Alem-i Sır tarafından postalanan herşey
-
BAKAKALASI!
BAKAKALASI! Dilindeki o nağmeler Gönlündeki sevgiler Durmadan hep söylerler “Seni Seviyorum” derler! Kalbimden gelen o sesler Her atışında sana o sesler Onca kopardığım o yapraklar Durmadı gözümden akan yaşlar Her tarihine bakarken ağlar O sayfalarındaysa seni arar Kalbimden gelen o sesler Her atışında sana o sesler Aşkımdır sevgimin teması Gönlümde açılan o yarası Heba olmuş ömür karası Şaşkın kaldım bakakalası Alem-i Sır * * * * Tema: İt. tema a. (te'ma) Asıl konu, temel motif, ana konu. Heba: (heba esk. Hiçbir işe yaramadan yok olma, boşa gitme.
-
EĞER - ÖZLEM - AŞK-I..ÂLEMDE
Çok teşekkür ederim, sağ olun ve sağlıcakla mutlu kalın!
-
İçmek İstiyor!
Çok teşekkür ederim, sağ olun ve sağlıcakla mutlu kalın!
-
GÜNLERİNDE
GÜNLERİNDE Hayatı sel olmuş önünde sular Suların üstünde uçan martılar Elinde şemsiye bekleyen insan Dikili kalmış atmıyor adımlar Bir toprak üzerindeki o güzel Boynu bükük acaba neyi düşler Sular içinde kalmış sevdiğine Nasıl kavuşacağını mı düşler O içinde karanlık bir merdiven Basamaklarında oturmuş bekler Boynu bükük eller sıkışmış iken İkisi ayrı yerde hayal düşler Olmalıydılar Âlem-i Gönül’de Masmavi gökle, su sahillerinde Yemyeşil ağaçlar dolu sahilde Güle oynaya sımsıcak günlerde Alem-i Sır
-
Sen! “deniz gözlüm” sün!
"Her zaman gülmelisin.. Sevdiğin gibi, sevilmelisin" Evet çok haklısın ...fakat ben sanırım biraz geç cevap verdim ve düzeltme yaptım. Özür dilerim, böyle güzel ve hoşgörülü kibar anlayışılı tatlı dikkat çekip hatırlatmanıza!..Çokkk!..Çokkk!..gönülden teşekkür ve sevfgilerimle!
-
Güneşin Battığı Yer!
Sizlere gönülden sevgi ve saygılarımla; bu anlamlı ve güzel yorumlarınız bizlere ilham kaynağıdır. Sağ olun ve teşekkürler!
-
Bu âşığı ne ola!
..Bu âşığı ne ola! Yüreğimdeki şu aşk-ı sevdayı Kalbimin o her atışını.. Aşk!.Aşk!..diye bana yollayışını Dinliyorum, her anını! Aşkım için bir yoldayım! Düşe kalka ne haldayım! Bir âşık, aşkı için yola çıkmış Dönüşü olmayan aşk yoluna Bazen gülüp, bazen de ağlarmış Umut ve o acılarına! Aşkım için bir yoldayım! Düşe kalka ne haldayım! Yunus gibi arıyorum izini Bulabilsem bir tek tozunu Aşkım diye sürsem yüzümü Diye, arıyorum ben seni! Aşkım için bir yoldayım! Düşe kalka ne haldayım! Ne oldum ben divanemi? Bilmiyorum şu halimi! Rengim oldu kanım gibi.. Bu acının var mı mehlemi? Aşkım için bir yoldayım! Düşe kalka ne haldayım! Gittiğim şu yola bak? Kâh-ı düşüp, kâh-ı da kalk.. Neyi görüp, nereye bak! Aşkım yakar isen sen beni yak! Aşkım için bir yoldayım! Düşe kalka ne haldayım! Mecnun oldum aşkım için! Şekilden şekle girdim senin için! Ne haldeyim bu ne biçim? İnsan mı yoksa hayalet miyim? Aşkım için bir yoldayım! Düşe kalka ne haldayım! Ölür isem ben bu yolda Bir bilenim soran olsa Veren olur mu bana bir salâ? Bulsalar bu âşığı ne ola! Alem-i Sır
-
AŞKI ARAR İKEN!
AŞKI ARAR İKEN! Aşkı arar iken sabır gerek Sabırla düşe kalka yürümek O yoldan hiç dönmemek Her zorluğa göğüs germek Aşka asla doyum olmaz Kanarsın sen suyun olmaz Koşarsın da durmak olmaz Aşkın yeri sırdır bilen olmaz! Aşkın yolu çok zor olur Bazen güzel bazen çöl olur Yakar seni güneş kavurur Sen yine yürü umut budur Aşka asla doyum olmaz Kanarsın sen suyun olmaz Koşarsın da durmak olmaz Aşkın yeri sırdır bilen olmaz! Ara aşkı ara durma sen! Sen onu göremez iken.. O seni gözetliyor bilesen! Kaybedersin eğer durur isen! Alem-i Sır
-
İSTERİM
İSTERİM Bir kez gördüm seni Bir daha görmek isterim Adın nedir senin Adını bilmek isterim Seninle bir can Seninle bir nefes Seninle bir göz Seninle bir söz Birlikte her anımızı Yaşamak acı ve tatlımızı Paylaşmak duygularımızı Sevgimiz ile aşkımızı Seninle bir can Seninle bir nefes Seninle bir göz Seninle bir söz Yudumlayıp sarhoş olmak Seninle isterim içebilmek Aşkın sarhoşluğunu tatmak Sevgimizle bir hoş olmak Alem-i Sır
-
Âlem-i Gönül!
Âlem-i Gönül! (Gönül Âlemi veya Gönüldeki Âlem!) yani her insanın bir iç dünyasıdır. Bu dünyada doğru, dürüst ve duygusal olan her şey mevcuttur. Hem dünyevi ve hem de manevi duygularla dolu olan bir kişisel iç dünyası! Masal: Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pireler berber iken, develer tellal iken; bir zamanlar seven ve sevilen âşık olan iki sevgili vardı. Bir müddet sonra bunların ikisi fırsatını nasıl buduysalar ki (âşıklar zor bulur) evlenince, o ilk gecelerin de yani gerdek geceleri, girdikleri odaların da o yerde, karşıların da birden bire bir kapı açılır ve onlar da anında o kapıdan içeri çekilirler. Çekilip de girdikleri o yer ise; ucu bucağı görünmeyen çok güzel aydınlık, çiçek, meyve, sebze ve bitkilerle doğası kaplı, güzelliğine hayran bir dünya ile karşılaşırlar. Orası işte ''Âlem-i Gönül'' dünyasıdır. Orada yuva kurarlar ve söz de bir zaman sonra da, ''kalplerinin birleştiği gibi birleşmelerinden'' orada onların yani ikisinin adı da ''sevgi'' olur. Adları sevgi olan ve birleşen bu çiftlerin, çocukları da olur. Olan çocukların ismini ''AŞK'' koyarlar. Adı ''AŞK'' olan çocuk bir zaman sonra büyüyüp de aklıselim olunca ve evlenecek yaşa gelince, bakar ki etrafında sevip evleneceği hiç kimseyi bulamaz. Bu konuyu evlenme isteğini anne ve babasına açar. Onlarda bunu anladıklarını ve buraya nasıl geldiklerini ve dış dünya olan geldikleri yerde ancak kendine evlenecek birini bulabileceğini söylerler. Fakat o dünyada her şey burada gibi sakin ve huzur içinde olmayıp gerçekte çok karmaşık bir yer olduğunu, oradaki insanların güven verici ve iyi olmadıklarını çok zor, evleneceği birisini bulabileceğini anlatırlar. O da olsun, der ve gitmek ister. Fakat gidersen bu dünyaya ''Âlem-i Gönül'' dünyasına bir daha geri gelemeyeceğini yalnızca duygusal düşüncelerle gireceğini ve bağlantı kuracağını, burayla söylerler. Yinede her şey rağmen gitmek istediğini tekrar, tekrar söyler. Velhasıl ''AŞK'' o dünyadan bu dünyaya yine aynı kapıdan ''gerçek dünyaya'' tekrar bir erkek insan olarak geri gelir. Görür ki geldiği dünya hakikatten çok karmaşık herkes kendi canı ve malı peşinde birbirleriyle mücadele ve çalma çırpma, kıyım içerisinde yaşam mücadelesi veriyor. Yapacak artık bir şey yok ona anlatmıştı annesi ile babası buranın böyle olduğunu. Gel zaman git zaman sonra lafı uzatmayalım evleneceği bir kız bulur ve onun da onu sevmesini sağlar ve evlenirler. O sevgiden doğan çok sıcak ve can verici yakınlığın adı; kendisini bulan ve sevmesini ayrıca da sevgiden doğan o çok sıcak yakınlığın adını deler ki ''- Madem, AŞK senden doğdu ve olmasını sağladın, bu çok yakın ilginin adını da; ''AŞK'' koyalım!'' derler. Ve o sevgiyle olan ilginin adı da böylece ''AŞK'' olur. Bir müddet sonrada çocukları olur ve adlarını da şöyle koyarlar. İlkin Adı: Dostluk! İkincisinin Adı: Güven! Üçüncüsünün Adı: Sadakat! Dördüncüsünün Adı: İlim! Olur. Bunlarda bu dünyada olması gereken ve ihtiyaç duyulanlardır. Her şey onlardan çoğalıp türer gider. Evet, sonunda her şey erdi muradına biz çıkalım kerevet'ine!..ve rahat, rahat bizde dalalım uykumuza güzel rüyalar görelim, dilek ve isteklerimle!.. Hoş ve mutlu kalsın herkes. Kalın sağlıcakla!.. Masalın yazarı: Alem-i Sır dan, sizlere sunulur!
-
ÂŞIĞIN VUSLAT İKLİMİ!
ÂŞIĞIN VUSLAT İKLİMİ! Bitmeyen aşka, neden âşık oluruz? Aşk nerededir, onu nasıl buluruz? Aşk bir tabiptir, mehlem olur yaraya Maddi ve manevi tüm hastalıklara! Aşkı biz arayıp da bulamayız Neden âşık olduk, anlamayız Aşkın yeri çok uzak bilemeyiz O yola girip o yoldan çıkamayız İnsan keder, acı veren birçok şeyle Karşılaşır amma sanki bir bilmece Aşka düştüğü zaman ise o ateşe.. Yanar iken veda eder, o her şeye! Aşkı biz arayıp da bulamayız Neden âşık olduk anlamayız Aşkın yeri çok uzak bilemeyiz O yola girip o yoldan çıkamayız Aşk gamı ateştir, insanı kurutur Dert, keder gibi her şeyi unutturur Aşka düşen gönlün kurtuluşu yoktur Aşkın ateşi ise, o da yakıp kavurur Aşkı biz arayıp da bulamayız Neden âşık olduk anlamayız Aşkın yeri çok uzak bilemeyiz O yola girip o yoldan çıkamayız Aşkın son durağı ise şu dünyada Bu âlem-i dünya ile vedalaştığında Gerçek âşığın erdiği ebedi vuslata Şeb-i Arûs gibi, vuslat iklimi o da! Alem-i Sır * * * * Şeb-i Arûs: Ebedî vuslata erdiğini belirtmek için düğün gecesi anlamında "şeb-i aruz" denilir.
-
Güneşin Battığı Yer!
Güneşin Battığı Yer! Gözlerini karşısındaki ufka dikmiş Karşı sahilde bir kadın durur Sevgilisini güneşin battığı yerde yitirmiş Bakar ufka bir ümit bekler Gerçek ki, giden geri gelmez Fakat o gerçeği kabul etmez Daima içinde bir ümit vardır Kaybettiğini bekler durur Fakat mavi deniz aldığını geri vermez Anlamıştır artık giden geri gelmez Kahrederek kendi kaderine Bırakır kendisini engin denize! Alem-i Sır
-
..bir rüzgâr döktü!
...bir rüzgâr döktü Bir rüzgâr esti birden Aslıda onun bir nefesten Kulaklarıma ses ettiğinden Dök, boşal dedi hepten Zaten dudak aralıklarımdılar Ne acı, tatlı hayat anılar Beni bir sarhoş yapmıştılar Her şey karma karışıktılar Bir âşıktım vardı sevgilim Her nefeste onunla ciğerlerim Kalp atışım ve her şeyim O canımdı hayatım benim Her günüm bir yaprak gibi benim Geçip giden hayatım, günlerim Nasıl anlatıp, söyleyeyim Bir öpücüğünü almadan mı, öleyim Çok sert esti üzerime rüzgâr Her şey belli evet aşikâr Nedir ki elde edilen kâr Hepside aşkımda bir zarar Ne olursa olsun bu aşkım Ben olsam da bir şaşkın Nice yolları bununla ben aştım Birçok rüzgâra da dayanacağım Alem-i Sır da der ki: Yıkılmaz duvarlarım..Benin sevgim ve aşkım..
-
Var!
Şiiri okuyup içeriğini; (Tekrar, takrar okunacak bir şiir.) demenize çok memnun oldum ve teşekkür ederim, sağ olun! Sizinde yüreğinize sağlık ve mutluluk dolu olsun dilerim!
-
Âlem-i Sır Da Ki Aşk!
ÂLEM-İ SIR DA Kİ AŞK! Bir varmış bir yokmuş, bir âlem varmış; Âlem-i Aşk adında ve orası değişik bir âlemmiş. Orası bu dünya gibi değilmiş, orası sırlar ile kaplı ve sırlarla dolu bir âlemmiş. Atmosferi böyle sırlarla kaplı ve o âlemin içinde yer yüzeyinde ki hayatında yaşam ise, dışarıdan anlaşılamayan ve ancak oraya varıldığında, nasıl bir yer olduğunu anlamak mümkünmüş. Evet, bu sırlarla kaplı atmosferi olan, Âlem-i Aşk da bir aşk varmış. Bu aşk aslında, dünyada başlamış ve orada devam edermiş. Âşıklar dünyada bir gün bir yerde, hiç tahmin edemeyecekleri bir yerde tamamen tesadüfen karşılaşmışlar. Hayaller âlemi denen yerde, bir şiir ve bir teşekkürle tanışmışlar. Karşılıklı yazdıkları şiir ve teşekkürlerde devam ettiği müddetçe birbirlerini yavaş, yavaş tanımaya başlıyorlar. Karşılıklı şiirsel konuşmaları, yazışmalarıyla git gide daha da çok anlaşıyor ve tanışıyorlar. Birbirlerine tutuluyor ve âşık oluyorlar. Bu tanıştıkları yer hayaller âlemi olduğu için, sadece yazışma ve konuşmaları oluyor. Canlı olarak bir gün bir yerde maalesef buluşup ve oturup karşılaşamıyorlar. Ama gönül bu; “Âlem-i Gönül” aşkı içine aldı mı ve âşık oldu mu, artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiş olur. Evet, hayat böyle bir müddet gidiyor ve aşkın deryası genişliyor ve hasret ile özlem yer etmeye başlıyor gönüllerinde. O ona yazıyor anlatıyor duygularını ve aşkını, o da ona yazıyor ve anlatıyor aynı şekilde, duygularını ve aşkını. Ama olmuyor, olmuyor bir türlü karşılaşıp hasret ve özlemlerini yıkıp aşklarının verdiği o içten gelen, “Âlem-i Gönül “deki, sevgilerini bir birlerine veremiyorlar. Bunun olamayacağını yani; bir yerde ve bir mekânda bir gün buluşup, karşılıklı olarak canlı bir şekilde tanışmaları. Ne yapalım ve nasıl buluşalım diye düşünmeye başlıyorlar ve bir çözüm arıyorlar. Onlar böyle düşünürken ve bir çözüm ararken, bir gün rüyalarına âşıklar çıkıyor ve her ikisinin de rüyaları aynı oluyor. Bunlara bir aşk olayını yani, kendilerinin de yaşadıkları bir aşkı olduklarını onlara anlatıyorlar. Onlara rüyalarında aynı nasihati ve çözüm önerisini sunuyorlar. Diyorlar ki; “Biz de sizin gibi tanıştık ve âşık olduk birbirimize. Günler ilerledikçe baktık ki bizde bir yer veya mekânda buluşup canlı bir şekilde tanışamayacağız. Bizimde rüyamıza sizin rüyalarınıza nasıl geldiysek öyle âşıklar geldi ve bize de bu çözüm önerisini sundular. Sizler artık bu dünyada bir araya gelemeyeceksiniz. Yarın uyandığınızda hemen birbirinize bu gördüğünüz rüyaları anlatın ve deyin ki; bizler rüyadaki âşıkların söylediği o “Âlem-i Aşk” dünyasında buluşalım ve hiçbir sorunumuz olmadan; ne geçim derdimiz, ne bir kaza belâ, nede rahatsızlık v.b. sorunlar olmadan hemen oraya gidelim ve orada dünyevi meseleler ile karşılaşmadan, sen beni bende seni tanıyıp ebedi bir aşk hayatımıza başlayalım.” Derler. Ve onlara; “orada bizlerde sizinle tanışacağız geldiğinizde” derler ve giderler. Sabah olup uyandıklarında, öyle bir heyecan ve istekleri vardır ki; “Bu rüyayı bir an evvel ben ona anlatmalıyım” derler kendi kendilerine. Hemen hayal âlemlerindeki özel mesajlarına bunları karşılıklı yazmaya başlarlar. Bu mesajları aldıklarında onlar, öyle bir şaşkın ve heyecan içindedirler ki; “Bu rüyayı ben bu gece görmüştüm, o bana aynı gördüğüm rüyamı anlatıyor.” der. Tekrar mesajlarına yazarlar; “Senin bana anlattığın bu rüya benim bu gece gördüğüm rüyamın aynı.”der. Evet, oda ona; “Aynı ya! Nasıl gördük biz bu aynı rüyaları ve bize nasihat eden o âşıkları.” Der. Neyse o heyecan biraz yatıştıktan sonra nedeninin; “Biz bize âşık olduğumuzdan” derler ve anlarlar. Âşık olmak öyle basit bir sevgi ve kolay bir iş değildir. Onun için bize de bu rüya göründü ve bu dünyalık olmadığını, ancak “Âlem-i Aşk” da olabileceğini anlattılar. Peki, biz o “Âlem-i Aşk” dünyasına nasıl gideceğiz, diye düşünmeye başlarlar. Neyse o gün öyle düşünce heyecan ile geçer ve gece olur tekrar yatarlar ve uyurlar. Bir de ne görsünler; bir evde ve mutfakta sabah uyanmışlar ve âşık olan adam aşkına; “Günaydın aşkım nasılsın, bu sabah kahvaltımızda ne hazırlıyorsun bakalım” der. O da ona; “Aşkım işte bak kahvaltımızda, hemen her gün olan aynı şeyler var. Önemli olan burada sen ile benim yediklerimiz değil, bir arada hep olmamız değimli!” der. Evet, onlar artık “Âlem-i Aşk” dünyasındadırlar ve sanki her zaman oradaydılar. Artık onlar ersin muradına bizde çıkalım kerevetine! Eğer bir sürç-i lisan eyledikse af ola, sizlerde kalın sağlıcakla!.. Yazarı: Alem-i Sır
-
İçmek İstiyor!
İçmek İstiyor! Gönül, bütün dostları bekliyor Sohbet-i muhabbet hanede Karşılıklı, sohbet ve muhabbet ile Sohbet çayı, kahvesini içmek istiyor Ey..çaycı bir çay lütfen.. Dertliyim ben, külfet'ten! Birde, sigaramı yakmış iken.. Her dumanı, külfet çıkarıyor benden! Şu dünya, bir kahve mekânı gibi.. Geleni var, gideni nerde ki? Her gelen, bir masa tutuyor gibi.. Önüne mi gelecek, istediği? Ey..çaycı bir çay lütfen.. Dertliyim ben, külfet'ten! Birde, sigaramı yakmış iken.. Her dumanı, külfet çıkarıyor benden! Birde "Âlem-i Gönül" var! insan bedeninde Orada; dost, arkadaş beklenir, kendi kendine Bir masada, karşılıklı gönül gönül’e.. Sohbet çayı, kahvesini içmek istiyor! Alem-i Sır
-
Sen! “deniz gözlüm” sün!
Sen! “deniz gözlüm” sün! Masmavi denizlerin gözüsün Gökler mavisi ile ufukta birleşen Sen! “deniz gözlüm” sün! Dünyaya kapılarını açan İçindeki mutlulukları yansıtan Sen! “deniz gözlüm” sün! Âlem-i Gönlünden dünyaya bakan O güzel gözlerinden ışıklar saçan Sen! “deniz gözlüm” sün! İki dudak arasındaki gülüşün Sevgilerle dolu sözün Sen! “deniz gözlüm” sün! Göz kapakların hiç kapanmasın O güzel gözlerinle bize bakasın Sen! “deniz gözlüm” sün! Her zaman gülmelisin.. Sevdiğin gibi, sevilmelisin Sen! “deniz gözlüm” sün! Alem-i Sır der; böyle masmavi gözler Aşk ile sevgiyle, sevilmeyi özler Dudaklarıyla da, bunu söyler Sevdiğini ise, kalbinde gizler! Alem-i Sır
-
EĞER - ÖZLEM - AŞK-I..ÂLEMDE
EĞER - ÖZLEM - AŞK-I..ÂLEMDE Eğer! özlem duyarsa aşk-ı âlemde Bir yol tutsun Âlem-i Gönülde Sevilip oda sevildiğine Gerçek mutluluğu yaşayabileceğine Ağlamayıp hep güleceğine Hepsi hayal diye şaşmaz herhalde! Âlem-i Gönül de ki gökyüzünde Gündüzleri güneş ve geceleri ay ise Güneşin sıcaklığı, yıldızlar ve ay ile Hayal değil sevgi dünyası bize! Rüyaya gerek yok gönülde bir yer Sevenin, sevileni ile buluştuğu yer Orada nikâh kıyılmaz, zaten nikâh var bile! Özlem! duymalı insan özlediğine Zamanla geride bıraktıklarına Özlem olmazsa sızı girer kalbine Nasıl değer verir ki yalnızlığına! Gönül bahçende atarsan bir çığlık Çok acıdır unutulmaz bu yalnızlık Seviyorum çığlığı atasın ki sen Aşkına ışık olsun alacakaranlığında! El ele tutarsan sevdan ile sen Tökezlemez sevdan bunu bilesen! Yüreğe dokunmaz ki girer o sevda İki yürek tek beden oluverir, yaşarda! Sevda benim demelisin tabi’i ki.. Sevenleri ilgilendirir, bundan kime ne? El değmemiş düş ülkesi ora, Âlem-i Gönül Ben senin, sende benim bahçemde! Aşk!..ehline derman diye neyi sorarsan Kendi dermansız, sana ne desin! Eflâtun ile Lokman bundan ne anlar Erbabı bile tabii ki, çaresiz kalır matemde Onların bile ahvali, perişan yazar! Hiçbir âlemde bulunmaz ki, böyle dil-rüba Aşk-ı muhabbeti başlara olur belâ! Münkiri öldürmek yerinde sevaptır ammâ.. Arkan kuvvetli değil ise, kadı bile kan yazar! Dertleri çok olan gulam âşık yolunda Mastur ise harf-i eliflâm bizim Hâkimler kim ki, yazsınlar hakkında ne izin! Yazsa bile ancak, Âlişan hayırlı ferman yazar! Alem-i Sır der ki; şu Âlem-i Gönül bahçesinde Açan çiçekler ile birde güller var Onlar olmazsa nasıl olurdu hayat orada Güllerin kokusu ve renkleriyle açan çiçekler var ya! Alem-i Sır * * * * Rüba: (Farsça) Kapan, çalan, alan (mânâsına birleşik kelimeler yapılır). Meselâ: Dil-rüba Gönül kapan, gönül alan. İz'an-rüba $: Aklı alan, hayret veren. Rüba: (C.: Ravâbi) Tepe, yüksek yer. Gulam: Genç, delikanlı. Bıyığı henüz bitmemiş genç. Esir, hizmetçi, köle. Mastur: (Satır. dan) Çizilmiş, yazılmış.
-
Var!
Var! İçin..için..ağlayan, akmayan yaşlar Dudaklarıyla gülerken, içinden ağlar Sevgi, güzelin yüzene değil gönlüne bakar Tende olan güzellik, bir gün biter.. Gönüldeki güzellik, sevgiyle yaşar Kavuşmak uzak değil, zor olandır! Hasret; kimine uzak, kimine yakındır! Zor olan ise, o yolu aşmaktır! Mutluluk ile bahtiyarlık çalmak.. Tövbesi olmayan, en büyük günahtır! Bir gülü, dalından koparmak.. Onu soldurup öldürmektir! Gül, kendi hayatını..o da dalında yaşar Nice silahlar; söz ile hançer gibi öldürür Saçları sallayıp, gözlerle bakıp, gülüşleriyle.. Aldatıp, nice insanı öldürenler var! Alem-i Sır
-
Çay
ÇAY Her su ile çay olamaz Ondan tadı alınamaz Suyumuzu iyi seçelim Onunla, çay yapıp içelim Dökerken, karıştırırken ve içilirken Çıkan o sesler ve nağmeler var iken Her yudumlamada; ohh..denir iken O bir mutluluk ve damak tadı iken İyice kaynayan, suyuna Çayını, ölçülü atarak ona Demini, uygun zamanında Bekletip, içelim çayımızı da Dökerken, karıştırırken ve içilirken Çıkan o sesler ve nağmeler var iken Her yudumlamada; ohh..denir iken O bir mutluluk ve damak tadı iken Demlikten, dökülürken bardağa Çıkan şelâle sesleri o anda.. Karıştırırken kaşıkla, çayımızı da Vurup çıkardığı sesleri bardağımıza Dökerken, karıştırırken ve içilirken Çıkan o sesler ve nağmeler var iken Her yudumlamada; ohh..denir iken O bir mutluluk ve damak tadı iken Hey ocakçı, bir çay yap içelim.. Tavşan kanı olsun amma.. Tavşana bir zeval, lütfen vermeden Çayımı, ona göre yap da bende içeyim! Alem-i Sır
-
Bir Rüzgâr Esti..
Bir Rüzgâr Esti.. Bir rüzgâr esti birden Aslıda onun bir nefesten Kulaklarıma sesi birden Dök, boşal dedi hepten! Zaten dudak aralıklarımdılar Ne acılar ve tatlı hayat anılar Beni bir sarhoş yapmıştılar Her şey karmakarışıktılar Bir âşıktım vardı sevgilim Her nefeste onunla ciğerlerim Kalp atışım ve her şeyim O canımdı hayatım benim Her günüm bir yaprak gibi benim Geçip giden hayatım, günlerim Nasıl anlatıp, söyleyeyim Bir öpücüğünü almadan mı, öleyim Çok sert esti üzerime rüzgâr Her şey belli evet aşikâr Nedir ki elde edilen kâr Hepside aşkımda bir zarar! Ne olursa olsun bu aşkım Ben olsam da bir şaşkın Nice yolları bununla ben aştım Birçok rüzgâra da dayanacağım! Alem-i Sır da derki: Yıkılmaz duvarlarım! Benim sevgim ve aşkım!
-
YÜREK!
YÜREK! Yürek ahh..bu yürek O bambaşka bir erk Yeri başka, işi bambaşka.. Birde bakarsın gelir aşka Yanar manevi bir ateşle.. Atış talimleri bambaşka Küt..küt..atar iken, birde Başlar aşk için atmaya Vücudu kaplayan o damarlar İçinde dolaşan o kanlar Süzülerek geçerler yürekten aşka Âşık olan anlar bunu hayatta kaldıkça Bir adı kalp, bir adı yürek; Âlem-i Gönül Sevgiyi aşk ile süzerek hayata süzül Bir vuruş hayat, diğer vuruş aşk için ola Seni kim tutar ki, sen de vurdukça aşka Alem-i Sır * * * * erk is. 1. Bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar 2. mec. Sözü geçerlik, istediğini yaptırabilme gücü, nüfuz
-
Âşıkların Aşk Bedenidir!
Âşıkların Aşk Bedenidir! Gerçek âşık onurludur Onda gurur yoktur Gurur ile onur dost olamaz Aşkı bilmeyen âşık olamaz "..ama AŞIK gibi...." âşıktır Aşkı onun kalbine yakışır Orada onurlu bir çiçek gibidir Sevgiyle aşk hep sulanır Böceklerden koruyan ilacıdır, "Ben Seni sevdim" cümlesinde saklıdır Aşk Aşkına, Âşık Aşığına bağlıdır İkisi de bir bendene girer Birlikte Âlem-i Gönül dedirler Saray-ı Aşk onlarındır Hizmetçisi anılarıdır Yemekleri karşılıklı söylenen sözleridir İki âşık bir bedendedirler O beden bambaşka bir yerdir Hiçbir bedene benzemezdir Sevgiyle kaplı aşk ile dolu bir bedendir Âşıkların aşk bedenidir! Alem-i Sır
-
YAĞMUR!
YAĞMUR! Sen koparsan beni boğarsın O yağan yağmur damlalarına Kapılıp giderim akan sulara Ne olur, akmasın o damlalar! Yağmur, nasıl nereden gelir Gökten mi, yoksa gözlerinden mi? Neden, niçin akar bu damlalar Duygu ve hislerinden mi? Akan o her damlalarının Düşüp dağıldıkları o yerde Bir ses geliyor kalplere Düşmesinler bu yerlere! Acı ve hüzün var içlerinde Duygulardan kopuyor hepside Nasıl bir duygu onlar hislerinde Ya o damlaları akıtan gözlerinde! Gökten düşen her damla bizlere Hayat verir, beklenen özlemle Gözlerden düşen her damla ise İçimizdeki duyguyu anlatır bize! Akmasın o damlalar gözlerinden Neşe ve mutluluk çıksın özünden O bakışların ve güzel sözünden Sevgi ateşiyle ve hislerinden! Yüzün gülsün ve parlasın Sevgi ateşiyle aydınlansın Neşe ve mutluluk yayılsın Sen bununla tanınmalısın! Alem-i Sır
-
AŞK BAŞKADIR EY GÖNÜL!
AŞK BAŞKADIR EY GÖNÜL! Her suyun bir kaynağı var Her kaynaktan akan bir su var Suların dereler olup aktıkları Kucaklaşıp da buluştukları Nehirler olur onların mekânları Aşk ise var olan tek bir kaynaktır O kaynak “Tekbir” olan kaynaktır Özü bir, sözü de “Tekbir” olandır Tanrının büyüklüğünü anmaktır Aşkın özü Tanrı “Tekbir” duadır Aşk ile bir, doğar insan hayatına Aşkı ile onu doğuran sadık ana Onlara da âşık olan zaten o baba İnsanoğlu olmak isterse ana ile baba Âşık olup kurmak ister bir yuva Analar, babalar onların evlatları Aile birliği içinde yaşamaları Hep birlikte sevgi bağı kurmaları Sevgi, saygı ve aşk ile bağlanmaları Olmaz ise olur muydu yaşamaları Hayatın üç temeli; sevgi, saygı ve aşk Onsuz olmaz şu dünyadaki hayat Dünya denen gezegen dönemez muhakkak Oda aşkı ile dönüyor hele bir bak Tüm dönen, var olan şu; Âlem-i Kâinat Su ve su cana can katan kaynağıdır Canda oldukça var olan hayatıdır Var olan her şeyin birde iki yüzü var Bir can ve içindeki “Âlem-i Gönül” var Canda hayat “Âlem-i Gönül” de aşk var Aşk olmayınca meşk olmaz derler Meşkte ise, yazı ve müzik dersi var Arzuları yazı ile kalıcı, dil ile söylerler Müzik ile duygularını dışa dökerler Aşk olmazsa bunları kime dinletirler Sevgi aşkını doğurur, aşk insanı kavurur Kavrulan kalp, hem atar hem de yanar durur Aşk olmadan evvel kalp, ham meyve gibidir Olgunlaştıkça aşkı çağırır ve onunla tanışır Aşk kucak açar iki kalp bir oluverir Aşık olup da olunursa keşmekeş ha..! Kalp sıkıntısından bulur bir belâ..! Ha, denirse; “İşte!” manasını alır oda.. Cemi aldatan “Ha” neye uğradığının anlamıdır. Bilinçsizce girilen o yoldan çıkamazsın bir daha..! Aşkın kaynağı çok kutsaldır, ey gönül! Her şeyi aşka karıştırma, sakın ha gönül! Sev seni her seveni, sevgi başkadır gönül! Sevme seni sevmeyeni, sakın ha gönül! Aşkı sevgiye benzetme, aşk başkadır ey gönül! Alem-i Sır ne der bilir misin? Aşığınım aşkım, aşk ile senin Severek tanıdım seni bilir misin? Sevgi olmazsa aşkta olmazdı.. Aşk olmazsa sevgi neye yarardı! Alem-i Sır