Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

enes.34

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    172
  • Katılım

  • Son Ziyaret

enes.34 tarafından postalanan herşey

  1. Türkiyede 'şeriat' partisi varmı? veya 'hilafet' partisi varmı? kim diyor 'şeriat'ı veya 'hilafet'i getiricez diye. bakın kaba laiklerin ya da cumhuriyetçi oldugunu söyleyenlerin anlamak istemedigi şu ; Dine dayalı devletler gelir geçer ama din olgusu bakidir ve hep kalıcıdır, bu yok edilemez bir inançdır. onun için laik oldugunu iddia edenler ya da cumhuriyet fikrini savundugunu sananlar Dini dikkate almak zorunda. bakın inanmak demiyorum, bu çokda önemli degil şahsen ama dikkate almak zorundalar. hem cumhuriyet fikrinin halktan ayrı yazıldıgı, çizildigi konuşuldugu nerde görülmiş ki? selametler.
  2. kusura bakma böyle absürt bir soru beklemiyordum da ondan. din benim için tabu olsaydı 'dini konular' bölümünde iletilerim olmazdı. bana şu kilişe ''inancınızı onu tabulaştırarak mı yaşıyorsunuz'' gibi şeyler söylemeyin lütfen. sadece sizin gibi inanmıyorum bu kadar basit ve bunun tabu oldugunu nerden anladınız. bana akıl kullanılarak dini nasıl yaşayacagımı anlatırmısınız, inanın ögrenmek için soruyorum, belki yanlış düşünüyor olabilirm. hayal ettigim ülkenin dinle yönetilmesine dair yazdıklarımdan tek bir akıntı yapın, bende sizden özür dileyeyim. söyleyecek bir şeyi olmayanların ruh haline bürünmeyin lütfen. siz İslam ahlakından azda olsa bilgi sahibi olsaydınız, kişilerin söylediklerine bakardınız ve hiç tanımadıgınız insanlar hakkında bunu tek kaynak edinirdiniz. ama sizdeki tek tip anlayış ve yaşayış o kadar içselleşmişki her din diyeni aynı degerlendriyor ve insanların kalbinin içindekileri bildiginizi iddia ediyorsunuz. siz ve gibiler ne laik ne de seküler olabilirler ; tamamen hayata yansımanız duygusalıkdan başka bir şey degil ve çogu dindar insan sizden çok daha 'akılcıdır' özür dilerim. siz parmaga degil işaret ettigine bakın. eger daha düzeyli fikirler yazmak isterseniz buradayım. hadi selametle.
  3. yası ması yok arkadaş bu kesin, o kadar açık ki............................
  4. Ayetler o kadar açıkki herhangi bir yoruma gerek bile kalmıyor. Yerin haberlerini anlatmasından bahsediliyor. Amellerin karşılıgı insanlara gösteriliyor. her kim ne işlemişse, zerre iyilik ya da zerre kötülük gösterilecektir...işte sizin yaptıklarınız en ufak ayrıntısına kadar bunlardır denecektir. şimdi siz burdan kalkıp zerre miktarı günah işleyen cehenneme atılacak sonucunu nasıl çıkarıyorsunuz.Gayet açıkki burda ve benzeri mecazi ayetlerde durum degerlendirmesi yapılıyor. sizin parçacı alıntı yaptıgınız Bakara süresindeki ayetler bambaşka olay ve anlam üzerine bahsediyor. Hem o kadar kaynak eserden araştırma yapıp ( nette degil) işin özünü sunmaya çalışıyoruz sizin dediginize bakın ....alacagınız olsun..Kur'an gibi muhteşem bir kitapdan konuşucaksak ole rastgele konuşacak degiliz...sonra ne oluyor iyi bilirsizin siz.... Beş tefsir kitabı ve bir çok yardımcı kaynak ve dahi acizane ben.... hem siz yazılanları cevaplamayı unutmayın, tarafsız gibi (nasıl bişise) aynı şeyleri yazıp durmayın.....
  5. mantıklı olanı sormuyorum, sordugum ''insanın seçme yada reddetme'' konusunda özgür oldugunu kesin bir dille söylüyormusun yoksa söylemiyormusun....bırak dinleri bir kenara ....
  6. ne konturu ne gerillası ya..ne alaka hem nerden nereye... sadece entellektuel kaygılar, bu tip jargonların ülke havasına ait olmamasını isteyen bir temenni çünkü bu kavram/lar bize uyan kavramlar degil.. bu ve benzeri kavramların çagrıştırdıgı tip bu topraklarda pek bulunmaz.... eee neolacak bizi bizim kavramlarla anlamaya çalışmayınca olacagı bu
  7. şu an sen saf cebriye ekolü mensubu gibi konuştun. sen programlanmışsan o zaman İRADE yoksunuyum mu? demek istiyorsun ( ben iyice anlamak için tekrar tekrar soruyorum) önce buna bi karar verelim başından beri söylemek istedigim ama bir türlü anlaşılmayan/mı (acaba) ''insan fiillerinden sorumlumudur, yoksa sorumlu degil mi?'' önce buna cevap verin. çünkü siz varsayımınızda bir 'Yaratıcıya' inanıyorsunuz......
  8. Arabiyi bilip bilmedigim ancak sizin gibi anlamadıgım açısından dogru olabilir. işin dogrusu fazlada iltifat etmiyorum, tasavvufu ilk eserlerden anlamayı tercih ediyorum.. yok sadece Gazali için yazılanların basit kaçtıgını düşündügüm için yazmak geregi duydum. Gazali devrinin otoritesidir,etkileri çok büyük olmuştur ve kabul edilsin ya da edilmesin lakin iş o kadar da basit degil anlamında yazdım....
  9. sayın katakuta yazdıklarıma dair birşeyler yazınki anlayıp anlamadıgınızı bilelim, topu taça atmayın yakışmıyor size hani sordugun soru gayet basit bende alıntılanan ayetleri nasıl anlamamız gerektigini acizane ifade etmeye çalıştım gelişi güzel parçacı alıntılar yaparak desteklemeye çalıştıgınız ayetlerin en azından Bakara içindekilerin sizin niyetinizle alakalı degildir.
  10. İslam dışılıgı nerden çıkardınız. Yalnız Arabinin tasavvuf felsefesi çok kısır kalmıştır ve batini yorum agırlıklı bir algılayıştır. Arabiyi konuşuyoruz diger zatlar için yorum yapmadık Mevlana hariç saygılar
  11. 75. ŞİMDİ, onların tebliğ ettiğiniz şeye inanacaklarını bekliyor musunuz?Aksine, birçoğu Allah'ın kelâmını dinler ama onu anladıktan sonra bile bile çarpıtırlar. ....... Burada Müslümanlara hitap edilmektedir. İslam'ın ilk döneminde özellikle o zamanlar çok sayıda Yahudinin yaşadığı Medine'ye hicretten sonra Müslümanlar, Yahudilerin, tevhidî inançlarından dolayı Kur'an mesajına ilk koşacaklar arasında bulunacaklarını bekliyorlardı. Bu, hayal kırıklığı ile sonuçlanan bir beklenti oldu. Çünkü Yahudiler, kendi dinlerini sadece İsrailoğullarına adanmış bir çeşit ulusal miras olarak kabul ediyorlar ve yeni bir vahyin gereğine -veya olabilirliğine- inanmıyorlardı. 76.Nitekim, imana ermiş olanlarla buluştuklarında, "[sizin inandığınız gibi] inanıyoruz!" derler; ama birbirleriyle başbaşa kaldıklarında, "Rabbinizin kelâmını size karşı koz olarak kullansınlar diye mi Allah'ın size açıkladığı şeyleri onlara haber veriyorsunuz? Aklınızı başınıza toplamayacak mısınız?" derler. 77. Bilmezler mi ki Allah, açığa vurdukları şeylerden de, gizlediklerinden de haberdardır? 78. Onlar arasında ilahî kelâmın gerçek bilgisine sahip olmayan, kitap ile ilgisiz insanlar var; [ki bunlar] sadece birtakım kuruntular[a tâbi olurlar] ve zanna dayanırlar. ...... Burada söz konusu Tevrat'ın. 79. O halde, yazıklar olsun onlara ki, kendi elleriyle, ilahî kelâm[dan olduğunu iddia ettikleri hususlar]ı kaydettikten sonra, az bir kazanç elde etmek için, "Bu Allah'tandır!" derler. (Böyle diyerek) kendi elleriyle kaydettiklerinden ötürü yazıklar olsan onlara! Ve yine bütün o kazandıklarından ötürü yazıklar olsun böylelerine!..... Burada Kitâb-ı Mukaddes'in metnini tahrif etmekten ve böylece onların cahil izleyicilerini yanıltmaktan sorumlu tutulan alimler kasdedilmektedir. "Az kazanç", onların sözde "seçilmiş toplum" olarak kapıldıkları üstünlük duygusudur. 80. Ve onlar: "Ateş, bize birkaç günden fazla dokunmaz" derler. De ki [onlara]: "Allah'tan bir söz mü aldınız -çünkü Allah hiçbir zaman sözünden caymaz- yoksa asla bilemeyeceğiniz bir şeyi mi Allah'a isnad ediyorsunuz?"..... Yaygın Yahudi inancına göre, İsrailoğulları'ndan günahkarlar bile öteki dünyada sadece çok sınırlı bir ceza görecekler ve "seçilmiş toplum"a mensup olmaları sebebiyle cezaları çabucak kaldırılacaktır: Bu, Kur'an'ın reddettiği bir inançtır. 81. Evet! işte [böylesine] büyük bir kötülük işleyen ve [bunun] günahıyla çepeçevre kuşatılan kimseler var ya, işte böyleleridir içinde kalmak üzere ateşe mahkum olanlar! 82. İmana ermiş olup doğru ve yararlı işler yapanlara gelince, sürekli içinde kalmak üzere cenneti hak edenler de işte bunlardır. (BAKARA SÜRESİ)..... Ayetler de geçen yahudilerin her şart altında cennete gideceklerini sanmalarını, onların zannı oldugunu açık şekilde gösteriyor. Bu onların İslama tabi olmamaları karşısında hezeyanlarıdır... Ayetler baglamlarından koparılmamalıdır...degil mi ??? Zilal ne diyor, Karia ne diyor, Bakara ayetleri ne anlatıyor şimdi daha iyi bakmak lazım.....
  12. 1,2,3- Kâria! (Çarpacak kıyamet) Nedir o kâria? Kârianın ne olduğunu sen bilir misin? 4- O gün insanlar yayılmış pervaneler gibi olurlar. 5- Dağlar atılmış renkli yünler gibi olur. 6,7- O gün kimin tartıları ağır basarsa o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir. 8,9- Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası da (varacağı yer, sığınacağı durağı) hâviye (uçurum)dır. 10- O uçurumun ne olduğunu sen nereden bileceksin? 11-O, kızgın bir ateştir. İnsanların eylem ve davranışlarına taktir edilecek ceza veya mükafatta tam bir adaletin geçerli olcagı manasında mecazi bir anlatım mevcuddur bu ayetlerde. Ahiret sahneleri, kurtulan ve hüsrana ugrayacak insanların başına gelecek olayları dünya hayatındaki bazı vasıflarla anlatmıştır Kur'an, burdaki ayetlerin temsil ve takrip kabilinden söylendigi açıktır. İnsanlara hak ve adalete göre yaptıkları işlerin karşılıgı verilecegi üstü kapalı biçimde anlatılmıştır. Yoksa dagların atılmış yün gibi olması kimseyi korkutmaz düz mantık açısından degil mi?....aslında insanlara anlayacagı bir dille hakikatlerini sunuyor Kur'an.
  13. Zilzal 1- Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı, 2- Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı, 3- Ve insan: "Ona ne oluyor?" dediği zaman. 4,5- O gün yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır. 6- O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır. 7- Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. 8-Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir Bu ayetlerde anlatılmak istenen insanın yaptıklarıyla yüz yüze görüşmesidir. İnsanlara sırf yaptıkları işlerin en ufak detayına kadar gösterilmesi ve yüzyüze gelmesi, çok dehşetli ve akıllara durgunluk verecek bir sahne.Çok hassas ince bir hesaba çekilme, dehşetengiz degil mi? ''gelin bakalım yaptıgınız amelleri görün bakalım '' denmesi, vicdanımızda bile bazı yaptıgımız şeylerden kaçmak isterken dünyada, nereye bu kaçış !!!! İnsan iyilik olsun kötülük olsun yaptıgı hiç bir işi küçük görmemelidir. '' Bu küçüktür hesap ve tartıya gelmez '' dememelidir. Vicdanı yaptıgı her ameli karşısında tir tir titremelidir.
  14. siz kesin her noktada aynı düşünüyrsunuz degil mi ?
  15. Derin devlet ya da çete her ne ise hükümetleri aşan mahiyetdedir, ve kolay kolay da çözülecek bir sorun degildir. kökleri soguk savaş yıllarına dayanan ve tasfiyeside kolay olmayan bir oluşumdur, adı her ne olursa olsun.soguk savaş mantıgında ki düşman algılaması biterse belki o zaman bu tür oluşumlarda biter...lakin degişik adlandırmalar altında devam eden bir oluşum var, bunu gelen her hükümete yüklemek akılkarı olmasa gerek. kamuoyunun tepkisizligide buna teşne olmaktadır,geniş kalabalıklar bu türden irade beyanında bulunmayınca ortadan kalkması söz konusu olamaz. her gelen hükümet derin olanları kendi çizgisindemi kullanıcak yoksa derinler kendi çizgilerini mi dayatacaklar, ve bu işin asılları dışarıdan birileridir, ilkinde öyleydi şimdide öyle ... kim yararlanıyor bu faaili meçhullerden, bu ülke olmadıgı kesin .....malesef bizdeki irade yoksunlugu bu işi bitirmeye kafi degildir...
  16. O edip-eylediği şeylerden ötürü sorguya çekilemez; ama onlar (mutlaka) sorgulanacaklar: ( Enbiya; 23) hadi buna inanmıyorsunuz geçtik... sevgili Brain; hayatda sevgide var nefretde korkuda var ümitde barışda var savaşda egerki kimki size hayatda,yaşananda bunun aksini söylüyorsa yalan söylüyordur. İslam adına konuşmuyorum vakıa budur. İslamın olmadıgı bir hayatda olmayacak mı ? ne mümkün... saygılar
  17. Tasavvuf anlayışı içinde Vahdet-i Vucut inancına sahip çok az düşünce bulursunuz. Arabinin tasavvufu felsefi bir tasavvufdur ve İslamın öncülleriyle pekde alakası yoktur. İslamdan neşet etmiş olmasına ragmen geniş kabul görmemiştir. Geniş kabulü bırakalım, bu felsefede İslamın temellerini göremez ya da çok bulanıkdır. Vahdet-i Vucut inancından dolayı savaşa, galyana gitmiş katılmış kimse yoktur yargısıda ne acaip bir yargıdır... Mevlananın tasavvuf anlayışının temeli aşk, sevgi, sema, vecd, cezbe ve istigrag gibi yogun mistik hallerdir. Fakat amel, takva, vera ve ahlak gibi hususlar ilk tassavvuf düşünürlerinde çok daha fazla öneme sahiptir. Mevlana, vecde gelen ve coşan çok daha mistik bir tecrübedir. İlk düşünürler ise daha çok müteşerridirler. Saf kişisel tecrübeleri geniş kabul seviyesine çıkaramayız bu gerçek. Mevlana, yunus vb. İslam kültürünün kaynagından beslenmiş insanlardır. Muhammede tabi olmuş insanların muhammedden ayrı düşünülmesi ne garip bir çelişkidir aslında. Anayolu bırakıp tali yolları yuceltme gibi bişi olsa gerek. İslam kültürü bunlar gibi daha pek çok yıldız yetiştirmiştir ve zamanlarında kutub olmuş bu zatların hepsini tek bir kaynak ve örnek hayat vermektedir ve bundan ayrı adları bile anılmazdı yoksa. İşte o yıldızlardan biri de İmam Gazali'dir. Allah hepsine rahmet etsin. Gazali ki zamanında bir çok düşünüşe istikamet vermiş ve hala da vermekde olan bir alimdir. Her insan gibi onunda yanılgı ve hataları olabilir. Lakin oyle böyle degil Gazali deyim yerindeyse zamanında fırtınalar estirmiş bir bilge kişidir. Yetkin bir fıkıhçı olması bir yana kelamcılara ders verecek yetkinde bir kelamcı, felsefecileri ürkütecek kadar filozof ve bütün bu bilgi birikimi tasavvufi alanda harmanlayan bir mutasavvufdur. Zamanında tasavvufa yeni bir istikamet vermiş nadir şahsiyetlerden biridir aynı zamanda. Bir çok tasavvufcu tasavvufu şeriate yaklaştırmak isterken Gazali şeriati tasavvufa yaklaştırmak gibi zor ve meşakkatli yolu seçmiştir ve bu yüzden hayata imzası degerindeki ''Dİn ilimlerin ihyası'' adlı kitabı bir çok fıkıh ve kelamcı tarafından tenkide tabi tutulmuştur. Gazali herşeyden önce tam bir hakikat aşıgı bir alimdir, yıllarca durmadan ve bıkmadan ve makam-mevki tanımadan bu yolculugunu devam ettirmiştir. Aradıgı ''hakikati'' tasavvufda bulmuş olmasına ragmen ne şeriattan, ne selef akidesinden ayrılmış nede kelam ve felsefi düşünüşün gereksizliginden bahsetmiştir. Hadi şimdi herşeyi bir kenara bırakalım ve kabulde etmeyelim lakin yigidi öldürüp hakkını teslim etmek gerek....yani Gazali o kadar da basit bir adam degil bilakis hayata ve İslama çok yönlü bakabilmiş mümtaz bir şahsiyettir. Bu vesileyle tekrar Allah rahmet etsin ve onu onurlandırsın demek istiyorum. saygılar
  18. 23. Onlar: "Rabbimiz, biz kendimize zulmettik; eğer Sen bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz." dediler. 24. Allah: "Kiminiz kiminize düşman olarak ininiz! Size bir süreye kadar yeryüzünde yerleşmek ve bir nasip almak var kaderinizde." buyurdu. 25. "Orada yaşayacak, orada ölecek ve oradan dirilip çıkarılacaksınız." dedi. 26. Ey Adem oğulları, size çirkin yerlerinizi örtecek ve süs olacak giysi indirdik; fakat takva elbisesi hepsinden hayırlıdır. İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Gerek ki, düşünüp ibret alırlar. 27. Ey Adem oğulları, şeytan nasıl ki, anne-babanızı çirkin yerlerini kendilerine göstermek için cennetten çıkardıysa sakın sizi de belaya uğratmasın! Çünkü o ve yandaşları sizleri, sizin kendilerini göremeyeceğiniz yönden görürler. Biz, o şeytanları imana gelmeyenlerin dostları kılmışızdır. 28. Onlar bir edepsizlik yaptıkları zaman da: "Atalarımızı böyle bulduk ve bize bunu Allah emretti." derler. De ki: "Allah, edepsizliği emretmez. Bilmediğiniz şeyleri Allah'ın üzerine mi atıyorsunuz?" (ARAF SÜRESİ )...
  19. Allah'ın ilmini bırak sen yarın ne olacagını biliyormusun kesin olarak kendi hakkında sizin sorduklarınız ancak olması gerekenler bahsinde geçer ama varolan bir dünyayı yadsıyamazsınız. ben diyerek soru sormaman lazım kim bilir belki yarın iman edersin (amin)
  20. Tasavvuf bir İslam düşünce ve pratigidir, bir çok düşünüş içinde... Muhyiddin Arabi'de kendi anladıgı açıdan yorumlamıştır ve geneli kapsamaz. Tasavvuf Arabi'den çok önceleri oluşmuş bir İslami yorum ve pratik biçimidir. İlk tasavvufi kaynaklar ( ki genel kabul görmüşlerdir), '' Masiva ( Allah Taala'nın dışında herşey) ile kalbi rabıtayı kesmek ve her an Allah'ın huzurundaymış gibi davranmak'' şeklinde tanımlanmıştır ve ilk devir zatların yaşantısı da bize bunu göstermektedir. Tasavvuf İslami ilimler arasında ''çok yönlülük açısından'' müstesna bir yere sahiptir. Tasavvuf ilk çıkış anlamında 'tepkisel' bir harekettir. Tarihi arka planı mevcuttur. Tabi bu demek degil ki tarihde kalmalıdır. Hayır. Serbest düşünceye açık bütün ilimlerde oldugu gibi tasavvufta zaman zaman çeşitli tesirlerle aşırılıklar ve sapmalar yanında anlaşılması güç meselelerin ortaya çıktıgı bir gerçekdir. Buna mukabil tarih içinde bir tepki olarak tasavvufa redçi yaklaşımlarda vuku bulmuştur müslümanların arasında. Ne ilki ne ikincisi kabul görmemiştir. Tasavvufda bizim kültürümüzdür müslümanlar olarak. Lakin her düşüncenin ayagının kaydıgı ya da saptırıldıgı yerde biz asıllara gider ve bozulmamış kaynaklardan bu düşünceleri tartarız, aleni olarak Kur'an ve Sünnetin (sahih) dışına çıkan düşünüş ve yaşayışlar kabul edilmezler. Aksi durumda kendilerini ispatlamak durumundadırlar, egerki İslami ön takısını ad olarak kendilerine seçiyorlarsa... İlk devir tassavvufi düşünüşde etki olan bazı zatlar ; Hasan Basri, Ferkadüs-Senci, Cüneyd, İbrahim b. Ethem, Fudayl B. İyaz, Serriyus Sakati, Bişr Hafii ve daha pek çok alim zat. saygılar.
  21. Faşistliğin doğa yada tabiyat olayları ile ilgisi olduğunu zannetmiyor olabilirsiniz ama insan için aynı zannı taşıyamazsınız. siz birilerine faşist derseniz, birileride sizi o makama gayet güzel bir şekilde uydurarak oturtabilir sizin kabul edip etmemeniz birşey degiştirmez, tersi sizin faşist dediginizde bu biçimde algılayacaktır... yoksa şöyle mi? diyecegini sanıyorsunuz ; pardon ya faşist yaşamışım bu zamana kadar, degişiyorum !!! sorular falan da beni ilgilendirmiyor sadece daha sıkı kamplaşma yaratır bu tür argümanlar...
  22. ne gibi kozlar ?
  23. Din benim bakış açıma göre degil, bilakis milyonlarca insanın sosyolojik gerçegi bu kimlik. farklı düşünüyorsanız yazınız.. siz şimdiden çıkıp kapsayıcı kimliklerin olmadıgını ya da olamayacagını söyleyemezsiniz. Siz Dinin, ulus mantıgından daha az kapsayıcı oldugunu söyleyebilirsiniz ve açılımlarsınız bizlere. soyların israilogulları olmasına neden takdınız ki,onlardan öncede bir çok kavme peygamber gelmiştir. Nasıl hıristiyan milleti varsa ve ulusları her ne olursa olsun bu millet anlayışı din temelli tanımlamadır, aynı İslam milleti gibi her hangi bir islam ülkesinde beni tabiki Müslüman Türk olarak tanıyacaklar, gayet dogal degil mi? sormanızı anlamadım, müslüman Alman gibi, aslında hangisi daha genişletici bu ifade kalıplarından bile belli.. Irak konusunda ben bir tespit yapıyorum siz masumane olmadıgımı söylüyorsunuz, bu ne demek şimdi ? tabiki Irak halkı ki bunlar müslüman halklardır neden acaba birlik olamadılar, müslüman olduklarından dolayı mı ? hiç sanmıyorum. Tam tersi, alt kimliklerin üstte konma çabaları ... Nedir milli olan meseleler, çözecek olan ulusçu düşünceler somut ifadeler degil bunlar...Dinin nasıl alet oldugunu kabul ediyorsak bu türden argümanların da alet edilecegi dogal olarak bellidir.
  24. Vahdeti vücud bir tasavvuf terimidir ve ana teması Allah'tan başka varlık olmadığına, mevcud olan tek varlığın Allah olduğuna, var gibi gözüken ne varsa Allah'ın parçaları olduğuna inanmaktır. ''Lâ ilâhe illallah'' demeyi terk edip ''la mevcude illallah'' diyerek bu amentüyü ikrar ederler lakin ; Allah'tan başka mevcud, varlık olmadığına inanmayı gerektirecek ne bir ayet, ne bir hadis vardır. Allah'ın isimlerinden bahsettiği, bütün varlıkları yok saymak, her nasılsa varlık olmayan şeylerin yaşadığını ve öldüğünü söylemek, meleklere iman ettim demek fakat onlar varlık değildir, Allah'ın parçalarıdır diyerek her parçayı ilah saymak, cennete ve cehenneme iman ettim demek, sonra onların varlık olmadığını, Allah'ın parçaları olduğunu söylemek, önünde secde edilen putun bile Allah'ın bir parçası olduğu bu sebeple zahirde tapılan put olsa da aslında o secdenin Allah'a yapıldığı gibi garip inançlar oluşturmak için hangi delillere dayanırlar merak konusudur. O'ndan başka varlık olmasa, bu sözün de söylenememesi gerekirdi. Bu tasavvuf ekolünün kurucusu Muhyiddin Arabidir,bu yola giren büyük zatlara pek rastlanmaz, çok sınırlı bir tasuvvufi düşünce oldugu muhakkakdır. Ne sahabeler, ne mezhep imamları, ne de asırlarına yön vermiş, İmam Gazalî, İmam Rabbanî, Abdulkadir Geylânî gibi mümtaz zâtlar böyle bir yolda gitmişlerdir.(tasavvufun ana kitaplarından sayılan ''Kuşeyri Risalesi''de ve benzer temel kitaplarda da bu düşünceye ait, çagrıştıracak temalar bulunmaz) Onlar bütün gayretlerini nübüvvet vazifesi dediğimiz, insanları irşat etme, ikaz etme, hakkı sevdirme, bâtıldan nefret ettirmede merkezleştirmişlerdir. Bu kutsî vazife ise cezbe halinde degil uyanıklık hâlinde icra edilebilir ancak.. Arabî de “Bizim mertebemize çıkmayan kitabımızı okumasın.” buyurmakla, meşrebinin hususî kaldığını beyan etmiş bulunuyor, fazlada iddia sahibi degildir aslında Arabi. saygılar
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.