Zıplanacak içerik

Alem-i Sır

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Alem-i Sır tarafından postalanan herşey

  1. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    Seni = Beni! Üç harfli “AŞK” benim Üç harfli ”SEN” benim Üç harfli “BEN” seninim Üç harfli “SEV” dim seni Üç harfli “SEV” din beni Ben seni seviyorum seni! Sen beni seviyorsun beni! Üç harfli “BEN” dendir Üç harfli “SEN” dendir Üç harfli “BİZ” dendir Üç harfli “BİR” liktendir Üç harfli “BİR” olabilmektir Alem-i Sır
  2. ...inan bunlar! Sana sevgimi nasıl söylesem Aşkına hasretim diyebilsem Sensiz aşkım ben neylesem Dilim tutuldu söyleyemem Bir med, bir cezir oluyor Sanki kalbim vuruyor Kanım damarlarında… Bir geliyor, bir gidiyor! Şu âlem-i gökteki yıldızlar Senin gözlerindeki o ışıltılar Dolunay gibi yüzün aydınlatır Beni benden çekip edip alır Bir med, bir cezir oluyor Sanki kalbim vuruyor Kanım damarlarında… Bir geliyor, bir gidiyor! Bu beden senle hayat bulur Aşkın ile yanar kavrulur Hayat nedir ki yok olur Yaşam seninle anlam bulur Bir med, bir cezir oluyor Sanki kalbim vuruyor Kanım damarlarında.. Bir geliyor, bir gidiyor! Her sesinle bir nefesin Bu gariban olan gönlüm Sensiz ne olur bilir misin? Sevgine muhtaç ölürüm! Bir med, bir cezir oluyor Sanki kalbim vuruyor Kanım damarlarında.. Bir geliyor, bir gidiyor! Senin cemaline muhtacım Sevgine var ihtiyacım Sesin ve nefesine aşkım Duymasam olurum şaşkın! Bir med, bir cezir oluyor Sanki kalbim vuruyor Kanım damarlarında.. Bir geliyor, bir gidiyor! Miski amber gibi kokular Sevgi yüklü o duygular Bir öpücük ile o dudaklar Hayat veriyor inan bunlar! Alem-i Sır
  3. Teşekkür ederim, sağ ol!
  4. İKİ SIR’RIN DOST KAHVESİ Âlem-i Sır içerisinde bulunan bazı sırlar, sanal âlemin içinde tanışıp dost olmuşlar. O sanal âlemde tanışmak, yaşam âleminde tanışmak gibi olmadığı için henüz karşı karşıya gelip, yüz yüze görüşüp tanışamamışlar. Sadece sanal âlemde, sanal mektuplaşmak gibi birbirleriyle yazışmışlar. Bu dostların, o sanal âlemdeki adları; “Alem-i Sır” diğerinin adı ise, SIR” dır. Âlem-i Sır içerisinde ve onun içinde bulunan, insanoğlunun yaptığı ve meydana getirdiği bir sanal âlem var ki, orada güvenilir bir dost veya arkadaş bulmak, nerdeyse imkânsızdır. Ama bazı insanlar, lutf-i ilâhî den kaynaklanan ve onların şansına sunulan bu imkândan yararlanarak, dost veya samimi arkadaş olabiliyorlar. Bu iki sır olan arkadaşlarda, bundan dolayı tanışarak dost olmuşlar. Arada bir sanal âlemdeki kendi özel (msn) lerin de karşılıklı sohbetleriyle konuşarak dertleşip, muhabbet ederdiler. Bir gün yine konuşlarken, sohbetleri içerisinde Alem-i Sır karşısındaki dostu olan SIR’a derki; “Dostum SIR hadi gel Âlem-i Gönül dünyamızda, seninle dost mekânında oturup bir Ehl-i Keyf dost kahvesi içelim ve sohbet-i muhabbet eyleyelim. Ne dersin?” SIR da, dostunun davetini kabul eder ve Âlem-i Gönül dünyasındaki, o dost mekânına gelmek ister. Bu davet, manevi bir davet ve mekân olduğu için oraya ancak; sevgi, güven ve hoşgörü ile manevi bedenler gelir. O mekânda, birçok seven ve sevilenler sohbet-i muhabbet eylemektedirler. SIR ile Alem-i Sır bir süre sonra, bu davet üzerine birden kendilerini çok güzel ve değişik bir manevi âlemde bulurlar. Yani, Âlem-i Gönül dünyasındaki o sohbet edecekleri, dost mekânında bir masada karşılıklı otururken buluşurlar. Selâmlaşarak, orada değişik bir tanışmayla sohbetlerine başlarlar. Sohbetleri esnasında, Ehl-i Keyf dost kahvesini içmek isterler ve anında birer tane kahve önlerinde var olur. Onlarda bu dost kahvesini hem içerler, hem de sohbet etmeye devam ederler. Sanki uzun zaman öncesinden, bu iki dost tanışıktır ve hiç şaşırmadan oradaki buluşmalarında, bundan söz açmazlar. Sohbetleri esnasında konuştukları, sadece bugüne kadarki hayatlarında yaşadıkları ilginç konulardır. Bu dost mekânındaki, sohbet-i muhabbetlerini kendilerinden başka hiç kimse bilemez. Evet, bir süre sonra Ehli Keyf kahvelerini içerken, yaptıkları sohbet-i muhabbetleri biter. Bu her iki dost, birden kendilerine gelir ve gerçek âlemde, yani bu yaşadıkları dünyada birden kendilerini bulurlar. Her ikisi de ayrı, ayrı yerlerde ve şehirlerde yaşamaktadırlar. Sanki o an uyur gibi bir dalgınlık içerisine girmişler ve uyanıp kendilerine gelmişler. Kendilerine geldiklerinde birde ne görsünler, odalarında ve üzerinde bilgisayarlarının olduğu masalarında ve önlerinde birer boş içilmiş kahve fincanları var. Bilgisayarları açık fakat sadece çalışır görüntüde bulunuyor. Başka hiçbir şey aktif değil ve durgundur. Biraz şaşkınlık ve şok geçirdikten sonra, Âlem-i Gönül dünyasındaki o dost mekânında oturup karşılıklı Ehl-i Keyf dost kahvelerini, sohbet-i muhabbetlerinde içtiklerini anlarlar. YAZAR Alem-i Sır
  5. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    ..bak, seni! Ay hilal, yıldızı kucaklamış Sımsıcak sevgiyle yalazlanmış Tüm yıldızlar etrafını sarmış Ay yıldızı gök mavide almış Bembeyaz şimşek gibi çakıyor Işıldıyor, düzgünce parlıyor Güzel mırıltısı anlatıyor O’da dönmüş ve ona bakıyor O nazlanıyor, o’da seviyor Öyle, istekle içini çekiyor Vakit geldi, işte bu diyor Ve hep böyle kalsın istiyor Fırtına öncesi gibi olan Birden bire, aniden başlayan Bir gök gürlemesini andıran O uğultuyla, ansızın susan Sanki bir kişneyen atın sesi Ve sesinden çıkan nefesi… İle öyle bir ses geliyor ki! “Ben Seni Seviyorum” bak, seni! Alem-i Sır * * * * YALAZ: Alev, yanma, kızgın, ışıklı…
  6. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    …o yakamozusun! Âlem-i Gönül denizinde parıldayan! Balıklarının kımıldayışını hatırlatan Âlem-i Aşk için küreklere asılan Bir sevgi ile aşkın parıldayışından… Sevgi denizinde, ufukta oluşan Işık olup, her tarafa saçılan O sevgi yüklü sandal ile yol alan Gönüllere dokunduğu zaman… Orada kalıp, sonsuza kadar olan Âlem-i Gönül limanına demir atan Ay ışığının suya yansımasıyla… Sevgi mehtabı gibi oluşan Sevgililerin gönlünde yanan Ve sevgi kelebeği gibi uçan Sen, aşkın o yakamozusun! Alem-i Sır * * * * * YAKAMOZ: Anlam: Denizde balıkların veya küreklerin kımıldanışıyla oluşan parıltı Örnek Metin: Yakamozlar saçarak her tarafından fenerim / Çifte sandal, yüzüyorduk; o yüzer, ben yüzerim. (M. A. Ersoy) Anlam: Biyolojik ışık üretme özelliğine sahip, akıntı ve rüzgârlarla sürüklenen ve bir şeye dokunduğunda ışık veren deniz canlısı.
  7. Teşekkürler, sağ olun!
  8. Kahve denen o güzel içeceğin bir de manevi, duygusal güzelliği var ki, o'da insanlara, o anda hele de bir dost ve sevdiği birisiyle sakin bir mekânda içiyorsa, inanın daha da hoş bir sevgi dolu güzellik veriyor. DOST İLE KAHVE İÇMEYE! Gönül bir mekân ister elbet, kahve içmeye… O mekânda, bir dost ile sohbet-i muhabbete! Alem-i Sır
  9. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    …o yakamozusun! Âlem-i Gönül denizinde parıldayan! Balıklarının kımıldayışını hatırlatan Âlem-i Aşk için küreklere asılan Bir sevgi ile aşkın parıldayışından… Sevgi denizinde, ufukta oluşan Işık olup, her tarafa saçılan O sevgi yüklü sandal ile yol alan Gönüllere dokunduğu zaman… Orada kalıp, sonsuza kadar olan Âlem-i Gönül limanına demir atan Ay ışığının suya yansımasıyla… Sevgi mehtabı gibi oluşan Sevgililerin gönlünde yanan Ve sevgi kelebeği gibi uçan Sen, aşkın o yakamozusun! Alem-i Sır * * * * * * YAKAMOZ /Anlam: Denizde balıkların veya küreklerin kımıldanışıyla oluşan parıltı Örnek Metin: Yakamozlar saçarak her tarafından fenerim / Çifte sandal, yüzüyorduk; o yüzer, ben yüzerim. (M. A. Ersoy) Anlam: Biyolojik ışık üretme özelliğine sahip, akıntı ve rüzgârlarla sürüklenen ve bir şeye dokunduğunda ışık veren deniz canlısı.
  10. Teşekkürler, sağ olasın!
  11. Teşekkürler, sağ olasın!
  12. ÂLEM-İ SIR İLE YEKSAN! Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde geçmişte yaşanmış bir zaman süreci içerisinde, âlemin bir köşesinde iki sevgili varmış. Bunların aileleri de ayrı köylerde yaşayan ailelermiş. Birisi ağa kızı, öbürü de çobanlık yapan bir ailenin oğluymuş. Bu yaşadıkları iki ayrı köyde, bir birine komşu iki köymüş. Çoban babanın oğlu da babası gibi çobanlık yapmaya başlamış. Ne yapsın gidecek ne bir okul, nede yapabileceği bir başka işi var. Mecburen o’da çobanlık yaparak, babasına evini geçindirmek için ve kendine bir iş için aynı babası gibi çoban olmuş. Komşu köy olan o kızın bulunduğu köydeki o ağa bir gün, bir çoban tutmak istemiş ve kendi köyünde çoban olacak boş bir insan bulamamış. Bu çobanlık haberini o çobanın babası duyunca, oğlunun bu işi yapabileceğini düşünerek, hemen o ağaya gidip o çobanlık işini oğluna vermesi için onunla, konuşarak anlaşıyor. Sonrada oğlunu o ağaya gönderip, çobanlığını yapmasını sağlıyor. Oğlanın adı; Âlemi o ağanın da bir kızı var adı; Sır Çiçeği dir. Neyse tabii ki, oğlanın bundan haberi yok ve kızda oğlanı tanımıyor. Zaten tanışmaları ve birbirlerini görmeleri neredeyse imkânsız. Âlemi çobanlığına başlıyor ve ağanın koyunlarını güdüyor. Oğlan ile kız, on yedi yaşlarındalar. Kız, Sır Çiçeği yazın ailesinin yanında, köyde ve yaz mevsimi bitince de kışın, lisede okumak için şehre amcasının yanına gidiyor. Oğlan Âlemi sadece babasının köyünde, ilkokulu okumuş o kadar. Dünyadan ve gelişmelerden bihaber kendi yolunda ve çobanlık mesleği ile hayatını yaşamaya çalışıyor. Sır Çiçeği kız bir gün Âlemi’yi ahırdan koyun sürülerini çıkarırken görüyor. Âlemi kızın dikkatini çekiyor ve ona bakmaya başlıyor. Âlemi bunun farkında değil ve koyunları, ahırın önünde toplayarak yavaş, yavaş çayıra doğru sürüyor. Sır Çiçeği de ona arkasından bakarak; - Ya şuna bak yazık böyle gencecik bir delikanlı okumuyor, çobanlık yapıyor. Hangi zamanda ve nasıl bir dünyada yaşıyoruz. Diye düşünerek, oğlan için üzülüyor. Âlemi koyun sürüsünü çayır ve mezralarda otlatmak için gidiyor. Âlemi o gün koyunları otlatırken, bir yerde ağacın altında oturuyor ve dinlenmek istiyor. Koyunlar önünde otlarken o’da ağaca yaslanmış onlara bakarken, öylece gözleri dalıyor. Uyurken bir rüya görür ve o rüyasında bir âlemde bulur kendini, rüyasında; her yerde çiçekler açmış ve kuşlar uçuşuyor. Rengârenk çiçekler, birbirinden güzel kuşlar ve kendiside onların ortasında, şaşkın bir şekilde etrafına bakınıyor. Önünde bir çiçek, çok güzel bir koku saçıyor ve sanki ona; - Hoş geldin Âlemi nasılsın? Dermişçesine bakıyor. Âlemi, bu çiçeğin onunla konuşmasını hissederek; - Senin adın ne? Diye sorup, ona yaklaşıyor. Çiçekte ona; - Benim adım Sır Çiçeği dir, diyor. Âlemi çiçeğe; - Nasıl yani, Sır Çiçeği de ne demek? Sen Gül çiçeğisin, gül ağacında açmış bir gül çiçeğisin. Sır Çiçeği de; - Bana bu âlemde Sır Çiçeği derlerde ondan, adım Sır Çiçeğidir. O dünyada, benim sırlarımı bilmezler. Âlemi çiçeğe; - Bu âlemde neresi, ben anlamadım! Sır Çiçeği de; - Bu âleme, Âlem-i Gönül derler. Âlemi çiçeğe; - Nerede bu Âlem-i Gönül denilen bu âlem? Sır Çiçeği de; - İşte burada, seninle benim birleştiğimiz âlemde gönül dünyamız burası! Âlemi çiçeğe; - Gönül dünyamız olan bu âlem, nerede peki? Sır Çiçeği de; - O âlem-i dünya, bizlerin manevi iç dünyamız. Orada sevgi ve aşktan başka hiçbir şey bulunmaz. Âlemi çiçeğe; - Şimdi ben manevi iç dünya âlemimiz olan o Âlem-i Gönülde miyim? Sır Çiçeği de; - Evet, işte orada benim önümdesin sen Âlemi! Âlemi çiçeğe; - Sen bana bu âlemde adının Sır Çiçeği olduğunu söyledin, neden gerçek dünyada senin sırlarını bilmezler ve Sırların nelerdir? Sır Çiçeği de; - Benim sırlarım; önce gerçek hayatta olan benim o gül kokum gerçek aşk kokusudur. O aşk kokusu da Allah ile son Peygamber olan Hazreti Muhammet ile arasındaki, gerçek yakınlık, dostluk ve sevgiden kaynaklanan ve bu gibi değerlerin, anlamlarını simgeleyen koku olan o (GÜL) kokusudur. Bunu çok az insan bilir ancak ve insanların çoğu da benim o gül kokumu, güzel bir çiçek kokusu olarak bilir. Bizler bu Âlem-i Gönül dünyasında seninle buluşmamızın sebebi de, benim o dünyada kız olan bir insanı temsil etmem ve ne senin, nede benim o dünyada bundan henüz haberimizin yok. Çünkü haberimiz olmuş olsaydı, senide yaptığın o çobanlık işinden kovarlar. Benimde bir daha seni görmeme müsaade etmezler. Âlemi çiçeğe; - Peki, ben nasıl seni bir daha veya istediğim zaman görebileceğim? Sır Çiçeği de; - Sen beni istediğin zaman, istediğin yerde göremeyeceksin o gerçek dünyada, sadece sen koyunları otlatırken buraya geldiğinde bu ağacın altına gözlerini kapayıp, uykuya daldığın zaman beni burada, aynı yerde ve âlemde görebileceksin, böylece! Âlemi çiçeğe; - Neden sadece burada bu ağacın altında ve uykuya daldığım zaman, seni görebileceğim? Sır Çiçeği de; - Çünkü biz ikimiz gerçek dünyada, gerçek âşıklarız. Ben sana, sende bana âşık olan iki sevgiliyiz! Âlemi çiçeğe; - Gerçek âşıksak, o zaman gerçek dünyada kavuşalım ve evlenelim olmaz mı? Sır Çiçeği de; - Maalesef olmaz ve olmayacak, bizim dünyamız burası ve biz de burada; “Âlem-i Sır İle Yeksan” olarak kalacağız. Der. Âlemi birden gözlerini açar ve o ağacın altında, önünde koyunları öylece otlarken görür! Evet, o iki âşık olan insan aslında o çobanın oğlu ve o ağanın yanında çobanlık yapan Âlemi ile o kızda o ağanın Kızı olan Sır Çiçeğidir! Maalesef onlar bu dünya âleminde, muratlarına eremeyecekler ve bizde kerevetimize çıkamayacağız! Tanrı, tüm gönüllere; sevgi, aşk ve huzur dolu bir hayat ve yaşam vermesi dileklerimle! Eğer bir sürç-i lîsan ettikse, sizler tarafından anlayışınıza sığınarak affola ve sizlerde kalın sağlıcakla! YAZAR Alem-i Sır * * * KEREVET: Üzerine şilte serilerek yatmaya veya oturmaya yarayan, duvara bitişik, ayakları olan, tahtadan sedir. YEKSAN: Beraber. Bir. Her zaman.
  13. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    GÜL ÇİÇEKSİN! Senin adın, senin özün Gözde nurusun gülün! Sen, yeni tomurcuktan.. Gül açmaya başladın! Sana bakan senin ile.. Aman konuşabilsem diye! Her türlü marifetiyle.. Uğraşır, seni ikna etmeye! Sen açtıkça gül gibi.. Saçtıkça o kokularını Yemyeşil yapraklarını Varlığın yeter, anla bunları! Sen, başka el yada yerde.. Aranacak bir şey değilsin! Sen, zaten o yerindesin! Bembeyaz yapraklı gül çiçeksin! Alem-i Sır
  14. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    ..yer etsinler! Yaşarken sevmeyi öğrenmek Severken de sevilebilmek Bazı hataları affetmek Affederken de affedilmek Bazı şeyleri hatırlamak Hatıralarında saklamak Onları hiç unutmamak Hatırlayıp da hatırlatmak Görebildiğin yere bakmak Gördüğünü iyi anlamak Anladığını da tanımak Tanıdığın şeye yaklaşmak Nedenine özür dilemek Özründe nedenini bilmek Bilinen nedeni söylemek Söyleneni iyi bellemek Önemli olanın önemi Senin için değerini Sözler ile ifadesini Anlatıp söyleyebilmeli Düşünürken akıl ile Sevindiğine hislerinle Mutlu olmak sevdiğinle Yer etmeli gönüllerde Kaçırdığın fırsatların Sonu değil hep onların Kapanan o kapıların Sebebi ne anlamanın Alem-i Sır der; söylenenler Ağlayanlar ile gülenler Gönüllerde açan güller Her gönülde yer etsinler Alem-i Sır
  15. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    Sar-Hoş Olalım! Üzüm suyundan olan O şaraptır yutulan Bir kadehe konulup Kadehlerdir vurulan İçip, içip sonra da.. Sarhoş olup, kendini unutan O bir sarhoş, o bir dertli.. Bak nasıl içiyor ondan belli Derdi var ne eylemeli Kime anlatıp, kime söylemeli O artık her iki dünyasında.. Âlem-i Gönül ve Âlem-i Dünyada İçtiği onun bir şarap.. Onunla oluyor bakın ne hoş Sadece ve sadece bir sarhoş Evet, hayatını sarıyor Ve sarmalıyor bir hoş Kendinden geçiyor Sonrada oluyor, sarhoş Burada içtiği bir şarap Orda içtiği şarab-ı aşk Burada sarhoş Orada başka bir hoş Bir ses geliyor Kulakların da çınlıyor Ona şunu söylüyor O aşkımızın suyudur Gözyaşlarımla doludur Sen de, bir damla akıt diyor Karışsın o damlalar Âlem-i Gönül de, dolsun kadehler Kalksın aşkımız için o eller Gönülden gelsin o sesler Aşkımız için, birleşsin gönüller İçip, içip sar-hoş olalım Biz bize kucaklaşalım Sarmaş dolaş olalım Sen beni sar, ben seni Sarhoş ve sar-hoş olalım! Alem-i Sır
  16. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    Geçsem Oyana! Onun sırrı henüz çözülemedi! Kapısını açan geri dönmedi! Ne gördü? Nasıldı? O neydi? Geri dönüp bize söyleyemedi! Aşkın sırrını ancak o kapıdan İçeri giren görür ve sonradan O sırra kadem basar oradan Artık haber alınmaz ondan! Heyhat! Nedir bu aşk-ı âlem? Herkes bir şey anlatır yazar kalem! Duyguları ile söylerler bir kelâm! Vuslatına umut gönlünde elân! Ehlî munis ile vuslat aşkıma! O zaman iki dünyada bir bana Hiçbir şey yük olmaz sırtıma O sır kapısından geçsem oyana! Alem-i Sır * * * Vuslat: Visal. Sevdiğine kavuşma, ulaşma, bitişme. Bitiştiren. Elân: Şimdi. Hâlâ. Hâl-i hazırda. Ehlî: Munis, alışık. Yabancı olmayan. Kendisi ile ünsiyet edilen. Munis: Alışılmış. Ehlileşmiş. Cana yakın. Sevimli. Kelâm: Söz. Bir mânayı ifâde eden, bir maksadı anlatan ifâde.
  17. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    BİR DEM Ey gönlümün nuru Orada açan gülü Yaydığın o kukunu Her dem çektiğimde bu! Senden aldığım bu dem Gönlümde serinlik bir nem Huzur veriyor bana eminim Hayatta bir sen birde ben! Aldığım her bir nefeste Senin kokunla içimde Aşkımın âlem-i gönlümde Olmak isterim seninle! Bana bir dem ver emi Her aldığım nefeste seni Aşk sarhoşu ediyor beni Bir dem çekeyim o nefesini! Alem-i Sır
  18. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    NAZ İLE NAZAN Eyleme güzelim bana naz Uzat ver elini bana biraz Bundan duygularım alır haz Adın Nazan yapma bu kadar naz Naz, nazlıdan gelen adı Nazdar Bir cins lâledir, bilir misin oda var Ama sen diyorsun; ben gül ile Nazdar Yapma ne olur, bu kadar nazlar Sen gül gibi kokuyorsun Lâle gibi büyüyorsun Bir gülüş ve naz yapıyorsun Bunları iç içe karıştırıyorsun Dokunamıyorum, gül gibi naziksin Tutamıyorum, çok naz endesin Seviyorum seni sevgilimsin Biliyorum sende çok nazlısın Sen benim Lâlemsin, gülümsün Gönül bahçemde açar, büyürsün Nazan benim ahu gözlümsün Ahu gözlerinle beni öldürürsün O ahu gözlerle naz da eylesen Tatlı dilinle nağmelerde söylesen Bana bir dem ile dem de versen Bende sana, naz ile Nazan’ım desem! Alem-i Sır
  19. ÂLEM-İ GÖNÜL DÜNYAMIZ! Evet, iki âlem vardır biri yaşadığımız bu güncel hayatta ki, dünyamız olan (Âlem-i Dünyamız) ve birde bazı yaşamımızda ki, yaptıklarımız ve yaşadıklarımızın hep geçtiği ve orada daima var oldukları iç dünyamız olan (Âlem-i Gönül) dünyamız. Hiç düşünüyor muyuz acaba o iç dünya yani (Âlem-i Gönül) dünyamız nasıl ve oradaki varlığımız neyi nasıl orada görüyor. Bazen de onları hayal ederek ve düşünerek muhakeme ettiğimiz o dünya. Evet, Âlem-i Sır (özür dilerim bu sözcüğü ben kendi takma ismim olduğu için değil, bilâkis bende onun için kendime aldım!) olan o (Âlem-i Gönül) dünyamızda nasıl yaşıyoruz? Şimdi bu konu üzerine bazı, yazı ve açıklama daha fazla yapamam burada bir kabalık olur. Bunun için ayrıca bir konu lazım ve çok önemlidir. Ben herkesi bu iç dünyamız olan (Âlem-i Gönül) dünyamız üzerine bir konu başlığı ve yazı yazmasını ve bunun; şiir, hikâye veya makale de olabilir v.b!..buna herkes ne biliyorsa ve içinden geleni anlatmasını, hep beraber paylaşmaya davet ediyorum! Kalın sağlıcakla ve hem bu dünyada hem de (Alem-i Gönül) dünyamız da mutlu olalım ve mutlu anılarımızı da paylaşalım!..Hoşça vakitler yaşayalım!.. Alem-i Sır da der ki: ''Vardır iki gözümüz İki dünyamızı da görmeliyiz Sevmeli ve sevilmeliyiz Biri burada sözümüz, öteki orda özümüz!'' * * * * * * * * * * * * Sevgi olsan kucağımda Aşkım olsan kollarımda İsmin olsa dudağımda Ben, seni hep söylerim ki! Alem-i Sır
  20. SEVGİNİN NEFRETTEN, FARKI VAR MI Kİ? ..farkı var mı ki? Hayat bir yol gidiyoruz Kâh düşüyor kalkıyoruz Sevip, nefret ediyoruz Sonrada düşünüyoruz! Sevginin nefretten, farkı var mı ki? Alem-i Sır * * * Evet, “Sevginin nefretten, farkı var mı ki?” tabii ki, hem var ve hem de yok! Fakat şurasını iyi bilmek lâzım ki; Nerede, nasıl var? Nerede, nasıl yok? İşte orası şu demek oluyor; Bu örneği başka yerlerde ve sohbetlerde konuştuk ve ortaya örnek olarak koyduğumda çok insanın hoşuna gitti ve şunu yapacaklarını söyledi ve bazıları dedi ki; “ben sevdiğim insana bir meseleden dolayı nefret etmeye başlarsam, işte o noktada çok iyi ve bir daha düşüneceğim.” Çünkü o gerçek anlamında bir nefret ise ki (biz her kızgınlığı, sinirlenmeyi ve küsmeyi v.b.. şeyleri sanki nefretmişler gibi sanarak nefrete benzetiyoruz!) hayır bunlar nefret değil, nefretin dönüşü yok denecek kadar sırdır! Evet, nefret ve nefret! Bu ondan bile nefret edilecek kadar nefret bir şey! Farkı ne veya ne değil? Örneği de şu: Bir çizgi düşününki tam yüz seksen derece ve ortasında da bir ( – o – ) her iki tarafa başlangıç olan başlama noktası sıfır var. İşte bir tarafa giden ve devam eden (SEVGİ) diğer tarafa giden ve devam eden ise (NEFRET) ortada ise her ikisinin de buluştuğu yer, o sıfır noktası! Ayrıldıklarında ise uçları bir daha birbirlerine asla ama asla değmez ve buluşmazlar! Onun anlamı ne, sıfır noktası ne oluyor? O noktada (Sevgi ve Nefret) in farkının olmadığı an ve yer var! Bir kişi veya kişiler (çok bağlı olmak ve canı pahasına sevmek veya nefret etmek, şahsi ve toplumsal olarak vardır.) işte o canı pahasına sevdiği ve âşık olduğu bir şeye, her şeyi pahasına bağlı ve her şeyini verebilecek noktadadır ve adı da; (SEVGİ) dir! (Gerçek anlamda sevgi!) Nefret de bunun gibi; o nefret ettiği şeye canı pahasına sinirli bir düşmandır ve adı da, (NEFRET) tir. İşte o anki maddi, manevi durum ve pozisyon aynı gergin, ateşli ve dokunsan patlayacak bomba gibidir! Farkı bu noktada yok ve “Sevginin nefretten farkı var mı ki?” Sorusunu sormamıza sebep oluyor! Efendim çok, çok özür dilerim ve eğer haddimi aştıysam ve yanlış bir sürçü lisan ettiysem, lütfen affola..ve herkese kalın sağlıcakla, temennimi sunar ve hoş vakitler dilerim!..Teşekkürler! Alem-i Sır
  21. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    SIR ÂLEM-İ SIR Sır var, âlemdeki sır İçinde neler saklıdır Bir gönül âlemi bir de.. Dünya âlemi vardır Çözülmeyen “Sır Âlem-i Sır”dır Sırrını yaratan bilir, onda saklıdır! Bu âlemde ararken sır Ya, gönül âlemindeki sır Ol ikisinin bağı insandır Anahtarı, sevgi ile aşktır Çözülmeyen “Sır Âlem-i Sır”dır Sırrını yaratan bilir, onda saklıdır! Âlem-i Kâinattaki dünya Sevgi ile dönüyor etrafında O güneş ki, ısıtıyor onu da Sevgiyle ısınan o aşk var ya! Çözülmeyen “Sır Âlem-i Sır”dır Sırrını yaratan bilir, onda saklıdır! Aşkın kaynağı yaratanıdır Sevgiyle ona, aşk olunmalıdır Seven gönüller, ders almalıdır Bir olup, birlikte yaşamalıdır Alem-i Sır
  22. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    İKİ GÖNÜL! Seni dinledim huzur buldum Senin hecelerinde okudum Neşe ile sevgi bana oldun Gönlüme güneş gibi doğdun Aşk ekseninde dönen iki gönül Biri senin biri benim iki gönül O aslında bir mücevher Sana sunulan bir keyfer Bir gün var ki aşkımızındır Tanıştığımız o gündür süper! Alem-i Sır * * * * Mücevher: Cevher ile süslenmiş. Elmaslı. Çok kıymetli. Mc: Kıymetli fikir veya söz. Keyfer: (Farsça) Karşılık, mukabil. Mükâfat veya ceza.
  23. BEN BİR KIZILDERİLİ’YİM! Ben bir Kızılderili’yim! Ak gönlüm kızıl derim Ben dostumu severim Düşmanımı ise bilirim Güneş renginde tenim! Ben yakmam severim! Dostumu ben selamlarım Düşmanımıysa kelamlarım Yoktur; ahlarım, vahlarım Gözümle, gözüne bakarım Güneş renginde tenim! Ben yakmam severim! Uçamam ben koşarım Dikkatle etrafıma bakarım Av olmam, avımı ararım Peşindeki avımı yakalarım Güneş renginde tenim! Ben yakmam severim! Dostumla dumanım tüter Isıtır içimizi gönülde biter Gözler bakar diller söyler Ardında düşman istemezler Güneş renginde tenim! Ben yakmam severim! Çalıyor bak davullar Yayılan şu dumanlar Anlayan bunu anlar Anlamayan korkarlar! Güneş renginde tenim! Ben yakmam severim! Kızılderili’yimdir soyum Onur duyduğum buyum Bugün, ha varım ha yoğum! Yarında toprak olurum! Güneş renginde tenim! Ben yakmam severim! Ben topraktan geldim Yaşarım doğayı severim Tabiat anayla iç içeyim Ben bir, Kızılderili’yim! Alem-i Sır NOT: Kızılderililere ilgim olduğundan bu şiiri yazdım.
  24. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    KAN ! Keşke, benim kanımdan imzam olsa! Yalanım, dolanım olmadığı anlaşılsa! Söz yetmiyor artık kan ile tasdik olsa! Doğru, dürüst yaşanan bir dünya olsa! Alem-i Sır
  25. Alem-i Sır şurada bir başlık gönderdi: Alem-i Sır Şiirleri
    Tik..Tak! Yürek evet sağlık olsun cümlemizin yüreğine sağlık! Zaten yürekte ayını sesi veriyor (Tik Tak ve Tik Tak) sanki insana öyle geliyor ki, saat bile o sesi şu kalp atışından ilham lanmış gibi, kalpte zamanımızın akış sesi değimli ki? O durdu mu zamanımız da durur ve..?..! Ve yaaa... Ve o (ve) var ya çok şeyler gelecek bundan sonra başımıza diyor. Ve yok ki ses yok! Esas zaman ondan sonra başlıyor (Ve!..Ve!..) hem de saatsiz (Ve!..Ve!..) saatsiz dostlar saatsiz (Ve!..Ve!..) sonsuz (...tik tak...tik tak...) Alem-i Sır da der ki; o saatsiz zamanda inşallah hayırlısı gelir başımıza (ve..!) gelin o zamanın duracağı son ana kadar sevgi, saygı ve huzurlu bir ortamda yaşayalım, kaynaşalım...ve...!..ve..hoşça kal, diyelim de kim kime...ve...! Yürek evet sağlık olsun cümlemizin yüreğine sağlık! Zaten yürekte ayını sesi veriyor (Tik Tak ve Tik Tak) sanki insana öyle geliyor ki saat bile o sesi şu kalp atışından ilham lanmış gibi, kalpte zamanımızın akış sesi değil mi ki? O durdu mu zamanımız da durur ve..?..! Ve yaaa...ve, o (VE) var ya çok şeyler gelecek bundan sonra başımıza diyor (ve!..Ve..!) yok ki ses yok! Esas zaman ondan sonra başlıyor (Ve!..Ve!..) hem de saatsiz (Ve!..Ve!..) saatsiz dostlar saatsiz (Ve!..Ve!..) sonsuz (...tik tak...tik tak...) Alem-i Sır da der ki; o saatsiz zamanda inşallah hayırlısı gelir başımıza (ve..!.. !..) gelin o zamanın duracağı son ana kadar sevgi, saygı ve huzurlu bir ortamda yaşayalım, kaynaşalım...ve...!..ve hoşça kal, diyelim de kim kime?..ve..! Tik..Tak! Saat tik tak... Ne güzel konuşuyorsun bak, Zamanı ölçen saat! Bu senin kalp atışın mı? Yoksa zamanla konuştuğun sesin mi? Tik tak tik tak... Yapma ya! Olmaz ki böylede çalışmak. Sen hiç yorulmaz mısın? Ne! Tik tak tik tak... Ben seni anlamaya başladım bak! Sen, tik tak tik tak Çok yorgun bir halin var. O kadar yorgunsun ki, Çubukların bile ağır, ağır gidiyor bak! Sense bana hala bir şeyler... Tik tak tik tak... Söylemeye çalışıyorsun ama.. Halinden belli, senin! Tik tak tik tak! Nemi sende biraz şaşkınsın sanki Tik tak tik tak... Ha!..anladım tabii ki Nasılda aklıma gelmedi evet! Tik tak tik tak tik tak! Bak sende heyecanlandın Evet, evet onca zamandır Şahit oldun, değimli? Tik tak tik tak tik tak? Nelere mi, benim bir bildiğim mi var? Tik tak tik tak? Evet, nelere mi? Ben nereden bileyim ki Yani onları sen bilirsin artık. Tik tak tik tak... Bak biraz daha rahatladın ama Onlar neler? Hiç sormamı diyorsun? Tik tak tik tak! Ya! Eskiden sana eller temas eder Ve kurarlardı yani sana can verirlerdi! Şimdi ise bir pil takıyorlar Ve seni sana bırakıyorlar. Tik tak tik tak! İşte seni etkileyen bir numara Sorunun bu..tik tak! Tik tak tik tak! O eller bir okşama ve bir hal hatır sormak Ve can vermek gibi bir şeydi sanki Şimdi ise o okşamak ve hatır sormak? Tik tak tik tak! Maalesef o sorunlar bizde de var. Eskiden bizlerde ellerimiz ile mektup yazardık Bir birimizin hal hatırını sorar ve Sevgilerimizi iletirdik! Ya şimdi, nerde? Önce telefonlar elektronik ve Tik tak tik tak? Tamam, bende onu anlatacağım işte, acele etme sorun çok..çok.. Ha, onlar cep oldu cep ya! Ne? Ha, yok çalınmadılar. Tik tak tik tak? Hah hah... Güldürdün beni bak. Evet, bende olsam şaşardım ve hala şaşkınım, Neden mi? İşte, o senin gibi şaşkınım Cep olmalarına ve Bende diyorum ki; acaba gerçekten de, Cep mi oldular, yani hani derler ya.. Ceplerim ben ceplerim ve cepçiyim! Hani o hırsızlar var ya! Cepçi falan filan takımı! Tik tak tik tak! Yaa..evet, seninde arkadaşlarını çok Almışlardı eskiden gerçi Şimdide oluyor ya.. Tik tak tik tak? Yaa.. şu ceplemeler. Kollardan bile saatleri çalardılar! Tik tak tik tak. Seni, akrabalarını ve arkadaşlarını Tik tak tik tak! Anlıyorum evet.. Çok acı anılar ve hatıralar. Tik tak tik tak. Neyse o cepler dediğimiz telefonlar. Küçüldü artık ceplerde taşınıyor. Ve herkesin bir tanesi var. Onlarla canlı ve cansız resimde alıyorlar. Tik tak tik tak? Ya..ben ne bileyim, o bilgileri Çıkaranlara yani o işleri Nasıl icat etti iseler. İşte, onlara sormak lazım! Ve onlar sayesinde Bir çağrı veya bir mesaj hop, iş tamam! Ya da, ufak bir kontur harcaması alo! İşlem tamam! Tik tak tik tak. İşte sende kollarda buna şahit oluyorsun bak. Anladın sende evet saat anladın. Bir dakika hele bir sigaramı yakayım da, Öfff..püffff...eee... Saat daha neler, neler! Tik tak tik tak tik tak? Ben mi, ne zaman bırakacağım? Boş ver, ben bunu bırakırsam, Zaten başka içime daha neyi çekebilirim ki! Onu bile anlayamadım ve anlayamam sanırım. Çok şey çektim ben içime, saat çok! Öfff...püfff...eee... Tik tak tik tak! Evet ya!..biz oraları karıştırmayalım. Unutmayalım, birde bu televizyon, bilgisayar Ve ona bağlı internet! Bunlara ne demeli onlarda, İnsanlar arasındaki samimiyeti Bağlılık ve hal hatır sormayı ne yaptı? Sadece uzaktan uzağa bir mesaj.. Ya da bir iletişim, okey! Tamam, iş bitti, hepsi bu kadar. Öfff...püfff...eee... Zaman da, ne hızla akıp gidiyor bak. Tik tak tik tak... Dostum, kol arkadaşım.. Sende yoruldun bende! Dur, hele sana bir okşama yapayım zııık...zııık...zııık... Nasıl, biraz daha canlandın değimli? Afiyet olsun dostum Sen, hep kolumda bende seni, Hep kolumda taşıdıkça Sen sağ ben selametiz. Dostun, dosttan başka dostu yoktur! Dostum yoktur! Öfff...püfff...söndürüyorum bak. Tik tak tik tak. Hadi yatalım artık, Sabah namazına kalkacağım. Hem, sende beni kaldıracaksın. Tik tak tik tak? Nasıl mı? Bende zil yok diyorsun. Tik tak tik tak! Zamana, o zamana ben.. Senden bakıp namaz vaktimi anlayacağım. Her zaman olduğu gibi, Tabii ki, seninde kafan karıştı Beynin yoruldu değil mi? Tik tak tik tak. Çok eskilerden konuştuk Ve dertleştik, ondan oldu bak. Benimde kafam karıştı ve yoruldum. Tik tak tik tak. Hadi sana da iyi geceler. Tik tak tik tak. Tik tak tik tak tik tak.. Alem-i Sır

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.