İzlediğimiz politika genel başkanımızın takip ettiği gibi "GECENİN GÜNDÜZÜ TAKİP ETTİĞİ GİBİ DÜRÜSTLÜKTÜR" Bu bağlamda objektif bir gözlemimi sizlere sunmak, aymaz medyanın değil, sokaktaki vatandaşın nabzını, bir kaç ilde karşılaştığım durumu dikkatinizi sunuyorum. Manipüle etmeden: Gerçek şudur:
HYP BROŞÜRLERİ YERLERDE DEĞİL CEPLERDE!
Şer odaklarının korkulu rüyası Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk ve Halkın Yükselişi Partisi'nin sıcak savaşa girmemize gerek kalmadan ülkemizi tam bağımsız kılmaya muktedir programı artık yurt sathında yurttaşlarımızın alakasına mazhar olmaya başladı!
Nedeni mi? Büyük Atatürk'ün izinde olabilmeyi onur sayan genel başkanımızın ufkun ötesini görebilme, ufku aşabilme kabiliyeti… Yaşar Nuri Öztürk, baskın seçimi erken okuyarak, yarım asrı aşkın süredir cennet vatanımız üzerine kara bulut gibi çökmüş karanlık emperyalist tasallutun ülkemizi kamplara bölme yolundaki sinsi oyunlarını bozma yolunda Anadolu’da karış karış dolaşmaktaydı. Halkımıza inip ışık saçmaya devam etti. Yaygın basının zalim ambargosuna rağmen yerel basının da destek vermesiyle destansı yolculuğuna devam etti. 22 Temmuz arifesinde yavaş yavaş bu kartopunun çığa dönüştüğünün farkına varan görsel medyada parti üst birimlerinin de yer yer verdiği destekle bugünlerde fikir mücadelesini veriyor. Halkın bağrından kopan HYP’nin başkomutanı bu medya hattında kurmaylarıyla birlikte ülkesini müdafaa ediyor. Bilginin kölesi değil, efendisi olan liderlerinin önderliğindeki “gönüldaşları” ise yurt sathını müdafaa ediyor.
Kamuoyundan gizlenmeye çalışılan HYP gerçeğinin mensupları, bu ambargoyu saha çalışmasıyla deliyorlar. Bunaltıcı sıcakta muhtemelen parayla tanıtım yapan birçok diğer partilere mensup ekipler araçlarını bir gölgeye çekmiş akşam serinliğini beklerken. Gönüllülük esasıyla çalıştıklarından, iklim şartları kendilerine vız gelen, broşür dağıtan partililer çalışmalarının semeresini aşağıda verilen örnekteki gibi görmekten çok mutlular:
İnsan merkezli olma özelliğiyle ön plana çıkan HYP üyelerince Roman kökenli, ağırlıklı olarak geri dönüşümlü malzemeleri ayrıştırarak ekmeğini kazanan ve çevreye yaptıkları katkıları da aşikar olan yurttaşlarımızın evlerine, mahallelerine de gidildi (Selamsız). Genellikle hep horlandıklarından, ikinci sınıf birey olarak görüldüklerinden yakınan bu vatandaşlarımız kendilerine gösterilen ilgiden dolayı duydukları memnuniyeti ifade ettiler. Hemen ertesi gün bu defa Zeynep Kamil semtinde esnaflara yapılan bir tanıtım esnasında broşürümüzü alan ve kararsız olduğunu belirten bir şahıs bir partilimize hitaben “HYP barajı geçemeyecek küçük bir parti… Bana telefonunuzu verin. Ben size %1.5 oy bile alamadığınızı o gün bildireceğim!” iddiasında bulundu. Kendisine cevaben “telefonunu tebriklerini kabul etmek için beklediğimiz” ifade olundu. Bu dik duruşumuzu örselemek amacıyla bu şahıs tesadüfen yoldan geçmekte olan bir Roman kökenli yurttaşımızı durdurup sordu? “Allah aşkına söyle kardeş… Şu arkadaşa bir söylesene. Bu minibüsün üstündeki partiyi ve bu resimdeki bu adamı tanıyor musun?” Verilen yanıt aynen şöyleydi: “ Bilmem mi Abem! Yaşar Nuri Hocam’ı kim tanımaz? Halkın Yükselişi Partisi… Oyum onlara!”
Acıbadem’de ise şık giyimli bir beyefendi Kadıköy ilçe teşkilatımızdan bir partiliye aynen şunu söylemiştir: “İlk defa sokağımıza bir seçim aracı ve milletvekili adayı girdi ve ilk defa yüz yüze tanıtım yapılıp bilgi verildi. Değer gördüğümüzü hissettik.”
Semt pazarı dağıtımlarımızda gözümüzden kaçmayan bir nokta da yurttaşların broşürlerimize karşı gün geçtikte artan ilgisiydi. Pazar’da tanıtım yaptıktan sonra bu defa alışveriş yapmak üzere pazara geri dönen partililer, diğerlerinin aksine HYP bröşürlerinin tek tük yerler atıldığını gözlemlediler. Pazarda broşür uzattığımızı görenler hangi parti diye soruyorlar, HYP yanıtını alınca da %80’i broşürü alıyordu. Bu kişilerden hemen hepsi “Yaşar Nuri Bey’i severiz” deme ihtiyacı hissediyorlardı. Bunların arasında oy vereceğini bile peşinen söyleyenler vardı. Hatta içlerinden bir çok ev hanımı “Bana biraz fazla verin. Komşularıma da dağıtayım!” diyordu. Bir kara çarşaflı kadın bile broşürünü çabucak çantasına koyarken şu yorumu yaptı. “Bu sıcakta beni zorla şu çarşafa sokuyorlar. İnadına Yaşar Nuri Hocama atacağım. O beni kurtarır!”
Belki de tüm bu satırların arasında en ilginç olan gözlemimiz de şuydu: İlk günler alaycı bir tebessümle küçümser bir tarzda yüz çeviren sakallı, takkeli bazı yurttaşlar, bu defa “Şu broşüre bir bakalım hele Yaşar Nuri Hoca ne diyor?” deme noktasına gelmişlerdi.