-
BÜYÜK YANILGI
Laikliğe aykırı eylemlerde bulunmuş oldukları, karar sonrasındaki basın açıklamasında dile getiriliyor. Laiklik karşıtı odaklanmaların göbeğinde bulundukları oy birliğiyle kabul ediliyor. Ancak gereken oy çoğunluğuna ulaşılamadığından dolayı partinin kapatılmadığı, alınan karar neticesinde hazine yardımından yarı yarıya bir hak mahrumiyeti verilmesinin onlara yapılan bir ihtar olduğu dile getirildi. Laikliğe karşı yapılan her hareketin ihraç’ı getirmesi gerektiğini düşünüyorum. Kapatılması gerekliliğini dile getiren Anayasa Mahkemesi üyeleri, aynı zamanda da kapatılmasının gereksizliğini, hazine yardımının ½ oranında azaltılmasıyla perçinlemiş oldular. Hatta üyelerin başkanları, red diyen tek üye! Kararın ardından AKP’ye muhalifliğiyle bilinen isimlerin dahi ılımlı yaklaşımları siyasetin renkli kişiliğini ortaya koydu aslında. Kapatılmasıyla birlikte, yasaklar da vuku bulacaktı. Ülke karmaşık bir ticaret hacmini sahiplenecekti. Borsa hiçbir zaman anlayamadığım iniş çıkışlarını yaşayacaktı. Her kanalda benzer yorumlara kulak kabartacak ve ilerisinin görünmediği gibi yaklaşımlara tanık olacaktık. Şimdiyse aynı tas, aynı hamam! Sert yönetimiyle gündeme yine yön verecekler. Özgürlük testine şimdi katılsalar o aldıkları 7 üzerinden 4 oranına dahi yaklaşamayacaklarına eminim. Her neyse! Varsayımlar üzerinde fazlaca kafa yormayı pek severiz biz! Karar temyize gidemeyecek bir kuruma ait. Üzerinde fazla yorum yapmanın da pek bir anlamı yok bence. Her şey ortada! Hadi rasgele...
-
Başladı yine
Kırmızı kurdelanın beyaza böldüğü iki kısmına birden iliştirmişler... 4 kuşaklı fişek! bir kuşakta 30 altın olduğu söylendi. Ve sözü geçen güneş halkaların tanesinin 500 YTL olduğu bilinmekte. Gelini kuşatan bu fişeklerden birinde 15000 YTL değerinde mücevher işli. Sarmal yapısı da pek bir göz dolduruyor, ne yalan söyleyeyim. Damat banknotlara o gece doydu. Sabaha kadar da birbirlerine doyacak olan bu çift, düğün boyunca hiç oturmadılar yerlerine. Gelin kısmısımı ağır olurmuş... Yoksa erkek kısmısımı! Kulaklara zamklanan sade dedikodulardan biriydi bu! Ağır olmak... Sıkıldım... Düğünlerden bıktım. Yaz tatili sözde... Dinleniyoruz şehirden uzak evimizde! Bune birader... Mevsimi mi geldi evliliklerin? Yaz sıcağına aldırmadan ceketleri içinde, kokmak için ayrı bir çaba sarfeden arkadaşlara, Noluyoruz nan diyerek bakmaktan başka yapılacak hiç bir şey yok! Hiçbirşey!.. Bir de şu el öpme olayı. Tokalaşıyosun adamla... Elinin tersini çevirerek uzatıyo elini. Öp hadi öp... Ufaksın daha. Adam olmana çok var... Ben büyüğünüm der gibi... Tamam! Büyüksün. Eyvallah... Ama yaşta öyle. Sözde toplumsal olan adebi açıdan öyle... Ama birebir de büyük değilsin benden. Hatta küçüğümsün benim... Haddini ve yerini bil!.. Sadece düğünlerde ve cenazelerde karşılaşıldığında hatırlanan akrabalık, el öpmek mevburiyetinde bırakamaz beni...
-
-
Askerlik hakaret küfür insanları aşağılamak mı?
Söylenmesi gereken vicdani "red" olmalıdır. Bunu söylemekten çekinmemeli kimse. Herkes işini yapmalı. Bir itfaiyeciyi, bir polisi, bir bakkalı askere almak çözüm değildir. bakkal ne yapabilir ki askerde. adam akıllı maaş verilip, düzenli ama işi askerlik olan istihdamlar sağlanmalı bence. Sövgülere gelince; yapmak istedikleri şey tamamen psikolik baskıdır. Emir komuta zincirinin neresinde olduğunu bilmen gerektiğini bu ağır sendromlarla işlerler bilincine. Karşı gelmek ya da yorumda bulunmak anlamsızdır. Vicdani Red'çi olanların toplum önünde de küçük düşürülerek sivil baskılara maruz bırakıldığı su götürmeyen bir gerçektir. Taşıdığım ruh savaşmaya yatkın bir karaktere sahip olmayabilir. Bu yüzden de asker olmayı istememem olasıdır. Hak vermesin kimse. Bir düşünüş bu yalnızca. Katılınır veya reddedilir. Vicdan da olduğu gibi...
-
ALLAH YOKTUR!
Metafizik yoktur, boş bilgidir. Buna karşın fiziğin ispatta güçlük çektiği yerde sığındığı taş blok ta yine metafiziktir. Herşeyin Tanrı dışında belirli bir süreç içinde kendiliğinden oluştuğunu düşünelim. Büyük patlama gerçekleşsin ve iri kütleli gezegenler arsında bariz bir çekim kuvveti söz konusu olsun. Patlamanın olabilmesi için gerekli olan gaz evrende nasıl oluşmuş olabilir. Düşünsenize onca kara deliği barındıran, milyonlarca yıldız kümesini içine alan galaksilerle dolu evren, belli bir noktada kümelenmiş olamaz. Güneş sisteminin oluştuğu evren coğrafyasında gaz bulutlarının askıda kalması olanaksızdır. Fizik bu soruların cevaplarını belli noktalara kadar verebilir. Tıkandığı yerde meta'sı gelir bulur onu. İlahi açıklamalarda bulunur. Ve bu iki düşünüşün süre gelen kavgası ise bir takım örgütlerin, kurumların, tarikatların çıkar çatışmalarındaki rollerini kuvvetlendirmiştir. İnsanlar inançsız yaşayamazlar. İnanılacak bir takım "şey"ler ararlar hep. Ki bu inançsızlıkta olabilir. İnanmadığını savunurken dahi inançlarını kavratmaya çalışıyorsundur birilerine. Egosunu tatmin etmeden yaşayamaz insanoğlu. Soluk alamaz. Haklı çıkmak ister. Ve birilerinin onu tasdik etmesini bekler. Aksi takdirde yaşamı olduğunca durgunlaşır. Göz önünde olmak ister insan. Ki bu yüzden ispat yoluna gidemeyecek olsa bile karşı düşüncelerin açtığı savaşla olgunlaştırır kendini. Ki bu diri tutar insanı. Sonrası yoktur kardeşim. Ölümden ötesi yoktur. Ruh'un insanlar üzerindeki işlevleri, bedeni terk ettiği anda noktalanır. Ve intiharına koşar ruh!
-
-
Herşey oldukça açık aslında
Geçenlerde en uzun mektubumu yazdım. Az soluk alanı ama buna karşın diğerleriyle kıyaslandığında daha diri olanı... Vardığım bulgular kuşku dolu tüm anlarımı dışlamama neden oldu bilincimden. Geçmiyen dakikalardan öğrendiğim çok şey var aslında. Tanıyorum sandığım yanlarımın bir çoğuna ne kadar uzak olduğum mesela! Tek olmadığım. Sonuç olarak içimde büyüttüğüm hasretim. Kendime olan hasretim. Hoşgeldin yalnızlığım. Şİmdi iki kişi olduk. Bedenimiz belki taşımakta zorlanabilir ama beynimiz patlayana kadar laflayabiliriz artık. Yaşama dair biriktirdiğin tüm bulgulardan çekinmeden bahset bana. Korkma yermem seni. Küçük görmem çünkü birikimlerinden faydalanabileceklerimi almaya hazırım şu sıralar. Bak ne diyeceğim sana, galiba bazen dağları, şehirleri aşan yollardan uzak durmak gerekiyor. Mutluluğu bulacağım derken fiziksel bir çöküşü karşılıyor insan. Kabarıyor nehri yüreğimin. Boğazımı sıkan kendimle tutuştuğum şu anlamsız kavga. Kim için ve ne için veriyorum bu savaşı. Senin gelmen için defalarca ortam hazırladılar. Bağlılığımı test etmeye gücü yetmez hiçbirinin. Bundan böyle sadece senle savaşım. Dilediğin zaman sende gidebilirsin benden yalnızlığım. Kızmam sana. Ve gücenmem de. Madem herkesin kendine düşkünlüğü haklı bence... Bundan böyle hasretini sürdüğüm ideal gezginliğime sırnaşırım. Tekrar Hoş Geldin...
-
MUTLULUK
"Mutlu olmak için, sevmek için bilme işitme... Mutlu olmak için, sevmek için görme çok düşünme..." Her ilişkide kulak ardı edilmemesi gereken bir tavrı var bu şarkının sözlerinin. Başlarda her ne olursa olsun sizinle konuşmayı göze alan bir yürek aylar sonra türlü bahanelerle telefondan kaçabilir. Ki yine benzer bir tavırla sıradanlaşabilirsiniz onun gözünde. Fazla düşünmeye gerek yok. Düşünmeyin, tavırlarını görmezden gelin gitsin... Onu heyecanlandırmıyorsunuz artık. Görünenden farklı da değilsiniz. Bir daha böyle şeyleri bana sorma güzel kardeşim. Egede yaşıyorsun bir de. Bu devir böyle. Süregelenin peşinden gitmeye onun için canın poahasına çırpınmaya devam et. Görmezden gel sana olan düşkünlüğünün azaldığını. İlişkiler böyle.Haydi Rastgele...
-
TEHLİKENİN FARKINDAMISINIZ?... (''Ülkemiz şu anda hiç görmediğimiz büyük bir tehlikeyle karşı karşıya. Bir taftan bölücü terör, diğer taraftan irtica)
Bu baskıcı ve gerici zihniyet gecenin dördünde baskı ve gözaltılar için düğmeye basıyor. Apar topar, inandıkları uydurma profillerin neredeyse tamamıyla sınanıyor İlhan Selçuk. Kaldı ki hangi vasıfla yapıyorlar bunu? Pencere'nin boş bırakılması sağlanıyor. Tüm gazete çalışanları bir olup bekliyorlar İlhan Ağabeylerini. Yaptıklarını sandıkları soruşturma biter bitmez İlhan Selçuğun ilk uğradığı yer de yine Gaete oluyor... Gündemi oyalamanın ve yolsuzlukların üzerini örtmenin en can alıcı noktasıydı bu! Ampüller yanlış hesaplamalar yaptılar... Kalemler her sabah kahvaltı masalarına eşlik ederken sorularını yinelemiş olacak onlara. İslamcı medyaya bir şekilde göz kulak olunduğu su götürmez bir gerçek. Yazık...
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
Peki ya sonra ne olacak? ben geleceği iyimser gözlerle süzemiyorum artık. Bir kaç yıl öncesine kadar HALK olduğumuzu, Benzer nitelikli tepkileri sokaklara dökebileceğimizi düşünüyordum. Ama şimdi görüyorum ki, Halk sadece bir kaç poşet kömür, bir kaç iğneli laf ve sövgüyü yeğliyor. bu zihniyete sahip olan bizim halkımız. Ezilenlerin daima yanında yer aldık. Almaya da devam edeceğiz ama Halkın bağımsızlık uğruna savaşabileceğini düşünmüyorum. Bu Parti Kapatılsın. Hatta RTE ve ekibi çok ağır cezalar da alsın. Konuşmama cezası örneğinnn... Peki ya sonra...
-
İfade Özgürlüğü
Karabükte Latife Ablayı sahneden indiren iktidar'ın baskıcı politikasıydı. Peki neden birden bire eleştirmeye başlamıştı, Ampül'ü! Benim paramla benim karşımda konuşamassın diyordu Karabük belediye başkanı Hüseyin Erer! Hangi para "başkan" demezler mi adama? Mikrofonun kapatılması da ne demek oluyor. Bir yazar sessizliğe gömülüyorsa, bırakın yaksınlar O'nu. Madımak olayını hatırlatıyor demiş Latife Abla! Her ne olursa olsun bir yazara karşı uygulanan bu baskıcı ve ezici zihniyet midemi kaldırdı. Gözlerim dolarak okudum haberi. Ama ne kadar içtendi Latife Abla sözlerini söylerken. Yoksa reklam kaygısı mıydı O'nu eleştiriye iten? Şu Ampül'ün benim üzerimde bıraktığı etkiye bak! Garip bir paranoyaya gem vuruyor fikrim. Düşünce Özgürlüğü nerde, diye yakınmayı bir kenara bıraktım. İfade özgürlüğü de düşünceyle sırdaş olduğu için O'nu da yol üzerinde indiriyorum. Kendi cümlelerimizle konuşamayacaksak Nasıl iletişimde kalabilirizz ki? Eleştrinin olmadığı yerde etik değerlerin olabilme ihtimali var mı sizce? Tüm bu yaşananlar yeni çıkan kitabını tanıtmak için -Reklemın iyisi kötüsü olmaz diyen bir zihniyet yüzünden mi?- planlanmış bir etkinlik olabilir mi? Kusra bakma Latife Abla ama haklı görmeyi bir yana bırakalım, kimin dürüst olduğu konusunda bile derin kaygılarım var. Ama yaşadıkların karşısında duyduğum kızgınlığı tarif edemem. O gün sadece senin değil, hepimizin boynu sıkıldı...
-
DOĞU PERİNÇEKLER SERBEST BIRAKILSIN!
Katılıyorum... Galiba çok önceden düşünülmüş ve çeşitli kumpaslarla işlenmiş bir oyunun içinde bulduk kendimizi. Hangi devrimci seçimlere ramak kala kuvayi milliye portföyü ısmarlar. Ve yine hangi devrimci zihniyet ölüm hoş gelmiş, sefa gelmişken ürkekliğine boyun eğip göğüslemez O'nu! Irkçılığa karşı çıkılacak olan bir de Doğu Türkistan gerçeği varken neden Avrupanın deyimlerine takıldı bunlar. Yıllardır Çin Hükümeti baskı ve işkencelerin çeşitlerini tanıtıyor Doğu Türkistana. Diğer yandan Ermenistan - Azerbaycan münasebetleri için nasıl bir yaklaşımda bulundu Doğu Perinçek ve arkadaşları. Bilimsel Sosyalist'iz demekle olmuyor bu! Lehine çevrilmiş olan kaç zafer var ardınız sıra. Bunları konuşun önce. Kesinlikle katılıyorum ve bu konuda içten olduğuna inanmıyorum perinçek ve arkadaşlarının
-
-
düşen sinek
Sinek bu nihayetinde... Düşer hep biryerlere. Sayfalar dolusu hikayeler yazılabilir sinek hakkında. Cinsi ya da işlevi pek farketmez. Sinek bu nihayetinde. olması gereken yerde değildir çoğu zaman. Mesela minarededir örneğin... Minareden düştü sinek Titretti kuyruğunu Bunu gören bir yolcu Aldı götürdü onu Mezarını kazdılar Ve mezar taşına şöyle yazdılar; Minareden düştü sinek Titretti kuyruğunu Bunu gören bir yolcu Aldı götürdü onu Mezarını kazdılar Ve mezar taşına şöyle yazdılar; Minareden.... Diye devam eder örneğin. Ve şehir hikayelerine, hemşehri muhabbetlerine konuk olur sinek. Kayserili ve Safranbolulu iki tüccar arasında kalmıştır sinek. Acıyodur da kanadı üstelik. Bir de üzerine cimrilik kılıfı geçiverince vay haline; Kayserili bir tüccarın yolu bir gün safranboluya düşer. Şöyle veya böyle (Ki bir düzüne değişik rivayet var) çorba içmeye başlarlar nihayetinde. Cimrilik ya bu; sinek te ordadır işte. Burnunu sokmuştur çorbaya bir kere. Tuz biber oldu işte! İki kase çrba isterler Kayserili ve Safranbolulu tüccarlar. Kayserili tüccarın çorbasına olcak ya işte, sinek düşer. Çıkarıp devam eder içmeye. Safranbolulu buna çok güler. Alaylı konuşmalar başlar ardından ve tam bu sırada bir sinekte ona konuk olur. Dalgınlığından olsa gerek çıkarır ve üzerini yalayarak atar sineği. İşte böyle yapcaksın der. Sen israf etmiştin. İsraf konusu ne ölçüde haklı çıkarır onu bilemem ama, somalide ırakta onca çocuk sinek kanadı çorbalara muhtaç aslında... (Devam Edecek)
-
ZEKİ İNSANLARIN TANRI'YA İNANMA İHTİMALİ DAHA AZ!... Bilim ve ilahiyat dünyasını karıştıracak bir araştırmanın çıkardığı sonuç büyük yankı uyandıracak
Bir çok düşünüre göre metafizik, boş bilgidir ve yoktur. Ki bu metafiziği hangi kulvarda algıladığınıza da bağlı. Bilim olarak ne kadar irdeleyebiliriz onu? Ki başlıkta kodlanmış harflerin hemen hemen hepsi algılarımız doğrultusundaki hareketi vurguluyor aslında. Hayatta kalmamız için Tnrıya ne kadar ihtiyacımız var? Ya da ne ölçüde ona yakın olabiliyoruz? Saddece bilim ve ilahiyat dünyası değil, "ki ilahiyat ta bilimin harmanlandığı sıralarda işleniyor" toplumun neredeyse tamamı çelişkilerini sunacak birbirine. Rastlantı dediğimiz şey belkide ilahi yargının uygulama sahası içinde bulunduğumuz gerçeğidir? Toplumca felsefenin anlamını arama çabasına başlamış oluyoruz böylece. Ki soru sorma etkinliğimiz bu günlere getirdi insanlığı... Ve belkide sona hazırladı... Kadavrayı inceleyen bir tıp öğrencisi kadar duyarlı olabilirim insanlara karşı. Ve yine benzer çekingenlikle yaklaşabilirim işlenen din'e karşı. Kitaplarda yazdığına inanılan onca şifre, şimdi tekrar gündeme gelecek. Hayrolsun... Baksanıza gün doğuyor birilerine... Rant kaygısı da güdülmeye başlanmış anlaşılan... Her neyse! Haydi! Rast Gele...
-
Mahir Çayan'ın kitaplarına yasak
Sadace soluk aldığımız süreçteki anlayışlar değişti. Fikriyata verilen önem azalırken, okumaktan bırakın yılmayı, korkan bir gençlik oluştu yurdumda. Yasakları anlayışla karşılayan, ezik bir gençlik... Ah! bugünleri görseler... Belkide sadece kendi adlarına bir özgürlük teması işlerlerdi sayfalara... HALK için canı pahasına düşmezdi sokaklara... ve yıllar sonra tatmazdı bir kez daha yasak telaffuzunu kulakları...
-
Demokrasi Nedir?
Ah! Şu demokrasi dedikleri... Zavallı bir düş kurduklarımız. Biraz yorgun, inadına düşkün ama hep sitem dolu! Kimi kime şikayet ediyoruz! RTE ve ekibi durmaksızın çalışıyor. Yoruldukları da pek söylenemez. Baksanıza bir biri ardına işlenen zamlar rötar yapmamıza neden oluyor. Daha diri yaşamak istediğimiz tüm zamanları olgunlaşması için özellikle gönderiyoruz sanki. Haydi rastgele. Halk göz yumdukça "Ananı al git" diyerek prim yapmaya devam.... YAZIK!
-
Gölge Aşklar
Şuna bakın! Yerinde duramıyor bir türlü. *** alkolik! Kötü örnek oluyorsun çocuklara diye aşağışıyordu her gören Masumiyi. Bundan çok değil, hepsi hepsi 3 hafta önce titrek elleriyle zile basmaya çalışıyor, kapıları yumrukluyordu. Masumiyetin aldığı hal, içler acısıydı... Umarım bir ara devamı gelını getirebilirim. Sağlam bir öykü olsun istiyorum. Anlıyorum. Eyvallah. Bitmeyen öykülere yol almalı... Rastgele Baylar... Uğurlar ola Bayanlar...
meinkalt
Φ Üyeler
-
Katılım
-
Son Ziyaret