Zıplanacak içerik

Alem-i Sır

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Alem-i Sır tarafından postalanan herşey

  1. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    NETİCEDE! İnsanoğlu sıkılır İnsanoğlu bunalır O yanlış anlar O yanlış anlatır Onu da anlayanlar Zaten anlarlar! Bir sorun bir heceyle.. Bazen çıkar karşına! Meşk olan sevgilerde Bazen kâğıda, bazen de Müzik olup dillerde Sunulur insanlara! “Aşk olmazsa meşk olmaz” Meşk olmazsa aşk da anlatılamaz! Anlatılamayan hiç bir şey de Zaten var olamaz! Ben ölmedim, tükenmedim.. Beni isteyenleri bende özledim! Mutlu olsun gönüller Gülümsesin o yüzler Temiz olan o kalpler Daima sevgiyle ses versinler! Alem-i Sır der; her kelimeyle Yazılan cümlelerde.. Anlam vardır içlerinde Okuduğunu iyi anla ki Yanlış anlaşılmasın neticede! Alem-i Sır
  2. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    ..sana şiirim! Ben şımarırım hep şiir isterim ama, dersin Sen şımarırsan şelâlelerinden gelecek sesin Her bir şelâlene bendende şiirler veririm Suyun bir hayat, akışı bir aşk olan nehirsin İçindeki taşlara vurup ta gelen o sesin Ab-ı hayatsın, sevgisin sen her şeysin İçinde yüzen balıklar senin duyguların Onlar seninle yaşar iç içe onlara hayat veren Bense senin içinde bir taşın ve yosunun Olmak isterim kabul buyurur musun? Aşk-ı nehirsin damarlarımda akan Bana hayat verip, benimle var olan Senden aldığım bir damla su ile ben Sana âşık oldum, seninle varım ben! Aşk şarabım gibi doldur gönül kadehimi İçindeki taşlardan gelen o ses şarkımızın sesi Şelâleler şaçların, dudakların nefesi Bana değdikçe, aşkın eyledi beni serseri! Âşığınım ben sana her kelimem Şiirim “Âlem-i Aşk Gönlüm” den! Alem-i Sır
  3. AŞK: * * * Selâmlar! Birazda ben açmak istedim (AŞK’I) şöyle ki; kelime olarak açıklayacağım ve kelimeyi hem düz ve hem de tersten yazacağım ve buyurun bir katkım olsun! AŞK=KŞA Şimdi AŞK’I herkes bir şekilde yorumluyor ve inanın çok güzel oluyor ve çok tatlı! Bir de ben düşündüm ve dedim ki; bu AŞK kelimesinin tersinden yorumunu yapsak nasıl olur. İşte şu şekil oluyor ve ancak bu kadarını ben yapabildim size sunuyorum: AŞK=KŞA - yani K harfinin (KE) okunuşunu buldum ve anlamı da şöyle çıktı: (KE = Gibi mânasındadır. (Arapça teşbih edâtı) Kelimenin başına getirilir. Meselâ: (Kezâlike: Bunun gibi) * Harfin ve kelimenin sonuna gelirse sen zamiri yerindedir. Meselâ (Kitâbü-ke: Senin kitabın) KE = f. Farsçada küçültme edatıdır. Kelimelerin sonlarına gelir. (Meselâ: "Merdüm: Adam; merdümek: Adamcağız" gibi.) * * * * Birde; ŞA'yı (AŞK tan aldığım tersine okunuşundaki, ŞA hecesi olarak bir kelime buldum ve oda şu çıktı: ŞA - ŞA'= Yıldıramak, parıldamak. * Uzun ve yeynicek olmak. ŞA - ŞAA= Parlama. Zahirî parlak görünüş. * *(Bir şeyi birbirine katıp karıştırmak.)** * * * * Benim en çok dikkatimi çeken de, şu cümlesi oldu: **(Bir şeyi birbirine katıp karıştırmak.)** demek oluyor ki; (KE) den de alıp (ŞA) ile anlamlarından bir cümle kurar isek şunu ben ancak yapabildim en hoş olanı: **''Birbirine katıp karıştıracağız''** buda demek oluyor ki, **(İki Gönül’ü Birbirine Katıp Karıştıracağız)** ve onlarda ÂŞIK olacak ve AŞK'I yaşayacaklar! * * * * Selâm ve saygı dolu sevgilerimle, kabul buyurun. Ancak bunu yapabildim ve daha iyisini beklerim tüm gönlümden dileklerimle! Eğer bir nebze olsun beğenildi isem ne mutlu bana sizler kalın sağlıcakla! Alem-i Sır dan, sizlere sunulur!
  4. Selâmlar!.."baharrr" Evet, (Kaza ve kader) çok şey bunlar. Anlamları acı ve ağır olan bunlar, aslında anlatmayla bitmezler! KADER İLE KAZA! Şu Âlem-i Dünyada Kaderde var kazada! Her şey kaderde varsa! O muhakkak gelir başa! Kader ile gelen kaza Gelmez o hiçbir naza! Kader ile kazada İkisi bir anlamda Kaza zaten olmasa Kederde olmazdı ya! Kaza kederi getirir Keder acıyı verir Acı ise çok şeydir Bazen ömrü bitirir! Kaderde varsa kaza! Yazılıdır o başa! Ağlanıp sızlanmak boşa! Gözden akan o yaşa! Dileyelim gönülden; Kazada ki kederi Görmeyelim hiç birini Ansızın başa geleni! Hayat memat meselesini! Alem-i Sır Diler daim mutluluk vereni! * * * Naz: İsteksiz gibi görünerek yalvartmak amacıyla yapılan davranış memat is. (mema:t) Ar. Ölüm: "Hayat memat meselesi."
  5. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    YENİDEN SEVMEK Ben bir tek seni sevdim Sana sevgimle âşık oldum Uyku yarı ölüm, demektir! Her uykuya dalıp, uyanışım Seni yeniden sevmektir! Sana yeniden âşık olmaktır! Bu benim alışkanlığımdır! Sil baştan değildir. Her gün tazelememdir! Sana olan aşkım, sevgimdir! Alem-i Sır
  6. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    Bir Gül Her gün sana bakıyorum Gül ağacı, seni gözlüyorum Dallarındaki o tomurcuklar Her gün açıyorlar Ne güzel oluyorlar Etrafa kokular saçıyorlar Açılan o yapraklar Yavaş, yavaş büyüyorlar Allah’ım ne güzel renkleri var Ne güzel kokuyorlar Ömürleri çok kısa oluyor Birkaç gün yaşıyorlar Sonrada, hayata küsmüş gibi Yaprakları büzüşüyor hepsi Bütün yapraklar Yere dökülüyor Son yaprağına gelince O da elveda dercesine Titreyerek düşüyor yere İşte bir gülün ömrü de bu kadar Her canlı gibi doğar Büyür ve yaşar Ya ölünce! Alem-i Sır
  7. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    SABIR İLE AŞK! Aşk, âşığından sabır ister Sabır, sonum selâmet der Selâmetle olur her şey güzel Sevgi, aşk ve sabır ne güzel Aşk ile yaşamak çok zordur Aşksız yaşam ise, boş bir kuyudur Susuz ve boş kuyudan ne olur Suyla hayat, aşkla yaşam böyle olur Sabır her şeyin desteğidir Desteklenen sağlam demektir En sağlam yer kalp demektir Kalp attıkça aşk var demektir Sabır ile aşka, âşık olmak Çilesini çekip, ona katlanmak Aşkın ile aşığına sarılmak Her kalp atışıyla onu anmak Sabr-ı saburâne et gönül Aşk-ı saburâne ver gönül Sabır ile bekle, sen gönül Karşılığını sevgi ile al gönül! Alem-i Sır
  8. HER BİR SÖZÜNE ÖZLEM İLE! Çiçek açar o senin bahçende Yeşil yosunlar biter denizin dibinde Nasıl ötmez ki, gül açan o dalında Evet, sonu geldi kötü günlerimizinde Çiçek açan bahçelerimizde Yeşil yosunlar biten deniz dibimizde Evet, sonu geldi kötüler bitti ve başladı iyi günlerde! Tabiî ki sen beni çok, bende seni çok severim Tabiî ki sen benim için bende senin için ölürüm Tabiî ki sen benim, bende senin için veririm Ya ben sensiz nasıl yalnız yaşayabilirim! Her nefesimde senin kokun var içimde Her göz açıp kapamamda seni görüyorum karşımda İlk ve son defaya kadar sen beni, bende seni göreceğim zamanda Sana gelmem son bir defa olmayacak, çünkü sonu yok bununda! Tabiî ki sen beni çok, bende seni çok severim Tabiî ki sen benim için bende senin için ölürüm Tabiî ki sen benim, bende senin için veririm Ya ben sensiz nasıl yalnız yaşayabilirim! Ben seni sevmekle sevgi nedir bildim Seni sevmekle bildim ve yürek edindim Âlem-i Dünyada ancak seni sevebildim Âlem-i Dünyamızı bir eyledik ‘’Âlem-i Dünya’’ Yıkan ben değilim, ölümü son olan bu ‘’Âlem-i Dünya’’ Görünen o yıldızlardır, seni gözleyen ben Aslında ben sana, sen de bana kucak açacağız Buna kucaktaki aşk derler, biz kucak kucağayız! Görünen de yalnızlık, gönülde ise kucaktayız Evet, yapıştık gönlümüze yapıştık yapışacağız Dedik ya, yürekten sevdik yürekteyiz Sende ki o yürek ile bende ki bu yürekteyiz Yüreklerde bir, gönüllerde birlikteyiz! Alem-i Sır Şairden, buda bir sevgi şiiri sizlere sunulur!
  9. HAZRETİ MUHAMMED (S.A.V.) PEYGAMBER EFENDİMİZİN TÜRK ÇADIRINA İTİKAFA ÇEKİLMESİ ''Ebu Said El-Hudri, demiştiki; Hz. Peygamber (S.A.V.) Ramazanın ilk on gününde itikafa girmiştir. Sonra ortasındaki on gününde tentesi üzerinde hasır bulunn bir Türk çadırında itikafa girmiştir.'' (Sahih-i Müslim. Çeviren: Davudoğlu, IV. Sayfa:246. Sahih-i Buhari. Çeviren: Miras, VI. Sayfa:320) İmam Nevevi bunun keçeden yapıldığını normal yuvarlak derli toplu bir çadır olduğunu kaydetmektedir. TÜRK ÇADIRI Hazreti Peygamber (S.A.V.) Hadislerde bildirdiği üzere Türk çadırını birçok vesilelerle kullanmıştır. Nitekim ''Taberi'' bu konu ile ilgili rivayetinde şöyle demektedir: ''Hz. Peygamber (S.A.V.) Arap kabilelerinin hücumu yılında Medine'nin etrafında kazılmak istenen hendeğin sınırlarını çizdi...Biz hiçbir zaman bu sınırları aşmak istemiyorduk. ''Selman'' hemdekten çıkarak Hz. Peygamber'in bulunduğu yere geldi. Bu sırada o bir Türk çadırını kurmakla meşgul bulunuyordu.'' (Et-Taberi. II.5.568)
  10. Alem-i Sır şurada cevap verdi: Alem-i Sır başlık Tarih
    İSLAM BÜYÜKLERİNİN KİTAPLARINDAKİ TÜRKLERLE İLGİLİ ÖVGÜLER ''şeyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabi Hazretleri, Osmanlı Devletinin zuhurundan 70 sene evvel kaleme aldığı (Daire-i Nu'maniyye Fi'd Devlet'il-Osmaniyye) adlı eserinde Cifir İlmi yardımıyla Kur'an Ayetlerinin gizli manalarından Osmanlı Devletinin şanını, yüceliğini ve kıyamete kadar daim olacağınıkeşfetmişlerdi.'' ki hala onların devamı olan T.C. Devleti var ve varolacaktır, İnşallah. (Müneccimbaşı Tarihi. Cilt:1. Sayfa:46) Yazıcıoğlu Ali, Tevarih-i Al-i Selçuk'unda şöyle der; ''Ve hem Peygamber Aleyhisselam zamanına yakın zaman da Bayat Boyundan Korkut Ata koptu. Oğuz Han (Rivayetlere göre Türk Irkının Peygamberi olunur.) kavminin bilgesi idi.Herne derse olurdu. ..Osman Gaziden haberler söylerdi. Hak Taala'nın Gönlüne İlham ederdi. Ayıttı: ''Ahir zamanda Gerü Hanlık Kayı'ya denge, dahi kimesne ellerinden almaya. Dediği Osmanlı Rahmetullah neslidir.'' (Yılmaz Öztuna. Resimli Türk tarihi. Sayfa:52)
  11. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Tarih
    İslâmiyetteki Türkler! (3) MÜSLÜMAN OLAN TÜRKLER İmam Ebu Davud ve İmam Tabarani eserlerini Te'lif ettikleri devirlerde Türkler henüz kitleler halin de İslama katılmamışlardı. Yine İmam Tabarani Hz. Muaviye'den şöyle nekleder; ''İb-ni Zi'l Kela anlatıyor: Bir gün Muaviye'nin yanındaydım, Ermeniye Vilayetinin Valisinden posta geldi; Muaviye Valinin mektubunu okudu, hiddetlendi; sonra katiplerden birini çağırdı ve ona Valinin tahriratına şöyle cevap yaz, dedi; idarendeki araziye Türklerin akın ve yağma ettiklerinden bunun üzerine arkalarından takip kuvvetleri sevkettiğinden ve bu takipçilerin yağma edilen şeyleri onlardan istirdat etmiş olduklarından bhsediyorsun. Anan sana matem tutsun, sakın bir daha öyle bir harekette bulunma, Türkleri kışkırtma ve onlardan hiç bir şey istirdat etme. Çünkü ben Resulullahtan işittim. Buyurduki: ''Türk'ler yavşan otu biten yerlere (Avrupaya) kadar ilerleyecektir. (İ. Hami Danişmend. Türk Irkı niçin Müslüman oldu.) Resul-Beyan Tefsirinin ve pek çok kıymetli eserin sahibi olan İsmail Hakkı Burusevi Hazretleri, 1137 Hicri yılında Matbaa-i Amire'de basılan Hadis-i Erbain (Kırk Hadis) Şerhinin 33. sayfasında; ''Adem cennete Lisan-ı Türki ile (Kalk) demekle kıyam edip çıkmıştır. Zira dünyada Ahir-i Tasarruf Türk'ündür. Fethem cidden'' (Yani ciddi olarak anla) diye dikkatleri Türk Milleti üzerine çekmiştir. ''Zaten Kur'an-ı Kerin insanları kavim ve kabilelere ayrılışı luzumunu gösterirken de millet ve ona bağlı tabii bir duygu olarak, Milliyetçilik tasvip olunuyor demektir.'' (Prof. Osman Turan. Büyük Doğu, 13.9 1967)
  12. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Dinler Tarihi
    İslamiyetteki Türkler! (2) TÜRKLERİN MUHAFAZAKARLIĞI İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİF ''Hıfz, On kısma ayrılmıştır: Dokuzu Türklerde biri diğer insanlardadır.'' (Ahmet Ziyaeddin Gümüşhanevi. Ramuz-ul-Ehadis.''4140'' nolu Hadis) (Sakın ola bu Hadis-i Şerifteki anlatılan mevzuyu, hiç kimse bazı siyasi düşüncelerle ve milli menfaatleride göz önüne alarak bir siyasi ve milli duygularını kabartıp bunu (Irkçılıkla) süslendirip başka bir tarafa çekiştermesin! Çünkü bu bir Hadis-i Şerif yani Peygamber Efendimizin sözüdür. Buda demek oluyorki dini bir mevzudur! Yukardaki Hadis-i Şerifin Açıklaması: Bu Hadis-i Şerifte geçe ''Hıfz'' kelimesi, bazı kitaplarda ''hafızalık'' ve ''kavrama kabiliyeti'' olarak tercüme edilmiştir. Hıfz kelimesinin o manalarda sumulü olmakla beraber, bu Hadis-i Şerifte ''muhafazakarlık'' manasına geldiğini Merhum Mehmet Feyzi Efendi belirtirlerdi. O zaman muhafazakarlığın yani; dinini, milletini, maddi ve manevideğerlerini, örf ve adetlerini, kültürünü, devlet çıkarlarını ve namusunu koruma duygusunun her milletten çok Türk milletinde bulunduğu anlaşılır. ÇEŞİTLİ KAYNAKLARDA TÜRKLER'LE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER ''Türkler size ilişmedikçe sizde onlara ilişmeyiniz'' (Suyuti El-Cami-ul-Kebir, Muaviye (R.A.) den.'' İmam tebarani aynı Hadis-i değişik şekilde (Mu'cem'ül-Kebir ve Mu'ce'ul-Evsat) isimli eserin de şöyle rivayet etmiştir: ''Türkler size ilişmedikçe sizde onlara ilişmeyiniz. Çünkü milletimin mülkünü ve Allah'ın ona olan İhsanını en evvel kantura nesli alacaktır'' Yine İmam Ebu Davut Kitab-ı Sünen!inin 1280 Mısır tab'ının ikinci cildinde şu Hadis-i Şerifi kaydetmiştir: ''İki camiayı kışkırtmayınız. Türkler'le, Habeşliler size ilişmedikçe sizde onlara ilişmeyiniz'' Divan-ı Lügat-it Türk'deki Hadisler Kaşgarlı Mahmut 1333 İstanbul basımı. Dileyen bu Hadisler konusunda ''Zekeriya Kitapçı'' nın ''Hz. Peygamberin Hadislerinde Türkler'' kitabına bakabilirler. Kaşgarlı Mahmut; Türk Dilini, hakkındaki Hadis-i zikrettikten sonra şöyle der; ''Bir Hadis eğer sahih ise, ona bağlanmak ve Türkçeyi öğrenmek vacip olur. Eğer sahih değil ise, akıl ve mantık Türk Dilinin öğrenilmesini gerektirmektedir.''
  13. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Dinler Tarihi
    İslamiyetteki Türkler! (1) İslamiyette Türklerle ilgili bazı (Hadis-i kutsi ve Hadis-i Şerifler) vardır. Buda bize Türk Milletinin nekadar değerli bir kavim olarak yaratılan, kendi halindeki bir (topluluk deyip geçmeden) değerli Irk yani Millet olduğumuzun kanıtıdır! Bunu bizlere Peygamberimiz Muhammet (S.A.V.) Efendimizde bildirmiştir. Hadislerinde açık beyanatları ile buyuruyor. Açıklamalarımıza önce şöyle başlamak istiyorum: Cenab-ı Allah Kur'an-ı Keriminde : ''Ey insanlar doğrusu biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık sizi milletler ve kabileler haline koydukki birbirinizle kolayca tanışasınız, şüphesiz Allah katında değerliniz O'na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Allah bilendir, haberdardır.'' (Hucurat Suresi; Ayet:13) Kur'anın açık ve sarih hükmü, bir erkek ve bir dişiden yaratılan insanın yine Cenab-ı Allah'ın hüküm ve iradesi ile milletlere ve kabilelere ayrıldığı kesin olarak ifade edilmektedir. Bu ayrımın Nuh Tufanı'ndan sonra gerçekleşmiş olduğu, II Adem olarak nitelendirilen Hz. Nuh'un, Ham, Sam, Yasef ismindeki üç oğlundan insan soyunun çoğaldığını ve Türkler'in atasının ise Yasef olduğundan bütün tarihçiler ittifak etmektedir. MUCİZE-İ KUR'AN Cenab-ı Allah Kur'an-ı Keriminde şöyle buyuruyor: ''Ey iman edenler! içinizden kim dininden dönerse Allah mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu ve zorlu, kendisinden olanları seveceği bir kavim getirirki onlar Allah yolunda savaşırlar ve hiçbir kınayanın kınamasından, dedikodusundan çekinmezler; bu Allah Lutf-u inayetidirki onu kime dilerse ona verir. Allah ihsanı bol olan ve çok bilendir.'' (Maide Suresi; Ayet:54) XVII. Asrın büyük Türk Alimlerinden Merhum Vani Mehmet Efendi, Beyazıt Kütüphanesinde 67 numarada kayıtlı Ara'is'ül Kur-an isimli tefsirinde bu Ayette Arablar'ın yerine getireceğinden bahsedilen kavmi şöyle tesbit ediyor: ''Allah'u Teala'nın Avn-ü İnayetiyle Hüsn-i Tevfikine istinaden biz derizki bu kavm Arab kavmine Mugayyenet-i Tamme ile mugayir bulunan Türk kavmidir.'' Yine Vani Mehmet Efendi, Peygamberimizin Arabları Türkler aleyhine hareket etmekten yani: ''Türk'ler size ilişmedikçe sizde onlara ilişmeyiniz'' Hadis-i Şerifinde delil olarak zikretmektedir. (İ.Hami Danişmend . Türklük Meseleleri, s.91-92) Kaşgarlı Mahmut; Divan-ı Lügat-it Türk adlı (1333 İstanbul basımlı) kıymetli eserinde; Buhara ve Nişabur Hadis İmamlarından şu Hadis-i Kutsi'yi rivayet ediyor: ''Ulu ve Aziz Allah buyuruyorki; ''Benim Tük ismini verdiğim ve Maşrık'ta iskan ettiğim bir takım askerlerim vardırki herhangibir kavme karşı gazaba gelecek olursam O Türk Askerlerimi işte o kavmin üstüne saldırtırım'' (Cilt:1. Sayfa:294) Yine Kaşgarlı Mahmut, aynı eserinde 3. sayfasında şu Hadis-i Şerifi naklediyor: ''Türk dilini öğreniniz, çünkü Türklerin çok uzun sürecek bir hakimiyetleri vardır.'' Bursa'lı İsmail Hakkı Efendi'nin Hadis-i Erbain (Kırk Hadis 33. sayfasında) isimli eserinde naklettiği Hadis-i Şerife göre; ''Adem Cennet'e Lisan-ı Türk-i ile (Kalk) demekle kıyam edip çıkmıştır. Zira dünyada ahir tasarruf Türk'ündür.'' *** *** *** *** *** *** *** *** *** Bizler kendimizi iyi tanıyalım atalarımız ve M. Kemal Atatürk liderimiz boşunamı; ben ırkımı severim gerekirse onlar için canımı seve seve veririm. Demiştir. Bizi öyle bir yaptılarki eğitim ve okullarımızda batı hayranlığı ve baskısı ile ve hatta (T.V ve Sinemalarda, Müzikte, Tiyatroda vb.) AB ve ABD kültürü altında bizi bizden soğutup neslimizi ne Türk ve nede Batı soyundan edip soğutup bıraktılar sanki; Oktay Sinanoğlu'nunda (Hedef Türkiye adlı kitabında 40. sayfasında) ''Türkiyeli Lafı'' başlıklı bölümünde yazdığı gibi;'' Türkiyeli'' lafını Türk dememek için kullanıyordu içerde birileri biliyorsunuz; efendim, bir türlü Türk diyemiyor; kendisi basbayağı Türk; başka dilde bilmiyor; herşeyiyle Türk; bırak soyunu sopunu, kültürüyle Türk. Adam tutmuş yazıyor ''Türkiyeli'' ''Türk demek olmaz; Irkçılık'' ondan sonra kalkıyor orda başkaları için bir sürü edebiyat yapıyor; Türk'ten gayrı kimden bahsetse Irkçılık olmuyor.'' İşte bizleri nasıl yaptılar sanki hallaç pamuğu gibi savıp savurdular. Lütfen kendimize gelelim ve atalarımızında dediği gibi ''Ey Türk Titre ve Kendine Dön!) diyelim ve birazda kendimizi bilelim ve tanıyalım ki, gelecek neslimizi bu esaret zinciri halkasından çıkaralım ve asil bir Türk Kanı taşıdıklarını bilsinler ve özgürce kimseye boyun eğmeden yaşayabilsinler. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!.. TANRI TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELSİN!.. Alem-i Sır
  14. KONYA TÜRK OCAKLARINDA ATATÜRK'ÜN KONUŞMASI! Zihniyeti zayıf çürük, hastalıklı olan bir toplumun bütün çalışmaları boşunadır. İtiraf mecburiyetindeyiz ki bütün İslam Alemi'nin sosyal topluluklarında hep yanlış zihniyetler hüküm sürdüğü içindir ki, doğudan batıya kadar İslam Memleketleri düşmanların ayakları altında çiğnenmiş, düşmaların esaret zincirine geçmiştir. Bu fikrimi açıklamak arzusuyla biraz daha tafsilat vermek isterim. Hepiniz bilirsinizki, Cenab-ı Peygamber dinin hükümlerini tebliğe memur olduğu tarihte çevre ülkelerde çeşitli kavimler vardı. İslam Dinini bütün insanlığa kabul ettirmek için Allah yolunda kılıç sallayan medeniyetler yaşamış, milli geçmişlerine, gerenek ve göreneklerine sahip bir çok kavimler, Türkler, İranlılar, Mısırlılar, Bizanslılar gibi kavimler az zamanda İslamiyet'in idaresi altına girdiler. Yine ilmen, fennen, maddeten görüyorsunuz ki herhangibir kavim yeni bir şekil alınca devleti, bütün esaslarıyle kabullenmekte, sürdürmekte zorlanıyor. Daima uzun bir geçmişin kendi varlığında yaşadığını görüyor. Daima yüzlerce yıllık medeniyetinin kendi sosyal bünyesinde kararlaştırdığı alışkanlığa, inaçlarına bağlı kalıyor ve böyle her yeni bir şey alan kavimlerde yeniyle eskinin birbirine karıştığını, yeni şeyin asıllarıyla kendinde varolan eski esasların birbirine karıştığını görüyoruz. Bu tabii kaide, İslamı kabul eden Milletlerde de aynen meydana çıkıyor. KUTSAL İSLAM DİNİNİN ÇOK ULVİ, ÇOK DEĞERLİ ESAS VE GERÇEKLERİNİ BU MİLLETLER OLDUĞU GİBİ ANLAMAKTA DİRENDİLER. İslamiyet'in ilk parlak devirlerinde geçmişin mahsulü olan sağlıksız adaletler bir zaman için kendini gösterememiş ve yüze çıkamamışsa da, biraz sonra İslamiyet'in gerçeklerine sarılmaktan, İslam esaslarına göre, hareket etmekten çok, geçmişin mirası olan adalet ve inançları, dine karıştırmaya başlamışlardır. Bu yüzden İslamiyet'e dahil bir takım kavimler, İslam oldukları halde, düşmeye, sefalete, geriliğe maruz kaldılar. GEÇMİŞLERİNİN KÖTÜ VE BATIL ALIŞKANLIKLARI VE İNANÇLARIYLA İSLAMİYET'İ KARIŞTIRDIKLARI VE BU SURETLE GERÇEK İSLAMİYET'TEN UZAKLAŞTIKLARI İÇİN KENDİLERİNİ DÜŞMANLARIN ESİRİ YAPTILAR. Bu İslam kavimlerinin içinde bizim memleketimiz olan Türkler, Milli gelenek ve görenekleri itibariyle sağlıksız düşüncelerden uzaktır. Türk Toplumlarının gelenekleri gerçek islamiyete uygun ve yakındı. Lakin Türkler bulundukları yer, yaşadıkları bölgeler itibariyle bir taraftan İran, diğer taraftan Arap ve Bizans milletleriyle temas halindeydiler. Şüphe yok ki temasların milletler üzerinde etkileri görülür. Türklerin temas ettiği milletlerin o zaman ki medeniyetleri ise çökmeye başlamıştı. Türkler bu milletlerin kötü adetlerinden, fena yönlerinden etkilenmekten nefislerini men edememişlerdir. Bu hal kendilerinde bozukluk, ***** ve insanlıktan öte zihniyetler doğurmasından uzak kalmamıştır. İşte gerileyişimizin belli başlı sebeplerinden birini bu nokta teşkil ediyor. (Mehmet Önder, Atatürk Konya'da, s.32-33) *** Büyük deha ve önder Atatürk, bize ne güzel örnekler ve yol göstermiş, bizimde o yoldan yürümemizi istemiştir. Temas, konusundaki şu gerçek ve yaşanmış örnek hem Milleter ve hemde kişiler arasında hepside doğru ve düşünülmesi varolan bir fikir ve gerçektir! ''Sağlıklı olana dokan ki, sağlıklı olasın!'' yani onun mikrobu sana bulaşmasın, ne doğru bir söz. Bu günde yine batı (ABD ve AB) diye bir süreç yani (ne idüğü belirsiz ve sonu görünmeyen gizemli ucu açık bir yolda...)yız! Yüce ALLAH hepimizi (Türk Milletini ve Devletini!) gelecek neslimizide, korusun!..(Amin!) Alem-i Sır
  15. ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve İstikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün İstiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir vaziyette tezahür edebilir. İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtlımış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere memleketin dahilinde, ikdidara sahip olanlar gaflet ve delalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu ikdidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakrü zarüret içinde harap ve bitap düşmüş olabilirler. Ey Türk İstikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK *** *** *** *** *** *** *** *** *** İşte!..Ey TÜRK genliği ve Mlleti, yukardaki ''ATATTÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ'' nde yazılı olan yüce Önderimizin bize olan nasihat ve sözleri, şimdi hepside gerçekleşmiyormu ve birer birer yaşanmıyormu. Bunu hadi gelinde inkar edip aksini ispatlayalım varmısınız? İmkansızdır çünkü hepside gerçekleşiyor bakın işte şöyle; ''...Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş..'' olmuyormu ve zaptedilmiyormu? (siyasi oyunlarla ve emellerle!) ve ''...bütün tersanelerine girilmiş...'' olmak istenmiyormu ve acaba biz halkımız bunun farkında edilmek istenmeden de girilmemişmi?.!.. ve bütün Türk Silahlı Kuvvetleri AB nin istekleri doğrultusunda dağıtılıp ve hatta onların emri menfaatleri arzularınca kullanılmak amaçları değilmi? ve böylecede her köşesi dağıtılıp bölünüp ki, (P.K.K. yı zaten bunun için destek ve besliyorlar!) bilfiil işgal altına biz Türk Milletini almak istemiyorlarmı? (genede sağolsun silahlı kuvvetlerimiz her nekadar amaçları ve arzularınca istensede onlar Atatürkün Orduları bunu başaramazlar. Ayrıca dahilindeki (iç iktidar) iktidar sahipleri hala daha AB ve ABD diyerek onların sözlerinde ve her istek arzularını yerine getirmiyorlarmı? ve böylece Türk Milletine ''...gaflet ve delalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler..'' olmuyormu? ''...Hatta bu ikdidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler...'' olmuyormu? Ve işte Atamız da bize demiyormu ki, ''Ey Türk İstikbalinin evladı!'' bizler değilmiyiz bu evlatlar diye hitab ettiği nesil? ''..İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen,..'' nedir bu vazifemiz hadi verelim cevabını hele dur bakalım daha ne buyuruyor ve ''...Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır...'' peki soralım kendimize nasıl kurtaracağız. Böyle korkakçamı vay efendim ben nasıl ırkçıyım ben ırkçı değilim vay beee!..EVET BENNN!..IRKÇIYIM EFENDİM IRKÇI!..BEN TÜRK MİLLETİMİ KENDİ SOYUMU ÖN PLANDA TUTAN VE ONLARIN MENFİİ EMELLERİ İÇİN ÇALIŞAN VE MİLLETİMİ DIŞ MİHRAKLARA DÜŞMANLARA KARŞI SEVEN IRKÇIYIM EFENDİM IRKÇIII!..************* ve Atam diyorki bana ''...Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.'' M. KEMAL ATATÜRK! İşte bu benim muhtaç olduğum kanda kim ne derse desin bana, işte ozaman ben de derimki ''O KAN TÜRK KANIDIR ''ATAMDA ve ATALARIMDA'' ta orta asyadan beri her birinde vardır. Ve var olacaktır. Taaki kıyamete kadar! ve hatta bunlar (Hadis-i Kutside ve Hadis-i Şeriflerde) vardır! Bunlarıda birer birer yazıp siz değerli okuycularıma ispat edeceğim ve belge kanıtlarla paylaşacağım! *** *** *** *** *** *** '' ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE SÖYLEVİ '' Ey Türk Gençliği! Birnci görevin, Türk Bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini sonsuza dek korumak ve savunmaktır. Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel, senin en değerli hazinendir. Gelecekte de, seni bu hazineden yoksun bırakmak isteyecek iç ve dış (senin) kötülüğünü isteyenlerin olacaktır. Bir gün Bağımsızlık ve Cumhuriyetini savunma zorunda kalırsan, göreve atılmak için, içinde bulunacağın durumun olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin. Bu olanak ve koşullar çok uygun olmayan bir nitelikte ortaya çıkabilir. Bağımsızlık ve Cumhuriyetine kıymak (onları ortadan kaldırmak) isteyecek düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmemiş bir güç üstünlüğünün temsilcisi olabilirler. Zorla ve hile (düzen) ile sevgili ve kutsal vatanın bütün kaleleri (düşmanlarca) ele geçirilmiş olabilir. Bütün bu koşullardan daha üzücü ve korkunç olmak üzere, ülkenin içinde, yönetimi elinde bulunduranlar kişisel çıkarlarını, ülkeyi ele geçirenlerin siyasal amaç ve istekleriyle birleştirebilirler. Ulus yoksulluk ve sıkıntı içinde bitkin ve güçsüz (duruma) düşmüş olabilir. Ey Türk Gençliğinin çocuğu! İşte bu durum ve koşullar içinde bile görevin, Türk Bağımsızlık ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. (Bunu yapmak için) sana gerekli olan güç damarlarındaki soylu kanda bulunmaktadır. NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!.. TANRI TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN!..AMİN! *** Alem-i Sır sizlere sunar!..
  16. Selâmlar!..ve teşekkürler bu açıklama için, bunları bende yayınladım bir sitede ve sanırım sizle ben aynı ideolojide bir yoldayız Allah yardım etsin tüm Millet ve Vatanı için mücadele edenlere!..Ne Mutlu Türk'üm Diyene!
  17. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    HAYATTAMI O İNSAN? Evet sevda!.. Dediğin o ey hayata! Onu yaşayabilen ona! Aşk olsun o insana! Bazen çok kayıp var. Karışıyor duygular! Ne virgül, nede noktalar. Hepsi birbirine karışıyorlar! Düşüncelerin ucu açık oluyor Ne başı nede sonu kalıyor O ünlem! denilen gerçekler Sevgi ile nefreti karıştırıyor Sorumu kime sormalı ozaman? Zaten karışmış akl-ı kelâm! Yapamaz açıklama olmayan Artık hayattamı o insan? Alem-i Sır Şiirlerinden!..
  18. EY TÜRK MİLLETİ BİZLERE Kİ! Ey Türk evlâdı sakın ABD ve AB den ümidini Kaptırma bu oyunlara kendini Sıkı dur emin ol bilki Sana çeviriyorlar dümenlerini Sen seni bil iyi bilki Kıracağız tutukları o ellerini Bir zamanlar haçlı birlikleri Şimdiyse AB birlikleri Hepsinin birleştikleri Bırakamadıkları o hedefleri Anadolu ve orada bildkleri Türk soyu olan Türkleri Bir milletmi desem birlikmi Toplanmışlar bir bayrak dedikleri O bayrakları denen bez üstündeki Neymiş efendim bu on iki yıldız dedikleri Birlikteki kayıtlı üyeleri Bir yalan olur da bukadar ki Kapsamlı, hem bayrak ve üye üzeri Onlar, on iki havari yıdız dedikleri Utanmadan üye ülke sayısı söyledikleri Üye sayın çeyrek yüzyıl gibi Yakında geçecek ve gelecek niceleri Ne diyelim bir toplulukta saygı ve ahlak ki Yoksa eğer, varsa daha nice yalan sözleri Utanmaz, arlanmazlar söyledikleri Sadece bumu daha birçok ki Çünkü soyu sopu zinadan gelmiş nesiller ki Bir saygı ve ahlak diye bakmazsa bu neki Anasına, babasına söylediği kendi ismi Eğlencesi; kumar, *****, uyuşturucu ve içki Zamanında yıkanma, kaşıkla yemek yemegi Neyle tarla sürülür onu bile bizden öğrenmeği Sanat, kültür, dil, edebiyat ve ilmi Bunların hepsi doğru Atatürk'ün dediği Türkçedir, güneş dili teorisi Yalan, ahlâksızlık ve utanma yoksa bilki Senden zamanında aldığını şimdi Sana ustaca ve utanmadan benim diyesi Böylece seni sömürmek için çevirdiği Düşmeni istediği tuzaklar için dümenleri Dinimizi ılımlı İslam, diyerek yok etme isteği Topraklarımızı bir proje cizerek bölmesi Türk ile kürdü birbirine düşürmesi Bir örgüte terörist deyip de kendinin beslemesi Sonrada bizim için çalışmasını desteklemesi Allah'ım sen sabır ver bizlere, bu yöneticileri Kandıklarımı desek yoksa bilebilemi Nasılda bunca yalan, dolan ve bu dümenleri Neden görmezler körmü gözleri Önce savaştık birçok şehit verdik askerleri Yavru Vatan Kıbrısı bile bile vermeleri ''Ben pazarlarım ve satarım'' diyen bir kişi ki Varsa başımızda kıvranır atalarımın kemikleri Bir Başbuğ Atatürk kurduğu cumhuriyeti Ardından bir Başbuğda savunduğu Türk Milleti Şimdi kime emanet kime güvenmeli Ayyıldız şanlı Türk Bayrağı göklerdeki Dalgalandığı her anı, eziyettir çektiği Ona sahip çıkalım biz Türk nesli Temsil ettiği Türkiye Cumhuriyeti Ve orada yaşayan Türk Milleti Şimdi bile vatanımızda hergün şehit askeri Ne için acaba bu şehit olarak düştükleri Seksen dört yıldır var olan memleketi Kimden ve neiçindir can verdikleri Bunu hala günübirlik görmezden gelenleri Ne radyo, televizyon nede gazeteleri Haber bile vermezler, verdikleri magazinleri Asırlardır, Orta Asyadan buraya bizleri İçerden ve dışardan yok etmek istemeleri Bitmedi ve bitmeyecek o düşünceleri Ne hikmetki şükrolsun, Allah koruyor bizleri İşte büyük atam Bilge Kağan'ın dediği; ''Ey Türk Titre ve Kendine Dön'' ki ''Üstte Mavi Gök Çökmedikçe Altta Yağız Yer Delinmedikçe Senin Dilini ve Senin Töreni Kim Bozabilir'' ki Birde büyük önder Atatürk'ün dediği ''Ne mutlu Türk'üm Diyene'' ki ''Muhtaç olduğun kudret, damarlarında ki Asil kanda mevcuttur.'' sözleri Atalarımın daha nice söyledikleri ki Bu büyük nasihat, bağlılık ve sözleri Anlamalıyız bunları biz Türk Milleti!.. Alem-i sır dan bir şiir!
  19. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    YAPRAK GİBİ Bir dalın ucunda Tomurcuk oup açmak Bir yaprağın hayatı olur Dünyasına kavuşmak * * * Yaprak, yanında çiçekler Açıyorlar tek tek Sonrasında, oluyorlar Kimi meyve, kimi çiçek * * * Bizde bebek bir insanız Ana kucağındayız Bizimde var hayatımız Kavuştuğumuz o dünyamız * * * Dünyamızda hayatımız Kimi dertli, kimi yanlız Kimi haklı, kimi haksız Ölüyoruz dermansız * * * Ne şen nede şakrak Şu hayata bir baksak Hepsi hayal kanıyorsak Yaprak gibi düşme iyi bak Alem-i Sır Şiirlerinden!
  20. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    EVET O ŞEHİRDE O şehrin karanlık akşamları Birde bana sor dolaştığım o sokakları Gündüzleri başka, geceleri başka oldukları Her kaldırım taşlarının bana sordukları Yürürken attığın o adımları Bizlerle hüzünle palaştığın o hüzünlü anıları Dolaşırken oturduğum her bankmı Desem yoksa bir yığınakmı Yada çok yorgunluğun verdiği soluk almakmı Evet eskimiş ve kocamış bir ömür olmakmı Bu ömürde hep böyle seni aramakmı Nefeste kalmadı artık böyle sensiz olmakmı O şehir oluyor artık bana göre bak Her yolunun her köşesini anlamak Hayatın o köşelerinden bir yaş almak Sensiz o yaşları zor anlamak Geliyorum yavaş yavaş sana ulaşmak Yanlız bu oluyor bana teselli olmak Artık dünyamız alem-i gönül sen ile bana Orada içeceğimiz aşk-ı şerbet kana kana Seninle olacağımız o dünya bana Şimdiden alem-i sır oluyorda Bu umutlarım veriyor derman bana İşte bu şehirden o şehire geleceğim o âna! Alem-i Sır Şiirlerinden!
  21. Selâmlar!..Hoşgeldin karşılamanıza benden de bilmukabil sunulur. Teşekkürler!
  22. Selâmalr!..Ey alemdeki insanî duygular hepsine teşekkürler! Ben Alem-i Sır adıyla sitenize yeni katıldım tanıyacağım, anlıyacağım ve tanışacağım çok insan olduğuna inanıyorum. Konuşmayı ,yazmayı (şair yazar diliyle ) çok severim fakat mantıklı ve belgeli olmasını dilerim. Herkese tekrar teşekkürler ve içten sevgi selâmlarımı sunar başarılı ve hoş çalışmalar ile birlikte tanışmalarda dilerim. ALEMDE ONLAR Alemi dolaş görde bak Neler var yaşanacak İnsanlar var tanışacak Yollar var dolaşacak İçilecek Türk kahvesi Sohbetteki Türk şivesi Hem sevmesi, sevilmesi Nice gönüllere girilmesi Hoşnutluğu lütf-i ihsan Gönülleri bir doldursan Bir vuslat ile tanışsan Nağmelerinle konuşsan Alem-i sır da derki bunlar Her gönülde arzulananlar Bu nağmelerle karşılananlar Gerçek dost olur ancak onlar Alem-i Sır dan bir şiir! *** Alem-i Sır da derki; Toprak olsam ayağında Sevgin olsam kucağında İsim olsam dudağında Sen!..Beni hep söylermisin?

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.