Cabir arkadaşımız : "Allah vardır,birdir ve hertürlü eksiklikten uzak ve münezzehtir." diye yazmış. Peki öyleyse Allah nasıl oluyor da, insan vücudunu yanlış yaratıyor ve siz onu sünnetle düzelttiğinizi iddia ediyorsunuz? Bu küfür değil midir? Hiç şüphesiz Allah kusursuzdur, ve yarattıkları da kusursuzdur. Yanlış olduğunu iddia ettiğiniz öyle az değil yaklaşık 100 santimetrekarelik bir dokudur ve her insanda istisnasız olarak vardır, hastalıklarla karıştırılamaz. İnsan vücudundaki en hassas dokulardan biridir bu. Yanlışlık belki de bizim Allah'ın verdiği zekayı kullanmamızdır. Ya da küçük çıkarlarımız için Yaratılış'ı inkar etmemizdir. Eğer çocukları keserek para kazanıyorsak, o zaman Yaratılışı inkar edip internette kendimizi aklayacak yazılar yazabiliriz.
Peygambere çeşitli hadisler atfedilebilir. Bugün çok iyi biliyoruz ki, Peygamberin ölümünden sonra pek çok hadis uydurulmuştur. Sözü geçen hadis bunlardan biri olabilir. Bunu şuradan anlarız. Sünnet etmek, bıyık, tırnak, saç kesmek gibi konularla birlikte anılmaktadır. Normal zekalı her insan canlı bir dokuyu kesmenin saç kesmekten çok farklı olduğunu bilir. Saç kesmek için doktora gitmeyiz, ama bir dokunun vücuttan alınması ameliyathane şartlarını gerektirir. Sünnet etmeyi saç kesmekle birlikte anmak normal zekalı birinin yapacağı bir şey değildir. Peygamberin en azından normal zekalı biri olmadığını düşünmek saçmalıktır. Diğer bir olasılık da sünnet kelimesi ile bu hadiste temizlikten bahsedildiğidir. Bu oldukça mantıklıdır, çünkü tırnak, saç vs. kesmek temizlik ile ilgilidir.
Kuran'da da sünnet ile ilgili hiçbir şey olmadığını biliyoruz. Peki bugün nasıl oluyor da bunu herkes bugün din adına yapıyor. Aslında bu sorunun cevabı çok basittir. İslamiyet değilse de sünneti dinin merkezine koyan bir başka büyük din vardır, bu din Musevilik'tir. Sünneti İslam'a sokanların, onlarla birarada yaşayan ve zaman zaman da bu dine giren Museviler olduğunu düşünmek oldukça mantıklıdır, çünkü sünnet İslamiyet'te de neredeyse merkezi bir konuma gelmiştir. Bu dış bir etki olmadan gerçekleşemezdi. (sünnetin İslam'da merkez bir konuma gelmesi, islam'a gireceklerden ilk istenen şey olmasından anlaşılmaktadır. Evet, ne yazık ki öyle. Müslümanlar bunu yaparken sünnetin farz olmadığını Peygamberin tavsiyesi olduğunu söyleyip dururlar. Oysa sünnetsiz Müslüman yoktur, farzları yerine getirmeyen müslüman ise çoktur. Bu bir tezat değil midir?)
Bilimsel araştırmalara gelince, bu konu araştırıldığında bunların gerçekten bilimsel olmadığı anlaşılmıştır. Nitekim bu araştırmalar genellikle köktendinci Yahudi ve Hıristiyan çevrelerce ya da onların etkisi altında yaptırılmıştır, ve hiçbir geçerliliği yoktur. Bunların aksini söyleyen, yani sünnetin zararlarını knaıtlayan da birçok araştırma vardır, ama bunlardan ülkemizde hiç söz edilmektedir. Ne yazık ki artık ülkemizde de bu işten para kazanan doktorların olması bilimsel araştırmaların neden tek taraflı olarak ülkemize yansıtıldığının bir açıklaması olabilir, ve bundan sonra bir süre daha bunun böyle olacağını tahmin edebiliriz.
Gördüğünüz gibi Cabir Bey, gerçekler için sadece gözleri biraz açmak yeter. En önemlisi de gönül gözünü.