
El Hacı
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
15 -
Katılım
-
Son Ziyaret
El Hacı - Başarıları
-
(TEVBE suresi 30. ayet) (Resmi:9/İniş:113/Alfabetik:104) Diyanet Açıklamalı : Yahudiler, Uzeyr Allah'ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesîh (İsa) Allah'ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan bâtıla) döndürülüyorlar! 1-Bu bir ayettir. 2- Allah sözüdür. 3- "Allah onları kahretsin" demektedir. Bu kahredecek Allah hangi Allahtır. Burada ne demek istiyor sizce.
- 5 cevap
-
- Allah sözü
- Allahın emirleri
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Sayın ahirzaman Siz ölümle evlenme yaşlarını karıştırmıssınız. Muhammet öldüğünde Ayşe 18 yaşında idi. Şimi öncede tanıttıığım Buharinin 1588 sayılı hadisi sahtemi . -"Ve be dokuz yaşındayken benimle gerdeğe girdi. Medine'ye göçmüştük. Haris İbn Hazrec oğullarına konuk olduk. O sırada sıtmaya yakalandım. Saçlarım döküldü. Saçlarım yeniden geldi; bölükler oluştu. Annem Ümmü Ruman bana geldi. Arkadaşlarım ile birlikte salıncakta sallanıyorduk. Annem beni çağırdı. Yanına gittim. Benden ne istediğini bilmiyordum. Elimi tutup alıp götürdü. Evin kapısına gelince durdu. Soluk soluğa kalmıştım. Sonunda soluğum biraz yatıştı. Annem, sonra biraz su alıp yüzüme başıma değdirdi. Sonra beni eve soktu. Bir de baktım ki bir takım Medineli kadınlar. Evdeler. Bana şöyle demeye başladılar: -Hayırlı, bereketli olsun. İyi şanslar. Annem beni bu kadınlara teslim etti. Bunlar benim saçımı başımı yıkadılar, beni güzel bir biçimde hazırladılar. Peygamberle birden karşılaşmaktan başka hiçbir şey beni korkutmamıştı. Kadınlar, beni ona teslim ettiler. Ve ben o sıralar 9 yaşındaydım." Bana kısaca anlat bu hadis sahtemi ?.
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
El Hacı şurada cevap verdi: niyogara başlık Dini Konular - Din - Dinler
1-Allah yoksa delillendir... Delillendirme görevi yok diyene düşmez var diyene düşer. Bana sorarsan yok . Ben hiç görmedim. Sen gördünse kulağımdan tut götür göster. 2- Bilmem kaç sene önce Musa 2000 sene önce İsa 1400 yıl önce Muhammet vr diyorlar ama kitaplarında gördük dedikleri vaki değil. 3000 yıl öncede firavunlar tanrı benim diyordu. Türklere veya başka uluslara sorarsan Güneş ve Ay diyorlardı. Hiç biri bu güne kadar ispat edemedi. 3- Bundan 1400 yıl önce bu günki tlevizyonu götür Mekedeki kabeye koy. Çalıştır Medineden naklen göster . Herkes TV ye işte Tanrı bu diye tapardı. Her ulus bilmediğine tapıyor. Teknoloji bu hızla giderse kainatın durumu yakında anlaşılacak. O zaman bir bilinmeyen kalacak bu seferde ona tapılacak. Bazıları illki bir şeye tapacak. Tapmadan duramazlar. bUNLAR ESKİDEN GÜNEŞE AYA AĞACA PUTA TAPARKEN ŞİMDİ KAİNATI YAPTIĞINI ZANNETİKLRİNE TAPIYORLAR. Buna ihtiyaç duyan var duymayan var. Ben hiç şeye tapınma ihtiyacı duymuyorum. benim rahumda ve aklımda eksiklik yok. 4- Sen bir yalana inanıyorsan benimde aynı yalana saygı duymamı niye istiyorsun. sen saygıduyuyorsun diye benim inanmadığım bir şeye niye saygımı istiyorsun. Küfür varmı yok. hakaret varmı yok. Olan neyse ben bildiğimi belgesi ile yazıyorum. Herkesin itiraz ve doğrusunun ibraz etme hakkı var. Burası kimsenin çüplügü değil tartışma doğruları ortaya çıkarma yeri. Belgeye sözün yorumuna itiraz hakkı herkesin var. Birileri yazıyor birileride itiraz ediyor veya daha sağlamlaştıyor. Benim yazdıklarıma itiraz eden olduda bir şey diyenmi oldu. Ama taşa söyler gibi doğruları ulu orta söymemi demek istiyorsun. Ben söylemesem yarın başkaları söyler bu sitede söyletmezsen başka sitede söyler. Gerçekler saklanmazki. -
Sayın suheda: "Benim bunu yapanlardan midem bulanıyor. " En baştaki Muhammet 9 yaşında bir çocukla gerdeğe girerse diger yapanlara niye yobazlar diye hakaret ediyorsunuz. İslamın kuralı bu. İter kabul et ister etme. aşağıdaki olay Buharide anlatılmaktır. 1588 sayılı hadis. Yok böyle bir hadis diyen babayiğit varmı ? Veya 9 yaşı yalan diyen. Aişe 9 yaşındayken 52 yaşındaki Muhammed ile gerdeğe giriyor: Hadisi izleyelim. Aişe anlatıyor: -"Ve be dokuz yaşındayken benimle gerdeğe girdi. Medine'ye göçmüştük. Haris İbn Hazrec oğullarına konuk olduk. O sırada sıtmaya yakalandım. Saçlarım döküldü. Saçlarım yeniden geldi; bölükler oluştu. Annem Ümmü Ruman bana geldi. Arkadaşlarım ile birlikte salıncakta sallanıyorduk. Annem beni çağırdı. Yanına gittim. Benden ne istediğini bilmiyordum. Elimi tutup alıp götürdü. Evin kapısına gelince durdu. Soluk soluğa kalmıştım. Sonunda soluğum biraz yatıştı. Annem, sonra biraz su alıp yüzüme başıma değdirdi. Sonra beni eve soktu. Bir de baktım ki bir takım Medineli kadınlar. Evdeler. Bana şöyle demeye başladılar: -Hayırlı, bereketli olsun. İyi şanslar. Annem beni bu kadınlara teslim etti. Bunlar benim saçımı başımı yıkadılar, beni güzel bir biçimde hazırladılar. Peygamberle birden karşılaşmaktan başka hiçbir şey beni korkutmamıştı. Kadınlar, beni ona teslim ettiler. Ve ben o sıralar 9 yaşındaydım." Aişe, Muhammed'in koynuna verilmek üzere götürüldüğünde, salıncakta sallanıp oynayan bir oyun çocuğuydu. Yani Muhammed, 52 yaşında böylesine bir çocukla cinsel birleşimde bulunmuştu. SAHİH-İ BUHARİ' DEN Bir kız 9 yaşına geldiğinde, İslam hukukunda "şehvet konusu" oluyor: Aişe 9 yaşındayken Muhammed'in koynuna sokulmuş olunca, İslam hukuku bundan şu sonucu çıkarıyor:" 9 yaşındaki bir kız, müştehat (şehvete konu olabilecek çağda) sayılır" diyor. Ve bu nedenle de 9 yaşındaki bir kız çocuğu ile evlenilebileceğini bildiriyor. Aişe, Muhammed'in karısıyken büyüyecek ve 18-19 yaşına geldiğinde de Muhammed'in ölümü üzerine, kimi kumaları gibi, çok genç yaşta dul kalacaktır. Ve hiçbir erkekle evlenmemeye "mahküm" edilerek...Muhammed'in karıları, müminlerin anaları sayıldığı için... Bunlarda Muhammedin en tanınmış hanımları. Muhammed'in en tanınmış Hanımları: 1. Hatice 2. Sevde Binti Zem'an 3. Ebubekir kızı Ayşe 4. Ömer kızı Hafsa 5. Huzeyme kızı Zeynep 6. Ümmü Seleme (Hine) 7. Haris kızı Cuveyriye 8. Zeyd kızı Reyhane 9. Zeynep Binti Cahş 10. Ebu Süfyan kızı "Ümmü Habibe" (Remle) 11. Huvey kızı Safiye 12. Haris kızı Meymune 13. Sem'un kızı Marya Kıbti Muhammed'in boşadığı kadınlar: 1. Dahhak kızı Fadime 2. Zabyan kızı Aliye 3. Kab kızı Mileyke Muhammed'in nikahlayıp sonradan ayrıldığı kadınlar: 1. Numan kızı Esma 2. Kays kızı Kuiteyle 3. Esma veya Seba (Sena) Binti Salt 4. Necdet kızı Selma 5. Huzeyl kızı Havle 6. Seraf binti Halife 7. Yezit kızı Amre El-Gifariye 8. Yezit kızı Hind El-Kitabıye 9. Davud kızı Mileyke 10. Rufaa kızı Nesatlsat 11. Kab kızı Esma 12. Haris kızı (Saire) Kuteyle 13. Amr kzı Senba/Seyba/Sabiye 14. Cündüp bin Dimre Cind-i'nin kızı 15. Serahil kızı İmeyme (Binti Cevn) 16. Muaviye kızı Amre 17. Süfyan kızı Seba (Sena) 18.Ümmül Haram 19. Hakim kızı Leyla Muhammed'in mehir parasını ödemeden aldığı kadınlar: 1. Haris kızı Meymune 2. Huzeyme kızı Zeynep 3. Ümmü Serik 4. Hakim kızı Havle Muhammed'in cariyeleri: 1. Nefise 2. Cemile
-
Sayın ahirzaman . Hz. Ömer heybetliydi ama aynı zamanda senin olmadığın ve olamıyacağın kadar halimdi. Hiç kimse sana hadi oradan dedimi ?. HAZRET-I ÖMERIN MÜSLÜMAN OLUSU Kureyş Müşrikleri Habeş ülkesine hicret eden müslümanları, kendilerine teslim etmemesi üzerine işkencelerini artırmaya başladılar.Kureyş Müşriklerinin azıllılarından Ebu Cehil, kureyşlilere teklif götürerek Peygamberi öldürülmesini teklif etti,ve bunu yapabilen her kim olursa büyük ödülün verileceğini ilan etti.Hz.Ömer ‘’ben buna talibim’’ dedi.Ona’’ Ey Ömer!Sen,buna elverişlisin!’’dediler.Hz.Ömer,vereceğiniz mallar hakkında Sağlam Kefalet var mı? Diye sordu.Ebu Cehıl ‘’Evet var! Dedi.Hz.Ömer bu hususta onlarla bir anlaşma yapti. Hazret-i Ömer'in kiz kardeşi Fatima bint-i Hattab, Said b. Zeyd, b, Amr,b. Nufeyl ile evli olup Fatima hatun da, Said b. Zeyd de, Müslüman olmuşlardi.Fakat, Müslümanliklarini, Hz. Ömer'den, gizli tutuyorlardi.Yine, Hz. Ömer'in mensup bulundu§u Adiy b. Ka’b oğullarından Nuaym b. Abdullah Nahham da, Müslüman olmuştu.Kavmindan korktuğu için, o da, Müslümanlığını, gizli tutuyordu.Habbab, b. Erett, Fatıma hatuna gelip gidip Kur'an, okur ve okuturdu Burada şimdi koca Mekke’de Muhammedi para karşılığı öldürecek bula bula bir Ömer’i bulmuşlar. Demek ki eski mesleği kiralık katilmiş. Buraya kadar tamamı. Peki Hz. Mevlana ne anlatmış Ömer hakkında birde ona bakalım. Mevlana, Fihi Mafih, Maarif Basımevi, İstanbul 1954, sh 241) Evet işte 7sayfa 241. Hz Mevlana. Henüz Müslüman olmadığı bir tarihte Ömer, kız kardeşinin evine Uğradığında kardeşinin Kuran okumakta olduğunu görür ve gazaba gelir. Eline kılıcını aldığı gibi Muhammed'in bulunduğu Mescit’e gider; niyeti Onu herkesin gözü önünde öldürmektir. Fakat güya mescide girdiği zaman Tanrı onun gönlünü değiştirir ve Müslüman yapıverir. Bu mutluluk! İçerisinde Muhammed'e söyle der: "(Ay Muhammed!) Bundan sonra senin Arkandan kimin kötü bir söz söylediğini işitirsem, onu sağ bırakmayıp bu Kılıçla kafasını gövdesinden hemen ayıracağım." Bu sözleri söyledikten sonra Muhammed'le birlikte Mescid'den çıkar. Tam o sırada babasının kendisine doğru gelmekte olduğunu görür. Yanına Yaklaştığında babası kendisine:"(Atalarının) dininden döndün (Müslüman oldun) değil mi?" der. Bu sözleri hem kendisi hem hem de Muhammed bakımından olumsuz bulduğu için Ömer, kılıcı ile babasının kellesini bir vuruşta koparır; kesik bası koltuğunun altına koyarak sokaklarda dolaşır. (Bu olay için bkz Mevlana, Fihi Mafih, Maarif Basımevi, İstanbul 1954, sh 241) İşte katilliğin bir ispatı daha. Bunu ben yazmadım Mevlana sayfa 241 de. Zaten kiralık katil Müslüman olunca da değişmiyor ve İslam’a halifelik yapıyor . Ömer babasını keserken yanında Muhammet’te var. O da demiyor ki ya Muhammet o senin baban. Yazıklar olsun . Bunları adam yerine koyanlara. Buda 2006 yılından. Nerde ömer varsa kökünü kazıyorlarmış. Irak’ta Şiiler ile Sünniler arasında devam eden mezhep çatışmasında "Ömer" adını taşıyan Sünnilerin öldürülerek çöplüğe atılması sonucu, Ömer’ler isim değiştirmek için nüfus idarelerine akın etmeye başladı. Kimileri de 14 dolar karşılığında sahte kimlik ediniyor. Tek suçları, Hz. Ömer ile aynı adı taşımak olan Ömer’ler, şimdi "Ammar" adını alıyor Allah varmı diyenlere vevap. Var var. Yardımcıları bunlar. Muhammet, Ömer, Zülfikar adlı kılıcı ile ALİ.
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
El Hacı şurada cevap verdi: niyogara başlık Dini Konular - Din - Dinler
Böyle saksofonlu cakalı sözlere büyük araştırmalara filan gerek . gayet kısa ve öz. Bak kurana. Her sözü yanlış ve uyduruk. Şimdi ele Leheb suresini al. Leheb Suresi Bismillahirrahmanirrahim 111/1. Ebu Leheb’in elleri kurusun; kurudu da! 111/2. Malı ve kazandığı kendisine fayda vermedi. 111/3. Alevli ateşe yaslanacaktır. 111/4-5. Karısı da, boynunda bir ip olduğu halde ona odun taşıyacaktır Ne diyor Allah : Ebu Lhebin elleri kurusun. Ne demek bu koca karı gibi beddua . Ya dünyayı ve kainatı yaratan Allah olsa hiç böyle güçsüz koca karı gibi bedduamı eder. Cehennemde yan karın sana odun taşısın. Allah eğer Allahsa kendi yakar bitirir. Böyle beddua etmez. İŞTE ALLAH YOK. TUMTURAKLI SÖZLERE DE GEREK YOK. Daha kuranda böylesine çok beddular var. -
O kadar uzun yazmışsınki sdunyanın dediği gibi . Sana bir tana cevap verelim. En büyük ahlak timsallerin bir ömer. Al sana Ömer. "Hz Ömer bak diyordu kendine içten içe işte sana fırsat git ve elinden geleni yap ve bu kıtlık zamanın da yapabileceğin en iyi bağışı yap böyle diyordu HZ.ömer kendi kendine belki diyordu busefer geçerim ben Sddıki" HAZRET-I ÖMERIN MÜSLÜMAN OLUSU Kureyş Müşrikleri Habeş ülkesine hicret eden müslümanları, kendilerine teslim etmemesi üzerine işkencelerini artırmaya başladılar.Kureyş Müşriklerinin azıllılarından Ebu Cehil, kureyşlilere teklif götürerek Peygamberi öldürülmesini teklif etti,ve bunu yapabilen her kim olursa büyük ödülün verileceğini ilan etti.Hz.Ömer ‘’ben buna talibim’’ dedi.Ona’’ Ey Ömer!Sen,buna elverişlisin!’’dediler.Hz.Ömer,vereceğiniz mallar hakkında Sağlam Kefalet var mı? Diye sordu.Ebu Cehıl ‘’Evet var! Dedi.Hz.Ömer bu hususta onlarla bir anlaşma yapti. Hazret-i Ömer'in kiz kardeşi Fatima bint-i Hattab, Said b. Zeyd, b, Amr,b. Nufeyl ile evli olup Fatima hatun da, Said b. Zeyd de, Müslüman olmuşlardi.Fakat, Müslümanliklarini, Hz. Ömer'den, gizli tutuyorlardi.Yine, Hz. Ömer'in mensup bulundu§u Adiy b. Ka’b oğullarından Nuaym b. Abdullah Nahham da, Müslüman olmuştu.Kavmindan korktuğu için, o da, Müslümanlığını, gizli tutuyordu.Habbab, b. Erett, Fatıma hatuna gelip gidip Kur'an, okur ve okuturdu Demekki kiralık bir katilmiş. Kefalet sağlammı diye sormuş. "Ömer döneminde, gerçek bir yayılma dönemidir. İlhaklar "dehşet verici kıyımlarla ", istinasız kan ve barbarlıkla yürür. Çevre halkları ve onların egemen güçleri Araplar'a karşı güçleri yettiği oranda direnirler. Örneğin Nehavent ve Hemedan düştüğü halde Süleymaniye'nin güneyindeki sehrezor bölgesi 643'e kadar direnir. Bölge halkı Büyük kıyımlar pahasına haraç ödemeye ve boyun eğmeye zorlanırlar. Savaş yoluyla fethedilen toprakları "Allah'ın ihsan ettiği" ganimet olarak yağmalanıyor, İslam mücahitleri arasında paylaşılıyordu. Kendilerine seçtikleri din olan Zerdüştlük ve onun kutsalları da dahil bölge halkları gibi işgalde büyük zülüm ve yıkıcılıkla karşılaşırlar. Kutsal yerler yakıldı, kutsal ateşler söndü. Ve büyüklerin en büyüğü kendisini gizledi, Arap zulmü, Sehrizor'a kadar tüm köyleri harap etti. Kadınlar ve kızlar esir alındı. Erkekler kendi kanlarında boğuldular. Zerdüşt inancı yalnız bırakıldı. Hermüz'ün hiçbirisi için bağışlaması olmayacaktır. 637 yazında Araplar, sasaniler'i Kadisiye savaşında kahır bir ekseriyetle yenerler. Her tarafı yağmalayıp talan ederler. Irakta olduğu gibi kızlarını cariye, kadın ve erkeklerini de köle olarak alırlar. Alman İktisatçısı "Ruhland", Arap ordularının ele geçirdiği ganimetlere akıllara durgunluk verecek ölçülere vardığını yazar. Arapların Sasanilere karşı giriştiği savaşlarda sadece Kadisiye zaferi sonucunda ele geçirilen hazinelerden 900 milyon Franklık bir servet elde edildiği resmen açıklanmış ve bundan her mücahide 12.000 Franklık bir pay düşmüştür ki, yapılan hesaplara göre bu miktarın değeri, o devrin en zengin Mekkeli tüccarın yıllık gelirini aşmaktaydı . Arap orduları İslamiyetçi yaymaktan çok, yağma ve çapul ile ganimet elde etmek için çarpışıyorlardı. Adı da Allah için "Cihat" oluyordu. İran’a tamamıyla yerleşen Araplar 642 de Nehavant'te bir zafer daha kazanarak Iran Topraklarının altını üstüne getirirler, artık Halit Bin velit, kumandasındaki Arap ordusu ile İran topraklarına tamamen egemen durumdadır. Bu zaferler, getirdikleri büyük ganimetler bir yana Sasani imparatorluğun tarihe görmek Araplar'a Türklerin yurdunun sınırı Ceyhun nehrine kadar olan geniş toprakların yolunu açar. Arapların Türk sınırına dayanmaları üzerine Türk Hakanı büyük bir ordu toplayarak Ceyhun’u geçer ve Iran topraklarına girer. Bu, bir noktada geç de olsa sasani hükümdarının yardımına koşmaktır. Ancak, geç kalınmıştır. Buna karşın İran’daki dağılmış ordu ile Iran halkı, Türk ordusuna katılarak Belh şehrine yaklaşır. Hareket halindeki ordunun ilk işi Arapların peşine düşmektir Sıffın savaşı ve hariciler tarafından Haz. Ali'nin öldürülmesinden sonra halifelik makamına kuvvet zoruyla Muaviye oturmuştu. Ebubekir, Ömer ve Osman 'in devirlerinde olduğu gibi Irak, Iran ve Horasan nasıl ezdirilip, yağmalandı ise Muaviye ve oğlu yezit dönemleri ile diğer Emevi halifeleri dönemlerinde de Türk ülkeleri de ezdirilip yağmaladı. Her işgal edilen yer, soyulup soğana çevrildi. Sıra artık Horasan-Azerbaycan ve Maverunnehirdeki veya ötesindeki Türk ülkelerine gelmişti. Genel vali, tarikat zülüm ile tanınan zalim Haccac ve ordu komutanı da Kuteybe idi. "J.Welhausen 'in deyimi ile -çoğu zaman başarılarını vicdansızlığına borçlu olan" Kuteybe bin Müslüm", Türk topraklarında Miladi 705 ten sonra belirginleşen direniş tablosunu mimarı olur. " Amaç, yeni yeni ganimetler sağlamaktır. Kuteybe, Türk yurduna girip "Baykent"i kuşatınca, Türkler galeyana gelip pek çok yerden Baykent'e koşarlar. Kuşatma aylarca sürer. Türk direnişi güçlü ve inançlıdır. Ancak, bir müddet sonra haraç karşılığı barış yapılır ve Arap ordusu Baykent'e girer. Her zamanki gibi Araplar sözlerinde durmayarak halkı kılıçtan geçirip şehri baştanbaşa yağmalarlar. Budist ve Zerdüşt tapınakları tahrip edilir, heykeller yakılıp yıkılır. Baykent'ten sonra sıra Merv-Numuskent ve Ramitana şehirlerine gelmiştir. Bu kentler de kısa bir zamanda ele geçirilerek aynı yağmalama buralarda yapılır. Arap Bedevileri'nin gözleri doymak bilmiyor. Önlerine geleni yağmalayarak çekirge sürüsü gibi silip süpürüyorlardı. Bu kez de sıra "Buhara'ya" gelmiştir. Arap ordusunu Buhara'ya yönelirken işgal edilen şehirlerden derslerini alan Türkler, Buhara yoluna büyük bir barikat kurarak güçlü bir direniş gösterirler. Kuteybe, bu direnişi kıramayarak Mervi'ye geri dönmek zorunda kalır. Genel vali Haccac, Kuteybe'nin bu başarısızlığına çok kızar. Kuteybe'nin bu başarısızlığına çok kızar. Kuteybe'ye" Kesi'i ez, Nasaf'i yok et. Vardan'ı geri püskürt. "diye emirler yağdırır. Kuteybe, bu talimat üzere büyük bir hazırlık yaparak ertesi yıl tekrar Buhara'ya doğru yola çıkar." İşte din yaymanın özeti. Sanki müslüman olunca öldürme arzusundan vazmı geçmiş. Hele birde buna bak. Ömer’in kati yürekliliğinin asil tüyler ürpertici bir diğer örneğini Mevlana’nın Fihi Mafih adli yapıtında bulmaktayız ki o da farklı inançta Olan babasının kellesini kılıçla uçurmasıdır. Olay söyle: Henüz Müslüman olmadığı bir tarihte Ömer, kız kardeşinin evine Uğradığında kardeşinin Kuran okumakta olduğunu görür ve gazaba gelir. Eline kılıcını aldığı gibi Muhammed'in bulunduğu Mescit’e gider; niyeti Onu herkesin gözü önünde öldürmektir. Fakat güya mescide girdiği zaman Tanrı onun gönlünü değiştirir ve Müslüman yapıverir. Bu mutluluk! İçerisinde Muhammed'e söyle der: "(Ay Muhammed!) Bundan sonra senin Arkandan kimin kötü bir söz söylediğini işitirsem, onu sağ bırakmayıp bu Kılıçla kafasını gövdesinden hemen ayıracağım." Bu sözleri söyledikten sonra Muhammed'le birlikte Mescid'den çıkar. Tam o sırada babasının kendisine doğru gelmekte olduğunu görür. Yanına Yaklaştığında babası kendisine:"(Atalarının) dininden döndün (Müslüman oldun) değil mi?" der. Bu sözleri hem kendisi hem hem de Muhammed bakımından olumsuz bulduğu için Ömer, kılıcı ile babasının kellesini bir vuruşta koparır; kesik bası koltuğunun altına koyarak sokaklarda dolaşır. (Bu olay için bkz Mevlana, Fihi Mafih, Maarif Basımevi, İstanbul 1954, sh 241) işte en güzel müslümanların halleri ve sahabeler. Siz hala Bir Allahın olduğuna ve bunlarla çalıştığına inanıyormusunuz. Tanrıyı bilmem ama Allah kesin kes yok. Dünyayı kainatı kim yarattı . Hiç önemli değil. Önemli olan Muhammedin tanıttı Allahın yaratmadığı.
-
Tanrıyı bilmem ama Allah kesinlikle yok. -- Allah Yoktur: "Yaratıcı", "Allah", "Yaratan"... veya adına ne derseniz deyin; Allah inancı hayal ürünüdür ve Allah yoktur! Evreni yaratan bir Allahın var olabileceğine ihtimal vermek toplumlar arası huzursuzluk ve kargaşa sebebidir, kin ve düşmanlık anahtarıdır, insanı "insan" olmaktan uzaklaştıran, ondan bir "robot", bir köle yapan kokuşmuş, karanlık bir dogmadır. Bir Allah’ı varsaymak, bilimin y=x2 gafiğiyle ilerlemeye devam ettiği her saniye, daha da komik olmaktadır. Bir Allaha inanmak gereksizdir, en doğrusu onu hiç düşünmemektir. -- Dinler Gereksizdir: Olgun bir insan için hiçbir dini inanç gerekli değildir. İnsan kendi kendisinin tanrısıdır. Din, kişisel özgürlüğü hayatın her alanında yok etmeye yönelik bir silahtır. Dinsel dogmalar cahil halkın düşünsel hayatını yıkıp yok etmek ve ondan tam bir köle üretmekten başka bir işe yaramazlar. Bir dine bağlanmış kişiler; örümcekleşmiş beyinleriyle ve kafalarına yapışmış at gözlükleriyle daima kendi inançlarını haklı bulan, diğer tüm inançları "kaka" ilan eden birer sabit fikirlilik abideleridir. -- Metafizik Hikayedir: Çoğu kez insanları etkilemek ve onların üzerinden para kazanmak yada bir topluluğun dikkatini çekmek adına ortaya atılan fizik ötesi tecrübelerin tümü asılsızdır. Mucizevi, efsanevi, inanılmaz görünen bütün olayların arkasında bilimin mum ışığında parıldayan fizik kanunları ve olağan etkileşimler vardır. Evrenin hiçbir yerinde madde, kendi sınıfının fizik kanunları dışında "bilimselliğe zıt" bir eylemde bulunamaz. Doğa, ancak ve sadece "doğal" nedenlerle açıklanabilir. Gelmiş geçmiş tüm büyücü, falcı yada cinciler -üç türlü- yalancıdırlar: ya etraflarındakileri kandırırlar, ya kendilerini kandırırlar, yada ikisini birden yaparlar... -- Akıl Esastır: Dini hurafelerin yerden yere vurdukları, her geçen gün "güvenmeyin, sizi zora götürür" dedikleri "akıl", tam bir hazinedir. İnsan aklı, "insan" olmanın verdiği en yüce değerdir. Kendi aklına şüphe ile yaklaşmak deliliktir. Hayatın her alanında tek mutlak başvuru kaynağı odur. Dini inançların kokuşmuş mitoslarına karşılık akıl, insanı bugünkü uygarlık ve teknoloji düzeyine getiren yegane değerdir. Muhakeme etmek ve aklını kullanmak yerine başkasının aklına güvenen bir kişiden insanlık adına hiçbir olumlu aktivite beklenemez; çünkü o bu haliyle doğadaki çoğu hayvandan daha değersiz, ********* bir asalaktır. -- Bilim Kaynaktır: Uygar, gelişmiş bir insanın tek kaynağı, tarafsız, mutlak ve sorgulayıcı, pozitif bilimdir. Hiç kimsenin tekeline ait olamayacak derecede büyük olan bilimin içyüzünde; merak eden ve araştıran birey bulunur. Bir dini dogmanın "günah" duvarları arasında sıkışıp kalmış hiçbir gerçek bilim adamı yoktur. Dinsel safsatanın bütün itirazlarına rağmen bilim, din ile aynı kulvarda olamayacak kadar özgürdür. Tüm hurafelerin ve boş inançların "ezip geçicisi" odur. Bilim bütün dogmaların korkulu rüyasıdır; çünkü onda insan aklının özü, insan mantığının kendisi vardır. -- Sağduyu Anahtardır: İnsan mantığı ve sağduyusu, çelişkiye düştüğü her durumda onun tek kurtarıcısı olmuştur. Aktif hayatın ve etrafımızda bize empoze edilmeye çalışılan bütün ideolojilerin, inançların arasında elimizde tuttuğumuz, "gerçekten bize ait" olan tek pusula; kendi sağduyumuzdur. İnsanın hiçbir zaman yanından eksik etmemesi gereken ve her fırsatta kullanacağı yegane araç o olmalıdır. Sağduyusunu ve mantığını sürekli aklında tutan ve hiçbir zaman unutmayan insan, bütün kalıplaşmış, tabulaşmış dogmalara karşı kendi donanımına ve kendi kararlılığına sahip demektir. Sağduyu, insanı, içine düştüğü ideolojiler ve dayatmalar kuyusundan çıkaracak olan yardım halatıdır. Özet: Mantık, Mantık, Mantık... Etrafındakiler ne söylerse söylesin, onu ne şekilde etkilemeye çalışırsa çalışsın, insanın en Sağlam dayanak noktası her zaman için; kendi mantığı olmalıdır. Çevrede pekçok kişi bağlı olsa dahi; doğrular ve yanlışlar, "ak"lar ve "kara"lar üzerine kurulu bir grup "ilkeler bütünü"nü, insan, hiçbir zaman toptan kabul etmemelidir. Kendi kendisine sormadan hiçbir kalıplaşmış ideolojiye bağlanmamalıdır. Olgun ve sağlam kişilikli her insan, diğerlerinden farklı ve kendine özel bir "izm"in dünyadaki tek temsilcisidir... En önde gelen akıl ve insandır. Buradaki konu alslında iki olay var. Biri Kuranın Allahı. İkincisi ise kainatı yaratan Tanrı. Kurana bakarsak ve sözlerini yorumlarsak çok fazla çelikilerle dolu. Çocukça kandırmalar var. Cennette 9-10 yaşuında kızlar ( sübyanlar ) teklif ediliyor. Kaba gölge kaba döşek teklif ediliyor. Şekerle çocuk kandırır gibi . İnsana küfür ve hakaretler var. ( eşekler, öküz kafalılar, köpekler, beyinsizler vs. ) Bana göre Muhammedin anlattığı ve tarif ettiğinin Allah olması münkün değil. Tanrı kurandaki sözleri yapmaz ve söylemez. Tanrıya gelince . Ben çok belgesel seyrediyorum. Kainattaki canlıların vahşetini görüyorum. Her canlı bir digerinin gıdası hailinde. Eğer kainatı ve düzeni aklı başında insaflı biri ( Tanrı ) yaratmış olsa idi bu vahşeti yaratmazdı bence. Demekki geriye her canlı kendini tabiat şartlarına göre dizayn etmiştir. Soğuk yerde yaşayancanlılar yağlı ve beyaz sıcak yerde yaşayanlar ise siyah. Her canlı kendi savunma takdiğini ve organını kendi geliştirmiştir.
-
Muaviye devrinde önceden yazılan Kuranların hepsi yakılmıştır. Yeniden muaviye devrinde tekrar toplanmıştır. En eski Kuran bundan Muhammet devrinden 300 yıl sonra yazılmıştır. Eger bundan önce yazılmış var deniliyorsa nerde bulunduğunu ve varsa karbon raporunu koysun görelim.
-
TÜRBANIN DİLİ VARDIR... (Türbanlı eş bir kimliktir... Şeriatçıdır, Medeniyeti sevmez........)
El Hacı şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Güncel Konular
Allah seni de hidayete erdirsin... kardeşim. Fakat ayet nosunu alamadık halen. O sözün kaynağı neresi ?. -
Peki incilin hali öyle. Kuranın nasıl ? En eski kuran kaç yıllık. Ve nerde bilen varmı ?. Karbon metodu ile eskiliği kanıtlanmış olanı Nerede ve kaç yıllık.
-
İslam dini terk edilebilirmi ?.
El Hacı şurada cevap verdi: doğrucu davut başlık Dini Konular - Din - Dinler
İrtidad, büyük günahlardandır. Kişinin bütün hayır amellerini sevabını yok eder. Hadisi açıklayan İmam Malik, esas itibariyle zındık oldukları halde müslüman görünen kimselerin irtidad etmeleri halinde, yakalanınca tevbesine güvenilmeyeceği kanaatindedir. Bu sebeple Malik'e göre onlara tevbe teklif edilmez, tevbekar olup, İslam'a geldiklerini beyan etseler bile bu tevbe onlardan kabul edilmez. İmam Şafi tevbelerinin makbul olduğuna hükmeder. Ebu Hanife'nin onlar hakkında iki ayrı görüşü olmuştur. Zındık, Kamus'da, Ahiret'e veya Rububiyet'e inanmayan veya küfrünü gizleyerek iman izhar eden kimse diye açıklanır. (Kütüb-i Sitte Cilt/6 Sayfa 189) İbni Abbas'ın, kadın mürted de öldürülür sözü delil getirilerek Hanefilerin hükmüne itiraz edilmiş ve ilaveten Ebu Bekir'in hilafeti sırasında irtidad etmiş olan bir kadını, henüz pek çok sahabe hayatta iken öldürttüğü, kimsenin buna itiraz etmediği gösterilmiştir. Hz. Muaz Yemen'e giderken Resulullah kendisine bu mevzu ile alakalı olarak şunu söylemiştir : İslam'dan herhangi biri vazgeçecek olursa, onu tekrar davet et, dönerse ne ala, dönmezse boynunu vur. Herhangi bir kadın İslam'dan irtidad edecek olursa, onu da geri çağır, dönerse ne ala, dönmezse boynunu vur. Zürkani," Kaydedilen bu muaz hadisi, sadedinde olduğumuz ihtilafta nasdır, hükmüne uyulması gerekir" der. Buhari ve başka bir kısım kaynaklarda rivayet edilen bir kıssa da konumuza şık tutar. İkrime'nin rivayetine göre, Hz. Ali'ye bir kısım Zındık getirilmişti. O bunları yaktırdı. Haber ibni Abbas'a ulaşınca, Onun yerinde ben olsaydım yaktırmazdım. Çünkü Hz. Peygamber'in yasağı var, Allah'ın azabı ile azab vermeyin. Fakat öldürtürdüm zira efendimiz, kim dinini değiştirirse öldürün, diye emrediyor. (Kütüb-i Sitte Cilt/6 Sayfa 190) Muhammed'in İrtidad Üzerine Öldür Emirleri İbni Abbas ( ra ) anlatıyor, Abdullah ibni Sad ibni Ebi's Sarh, Hz. Peygamber'e katiplik yapıyordu. Şeytan ayağını kaydırdı, adam irtidad ederek kafirlere sığındı. Resulullah, Fetih günü onun öldürülmesini emretti, ancak Hz. Osman onu himayesi altına aldı. Resulullah da bu himayeyi tanıdı. (Ebu Davud, Hudud 1-4358, Nesai, Tahrimu'd-Dem 15, ( 7-107 ) Her ne kadar Bakara 256'da dinde zorlama yoktur ifadesi varsa da bu ifade, Kuran'daki diğer ayetler ile büyük çelişki içindedir. Inanmayanlara karşı şiddet içeren ayetler, inanmayanları cehennem ile korkutarak inanmalarını sağlamaya yönelik ayetler, Bakara 256 ile çelişiyor. Kuran'daki şiddet ve ayırımcılık içeren ayetler ve çelişkili ayetler, Kuran'ın Allah tarafından gönderilmiş olamayacağının, Muhammed ve arkadaşları tarafından hazırlandığının bir diğer göstergesi oluyor. -
TÜRBANIN DİLİ VARDIR... (Türbanlı eş bir kimliktir... Şeriatçıdır, Medeniyeti sevmez........)
El Hacı şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Güncel Konular
Malesef dostum. kuranda böyle bir ayet ve hüküm yok. Cennet kadınların veya anaların ayağı altındadır diye bir ayet yok. Varsa ayet adını ve nosunu yazarmısın. Kadınlar yalnız seyahat edemezler: Diyanet'in yayınlarından olan Sahih-i Buhari Muhtasarı... 'Nil 4.cildinin 219.sayfasında, kadınların yolculuğa çıkarlarken kocalarının ya da yakınlardan birinin vesayetine muhtaç bulundukları hususu ile ilgili su satırları: "İslam dini kadının ...bünye ve iradesindeki fıtri za'fa mebni muayyen hususta kadını, mehariminden bir erkegin vesayetine vermiştir. ki, kadının uzak bir mesafeye gidebilmesi...için zevcin veya bir mahreminin bulunmasını Sart kılması bu cümledendir..." (Sahih-i..., Cilt IV, sh. 219) )265. Kadınlardan yönetici olamaz: Diyanet'in yukarda adı geçen yayınlarının 10. cildinin 449.sayfasında yer alan 1660 şayili hadis: "Mukadderatını bir kadının eline veren millet felah bulmaz" şeklinde olup Başkanlığın şu açıklamasını içermektedir: "İslam hukukunda amme velayeti denilen devlet teşkilatı riyaseti ancak erkek bir vatandaş tarafından temsil olunur. Bu, millet otoritesini temsil edecek mevkie kadın intihap edilemez. Çünkü kadının fıtratı birçok cihetlerden bu çok ağır vazifeyi deruhte etmeğe müsait değildir. Bunun için İslam hukukunda... Devlet riyasetine intihap olunabilmesi hususunda kadın için hiçbir hak kabul edilmemiştir" (Sahih-i... , Cilt X, sh. 449 ve d.)266 (Yani, deniyor ki; kadın’ın kamu yöneticiliği gibi görevlere gelmesini önleyen şey yaratılısındaki eksikliktir: yani "aklen ve dinen dun" oluşudur, "iradesindeki fıtri zaaf" tır.) Anımsatalım ki İslam’da kadın, sadece devlet başkanlığına değil fakat siyasi ve idari görevlere de (örneğin kadılık, hakimlik, kaymakamlık, vs) hep bu nedenlerle layık görülmemiştir. Gazali: "Yarım tanık durumunda sayılan ve erkeğin hâkimiyeti altına sokulan (kadın) nasıl yargıç olabilir?" derken bunu anlatmak istemiştir "Ulema kesildiniz başımıza... Çağdaş ve laik ulemalar" Ya işte böyle . Ne yapalım bunları din adet ve kanunumuzdur yazan lar laikler değil. Dinciler yazıyor bizde okuyoruz. Dinden mahrum olmayalım diye. -
TÜRBANIN DİLİ VARDIR... (Türbanlı eş bir kimliktir... Şeriatçıdır, Medeniyeti sevmez........)
El Hacı şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Güncel Konular
Mesele bunların hiçbiri değil. Mesele İslamın ve Kuranın Kadına bakış açısıdır. Esas olan budur . ve erkelerin dayatması Kuran esaslıdır. Peki Kuran kadını nasıl görür nasıl bakar. daha doğrusu dinler nasıl bakar demek daha doğru olacak. Kadın ve Ganimet Ganimet kelimesinin manasını hepimiz biliriz.. Sözlük anlamına baktığımız zaman, Savaşta düşmandan alınan mal şeklinde olduğu görülür.. Cariye ise kadın köle demektir. Peki, insandan ganimet olur mu..? Kadın da bir insansa, kadından ganimet olur mu ? Ahzab 50, İslam'ın, kadınlar hakkında belli bir kafa yapısı ve anlayışını yansıtması açısından çok önemlidir.. Bu nedenle bu ayet tek başına incelenmelidir.. Bu ayet, “Allah’ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri..” ifadesiyle başlar.. Bu tanıma göre, Kuran'daki Allah, gece baskınlarında elde edilen kızları bile bir mal olarak görmekte ve ganimet olarak nitelemektedir.. Buna benzer bir ifade biraz daha farklı olmakla birlikte Tevrat’ta vardır. Tesniye 21/ 10-14 Esirler içinde güzel bir kadın görür, onu arzu edip evlenmek istersen, onu evine getirip saçlarını ve tırnaklarını kestirecek, senin evinde oturacaktır. Savaşta ölmüş babasına, anasına tam bir ay ağlayacaktır ve ondan sonra ona yaklaşacaksın, kocası olacaksın, şayet hoşlanmazsan o zaman canı nasıl isterse salıvereceksin. Tevrat’ta görüldüğü gibi düşmanların karılarını almak İslam öncesinde de vardır. Burada savaşta kocası ölen kadının ortada kalmaması için, böyle bir uygulamaya gidildiği düşünülebilir. Ancak, dikkatli okunacak olursa ayet, savaşta kocaları ölen kadınlara sahip çık, dememektedir, erkek savaşta kocası ölen kadından hoşlanmazsa o kadını bırakabilir. Kuran'da ise, ganimet olarak elde edilen kadınların, o kadını esir edenler tarafından istenildiği gibi kullanılmaları Allah tarafından onaylanmaktadır. Allah yücedir, Allah kullarını esirger, korur... Allah merhametlidir.. Kuran bu ifadelerle doludur.. Ancak, o masum kızlar Allah’ın kulları değil midir ki Allah bu hiç suçu olmayan masum kızları mal gibi ona buna verir ve helal eder..? Bazı İslam inanırları gene her zaman olduğu gibi burada bir meal hatası olduğunu zannedecekleri için, Ahzab 50 ayetin tamamı, Mealler ve Ayetler bölümünde farklı meallerden alınarak verilmiştir. Burada da görüleceği gibi bütün meallerde ifadeler aynıdır.. Kadın bir ganimet olarak görülmekte ve cariye yapılmaktadır.. Bu masum kızların hiçbir suçu yokken, sırf gece baskınlarında veya savaşlarda ele geçirildikleri için ganimet olarak tanımlanmalarını hangi vicdan onaylayabilir..? Hele böyle bir onayın Tanrı tarafından gelmesi mümkün mü dür ? Bir an düşünün ki, bir gece baskınında, yakınlarınız İslami birlikler tarafından ganimet olarak alınıyor, İslam Peygamberi ve yandaşlarına cariye oluyor.. İnsanların neler hissedebileceğini sormaya gerek yoktur. İslam inanırlarının, her şeyden önce vicdanlarını dinleyerek bu sorulara samimi olarak cevap vermeleri gerekir.. Her ne kadar bazı İslami düşünceler kabul etmek istemeseler de, bize okullarda gösterilmeyen, Türklerin 8. Yüzyılda Müslümanlaştırılmaları ile ilgili tarihimize bakıldığında da, nice masum Türk kızının Müslüman Araplar tarafından ganimet olarak alınarak cariye yapıldığını görürüz.. Onların, kendi hayatlarını kendi hür iradeleri ile kurmaya hakları yok muydu sorusuna, İslami zihniyet, yoktu, çünkü İslam'ın yayılması için Allah onları ganimet olarak verdimi diyecektir..? Sanki koyun veriyorsunuz.. Bu yükümlülük Allah için doğrumudur? Kuran cennetlerinde erkeklerin cinsel ihtiyaçları için ikram edilen kadın, dünyada da, pek farklı olmayan bir şekilde erkeklere ikram edilmektedir. Her ne kadar din adamları, bu tür ayetler için akla hayale gelmeyen kılıflar bulmaya çalışsalar da, yukarda çeşitli meallerden örnekleri verilen Ahzab 50 ayet, çok açık bir ifadeyle bir defa daha belirtir ki, kadın erkeğe verilen bir ganimet, bir maldır.. Ancak, ne garip ve acıdır ki, 3. Millenium'a giren dünyamızda, ülkemiz dâhil, bütün İslam ülkeleri bu ayetlerin Allah kelamı olduğunu zanneden ve böylece kabul eden milyonlarca İslam inanırı kadınla doludur.. İslamın inancına göre kadın maldır. Ve Allahın cennetinde dahi gögüsleri yeni çıkmış ( bak: Nebe suresi )olarak bekareti hiç bozulmayan şekilde ikram malı olark kabul edilmektedir. O halde erkeklerin kadınları kapatması, paket yapması örtüp saklaması kadar doğal bir şey yoktur.. -
TÜRBANIN DİLİ VARDIR... (Türbanlı eş bir kimliktir... Şeriatçıdır, Medeniyeti sevmez........)
El Hacı şurada cevap verdi: DİPNOT başlık Güncel Konular
Sayın hearten "Savaşan kişilerin neden Allah nidaları ile hücum ettiklerini açıklayabilirmisiniz" Bu her zaman böyle olmamış. "Pekala hepinize ölüüüüümmm diyede bağırılabilirdi " Bak aşağıdaki hadiste öyle olmuş. 1010 - Seleme İbnu'l-Ekvâ (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gazve sırasında başımıza Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh)'i komutan tayin etti. Bu seferde müşriklerden bir gruba gece baskını yaptık. Onlardan çokça öldürüldü. Ben kendi elimle yedi kişi öldürdüm. Bunlar, farklı âilelerdendi. O gün parolamız: "Ey Mansur (yardım gören) öldür, öldür!" idi Hz. Peygamber, bu cihad hareketi için sadece cihada rağbet edenlerin katılmasını emretti. Medine'de Siba' b. Urfuta'yı vekil bıraktı. Eşi Ümmü Seleme'yi yanına alarak 1400 yaya, 200 süvari ile yola çıkarken; "Biz buranın hayrını isteriz" buyurmuştur. Rasûlullah Medine'den hareket ettikten sonra Hayber ile Gatafan kabilesi arasına karargahım kurdu. Sabaha kadar burada bekledi (İbn Hişâm, es-Sîre, III/343). Gatafanlıların Hayber'e yardımını engellemek için burada konaklamış bulunuyordu. Hayberliler sabaha kadar, müslümanların gelişinden haberdar olmamışlardı. Sabahleyin kalelerinin kapısını açtıklarında; "Muhammed gelmiş ve günlerden de cumartesidir" diyerek kalelerine tekrar döndüler. Yahûdiler mukaddes günleri olduğu için cumartesi günü muharebe etmezlerdi. Rasûlullah bunu görünce; "Allahû Ekber, Hayber harab oldu" buyurdu (İbn Sa'd, et-Tabakat, II,106). Müslümanların bu muharebede beyaz renkli sancağını da Hz. Ali taşıyordu. Bu gazvede müslümanların kullandıkları parola; "Yâ Mansür, Emit, Emit" "Ey Allah'ın galip kıldığı müslüman asker öldür öldür' idi (İbn Sa ıt, II,106, İbn Hişâm, III, 347). Dediğiniz gibi öldür öldür olmuş bazen parola.