II. Abdülhamit Han; Devletin her geçen gün zayıfladığının farkındaydı ve büyük devletlerin Osmanlı'yı paylaşma plânları karşısında ciddi tedbirler almalıydı ve de aldı:
Osmanlı'nın kendi gücü ile bu devletlerle mücadele ederek dağılmayı engellemesi mümkün değildi. O hâlde bu devletlerin zaaflarından faydalanarak onları birbirine düşürerek zayıflamalarını sağlayacak, Islâmcı bir siyaset takip edecek ve Hilafet makamınında etkisiyle Müslüman nüfusu bir arada tutmaya çalışacaktı.
İngiliz Kor.Am. Sir Henry Woods hatıratlarında şöyle demektedir:
"Bana göre Sultan Abdülhamit, gelmiş geçmiş Osmanlı padişahları arasında en müstesna mevkiî işgâl edenlerden biridir... Eğer Sultan Abdülhamit Han olmasaydı, devleti akıllı idare etmeseydi, devlet çoktan yıkılmış olurdu...
"Sultan Abdülhamit Han düşürülmeseydi, birinci cihan savaşı çıkmayacaktı. Aksini farz etsek bile Sultan, Türkiye'yi tarafsız bırakacak ve hârpten sonra hiç yıpranmamış bir Türkiye, yıpranmış devletler arasında sivrilecekti..."
Ali Rıza Bey Ittihad ve Terakkici olmakla beraber, bir ara Ittihadı Terakki'yi dağılmaktan kurtaran, II. Abdülhamit' in birinci düşmanlarından olmasına rağmen, daha sonra yayınlanan hatıratlarında: II Abdülhamit Han'a karşı haksızlık yapıldığını O'nun övgüye lâyık bir şahsiyet olduğunu yazmıştır.
Aynı durum Abdülhamit Han'ın devrilmesinde baş rol oynayan ve adları vatanperverlikle anılan Tal'at, Enver, Cemâl Paşalar içinde geçerlidir. Bu paşalar da Sultan'a haksızlık yapıldığı noktasında hemfikir olmuşlardır. Fakat iş işten geçmiştir artık.
Bu önce devirip de sonra pişman olanlar hem dürüst hem de vatanperver insanlardı; buradan anlaşılıyor ki; bu meziyetler devletin yıkılmasını engellemiyor. Bu meziyetlerin yanında başka meziyetlerinde bulunması gerekiyor.
II Abdülhamit'in tahttan indirilmesi Müslüman Türk Devleti tarihinin en büyük kara lekelerinden biridir. Ittihatçılardan oluşan meclis, Abdülhamit' in tahttan indirilmesine karar verince bu kararın Sultan'a tebliği için dört kişi görevlendirilir. Selânik milletvekili Yahudi Emanuel Karaso ve Senatör Ermeni Aram bu heyette bulunmaktadır. Otuz üç yıllık saltanatı süresince devleti yıkmak isteyen dış güçler ve onların iç işbirlikçileri Sultan'ın tahttan inmesini tebliğ ediyordu. Devleti yıkmak için her türlü faaliyetin içinde yer alan bu iki şahsın sultana Hâl'ini bildirmesi çok acı, ama çok acıdır. Abdülhamit Han hatıratlarında der ki:
-Tahttan uzaklaştırılmam, servetime el konulması ve bir çok eza cefaya uğramam bir yana, bu iki vatan haininin karşıma çıkarak seni tahttan indirdik demeleri beni kahretmiştir.
İşte bu sebeptendir ki; bu ******* komploya sebep ve alet olanlar Abdülhamit'in bedduasını almıştır. Hiç bir tanesinin sonu iyi olmamıştır, ihanetin bedelini çok ağır bir şekilde ödemişlerdir.
Yaklaşık üç yüzyıldır, vatan toprakları üzerinde esen batılılaşma ve batı hayranlığı rüzgârlarının neticesinde bir çok felâketle karşılaştık. Millet olarak başımıza ne geldiyse batılılaşmanın neticesinde geldi fakât bir türlü akıllanmadık ve tarihi vakalardan ders alamadık. Devleti en zor şartlarda 33 yıl başarı ile idare eden Abdülhamit Hanın bu başarısı karşısında uğradığı zulüm bugün bile devam etmektedir. Iktidarı döneminde özellikle Ermeni ve Yahudi komitacıları tarafından Kızıl Sultan diye adlandırılan Abdülhamit'e bugün de bazı çevreler Kızıl Sultan diye bakmaktadır.
Ulu Hakan Abdülhamit Han'ı dinleyelim:
Bana en çok dokunan, bu Mason taslağı Yahudi'nin hâl (tahttan indirme) kararını tebliğ edişi olmuştur. Yıldıza gelen mebus heyetinde Emanuel Karaso'yu hiç unutamıyorum. Bu sûretle Makam-ı Hilafete hakaret edilmiştir. Yahudilerin Hz. Peygamber zamanından beri Sadr-ı İslama ve Makam-ı Hilafete karşı duydukları kin ve nefret cümlenin malûmudur. Ben Osmanlı tahtında iken Siyonistlik davası için bir gün huzuruma, beynelminel Yahudi teşkilatının kurucusu Teodor Hertzel ile hahambaşı gelmişlerdi. Bunları Yıldız Sarayında kabul etmiş ve maksatlarını dinlemiştim. Her ikisi, Yahudiler için bir yurt dileğindeydiler. Bunun için de Kudüs'ü gösteriyorlardı. Hattâ utanmadan Teodor Hertzel:
-Zat-ı Haşmetpenahilerine arzederim ki, Kudüs için bir kaç milyon altın tensip buyurursanız, derhâl takdime amadeyiz, demez mi? Kan beynime çıkmıştı. Düşün ki, Makam-ı Saltanatımıza bu iki Yahudi rüşvet teklifi cesaretinde bulunmuşlardı.
-Terkedin burayı, vatan parayla satılmaz, diye bağırmıştım. Işte bundan sonra Yahudiler, bana düşman olmuşlardı. Şimdi burada, Selanikte çektiklerim, Yahudilere yurt göstermeyişimin cezasıdır.
Kısaca hayatı şöyledir;
Çok hoşgörülü bir ortamda büyüdü. Kültür derslerinin yanında musiki dersleri aldı ve piyano çalmayı öğrendi. Bekarlığı sırasında çok serbest bir hayat yaşayan Sultan İkinci Abdülhamid, evlendikten sonra tüm boş zamanını ailesiyle, çocuklarıyla geçirmeye başladı. Sultan İkinci Abdülhamid, yıkılmak üzere olan Osmanlı İmparatorluğunu 33 yıl ayakta tutmayı başarmış büyük bir padişahtır. Dindar bir insan olan Sultan İkinci Abdülhamid ibadetlerini aksatmazdı. Hayırsever ve cömert bir insan olan Sultan İkinci Abdülhamid, sıradan bir vatandaş gibi yaşardı. Yunan seferi sırasında, kendisine hazinede yeterli para bulunmadığı söylenince, atalarından kalma şahsi servetinden masrafları karşılamış, devletten beş kuruş almamıştı. Boş vakitlerini marangozhanede geçirir, harika eşyalar yapar, bunları sattırır ve parasını fakire fukaraya dağıttırırdı. Son derece şefkatli bir insan olan Sultan İkinci Abdülhamid`in kendisini öldürmek isteyenleri bağışlaması(inanmayanlar temmuz 1905 te ona yapılmış olan, büyük bir organizasyon gerektiren suikasti araştırabilirler, göreceklerdir gerçekleri..), dünya siyaset tarihinde görülmemiş bir olaydır. Sultan İkinci Abdülhamid, kültüre önem vermiş ve eğitim konusunda hizmet verecek birçok mekan yaptırmıştır. Üniversiteler, Güzel Sanatlar Akademisi, Ticaret ve Ziraat Okulları kuran Sultan İkinci Abdülhamid, ilk ve orta dereceli okullar, dilsiz ve kör okulları, kız meslek okulları da yaptırmıştır. Vilayetlere liseler, kazalara ortaokullar kurmakla beraber, ilkokulları köylere kadar ulaştırdı. İstanbul`da Şişli Etfal Hastahanesini ve Darülaceze`yi kendi şahsi parasıyla yaptırdı. Hamidiye adı verilen nefis içme suyunu borularla İstanbul`a getirtti. Karayollarını Anadolu içlerine kadar uzatan Sultan İkinci Abdülhamid, Bağdat`a ve Medine`ye kadar da demiryolları döşetmiştir. Büyük şehirlere atlı tramvay hatları döşetti.
(alıntıdır...) (yukarıdaki yazıya da aynı zamanda bir cevaptır, tarihi araştırmak konusunda iddialı konuşmak kolaydır, kişileri yumuşak ve dönerli sandalyelerin üstünde oturarak eleştirmek de kolaydır. lakin size kurulmuş bir kumasta patlayan bir bombanın bıraktığı onlarca ölü ve yaralı insanın var olduğu bir sahnede dimdik ayakta kalabilmek, sonra buradayım yaşıyorum dercesine hiç alışılmadık biçimde at arabasının iplerini avuçlayıp oturmadan sürmek ise ancak Abdülhamit Han gibilerinin yapabileceği meziyetlerdir.Ümit ederim ki herkes bir gün onu saygıyla anacak. Tarih çok ilginçtir ki 1890'larda herkesin(ingilizler dahil) saygıyla adını ağzına aldığı bir kişiyi 2006'da tekrar bunların yaşanabilmesi ümidiyle anmaya çalışırız.. saygılarımla..)