-
İçerik Sayısı
10.566 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
3
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
sardunyam tarafından postalanan herşey
-
Allah'ı Anladık...Ya ahiret?
sardunyam şurada cevap verdi: Diana_x başlık Dini Konular - Din - Dinler
gözle görülemeyecek kadar virüslerle başedebilen, gözle görülemeyen savaşçılarımız var damarlarımızda, başedemediğimiz zaman da aklın icadı ilaçlardan destek alıyoruz değil mi? o halde mükemmeliz, mükemmel bir aklımız, mükemmel bedenimiz, kanımız, canımız var... doğru canlı ılduğumuz için ölüyoruz, bizi canlı yapan şey ne? cansız yapan ne? herşeyin bir kullanım süresi var tabii ve ömür uzatıladabilir buda mümkün peki bunu arzu etmeyi kim öğretiyor bize... doğarız, yaşarız, ölürüz ve yeniden doğarız, şimdi kabullenemesende ölüm kapını çaldığında gözlerinle görürsün, dokunursun, hissedersin o vakit anlar ve inanırsın ama bunun sana bir faydası olmaz... -
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
sardunyam şurada cevap verdi: niyogara başlık Dini Konular - Din - Dinler
ahirzaman hoşgeldin, yazını okudum teşekkür ediyorum güzel katkılarına selam ve saygılarımla -
Allah'ı Anladık...Ya ahiret?
sardunyam şurada cevap verdi: Diana_x başlık Dini Konular - Din - Dinler
tabiatta hiç bir şey yok olup gitmez, sadece şekil değiştirir. varolan hiç birşeyin yok olması mümkün değildir. sana göre ölen ne oluyor, nereye gidiyor, öylesine bir tesadüfle varolduk öylesine yok mu olacağız... bu nekadar boş bir düşünce... yamyam varolan her canlının bir görevi var, bir sinek bile kendi vazifesini yerine getiriyor, ona kim öğretiyor bunu, sana düşünme yetisini kim verdi, nasıl bu kadar mükemmel oluştun? sonbaharda ölen çiçek ve ağaçların, baharda yeniden canlanması gibi bizde ölümden sonra yeniden doğacağız, kupkuru bir dala dönen ağaçlar, dalını kırsanda birşey yapamadığın ağaçlar, baharda canlandığında kırarsan soluyor... ölüm nedir sayın yamyam, bizi öldüren şey nedir? -
selammmmmmmm
sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
gözümü açıyorum sen, kapıyorum sen... hiç bitmeyen serüven... günümün en keyifli anı, uykumun en tatlı rüyası...seni soluyorum, havadasın, seni kokluyorum, doğadasın. hele şimdi sonbaharsın. ya da sonsuz bahar. seni yaşıyorum, canımdasın. canımsın... sarılsam sana bin yıl geçse bir an bile ayrılmasak...ağaç ağaç gezip, yeşersek açsak. yere düşsek, kalksak... seni bilsem, bir tek seni... seni görsem bir tek seni... sesin sarhoş etse beni... öyle içimdesin ki... bir saniye iste benden sensiz geçirdiğim, veremem... sensiz geçecekse zaman geçmesin.... mehmet coşkundeniz aşk bize yakıştı dan alıntı... ya aşkı çok güzel anlatmış çok sevdim sizinle paylaşmak istedim... -
Allah'ı Anladık...Ya ahiret?
sardunyam şurada cevap verdi: Diana_x başlık Dini Konular - Din - Dinler
idrak eden edebiliyor sayın yamyam... idrak edemeyen hatayı kendinde arasın... EVET herşeye gücü yeter...her yerde ve hiçbiryerde...sonsuz merhamet sahibi... zamanın dışında... sonsuz güç sahibi ki gördüğün görmediğin herşey O'nun eseri... heryerde, ve hiçbiryerde ki, gören anlıyor, göremeyen anlayamıyor... sonsuz merhamet sahibi ki, O inkarcılara dahi yaşam hakkı tanıyor... Zamanın dışında ki... zaman izafi... zaman yaratık... zaman bizim için var... ALLAH ANLAYAMADIKLARIMIZI DA ANLAMAYI NASİP ETSİN... -
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
sardunyam şurada cevap verdi: niyogara başlık Dini Konular - Din - Dinler
evet ya çok uzun ve fazla detaylı yazılar okunmuyor, rica ediyoruz kısa yazalım... geçen kültür bakanı ne dedi " lafın uzunu aptala anlatılır! " -
bu bulgular nerede sergileniyor? hangi ülkede? hangi bilim adamı ispatlamış? kanıt nerede? ayrıca sedelinanın sorduğu soruların yanıtlarını da bekliyorum... sevgili yamyam
-
Yaşar Nuri Öztürk'ün din yorumlarına insanlar neden karşı?
sardunyam şurada cevap verdi: Ya Sev Ya Sevr başlık Dini Konular - Din - Dinler
selamla berceste neden tv lere en çok Yaşar Nuri çıkıyor diyorsun ya, önyargılı ve tabularını dinleştirip kalıplaştırmış bir topluma bunların aksini söylemek kolay iş değildir, cesaret ve bilgi ister bunlarda kendisinde mevcut. kişisel görüşlerimiz birbirimize kırıcı olmamızı gerektirmez. ben hakkımı helal ettim sana, özür dilerim kırdıysam istemeden olmuştur. ALLAH kelamını en doğru şekilde anlamamızı nasip eder İNŞALLAH -
BÜLENT ARINÇ'IN 23 NİSAN KONUŞMASINDAN METİNLER
sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Güncel Konular
güzel sözlerine teşekkür ediyorum, işlerimi biraz hafiflettim artık burdayım görüşeceğiz inşallah... insan olmak zor zanaat keşke insan ne olduğunu bilseydi değil mi? Farklı görüşler zenginliktir, herkesin aynı şeyi düşünmesi ne kadar sıkıcı olurdu değil mi? İster inansın ister inanmasın insanlık noktasında hepsinin ayrı bir değeri var. Ve hangi görüşe yakın olursa olsun insanlar onların bile görüşlerinde farklılık var. Allah inancına sahip herkesin kafasının içinde farklı bir algılayış var, zaten sonsuz sınırsız olanın da tam anlamıyla algılanması mümkün değil. Ancak yakalayabildiği kadarına sahip oluyor insan... Bu inanmayanlar için de geçerli. selam ve saygılarımla -
sevgili yamyam (bu da biraz komik oluyor ama neyse) eldeki hangi bulgular primatları gösteriyor açıklarmısın? 800,000 yaşında ki insan kafatası mı? sizin varsayımlarınız sadece varsayım zaten, bir kanıtınız yok ki, olmayan birşeyi nasıl kanıtlarsınız ayrıca... darwinistlerin savundukları herşey ellerinde kalıyor. bir sürü yalan ve yanlış bulgular ve bunların da ispatı yapılıyor... yanlışta ısrar etmek için çok çaba sarfediyorsun...
-
Yaşar Nuri Öztürk'ün din yorumlarına insanlar neden karşı?
sardunyam şurada cevap verdi: Ya Sev Ya Sevr başlık Dini Konular - Din - Dinler
berceste arkadaşım konuyu saptırmak için söylemedim, Yaşar Nuri'nin de üzerinde durduğu gibi Arabların uyguladığı dinin gerçek anlamda İslam olmadığını anlatmak istedim. Örnek gösterdim o bakımdan. Yaşar Nuri bir ilahiyatçı ve yazdığı kitaplar bir sürü dile çevrilmiş ayrıca din adamı olduğu için dinde otaritedir bu sizin inkarınızla değişmez. ben sosyeteyi benimserim ya da benimsemem mevzu bu değil, anlamak istemediğin nokta o kesimin cahil olmadığıdır. madem din diye uygulananların bir çoğunun örf olduğunu biliyorsun da neden hala ısrar ediyorsun? Değiştirdiğini söylediğin noktaları açıklarmısın? Türkiye'de kimse gerçek anlamda neyin ne olduğunu bilmiyor, görünen ortadadır. Siz Türkiye'de faydalı insanların her zaman tepki aldığını görmüyormusunuz? Sizi kırmak istemiyorum, ikimizde inanıyoruz o bakımdan hakkını helal etmeni istiyorum. selam ve sevgilerimle... -
Yaşar Nuri Öztürk'ün din yorumlarına insanlar neden karşı?
sardunyam şurada cevap verdi: Ya Sev Ya Sevr başlık Dini Konular - Din - Dinler
BERCESTE el insaf diyorum sana... 1400 yıllık inancı değiştiriyor öylemi? değiştirdiği bir ayet açıklar mısın bana? aydındır çünkü kalıplaşmış tabuların din olmadığını anlatmıştır, din diye kabullenilen pek çok şey örf ya da tabudur. arkasında sosyetede olsa en azından sosyete dediğiniz kesim büyük çoğunlukla okur yazardır, yani birilerinin öğretilerini koşulsuz kabullenmezler. arabların son icraatlarından haberdarmısınız? hz.Hatice'nin evini yıkıp otopark yapmışlar, hz.Peygamberin evini pislik içinde bırakmışlar, ve ehlibeytin mezarlarını yıkıp yerine başka şeyler inşa etmişler. Ben bir müslüman olarak bundan müthiş bir üzüntü duyuyorum siz duymazmısınız? yeryüzünde İslam'ın yani ALLAH'ın mesajının en doğru şekliyle anlaşılmaya çalışanlar bizim insanlarımızdır, ve KURAN'ı en iyi yorumlayanlarda Türk aydınlarıdır. Tüm eskiler doğru mudur sizce? yanıldığınız nokta eskilerin anlatımlarını koşulsuz kabullenmek ama yenilere bozguncu gözüyle bakmanızdır. Başörtüsü meselesi ise sevgili sedelinanın da dediği gibi islamın ve imanın şartlarından değildir. Yaşar Nurî'nin bu kadar tepki alması da bunu açıklamasıdır. aynı zamanda Yaşar Nuri Öztürk ilahiyatçılığının dışında hukukçudur, milli meselelerde herkesin söz söyleme hakkı mevcuttur. Din adamları neden siyaset yapamasın ki? Aşiret reisleri bile yapıyorlarken. selamlar -
Yaşar Nuri Öztürk'ün din yorumlarına insanlar neden karşı?
sardunyam şurada cevap verdi: Ya Sev Ya Sevr başlık Dini Konular - Din - Dinler
dipnot Varlığına inandığımız Allah'ın gönderdiği Kitaptan alıntı yapmak tabiki bizim işimiz, O'nun Varlığına inanmak, kitaplarına inanmak, peygamberlerine inanmak, meleklere inanmak, ahiret gününe inanmak, kaza ve kaderin Allah'tan olduğuna inanmak bizim imanımızın olmazsa olmazlarıdır. Kaldı ki arkadaşım inanmayan birinin neden kanıt olarak Kuran ayetlerini kullanmasına dikkat çekmiş, iyide tespit etmiş... berceste, Yaşar Nuri Öztürk sana göre değersiz biri olabilir, bana göre zamanımızın en değerli aydınlarındandır. Kuran'ın neresinde tahrif yapmıştır, söyleyebilir misiniz? Siyasete girme sebebi ise kendisinin dezavantajı olmuştur, ancak herşeye rağmen yine doğruları söylemeye devam ediyor. Bugünün Türkiye'sinde birilerinin bu kötü gidişe dur demesi gerekiyor, Yaşar Nuri'de milli, dini, insani değerleri olan bir insan olarak bu gidişten rahatsız olmuştur. Kendisinin siyasete popilarite için ihtiyacı yoktur. Zira kendisini din yobazları asla benimsemezler ve onlardan oyda alamaz, ama samimi inanan ve araştıran, başkalarının fikirleri ile düşünmeyenler onu gayet iyi anlıyorlar... Önyargı ile bakanlar ise malesef sadece eleştiriyorlar. -
Yaşar Nuri Öztürk'ün din yorumlarına insanlar neden karşı?
sardunyam şurada cevap verdi: Ya Sev Ya Sevr başlık Dini Konular - Din - Dinler
ssevgili taurusmutis herzaman ki gibi yine detayları farkederek farklılığını göstermişsin... bende yazmayı düşünmüyordum ama sana özel olarak bunu belirtmek istedim... iyiki varsın... sevgiler -
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
sardunyam şurada cevap verdi: niyogara başlık Dini Konular - Din - Dinler
merhabalar hepinize epeydir foruma giremedim sizleri özlemişim burdaki tartışma alevlenmiş ben biz süre yorum yazmayacağım ilgi ile okuyacağım... bilimselci nasılsın bu arada sedelinacım sen nasılsın seni özlemişim yaww... sevgiler -
BÜLENT ARINÇ'IN 23 NİSAN KONUŞMASINDAN METİNLER
sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Güncel Konular
ne diyebilir ki sevgili gecekuşu ağzındaki baklayı çıkartmış işte, ve bundan sonra bu saçmalaıkları daha sık duyacağız sanırım... epeydir yazamıyordum işlerimin yoğunluğundan yeni girdim bugün ama pek bir yenilik yok gibi kaldığımız yerden devam... -
selammmmmmmm
sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
teşekkür ederim güzelyaz çiçekler hiç solmasın yazlar bitmesin -
Değerli milletvekilleri Laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyetinin egemenliği konusundan hangi vesileyle bahsedilirse edilsin, cumhuriyetin kuruluş yıllarında karşılaştığımız bazı badireler akla gelir ve onlar, bugün de akla gelmektedir. Egemenliğimizin daha ilk günlerinden beri karşılaştığı temel tehlikeler, bugün de aynıdır ve daima şu iki başlık altında belirginleşmektedir: Birincisi irticaî tehdit, ikincisi bölücü tehdit. Dikkatlerden kaçmayan bir başka nokta da bu iki tehdidin her zaman ve tartışmasız bir biçimde dışarıdan kotarıldığı ve içimizden kendisine destek ve yandaş bulduğudur. 11 Eylül terör olayının ardından siyasetlerini din, özellikle, İslam ekseninde yoğunlaştıran Batı, Türkiye'de laik devletin egemenliğini sarsmak ve ülkemizi BOP projesi için bir atlama taşı ve ikmal merkezi haline getirmek maksadıyla, beklentisini daha çok irtica odaklı tahribe yönlendirmiş bulunuyor. Sayın milletvekilleri, "irtica" denince ne anlamaktayız; bugün, aktüel konu, Bakanlar Kurulundan Millî Güvenlik Kuruluna kadar konuşuluyor. Cumhuriyetin banisi Büyük Atatürk, "irtica" denince ne anlıyordu; bunun cevabı ciddî biçimde tespit edilmezse, ülkede hem tahrip kendini rahatlıkla saklar, hem de dindar insanlar rahatsız olur ve bu, ülkenin zararına olur sonuçta. Değerli milletvekilleri. İrtica, dinin ihanet aracı yapılması halinde vücut bulan kötülüğün adıdır. Kurtuluş Savaşının zabıtlarını, tarihî vesikasını ve nihayet, lügatini kullanır, iyi tespit ederseniz, oradan ciddî bir irtica tanımı çıkar. İrtica, tarihte hep Hıristiyan Batı çıkarlarına kullanılmış ve işletilmiştir. Bunu da görmek lazım. Günümüzde daha çok "siyasal İslam" unvanıyla Batı tarafından sahneye çıkarılan irtica, tarihi boyunca desteği, itibarı, alkışı Müslümanlardan almış; ama, hizmeti, bilerek veya bilmeyerek, bir biçimde Batı emperyalizmine vermiştir. Ne ilginçtir ki, bunu da tespit etmek lazım tarihin önünde, İslamın ana kaynağı Kuran, irticaı hem de irtica kökünden bir kelime kullanarak "ehlikitap hesabına işleyen fitne" olarak tanıtmaktadır. İrticaın bu omurga noktasının iyi yakalanması lazım. Bizim Kurtuluş Savaşı destanımız, temelde iki düşmana karşı verildi. Bunları da Kurtuluş Savaşı zabıtlarından alıyorum. Birisi vatansızlar, birisi de imansızlar. Atatürk, şöyle diyor bunu ifade ederken: "Birtakım vatansızların ve dinsizlerin propagandaları, bizim için hareket düsturu olamaz. Kurtuluş Savaşının serüvenini basiretle inceleyenler görürler ki, vatansızlar içinde önemli miktarda mürteci vardır. Yani, din perdesi altında ülke aleyhine hıyanet sergileyenler. Aziz milletvekilleri, şunu görmezlikten de gelemeyiz, üzerinde düşünmekten de kendimizi vareste tutamayız: Kurtuluş Savaşı verilirken, Kuvayı Milliye askerleri, altında şeyhülislam fetvası olan bir yazıyla ve Yunan uçakları, işgalci Yunan uçakları marifetiyle Anadolu halkının üstüne atılan bu fetvayla, kâfir ve katli vacip asiler olarak nitelendiriliyordu. Bunu görmeden Türkiye'nin geleceğine şekil vermenin ve kendimizi aldanmaktan kurtarmanın bir çaresi olacağı kanaatinde değiliz. Eğer ortada bir ihanet yoksa veya bir dalalet yoksa din üzerinden oynanan, din omurgalı yanlışlar irtica diye anılamaz. Bu da çok hayatîdir. Bu ikisini birbirinden ayırmazsanız, dindar ile dinciyi ve din üzerinden hıyanet yapan ile din konusunda yanlışları olanı birbirine karıştırırsınız ve bu bir facia olur. Dindardaki yanlışlar, teknik tabirleriyle hurafe olur, cehalet olur, geleneksel tutuculuk olur. Bunların tümü, bilgisizlik, bilinçsizlik olayıdır. İrtica ise, bilinçli ve organize bir hıyanet ve dalalet olayıdır. Atatürk'ün gözüyle irtica nedir sorusuna da bakmak lazım. Atatürk, irticaı iki temel açıdan değerlendirmektedir; birisi felsefî ve genel açı, öbürü Kurtuluş Savaşı yapısı açısından. Birinci anlamda irtica, ölümsüz Atatürk'e göre, hayatı geri götüren ve güzel olan her şeyi tahribe yönelen bir şer unsurdur. Şöyle diyor: "Hayatın felsefesi, tarihin garip tecellisi şudur ki; her iyi, her güzel, her faydalı şey karşısında onu imha edecek bir kuvvet belirir. Bizim lisanımızda buna irtica denir." Bu, genel çerçeve. "Kurtuluş Savaşı destanının ölümsüz erleri irticaa karşı da savaş vermişlerdir." Sadece işgalcilere karşı verilmiş bir savaş değil Kurtuluş Savaşı. "Bu erler, sarayın Teali İslam Cemiyeti adı altında memleketin her tarafında irtica hareketleri tertiplediğinden, onlarca defa şikâyetçi olmuşlardır. " İrticaın, İslamın Batıdaki baş düşmanı -bu, Atatürk'ün tâbiridir- İngilizler tarafından beslenip kotarıldığı, Atatürk'ün, altını sürekli çizerek ifade ettiği bir gerçektir, otuza yakın yerde benim tespitim. Atatürk'e en büyük düşmanlığı da İngilizlerin yapması sebepsiz değildir. Bu da Kurtuluş Savaşı zabıtlarında var. İrtica hıyanetinin Kurtuluş Savaşına problem çıkardığı günlerde, Atatürk şunu söylemiştir… "İrticaî hareketin teşvikçisi İngilizler olup, merkez beyni de İstanbul'dadır" diyor Büyük Atatürk. İrticaın, yine o günlerde Ermeni hainleriyle işbirliği yaptığını da Kurtuluş Savaşıyla ilgili zabıtlardan öğreniyoruz.
-
BÜLENT ARINÇ'IN 23 NİSAN KONUŞMASINDAN METİNLER
sardunyam şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
Saygıdeğer Milletvekilleri, Türkiye’de darbeler döneminin başlangıcı kabul edilen ve “bürokratik iktidarın” güçlendiği 1960 yılından itibaren Meclisimizin gücü, yetkisi ve fonksiyonu, bu tür hukuki temellere dayanmayan eleştirilerle daraltılmaya çalışılmaktadır. Anayasayı ve tüm kanunları yapan, Cumhurbaşkanını seçen, hükümeti içinden çıkartan ve aynı zamanda denetleyen, savaş kararını alan ve ülkenin geleceğine yön veren bir kurumun, bugün sahip olduğu gücü ve yetkiyi tam olarak kullandığı tartışmalıdır. Kimi zaman çok önemli mekanizmaların dışında bırakılan Meclis’in fonksiyonları daraltılmıştır. Örneğin, ülkenin iç ve dış siyasetine çok büyük etkisi olan ve “gizli anayasa” diye kabul edilemez bir tanımlamayla anılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin hazırlanılmasında, Meclisimiz ve ilgili komisyonlarımız tamamen devre dışıdır. Açıklanması ve yayınlanması tamamen yasak olan bu belgenin, son haline karar verildiği günün hemen ertesinde gazete manşetlerinde yer alması son derece dikkat çekicidir. Yine bu belgeden yola çıkılarak hazırlanan İç Güvenlik Strateji Belgesi’nin çete kurmaktan yargılanan kişilerin arşivinden çıkması ne yazık ki, devlet ciddiyetiyle hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır. Bu belgenin, Meclisimizin bilgisi ve denetimi haricinde hazırlanması, parlamentomuzun fonksiyonunun ve millet iradesine verilen değerin ne durumda olduğunu göstermektedir. Saygıdeğer Milletvekilleri, Demokratik bir ülkede “gizli anayasa, kırmızı kitap, derin anayasa” gibi tabirler asla kabul edilemez kavramlardır. Bu kavramlar, gizli antidemokratik bir yönetimin iktidarda olduğunu ima eder. Türkiye Cumhuriyeti’nin tek bir Anayasası vardır ve yürürlüktedir. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi için kullanılan “gizli anayasa” gibi bir tanımın bazı çevreler tarafından üretildiğini ve resmi bir tanım olmadığını biliyoruz. Ancak böylesine bir tanım eğer kamuoyu tarafından kullanılıyorsa ve buna ciddi itirazlar gelmiyorsa bu, bazı kişilerin bilinç altında ülkemiz için nasıl bir yönetim biçimi olduğunu göstermektedir. Bu algının aslında sadece kamuoyunda değil, bazı siyasetçilerin bilinç alıntında olduğunu da üzülerek görmekteyiz. Maalesef her dönemde ülkemizin en önemli konusu olan Cumhurbaşkanlığı seçimi için yaşanan tartışmalarda, bazı kamuoyu önderleri ve siyasetçilerin ifadeleri, bilinç altında “gizli bir anayasa” olduğunu ve buna göre hareket ettiklerini açıkça ortaya koymaktadır. Yeri gelmişken, Sayın Cumhurbaşkanımızın görev süresinin bitmesine uzun bir zaman varken, yeni Cumhurbaşkanı’nın kim olacağını ve nasıl seçileceğini yoğun bir şekilde tartışmanın, Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı bir nezaketsizlik olduğunu belirtmek isterim. Bundan üzüntü duymama ve bu tartışmalara girmekten imtina etmeme rağmen, yine de tartışmalarda bazı kişilerin Meclisimizle ilgili beyanlarındaki yanlışlığa burada değinmeyi, Meclis Başkanı olarak bir görev sayıyorum. Saygıdeğer Milletvekilleri, Ülkemiz, Meclisimizin çıkarttığı bir Anayasa ile yönetiliyor. Tüm kanunlarımız bu Anayasa’ya uygun çıkartıldığı gibi, yargı ve yürütme de yine mevcut Anayasamıza göre görevlerini sürdürmektedir. Bu durumda mevcut Anayasamıza göre yeni Cumhurbaşkanının hangi özeliklerde olması gerektiği, Meclisimiz tarafından nasıl ve ne zaman seçileceği açıkça ifade edilmiştir ve bu herkesçe malumdur. Buna rağmen mevcut Anayasamız açısından hiçbir sorun yokken, yeni Cumhurbaşkanını bu Meclisin seçip, seçemeyeceğini tartışmak, Meclisimizin meşruluk sorununu gündeme getirir ki, bu asla kabul edilemez bir durumdur. Ülkemizin yönetilme biçimi, erkler arasındaki gücün kullanımı, meşruiyetlerin dayanak noktaları tartışma götürmez bir şekilde nettir. Bu konu Anayasamızın başlangıç bölümünde; “Kuvvetler ayrımının, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu” açıkça ifade edilmiştir. Bu net açıklamaya rağmen bazı kurumlar, kendilerinin öncelikli olduğunu, hatta daha üstün olduğunu vehmetmektedir. Hatta bazı kurumlar, reform çalışmalarına karşı direnmişlerdir. Ne ilginçtir ki; artık işlevini yitirmiş, yıllardır sorun üreten bir kurumun kaldırılması, bu kurumdan ve elitist, anti-reformculardan gelen tepkiler nedeniyle gerçekleştirilememiştir. Halkın büyük çoğunluğunun istediği bu değişikliğe karşın, yürütmenin azınlık anti-reformcuların talebini öncelemesi ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Yüce Meclisimiz 84 yıl önce saltanat kurumunu kaldırmıştır. Ancak bugün ülkede bu kez “kurumların saltanatı” hüküm sürmektedir. Saygıdeğer Milletvekilleri, Özgürlüklerin genişletilmesinde, yasakların kaldırılmasında ve demokratikleşmede temel iki zorunluluk vardır: Birincisi, Anayasa’ya uygun olarak Meclisin karar alması. İkincisi ise, milletin mutabakatıdır. Yeni bir düzenleme yapılmasında, Anayasa değişikliğinde kurumların görüşünü almak başka bir şeydir, kurumların mutabakat şartını aramak başka bir konudur. Dünya üzerinde daha çok demokrasi için, sadece “kurumların mutabakatını” arayan demokratik başka bir ülke yoktur. Türkiye’de doğal bir durummuş gibi gösterilen bu tutumun, demokrasi anlayışımızı, özgürlüklere yaklaşımımızı ve hukuka olan inancımızın nasıl olduğunu açıkça gösterdiği inancındayım. Büyük Önder Atatürk’ün “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” sözünü hayata geçirmek için bu Meclis, saltanat kurumunu kaldırmış, düşmana karşı savaş vermiştir. Bundan sonra da bu ulvi ilke doğrultusunda Meclisimiz görevini kimseye bırakmadan sürdürmeye kararlıdır. Anlaşılmaz bir şekilde özgürlüklerin genişletilmesi, yasakların kaldırılması için yıllarca bu kurumların mutabakatı beklenir olmuştur. Ancak bazı kurumlar katılımcı demokrasinin gereği olan ortak akılda buluşmak bir yana, görüş alışıverişi için oluşturulan zeminleri bile reddetmektedir. Bu durumda bazı kurumların, “katılımcı demokrasi” yerine, “kurumsal saltanatı” Türkiye için uygun gördüklerini iddia etmek çok da dayanaksız olmayacaktır. Saygıdeğer Milletvekilleri, Bugün özgürlüklerin genişletilmesi için güçlü bir Anayasa değişikliği artık zorunlu hale gelmiştir. Tartışılan tüm konuları içine alan, daha özgür, daha demokrat, daha güçlü, daha mutlu bir Türkiye’nin inşasında gereken Anayasa değişikliği için ortak bir akıl oluşturmak gerekir. Tüm kurum, kişi ve kuruluşlar bu değişiklik için görüşlerini özgürce ifade etmelidir. Ancak bir mutabakat aranacaksa sadece Yüce Meclis çatısı altında halkı temsil eden Milletvekillerinin mutabakatının aranması gerekir. Eğer burada bir mutabakat sağlanamazsa gidilecek bir tek merci vardır, o da yüce milletimizin iradesidir. Saygıdeğer Milletvekilleri, Yüce Meclisimiz çatısı altında çıkartılan kanunlar tartışılırken her meselenin rejim tartışmasına çekilmesi her geçen gün artmaktadır. Tarım alanında yapılacak bir düzenleme, Belediyeler Kanunu’nda yapılacak bir değişiklik, hayvancılık, turizm ve benzeri onlarca konu tartışılırken konu aniden birileri tarafından rejim tartışmalarına getirilmiştir. Son olarak önemli konumdaki bir siyasetçinin, İstanbul’da bir eğlence merkezinin insanların ölümüne neden olan kaçak yapılarının yıkılmasını, “rejimden ideolojik intikam almak” olarak değerlendirmesi durumun trajikomik yanını en çarpıcı şekilde ortaya koymaktadır. Türkiye’nin bir rejim sorunu yoktur. Türkiye, rejiminin Cumhuriyet olacağına, demokrasi olacağına bundan 83 yıl önce karar vermiştir. Bugün de Meclisiyle, hükümetiyle ve tüm organlarıyla aynı kararlılıkla yoluna devam etmektedir. Saygıdeğer Milletvekilleri, Ülkenin rejimine karşı bu kadar güvensiz olunamaz. Türkiye’nin rejimi her konu tartışıldığında sarsılacak, etkilenecek kadar zayıf değildir. Hiç kimse Cumhuriyetten, demokrasiden, temel özgülüklerden vazgeçme niyetinde değildir. Dolayısıyla ülkede bir rejim sorunu değil, rejimin sahibi olma tartışması vardır. Ülke yönetiminde inisiyatif alanlarını genişletme ya da sahip oldukları gücü kaybetmeme tartışmaları vardır. Laikliğin, Yüce Önder Atatürk’ün, Cumhuriyetin, bayrağın, rejimin sahibi milletin kendisidir. Milletin temsilcileri olan bizler tüm bu değerlere bağlı kalacağımıza, sahip çıkacağımıza milletvekili olduğumuzda yemin ettik. Bugüne kadar bu yeminimize muhalif bir tek davranış dahi bu Yüce Meclisimiz içinde vuku bulmamıştır. Dolayısıyla milli değerlerimizin sahibi bir kesim, bir grup değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkestir. Milletimiz ulusal ortak değerlerin sahibidir ve kendi içinde büyük bir hoşgörüyle yaşamaktadır. Toplumumuz etnik kimliğine, inancına, kültürüne göre kimseyi dışlamamakta ve bir arada barış içinde yaşamaktadır. Ayrıca AB müzakerelerini sürdürdüğümüz bugünlerde hala rejimin tehlikede olduğundan bahsetmek, hele bu tehlikenin AB’ye üye olmak için bütün dönemlerden daha çok gayret sarf eden, bunda da başarılı olan kişilerin eliyle geleceğini iddia etmek her açıdan dayanaktan yoksundur. -
selammmmmmmm
sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
sende hoşgeldin güzelyaz ne kadar güzel bir isim yaz güzeldir, değil mi güzelyaz... hayatında ki yaz hiç bitmesin! -
selammmmmmmm
sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
sende hoşgeldin mavi sardunya, benim her renk sardunyalarım var bahçemde seninde varmı? sardunyalar dallarından kırılsalarda toprağa diktiğiniz yerde tutar, soğuğa, sıcağa dayanır ve çok güzel çiçekleri vardır ben sardunyaları çok severim... -
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
sardunyam şurada cevap verdi: niyogara başlık Dini Konular - Din - Dinler
sevgili bilimselci ben kendi adıma söylüyorum ki, ben ALLAH ın varlığına delil aramıyorum ben O'na inanıyorum, bu sana akılsızca gelebilir ben bunu da anlayabiliyorum.... delil aramak sizin işiniz aradığınız delili bulursunuz inşallah birgün.... biz inananlara sizin deyiminizle duygularıyla hareket edenlere aklınızı işletmiyorsunuz demek biraz insafsızca ve yanlış oluyor, -
selammmmmmmm
sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
ay aşağılara düşmüşüm yukarı çıkayım dedim, nasılsınız arkadaşlar hepinizin keyfi yerindedir umarım, bahar harika, hava güzel, heryer börtü böcek, çiçekler çoşmuş insanın içi kıpır kıpır oluyor doğrusu... baharlar hiç bitmese