüz öldürürüz o bayrağa direk oluruz.... Şimdi verdiğimiz her şehidin ardından pkk.yı destekleyen ****** bedenlerinize baktıkça keşke kasap olsaydık da hepinizi ****** diyorum.... AMA SANMA HAİNLİK HEP PRİM VERMEYECEK.... -
arkadaşlar öncelikle hepinizin cvplarını tek tek okudum bende konu hakkında dusuncelerimi söyleyeyim ben bir kürt değilim öncelikle ama sorun kurtlukte turklukte değil ortada bir yara var ve bu yarayı kaşıyan cok insanlar var kendi anımı anlatmak istiyorum doğu illerinden birinde kadının birisini gördük birsürü cocugu var hali perişan okutucak durumu yok kadın ne diyor cocukları hakkında tuylerim diken diken oldu devlet memuru olamazsa teröristtemi olamaz diyor bakın 94-95 senesinde teröristlerin en yogun oldugu yer ve terör olayının en cok yaşandıgı yer liceydi ne oldu sonra halis toprak gitti 4-5 tane fabrika kurdu insanlar aş iş buldu terör namına hiçbir şey kalmadı şimdi herkes iş güç derdinde yatırım yapıldı eger bunu butun doğu illerimize yaymayı başarabilirsek halk zaten terörü kendi bitiriyorr terör sadece devletin askeriyle polisiyle bitmez doğuda terörü bitiren devletin insanlara sunacağı calışma imkanı ve kürt halkının kendi istegi olucaktır saygılarımla SORuSORma
- 107 cevap
-
- Kürt kardeşime mektup
- Kürtler
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
> > >>TÜRK ERKEĞİ ÇEKİCİDİR. > > >> > > >>İşe Başlarken Besmele Çeker > > >>Delikanlıdır Tesbih Çeker > > >>Sportmendir Barfiks Çeker > > >>Tek Eliyle şınav Çeker > > >>Kendi Dişini Kendi Çeker > > >>Kaçan Golde Yuh Çeker > > >>Ağzında Sigara Halay Çeker > > >>Dikiz Aynasından Hareket Çeker > > >>Muazzam Kopya Çeker > > >>Kaynanadan Çok Çeker > > >>Genelde Babaya Çeker > > >>Evladına Nutuk Çeker > > >>İskenderin Üstüne Künefe Çeker > > >>Komedi Filminin Kralını Çeker > > >>Çuhayı Yırtmadan Pike Çeker > > >>Kafası Bozulunca Resti Çeker > > >>Yükte Ağır Parada Hafif Çeker > > >>Parayı Bulan Arabayı Çeker > > >>Mahallede Pati Çeker > > >>Gurbette Hasret Çeker > > >>Sevdiğini Sorguya Çeker > > >>Aldatılınca Tetiği Çeker > > >>Memlekete Turist Çeker > > >>Kaşı Gözü İlgi Çeker > > >>Her Ortamda Dikkat Çeker > > >>İtalyan Erkeklerine Beş Çeker > > >>İngilizlere Yirmibeş Çeker > > >>Balıketli Görünce İçÇeker
-
Mükemmel bişi bayıltmadan kalp ameliyatı
SORuSORMA şurada bir başlık gönderdi: İlginç - Gülünç Olaylar
Bayıltmadan Kalp Ameliyatı Öncesi Doktor İle Arkadaşının Diyalogları Doktor Kaan, kankası Necmi'yi bayıltmadan açık kalp ameliyatı yaparken; -heyecan var mı heyecan -olmaz olur mu abi, yusuf yusuf yani -bi şey olmaz, sana en cix ameliyatımı yapcam -ameliyatın cixi mi olur? -sana özel bu. ayaklarım tavana bağlı şekilde ameliyat etcem seni, tarihe geçcez olm -neee ! manyak mısın yaa? olmuyom abi ben ameliyat falan -şaka olm şaka -sokacam ama .. ameliyat öncesi adamın yaptığına bak -euehue, yat bakm şuraya -sırtüstü mü? -yoq, yüzüstü, hafifte domal şöle kıbleye doğru -niye domalacak mışım? -ya olm saçmalama, uzan şuraya sırtüstü, d.tten ameliyat olacan sanki -şşş, hemşire hanımların önünde, ayıp oluyoo -onlar yabancı değil -bana yabancılar ama -neyse, urten hanım, hastayı ameliyata hazırlayın ------ -tamam, hazır hasta doktor bey -olm necmi, mayışmışın sen -ya bi git olm, çakır keyfi olmuş gibiyim -euhue, ne güzel işte, içmeden sarhoş oldun -ne zaman bayılacam ben? -bayıltmadan ameliyat olcan sen -nasıl yani -bilincin hafiften yerinde olcak.. olm sıkılıyorum ameliyat esnasında, az muhabbet ederiz diye böyle yaptım -abi sen harbiden manyaksın haa -daha önce denedim, bi şey olmadı -bismillahirrahmanirahimm -bak ne güzel imana da geldin -tövbe tövbe -evet, başlıyoruz, neşter lütfen -napcan neşteri -dişimde et kalmış, onu temizliyecem. Necmicim, ameliyathanedeyiz, kebab salonunda değil. sence ne yapabilirim neşteri? -olm kesecen mi beni diri diri? -yoq, önce tırnaklarını sökcem, sonra tırnağın altındaki ete tuz sürcez. önce eziyet, sonra vahşet yani. fantazi yapalım demi az -ya niye ben allahım niye? -olm saçmalama, acımıyacak diyorum sana -bak, eğer bir ibnelk yaparsan, yengeye tüm yaptığın pislikleri anlatırım -hıng ! olm sus, hemşire hanımların yanında -Hani yabancı değildi ulan onlar -tamam olm söz, acımıyacak . haftaya halı saha maçı var hasanlarla, o maça yetiştirmemiz lazım seni -abi bana su kaynatan araba muamelesi yapma -euheuhe, tamam olm kıpraşma, başlıyorum carkkkkrkkkrkk ( derinin yarılma efekti ) -abi bi hoş oldum, böyle sanki içim açıldı, bi huzur doldu -tabi olm, açtık kalpten mideye kadar. -harbi mi? -hı hı .. falla kanka senin için kararmış, canını sıkan bir şey var -hadi ya -evet bak şurda, midenin sol tarafı kap kara olmuş. du bakm .. hımm. 3 vakte kadar bi haber alacaksın -olm daşşak geçme, kahve falımı bu anasını satim -euheuhe, yoq olm, gayet normal herşey.. şimdi damarları kontrol edelim .. evettt, ipnelik yapan damarı buldum -napcan ona? -söküp atcam, yerine k.çından alacağımız bir damarı koycaz -yoq ben aldırmam k.çımdan damar falan -ya olm bi sktr git, damarı açcaz şimdi. bi şeyci kalmıyacak -hnagi damar bu -kalpten aorta giderken ilk köşeden sola dön, ilerde ufak bir kılcal damar var, orda kime sorsan gösterirler -kaan ! -olm sanki sölesem bilcen. damar işte . hepsi aynı (hööönngghghgrtrt ) - zuhuahuaa -ne yaptın olm -bi şey yapmadım. hafiften mideni sıktım bıraktım -deli misin olm niye kurcalıyon midemi -ehuehue, bayılıyom bu harekete, kusacak gibi oluyon dimi lan -hay skm seni emi -bak kanka, hazır açmışken başka istediğin bi şey var mı? -he, mideyle karaciğerin yerini değiştir sana zahmet. -niyeki? -moda abicim moda, hiç modayı takip etmiyo musun? -falla değişirim ama biraz zaman alır -ya abi bi git işine, hadi kapat da gidelim, akşam bizdesiniz, ona göre -tamam tamam, dur tel açayım hanıma ... dıııttt dıııtttt -(Alo, Nalan, napıyon güzelim .. hiç, bende aldım necmiyi altıma, midesiyle falan oynuyom .. bak ne diycem, akşam necmilerdeyiz, ben çıkışta seni alırım .. hadi öptüm ...) -tamam necmi, sizdeyiz akşama -iyi iyi .. hadi abi, kapat şurayı, hava doldu içim şerefsizim -aslında mideyle karaciğerin yerini değiştirme fikri fena değildi ama . -kaan !! - euheue, tamam lan tamam, kapatıyom -
Ekonomide ne değişecek?(lütfen okuyun)
SORuSORMA şurada cevap verdi: SORuSORMA başlık Güncel Konular
aynnen katılıyorum arkadaşım biz borcumuzu borç alarak kapatma çalışırsak duseceğim haller ortada bu benim aklıma kredi kartını pervasızca kullanan birini getiriyor aklamı oda o bankada o bankaya diye diye batmıştı korkarım bizim halimizde öyle olucak -
Ekonomide ne değişecek?(lütfen okuyun)
SORuSORMA şurada cevap verdi: SORuSORMA başlık Güncel Konular
hangi söylenen bize uymuyor acaba -
Prof. Chossudovsky dünyanın en önemli ekonomistlerinden biri. Uluslar arası finans çevrelerinin sömürüleri ile ilgili pek çok çalışması var. ‘Yoksulluğun Küreselleşmesi’ adlı kitabında, geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkelere, nasıl planlı bir şekilde ekonomik soykırım uygulandığını anlatıyor. Uluslar arası finans kuruluşlarının, bağımsız ülkeleri nasıl vesayetleri altına aldığını belgeliyor. Prof. Chossudovsky, IMF ve Dünya Bankası’nın ‘Yapısal Uyum Programı’ adı altında uyguladığı politikaları ( okurken lütfen Türkiye’deki uygulamaları hatırlayın ) şöyle özetliyor: Ekonomik soykırım süreci, borçlu olan bir ülkenin kredi anlaşmaları ile başlar. Kredi alma koşulları, resmi ve ticari kredi kuruluşlarının çıkarları doğrultusunda, uygun bir şekilde belirlenir. Birinci evre, Ekonomik İstikrar evresidir. Finans mühendisliği ve geri borç ödeme takvimi öyle özenli bir şekilde kurgulanır ki, borçlu ülke, ancak faizlerini ödeyebilir, ana paranın ödenmesi ise sürekli ertelenir. Borçlu ülke, ödeme zorluğu içine girdikçe, eski borçlarının gecikmiş ödemelerini yapabilmesi için, yeni borçlar verilir. Düzen bu şekilde sürüp gider. Deli gömleği giydirilmiş borçlu ülkenin bağımsız bir ulusal ekonomik politika oluşturmasına imkan tanınmaz. Alınan borçların hiçbir kısmı yatırımlara yönlendirilemez. Uyum kredileri, kaynakları ulusal ekonomiden uzaklaştırır, borçlu ülkeyi, zengin ülkelerden, ( gıda maddeleri dahil ) büyük miktarlarda tüketim malları ithal etmeye teşvik eder. Göreve gelen her hükümet, IMF’ye ‘ekonomik reformlara ciddi şekilde kendini adamış’ olduğunu kanıtlamak zorundadır. Bu nedenle, makro ekonomik politika ve borç yönetimi konusundaki temel yönelimlerini tanımlayan bir ‘Niyet Mektubu’ verir. Bu sayede IMF, hükümetlere, gölge programlarla rehberlik etmeye başlar. Yeni kredilerin alınabilmesi için, bu gölge programlar çerçevesinde, yeterli performanslar sergilemek şarttır. IMF ve Dünya Bankası iki kardeş örgüt olarak görev bölümü yapar. IMF, ekonomik performansı yıllık bazda izler. Dünya bankası ise, Pek çok bakanlıkta temsil edilir. (Sağlık, Eğitim, Sanayi, Tarım, Ulaşım, Çevre Bakanlıkları…) Ulusal Paranın istikrarsızlaştırılması, IMF ve Dünya Bankası’nın gizli gündemlerinden biridir. Ani ve beklenmedik fiyat artışları ile sonuçlanan bir büyük devalüasyon hedeflenir. Devalüasyon, gerçek gelirlerde ciddi bir azalmaya ve paranın nominal değeri cinsinden emek maliyetlerinin değerinin düşmesine yol açar. Aynı zamanda devlet harcamalarını dolar cinsinden değerini de düşürür. Devalüasyonun toplumsal etkisi yıkıcı olur. Hayati önem taşıyan her şeyin fiyatı yükselir. Bu da beraberinde enflasyonu ve yurt içi fiyatlarında dolarizasyonu tetikler. Yurt içi fiyatları, dünya piyasasında geçerli olan düzeye yeniden ayarlanır. IMF bundan sonra, hükümetleri anti-enflasyonist program benimsemeye zorlar. Kamu çalışanlarının işten çıkartılması ve sosyal programlarda yapılan kesintiler bu programın temelini teşkil eder. Bu aşamadan sonra, Merkez Bankası, siyasal iktidardan bağımsız hale getirilir. Merkez Bankası’nın yeniden yapılandırılması çerçevesinde kaynak sağlanır. Bu durum pratikte para yaratımının hükümetten çok, IMF’nin kontrolüne girmesi anlamını taşır. Bir süre sonra, Merkez Bankası meclise karşı da bağımsız olur. Hükümet dışı etkin kurullar oluşturulur. Kredi anlaşmaları ile, bütçe açığına ilişkin hedefler belirlenir. Bu uygulama ile, devlet gelirlerinin dış borç faiz ödemleri için serbest bırakılmasını sağlar ve mali kriz giderek derinleşir. Kreditörler, tün büyük kamu yatırım projelerinin ‘broker’ları haline gelir. Her tür harcama kategorileri için tavanlar yerleştirilir ve devlet yatırımları planlı bir şekilde çökertilir. Fiyat çarpıklıklarının giderilmesinin gerekli olduğu söylenir ve fiyat liberalizasyonu başlar. Tüm sübvansiyonlar ve fiyat kontrolleri yavaş yavaş kalkar. Temel tüketim maddelerinin ithalatı serbest bırakılır. Özellikle tahıl fiyatlarındaki kuralsızlaştırma programın temel unsurlarından biridir. Tarımsal maliyetlerde büyük artışlar olur. Mal ithalatının serbestleştirilmesi ile eş zamanlı olarak, petrol ürünlerinin fiyatlarında periyodik artışlar dayatılır. Bu, nakliye ücretlerinin de artışı ile birlikte yurt içindeki tüm malların maliyetlerinde dramatik artışlara neden olur. Bu süreç ithal mallar lehine çalışmaya başlar. İkinci Evere, Yapısal Reform evresidir. Bu evrede, IMF ve Dünya bankası arasında görev bölümü vardır. Dünya Bankası, bu süreci yapısal uyum kredileri ve sektörel uyum kredileri ile destekler. Ticaret liberalizasyonu adı altında, ihracat karşıtı bir eğilim başlatılır. İthalat kotaları kaldırılır ve tarifler indirilerek tekleştirilir. Kotaların kaldırılması ve koruyucu gümrük engellerinin azaltılması, yerli sanayinin rekabet gücünün arttırılmasına yönelik olarak uygulanır ancak, süreç yerli üretimin çöküşüne yol açar. İthal tüketim malları yerli üretimin yerine geçer, bu da dış borcun giderek kabarmasına yol açar. Dış borç görüşmeleri, genellikle, devlet işletmelerinin özelleştirilmesi ile ilişkilendirilir. Uluslar arası sermaye, çok düşük bir masrafla, en karlı devlet işletmelerini kontrol etmeye ta da onlara sahip olmaya başlar. Bazı ülkelerde stratejik sektörlerin ( Petrol, Doğalgaz, Telekominikasyon) devlet mülkiyetinde olması anayasa gereğidir. Anayasa değişiklikleri gerektiği şekilde yapılır. Dünya Bankası önderliğinde, mali yapıda bir dizi köklü değişiklikler yapılır. Bu değişiklikler, yurt içi üretimi gerek talep, gerekse arz yönünden baltalamaya yöneliktir. Küçük üreticiler vergi baskısı altına alınırken, ortak girişimler ve yabancı sermaye, cömert vergi muafiyetinden yararlanmaya başlar. Toprak kullanımı ve tarımsal alanların özelleştirilmesi politikaları uygulanmaya başlar. Küçük çiftçilerin topraklarını yitirmesi, tarımsal alanların az sayıda elde toplanması süreci beraberinde, topraksız bir mevsimlik tarım işçisi sınıfının oluşumuna yol açar. Feodal toprak sahipleri, çoğu kez ironik bir şekilde ekonomik liberalizasyonu savunmaya başlarlar. Satılan kamu arazilerinin gelirleri, ulusal hazine tarafından uluslar arası kredi kuruluşlarına yönlendirilecek devlet gelirleri yaratmak için kullanılır. Merkez Bankası para politikası üzerindeki kontrolünü yitirir ve faiz oranları serbest piyasada ticari bankalar tarafından belirlenmeye başlar. Bu aşamada bankacılık sistemi kuralsızlaşmaya başlar. Yapay şekilde aşırı derecede yükseltilen faiz oranları sıcak para girişini temin eder. Ticari bankalar artık reel ekonomiye, mantıklı faiz oranları ile kredi sağlama konumunda değildirler. Tarım ve sanayiye ayrıcalıklı kredi vermesi uygulaması aşama aşama sonlandırılır. Özel yerli bankaların yerine, yavaş yavaş yabancı bankalar geçer. Bu aşamada ‘Finans Sektörü Uyum Programı’ hayata geçirilir. Bu programla birlikte, tüm devlet bankaları yabancı finans devlerinin eline geçmeye başlar. Yağma süreci başlamıştır. Sermaye hareketleri serbestleştirilir. Bu sayede elektronik transferler aracılığı ile, yabancı şirketlerin karları serbestçe yabancı paraya çevrilir. Vergiden kaçan kara para ve kriminal etkinlerden ve/veya yasa dışı ticaretten elde edilen kirli para hareketleri serbestleştirilir. Kıyı bankası hesabındaki dövizler, soru sorulmadan bankalar arası piyasaya transfer edilir ve yerel para birimine çevrilir. Özelleştirme kapsamında devlet varlıklarını satın almak için kullanılır. Devletin kamu maliyesi parçalanırken, yoksulluk yönetimi için acil sosyal yardım fonu devreye sokulur. Bu bir toplumsal mühendislik yaklaşımıdır. Toplumsal huzursuzluk, minimum maliyetle azaltılmaya çalışılır. Çeşitli Sivil Toplum Örgütleri devreye girer ve uluslar arası yardım programları tarafından finanse edilen projelerle, büyük bir toplumsal değişim riski bastırılır. Çöken sistemle birlikte, yerel toplulukların zorlukla da olsa hayatta kalması sağlanır. Dayatılan uygulamalarla, borç krizine bulunan çözümler, aslında daha fazla borcun nedeni haline geliyor. Reform paketleri, tutarlı bir ekonomik ve toplumsal çöküş programına dönüşüyor. ●●● Eski Yugoslavya’nın parçalanmasını, saldırgan bir milliyetçiliğe ve etnik ve dinsel gerilimlere bağlayanlar yanılıyorlar. Yugoslavya Federasyonu’nun parçalanmasının temel nedeni, Belgrad Hükümetine, yabancı kreditörler tarafından dayatılan makro-ekonomik yeniden yapılanma programıdır. 1980 yılından itibaren farklı aşamalarda kabul edilen bu program, ulusal ekonominin çökmesine neden oldu. Yugoslav ekonomisinin amansızca yoksullaşması ile birlikte hız kazanan toplumsal bölünmeler ve ayrılıkçı eğilimler, nihayetinde, 24 milyon nüfuslu bir devleti acı ve göz yaşarlı arasında parçalara ayırdı. ●●● 60. Hükümetimiz kuruldu. Korkarım ki ekonomide hiçbir şey değişmeyecek. Kurgulanan plan aynen diğer ülkelerde olduğu gibi kademe kademe işletilecek. Ulusal ekonomiyi güçlendirmek yerine, küresel sermayenin egemenlik alanı genişletilecek. Üretilen çözümler, yeni sorunların kaynağı haline gelecek. Dilerim saadet zincirinin kırıldığı gün, bizler diğerleri gibi ağır faturalar ödemek zorunda kalmayız…
-
Öcalan Referandumu (Abdullah Öcalan asılsın mı?")
SORuSORMA şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
Öcalan Referandumu Neval Kavcar 10.10.2007 Lafı dolandırmadan söyleyeyim. Başbakan Erdoğan ne dedi? "Referandum Kültürüne " alışacaksınız. Çok iyi. 21 Ekimin hemen ardından, "Abdullah Öcalan" referandumu yapalım. Tam sırasıdır. Alışmış da oluruz bu vesile ile. Vatandaşa; " Abdullah Öcalan asılsın mı?" sorusu soralım. Beyaz renkli pusulanın üzerine kırmızı renkli "evet", kırmızı renkli olanına beyaz "hayır" yazılı olsun. 1999 dan beri yok AİHM nde dava yürüyecek, yok Türkiye'nin menfaati için bu gerekli diye beş yıldızlı otelde, denize nazır keyf sürmüyor mu katil? Neydi kuralı, PKK başını kaldırdığında Öcalan derhal asılacaktı. Asma ile nereye varılacak diyen siyasiler vardı o gün. Medyada hemen destek çıkmıştı. Devletin bekâsı için o gündür bugündür besliyoruz bebek katilini. O orada yaşarken, Türkiye'nin menfaati nasıl korunuyor anlaşılamadıysa da mantıksız bu uygulama sürüp gidiyor. Oradan örgütüne talimat veriyor, köşe yazarlığı yapıyor, "beni zehirliyorlar" diye hem yandaşlarını hem AB li dostlarını ayağa kaldırıyor. Ne isterseniz var. PKK yı başımıza bela eden, "Stratejik dostlar"sa bugünlerde ellerini düğmeye basılı tutuyorlar. Amerikan silahlı teröristler devletimize saldırırken, düz ovadaki kardeşleri de "Öcalan"a af istemeye hazırlanıyor. Öcalan yaşadıkça, PKK problemi bitmez. Lideri yaşayan terörizm biter mi? Referandumlara başlayalım. Önce Öcalan için, sonra AB için. Öcalan referandumunun demokratik sonucunu alalım, "evet" çıkarsa, icabına bakalım. Millî iradeye saygı deyip durmuyorlar mı 22 Temmuzdan beri? Görelim milletin iradesi neyler, neylerse güzel eyler, diyerek. PKK nın her saldırısı sonrasında Genelkurmay başkanına "taziye "mesajı göndermekle olmuyor bu işler. Bayram önü evlerine evlatlarının cenazesi gelen ailelere, "sınır ötesi operasyon çözüm değil" söylemi açıklanamaz. Gencecik fidanlarımız, stratejik kurşunlarla devriliyor, mütareke medyanın televizyonları eğlence programı yayınlamakla meşgul. Böyle devlet yönetimi mi olur? Hükümet sözcüsü Çiçek: "Sınır ötesi operasyon, çözüm olur mu?" diye vatandaşı oyalamasını biliyor, olayın olduğu gün televizyonlar niye uyarılmadı. Ayni durum 12 vatandaşın katledildiği gün içinde geçerlidir. Bu kadar duyarsızlık, vurdumduymazlık olur mu? Olay olmuş, aradan iki gün geçmiş lütfedip toplanıyorlar. Millî güvenlik kurulu niye toplanmaz? Bu işin kaçarı göçeri kalmamıştır. AB başta olmak üzere ABD ve PKK ya arka çıkan, stratejik destek veren tüm devletlere kararlılığımız gösterilmelidir. Yurt içinde de PKK ya "kardeşimiz" diyen milletvekilleri uyarılmalı daha da olmadı parti kapatma davası derhal açılmalıdır. Türk milleti boy boy fidanlarını yolda bulmamıştır. Her gün başka bir acı haberi duymaktan bıktı. Gabar'a değil yüreklere düşen ateş iktidar tarafından derhal söndürülmelidir. "Sivil Anayasa" hazırlayacağız deyip vatan- millet düşmanlarını sevindirici maddeler ile "Etnik Anayasa" imalini herkes görmektedir. İçerden "sivil anayasa ", dışarıdan PKK ile nereye kadar? Diye soruyor vatandaş. Gerektiğinde Operasyon 7 Ekim 2007 de Şırnak'ta 13 Mehmetçik şehit oluyor, "Terörle Mücadele Yüksek Kurulu", 9 Ekim 2007 günü toplanıyor. Arada iki gün var tam olarak. İnfial yükselince, akıllarına toplantı yapmak gelmişe benziyor. Hazret demişti ya, "teröre alışın" diye, zinhar vatandaş alıştı sandı . Toplantı sonrasında açıklanan metin, kanayan yaraya merhem olmaya dönük değil AKP propagandasına dönüşmüş durumda. "Son dönemde gerçekleşen ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerden rahatsızlık duyan (PKK).. " diyor metinde. PKK, AKP ülkeyi mamur hale getiriyor gidip vurayım mı diyor yani? AKP ye muhalefet yapıyor sanki. Bu mudur bu işin mantığı? 14 milyon yeşil kartlıyı yıldan yıla olimpiyat çadırlarına iftar için toplayınca ekonomi mi gelişmiş oluyor? Terörle mücadele yüksek kurulu denen toplantıda havanda su dövülmüştür. "Gerektiğinde Operasyon" yapılır kararı çıkmıştır. Yani son günlerde günde 13 kişiye varan katliam boyutunda ki saldırılara rağmen, hükümete için hala gerekli ortam yoktur. "Kaç kişi birden öldürülürse gereklilik" doğacak, bu miktarı "Terörle Mücadele Yüksek Kurulu" tespit etmiş midir? Bu konuda oluşturulan borsanın taban ve tavanı kaçtır? Amerika ise hala ayni şarkıyı söylüyor. PKK ile mücadele için "Irak, ABD ve Türkiye birlikte çalışmalıdır." Diyor. Ne çalışacaklar? Kuzey Irak'ta ki soysuz oluşum ile Ankara'yı ne zaman masaya oturtacaklarını mı? "Sözün bittiği yer" diyor hükümet sözcüsü Cemil Çiçek. Eylem için daha ne bekliyorlar o zaman diyor vatandaş. Not: 1- Duyarsızlara ve duyarsızlıklara karşı, TSK nin arkasında olduğumuzu belirtmek ve başsağlığı dilemek için Şırnak 23.Jandarma Sınır Tümen Komutanlığını aradım . Tel: 0 486 216 65 00 2- MHP ye: MHP lideri Devlet Bahçeli, son terörist saldırı ile ilgili milletin beklediği çıkışı yaparken, referandum konusunda AKP nin elini kuvvetlendirirci maddelerin değişimine niçin yardımcı oluyor? Lütfen açıklarlar mı? -
Kürt kardeşime mektup! Lanet olsun teröre! Ne diyelim, laflar da aşındı, sözler de törpülendi. Kelimeler de aciz kaldı. Başladığı nokta; “öp namlunun ucunu”ydu ve bugün ulaştığı yer; “yeniden öp namlunun ucunu...” oldu. Askere emir çıktı: Irak’a gir ve vur. Ordu Gabar Dağı’nda verdiği 13 şehidinin ve 13 şehidi ile birlikte bir hafta içinde PKK kurşunuyla, bombasıyla, mayınıyla ölen 30 vatandaşının kanını yerde koymayacak. Sınırı geçecek, Kandil’e gidecek, Barzani’nin sarayı ve PKK liderlerinin gecelediği Süleymaniye’deki Fındık Aşti Oteli dahil gerekirse her yeri “vuracak-bitirecek.” Belki bu girişinde de, daha önceki 24 kez giriştiği sıcak takiplerde olduğu gibi başaramayacak, tam temizlik yapamadan geri dönecek. Fakat durmayacak. 26’ncı kez girecek. 27’nci kez. 100’üncü kez girişinde bitiremezse, Türk Ordusu 1000’inci kez Kuzey Irak’a girecek ve vuracak. Bu noktaya geldi, söylenecek laf kalamadı. Çünkü her şehit verişte Türkiye’nin bütün halkı; “Şehitler ölmez. Vatan bölünmez” diye ayağa kalkıyor. Türkiye bölünmek istemiyor. Bir avuç! Tek bir avuç! Toprak vermek de istemiyor. Türkler kardeşleriyle çatışmaktan, vuruşmaktan, kanlı düşman olmaktan da yana değil. *** Kürt kardeşlerimiz, “kendimi Kürt hissediyorum” diyen arkadaşlarımız; bizden küçüklerimiz, bizden büyüklerimiz, bizden akıllı ve bilgili olanlarımız; dostumuz, komşumuz, hemşehrimiz, köylümüz; kirvemiz, kız aldığımız-kız verdiğimiz, hısım olduğumuz, aynı Allah’a ve aynı peygambere inandığımız dindaşlarımız şunu bilesiniz: 13 Türk Ordusu askerinin (7’si Doğu Anadolu doğumlu) Gabar Dağı’nda yani kendi vatanının dağında şehit edilmesiyle sonuçlanan o pusu aslında size kurulmuştur. Sizi koparmaya! Sizi ayırmaya! Sizi; “Avrupa’nın 28 ülkesi PKK’yı tanıyor. ABD destekliyor. Silahlandırıyor, C3 ve C4 patlayıcı veriyor; patlayan ve patlamayan, yakalanan ya da yakalanmayan yüzlerce kiloluk bombaları, sayısı 125 bine kadar çıkan meşhur Glock tabancayı, günümüzün en ***** öldürücüsü olan mayınları, hava savunma silahlarını, PKK’nın sahip olduğu söylenen tankını, Kuzey Irak’a ABD yığıyor ve bu öldürücüler sınırı geçerek Türkiye’ye sevkediliyor. Gittikçe strateji artıran ve PKK’ya Türkiye toprakları içinde “alan hakimiyeti” kazandırmak isteyen bu destekle bölünme gerçekleşir, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Türkiye Cumhuriyeti’nden kopar, ABD kuklası Barzani ile büyük Kürdistan kurulur, Abdullah Öcalan İmralı Hapishanesi’nden çıkartılır, Diyarbakır eyaletine vali yapılır” umudunu taze tutmaya çalışarak sizi aldatıyor. *** Kürt kardeşlerimiz. Tuzağa düşüyorsunuz. PKK’yı koruyorsunuz. Çocuklarınıza söz geçirmiyor, bölücü terör örgütüne asker veriyorsunuz. PKK kanla besleniyor. Çocuklarınızın kanıyla... Seçip Meclis’e gönderdiğiniz DTP’li milletvekilleri, PKK’nın bu eylemlerini kınamıyor, PKK ile aynı dili konuşup, aynı tavrı yükseltiyorlar. Kuzey Irak’ta iş yapmakta olan ve çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu Anadolulu patronlara ait inşaat şirketlerinin şantiyelerinde PKK’lı militan liderleri yatırılıyor, ağırlanıyor, bakılıp besleniyor diye haberler bana bile geliyor. Kürt kardeşlerimiz! Gabar’da pusu kuruldu. 13 Mehmetçik şehit oldu. Bu pusu size kuruldu. Kuytu pusu! Sinsi pusu! Gaflete düşüren pusu! Kardeşim! Senin elinde. Pusuyu yarabilirsin.
- 107 cevap
-
- Kürt kardeşime mektup
- Kürtler
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler: