
AÇA
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
2.793 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
AÇA tarafından postalanan herşey
-
Ne Mutlu Türk’üm Diyene Engin denizlerin deriniyiz biz Bir büyük milletin torunuyuz biz Bu güzel vatanın yarınıyız biz Ne mutlu Türk’üm diyene Hiç kimseden yok yok yok korkum diyene Edirne, Ardahan obamız bizim Can Mevlana, Yunus babamız bizim İnsanca yaşamak çabamız bizim Ne mutlu Türk’üm diyene Hiç kimseden yok yok yok korkum diyene Destanlar yazılan çağlar bizimdir Ferhat’ın deldiği dağlar bizimdir Ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir Ne mutlu Türk’üm diyene Hiç kimseden yok yok yok korkum diyene Şiir:Ahmet Yılmaz Seslendiren:Başkal
-
Şafakta Akın Öğrenelim öğrenelim Hedefleri öğrenelim Öğrenelim öğrenelim Tarihleri öğrenelim Sen boğazdan geçe dur Ben doğuya uzanam Turan deyip tutturanda Kafkaslara uzanam Yürüyelim yürüyelim Türkistan'a yürüyelim Yürüyelim yürüyelim Hak yolunda yürüyelim Sen boğazdan geçe dur Ben doğuya uzanam Turan deyip tutturanda Kafkaslara uzanam, Avrupa ya uzanam, Kızıl Çin'e uzanam, Balkanlara uzanam, Tüm yurtlara uzanam Atilla Yılmaz
-
Vur Ey Türk vur vatanın bakirlerine Günahkar gömleği biçenleri vur Kemikten taşlarla şarap yerine Şehitler kanını içenleri vur. Vur mukaddes hürriyet için Dünyanın diktiği bayrak için vur Her dinin sevdiği adalet için Her yerde haykıran bir hak için vur. Vur katilin o kızıl sapanları ile Dünyaya ölümler ekenleri vur Vur zulmün o kanlı urganları ile Bir kavmi ipe çekenleri vur. Vur çelik kolların kopana kadar Olanca aşkınla şiddetinle vur Son düşman son gölge kalana kadar Olanca kininle şiddetinle vur. Vur senin darbenden çıkacak ateş İntikam isteyen bir milletindir Alnında doğacak kırmızı güneş Bu senin ilahi hürriyetindir Atilla Yılmaz
-
Altaylardan Tunaya Altaylardan Tuna'ya Türk'ün ayak izi var Gök bayrak boynu bükük hala kanayan yarası var Oy nenni nenni nenni oy nenni yar Aramızda dağlar uçurumlar var Al bizi de sürü sen vatan ol da yürü sen Kerkük durma yürü sen daha yolun yarısı var Oy nenni nenni nenni oy nenni yar Oyun oyun içinde nece edim yar Garip durmak ar gelir sınırların dar gelir Böyle durmak zor gelir Kıbrıs diye davamız var Oy nenni nenni nenni oy nenni yar Biz bunlarla kardeş olamayız yar Zalime kaş çatacak düşmana kan kusacak Sanma böyle susacak her şeyin bir sırası var Oy nenni nenni nenni oy nenni yar Türkler boyun eğmez kimselere yar Oy nenni nenni nenni oy nenni yar Birgün elbet hesap sorulacak yar Atilla Yılmaz
-
Bu Aşk Sana küstüm, sana kızdım Günahkar şarkılar yazdım Sana küstüm, sana kızdım Ölümlü türküler yazdım Kurşunlarla yıkılmazdım Yıktı beni bu aşk Kahredip dönerdim ama Ağır geldi gururuma Belalı bir uçuruma Çekti beni bu aşk Savruldu yüreğim çöle Taş olsa dönerdi küle Cehennem ateşi ile Yaktı beni bu aşk Ali Kınık
-
Unuttun mu Olmaz derdin olmaz oldu Haber bile gelmez oldu Rüyalarım hayır değil Unuttun mu sevdiğini Anmazmısın hiçbir yerde Ne şarkıda, ne şiirde İki yüzlü bir şehirde Unuttun mu sevdiğini Ne macera, ne yaz aşkım Sen benim onulmaz aşkım Bir yok gibi, bir hiç gibi Unuttun mu sevdiğini Anmazmısın hiçbir yerde Ne şarkıda, ne şiirde İki yüzlü bir şehirde Unuttun mu sevdiğini Ali Kınık
-
Olmadı Söz verdim kendime unutmak için Bambaşka bir hayat kurdum, olmadı O sessiz vedanın, o garip göçün Sebebini hayra yordum, olmadı Dedim; olsun bu da Dünya halları Tanrı, ayrılıkla sınar kulları Ellerinle diktiğin o gülleri Kendi ellerimle kırdım, olmadı Niye ömrüm geri dönmez eskiye Niye bu delilik, bu boşluk niye Meydan uslandırır yiğidi diye Beladan belaya girdim, olmadı Sanki ensemde bir zehirli bıçak Bir maziden böyle kaçılır ancak Ne varsa hediyen tespihi oyuncak Çöpe attım, yaktım, kırdım olmadı Akşam onbirde yatmayı denedim Sazımı kırıp atmayı denedim Köprüde balık tutmayı denedim Başıma ne işler sardım, olmadı Ayşe’deki resmine hiç bakmadım O kokulu mumlardan da yakmadım Gözlerini düşlerime sokmadım Her şeyinden uzak durdum, olmadı Bir boşlukta günümü gün eyledim Seni bir maziye sürgün eyledim Üç sene kendime yalan söyledim İşi gamsızlığa vurdum, olmadı Gördüm; insan ölür susuz, ekmeksiz Ama gördüm insan yaşar yüreksiz Dedim; herşey yalan, herşey gereksiz Namluya bir kurşun sürdüm, olmadı Ali Kınık
-
Özlemişim Bıçak gibi gözlerini Gözlerini özlemişim oy O çocuksu nazlarını Nazlarını özlemişim oy Yıllar yılı gizlemişim, Seni ne çok özlemişim Büyü olsun, sihir olsun Her hece bir kahır olsun oy Varsın olsun, zehir olsun Sözlerini özlemişim Yıllar yılı gizlemişim, Seni ne çok özlemişim Şimdi ömrüm kışa döndü Şu hayatım düşe döndü oy Yattığım yer taşa döndü Dizlerini özlemişim Yıllar yılı gizlemişim, Seni ne çok özlemişim Ali Kınık
-
Yerde Kalmasın Avukatlar gelip gelip gitsinler İmralı havası alıp gitsinler Savunmana delil bulup gitsinler Asın bu katili nefes almasın Şehidimin kanı yerde kalmasın Yetmiş avukata ne gerek vardı Dangalos Dallama gelse yeterdi Üçü bir arada olup biterdi Asın bu katili nefes almasın Şehidimin kanı yerde kalmasın Şehidin geride oğlu kızı var Yanmış yüreklerde dinmez sızı var Bir bilsen kellende kimin gözü var Asın bu katili nefes almasın Şehidimin kanı yerde kalmasın Şehitlikte açık görüş olmuyor Feribotla bacı kardeş gelmiyor Olanları aklım fikrim almıyor Asın bu katili nefes almasın Şehidimin kanı yerde kalmasın Cümle şehitlerin adı sorulsun Kıssadan hisse hesap görülsün Fazla uzatmayın kalem kırılsın Asın bu katili nefes almasın Şehidimin kanı yerde kalmasın Ahmet Yılmaz
-
Ve Sen Gidiyorsun Ve sen gidiyorsun Yaşananları yok sayarak Cami kapısına **** bırakırcasına Ardına bile bakmadan gidiyorsun Ve sen gidiyorsun Dünümüzü silerek Bugünümüzü kırıp dökerek Yarınımızı yok ederek gidiyorsun Ve sen gidiyorsun Sensiz olamayacağımı Yanımdayken bile seni özlediğimi Saçının bir teline dahi kıyamadığımı Bile bile gidiyorsun Ben şimdi kimin gözlerinde öleceğim Ben şimdi kimin dizlerine yatıp Kimin ellerini tutacağım Kabuslar gördüğüm Karabasanlarla sarmaş dolaş olduğum Sehpalı hazan düşlerimde Kimi uyandırıp Kimin omuzlarında ağlayacağım Senden başka kimsenin yanında Ağlayamayacağımı Bile bile gidiyorsun Ve sen gidiyorsun Kafamı duvarlara vura vura Hücre hücre parçalasam İşkencecilerin yapamadığını Yapsam kendime Kendimi içten içe yesem bitirsem Yok etsem bile Kapının önüne çıkınca gönlüm olsada yıkık Yine alnım ak yine başım dik olacağımı Sanki sen hiç gitmemişsin Sanki Hiç bir şey olmamış gibi davranacağımı Bile bile gidiyorsun Ve sen gidiyorsun Sensizlikten çıldırsam Ecelim olacağını bilsem de Sana gitme demeyeceğimi Sana yalvarmayacağımı Bile bile gidiyorsun Velhasılı kelâm sevdiğim Uğruna ömrümü verdiğim Uğruna Gecelerimi çarmıha gerdiğim Sensiz yapamayacağımı Sensiz yaşayamayacağımı Bile bile gidiyorsun Ve sen gidiyorsun Git... Beni hayallerimle Beni terkedilmişliğimle Beni sensizlikle başbaşa bırakarak git Git artık git Ve sen gittin Ve ben sensiz yokum Ben sensiz bitmişim Ben sensiz bir hiçim artık Ama giderken Bir şey unutmadın mı gülüm Sen Sen varya sen Sen artık Bensiz Hiç bile değilsin Ahmet Yılmaz
-
Kamyoncu Uzun yol şoförüyüm hemşerim Kamyoncuyum senin anlayacağın Bir yarime hasretim Bir de şafak uykusuna Arabamı sorarsan Markası he, aman da aman En fazla yaptığı sürat seksen beş Tuh ulan, tuh ulan Şimdi sollayıp geçti bir Mercedes O ne fiyaka, o ne caka Mübarek, yürümüyor da uçuyor be Bizse rampa yokuş Ha babam, de babam Ne yol kısalır, Ne mesafe daralır Sanırsın ki kaplumbağa Kaplumbağayla yarışta Ağır, aksak kum saatinde yürümeler Asılı kalmıştır zaman sarnıcında tüm vakitler Anandan emdiğin süt burnundan gelir Kaç tövbede tövbeni bozarsın Vurdukça hayallerinle kendini yeni yollara Basarsın gaza, egzoz dumanından ciğerler fora Hayat teknesinde umurunda mı alabora Kah uzun yakarsın farları, kah kısarsın Nazar etme ne olur, Çalış senin de olur muhabbetine Yediğin küfürler, ödediğin cezalar cabası Miras değil, alın teri hatırası Günlerce yük bekleme faslı Gidiş ve dönüşün ikiz kardeşliği Katlanılmazlık bir yana Çekilmez tahammülsüz eziyet Sefilliğin daniskası Şoförsün sen arkadaş, bas gaza Korksun yollar senden Lakin, ayrı bir tat, ayrı bir alışkanlık Sersefilliğin lüksünde Yorgunluk nasıl yaşanır, sen bilirsin Bayram, seyran bilmez hep yolda geçer ömrün Çay, sigara, yemek molası Ne muhabbet ama değil mi Çivi gibi çakılıp kalmak oturduğun yere Çek, çek bir garaja, uyusun uyku seni Ah ulan, aaaah ulan ahhh Ne bilsin, ne anlasın halinden ufak araba şoförleri Uzun yola hüküm giymişsin sen Çorbaya tuz katabilecek kazanç ta yok amma Geri dönüşü de olmaz lan bu işin Mahallenin lakırdısı olmayı kim ister Hırslandıkça basarsın gaza, Talihin yaver gider yapmazsın kaza Şöyle, şöyle bir de kuruldun mu şoför mahalline Deyme gitsin, diyecek yoktur keyfine Sigara dumanı hayalinde, bin bir düşünce beyninde Yine korksun yollar senden Kargasekmez, deve bağırtan da neymiş Viraj filan hava civa canım Yeter ki yağmur, sis, kar, tipi perdelemesin Perdelemesin uyku yerine gözlerini Takviyeli bir çay, ardına da salladın mı bir gripini Ferdi’nin sesine de kaptırdın mı kendini Vız gelir tırıs gider sıkıntılar Bi de, bide korna çal lan afillisinden Sağ şeritten kay ufak ufak sola Yani ortala yolu, sırt dönüp kurallara Aldırma, aldırma ardından çıkan cılız seslere Tadını çıkar biraz işin Ne de olsa onlardan yüksektesin Dikize takıl, dikiz aynasından bir bakış savur Çatlasın ardındaki kutan paralar Dabakhane’ye yetişecek değiller ya Hadi geçsinler bakalım güvenip kallavi arabalarına Tzıııt tzııt Ne o geçişler öyle, nanik çeker gibi bize Hayatın naniğini yediğimiz yetmezmiş gibi İstemem kalsın, olsa dükkan senin Takasın yokluğuna takılıyız zaten Tamtakır dönüş yolunda Kimden alalım hırsımızı sizden başka Şunun şurasında yol ve yolcu değil miyiz Kaç gündür yoldayız, ne gün döneriz Var mı bilen Yol hikayesidir bu Yol ve yolcuya dair Acının sosu Yani feleğin piyangosu Dedim ya Uzun yol şoförüyüm hemşerim Kamyoncuyum senin anlayacağın Bir yarime hasretim Bir de şafak uykusuna Ahmet Yılmaz
-
Deli Gibi Yolumuz sevgi yolu Sımsıcak dolu dolu Seslensin Anadolu Deli gibi sevdalıyız biz Deli gibi Sevdalıyız biz İnsan muhtaç sevgiye Bu kavga , nefret diye Dostluğa kardeşliğe Deli gibi sevdalıyız biz Deli gibi Sevdalıyız biz Taşına, toprağına Gülüne, yaprağına Ay yıldız bayrağına Deli gibi sevdalıyız biz Deli gibi Sevdalıyız biz Ahmet Yılmaz
-
Firar Geceleri Kaçardık pencereden bazı geceler Delice bir sevinçle Gözlerimiz ışıl ışıl Gündüz yavuklumuzun yanına gideceğiz diye Özene bezene cilaladığımız çizmelerimizi Kirletmenin zevkini tadarak Bir başka gezerdik Yurttan kaçtığımız firar gecelerinde Delikanlıca Kaçardık pencereden bazı geceler Bekçiye gözükmeden Sessizliği kıskandıracak kadar sessizce Ve bir o kadar da erkekçe Aramızda topladığımız son harçlıklarımızla Fırından yeni çıkmış sıcacık ekmek alır Koşar adım dönerdik yurda Gizlice Kaçardık pencereden bazı geceler Maksat; yeşillik olsun, İş olsun, muhabbet olsun Gömleksiz kravat takar Altına da şalvar çeker gezerdik İsyan karası firar gecelerinde Sevda türküleri söyler, şiirler yazardık Sevgiliye Sev diye Kaçardık pencereden bazı geceler Niçin El sallamak için Eğer evden paramız yeni gelmişse Bir tek sigarayı Üç-beş arkadaş paylaştığımız Nikotinsiz gecelere inat Cigara tazeler, sabahlardık Bazen terminalde Bazen garda Sabah ezanının hemen sonrasında Günün ilk ışıklarıyla birlikte gelirdi Meram ekspres Uykudan kanlanmış gözlerle Vagonlardan inen yolcular doldururdu Gar kahvesini ve simitçinin önünü Bizler yerimizde duramaz Sabırsızlıkla beklerdik Trenin hareket düdüğünü Az sonra hantal lokomotif homurdanır İhtiyar raylar gıcırdarken Yüzümüzde o muzip öğrenci gülümsemesi El sallardık kimsesiz yolculara Belki, belki hayra gireriz diye Kaçardık pencereden bazı geceler, Sevdalıydık Birimiz, binimiz değil, Hepimiz sevdalıydık Kındaki kılıç Beldeki hançer Duvardaki mavzer kadar sevdalıydık Yerden göğe kadar Kimsenin anlamadığı kadar Allah’ına kadar sevdalıydık Haa... Kimine göre de deliydik Ama bilmiyorlardı ki Hepimiz birer sevgi militanı Hepimiz birer gül dalıydık Kaçardık pencereden bazı geceler Dertleşmek için Kimi, yapamadığından Kimi, utanıp sıkıldığından Kimi de anlatma ihtiyacı hissetmediğinden Anlatmazdı belki ama Kim ne derse desin En güzel sevdaları Biz hep o dönemlerde yaşadık Kerem ile Aslı’yı Ferhat ile Şirin’i Leyla ile Mecnun’u Madam Bovary’i Doktor Jivago’yu Ve hatta Sheakspeare’nin Romeo ve Jüliet’ini Kendi sevdalarının Küçüklüğünden şüpheye düşürecek O koca koca sevdaları biz çaktık Kız yurdunun önündeki kaldırımlara Biz kazıdık Bekar odalarımızın duvarlarına Lakin, lakin Biz sevdiklerimizi Saman alevi aşklarla aldatmadık Ne bir öğrenci bunalımında Kampüsün ara sokaklarına Bırakıp kaçtık onları Ne de sattık Beyoğlu’na Allah’ın emri Peygamber’in kavli dedik İstedik Vermezlerse, vermezlerse 'Bozkır Töresi’dir' Delikanlı olan Kendisine yâr olmayanı Ele yâr etmez dedik Pusatlandık bir firar gecesi Aldık götürdük onları Helâlimiz Namusumuz Baş tacımız oldular Ahmet Yılmaz
-
Dost Derdimin dermanı dostlar yalanmış Koyverin yakamı dert yesin beni Ahde vefa yalan, aşklar yalanmış Koyverin yakamı dert yesin beni Gurbette ölürsem gömmeyin sakın Dağlarda, taşlarda it yesin beni Düşmana gerek yok, dost yesin beni Hazanda yaprağa döndüm, savruldum Zemheri ayında yandım, savruldum El değmez kor idim, söndüm, savruldum Koy verin yakamı, dert yesin beni Gurbette ölürsem gömmeyin sakın Dağlarda, taşlarda it yesin beni Düşmana gerek yok, dost yesin beni Aşk’ın ozanları olur mihnetsiz Kimi de keyifte yaşar zahmetsiz İhanet düzeni kalsın Ahmet’siz Koy verin yakamı, dert yesin beni Gurbette ölürsem gömmeyin sakın Dağlarda, taşlarda it yesin beni Düşmana gerek yok, dost yesin beni Ahmet Yılmaz
-
Tavaf Niye yüzünü asarsın Gözüne kurban olduğum Sineme ataş basarsın Közüne kurban olduğum Tavaf etseydin bin kere Kimse bilmez Kabe’n nere Ayağın bastığın yere İzine kurban olduğum Destur eyle göz deymesin Yadlar yoldan eylemesin Sen söyle eller demesin Sözüne kurban olduğum Güneş doğar, ay tutulur Yedi koça toy tutulur Cemalına soy tutulur Yüzüne kurban olduğum Sabret güzel sabret hele Gönül sökün etti dile Sefai’m kapında köle Özüne kurban olduğum Aşık Sefa-i
-
Kına Yak Gidişimde tıpkı gelişim gibi çok sessiz olacak Çıt bile çıkarmadan çekip gideceğim lanet olası hayatından İlk günlerde yokluğumun farkına bile varmayacaksın belki ama Sana yemin ediyorum, Sana yemin ediyorum öyle bir an gelecek ki Yokluğum boğazına düğümlenecek Bensiz nefes bile alamayacaksın Çaresizlik içinde kıvranarak Beni arayacaksın İşte, işte o an evlat acısı gibi Yüreğinin tam orta yerine oturacağım Aklın bende, fikrin bende kalacak Düşüneceksin Aklından geçen sorulara cevap bulamayacak Acaba şimdi nerde, kiminle diyeceksin Beni düşünmekten, Beni düşünmekten kafayı yiyeceksin Sensiz batan her güneş Ömrümden bir asır götürse de Sensizliğin acısı beni damla damla bitirse de Telefonumda kalan son bir mesajını silmeye kıyamadığımı Yerine kimseyi koyamadığımı Ve lanet olsun, lanet olsun ulan en acısı Sana, sana doyamadığımı bilmeyecek Bilemeyeceksin Beni düşünmekten kafayı yiyeceksin Ey benim yürek sızım Ey benim hayırsızım A benim kınalı kuzum A benim imkansızım Bu şiir sana, bu şarkı sana Ama sen bunu bilmeyeceksin Yaşadıkça ve nefes aldıkça Acaba, acaba bir gün döner mi diye Bekleyeceksin boşuna Boşuna, boşuna bekleyeceksin Ben sensiz öleceğim Sen, bensiz sürüneceksin Ve bir gün, çok gereksiz bir anda Çok gereksiz bir yerde Ve çok gereksiz birinden duyacaksın Bu ****** Dünya’dan Pılımı pırtımı toplayıp çekip gittiğimi İşte o an, İşte o an Belki hiç kimse hiçbir şey bilmeyecek ama Sadece sadece sen bil yeter Sebebim sensin, sebebim sensin Kına yak Ahmet Yılmaz
-
Müebbet Ey benim uğruna vebal aldığım Müebbetin bu bedeni yıkar mı söyle Bir paslı ranzaya nikah kıydığım Taş duvarlar birgün benden bıkar mı söyle Üç beş sene senin için Bir kaç infaz benim için Bu voltada bizim için Yeter mi söyle Sırma belik saçlarına güller taktığım Elim hala ellerini tanır mı söyle Ağ göğsün üzerine başım koyup yattığım Bu haftada görüş günü gelir mi söyle Bir bardak demli çaya uyku sattığım Yarım cigaram sabahı eder mi söyle Boynuma hasretini ilmeğ yaptığım Acep ölüm ayrılıktan beter mi söyle Beni bilirsin ya gülüm yalnızsızım Hani beni tanırsın ya maralım kuralsızım Ben ki; senin için canımdan geçtim Ben ki; namusuma pranga seçtim Ben ki; bir laf için bir kefen biçtim Sana Dünya ahret nikah kıydım, ant içtim Bu müebbet senin için yeter mi söyle Ahmet Yılmaz
-
Antepli Şahin Ben Antepliyim, Şahin’im ağam. Mavzer omuzuma yük. Ben yumruklarımla dövüşeceğim. Yumruklarım memleket kadar büyük. Hey, hey! Yine de hey hey! Kaytan bıyıklarım, delişmen çağım Düşman kurşunlarına inat köprü başında Memleket türküleri çağıracağım. Bu dağlarda biz yaşarız, Bu dağlar bizim dağımız. Namusumuz temiz, bayrağımız hür Analarımız, karımız, kızımız, kısrağımız Burda erkekçe döğüşür. Bir bayrak dalgalanır Antep kalesi üstünde Alı kanımdaki al, akı alnımdaki ak Bayraklar içinde en güzel bayrak Düşüncem senden yanadır Hep senden yanadır çektiğim kahır Bu senın ülkende, senin gölgende Düşmesin kara kalpaklar, Kirlenmesin duvaklar Korkum yok ölümden kâfirden yana Alacaksa alsın beni şafaklar. Hey, hey! Yine de ey hey! Al bayraklar altında kara bir kartal gibi Yaşamak ne güzel şey. Bir sır var bu mavzerde, attığım gitmez boşa Çıkmış bir eski savaştan Türk’ün bir karış toprak parçası için Destanlar yazacağız yeni baştan. Yıktım toprağın üstüne bir sarı kurşunla birini Çıktı karşıma biri, Çıktıkça çektim tetiği bismillâhlarla beraber Vurdum alnından kâfiri. Bu kaçıncı kurşundur, bu kaçıncı bismillâh Bu kaçıncı ölüdür? Bir türkü söylenir siperlerde her sabah Vurun Antepliler namus günüdür! Ben Antepliyim, Şahin’im ağam Mavzer omuzuma yük Ben yumruklarımla dövüşeceğim Yumruklarım memleket kadar büyük Alperen
-
Cengiz Han Aydınlık bir sabah gök müjde verdi Cengiz Han Bozkırda bildiğiniz bir can yeşerdi Cengiz Han Büyüdü, erişti yüce dağlara Onan nehrinin kutlu suyuyla Kükredi, çağladı altın çağlara Ceng, ceng, Cengiz Han Han oldun, şan oldun Efsane bir kahraman Sen sen Cengiz Han Asya’ya sığmayan İnsanlıktan usanmayan Korkuya gülerdin ha ha ha ha Düşmanı yenerdin ho ho ho ho Güneşten sıcak bakışınla Ve mızraktan tutardı çelik bileği Cengiz Han Şahin olup uçardı sanki yüreği Cengiz Han Soyundan aldığın asil kanıyla Obalar büyüdü müthiş hakkıyla Tarihe yazıldı altın sayfayla Ceng, ceng, Cengiz Han Yad oldun, şad oldun Rahat uyu kahramanım Sen sen Cengiz Han Gece gündüz at koşturan Zalimlerden korkmayan Korkuya gülerdin ha ha ha ha Düşmanı yenerdin ho ho ho ho Güneşten sıcak bakışınla Alperen
-
Miting Meydanında Miting meydanında bir ihtiyar adam Hüzünlüydü ama, ağlamıyordu. Ve bir ihtiyar miting meydanında Gözleri acıdan dehşetle yanmakta Kaç zamandır dokunamamıştı saçlarına Kaç zamandır görmemişti yüzünü Buluştular, Rüzgarın savrulduğu bir meydanda Siren sesleri arasında Yiğidim yerde yatıyordu upuzun İhtiyar ayakta duruyordu dimdik Ama ikisi de ölmüştü Miting meydanında bir ihtiyar adam Hüzünlüydü ama, ağlamıyordu. Alperen
-
Azat Meydanları Tanklar ile yürüdüler Karanfiller arasından Çiçek gibi gençleri Kopardılar analardan Şafak vakti yürüdüler Azat meydanlarına Güneş doğmadı daha Azat meydanlarına Sen bu ağacın son yaprağısın Sen bir basamaksın ve haykırışsın Dumanlı bir vakit kınalı ellerin ağıtısın Bir tekbir duydum son nefesimde Hazar dalgalandı, gök parçalandı Ve toprak sarsıldı yer yer Öz oğlumu vurdunuz diye Dökülürken üstüme Annemin gözyaşları Gece karanlığını Ateş böceği sardı Elde çiçek tozları Kalbime sıcak bakın Toplanın etrafına Şehit olmuş canların Şafak vakti yürüdüler Azat meydanlarına Güneş doğmadı daha Azat meydanlarına Anne sevinin, sevinin artık Eve dönemedik diye üzülme Ağıtlar yakıp ta sürme yüzüne Sevinin, biz meydanlarda ölsek de Siz sanmayın, şehit kanı kalır yerlerde Bir önder çıkacaktır elbet Bizleri bekliyor simdi Hilal’in gösterdiği şehirde Ben huzur bulacağım Ve karanfiller yetişecek üzerimizde Gözlerimi açmayın Yaklaşırken ölüme Yer ayırın topraktan Açan karanfillere Alperen
-
Anka Kuşu Avcı topla tuzağını Anka kuşu avlanamaz Dünyalar kan kırmızısı gözlerime bakılmaz Kararlı adımların ıslak ayak seslerin Yağmurları içtiler yırtık ayak izlerin Gözlerim düşünürken gökyüzünü mavisini Kurşunlar küstürüyor kuşların sevgisini Kararlı adımların ıslak ayak seslerin Yağmurları içtiler yırtık ayak izlerin Alperen
-
Tamam Tamam, ben anlamam aşktan meşkten Tamam, çıkmışım aşk denilen köşkten Tamam kalmışım bir başıma Doymadım şu genç yaşıma Düşmüşüm bir kavganın ortasına Tamam, sen seversin hem çok seversin Tamam, benim için vefasız dersin Tamam, oysa sevmek feda etmektir Bazen çok sevip de gitmektir Yetinmektir düşle bir gülüşle Tamam Bilirim, yüreğim adam olmaz bilirim Bilirim hem severim yoluna ölürüm Olmuşum düş gezgini bir düş avcısı Bendeki doğacak güzel günlerin sancısı Yolumdan döndüremezler beni Giden gitsin, aramam gideni Seversen böyle hesapsız sev beni Tut elimi, ver elini, sevmişim bir kez seni Tamam Ben aşktan anlamam haa Oysa bir bıçak değmiş gibi bölünmüş düşlerim Gayri iflah olmayız Sen bir yerde ben bir dar da Eski bir vatan kadar uzağız işte Destanlar kadar yakın Uzat ellerini cano yarama dokun Belki böyle sevmemeli bir insan sevmemeli bu zaman da böyle ölümüne erkekçesine bir kartal olmamalı ömrün doruklarında Böyle kanadı kırık zemheride çırılçıplak Gel de bu vahşi yanını Bu en asil yanını Kolaysa bırak cano Kolaysa bırak Ahmet Şafak
-
Döneriz Elbet Yardan uzak, candan uzak Senden uzak olmuşuz Bağcu saymışlar da bizi gülden uzak kalmuşuz Kalır mıyız gayri yolda Çiçeğimiz artık dalda Açar olmuş ey sevdanın Şerre yasak olmuşuz Dağları aşarız elbet Sel olur taşarız elbet Hangi güç tutacak bizi Gün gelir döneriz elbet Ah anam ak ellerinden öperiz elbet Güller bizlere biz güllere Hasret kalsak ne olur Vatan deyip derdimize Bin dert katsak ne olur Tanır mıyız gayri engel Ödemişiz bunca bedel Neler bitti bu da biter Kara sevda olmuşuz Ahmet Şafak
-
Aşk Militanı Aşk yağıyor İstanbul'a Hasret beni kavuruyor Ben hala aşk militanı Karakol beni arıyor Aşk yağıyor İstanbul'a.... Aşk yağıyor İstanbul'a Hasretimi vuruyorum Martılar çığlık atıyor Aşk için kuduruyorum Aşk yağıyor İstanbul'a.... Karakol beni arıyor Aşk için kuduruyorum Aşk yağıyor İstanbul'a.... Aşk yağıyor İstanbul'a Kar yağarken gençliğime Sırtımda pusu izleri Düşümde yarin gözleri Aşk yağıyor İstanbul'a... Ahmet Şafak