Nietzsche, gerçekten çok farklı...öyle ki, onu ya çok seversiniz ya da nefret edersiniz...söylemleri ve üslubu oldukça kesin ve sert...ben nietzsche'nin önce "Böyle buyurdu zerdüşt" kitabını okudum..Daha sonra ise İrwin yalom'un "Nietzsche ağladığında" kitabını...ve bu kitabı okuduktan sonra "Böyle buyurdu Zerdüşt" kitabını tekrar okumaya başladım..Zira kitap her ne kadar bir roman olsa da gerçeğe oldukça yakın biçimde yazılmış olmasından dolayı Nietzsche hakkında fikir sahibi olmak adına oldukça önemli bir kitap...
Nietsche' nin "umut" kavramı hakkında şöyle bir sözü vardır :
"kötülüklerin en kötüsüdür umut, çünkü insanın çektiği eziyeti uzatır."
Bu söz O'nun "insanca, pek insanca" kitabında geçer...
Oysa Böyle buyurdu Zerdüşt kitabında da şöyle bir sözü vardır:
" Sevgim ve umudum hakkı için yalvarırım sana; içindeki kahramandan yüz çevirme! En yüksek umudunu kutsal tut!"
Ve aynı kitabın bir başka yerinde şöyle der:
Siz bir tanrı yaratabilir misiniz? Öyleyse bana hiçbir tanrının sözünü etmeyin! Oysa üstinsanı pek güzel yaratabilirsiniz.
...bu umut olmadan hayata nasıl katlanırdınız, ey gören kişiler...
Bu sözlerden çıkan sonuca göre Nietzsche "umut" kavramını ikiye ayırmıştır..
Umut, sürü insanı için, gerçeklerden kaçış yolu, boş hayallerle avunma, teslim olup herşeyi oluruna bırakma, eylemsizlik, durağanlık, bir sığınma ve avuntudur...
Oysa umut insanı bu denli güçsüzleştiren bir şey olmayacak kadar kutsaldır..Umut tektir..Ve amaç üstinsana ulaşmaktır.kutsal umut budur..
Bu durumda Nietzsche umuda değil, umut kavramının herkesçe kabul gören genel anlamına karşıdır..
Bu arada eğer her sevdiği kadın tarafından ihanete uğrayan feksefeci olsaydı ortalık felsefeciden geçilmezdi sanırım..Bu kadar basit değil....
sevgiler..