omursun tarafından postalanan herşey
-
Kuran neye denir? neyin adıdır?
Sizce burda bir mantık hatası yokmu? Kuran eğer içinde şimdiki kurandan bahsediyorsa, içine o ayet nasıl girebilmiş? Kuranda dağıtılmış olarak anlatılan kuran hangi kuran? Şimdiki kuransa eğer içinde o ayetlerin ne işi var? Sayın Evrensel den alıntı. ............................................................................................................................................................ KUR,AN eğer içinde şimdiki KUR,AN dan bahsediyorsa içine o ayet nasıl girebilmiş doğrusunu isterseniz mantık tan bahsedebilmek için evvela ne demek istediğini anlamak lazım ki karar verelim. (KUR,AN eğer içinde şimdiki KUR,AN dan) kusura bakma Evrensel ama konu şu dam üstünde saksağan vur beline kazmayı. KUR,AN da dağıtılmış olarak anlatılan bir KUR,AN lafzı nerede nasıl geçmiş Sure veya Ayet verebilirmisin kanıt olmadan iddia olmaz. Şimdiki KUR,AN sa eğer içinde o Ayetlerin işi ne sayın evrensel KUR,AN ın şimdiki sonradaki si olmaz hangi Ayet nerede ne zaman ne olmuş şimdiki sonraki ciddiyet lütfen mantıklı olun saygılar. omursun.
-
İslamda kölelik ve cariyelik
Sayın bilimselci cevap yazılarım engelleniyor onun için yazmak istiyorum ama bilmiyorum yayınlanırmı saygılar. omursun.
-
Kuran neye denir? neyin adıdır?
Sayın gece kuşu şöyle yazmışsınız. ( Bakın ben hiç polemik yapmadan anlayamadıklarımı yazacağım bakalım aydınlanabilecekmisiniz) İslami kaynaklara göre KUR,AN ı yazma fikri ALLAH a veya MUHAMMED e ait değil sonrasındaki bir takım İnsanlara aittir. Sayın gece kuşu benim de anlatmak isteyipte anlatamadığm hasbelkader bu işte KUR,AN peygamberimizin vefatından sonra yazılmadiki (haşa) Peygamberimizin vefatından sonra Mushaf haline getirildi. Yani vahy edilen hafızların (ehli suffa) hafızasında olan kemik deri parçası vs halinde muhafaza edilen KUR,AN Peygamberimizin vefatından sonra YAZILMADI zaten var olan Mushaf haline getirildi anlaşılmıştır umarım. Sonra sizin anlayamadıklarınızdan ben nasıl aydınlanacağım. Çok değerli tiyatrocu Nejat Uygur un bir oyununda söylediği bir söz var hangi oyun olduğunu şu an anımsamıyorum benim hoşuma gider (ANLAYAN ANLADI) saygılar. OMURSUN.
-
Dinsiz neye inanır.
1 - Gök çatladigi vakit, 2 - Yildizlar döküldügü vakit, 3 - Denizler yarilip akitildigi vakit, 4 - Kabirlerin içi disina getirildigi vakit İNFİTAR- Kıyamet kopuyor bazıları dünyaya göktaşı düştüğünü zannediyor??? OMURSUN.
-
Dinsiz neye inanır.
evren الكَوْن; varlık; dünya; evren; kainat; kozmos; -------------------------------------------------------------------------------- evren الكَائِنَات; yaratıklar; evren; -------------------------------------------------------------------------------- evren خَلِيقَة; evren; tabiat; huy; mizaç; mahluk[at]; yaratyk[lar]; -------------------------------------------------------------------------------- evren عَالَم; [çoğul] عَوَالِم dünya; evren; cihan;
-
İslamda kölelik ve cariyelik
Sayın omursun, Kur'an'da olumsuz bir öğe gösterildiğinde önce hadis, sonrada bak şu ulema ne demiş, deyip başlıyorsunuz. Şimdi ben soruyorum ; Aslolan Allah'ın sözlerimi insanların sözlerimi ? Yukarıdaki alıntı sayın bilimselciye aittir. CEVAP. Aslonan ALLAH ın sözleridir hadis ve ulema görüşlerini yazmak faydalanmak ayıpmı yasakmı. (bilimselci) Hadisler yada ulemalarmı Kur'an'ın tamamlayıcıları. Allah, insanlığın en önemli konusu hakkında, neden bir açık ayet göndermemiş? Bu konudaki somut açıklamayı elçisine yada rivayetlere mi bırakmış ? Ne derece doğru olduğu bilinmemekle bereber "kölelerinizi azad ediniz" açıklamasını Muhammed kadar becerememişmi ? CEVAP. Evvela şunu belirtmekte fayda var Hadis ve ulema KUR,AN ın halk tarafından daha iyi anlaşılması için tamamlayıcılarıdır. şimdi vereceğim ayetlerden sen ne anlayacaksın bakalım sayın bilimselci. MAİDE-89. Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz." MÜCADELE-3. "Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır NUR-33. Evlenme imkanını bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde (hürriyete kavuşmalarında kendileri için) bir iyilik görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir." AÇIKLAMA. Örneğin Nur Sûresi 33. âyet ilginçtir. Burada çok akıllıca bir yöntemle kölelere bir takım haklar kazandırılmıştır. Kölelerin çalışıp kazandıkları para karşılığında özgür bırakılması teklif edilmiştir. Hemen akabinde ise onlara mallarınızdan verin diye teklif edilmiştir. Âyet gerekçe de göstermiş ve uzun zaman efendisiyle yaşamış bir kölenin parasız özgür kalmasının hayırlı olmayacak sonuçlar doğurabileceği olasılığı ile ilgili uyarır. Yani başta kölesini yıllarca yedirip içiren efendiye, ''sana bunun için belli bir miktar ödesin ve serbest bırak'' denirken bir yandan da parasız pulsuz sokakta kalacak köle için vicdani hatırlatmalar yapılıp ''mallarınızdan verin" diye uyarı yapılmıştır. Bana göre bu âyette efendiyi de hoşnut ederek köleyi mâdur durumda bırakmadan azâd etmek için ince bir politika izlenmiş ve kölelik gibi asırları aşıp gelen toplumsal bir yaraya Kur'ân hükümleriyle en güzel çözümler getirilirmiştir. Bu da gösterir ki müslümanlarda belli bir şuur oluşturarak ve alıştırarak kölelelik toplumsal yaşamdan yavaş yavaş kaldırılmaya çalışılmıştır. ANLAŞILMAZ İSE SORULURSA YANIT VERİLİR. DEVAM EDECEK. OMURSUN. Senin o köleler için indirilmiş dediğin ayet ; BELED-12-13. Bilir misin nedir o sarp yokuş? [O,] boynunu [günah zincirinden] kurtarmaktır; Buna köle açıklamasını getiren sizlersiniz. Ayette "köle" kelimesi geçmemektedir. YUKARIDA BİLİMSELCİ SORMUŞ. CEVAP. bilimselci arapça bilirmisiniz bilmiyorum vereceğim cevap birazda ona bağlı Beled 13. ayet latince yazılışı ıle Fekku rakabe ibaresi, alternatif olarak, "insanoğlunu boyunduruklarından kurtarmak" şeklinde de çevrilebilir "Boyunduruk/zincir" terimi, burada, "kölelik" olarak tanımlanabilecek olan bütün tutsaklık ve sömürü -sosyal, ekonomik veya politik- biçimlerini kapsar. Anlaşılmıştır umarım anlayana. omursun. Buna köle açıklamasını getiren sizlersiniz. Ayette "köle" kelimesi geçmemektedir. Kaldıkı, ayetin önüne ve sonuna bakıldığında yine günahları bahsedip, insan/yetim doyurmanın sarp yokuşu aşma şeklinde, "günahlar zincirinden" kurtulmayı anlatmakta. Sizler boyuna geçirilmiş günah toplamını (günah zincirini), köle olarak çeviriyorsunuz. CEVAP. Günah zincirine islam alimleri (fekku rakabe) olarak köle azat etmeyi ve bir üstteki açıklamada izah edildiği gibi dahil etmişlerse mahzuru ne sayın bilimselci yanlış bir tanımda yok zaten. devamı gelecek. omursun. Kuranda "köle" konusu bu kadar muğlakken; Cinsellik konularını onlarca yirmilerce, Huri konusunu onlarca yirmilerce açıklaması; Hatta "göğüsleri yeni gelişmiş ergen çocuklar" ayrıntısına kadar. Bunlar, insanlığı düşüdürmüyormu sanıyorsun Alıntı bilimselciye aittir. CEVAP. Bir kere KUR,AN da o senin söylediğin kadar muğlak değil tamamen açıktır. Cinsellik konuları evet doğru defalarca açıklanmıştır huri konuları da öyle insanın insanoğlunun cinsel istekleri yokmudur bu konuda yasak ve serbesttilerin açıklanmasının ne mahzuru var (göğüsleri yeni gelişmiş ergen çocuklar) nerede nasıl hangi Sure ve Ayet te ne amaçla söylenmiş böyle yazmakla çarpıtmış olmuyormusun açıklada bilgilenelim zaten KUR,AN insanların düşünmelerini salık verir aklı olanlara aklı olmayanlar tabiidirki mesul olmazlar. devam edecek. omursun. BELED 12/13 ayetlerindeki arapça "köle" kelimesini bulabilirmisin bana ? Köleyi anlatmak için "boyundaki günahlar zinciri"nimi söylemesi gerekirdi ? Cinsellik, sex sözkonusu olduğunda uşak ve cariye diye açık bir dille anlatan Allah ; Köle yasaklanması söz konusu olduğunda bunun ismini neden "günahlar zinciri" olarak bahsetsin. Köle, kul, cariye kelimeleri aklına gelmemişmi? Alıntı bilimselciden. CEVAP. Beled Suresi ni açıkladık aslında soru soranlar hep bunu yapar köle yasaklanmasını açık bir dille beled suresinden başka surelerden ayetler vermiştim beled suresinde boyundan kastın ne olduğunuda açıklamıştım ama olsun birde burda açıklayalımda tamam olsun. KÖLE İLE İLGİLİ AYETLER. MAİDE-89. Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz." MÜCADELE-3. "Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır NUR-33. Evlenme imkanını bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde (hürriyete kavuşmalarında kendileri için) bir iyilik görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir." AÇIKLAMA. Örneğin Nur Sûresi 33. âyet ilginçtir. Burada çok akıllıca bir yöntemle kölelere bir takım haklar kazandırılmıştır. Kölelerin çalışıp kazandıkları para karşılığında özgür bırakılması teklif edilmiştir. Hemen akabinde ise onlara mallarınızdan verin diye teklif edilmiştir. Âyet gerekçe de göstermiş ve uzun zaman efendisiyle yaşamış bir kölenin parasız özgür kalmasının hayırlı olmayacak sonuçlar doğurabileceği olasılığı ile ilgili uyarır. Yani başta kölesini yıllarca yedirip içiren efendiye, ''sana bunun için belli bir miktar ödesin ve serbest bırak'' denirken bir yandan da parasız pulsuz sokakta kalacak köle için vicdani hatırlatmalar yapılıp ''mallarınızdan verin" diye uyarı yapılmıştır. Bana göre bu âyette efendiyi de hoşnut ederek köleyi mâdur durumda bırakmadan azâd etmek için ince bir politika izlenmiş ve kölelik gibi asırları aşıp gelen toplumsal bir yaraya Kur'ân hükümleriyle en güzel çözümler getirilirmiştir. Bu da gösterir ki müslümanlarda belli bir şuur oluşturarak ve alıştırarak kölelelik toplumsal yaşamdan yavaş yavaş kaldırılmaya çalışılmıştır. BELED-13. AÇIKLAMASI. bilimselci arapça bilirmisiniz bilmiyorum vereceğim cevap birazda ona bağlı Beled 13. ayet latince yazılışı ıle Fekku rakabe ibaresi, alternatif olarak, "insanoğlunu boyunduruklarından kurtarmak" şeklinde de çevrilebilir "Boyunduruk/zincir" terimi, burada, "kölelik" olarak tanımlanabilecek olan bütün tutsaklık ve sömürü -sosyal, ekonomik veya politik- biçimlerini kapsar. ANLAYANA ANLATILMIŞTIR. OMURSUN. Hayır Allah aslında bunun bilincinde. Köleliği kastetmiyor o ayette. Allah, aksine köleliğin devam etmesini istiyor. Bunu da açık anlatması gerektiğinde, elinizin altındaki "kölelerle" sex yapın diyor. Ve apaçık anlaşılsın diye, apaçık gönderdim dediğini de doğruluyor Alıntı bilimselciden. CEVAP. ALLAH ın köleliğin devam etmesini istediği ayeti hangisi yazarmısınız birde elinizin altındaki kölelerle sex yapın dediği ayeti sure ayet ismi vermeden itham etmek ne kazandırır insana çarpıtma ve kafa karıştırmak- tan başka açık yazın da cevap verelim yoksa rumuzunuza ters düşersiniz. omursun.
-
İslam hak din mi?
Ben bir dinsizim ama dinsel bir soru soracağım. Bu nedenle “sen dinsizssin ,inanmadığın şey hakkıında bu sorduğun soru ile çelişiyorsun ? “ diyerek cevap vermemenizi rica ediyorum. Farzedin ki soruyu size farklı bir dini olan dindar soruyor. Ehli kitap olsun mesela; Semavi dinler olarak bilinen 3 dinde de ortak bazı noktaları belirtelim. 1- İyi olarak Tanrı ve Kötü olarak Şeytan vardır. 2- Şeytan insanların tanrıdan uzaklaşması için akla hayale gelmedik yollara başvurmaktadır. 3- Şeytanda aynı Tanrı gibi taraftarlarına vahiy indirebiliyor. Delil olarak şu ayetleee bakabilrisiniz Enam 112- Biz böylece, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar birbirini aldatmak için süslü sözlerle vahyederler.Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları iftiraları ile başbaşa bırak. Enam 121- Üzerlerine Allah'ın ismi anılmamış olanlardan yemeyin, çünkü onu yemek yoldan çıkmaktır. Şeytanlar, dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde vahyederler. Eğer onlara uyarsanız, muhakkak ki, Allah'a ortak koşanlardan olursunuz. YUKARIDAKİ YAZI HAKSÖZ E AİTTİR. CEVAP. Sayın Hak söz Ayet meali vermiş bende vereceğim. ENAM-112. VE İŞTE böylece, Biz, hem insanlar hem de görünmez varlıklar içinden zihin çelmeyi amaçlayan yaldızlı/parlak yarı-hakikatleri birbirlerine fısıldayan şeytanî güçleri her peygambere düşman kıldık. Ama Rabbin dilemedikçe onlar bunu yapamazlardı: o halde, onlardan ve onların mesnedsiz hayallerinden uzak durun! AÇIKLAMA. akıl çelici süslü konuşmaları" yahut "cilalı yalanları" -yani, aldatıcı çekicilikleriyle insanı baştan çıkaran ve onu bütün gerçek ruhsal değerleri gözardı etmeye yönelten yarı hakikatleri Diğer taraftan şeyâtîn terimi (lafzen, "şeytanlar") Kur'an'da çoğunlukla hem insanda hemde ruhsal dünyada mevcut olan şeytanî güçler anlamında kullanılır Taberî tarafından nakledilen birçok sahih Hadis'e göre Hz. Peygamber'e, "İnsanlar arasında şeytanlar var mı?" diye sorulduğunda, "Evet, üstelik onlar görünmez varlıklar (cinn) arasındaki şeytanlardan daha kötüdürler". şeklinde cevap verdi. Böylece, yukarıdaki ayetin anlamı şöyle olmaktadır: her peygamber, her ne sebeple olursa olsun, hakikatin sesine kulak vermeyi reddeden ve başka insanları saptırmaya çalışan şeytanî kimselerin manevî -ve çoğu zaman da maddî- düşmanlığına karşı koymak zorunda kalmıştır. ENAM-121. Bu nedenle, üzerinde Allah'ın adı anılmayan şeylerden yemeyin, zira bu gerçekten günahkarca bir davranış olur. Ve [insanların kalplerindeki] şeytanî dürtüler, sahiplerine, sizi [neyin günah olduğu ve neyin olmadığı konusunda] tartışmaya çekmelerini fısıldarlar; ve eğer onlara uyarsan bil ki sen, Allah'tan başka varlıklara veya güçlere ilahlık yakıştıranlar [gibi] olursun. AÇIKLAMA. şeytanlar, kendilerine yakın olanlara/dostlarına fısıldarlar". Yani, Allah'ın bu konudaki açık buyruklarını gözden kaçırmanı sağlamak için neyin günah olduğu ve neyin olmadığı konusunda seni tartışmaya çekmeye çalışırlar; ve eğer onların keyfî, saptırıcı muhakeme tarzlarına uyarsan onları adeta ahlakî kanun koyucular pozisyonuna çıkarmış ve böylece yalnızca Allah'a mahsus olan bir hakkı onlara izafe etmiş olursun". ANLAŞILMASI İÇİN ANLAYANLARA. Haksöz. Şeytan insanları kandırıp ; yanlışı – doğru ; kötüyü iyi ; batılı hak olarak da gösterebiliyor ( yine kuranda ve diğer kutsal zannedilen kitaplarda bunu anlatan ayetleri yazmıyorum, zaten bildiğinizi düşünerek) CEVAP. Doğru söylemişsin Şeytan MÜMİNLERİN düşmanıdır. Haksöz. İskender evrenesoğlu gibi resulluk iddasında bulunan zavallı kişilerin şeytanın ( veya cinlerin) oyununa geldiğini, şeytandan vahiy aldığını söyleyebiliyorsunuz CEVAP. Vahiy değil ilham vesvese bunu açıklığa kavuşturalım. Haksöz. Muhammed’e gelip vahiy verenin Şeytan olmadığını nerden biliyorsunuz?.Muhammed bir insan olarak din konusunda bilgisizdi (Şura 52 İşte böylece sana da emrimizle Kur'an'ı vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen doğru bir yolu göstermektesin.) ve kendisine vahiy verenin Cebrail mi yoksa şeytan mı olduğunu bilmesi imkansızdır. Muhammed Ya şeytanın oyununa gelmişse CEVAP. Evvela Ayet mealini verelim sonra açıklama yaparız. ŞURA-52. Iste biz böylece sana da emrimizden Kur'ân'i vahyettik. Yoksa sen kitap nedir? Iman nedir? bilmiyordun. Fakat biz onu bir nur kildik. Onunla kullarimizdan diledigimizi dogru yola iletiyoruz. Süphesiz ki sen de insanlari dogru bir yola götürüyorsun. Peygamberimizin kendisine vahiy verenin şeytan veya CEBRAİL olmadığını hadi bilmediğini farzedelim (haşa) pekala sayın haksöz bir dinsiz olarak şeytana sığındığınıza göre görünmez varlıklara inanıyorsunuz veya din karşıtlığı sizi bu durumlarada düşürüyor demekki.Birde ALLAH KENDİ KELAMI KUR,AN a şeytanın sözünü koymaya müsade edermi yada siz ve sizin gibiler şeytanın oyununa gelmişşiniz demektir. Haksöz. Şeytanın insan kılığına girebildiği de biliniyor. Ya Muhammed şeytanın ta kendisi veya yardımcılarından biri ise ve kötüyü ve batılı ( islamı) bize iyi diye yutturup bizi Tanrıdan uzaklaştırma gayreti içinde ise ??? ( lütfeen bu kısmı hakaret olarak algılamayın,ihtimal dahilinde olduğu için sordum) CEVAP. Bu soruyu sorduğunuza göre ALLAH a inanıyorsunuz demektir sebebi dinsiz olduğunuzu deklare ettiniz dinsiz şeytan ve görünmez varlık olduğuna inanmaz hadi diyelimki çarpıtma ve polemik olsun diye sordunuz ozaman soru da ortadan kalkar çünkü Peygamberimizi ve ALLAH ı şeytan kandıramaz vesselam. Haksöz. Ya Tanrı insanı dünyaya gönderdikten sonra insanın akıl yolu ile iyiyi bulacağını istemiş ve nakil yolu ile bir şey göndermemişse ve Şeytan sanki tanrıdan geliyormuş gibi insanlara nakil yolu ile uyduruk dinleri indirdi ise; bu durumda tüm dinler batıl oluyorlar ve tüm dindarlar bilmeden tanrıdan uzaklaşmış oluyorlar. Çünkü şeytandan gelen nakili ( vahyi) Tanrının verdiği kesin olan Aklın ( tanrı-doğa vergisi) önüne çekiyorlar ve tanrıya yaklaşıyoruz derken tam tersine uzaklaşıyorlar. Evet, böyle bir durum olmadığına dair kanıtınız nedir. Lütfen kafadan savma ezberci cevap yazmayınız . Düşünerek cevaplayınız ki bizde bir şeyler öğrenelim. Cevap olarak gelebilecek birkaç açıklamayı şimdiden cevaplayalım. CEVAP. ALLAH İnsanı Dünyaya göngerdikten sonra İnsanın akıl yoluyla iyiyi bulacağını nakil yoluyla bir şey göndermemişse O ZAMAN ŞEYTAN A NE GEREK VAR ZATEN ALLAH İNSANLARIN AKIL YOLUYLA DOĞRUYU BULACAĞINDAN ŞEYTANI YARATMAZDI VE YAHUT DİNE NE GEREK OLURDU DEĞİLMİ ZATEN İNSANLAR İYİ GÜZELİ AKLI İLE BULACAĞINDAN DEĞİLMİ. Kanıt KUR,AN ve ALLAH ın gönderdiği Kitap ve Peygamberler dir. Bir daha soru sorarken kafadan savma mantıksız kopya yapılmaması lazım değilmi. BİR ŞEYLER ÖĞRENMENİZ UMUDUYLA. Haksöz. Kuran kötülüğü değil iyiliği emretmektedir.Şeytan iyiliği emretmez. Cevap : şeytanın insanlara kötü ve batıl olan bir şeyi iyi ve hak olarak gösterebildiğini açıklamıştık. Bu nedenle bu bir cevap olamaz. Şeytan pekala batıl olan Kuran’ı hak olarak yutturabilir. O gücü var.Mesela kuranda kölelik ve cariyelik var. Kölelik ve cariyelik insanlığın yüzkarasıdır. Şimdi gerçektende bu ayetlerin Tanrıdan değilde şeytandan gelme ihtimalini nasıl göz ardı edebileceğiz. CEVAP. Eğer şeytana bu kadar inanıyorsanız ki soruları hep onun üzerine kurmuşsunuz DOLAYISI İLE ŞEYTANA İNANAN SİZİN DEDİĞİNİZ GİBİ İYİLİĞİ SÖYLEMEZ. KUR,AN HAŞA BATIL DEĞİL HAKTIR ŞEYTANIN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARDAN KORUNMUŞTUR. kölelik ve cariyelik için başka topikte size cevap verilmiş okudum ve bir sürü çarpıtmalarınız yakalanmış hucurat tekvin tekvir gibi ha birde şu yahve kahve olayı ama isterseniz sizi birde ben aydınlatırım. Haksöz. Kuranda bazı bilimsel mucizeler vardır. Evren ve dünya hakkında mesela.yada 19 mucizesi veya ömer çelakılın iddia ettiği şifreler gibi.Kuran mükemmel bir kitaptır. Cevap : (kuranda hiçbir mucize yoktur ayrı konu ama açıklamayı kabul edelim) Şeytanın evren ve dünya hakkında insanlardan fazla bilgi sahibi olmadığını kimse iddia edemez. Şeytanda evreni ve dünyayı fazlası ile biliyor olabilir. Bu nedenle kurandaki evren ve dünya hakkındaki açıklamalar , bu ayetlerin Tanrıdan geldiğini ispatlamaz. Şeytan da bu tip bilgileri vahiy ile indirebilir. Aynı şekilde şeytanın 19 mucizesi veya kuran şifreleri türünde bir kitap indiremeyeceği iddiası boş bir iddiadır. Yanlışı doğru gibi gösterebilme gücü olan şeytan pekala Kuran gibi boş ve batıl bir kitabı Mükemmel bir hak kitabı olarak gösterebilir CEVAP. ŞEYTANA BU KADAR İNANIP TA SORU SORUYORSUN DA ALLAH I NİYE UNUTUYORSUN EĞER ALLAH OLMASA İDİ Kİ (HAŞA) ŞEYTAN OLURMUYDU ALLAH VARDIR BİRDİR MUHAMMED ONUN RESULU VE KULUDUR DOLAYISI İLE ŞEYTAN VE DOSTLARI VESVESE DEN BAŞKA BİR ŞEY YAPAMAZLAR BİRDE İKİDE BİR KUR,AN BATIL BOŞ DİYORSUN HAŞA ŞEYTAN DİYORSUN VAHİY DİYORSUN DİNSİZİM DİYORSUN BİRAZ TUTARLI OL ŞEYTANA İNANIYORMUSUN İNANMIYORMUSUN AGNOSTİK DEİST GİBİ İZMLERE TAKILMADAN SÖYLEDE ANLAYALIM TAMAMMI SAYIN HAKSÖZ. Haksöz. Muhammed mucize yapmıştır. Dolayısı ile hak bir peygamberdir. Cevap : şu an yeryüzünde kimse Muhammed’in bir mucizesini görmüş değildir. Bu durumda muhammedin mucizeleri şeytanın yalanı-kandırması olabilir.Ayrıca şeytanında insanları kandırabilecek sahtekarlıkları mucize olarak yutturabilme gücü vardır.mesela kuranda musa ile firavun karşılaşmasını anlatan ayetlerde sihirbazlar yere sopalarını atarlar ve sopa yılana dönüşür. Sopa aslında yılana dönüşmemiştir ama diğerleri bunu mucize zannetmişlerdir.ayrıca illuzyon sanatı bilinen bir sanat. Hindistanda sai baba diye sahtekar bir peygamber vucudundan altın çıkartarak mürit topluyor ve kısa sürede 70 milyonluk cemaat oluşturdu. Şeytanın bu tip illuzyonları kullanıp insanlara mucize diye yutturmamış olması düşünülemez. Bu durumda da muhammed’in mucizeleri şeytanın illuzyonlarından başka bir şey değildir. CEVAP. Gerçekten eğlenceli olmaya başladı şu an yer yüzünde Petgamberimizin mucizesi ALLAH tarafından indirilen KUR,AN dır dolayısı ile şu an yaşayanlarla 1450 sene evvel yaşayan Peygamberiz arasında fiziki bir karşılaşma olmadığından kimse peygamberimizin şahsi yaşamında yaptıkların görmemiştir dünya gözü ile değilmi doğal olanıda bu değilmi. Musa ile firavun karşılaştığında sizde oradamı idiniz sihirbazların ilizyonunu anlatıyorsunda MUSA NIN ASASININ İLİZYON OLAN YILANLARI YEDİĞİNDE SİHİRBAZLARIN NASIL İMANA GELDİĞİNİ YAZMIYORSUN. Hindistandaki bilmem ne baba vucudundan altın çıkarıyormuş acaba altınları ne yapıyor yoksa oda şeytanmı eğer şeytan ise başka yerde niçin altın dağıtıp mürit toplamıyor. haksöz. Evet, samimi olarak soruyorum bu soruyu ; Tanrı ve şeytana inanan insanlar olarak şunu düşünmüş olmanız lazım. Şeytan bizi Tanrıdan uzaklaştırmak için akla hayale gelmedik şeyler yapmaktadır. Hatta bu uğurda tarikat-mezhep ve din bile ( vahiy yolu ile ) gönderebilmekte ve insanlara sanki haktan geliyormuş gibi batılı vahiy yolu ile indirebilmektedir. Bu durumda Kuran’ın şeytandan değilde Tanrı’dan geldiğine dair kanıtınız nedir.Muhammed’in şeytanın değilde Tanrı’nın hak peygamberi olduğuna dair kanıtınız nedir.? Değerli cevaplarınız için şimdiden teşekkürler. CEVAP. SAMİMİYETLE CEVAP VERİYORUM BİR YERDEN KOPYALADIĞIN KURGUSU ŞEYTAN ÜZERİNE OLAN YAZILARI İNANANLARA SORU DİYE SORUYORSUNUZ BİRDE İNANANLARIN KİTABI KUR,AN DAN ALDIĞIN AYETLERİN ÜZERİNE ÇARPITMA YORUMLAR EKLEYEREK(bunu sizin yaptığınıza inanmıyorum tabi kopyalıyorsunuz) BENDE SAMİMİYETLE SİZE BİR SORU SORUYORUM ŞEYTANIN VARLIĞINA İNANIYORMUSUNUZ EĞER ŞEYTAN A İNANIP KUR,AN I ONUN VAHİY ETTİĞİNE (HAŞA) İNANIYORSANIZ KANITIN NE KUR,AN I ONUN İNDİRDİĞİNE BİRDE ŞUNU ÖĞRENMEK İSTERİM YANITINIZDA ŞEYTAN VARMI YOKMU ŞEYTANA İNANIYOR- MUSUNUZ İNANMIYORMUSUNUZ. BİRDE ŞEYTANIN TARİKAT-MEZHEP-DİN BİLE GÖNDEREBİLDİĞİNİ SÖYLÜYORSUNUZ VE İNSANLARA SANKİ HAKTAN GELDİĞİNİ VAHİY YOLU İLE İNDİREBİLMEKTEDİR DİYORSUNUZ KESİN OLARAK DELİLİNİZ NEDİR ŞEYTAN VAHİY İNDİRİRKEN YANINDA MI İDİNİZ YOKSA. ŞEYTAN İLE BU KADAR HAŞIR NEŞİR OLDUĞUNUZA GÖRE ŞEYTANIN VARLIĞINI BİZE NASIL KANITLARSINIZ AYDINLATIRSANIZ MEMNUN OLURUM. LAHİLAHE İLLALLAH MUHAMMEDUN RESULULLAH. BUDA KANIT. OMURSUN.
-
Kuran neye denir? neyin adıdır?
Kuran icerigi gibi isminide Tevrattan almistir, aslinda ilham almistir. Tevrat yani TORAN buna yakin bir isim KURAN dir. ALINTI. Yahudiler'in kutsal kabul ettiği kitabın Türkçe ve Arapça'daki adı. Tevrat orijinal olarak İbranice yazılmıştir ve bu dildeki karşılığı Tora'dır. Beş kitaptan oluşur, bu yüzden de bazen Yunanca ismiyle Pentateuch (Penta-beş, teuch-tamamlanmış kitap, beş kitap anlamında) da denir. İbranice'de ise yine beş sayısının karşılığı Hameş'den türeme Humaş kelimesi kullanılır. Bu 5 kitabın Türkçe adları sırasıyla Tekvin (Yaratılış), Çıkış , Levililer, Sayılar ve Tesniye (Yasanın Tekrarı)'dir. Yabancı dillerde bu kitaplar Latince isimleriyle anılırlar, bunlar Genesis, Exodus, Leviticus, Numerii ve Deutronomy'dirler. Yahudiler genelde her kitabin ilk cümlesinden bir kelimeyi kitap ismi olarak kullanırlar ki, bunlar da Bereşit (Başlangıçta), Şemot (İsimler) , Vayikra (Ve çağırdı), Bamidbar (Çölde) ve Devarim (Sözler)'dir. Tevrat, Yahudilerin dini kurallarının kökeni ve temelidir. Tevrat bazen Türkçe'de Hristiyanlarca Eski Antlaşma diye bilinen 24 kitabın tümünü (Eski Antlaşma, İbranice Tanah) belirtmek için de kullanılır. Hıristiyanlık, Tevrat ve Tanah'ın diğer kitaplarını kutsal kabul eder ama Tanrı'nın yeni bir ahid kurduğunu kabul ettiğinden içerdiği uygulamaya dayalı kuralları geçersiz ilan etmiştir. İslam dini de Tevrat'ı kutsal kabul eder ama şu anki şeklinin Musa paygambere tebliğ edilmiş versiyonunun değiştirilmiş hali olduğu görüşündedir. Tevrat'ın son şeklini ne zaman aldığı kesin bilinmemektedir. Yahudi geleneğinde Tanrı tarafından Musa peygambere şahsen yazdırıldığına inanılmaktadır. Kur'an da bu görüşü destekler ve Allah tarafından Hz. Musa'ya indirilmiş bir kitap olarak kabul eder. Ancak modern bilimsel araştırmalar Tevrat'ı farklı gelenek ve hikayeleri içinde toplayan ve birkaç edisyondan geçmiş çok katmanlı ve kompleks bir eser olarak görürler. Bugüne ulaşmış eksiksiz haldeki Tevrat'lar M.S. 10 yy'dan kalma olmasına rağmen, Kumran çölü civarında tarihi M.Ö. 1 yy'a kadar uzanan Tevrat parçaları bulunmuştur. Muhtemelen küçük değişiklikler hariç son halini M.Ö. 6. yy ile M.Ö. 3. yy arası bir tarihte almıştır. VİKİPEDİ DEN ALINTI. TORAN DİYE BİR KELİME GEÇİYORMU İNSANLAR BİLMEDİKLERİ KONUDA YORUM YAPMASINLAR VE YAHUT ÇARPITMA YAPACAKLARSA BİRAZ KALİTELİ OLSUN HEPTEN KÖMİK OLMASIN SAYGILAR. OMURSUN.
-
BALYOZ---1---
DNA Vikipedi, özgür ansiklopedi Deoksiribonükleik asit ya da kısaca DNA, tüm hücreli canlıların ve bazı virüslerin biyolojik gelişimleri için gerekli genetik bilgiyi taşıyan bir çeşit nükleik asittir. DNA, canlının özelliklerinin soydan soya geçmesini sağladığı için bazen kalıtım molekülü olarak da adlandırılır. Bakterilerde ve diğer basit hücreli canlılarda DNA hücrenin içinde dağınık biçimde bulunur. Hayvanları ve bitkileri oluşturan daha karmaşık hücrelerde ise DNA'nın çoğu hücre çekirdeğindeki kromozomlarda bulunur. Enerji üreten kloroplast ve mitokondri organellerinde ve pek çok virüste de bir miktar DNA bulunur. Moleküler yapı Bazen "kalıtım molekülü" olarak adlandırılsa da, DNA aslında tek bir molekül değil, bir çift moleküldür. Bu çift molekül, bir sarmaşığın dalları gibi birbiri çevresinde dönerek bir sarmal oluştururlar. Sarmaşık dalına benzer her molekül, bir DNA "ipliği"dir. Bu iplikler birbirlerine kimyasal olarak bağlanmış nükleotidlerden oluşur. Nükleotidler ise bir şeker, bir fosfat ve bir de dört çeşit azotlu bazlardan birisinden oluşur. Bu dört çeşit baz, adenin, timin, sitozin ve guanindir. Sırası ile A, T, C ve G harfleri ile kısaltılırlar. Bir DNA ikili sarmalında, iki polinükleotid (çok nükleotidli) iplik hidrofobik etki ile bağlanabilirler. Hangi ipliklerin birleşik kalacağı zıt eşleşme ile belirlenir. Her baz diğer bazların yalnızca bir çeşidi ile hidrojen bağları kurabilir (A ile T, C ile ise G bağ kurabilir) böylece bir iplikteki bazın niteliği kurulan bağın gücünü belirler; zıt bazlar ne kadar çok olursa kurulan bağ da o kadar güçlü ve uzun ömürlü olur. Hücre mekanizması DNA ikili sarmalını birbirinden ayırıp her iki DNA ipliğini de yeni birer ipliği sentezlemek için şablon olarak kullanma yeteneğine sahiptir. Yeni üretilen iplikler öncekilerle hemen hemen tamamen aynıdır, ancak mutasyon adı verilen hatalar oluşabilir. Hücrenin bu özelliğini laboratuvar ortamında taklit eden işleme de PCR (polimeraz zincirleme tepkimesi) adı verilir. Eşleşme nedeniyle nükleotidlerdeki bazlar sarmal eksenine doğru dönüktür. Bu yüzden şeker ve fosfat grupları sarmalın dış tarafında yer alır, ve oluşturdukları iki zincir sarmalın "iskeleti" olarak adlandırılır. Gerçekte, bir nükleotidi DNA ipliğinde bir sonrakine bağlı tutan fosfat ve şekerler arasındaki kimyasal bağlardır. ALINTI ÖZELLİKLE VİKİPEDİ DEN Kİ SONRADAN KAÇAMAK CEVAPLAR OLMASIN. Bugüne kadar yaşamış, gelmiş geçmiş her canlı türünün bütün özellikleri bilgi olarak DNA'ya yüklense toplam DNA hacmi bir çay kaşığının ancak küçük bir kısmını doldururdu. Dahası geriye şu ana kadar yazılmış bütün kitapları saklayabilecek kadar boşluk kalırdı. DNA'da kayıtlı bulunan bilgi pek hafife alınacak gibi değildir. Öyle ki, insanın tek bir DNA molekülünde tam bir milyon ansiklopedi sayfasını veya başka bir deyişle yaklaşık 1000 kitabı dolduracak miktarda bilgi bulunur. Dikkat edin; tam 1.000.000 ansiklopedi sayfası veya 1000 kitap... Yani, her bir hücrenin çekirdeğinde, insan vücudunun işlevlerini kontrol etmeye yarayan bir milyon sayfalık bir ansiklopedinin içerebileceği miktarda bilgi kodlanmıştır. Gözle göremediğimiz, çapı milimetrenin milyarda biri büyüklüğünde olan, atomların yanyana dizilmesiyle oluşmuş bir zincir, acaba böyle bir bilgiye ve hafızaya nasıl sahip olabilir? Bu soruya şunu da ekleyin: Vücudunuzdaki 100 trilyon hücreden her biri bir milyon sayfayı ezbere biliyorken, acaba siz zeki ve şuurlu bir insan olarak hayatınız boyunca kaç ansiklopedi sayfası ezberleyebilirsiniz? Daha da önemlisi, hücre bu bilgileri kusursuzca, son derece koordineli ve planlı bir şekilde ve asla hata yapmadan ilgili yerlerde kullanır. Hatta daha insan var olmadan önce, hücreleri faaliyet halinde onu inşa etmeye başlamıştır bile Peki bu aklın kaynağı nedir? Nasıl olur da insan vücudundaki 100 trilyon hücrenin herbiri ayrı ayrı böylesine inanılmaz bir akla, bilgiye ve beceriye sahip olabilir? Bunlar sonuçta atomlardan oluşmuş ve bilinci olmayan yapılardır. Önümüze tüm elementlerin atomlarını alıp farklı biçimlerde ve sayılarda birbirlerine bağlayarak milyonlarca farklı molekül oluştursak, yine de akıl elde edemeyiz. Bu moleküllerin büyük, küçük, basit ya da karmaşık olması da birşey değiştirmez. Sonuçta, bilinçli olarak bir işi organize edip başaracak bir zihin asla ortaya çıkmaz. O zaman nasıl oluyor da, belli sayıdaki akılsız ve bilinçsiz atomun belli şekillerde dizilmesinden meydana gelen DNA molekülü ve onunla uyumlu olarak çalışan enzimler bilinçli birçok işler yapıp, hücredeki sayısız karmaşık ve farklı işlemleri kusursuz ve mükemmel olarak organize edebiliyorlar? Bunun cevabı çok basittir; akıl, bu moleküllerde ya da bunları içinde barındıran hücrede değil, bu molekülleri bu işleri yapacak şekilde programlanmış olarak var edenin Kendisi'ndedir. Kısaca akıl eserde değil, o eseri yaratanda bulunur. ALINTI HY. OMURSUN.
-
İNANÇLILAR İÇİN DÜŞÜNDÜRÜCÜ SORULAR
evrim kuramını "ispatsız kaldığı" gerekçesiyle bilim dışı saymak ne denli yanlışsa, artık tartışılmaz "bilimsel bir yasa" saymak da o denli yanlıştır. Hiçbir bilim adamı (darwinci ya da yeni-darwinci olsun) evrim kuramının ispat edildiği düşüncesini ileri süremez. Ne var ki, evrim kuramının sağlam olgusal verilere dayandığı gerçeği de yansız ve nesnel düşünen hiç kimsenin gözünden kaçmayacak kadar açıktır. Üstelik evrim olgusunu açıklama yolunda bu kurama seçenak sayılabilecek başka bir kuram da bugüne değin ortaya atılmış değildir. Kuşkusuz bu durum kuramın kesinlik kazandığı anlamına gelmez. Bilimde her kuram gibi evrim kuramı da irdelenebilir, tartışılarak geliştirilebilir. Nitekim, doğal seleksiyon ilkesi tartışma götüren bir konudur; evrim sürecinin kimi inceliklerini açıklamada bu ilkenin tümüyle yeterli olduğu kolayca söylenemez. Ancak açıklama gücü daha doyurucu yeni bir ilke oluşturuluncaya dek doğal seleksiyon düşüncesinden vazgeçilemez. EVRİM KURAMI VE BAĞNAZLIK Prof. Dr. Cemal YILDIRIM Bir bölüm alıntıladım sadece zorlamayı görüyormusunuz. OMURSUN. Fizik Nobeli, Big Bang teorisine 2006 Nobel Fizik Ödülü’ne, evrenin oluşumunda Big Bang patlamasının rolünü araştıran ABD’li bilim insanları John C. Mather ve George F. Smoot layık bulundu. OMURSUN. Bu saydiklariniz evrenin mükkemmel olmadigini anlatir, dolayisiylada yaraticininda mükemmel olmadigi ortadadir zaten, gelde anlat arkadaslara. Alıntı. Neyi saydıklarını neyi saymadıklarını bilmiyorum ama Evrenden daha mükemmel bir olgumu ortaya koyuldu ve yahut varda biz bilmiyoruz bir sivri sineği değil yaratmak üstündeki bir kılı meydana getiremiyenler neyi beğenmezler Evreni beğenmez dolayısı ile Yaratıcıyı da beğenmez. Kerpiç koydum kazana Poyraz ile kaynattım Nedir diye sorana Bandım verdim özümü YUNUS. OMURSUN.
-
İslamda kölelik ve cariyelik
Kölelikle ilgili ayetler. BELED-12-13. Bilir misin nedir o sarp yokuş? [O,] boynunu [günah zincirinden] kurtarmaktır; AÇIKLAMA. Bir köleyi salıvermek. Bilindiği gibi "rakabe" boyun demek olup "bir parçayı söyleyip bütününü kastetmek" yoluyla mecaz olarak zat ve şahıs mânâsında kullanılır olmuştur. Bilhassa hürriyetini kaybetmiş esir veya kölede kullanılması yaygındır. Dolayısıyla "fekkü rakabe", esirlik bağıyla bağlanmış bir boynu, bir kimseyi esaretten kurtarıp hürriyete kavuşturmaktır ki bu önce insanın kendi hürriyetine malik olarak kendini kurtarmış olmasına bağlıdır. Bunun en basit misali köle azat etmek olup fazileti çoktur. Buharî, Müslim, Tirmizi ve diğer hadis kitaplarında Ebu Hureyre'den şöyle rivayet edilmiştir: Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki: Her kim bir mümin köleyi azat ederse, yüce Allah onun her uzvuna karşılık azat edenin bir uzvunu cehennem ateşinden azat eder. İmam Ahmed, İbnü Hibban, İbnü Merduye ve Beyhaki Bera (r.a.)'dan şöyle rivayet etmişlerdir: Bir bedevi, ey Allah'ın Rasulü! Bana bir amel öğret de beni cennete koysun, demişti. Rasulullah (s.a.v.): "Bir neseme (bir can) kurtar veya bir köle salıver." buyurdu. Onun ikisi de bir değil mi? dedi. Buyurdu ki: Hayır, bir can kurtarmak, onu azat etmekte senin yalnız ve tek olmandır. Fekk-i rakabe, yani bir köleyi salıvermek ise onun azat edilmesine yardım etmendir yani fekk-i rakabe, tek başına veya ortak olarak köle azat etmekten daha geneldir. Aslında ne yazarsan yaz ne kadar delil getirirsen getir bazıları anlamaz anlayamaz anlamaları ya sınırlıdır veya işlerine gelmez saygılar. OMURSUN.
-
İslamda kölelik ve cariyelik
Sayın omursun. Bu yazıyı kimden aldınız bilmiyorum ama kuranı, islam peygamberinden sanki daha iyi biliyormuş gibi bir hava estirmiş. Yukarıdaki yazı sayın kata kuta ya aittir. Sayın kata kuta anladığım kadar mümin siniz Peygamber Efendimizim (a.s.v.) veda hutbesinden başka hadisi yokmu kendisi tebliğ aldığı andan vefatına kadar yanlız veda hutbesinimi vermiş hiçmi kudsi hadis söylememiş yazılarından bir kaçına baktım siz yine yazmaya devam edin yanlız düşünerek yazın burada bazı yazılanlarda (müminlerin) açıklarını yazarsam inançsızlara hizmet etmiş olurum saygı. OMURSUN. NOT. Yazılanlarsan kastım bazı inananlar sapla samanı karıştırdığı içindir yoksa İSLAM ALLAH ın İnsanlar için seçtiği beğendiği Dindir onda ve Alemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamberide korunmuş ve korunmaya devam edecektir.
-
Kuran neye denir? neyin adıdır?
Sayın evrensel sormuş. Buna göre henüz tamamlanmamış haline ne adlar verebiliriz? 1- Sureler. 2- Ayetler. Neden? çünkü henüz kuran oluşturulmamıştır. Yani henüz Kuran yoktur CEVAP. Kur'an'ın şimdiki durumu ile dizilmiş haline Habeşçe bir kelime ile "Mişhaf >>> Mushaf" denir, (kitap) bu-1. KUR,AN ın tamamlanmamış halinede KUR,AN denir sebebi KUR,AN levhi mahfuzda Kitap halindedir ve peyderpey indirilmiştir.TAMAMLANMAMIŞ halınede KUR,AN ın sureleri ve Ayetleri diyebiliriz niye o kadar zorlanıyorsunuz.buda-2. Evrensel. Şimdi gelelim son noktaya, Kuran eğer Allahın gönderdiği bir kitap olmuş olsaydı, Allah henüz Kuran diye bir şey yokken, sanki kuran diye bir kitap veya bir bütün varmış gibi bahsedermiydi? CEVAP. LEVHİ MAHFUZ. N eyi çağırıştırıyor size yoksa sizde ordamı idiniz. Evrensel. Bakara(*) Sûresinin 97 . Ayetinde: De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir.” Dikkat ederseniz Allah yukardaki ayette henüz Kuran yokken Kurandan bahsettiği gibi, aynı zamandada indirmiştir derken geçmiş zaman eki kullanarak sanki Kuran tamamlanmış gibi bir ifade kullanıyor. Ve yine dikkat edinki Ayetler demiyor, Surelerde demiyor, Kuran diyor. Oysaki o ayet indiğinde henüz Kuran inmemiş durumdaydı. Dahada detaya gireceğim ama şimdilik birkaç ayet daha örnek verelim CEVAP. ALLAH KUR,AN ı Peygamberimize vahy ederken söylemi demeliydi Sure 10- Ayet 20. Anlıyamadığınız bir var ve yahut anlamak istemiyorsunuz kur,an hem bir bütünün adıdır hem sureler ve ayetler KUR,AN Ayetleridir KUR,AN dan Ayet ve Sureler iniyor KUR,AN inmedi diyorsunuz inen sure ve ayetler osmanlı tarih mi idi ne denilmesini bekliyorsunuz el insaf. Evrensel. Bakara(*) Sûresinin 185 . Ayetinde: (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir. Yine ayet veya sure kelimesini kullanmıyor, ramazan ayında Kuranın tamamı indirilmiş ve bitmiş gibi bahsediyor. Âl-i İmrân(*) Sûresinin 58 . Ayetinde (Ey Muhammed!) Bunu (bildirdiklerimizi) biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur’an’dan okuyoruz CEVAP. AL-İ İMRAN Suresi size cevap vermiş anlıyamadınızmı eğer bunu da anlamadıysanız polemik yapmaya ajite etmeye gerek yok o zaman anlıyamadım dersiniz bizde aydınlatırız. Evrensel. Burada durum dahada vahim, çünkü ayetlerden bahsedilmiş olduğu halde yinede Kurandan bahsediyor. Yani Kuran varmış gibi vurgulanıyor. Üstelik ayetlerin ve Kuranın ayrı ayrı şeyler olduğu tastikleniyor ve ayrıcada Kuranın varlığından söz ediliyor. Üstelik "indirilecek olan Kuran" falan da denmiyor, direk olarak sanki o anda Kuran vermış gibi sözediliyor. CEVAP. Size bir soru KUR,AN olmazsa Ayet ve Sure olurmu anlıyamadınız mı şöyle açıklayayım sure ve ayet lerin KUR,AN dan indirilmediğini KUR,AN ın olmadığını nasıl biliyorsun KUR,AN varmış gibi vurgulanıyor diyorsunuz varki vurgulanıyor üstelik ayetlerin ve KUR,AN ın ayrı olduğu tastikleniyormuş nerede yazayımda beraber anlayalım( ey Muhammed bunu bildirdiklerimizi biz sana ayet lerden ve hikmet dolu KUR,AN dan okuyoruz) nerede ayrı şeyler olduğunun tastiği yine aynı terane KUR,AN varmış gibi söz ediliyormuş varki ediliyor. Evrensel. Nisâ(*) Sûresinin 82 . Ayetinde: Hâlâ Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı. Bakınız burada da sanki tamamlanmış bir kuran varmış gibi söz ediliyor. Üstelik sanki Kuran tamamlanmış ve derlenmiş vede bazı insanlara dağıtılmış bir kitapmış gibi değerlendiriliyor. CEVAP. Şunu artık anlamanız lazım değilmi KUR,AN ın sure ve ayetlerine ne denir KUR,AN sure ve ayetleri yani KUR,AN dan anlatılanlar yani osmanlı tarihi değil ne denilmesi gerekir KUR,AN var ve ondan sure ve ayetler indiriliyor birde nerede derlenmiş tamamlanmış bazı insanlara kitap olarak dağıtıldığını yazıyor zorlama yorum olmaz inen ayet ve sureleri düşünüp anlamaya çalışmaları öğütleniyor yani insan aklına hitap ediyor düşünmelerini salık veriyor. Evrensel. Enfâl(*) Sûresinin 32 . Ayetinde: Hani onlar, “Ey Allah’ım, eğer şu (Kur’an) senin katından inmiş hak (kitap) ise hemen üzerimize gökten taş yağdır veya bize elem dolu bir azap getir” demişlerdi. Bakınız, yine burda sanki kuran tamamlanmış ve birilerine dağıtılmış ve kimileri inanmamış gibi anlatılıyor. Oysaki bu ayetin indiği zaman kuran henüz tamamlanmamış ve kimseye de dağıtılmamıştır. CEVAP. Çarptmanın en ilginç olanını sona bırakmışlar Enfal-suresi 32. ayeti parantezsiz yazacağım durum nasıl anlaşılacak. ( ey Allah ım eğer şu senin katından inmiş hak ise hemen üzerimize gökten taş yağdır veya bize elem dolu bir azap getir.) sonra yine aynı nakarat KUR,AN Peygamberimiz zamanında mushaf edilip dağıtılmadı insanlara tebliğ edildi ikide birde aynı şey sanki KUR,AN Peygamberimiz zamanında mushaf haline getirilip dağıtılmış kimileri dediğide zaten inanmayan müşrikler hangi aklı başında müslüman der ALLAH ım gökten başımıza taş yağdır burada Enfal suresi -31-ayetide verelimde durum daha iyi anlaşılsın. ENFAL-31. Ve kendilerine her ne zaman ayetlerimiz ulaştırılsa, "Biz [bütün bunları] önceden de işitmiştik," derlerdi, "istesek, şüphesiz, biz [kendimiz] de bu tür sözler düzebiliriz: eski zamanlara dair masallardan başka bir şey değil, bunlar!" Anlaşılmıştır zannederim. Evrensel. Gördüğünüz gibi Kuran bir kitaptır. İslami kaynaklara göre muhammedin ölümünden çok sonraları yazılmıştır. Yukarıda bahsi geçen ayetler ise; Muhammedin sağlığında indirilmiştir ! Kurandaki kurandan bahseden ayetleri okuduğunuzda sanki Kuran Muhammed zamanında yazılmış ve hatta dağıtılmış olarak anlatıldığını görürsünüz. CEVAP. Görüldüğü gibi KUR,AN ın kitap olmadığını kimse iddia etmiyor KUR,AN bir kitaptır.(ne buluş değilmi ama) İslami kaynaklara göre Peygamberin vefatından sonra Mushaf haline getirilmiştir(burada nasıl mushaf haline getirildiğini yazmıyacağım çünkü islam tarihiniden biraz haberi olan olayı bilir.) Yukarıda bahsi geçen ayetler peygamberin sağlığında indirilmiştir yahu deveye sormuşlar neren eğri oda demiş nerem doğru peygamberin vefatından sonra ayet ve sure indirilmiştir diyen müslüman varmı o inanç sızların çarpıtması birde şu lafa bakarmısınız KUR,AN daki KUR,AN dan daha ne yazayım ALLAH AKIL FİKİR VERSİN. devam edecek. OMURSUN. Zaten Muhammed ölmeden Kuranın bir kitap haline getirilmemiş olması dahi başlı başına bir çelişkidir. İslami anlatımlara göre Kuranın muhammed döneminde yazılamamış olmasının sebebi muhammedin ölmesine 2 gün kalasıya kadar vahiy inmiş olmasıdır. Yani vefatına 2 gün kalasıya kadar Kuran tamamlanmamış olduğu için Muhammed kuranı yazıp, derleyip, toparlayıp dağıtamamıştır. Oysaki herşeye gücü yeten Allah, pekala muhammedi bir kaç yıl daha yaşatacak kadar güce sahip olmalıydı. Üstelik, yine islami kaynaklara göre, Kuranı yazma fikri Allaha veya Muhammede ait değil, sonrasındaki bir takım insanlara aittir. Yukarıdaki yazı sayın Evrensele aittir. CEVAP. ALLAH Peygamberini bir kaç yıl daha şüphesiz yaşata bilirdi de KUR,AN mı tamamlanmadı. Yine aynı terane islami kaynaklara göre???? KUR,AN ı yazma fikri ALLAH a ve Peygamberine ait değil sonraki bir takım insanlara aitmiş yine yazalımda belki faydası olur KUR,AN ALLAH Kelamıdır Peygamberimize vahy olmuştur Peygamberimizin vefatından sonra mushaf haline getirilmiştir. Evrensel. Üstelikte bu insanların Kuranı yazmak istemelerinin sebebi muhammede inen vahiylerin zamanla, kulaktan kulağa değişime uğramamasıdır. Üstelikte Muhammedin, "Ben ölürsem Kuranı yazınki değişmesin" diye bir vasiyeti de yoktur. Üstelikte İslama göre Allahın da "Kuranı yazın" diye bir ayeti veya isteğide yoktur. CEVAP. Yukarıda ki sayın Evrenselin sorduğu sorulara bu yazıyı okuyan sağduyu sahibi objektif insanlara soruyorum yazılanlarda sorulanlarda ne demek istediğini anlayan varmı. Lafa bak kulaktan kulağa değişime uğramaması dır ben ölürsem KUR,AN ı yazınki değişmesin diye vasiyeti yoktur????????????????? üstelik ALLAH ın da KUR,AN ı yazın diye bir ayet ve isteği yoktur. Sayın Evrensel karar verin değişmesini yazmak istiyorsunuz yoksa değişmemesinimi kopya zor zenaat birde insan kopyaladığını anlamazsa durum secaat arzederken sirkatini söylemeye benziyor. Evrensel. Madde kelimesinin neden bu kadar üstünde durduğuma gelince; şöyle anlatayım. İslamcı arkadaşlar bu yazıma itiraz sunarken, her zaman mecbur kaldıkları gibi işi mecazi anlamlara çekecekler. Yok efendim, Kuranda allahın bahsettiği kuran kelimesi, bildiğimiz kuran manasında değilde şu manada kullanılmıştır diyecekler. Yani adı Kuran olan somut bir maddeyi, soyut bir manaya çekecekler. Onu her zamanki gibi, ruhlar alemine, bilinmezliklere sürükleyecekler. Basit mantıktan uzaklarda, mecazi anlamlarda anlatacaklarki, ortalık bulansın, kafalar karışsın. Hurafelerden uzak, mutlu bir yaşam sizlerin olsun. En derin sevgilerimle. CEVAP. Sayın Evrensen Muhkem ve Müteşabihat ne demektir onu öğrenin ondan sonra mecaza geliriz sonra Ruhlar alemine gitmeye gerek yok aklınız soyutmu somutmu ondan haber verinde aydınlanalım. Tesadüflerden uzak mutlu ve umutlu yaşam dilerim. Saygılar. OMURSUN.
-
Kuran neye denir? neyin adıdır?
ERKEKLER, kadınları, Allah'ın kendilerine onlardan daha fazla bağışladığı nimetler ve sahip oldukları servetten yapabilecekleri harcamalarla koruyup gözetirler. Dürüst ve erdemli kadınlar, gerçekten Allah'ın koru[nmasını buyur]duğu mahremiyeti koruyan sadık ve itaatkar kadınlardır. Kötü niyetlerinden korktuğunuz kadınlara gelince, onlara [önce] nasihat edin; sonra yatakta yalnız bırakın; sonra dövün; ve bundan sonra itaat ederlerse onları incitmekten kaçının. Allah gerçekten yücedir, büyüktür. NİSA-34. AÇIKLAMA. onlardan bazısına diğerlerinden daha fazla ..." -Kavvâm ifadesi, kâim'in ("bir şeyden sorumlu kişi" veya bir şeyi veya kişiyi "koruyup gözeten") mübalağa halidir. Böylece, kâme ale'l-mer'e ibaresi, "kadının geçimini üstlendi" veya "onun geçimini sağladı" anlamlarına gelir . Kavvâm gramatik kalıbı kâim'den daha kapsayıcıdır ve maddî bakım ve koruma kavramları ile ahlakî sorumluluk kavramının bileşimini ihtiva eder. Bu son zikredilen faktörden dolayı bu ibareyi "erkekler kadınları koruyup gözetirler" kavranamayanı (ğayb) koruyanlardır, çünkü Allah korumuştur [ve korunmasını istemiştir]". isyan"; burada "kötü niyet" olarak çevrildi), günümüzde "ruhsal baskı" olarak tanımlanan durumu da içine alan, kadının kocasına veya kocanın karısına karşı her türlü bilinçli kötü davranışını ifade eder. Bu terim, koca ile ilgili olarak da kocanın karısına fiziksel anlamda "kötü muamele"sini gösterir . Bu bağlamda kadının "kötü niyet"i, evlilik sorumluluğunu kasıtlı ve sürekli olarak ihmal etmesine delalet eder. Birçok sahih rivayetten de açıkça anlaşılacağı gibi, Hz. Peygamber'in kendisi, erkeğin karısını dövmesini şiddetle kınamış ve çeşitli vesilelerle, "İçinizden biri, köle döver gibi karısını dövüp sonra da gece onunla yatabilir mi?" buyurmuştur (Buhârî ve Müslim). Başka bir Hadiste ise, "Allah'ın hizmetkarlarını hiçbir zaman dövmeyiniz" sözleriyle kadını dövmeyi yasaklamıştır (Iyaz b. Abdullah'dan rivayetle Ebû Dâvûd, Neseî, İbni Mâce, Ahmed b. Hanbel, İbni Hibbân ve Hâkim; Abdullah b. Abbas'dan rivayetle İbni Hibbân ve Ümmü Gülsüm'den rivayetle Beyhakî). İsyankar bir kadını dövme izni veren yukarıdaki Kur'an ayeti vahyedildiğinde Hz. Peygamber'in, "Ben bir şey istedim. Ama Allah başka bir şey irade etti. Allah'ın irade ettiği şey, en hayırlısıdır" dediği rivayet edilmiştir (bkz. Menâr V, 74). Bütün bunlarla birlikte, vefatından kısa süre önce Veda Haccı münasebetiyle yaptığı konuşmada, kadının sadece "gayriahlakî davranışta bulunmaktan açık şekilde suçlu bulunması" halinde dövülebileceğini ve bunun da, "acı vermeyecek şekilde yapılması" (ğayr-i müberrih) gerektiğini bildirmiştir. Bu mealdeki Hadislere Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd, Neseî ve İbni Mâce'de rastlanmaktadır. Bu Hadisler ışığında bütün otoriteler, eğer her şeye rağmen dayağa başvurulursa, bunun hafif veya sembolik nitelikte olması, "bir misvakla veya benzeri bir şey" ile (ilk dönem alimlerinin görüşlerine dayanarak Taberî) veya hatta "katlanmış bir mendil" ile yapılması (Râzî) gerektiğini vurgulamışlardır; ve bazı büyük İslam bilginleri (mesela Şâfiî) dayağa istisnaî olarak izin verilmiş olduğu ve tercihen bundan sakınılması gerektiği görüşündedirler. Nitekim bu görüşü Hz. Peygamber'in konuya ilişkin şahsî hassasiyetiyle de desteklemişlerdir. KUR,AN VE İSLAM KURTULUŞTUR. OMURSUN.
-
İNANÇLILAR İÇİN DÜŞÜNDÜRÜCÜ SORULAR
'Evrensel' Merhabalar, Sevgili la_bohéme gibi daha niceleri gelecek aramıza. İnternet gerçeklerin ortaya çıkmasına vesile olduğu sürece yakında dinlere inanan pek fazla insan göremeyeceksiniz. Dinlerin şimdiye kadar ayakta kalabilmesinin tek sebebi gerçekleri yazanların kendine medya bulamamasıydı. Televizyon olsa, kıyamet kopar. Gazete desen, bombalarlar. Radyo desen havaya uçururlar. Kitap yazsan basacak adam, satacak kitapevi bulamazsın. Ama artık internet var. Dinlerin sonu yaklaşmıştır. Saygı ve sevgilerimle Aslın da sayın Evrensel doğru söylüyor yakında internet sayesinde dünyada inanmayan iki elin parmakları kadar kalacak sebebi de insanlar okudukça yazıp öğrendikçe pozitivist materyalist ler tarafından tesadüf hurafeleri ile aldatıldıklarını anlayacaklar. Birde türkiyede yazılı ve görsel medya (kartel) objektif olmaya başlar cumhuriyetimiz demokrasi ile taçlanırsa sağ duyunun egemen olacağı yakındır kalın sağlıcakla. OMURSUN.
-
Kuran neye denir? neyin adıdır?
Sayın Evrensel. Kibar ve alicebaplığınıza teşekkür ederim hoş bulduk derim saygılar sunarım. OMURSUN.
-
İNANÇLILAR İÇİN DÜŞÜNDÜRÜCÜ SORULAR
Kaderimiz çiziliyse kararlarımızdan niye sorumlu tutuluyoruz? Yok eğer hür irademiz varsa, niye bazı şeyleri seçtiğimizde cehenneme atılıyoruz? Sayın netman sormuş. Kaderimiz kendi şeçtiğimiz hür irademize göre çizilir kişi her hangi bir kabilede dahi olsa istediği gibi davranamaz kaldiki ALLAH yarattığı insana verdiği iradeyle şeçme itiraz etme özgürlüğünüde vermiştir isteyen yapar isteyen yapmaz ne yaparsa karşılığını alır AMELLER NİYETLERE GÖREDİR.(Hadis) Netman sormuş. Biz seçimlerimizde özgürüz, kader sadece Tanrı'nın bizim seçimlerimizi önceden bilip takdir etmesidir diyerek bu işin içinden çıkmaya kalkmayın. CEVAP. ALLAH bizim içimizdekini önceden bilir ama mudahale etmez kişinin yaptığı işlere göre takdirini verir. netman. İnsan verdiği kararları çevresindeki koşullara ve faktörlere göre verir. Bu koşullar ve faktörler ise Tanrı'nın kontrolü altında, hatta onun sebep olduğu şeyler olduğundan, Tanrı eğer denilen vasıflara sahipse, insan gerçekten özgür olamaz CEVAP. Koşulları ve faktörleri insan kendi hür iradesi ile meydana getirir tabiat olaylarından bahsediliyorsa hepsi insana hizmet için vardır bilim bile tabiat olaylarının inceleyerek ilerler. netman. Durum bu olmasa ve Tanrı insanı gerçekten özgür kılabilecek (ve kılmış) olsa, yani insanın kararları konusunda Tanrı'nın hiçbir kontrolü olmasa, o zaman da bu durum Tanrı'nın özgürlüğünü kısıtlar. İnsanın özgürlüğü ve iradesi Tanrı'nın mutlak iradesiyle çelişir. İnsan gerçekten seçimlerinde özgürse ve Tanrı'nın bunda hiçbir rolü yoksa, fonksiyonu sadece bunları baştan bilmekten ibaretse, bu Tanrı'nın gücüne sınır koyar. CEVAP. ALLAH ın haşa özgürlüğü kısıtlanamaz ALLAH Kitap ları Peygamberleri vasıtası ile ikaz eder isteyen itaat eder istemeyen etmez ama nihayetinde sonuçlarına katlanır eğer ALLAH İnsanın her yaptığının karşılığını anında verse DÜNYADA İNSAN KALMAZ ALLAH insanlara tövbe etme fırsatını da verir. Netman. Tanrı her şeye kadir olduğuna göre, bizim seçimlerimiz de onun onayı ve bilgisi dahilindedir. Hatta çevremizdeki her şeyi o yarattığından, seçimlerimiz de dolaylı olarak onun sebep olduğu şeylerdir. Dolayısıyla, hem Tanrı hem de insan bir arada özgür olamaz. Cüz-i irade ve külli irade ayrımı da bu işi çözmeye yetmez. Bu çelişki dinlerin doğasında vardır ve din adamları bunun içinden ağızlarıyla kuş tutsalar çıkamazlar. Kendilerine sorun, alacağınız hiçbir cevap sizi tatmin etmeyecektir. İslam ve kader konusunda, sitemizde yer alan şu yazıyı da okuyabilirsiniz: İnsan İradesi CEVAP. ALLAH HER ŞEYE KADİRDİR doğru ama kendi söylediklerine zemin hazırlamak için çarpıtıyorsun her şey onun onayı ve bilgisi dahilindedir fakat kulun cüzi iradesi dahilinde.Çevremizdeki her şeyi yaratmakla ALLAH TABİAT OLAYLARINA TESLİM Mİ OLUN DİYOR şeçimlerimizde kötülükmü yapın diyor tabiatın bize sunduğu yanlız kötü şeylermi yanlız bitkilerden yapılan ilaçlar insana yeter insan zaten ölümlüdür ALLAH BAKİ DİR insan yaradılmıştır yaratılanlarla imtihan edeiliryaratılandan icad buluş yapar bilim ilim yapar KÜLLİ İRADE CÜZİ İRADEYE her türlü icraatında izin verir isteyen inanır istemeyen inanmaz. Netman. Seçme yeteneğimiz var, fakat bazı şeyleri seçmememiz isteniyorsa bu yeteneğin ne kadar anlamı var? CEVAP. yukarıdaki yazılar hep bu ahvaldeki soruya cevap idi neden tekrar yoksa anlamıyormusunuz belkide işinize gelmiyor ki yetenek bir anlamda başka irade başka mesela koku alma yeteniği de var fakat pis bir kokuyu almamak için iraden seni zorlar kokuyu duyarsın koku alma yeteneğine bu kokuyu alma istemiyorum diyemezsin. Netman. Tanrının gerçekten varolduğunu farz edelim. Benim niye ona tapınma zorunluluğum var? Eğer benim herhangi birine, bu biri benden çok daha güçlü bile olsa, tapınmayı reddetme yeteneğim varsa (eğer bunu seçebiliyorsam, böyle bir yeteneğim var demektir), o zaman bu yeteneği kullanmaktan dolayı neden ceza görmem gerekiyor? Eğer itaat istiyorsa, neden itaat etmeme yeteneğini de veriyor insana? Yok eğer başka türlüsünden zevk alamıyorsa, o zaman "Peki bu Tanrı sadist midir?" sorusu gündeme gelir. CEVAP. ALLAH gerçekten vardır zaten. Ona tapınma zorunluluğun yok niye kendini zorluyorsun yine aynı nakaratlar zaten yetenek başka irade başka tapınmayı reddedebilirsin eğer cezayı da ALLAH a itaatsızlıkdan dolayı kabul etmiyorsan cezayıda engellersin demektir. buraya cevap vermiyeceğim zaten dolaylı olarak yukarıda cevabı verdim zaten insan oğlu fikir üretemedimi ya tekrar başlar veya hakaretamiz konuşur. Netman. Tanrı her şeyi biliyorsa (geçmiş, gelecek, vs), o zaman geçmiş de, gelecek de daha yaratılış anında belli demektir. Belli olan bir şeyi değiştirmek için, kitap, peygamber, vs göndermenin mantığı ne o zaman? CEVAP. İRADE yi yine unuttun iyiki yetenek demedin mantık şu cezayı hakedip cehenneme gidenlere soracak ben size Dünyada Kitap Peygamber göndermedimmi neden gönderdiklerime uymadınız demek için ve birde ALLAH KULLARINA ZERRE KADAR eziyet etmemek için sebebi de Dünyada ALLAH ın rızası doğrultusunda yaşayanlara da vadettiklerini vermek için ALLAH ın rızası doğrultusunda yaşamayıp kendi kafalarına göre yaşayanlara da vad ettiği cezayı vermek için çünkü ALLAH VADİNDEN DÖNMEZ. Netman. Jean Paul Sartre’a göre, Tanrı varsa bile ona savaş açıp yok etmeye çalışmalıyız, çünkü o bizim özgürlüğümüze engeldir. Tanrı varsa bile, eğer iddia edildiği gibi adilse, hür irade verdiği ve istediğini seçme yeteneğiyle donattığı kullarından, bu yeteneği kullanma hakkını esirgememelidir. O zaman kendisi iyi niyetli ve adil olmaz. Gaddar, despot ve adaletsiz olur. CEVAP. Jean Paul Sartre öldü haberin yok galiba ALLAH BAKİDİR.Sayın Netman bir şeyde karar kılın artık yukarıda neden itaat etmeme yeteneğini (irade)veriyor insana diyorsunuz burada da yeteneğini (irade) kullanmak isteğini istiyorsunuz madem o kadar biliyorsunuz sizde ADALET i nereye koyuyorsunuz unuttunuzmu yoksa ve yahut ne istediğnizi bilmiyorsunuz birde bu kadar şeyi kimden istiyorsunuz madem inanmıyorsunuz vede böyle isteklerle karşılaşsanız acaba siz nasıl karşılık verirdiniz. Netman. Farz edelim ki bilimkurgu filmlerindeki o akıllı robotları yapacak kadar gelişti teknolojimiz. Ve bu yaptığımız robotlar hem kendi varlıklarının bilincinde, hem de hür seçimlerini yapabilecek varlıklar. Bu durumda, biz onlardan, bize köle gibi itaat etmelerini bekleyebilir miyiz? Buna hakkımız var mıdır? Bunu yaparsak, bu durumun hür insanları köle edinmekten ne farkı vardır? Bu bizi, gaddar, acımasız, despot ve adaletsiz yapmaz mı? CEVAP. Farzedelimki yaptığınız robotlar köle gibi itaat etmesini beklemeyiz evvela robotları yap ondan sonra robotlar ın egemenliğine girme ondan sonra konuşuruz. Birde şimdi robotları insan yaptın evvela robotları yap ondan sonra kararımızı veririz. Netman. Yapay zeka programları üzerine çalışan bir bilgisayar programcısını düşünün. Bir program hazırlıyor, test ediyor ve programın istediği kadar zeki davranmadığını görüyor. Bu durumda programcı kimi suçlamalıdır? Yazdığı programı mı, yoksa kendisini mi CEVAP. Valla ilk defa doğru bir laf ettin ALLAH İnsanı mükemmel yaratmış Kainatı da öyle bu durumda İnsanın itaat- tan başka şeçeneği kalmıyor. İsmi üzerinde yapay zeka programcısı kararıda size bırakıyorum zaten soruda mantıkta yok. Netman. Kuran'da neden devamlı kölelerden bahsedilmektedir? (Kölelerinize iyi davranın,vs. benzeri telkinlere kuranda bolca rastlamak mümkündür). Yani kuran köleliği doğal karşılar, hatta tasvip eder görünümdedir. İnançlılar bu durumla nasıl yüzleşmektedir? CEVAP. Bu soruya defalarca cevap verildiği halde yinede verelim zaten üç aşşağı beş yukarı aynı şeyleri soruyorsun uz. lafzî olarak, kişinin "boyun"unu ifade eder ve aynı zamanda bir insanın bütün kişiliğini anlatır. Mecazî olarak fi'r-rikâb ifadesi, "insanları zincirlerinden kurtarmak yolunda" anlamına gelir ve hem esirleri fidye karşılığı bırakmayı hem de köleleri özgürlüklerine kavuşturmayı ifade eder. Kur'an, bu tür harcamaları erdemliliğin temel şartları arasına dahil etmek suretiyle insanları zincirlerinden kurtarmanın -ve böylece köleliği ilga etmenin- İslam'ın sosyal amaçlarından biri olduğuna işaret eder. Kur'an'ın nüzulü döneminde kölelik, bütün dünyada yerleşik bir kurum idi ve onun birdenbire ilga edilmesi ekonomik olarak imkansızdı. Bu zorluğu aşabilmek ve aynı zamanda köleliğin nihaî olarak tamamen ortadan kaldırılmasını sağlamak amacıyla Kur'an, 8:67'de, artık yalnızca haklı bir savaşta (cihâd) alınan esirlerin köle olarak tutulabileceklerini emreder. Ama bu yolla veya -8:67'nin nüzulünden önce- başka herhangi bir şekilde köle edinilmiş kişiler için bile Kur'an, köleleri salıvermedeki büyük erdemi vurgular ve onu çeşitli günahlar için bir kefaret aracı kılar Ayrıca Hz. Peygamber, insanları kölelikten şartsız olarak kurtarmanın, Allah katında bir Müslümanın ifa edebileceği en övgüye değer fiil olduğunu çeşitli vesilelerle vurgulamıştır. zekât'ın harcanabileceği ya da tahsis edilebileceği bütün alanları hulasa etmektedir. "Kalpleri kazanılacak olanlar" deyimiyle, açıktır ki, İslam'ı anlamaya ve belki benimsemeye yatkınlık gösteren ve İslam'a dönmeleri yönünde, dolaylı ya da dolaysız yollarla (yani, İslam öğretisinin en etkin ve doğru biçimde insanlara ulaşması ve yayılması için başvurulması mümkün ve meşru olan her türlü araçla) çaba sarf edilecek olan kimseler kasdedilmektedir. Fi'r-rikâb ("insanları boyunduruklarından kurtarmak için") terimine gelince, hem savaş esirlerinin hem de kölelerin fidye ödenip kurtarılmalarıyla ilgili olan bu terim için bkz. 2. sure, 146. not. Ğârimûn terimi, iyi niyet ve amaçlarla borçlanıp sonra da kendi hata ve eğrilikleri olmaksızın borcunu ödeyemeyecek duruma düşenleri işaret etmektedir. "Allah uğruna" ya da "Allah yoluna" terimi, İslam'ın yayılıp insanlara ulaşması başta olmak üzere doğru ve maruf amaçlarla yapılan her türlü harcamayı, savaşta ve barışta hak uğruna girişilen her türlü çabayı içine alır. Otoritelere göre, bu ifade (a) köle sahibinin, köleyi gerekli miktarda parayı elde edebilmesi yönünde göstereceği çabalarda desteklemek, yani onun emeğine daha cömertçe değer biçmek ya da tazminat kabilinden toplu bir ödemede bulunmak şeklindeki yükümlülüğünü; cemaat yahut devlet hazinesinin (beytü'l-mâl), 9:60'da vazedilen ve zekatın kullanılma alanlarından birinin de insanları kölelik zincirinden kurtarma işi olduğunu belirten Kur'ânî ilke uyarınca, kölelerin azad edilmesi işini finanse etme yükümlülüğünü dile getirmektedir. Bunun içindir ki, Zemahşerî yukarıdaki ifadenin sadece köle sahibi kişilere değil, bütün bir cemaate hitab ettiği görüşündedir. "Allah'ın malı/zenginliği" ifadesi, "Allah'ın, karşılığında cenneti vaad ederek müminlerden canlarını, mallarını satın aldığı" yolundaki Kur'ânî ifadeyle ilgili bir îma taşımaktadır ki bunun anlamı, insanın sahip olduğu her şeyin gerçekte Allah'a ait olduğu ama insana bunlar üzerinde sadece kullanma ya da yararlanma hakkının verildiğidir. Boyunduruk/zincir" terimi, burada, "kölelik" olarak tanımlanabilecek olan bütün tutsaklık ve sömürü -sosyal, ekonomik veya politik- biçimlerini kapsar. şimdilik bu kadar devamı gelecek. OMURSUN.
-
Dinsiz neye inanır.
Hem yukarıdakileri söylemişsiniz, hem de "Hubble Big Bang'i kanıtladı" demişsiniz... Demek ki bazı şeyleri bilmek, öğrenmek için labaratuvara sokmak gerekmiyormuş. Şu an bilimin elinde maddenin ne zaman ve nasıl oluştuğu konusunda bir veri yok. Ancak böyle bir veri yok diye de, dinlerin iddia ettiği gibi evrenin dünyadan sonra oluştuğu, önce su varken yerlerin ve göğün birbirinden ayrıldığı gibi bir "leylek" hikayesine de inanacak değiliz. YUKARIDAKİ YAZI SAYIN YAM YAM A AİTTİR. Sayın yam yam malumunuz inanmayanlar tesadüfler den bahseder Dünyan ın İnsan ın oluşumunu ve bu iddia bilinen tarih kadar eskidir yani teoride kalırlar yani anlayacağınız eski zamanda labaratuvar yokmuş. 21. Yüz yılda bildiğiniz gibi labaratuvarlar veya bilimsel araştırmalar uzayda devam ediyor Hubble ve uzay araştırmaları kozmonot astranot gibi vs. inanmayanlar da inananlara defaatle söyledikleri bir şey var bilim doğru söyler eğer öyle ise bilim big bang ile hubble sayesinde kainatın tesadüfen oluşmadiğini kanıtlamıştır. Madem sizin bildiğiniz bilimin elinde maddenin ne zaman oluştuğuna kanıt yoksa bizim bildiğimiz modern bilimle de kanıtlanmış olama inanmak mecburiyetindesiniz ha inanmaya bilirsiniz o sizin bilim anlayışınıza kalmış. Sonra Din (İSLAM) Evrenin Dünyadan sonra oluştuğunu söylemez biraz araştır biraz oku. SURE-ENBİYA-AYET-30. O kâfir olanlar, görmediler mi ki, göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları ayırdık. Hayatı olan her şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmıyorlar mı? OMURSUN.
-
Kuran da Yaratılış
İŞTE O ZAMAN Rabbin meleklere: "Bakın, Ben yeryüzünde ona sahip çıkacak birini yaratacağım!" demişti. Onlar: "Seni övgüyle yüceltip takdîs eden bizler dururken, orada, bozgunculuğa ve yozlaşmaya yol açacak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?" dediler. [Allah:] "Sizin bilmediğiniz (çok şey var, onları) Ben bilirim!" diye cevapladı. BAKARA-30. AÇIKLAMA. Sizi yeryüzünde halifeler yapan O'dur." (Fâtır, 35/39) sırrı belli olacak. Bu mânâ, Ashab-ı kiramdan ve Tâbiinden uzun uzadıya nakledilegelen tefsirlerin özeti ve sonucudur. Burada "yapacağım" demek, acaba "yaratacağım" demek midir, değil midir? Bu tefsir yok değildir. fiili bir mef'ul (tümleç)e müteaddî (geçişli) olursa "halk = yaratmak" demek olur. Burada da "halk = " dan daha genel ve daha mutlaktır. Ve ikisine de ihtimali vardır. "Halk = yaratma" meselesi ilerde "Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu(n şeklini) düzeltip, ona ruhumdan üflediğim zaman, derhal ona secdeye kapanın." (Sa'd, 38/71-72) âyetleriyle belirtilecektir ki, iş bu tebliği, takdirinden sonra görünüyor. Arada zatın takdiri ile sıfatın takdirinin farkı vardır. Dilimizde "kalfa" deyiminin doğrusu olan halife kelimesi, (yani birinin arkasından makamına oturmak mânâsıyla ilgili olarak) mânâsınadır. Yani aslı "halîf "dir. Ve sonundaki bitişik tâ (tâ-i merbûta) mübalağa içindir. Şu halde isim olarak kullanılan galip sıfatlardandır ki, Fransızca "reprezantan" kelimesi de bu mânânın temsilcisidir, çoğulu "halâif" ve "hulefâ" gelir, masdarı da "hilâfet"dir. "Hılâfet", "vekalet" gibi, "asalet"in karşıtı olarak, başkasına vekil olmak, yani az veya çok onun yerini tutarak, onu temsil etmek demektir. Râğıb'ın "Müfredât"ında açıkladığı üzere bu vekillik de ya aslın kaybolmasından veya bir yardımdan veya aczinden, yahut da bunların hiçbiri olmadığı halde sırf asîlin vekiline bir şeref bahşederek lütufta bulunmasından doğar. Ve işte Cenab-ı Allah'ın yeryüzünde velilerini halife seçmesi bu kabildendir. Demek ki her vekilin, halifenin kıymet ve şerefi, asilin şerefi ve vekilliğin derecesine uygundur. Cenab-ı Allah da "yeryüzünde bir halife yapacağım" deyince, kendilerini bir danışma makamında gören melekler, bir taraftan bundaki şerefi takdir ettiler, diğer taraftan da yeryüzündeki bir yaratığa Allah tarafından böyle yüksek bir irade yetkisi verilmesinde bir şer ihtimalinden de korktular. "Yerde" deyince "Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım." (Sa'd, 38/71) takdiri anlaşılıyordu. Acaba bu selahiyeti alan güzel kullanabilecek mi? Acaba bunu asalet zannederek kendi çıkarına hükümler icrasına kalkışırsa yeryüzüne fesat vermeyecek mi? Cenab-ı Hak henüz bu noktaları ve o yetkinin derecesini ve gizli hikmetlerini bildirmemiş olduğu için melekler: orada (yani yeryüzünde) onu fesada verecek, onda fesatlar çıkaracak ve kanlar dökecek bir kimse, bir âmil mi yapacaksın? halbuki biz hep sana hamd ederek daima tesbih ediyoruz ve sana özel takdisler (kutsamalar)imizi sunarız. Veya senin için kendimizi daima temizler, temiz tutarız, dediler. Ve bu şekilde maksatları hâşâ itiraz olmayıp, hikmetini bir istifsar (açıklanmasını istemek) olduğunu bildirdiler. Bununla beraber hilafete, zımnen (üstü kapalı olarak) bir istek de ortaya attılar. Tesbîh, Allah Teâlâ'yı tenzih etmek, yani en kudsî zatını inanç, söz ve amel bakımından layık olmayan her türlü kusurdan arı ve uzak tutmaktır. Aslı, suda pek iyi yüzerek uzaklara gitmek demek olan (sebh) masdarındandır ki "tef'îl" vezninden gelişi teksîr (çoğaltma) ifade eder. Allah'ı takdis de böyledir. Bu da esasında pek uzağa gitmek demek olan (kuds)den alınmış olarak temizlemek, pek temiz tutmak mânâsınadır. Çünkü "tathir", pislikten çok uzaklaştırmaktır. Bununla beraber demek olduğu gibi "nefislerimizi, senin rızan için, temizliyoruz" demek de olabilir ki, ikisiyle de rivayet gelmiş ve bunun için yukarda ikisine de işaret edilmiştir. OMURSUN. Sayın saklı gerçek soruyor cevabı da kendi veriyor? kendi yazıp ta misal verdiği topikten alıntı yapıp cevabı verelim. 2/30. Rabbin meleklere "Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti; melekler, "Orada bozgunculuk yapacak,kanlar akıtacak birini mi var edeceksin? Oysa biz Seni överek yüceltiyor ve Seni devamlı takdis ediyoruz" saklı gerçek yukarıdaki Ayete göre soruyor Melek ler adem in dünya ya gönderileceğini nerden biliyormuş. Cevap yukarıdaki Ayet te zaten "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" yeryüzünden kasıt herhalde Dünya değilmi. bu bir. OMURSUN. Allah Meleklere “Ben yeryüzünde (Hükümlerimi yerine getirecek)bir halife(yetki ve yöneticiliğe elverişli bir insan)yaratacağım demişti.”Buna rağmen meleklerde : (Ya Rabb) biz seni hamd (övgü )ile yüceltip ve seni bütün noksanlıklardan tenzih edip ulularken Senin emirlerini tutmayıp bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birisini mi? Yaratacaksın dediler.Allah onlara şu cevabı verdi :”Şüphesiz Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.”(Bakara Suresi ayet no:30) Burda dikkat edilirse yüce Allah meleklerin söylediğinin tersini ispata çalışmamakta ama onlara “Şüphesiz ben sizin bilmediklerinizi bilirim” demiştir.Bu şekilde insanın halife olarak yaratılmasına değer unsurun onların içlerinden gelecek olan iyilerden kaynaklandığını anlatmış olabilir.Yüce Rabbimiz bütün bunlara rağmen Halife olarak insanın yaratılmasına değer bir şeylerin olduğunu anlatmaktadır.Ayrıca şu da çok önemlidir ki;Melekler insanların kan döken bozgunculuk yapan özelliklerini nerden biliyorlardı.Buna ihtimaller kapsamında cevap verilebilir. 1-Yeryüzünde insandan önce yaşayan canlıların bozgunculuk yapması,kan dökmesi. 2-İnsana yönetmeye dayalı yetki verilmesi 3- İnsandan önce yaratılan ve yönetmeye elverişli yaratıkların amellerinde melekler tarafından bozgunculuk ve kan görülmesi 4- Diğer bilgi kaynakları Buradan şu da çıkıyor ki ; Melekler bu tip bilgileri bir yerlerden almaktadırlar. Kısaca bilgiler orda gizli kapaklı değildir.Açıkca görülebilmektedir veya bilgilere ulaşılabilinmektedir.Görülmekle birlikte söz konusu bilgiler hakkında konuşma yapılması ve böylece meleklerin arasında iletişim olduğu ve bu iletişimde meleklerin ortak paydada buluşabildiği de ortaya çıkmaktadır.Bir diğer noktada şudur Melekler Allah’a karşı kendi fikirlerini kolaylıkla söyleyebilmektedirler.Böylece Allah onlara bu tip konuşmalar yapabilmelerinin fırsatını vermiş oluyor.Bu da Allah’ın büyüklüğünü tekrar tekrar göstermektedir. Sonra olay diğer Ayetlerle şöyle devam etmektedir.(Allah)Yarattığı Ademe bütün isimleri öğretti,sonra onları Meleklere gösterip;”Haydi doğru iseniz,Onların isimlerini bana haber verin”dedi.(Bakara Suresi Ayet no:31) (Meleklerde Ya Rabbi );”Seni tenzih ederiz.Senin bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur.Çünkü her şeyi hakkıyla bilen ,Hüküm ve Hikmet Sahibi Sensin.”demişlerdi.(Bakara Suresi Ayet no:32) ve daha sonrada ; (Bunun üzerine Allah);”Ey Adem,eşyanın isimlerini onlara haber ver “dedi. (Adem Aleyhisselam da onların )isimlerini onlara bildiriverince (Allah):”Ben size göklerin ve yerin gaybını (sırlarını/hikmetini)Şüphesiz Ben Bilirim Dememiş miydim?dedi.(Bakara Suresi Ayet no:33) Yukardaki ayetlerden de anlaşılacağı üzere Hz.Ademin öğrenme anlama uygulama güvenme özellikleri bulunmaktadır.Rabbimiz ile Melekler arasında konuşma devam ediyor.Ve sonunda Melekler Rabbimize ve onun bilgisine teslim oluyorlar.Demek ki Melekler Rabbimizin onlara direk olarak verdiği veya sunduğu bilgileri bilmektedirler.Bilgi kaynağı Rabbimizdir.Ve biz sadece onun verdiği bilgi miktarınca bilmekteyiz.Bu ayette Rabbimiz haklılığını Meleklere ispat etmiş durumdadır. Gerçektende Rabbimiz bilerek ve kasten dünyamızın içine bir sürü sırı bulalım diye koymuştur.Elbette onu Takdir edelim diye .Biz Ademoğlu olarak sadece onun yeryüzüne biz yaratılmadan önce koyduğu şeyleri icat diye bulup onunla övünüyoruz.Burada aslında Takdir edilmesi gereken Rabbimizdir.O gerçekten Muazzam bir anlayışa ve sonsuz akla sahiptir. Hatta Şunu da açıklamak istiyorum ki ;Biz bulduk diye ortaya çıkarıp getirdiğimiz buluşları ve bunları bulan kişilerin yanlış veya doğru anlayışlarını ve onların anlayışlarının anlayışlarını Rabbimiz bilmekte bu bilgiyle hareket ederek dünyamızın içine yine bulalım diye sırlarını gizlemektedir.Kısaca Rabbimiz kainat da sebepler içinde sonsuz sebepler ,sonuçlar içinde sonsuz sonuçlar koymuştur. OMURSUN. HİCR-26.Ayet ten 40. Ayet e kadar. GERÇEK ŞU Kİ, Biz insanı ses veren balçıktan, biçim verilebilir, özlü, kara bir balçıktan yarattık. Görünmeyen yaratıkları ise, ondan [çok] önce, yakıcı/bunaltıcı yellerin ateşinden yaratmıştık. Ve hani, Rabbin meleklere: "Haberiniz olsun, Ben biçim verilebilir özlü kara balçıktan bir ölümlü varlık yaratacağım" demişti, Ona belirli bir biçim verip de ruhumdan üflediğim zaman onun önünde yere kapanın!" Bunun üzerine meleklerin hepsi topluca yere kapandılar, yalnızca İblis (buna katılmadı); yere kapananlarla birlikte olmaya yanaşmadı o. "Ey İblis!" diye buyurdu Allah, "Seni yere kapananlarla beraber olmaktan alıkoyan sebep ne?" "Ses veren bir balçıktan, biçim verilmiş özlü bir çamurdan yarattığın ölümlü bir varlığın önünde yere kapanmak bana yakışmaz!" diye karşılık verdi [İblis]. "Çık git öyleyse bu [melekî makam]dan!" diye buyurdu O; "Çünkü, sen artık kovulmuş birisin! Ve bil ki, Hesap Günü'ne kadar lânet[im] peşinde olacak!" "Madem öyle, ey Rabbim," dedi [İblis], "bana ölümden kalkılacağı Gün'e kadar zaman tanı!" "Pekala, öyle olsun:" diye buyurdu O, "kendilerine zaman tanınanlardan biri olacaksın, (tabii,) vakti [ancak Benim tarafımdan] bilinen o Gün'e kadar." [bunun üzerine İblis:] "Beni yolun dışına attığın için, ben de, kuşkusuz, yeryüzünde [kötülükleri] onlara süsleyip bezeyeceğim ve muhakkak ki onların hepsini ayartıp yoldan çıkaracağım, Yalnızca Senin gerçek kulların bunun dışında [kalacak]!" AÇIKLAMA. -İblis'in (ya da Şeytan'ın) insana iğva vermesi, ayartmaya çalışması; ama Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlara nüfûz edememesi, onların üzerinde etkili olamaması. Bununla Kur'an şunu açıklığa kavuşturmaktadır ki, yaratıcısına karşı görünüşte "baş kaldırması"na rağmen, Şeytan, gerçekte, Allah'ın planında belli bir işlevi yerine getirmekte ve daimî bir ayartıcı olarak, insanın, iyiyle kötü arasında bir seçim yapması için kendisine Allah tarafından verilen serbestiyi kullanmasına ya da tecrübe etmesine vesîle olmaktadır. ARAF-11. Evet, gerçekten de sizi yarattık, sonra size biçim verdik; ve sonra meleklere: "Âdem'in önünde secde edin!" dedik. Bunun üzerine, İblis'in dışında, onlar[ın hepsi] secde ettiler; (bir tek) o secde edenlerin arasında yer almadı. AÇIKLAMA. sizi yarattık [yani, "yaşayan organizmalar olarak size can verdik"] ve sizi biçimlendirdik" [ya da "size insan olarak biçim verdik"]- bireysel anlamda, rüşeym safhasından başlayarak gelişimini tamamlayıncaya kadar insanın bedensel gelişme sürecini olduğu kadar insan soyunun evrimini de îma etmektedir. ŞİMDİ BU KADAR YETER. OMURSUN.
-
ZİYA GÖKALP 90 YIL ÖNCE YAZDIĞI ŞİİR.. "DİN"...("Cemaat" lerin egemenliği altına düşen bir Türkiye, Cumhuriyetin 83'üncü yılını kutlamaya layık mıdır)
Hak Bir Gönül Verdi Bana Hak bir gönül verdi bana Ha demeden hayrân olur Bir dem gelir şâdân olur Bir dem gelir giryân olur Bir dem sanasın kış gibi Şol zemheri olmuş gibi Bir dem beşâretden doğar Hoş bağ ile bostân olur Bir dem gelir söyleyemez Bir sözü şerh eyleyemez Bir dem dilinden dür döker Dertlilere dermân olur Bir dem çıkar arş üzere Bir dem iner taht-es-serâ Bir dem sanasın katredir Bir dem taşar ummân olur Bir dem cehâletde kalır Hiç nesneyi bilmez olur Bir dem dalar hikmetlere Câlînus u Lokmân olur Bir dem dev olur yâ peri Vîrâneler olur yeri Bir dem uçar Belkîs ile Sultân-ı ins ü cân olur Bir dem varır mescidlere Yüz sürer anda yerlere Bir dem varır deyre girer İncil okur ruhbân olur Bir dem gelir Îsâ gibi Ölmüşleri diri kılar Bir dem girer kibr evine Fir'avn ile Hâmân olur Bir dem döner Cebrâil'e Rahmet saçar her mahfile Bir dem gelir gümrâh olur Miskin Yunus hayrân olur Yunus Emre OMURSUN.
-
İslam hak din mi?
Agnostisizm Nedir? İnsanın, kendi deneyimleriyle elde ettiği olguların ötesinde hiçbir şeyin varlığını bilemeyeceğini ileri süren öğreti. Agnostisizm hem bir terim , hem de felsefi kavram olarak Thomas Huxley tarafından ortaya atıldı. Huxley agnostik sözcüğünü hem geleneksel Yahudi-Hıristiyan tanrıcılığını, hem de tanrıtanımazlık öğretisini reddederek Tanrının varlığı sorununu ortada bırakan düşünürler için kullandı. Terim daha sonra geriye götürülerek bütün bilinemezci öğretileri kapsamıştır. Agnostisizm, tarihsel olarak bilimin denetiminden yoksun insan düşüncesinin düştüğü büyük yanılgılara bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. İlk tepkiyi Yunan antikçağ bilgicilerinden duyumcu sofistler vermiştir. Onlara göre bilgi duyuların sonucudur ve duyular dışında bilgi edinemez ve herkes için geçerli bilgi olamaz Deizm Nedir? - Tanrı tanırcılık Vahiy ya da bir kilise öğretisi aracılığıyla edinilmiş her türlü dinsel bilgiye karşı çıkan buna karşılık belirli bir dinsel bilgi bütününü herkesin doğuştan taşıdığını ya da us yoluyla elde edebileceğini savunan görüşe denir. Deizm, tanrılık gücünün sadece yaratma işlemiyle sınırlandığını ve bir kez yaratıldıktan sonra dünyanın hiçbir işine karışmadığını eş deyişle dünyayı yönetmediğini belirtir. Deizmin dayandığı “doğal” din kavramı başlıca iç kaynaktan beslenir. İnsan usuna duyulan inanç, dogmacılığa ve hoşgörüsüzlüğe yönelen vahiy öğretisinin, reddedilmesi ve tanrının düzenli bir dünyanın ussal mimarı biçiminde kavranması. Deizmciler Müslümanlıkta ve dünya dinlerinde görülen ibadet, inanç ve öğreti farklılıklarının temelinde evrensel olarak benimsenmiş din ve ahlak ilkelerinin, ussal bir özün bulunduğunu öne sürerler. Deizimcilere göre kendi başına doğal din, her türlü kuşku ve yozlaşmadan uzaktır. Bu yüzden us yoluyla doğrulanmış yalın ahlakı, doğrular dışında Müslümanlığın sonradan eklediği tüm öğelere karşı çıkarlar. SAYIN HAKSÖZ KUSURA BAKMA AMA HANGİSİSİN ÇÜNKİ İKİSİ DE AYRI AYRI KAVRAMLAR İSTERSEN BİRDE BUNLAR ÜZERİNE BİLGİLENDİREYİM SİZİ OLURMU TUTARLI OLUN. OMURSUN.
-
İslamda kölelik ve cariyelik
KÖLELİK İLE İLGİLİ KUR,AN I KERİM AYETLERİ VE AÇIKLAMALARI. BAKARA-177. Gerçek erdemlilik, yüzünüzü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a, Ahiret Günü'ne, meleklere, vahye ve Peygamberlere inanan, servetini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı [malî] yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve [gerçek erdem sahipleri] söz verdiklerinde sözlerini tutan, felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir: İşte onlardır sadakatlerini gösterenler ve işte onlardır Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar. TEVBE-60. Allah için sunulan şeyler, yalnızca yoksul ve düşkünler, bu konuyla ilgilenen görevliler, kalpleri kazanılacak olan kimseler içindir; ve insanları boyunduruklarından kurtarmak için; ve borçlarını ödeyemeyecek durumda olanlar için; ve Allah uğruna girişilebilecek her türlü çaba için ve yolda kalmış kimseler için: bu, Allah'tan (uyulması zorunlu) bir yönergedir; çünkü Allah, doğru hüküm ve hikmetle yön gösteren mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir. NUR-33. Evlenmeye imkan bulamayanlar, Allah kendilerine lütfuyla bu imkanı verinceye kadar iffetli davransınlar.Yasal olarak sahip bulunduğunuz kimselerden azatlık sözleşmesi yap-mak isteyen olursa, kendilerinde iyi niyet görüyorsanız bu sözleşmeyi onlar için yazın; ve Allah'ın size bahşettiği kendi zenginliğinden onlara [paylarını] verin. Ve eğer evlenerek iffetlerini korumak istiyorlarsa, sakın, dünya hayatının geçici hazları peşine düşerek [hürriyeti sizin elinizde bulunan] cariyelerinizi fuhşa zorlamayın; kim onları buna zorlarsa, bilsin ki, maruz kaldıkları bu zorlanmadan ötürü, Allah (onları) acıyıp esirgeyecek ve bağışlayacaktır! BELED-13. [O,] boynunu [günah zincirinden] kurtarmaktır; AÇIKLAMA. lafzî olarak, kişinin "boyun"unu ifade eder ve aynı zamanda bir insanın bütün kişiliğini anlatır. Mecazî olarak fi'r-rikâb ifadesi, "insanları zincirlerinden kurtarmak yolunda" anlamına gelir ve hem esirleri fidye karşılığı bırakmayı hem de köleleri özgürlüklerine kavuşturmayı ifade eder. Kur'an, bu tür harcamaları erdemliliğin temel şartları arasına dahil etmek suretiyle insanları zincirlerinden kurtarmanın -ve böylece köleliği ilga etmenin- İslam'ın sosyal amaçlarından biri olduğuna işaret eder. Kur'an'ın nüzulü döneminde kölelik, bütün dünyada yerleşik bir kurum idi ve onun birdenbire ilga edilmesi ekonomik olarak imkansızdı. Bu zorluğu aşabilmek ve aynı zamanda köleliğin nihaî olarak tamamen ortadan kaldırılmasını sağlamak amacıyla Kur'an, 8:67'de, artık yalnızca haklı bir savaşta (cihâd) alınan esirlerin köle olarak tutulabileceklerini emreder. Ama bu yolla veya -8:67'nin nüzulünden önce- başka herhangi bir şekilde köle edinilmiş kişiler için bile Kur'an, köleleri salıvermedeki büyük erdemi vurgular ve onu çeşitli günahlar için bir kefaret aracı kılar Ayrıca Hz. Peygamber, insanları kölelikten şartsız olarak kurtarmanın, Allah katında bir Müslümanın ifa edebileceği en övgüye değer fiil olduğunu çeşitli vesilelerle vurgulamıştır. zekât'ın harcanabileceği ya da tahsis edilebileceği bütün alanları hulasa etmektedir. "Kalpleri kazanılacak olanlar" deyimiyle, açıktır ki, İslam'ı anlamaya ve belki benimsemeye yatkınlık gösteren ve İslam'a dönmeleri yönünde, dolaylı ya da dolaysız yollarla (yani, İslam öğretisinin en etkin ve doğru biçimde insanlara ulaşması ve yayılması için başvurulması mümkün ve meşru olan her türlü araçla) çaba sarf edilecek olan kimseler kasdedilmektedir. Fi'r-rikâb ("insanları boyunduruklarından kurtarmak için") terimine gelince, hem savaş esirlerinin hem de kölelerin fidye ödenip kurtarılmalarıyla ilgili olan bu terim için bkz. 2. sure, 146. not. Ğârimûn terimi, iyi niyet ve amaçlarla borçlanıp sonra da kendi hata ve eğrilikleri olmaksızın borcunu ödeyemeyecek duruma düşenleri işaret etmektedir. "Allah uğruna" ya da "Allah yoluna" terimi, İslam'ın yayılıp insanlara ulaşması başta olmak üzere doğru ve maruf amaçlarla yapılan her türlü harcamayı, savaşta ve barışta hak uğruna girişilen her türlü çabayı içine alır. Otoritelere göre, bu ifade (a) köle sahibinin, köleyi gerekli miktarda parayı elde edebilmesi yönünde göstereceği çabalarda desteklemek, yani onun emeğine daha cömertçe değer biçmek ya da tazminat kabilinden toplu bir ödemede bulunmak şeklindeki yükümlülüğünü; cemaat yahut devlet hazinesinin (beytü'l-mâl), 9:60'da vazedilen ve zekatın kullanılma alanlarından birinin de insanları kölelik zincirinden kurtarma işi olduğunu belirten Kur'ânî ilke uyarınca, kölelerin azad edilmesi işini finanse etme yükümlülüğünü dile getirmektedir. Bunun içindir ki, Zemahşerî yukarıdaki ifadenin sadece köle sahibi kişilere değil, bütün bir cemaate hitab ettiği görüşündedir. "Allah'ın malı/zenginliği" ifadesi, "Allah'ın, karşılığında cenneti vaad ederek müminlerden canlarını, mallarını satın aldığı" yolundaki Kur'ânî ifadeyle ilgili bir îma taşımaktadır ki bunun anlamı, insanın sahip olduğu her şeyin gerçekte Allah'a ait olduğu ama insana bunlar üzerinde sadece kullanma ya da yararlanma hakkının verildiğidir. Boyunduruk/zincir" terimi, burada, "kölelik" olarak tanımlanabilecek olan bütün tutsaklık ve sömürü -sosyal, ekonomik veya politik- biçimlerini kapsar. OMURSUN. Aristoya demişler köleliği kaldıralım Aristo da demiş yerine ne koyacaksınız. Malum 21. yüz yılda makınanın tezgahın yaptığını köleler yapıyordu. şimdilik. OMURSUN.
-
İslam hak din mi?
Kesinlikle yanlış.Hiç bir ateist körükörüne değil, aksine yıllarca islamı sorgulayan, kafa patlatan ve bilinçli bir şeklide bu tercihi yapan insanlardır.Size göre an cahil olarak gördüğünüz bir ateist, yine size göre en alim kabul ettiğiniz birinden, islamı çok daha iyi bilir.En kral alim geçinen bir ilahiyatcı bile, bir ateistin karşısında islami konularda tartışamaz.Zira müslümanlara pompaladıkları makyajları onlara söktüremeyeceklerini gayet iyi bilirler. Burdan öyle atıp tutması kolay.Denemek isteyen gitsin ateist forumlara bakalım becerebilecek mi? Yine ateistler,müslümanların sıkça karaladığı gibi, ahlaksız,sadist hiç bir kural tanımayan canavarlar değil. En ahlaklı geçinen bir müslümandan bile daha çok ahlaki değerleri savunan erdemli ve dürüst insanlar. Ben ateist değilim.Ama kim olursa olsun haksız yere çamur atılmasına razı olmadığım için bunları yazmak zorunda kaldım. YUKARIDAKİ YAZI SAYIN HAK SÖZ ÜN (KUR,AN DAKİ ÇELİŞKİLER TOPİĞİNDEN ALINTIDIR) DİKKATİ ÇEKMEK İSTEDİĞİM YAZISI "BEN ATEİST DEĞİLİM" KELAMI DIR. Birde bu topikteki ifadesine bakalım. Ben bir dinsizim ama dinsel bir soru soracağım. ŞİMDİ SAYIN HAK SÖZ ÜN HANGİ LAFINA İNANALIM ATEİST OLMADIĞINAMI YOKSA DİNSİZ OLDUĞUNAMI YOKSA DİNSİZ BAŞKA MANADA ATEİST BAŞKA MANADAMI KULLANILIYOR VE YAHUT CİDDİ BİR ŞEKİLDE ALDATMA VAR. İNANDIRICI OLMAK İÇİN İNSANIN EVVELA TUTARLI OLMASI LAZIM DEĞİLMİ SAYGILAR. OMURSUN.
-
Kuran neye denir? neyin adıdır?
Kuran bir kitap olduğu için, elle tutulan ve gözle görülen bir maddedir. Nasıl ki, okullarda okutulan tüm kitapları görebildiğimiz ve tutabildiğimiz gibi; kuran da onlar gibi elle tutulur ve gözle görülür bir maddedir. Kuranı sayfalara ayırırsanız, kuran olma özelliğini kaybeder. Zira parçalara ayrıldıktan sonra gördüğünüz ve tutabildiğiniz maddeler Kuran değil onun parçalarıdır. Bu yüzdende o parçalara Kuran veya Kuranlar diyemeyeceğimiz için, onlara olsa olsa Kuran parçaları diyebiliriz ama tekil bir manada Kuran diyemeyiz. Tekrar ediyorum; onlara Kuranlar diyemeyiz. Sayıları birden fazla olacağı için, Kuran da diyemeyiz. Sadece Kuran parçaları diyebiliriz. YUKARIDAKİ YAZI SAYIN EVRENSEL DEN ALINTIDIR. Cevabımı biraz mizahi olarak vereceğimden dolayı şimdiden özür. KUR,AN ın elle tutulmayan gözle görülmeyen bir kitap olduğunu söyleyen mi var? KUR,AN da okullarda ki kitaplar gibi elle tutulur gözle görülür. Zaten görünmese olmaz ise neyin tartışmasını yapacağız değilmi. KUR,AN ı sayfalara ayırırsak KUR,AN olma özelliğini kaybedermiş zira parçalar KUR,AN değil onun parçaları imiş KUR,AN ı parçalara ayırıp ta ayrılan parçalara İNCİL ve yahut TEVRAT parçaları diyenmi var tabidirki KUR,AN ı parçalara ayırdığınız için KUR,AN parçalarıdır.Bu yüzden dirki o parçalara KUR,AN lar diyemeyiz ama KUR,AN dan parçalar diyebiliriz. Kim diyorki o parçalar tekil bir manada kuran dır diye? tekrar ediyorum parçalara KUR,AN diyemeyiz sayıları yani parçalar birden fazla olduğu için sadece KUR,AN parçaları diye biliriz. Sevgili arkadaşlar İnsan elle tutulan gözle görülen bir maddedir.Nasılki sokaklarda okullarda görebildiğimiz gibi İnsan da gözle görüle bilir elle tutulabilir bir madde dir. İnsanı parçalara ayırırsanız tekil bir İnsan olmaz onun parçaları olur? ne mantık ama değilmi sanki kimse bil- mez.El ayak kafa bacak göz vs ama en önemlisi de beyin değilmi şimdi bunlara İnsan diyemeyiz İnsan parçaları diyebiliriz gördüğünüz gibi ne mantık değilmi ama burada bir tuğaflık oldu şimdi ayrılan parçalardan beyini ele alalım beyin aynı zaman da akli faliyetlerimizi de yürütür İnsanı parçalara ayırdığımızda beyin madde olarak elle tutuluyor gözle görülüyor fakat aklı göremedim acaba akıl madde değilmi değilse madde olan İnsanda madde olmayan akıl nasıl olur ve yahut ayrılan İnsan parçalarından beyni ve yahut aklı çıkarsak parçalar İnsan olurmu gibi. ALLAH AKIL FİKİR VERSİN. OMURSUN.