Zıplanacak içerik

İsyanın_gölgesi

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İsyanın_gölgesi tarafından postalanan herşey

  1. başka şekilde sizi bu kadar iyi canlandıramazlardıda ondan
  2. askerliğinde tadı tuzu bazı safların yaşattığı bu dialoglar bide o an gülebilsem daha başka bişi istemem
  3. süper yaaaaaaaaaaaa )))))))))))))))9
  4. yalnız dikkat edersen klipte dalga geçilen cins sizinki
  5. tabii siz olaya karşı cinse alınmış bir puan olarak bakıyorsunuz
  6. Hasılı kelam,Dünyada her kadının benzeri bir meyve vardır Fakat evlenince erkeğin yediği hep ayvadır... doğru söze ne hacet
  7. demokrasiyi türbanla kilitlediniz üstüne İslama dil uzattınız ... yazıkki bu kesim kendine aydın diyor yazıkki bu kesim atatürkü savunduğunu sanıyor . Kerndi hayallerinizden kurtulmamak için kendinizle verdiğiniz savaşta dönüp bir bakarsanız ne derece gerici olduğunuzu görürsünüz zaten sözün bittiği noktadan başlanan bir konuya sadece bir şey ekliycem . Bu ezanlar-ki şahadetler dinin temeli . İstiklal marşı .
  8. Aslında okumayı daha çok tercih ederdim ama şu noktada bir şeyler eklemek istiyorum , şu anda yaşadığımız ortam ve gördüklerimiz itibariyle AKP hükümeti kemalist bir tarz ve tutum içinde değil aksine ülkenin belirsiz bir gidişini hızlandırmaktadır bana göre siyasal anlamda ve siyasetin bu ülkede gücü yettiği yetkiler içinde uçuruma doğru sürükleniyoruz ... demokrasiyi Türban Siyasetide AB kilitlemiş durumda aslında bu kadar kısa değil ama şimdilik maruz görün . bu durumdan yararlanmak isteyen bazı gruplar camii lere kadar uzanan saldırılar ortalığı sağ sol çatışmasına çevirmek isteyenler özeliikle kilit şehirlerde siyasi partiilerin uzantılarına bombalı eylemler ve bir yandan sürekli olarak yapılan probagandalar durumun iç açıcılığını bir kenara bırakıp eyleme bile geçişi imkansız hale getiriyor çünkü atılan her adımda hükümete karşıtlıktan çok ülkenin bölünme bütünlüğüne aykırılık içeriyor . bu durumda iyiyi kötüyü ayırmayı bir yana bırakıp insanlar kötünün iyisini seçmeyte çalışıyor . Herkes kartlarını açık seçik ortaya koyduki bu sadece yurt içi değil artık avrupa olsun orta doğu olsun sanki *********likler pazarında yarış yapan insanlar sürüsünü izler gibiyim . Ben kanatimce ideolojiler sadece savaşlarda insanları ayakta tutmak ve savaşın sonucunun artık politik küreselleşme olmasına hizmet etmesine yarar . dedikleri gibi tarih tekrarından ibarettir
  9. İsyanın_gölgesi şurada bir başlık gönderdi: Din Felsefesi
    Budizm 'in kurucusu Buda (Guatama, Gotama) ( MÖ.563 - 483 ) Kuzey Hindistan 'da Lumbini koruluğunda doğmuş bir filozoftur. Buda “aydınlanmış” anlamına gelir. Budizm ' in en güçlü yayılma dönemi Hint Hükümdarlarından Aşoka (MÖ. 273 - 236) zamanına rastlar. Aşoka zamanında Budizm ' Hindistan, Seylan,Suriye,Mısır,Makedonya ve Yunanistan 'a kadar yayılmıştır. Aşoka 'dan sonrada yeni Krallar Budizm 'e girmiş yayılmasını sağlamış hatta Çin,Moğolistan ve Japonya 'nın ileri gelen devlet adamlarının Budizm 'e hizmet etmesini sağlamışlardır. Budizm ' MS 1.yy Türkistan , 4. yy da Kore , 6.yy da Japonya ve 7.yy da ise Tibet'te yayılmaya başlamıştır. Günümüzde Güney,Doğu;Güneybatı ve Orta Asya 'da çok sayıda taraftarı olan Budizm ' Avrupa ve Amerika 'da da yayılmaya ve taraftar bulmaya başlamıştır Kutsal Kitapları Budistler Buda 'nın vaazlarının Pali - Kanon adlı bir kitapta toplandığına ve 400 yıl kadar sözlü olarak nesilden nesile aktarıldığına inanırlar. Budizm 'in kutsal kitabı üç sepet anlamına gelen “Tripitaka veya Tipitaka 'dır”.Tripitaka da; Vinaya Pitaka Sutta Pitaka Abhidhamma adlı bölümler bulunur. Bu kitaplarda rahip ve rahibelerle ilgili kurallar, ayin usulleri, beslenme,giyinme, Buda 'nın hayatı,konuşmaları,vaazların yorumu,Budizm ' felsefesi vb ayrıntılı bir şekilde anlatılır. BUDA VE ÖĞRETiSi Buda 'nın öğretisinin baslıca özelliği; Buda 'nın aydınlanma sonucu bulmuş olduğu gerçekleri birer dogma olarak sunacak yerde aydınlanma yöntemini öğretmeyi ve böylelikle yöntemi öğrenen kimselerin kendi çabalarıyla bu gerçekleri kendilerinin bulup yasantısal deneyimle doğrulamalarını öngörmesi, Budalık yolunu herkese açık tutmasıdır. Buda 'nın yasadığı dönemde Budizm ' bir din, Buda da bir peygamber değildi. Şimdiye dek her geliş gidişsimde, içinde hapis olduğum, Duyularla duvaklan mis bu evin, Yapıcısını aradım durdum. Ey yapıcı! Simdi seni buldum. Bir daha bana ev yapmayacaksın, Bütün kirişlerin kirildi, payandaların çöktü. içimde Nirvana 'nın suskunluğundan başka bir şey kalmadı Tutkuların, isteklerin biçimlediği yanılgıdan kurtardım kendimi. Öğretide 4 temel gerçek vardır: Yaşamda ıstırap vardır; ıstırabın bir nedeni vardır; bu neden yok edilirse ıstırapta yok edilmiş olur; bu nedeni yok etmeyi sağlayan bir yol, bir yöntem vardır. 1.Istırap (DUKKHA) ve Yaşamın 3 özelliği Dört okyanusun suyu mu daha çoktur, yoksa sizlerin inleye sızlaya sürdürdüğünüz bu yolculukta sevdiğiniz istediğiniz şeyleri elde edememek, sevmediğiniz istemediğiniz şeylerden kaçınamamak, istediğiniz şeylerin istediğiniz gibi olmaması, istemediğiniz şeylerin istemediğiniz biçimde olması yüzünden akıttığınız göz yaşları mi daha çoktur? Ananızı, babanızı yitirmek, kardeşlerinizi, kızınızı yitirmek, malinizi, mülkünüzü yitirmek... Bu uzun yolculukta tüm bunlara katlandınız ve dört okyanusun suyundan daha çok göz yaşı akıttınız. Buda ıstırap için dukkha sözcüğünü kullanıyordu. Anlamı; ıstırap, üzüntü, tasa, keder, maddesel veya ruhsal sağlıksızlık, uyumsuzluk, tedirginlik, doyumsuzluk, yetersizlik, sürtüşme, çelişki yani olumsuz ruh durumları... Buda 'nın gözlerimizi açmaya çalıştığı gerçek daha çok ıstıraptan korunmak, kurtulmak için izlediğimiz tutumdaki yanlışlarımız, yanılgılarımız. Herkes yaşamda Istırabın olduğunu biliyor, ama yaşamda Tatlı anlar, hoş ve zevkli olan şeyler olduğunu, haz ve zevkin ıstırabı dengeleyebileceğini düşünüp bu anların beklentisi içinde ıstıraba katlanabiliyor. Buda 'ya göre yanılgı işte burada. Buda kaynağı dışımızda olan şeylerden elde ettiğimiz haz ve zevkin ıstırabın asil nedeni olduğunu göstermeye çalışıyordu. Yanılgının dünyanın bu geçiciliğine gözlerimizi kapamak, geçici olan, kalıcı olmayan şeylere tutunmaya çalışmaktan geldiğini, dünyayı gerçek böylesiliği, yapısıyla görememekten kaynaklandığını söylüyordu. “Sevdiğimiz hiç bir şey yok ki, bir gün gelip ya onlar bizden, ya biz onlardan ayrılmayalım.” Buda yaşamı gerçek boyutları içinde kavrayabilmemiz için yaşamın birbiriyle ilgili 3 özelliğinin üzerinde ısrarla duruyordu: Dukkha - Istırap Bir arada bütünleşmiş, bileşmiş, oluşmuş hiç bir şey değişimden, çözülüp dağılmaktan kurtulamaz. Yanılgı değişim içinde olan, geçici olan şeylere sanki hiç değişmeyeceklermiş, sanki kalıcı şeylermiş gibi tutunmaya, sarılmaya çabalamaktan geçiyor. Oysa elde etmek istediğimiz şeyi elde edene kadar o şey değişiyor, koşullar değişiyor, bu arada biz kendimiz de değişiyoruz. Buda 'nın amacı dünyayı ne olduğundan daha kötü ne de daha iyi göstermekti. Onu olduğu gibi iyi ve kötü yanlarıyla, kendimizi hiç bir yanılgıya, yanılsamaya kaptırmadan bütünlüğü içinde gerçek böylesiliğiyle görmemizi sağlamaya çalışıyordu. Istırabın dünyayı olduğu gibi içimize sindirememekten, dünyadan verebileceklerini değil de daha çoğunu beklememizden, istememizden kaynaklandığını anlatma çabası içindeydi. Kötü olan yaşam değil, ona arsızca yapışmaya çabalamaktan, ondan verebileceğinden çoğunu istemekten gelen ıstıraptır. akıp giden yasamla birlikte karşı koymadan, direnmeden akıp gitmesini öğrenmek, dönüsü olmayan bir akis içinde olduğumuzun, yaşamın tek bir aninin bile ikinci kez yaşanmasının olanaksızlığını içten içe kavramak, her saniyenin tadını bilecek biçimde yaşamın sevinçle, kıvançla, coşkuyla kucaklanmasına yol açabilir. Mutluluğun ertelenmesinin de, para biriktirir gibi haz ve zevk biriktirmenin de olanaksızlığı iyice anlaşılabilir. Acaba yaşamda kendimize sığınak yapabileceğimiz Istırabın güçsüz kaldığı, etkisinin azaldığı bir yer, bir zaman var mi? Budizm ' olduğunu savunuyor. Bu an ve burası... Hiç bir şeyin öteki şeylerden ayrı bir kendiliği, ayrı kalıcı bir benliği olamaz. Istırabın asil nedenini aradığımız, kökenine indiğimiz zaman hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde karşımıza çıkan sorumlunun, bir yandan istek ve tutkularımızı besleyip kışkırtan den Başka birisi olmadığını görüyoruz. “Benim güvenim” ”Benim görevim” ”Benim sorumluluğum” ”Benim başarım” ”Benim param” ”Benim isteklerim” ”Benim heveslerim” ”Benim öldükten sonra ne olacağım” ”Benim öldükten sonra da var olma doyumsuzluğumdan gelen sorunlarım” Nedir bu ben? Buda insan varlığında geçici olmayan değişmeden kalan, dayanıklı bir öz, tözel bir nitelik olmadığını göstermeye çalışıyordu. Bir gövde doğar, büyür, yaşlanır, ölür, çözülür, sürekli değişim içindedir. Bir kimse kolunu, bacağını yitirse de ne azalır, ne de küçülür. Öyleyse insanin gövdesinde olamaz. duygularımızda da olamaz. Çünkü onlar değişse de gene olduğu gibi kalır. duyu organlarımızdan gelen algılarımız da olamaz. önceki düşüncelerimiz, kararlarımız, eylemlerimizle biçim almış eğilimlerimiz de olamaz. ayırt edici bilincimizde de olamaz. Bu beş kümede toplanan bedensel ve ruhsal varlığımız gövdemiz, duygularımız, duyu organlarımızdan gelen algılarımız, önceki düşüncelerimiz, kararlarımız ve eylemlerimizle biçim almış eğilimlerimiz, karakter özelliklerimiz, ayırt edici bilincimizin bir araya gelmiş olmasından da oluşmuş olamaz. Çünkü bunlardan hiçbirisi i içermiyorsa o zaman besinin bir araya gelmesi de beni oluşturmaz. O zaman geriye değişmeden kalan tek bir şey kalıyor. Ad... Ben 'e verilen özel ad. Milanda Panha adli kitaptan: Kral Bilge Nagasena 'ya seslenmiş: “Ustam kimsin, adini söyler misin?” “Bana Nagasena diyorlar. Ama bu yalnızca bir ad, adlandırmaktan, belirtmekten Başka şeye yaramayan, bir deyim, bir sözcük, içinde bir kimlik, bir benlik yok. Bir ad, bir lakap, bir işaret, yalın bir sözden Başka bir şey değil. Kral inanmaz ve sorular sorar. “Nagasena bu saçlar midir?” “Hayır büyük kral” ... “Duygu ve coşkular midir Nagasena?” “Hayır büyük kral” Nagasena kraldan arabayı tanımlamasını ister. “Tekerlek, dingil, ok, sandık ve kollar bir arada olunca arabadan söz edilir. Araba yalnızca bir ad, adlandırmaktan, belirtmekten Başka bir ise yaramayan bir deyimden Başka bir şey değil.” “Evet kralım. Benim de saçlarım, derim, ... ad ve bedenim, duygularım, algılarım, geçmiş eylemlerimle biçim almış karakter özelliklerim, ayırt edici bilincim bir araya gelince Nagasena adi veriliyor. Ama kimlik, benlik söz konusu olunca burada öyle bir şey yok. Nasıl arabanın beş bölümü bir araya gelince araba diyorlarsa, beş katışmaç bir araya gelince de bir kimden bir den bir özneden söz ediliyor. Buda diyor ki: Ne ben 'in, ne de ben 'e ilişkin kalıcı bir şeyin varlığından söz edilebilir. Ben, ben olarak gelecekte de var olacağım, benim sürekli değişmez bir benliğim var, savında bulunmak hatalıdır. Ben düşüncesini yok etmeli, benlikle kurumlanmak yanılgısını yenmelidir. Buda 'nın görüsüne göre “ben”, insanin hem bedensel hem de ruhsal varlığını oluşturan bu beş kümenin bir arada ve birlikte, sürekli bir akis, sürekli bir değişim içinde olusunun ortaya çıkardığı bir görüngü, bir olgu, insani çevresinden ayrı bir varlık olarak ayırt etme, özerk bir biçimde hareket etme durumundan köklenen bir yanılgı, bir yanılsamadan Başka bir şey değil. ayırt edici bilinç ise karışıp dünyayı ben ve ben olmayan diye ikiye bölünce bu ben yanılgısı kendiliğinden ortaya çıkıyor. Aslında bilincin ayırt etmeden, seçmeden, bölmeden bütünü kavrama olanağı da var. 2. Nedensellik Çemberi- bağımlılık ve Özgürlük Buda 'ya göre varolan her şey nedenselliğin bir sonucu olarak vardır, boşluktan yokluktan oluşan bir evrende nedenselliğin döngüsüne takılan yokluk varlığa dönülür, her neden bir sonucu, her etki bir tepkiyi zorlar. Evrenin değişmez yasası nedensellik (Karma) yasasıdır. Ne başlangıcı ne de sonu olan evrende egemen olan yalnız doğa yasalarıdır. Buda böylelikle tanrıların görevini yasalara yüklemiş, tanrıları gereksizleştirmişti. Değil mi ki insanin geleceğini belirleyen nedenlerin zorladığını sonuçlardır, öyleyse insanin kendi eylemlerinin sonuçlarından kaçıp kurtulması olanaksızdır. Bir çocuğun anasından beklediği gibi tanrıların bize sevecenlik göstermelerini, bizi bağışlamalarını bekleyemeyiz. Eylemlerimizin sonuçlarından kurtulmanın bir yolu varsa, onu ancak kendi çabamızla kendimiz bulmalıyız. On iki halkalı kapalı bir zincir olarak temsil edilen nedensellik yasası: 1. Yanılgı yanlış düşüncelere yol açıyor. 2. Bu düşünceler eğilimlere, karakter özelliklerinin biçimlenmesine ortam hazırlıyor. 3. Buradan da bilinç oluşuyor. 4. Bilincin bentle ben olmayanı ayırt etmesinden özne nesne ikiliği, ad ve beden ortaya çıkıyor. 5. Bundan altı duyu alanı gelişiyor. 6. Bu altı duyudan dolayı duyularla nesneler karşılaşıyor. 7. Bu karşılaşmadan hoşlanma, hoşlanmama gibi duygular oluşuyor. 8. Bu duygular isteklere, tutkulara dönüşüyor. 9. istekler, tutkular bağımlılığa, insanin isteklerinin, tutkularının tutsağı olmasına, bireysel yaşam isteğine yol açıyor. 10. Bundan da oluşuma bağımlılık ortaya çıkıyor. 11. Oluşum doğuşa 12. Doğuşsa ihtiyarlık ve ölüme, ıstıraba, tedirginlik ve umutsuzluğa yol açıyor. Buradan da gene yanılgı çıkıyor ortaya. Buda 'nın yanılgıyı dizinin en başına koymasının nedeni olasılıkla bu döngüden tek çıkış yolunun bu halka olmasıyla açıklanabilir. İstekleri, tutkuları kışkırtan yanılgıdır ana yanılgıyı besleyen de gene istekler ve tutkulardır. Kökünü yanılgıdan alan düşünceler, karar ve eylemlere dönüşüyor. Düşüncelerimiz kararlarımızı, kararlarımız Eylemlerimizi belirlerken, eylemlerimiz de kararlarımızı etkileyip zorluyor. Her düşünce sonrakileri sınırlıyor. Biz kez tam bir özgürlük içinde bir şey düşünmüş olabileceğimizi varsaysak bile, ondan sonraki düşüncelerimizde ayni oranda özgür olamayacağımız açık. Giderek özgürlük alanı kısıtlanıp daralıyor... Şu anda ne olduğumuzu belirleyen dünkü düşüncelerimizdir. Bu gün kafamızdan geçen düşüncelerse yarinki yaşamımızı biçimliyor. Yaşamımız kesinlikle zihnimizin yaratısıdır. Budist metinler dört tür bağımlılıktan söz ediyorlar. 1. isteklerden, tutkulardan gelen bağımlılık 2. Yanlış görüşler, kanılardan kaynaklanan bağımlılık 3. Erdemli bir yaşamla ve kurallara tıpatıp uygun davranmakla kurtuluşa erişilebileceğini sanmaktan gelen bağımlılık 4. Sürekli ve değişmez bir ben 'in varlığına inanmaktan gelen bağımlılık isteklerimizin tümüne yakın bir bölümü toplumun yapay olarak yarattığı gereksiz şeyler. Örneğin toplum bizi zeki bir adam gibi görünmeye isteklendiriyor. Çevremizde beğenilen bir kimse olmak bize nelere mal oluyor ? Bunun karşılaştırmalı bir hesabini yapabilmiş olsak, harcadığımız bunca çaba, üzüntü, sıkıntıya değmeyeceğini anlayacaktık. Başka insanların önüne geçememek, Başka insanlara üstün olamamaktan gelen ezikliklerin ardında hep ben yanılgısı yatıyor ama bu ben yanılgısını besleyen de toplumun özendirici etkisi. Bir kere gözümüzü açıp ta bu koşturmacanın amaçsızlığını, anlamsızlığını görebilsek, bu koşullanmalar, biçimlenmeler etkisini yitirecek, ve bağımlılık da ortadan kalkacak. O zaman ıstırap yerini özgürlüğümüzü yeni bastan kazanmış olmaktan gelen aşkın bir mutluluk duygusuna bırakacak, nedensellik döngüsünden kendimizi kurtarmış, daha doğrusu döngüyü ters yöne çevirmeyi başarmış olacağız insan kendini yanılgıdan nasıl kurtarır? Bu sekiz basamaklı yolla mümkündür. Yanılgıdan kurtaran bilgiye çıkarımcı düşünceyle varılamaz. Çünkü bu tür düşüncede özgürlük yoktur. Budizm ' görüsüne göre, bizi yanılgıdan kurtaracak bilgiye ancak sezgiyle erişilebilir. insan yanıldığını, yanilmadigini; aldatılmadığını, aldatılmadığını; sevildiğini, sevilmediğini ancak sezgiyle anlayabilir. Uyanan kimse karmanın elinde eli kolu bağlı bir oyuncak olmaktan kendini kurtarmış olur. Koşullanmaya, biçimlenmeye bütünüyle karşı koyabilecek bir insan yok bu dünyada. Yanında yada karşısında tutum almakla her zihnini sınırlamış oluyor. Bizi düşündüğümüz gibi düşünmeye, davrandığımız gibi davranmaya iten ön koşullar, düşünsel yada duygusal zorunluluklar var. Uyanınca bu zorunluluğu fark etmiş oluyoruz ve zorunluluk olmaktan çıkıyor. Bu yüzden de karma değiştirilemez bir alın yazısı sayılmaz, uyanan kimse karmanın bağlarını da koparmış olur. Eylemlerimiz er geç bize geri döner. 3. Nirvana Nirvana, Batı 'da genelde anlaşıldığı gibi ölümden sonra değil, burada ve şu anda gerçekleştirilebilecek bir ruhsal durumdur. istek ve tutkuların yok olması, Istırabın etkili olmayacağı bir iç barışa, iç suskunluğa, aşkın bir Mutluluğa erişmektir. Nirvana 'ya erişme isteği de dahil olmak üzere tüm istek ve tutkular bırakılmadan, olanla, gelenle yetinmekten gelen iyimser bir yetingenlik kazanılmadan Nirvana gerçekleştirilemez. Nirvana 'yı gerçekleştiren kimse bir yandan da günlük yaşamını normal haliyle sürdürüyor. Eylemlerinin bir takım nedensel zorunluluklar (karma) yaratmaması da olanaksız elbette. Nirvana 'ya erişen kimselerin tek farkı, bu zorunlulukların dışında kalmayı başarabilmesi. Eylemlerinde beğenilmek, beğenilmemek gibi bir güdü etkin olmuyor, yaptığı islerden alkış beklemiyor, basarı ya da kazanç onu fazla sevindirmediği gibi başarısızlık ya da yitim de fazla üzmüyor. Kuskusuz acı da çekiyor ama bunlara bilgece katlanmasını, olayların doğal akımına boyun eğmesini de biliyor. Ben 'i aşınca bütünle bütünleşiyor.. Yarinin getireceklerine kaygısız, ben 'in doyumsuzluğundan gelen bütün sorunlara sırtını çevirmiş, şu yaşam nasıl yaşanmalıysa öyle yaşamaya başlıyor. Özgürlük, coşku, aşkın mutluluk içinde, akıp gitmekte olan yaşam ırmağı içindeki yerinin bilincine erişiyor. Buda 'nın öğretisi, bir yandan ben 'i yokumsarken öbür yandan da bireyciliği en ileri götürmüş olan öğretidir. insanin toplumun kendisine giydirdiği kişiliksiz kişilikten soyunup gerçek varlığıyla baş başa kalınca gerçeği olduğu gibi özümleyecek bir yeteneğe sahip olabileceğine inanıyordu. Buda ölümden sonra ne olduğuyla ilgili sorulara yanıt vermek istemiyordu. Böyle bir soruyla karşılaşınca ya susuyor, ya da söyle diyordu: Göğsünüze zehirli bir ok saplanmış olsa, oku çıkartmaya çalışacak yerde, oku atanın kim olduğunu, hangi kasttan, hangi soydan geldiğini, boyunu boşunu, oku atmaktaki amalini falan mi araştırmaya kalkardınız? Ben bir şeyi açıklamıyorsam bırakın açıklanmamış olarak kalsın. Peki neden açıklamıyorum? Çünkü o şeyin açıklanması size hiç bir yarar sağlamayacaktır da ondan. Çünkü bu sorulara yanıt aramak ne aydınlanmanıza, ne bağımlılıktan kurtulup özgürlüğünüzü kazanmanıza, iç suskunluğuna, gerçeğe ermenize, Nirvana 'ya erişmenize katkıda bulunabilir. Buda öğretisinde hiç bir dogma, iç yaşantıyla doğrulanamayacak hiç bir inanç getirmemeye özen göstermiştir. Varoluş, devingen gücünü nedensellikten alan sürekli bir oluşum, değişim sürecinden Başka bir şey değildir; varoluşun ardında Durağan bir öz, tözel bir nitelik yoktur. Budizm 'de tözsüz, öz varlıksız bir nedensellik vardır.
  10. İranın son dönemdeki ve bundan önbceki dönemlerdeki gidişiyle bizim gidişimiz arasında çok büyük farklar vardır iranda humeyniyle başlayan aşırı dincilik bitmiştir aksine şuanda çok sağlam temellere din yasaları işlemektedir ve buda gayet doğaldır .Evet bu ülke karanlık orta çağa geri dönemeyecek çünkü Tayyip sayesinde sağlanan istikrarı emperyalizmin uşakları olan gazeteler bozamazlar . ve Türkiyenin böyle bir rejime sürüklenmesi kimsenin işinede gelmez ki AB üyeliği görüşmeleri sürecinde rest olarak suriyeyle yapılan ticaret anlaşmalarıda buna çok güzel bir örnektir . O devrimler yapıldı bitti bize düşen sahip çıkmak ve parçalara bölüp ayrı ayrı savuınuyormuş gibi birbirimizle savaşmamak .
  11. İrandaki rejimi anlatabilirmisn bana hani örnek olarak iranı vermişsinde Türban giyen çarşaf giyen insanlar eskidende vardı kimsenin dinini nasıl yaşadığı kimseyi ilakadar etmez ama sizin korkunuz din yasalarıyla ülkenin yönetilmesi ise merak etmeyin R.T.Erdoğanın bunu yapabilmesi imkansızdır sadece kadrolara doldurulan imam hatiplliler var onlarıda başka seçimde devrederler .
  12. İsyanın_gölgesi şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    Italya'da Bir Internet Sitesi, Ayasofya'nin Kilise olmasina destek olun kampanyasi açmis bulunmaktadir! Sitenin amaci, 1 milyon destek mesaji alabildikleri takdirde, Avrupa Parlamentosu'nun, Ayasofya'nin Kilise olmasi yönünde bir öneriyi Müzakere Surecinde bir on kosul olarak Türkiye'nin önüne getirme düsüncesidir. Halbuki, biz biliyoruz ki, Ayasofya Fatih Sultan Mehmet tarafindan parayla Satin alinmis, bugün itibari ile Resmi Tapusu Fatih Sultan Mehmet Vakfina ait olan bir Yapittir. Nasil ki, bugün Avrupa'nin degisik ülkelerinde, cemaatsiz kalan Kiliseler satilmakta ve bazi Müslümanlar oralari satin alarak Mescit / Cami haline çevirmekte ise, Ayasofya Camii de, Dönemin sartlarina uygun bir sekilde Maddi karsiligi Fatih Sultan Mehmed tarafindan kendi özel servetinden verilerek satin alinmistir. Bu acidan bu ankete katilip 'MENFI' yorumlarinizi vakit geçirmeden bu internet sitesine yazmanizi istiyoruz.duyarlı olacağınıza inanıyoruz. Internet Sitesi: www.hagiasophiablog.com Siteye girince, ortalarda göze çarpan beyaz bir yazi ile click on 'Your Signature' tiklayin! msj kutusunu Su sekilde dolduralim (Ingilizce) : Tittle kismina : I dont accept (kabul etmiyorum) First Name : (Isminizi yazin) Last Name : (Soy isminizi yazin) Email : (Email adresiniz yazin) Country : (Ülkenizi yazin - Türkiye'den arayanlar - "Turkey" (Hindi) degil , 'Turkiye ' yazsin Message : (Mesajinizi kisaca su sekilde yazabilirsiniz: We need this time on the World the peace and not the war, so the suggestions should on this way! As a moslem, i have to take on the peace side! So is my answer, not to accept that Hagia Sophia should be reverted to a Christian church! turkçesi : (Günümüz dünyasinda Barisa ihtiyaç duyulmaktadir, yoksa savasa degil, bu acidan kararlarimizda bu istikamette olmalidir. Bir Müslüman olarak,baris tarafinda yer almaliyim. Bu acidan, Ayasofya'nin Kilise seklini almasini asla kabul etmiyorum!) ________arkadaslar yukarıdakı ıngılızce mesajı kopyalayarak sıtedekı mesaj kısmına yapıstırmanızda mumkun ama eger dılersenız ıngılızce kendı mesajınızıda yazabılırsınız...
  13. Film seyretmekmi görmesek bilmesek yaşamasak içinde olmamış olsak eyvallah diycem , Uyuşturucu satan reisler mezarlara silah saklayan ülkücüler esnaflardan haraç alanlarmı desen her biri ayrı kafadan bunu bütün eski ülkücüler kabul ediyolar siz etmeseniz ne olur Irkçılığın tanınmını tarihini boyutlarını uygın form görürsem anlatırım uzun uzun . Asıl ırkçılar derken kimi kastediyosun açık konuş ... Ya sizin milliyetçilik söylemlernizi ben hergün sokaklarda ocaklarda görüyorum Türk insanının en hassas değerleri üzerinden siyaset yapmakla geldiğiniz noktalar ortada
  14. eklenecek hiç bir şey yok hergün bu iki eşitsizliği görüpte meydanlarda yada mikrofon uzatılınca bunu kullanıp siyaset yapmaklar olmuyor . Dilin söylediğini el yapmazsa kabahat elin beceriksizliğindedir ama Elin yapğtını dil söylemezse kabahat yürektedir
  15. Sen selçuk üniversitesini baz alıyosun ben istanbul yıldız teknik reisler başı sıkışınca simit arabalarının altındaki raflara kızların çantasına silah saklamasınıda gördüm gündüz lise akşam üniversite olarak ortak kullanılan liselerde liseli çocuklar yanlışlıkla reis masasına oturdu diyerek dayak yediler . Bir ülkücü birine sataşır yada tam tersi olur hemen okuldaki ülkücüler toplanır reis iki tokat atıp çekilir adamlarıda kurt sürüsü gibi çocuğa dalarlar ne o karşınızdaki vatan hainimi yoksa Türk bayrağı altında durmaları beni neden tedirgin ediyor diye sormuşsun ama eskiden kalma adetin kendi soruna kendi cevap verip yargısız infaz yapmışsın . Benim bayrağımda vatanımda türktür ama malesef ülkücüler onu bile kullanıyolar . Yıllardır bütün dokunulamaz laf söyelenemez kurum ve kavramları kullandınızki insan sizin üstünde durduğu bayrağı görünce üzülüyor benim vatanımın bayrağını siyasi ideolojik kavgası için kullanan ve bunun üzerinden siyaset yapan insanlar o bayrağın altında oturuyor . He bu arada merak etme benim evimde fazlasıyla bayrak var ve sadece senede bir kaç günde değil sürekli hem balkonumda hemde eviimde asılıdır. Bu arada solcuda değilim ama siz sıfatların arkasına sığınmadan konuşamıyorsunuz heralde Anayasanın 2 maddesini çok iyi biliyorum ve atatürk milliyetçiliği ile ülkücüler arasındaki farklarıda çok iyi biliyorum . Bence sen git biraz oku Nasıl oluyorda ülkücülük üzerinden şeref sınıflandırması yapıyorsun bu kadarda saçmalığık olmaz yakında ocağa gitmeyen vatan hainidir derseniz şaşmam ... Sizin politikalrınızıda gördük
  16. arkadaşlar bilindiği üzere Osmanlı tarihi aslında çok kapsamlı olmasına rağmen; okullarda bize yükselme dönemi 60 sayfa, duraklama dönemi 5 sayfa, gerileme dönemi ise 2 sayfada anlatılır... hanedan içinde yaşanan hesaplaşma ve cinayetlere, içsavaşlara nerdeyse hiç değinilmez. Yüzeysel tarih bilgisi hem eksik kalır, hemde kendi başımıza fikir üretmemiz zorlaşır.. bize öğretilen osmanlı tarihinde sadece övünülecek yerlerin yer aldığını,yerilecek yerlerin pas geçildiğini çok geçte olsa öğrendim. Oysa bazı aydınlarımızda dediği gibi "Türkün,türke propagandası"ile sadece böbürlenecek yönlerimizi öne çıkarıp,yerilecek yönlerimizi gizleyerek biryere varamıyacağımızı bugüne dek anlamamız gerekiyorken,günümüzde eski alışkanlıkların bütün haşmetiyle devam ettiği görülmektedir. şimdi Osmanlıda hüküm süren padişahlara daha farklı bir boyutta yaklaşalım. (verilen bilgilerin tamamının kaynağı ve kanıtları mevcuttur) 1-(1298-1326) Osman Bey-Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu.Amcası Dündar Bey'i öldürttü. 2-(1326-1359) Orhan Bey-bilinen bir cinayeti kayıtlarda yok 3-(1359-1389) I.Murad (Hüdagendivar)-Sırpsındığı ,Kosova savaşlarını kazanan padişah.Oğlu Savcıbey ile kardeşleri Halil ile İbrahim'i öldürttü. 4-(1389-1402) I.Bayezid (Yıldırım)-Niğbolu savaşını kazandı.Kardeşi Yakub'u öldürdü.Ankara savaşında Timur'a yenilince tahttan indirildi. 5-(1402-1421) I.Mehmed-Kardeşi İsa Çelebi'yi boğdurttu,Şeyh Bedrettin'i idam ettirdi. 6-(1421-1451) II.Murad-Varna ve II.Kosova savaşları kahramanı.Kardeşi Mustafa'yı öldürttü. 7-(1451-1481) II.Mehmed (Fatih)-En çok övündüğümüz padişahlardan..1453 te İstanbul'u fethetti,1472 Otlukbeli savaşını kazandı. 2 yaşındaki kardeşi Ahmed'i, Sadrazamlar Çandarlı Halil Paşa ile Mahmut Paşa'yı öldürttü. 8-(1481-1512) II.Bayezid-Kardeşi Cem Sultan ile savaş yaptı.Cem Sultan Rodosta 13 yıl tutsak yaşadı. Veziri Gedik Ahmet Paşa'yı öldürttü.Kendiside , oğlu Selim tarafından öldürüldü. 9-(1512-1520) I.Selim (Yavuz)-Mısır fatihi bu padişahımız halifeliği İstanbul'a getirmiş,Mercidabık,Ridaniye savaşlarını yönetmiştir.Çaldıran seferine giderken 30bin Aleviyi kılıçtan geçirmiş,ayrıca..babasını,2 kardeşini ,3 yeğenini ,3 vezirini öldürterek tarihteki yerini almıştır. 10-(1520-1566) I.Süleyman (Kanuni)-En uzun süre tahtta kalan padişahtır..46 yıl. Belgrad,Rodos,Cezayir,Trablusgarp bu dönemde alınmış,Viyan kapılarına dayanılmış,Preveze Deniz Savaşı kazanılmıştır.Mimar Sinan,Barbaros hayrettin,Hürem Sultan bu dönemin ünlüleridir. Damat Rüstem Paşa,Lala Paşa çekişmesi ve dedikodular sonucu 2 oğlu ile torunlarını boğdurttu.Ayrıca Vezirleri Makbul İbrahim Paşa ile Kara Ahmet Paşa'yı öldürttü. 11-(1566-1574) II.Selim (Sarı/Sarhoş)-Bütün gün şarap içip sarhoş gezmesiyle tanınan bu padişahımızın döneminde imparatorluk geri vitesine takıyor. İnebahtı deniz savaşında tüm Osmanlı Donanması yakıldı. 12-(1574-1595) III.Murad-Kendisine rakip olmasın diye 5 kardeşini öldürttü.Kadınlara düşkünlüğü ile tanınan sultanımızın tam 110 çocuğu olmuştur. Karısı Safiye, Yeni Camii yaptırmıştır. 13-(1595-1603) III.Mehmed-Kardeş öldürme rekorunu elinde bulundurmaktadır.Tam 19 kardeşini ve bir oğlunu öldürmek zorunda kaldı.korktuğu için Haçova savaşından kaçmak istedi..Şeyhülislam tarafından zor ikna edildi.1597 de Tırnakçı Hasan Paşa'yıboğdurttu.O zamanlar hazine tamtakır olduğu için, Yemişçi Hasan Paşa'dan ,Tırnakçı Hasan Paşa'nın giysilerinin satılarak para bulunmasını istedi. 14-(1603-1617) I.Ahmed-Tahta çıktığında henüz sünnet olmamıştı.Avusturya'ya gereksiz savaş ilan etti..başarılı olamayınca 1606 Zitvatorok Anlaşması'nı imzaladı. Bu dönemde devam etmekte olan Celali İsyanları nı bastırmak için Kuyucu Murad Paşa ,doğuda 30bin kişiyi kılıçtan geçirerek kuyulara gömdü. Sultan Ahmet Camii,bu padişahın adını taşır 15-(1617-1618) (1622-1623) I.Mustafa-İki ayrı dönemde 2 yıl saltanat sürdü.Döneminde Abasa Paşa isyanı ile Sipahiler ayaklandı. Akıl hastası olduğundan tahttan erken indirildi. 16-(1618-1622) II.Osman (Genç)-12 yaşında tahta çıktı,kardeşini öldürttü.16 yaşında iken tahttan indirildi,yeniçeriler tarafından ırzına geçildikten sonra öldürüldü. 17-(1622-1639) IV.Murad-11 yaşında tahta çıkarken 3 kardeşini öldürttü.Tütün içenleri öldürtmesiyle bilinir.Ancak bu sıralarda Şeyhülislam Yahya Efendi,meyhane öven şiirler yazıyordu.1635 Revan,1638 Bağdat seferleri bu dönemde yapılmış olup, 17 yıllık iktidarında öldürttüğü 6 sadrazam şunlardır.Mere Hüseyin,Kemenkeş Kara ali,Gürcü Mehmed,Boşnak Hüsrev,Topal Recep,Tabanı Yassı Memed 18-(1639-1648) I.İbrahim (Deli)-Balıklara yem olarak altın atmasıyla bilinir.Askeri darbeyle tahttan indirildi,öldürüldü. 19-(1648-1687) IV. Mehmed (Avcı)-Tahta çıktığında sadece 5 yaşındaydı.Döneminde yeniçeri ve celali isyanları oldu. Köprülüler bu dönemin sadrazamlarıdır.Öldürttükleri ünlüler Kösem sultan ile Merzifonlu Kara Mustafa Paşadır. 20-(1687-1691) II.Süleyman-Padişah olduğu 46 yaşına kadar zindandaydı.Padişahlığı sırasında yeniçerililer İstanbulu yağmaladılar.Ünlü Sadrazam Köprülü Fazıl Mustafa Paşa bu dönemdendir.Olumlu olayı Eğriboz zaferidir. 21-(1691-1695) II.Ahmed-48 yaşına kadar hapisyattıktan sonra tahta çıktı.4 yıllık iktidarında ,Salkamen Bozgunu, Sakız Kalesi kaybı,Sadrazam Arabacı Ali Paşa'nın öldürülmesi önemli olaylardandır. 22-(1695-1703) II.Mustafa-1683 te Viyana'ya yürüdü,bozguna uğradı.1699 da imzaladığı Karlofça anlaşmasıyla Maceristan yitirildi. I.Edirne vakası,Şeyhülislam Feyzullah'ın öldürülmesi bu döneme rastlar.Askeri darbeyle tahttan indirilmiştir. 23-(1703-1730) III.Ahmed-1725 te Rus Çarı Deli Petro Tebriz'i aldı.Bir şeyler yapması gerekiyordu..fakat savaşa gitmeyi göze alamadı.İstanbul'dan orduları hazırlayıp savaşa gidiliyor süsü verip yarı yoldan dönerek halkını kandıran bir padişah olarak tarihte yerini aldı.Lale Devri diyede bilinen dönemin diğer unutulmayanları;1718 Pasarofça Anlaşması,icadından 3,5 asır sonra matbaanın getirilmesi, meşhur Baltacı-Katarina olayının yaşandığı Purut Savaşı dır.Halktan sallandırdıklarının sayısı bilinmemekle birlikte,Şehzade İbrahim ile Sadrazamlardan ;Hoca İbrahim Paşa,Damat İbrahim Paşa,Çorlulu Ali Paşa,Yusuf Paşa,Süleyman Paşa ..bilinen öldürttükleridir.Kendileri de Patrona Halil İsyanıyla tahttan indirilmiştir. 24-(1730-1754) I.Mahmud-İsyancılar tarafından tahta çıkarılmış,o da isyancıların her dediğini yapmıştır. 25-(1754-1757) III.Osman-3 yıllık iktidarı sırasında ki en önemli olay,Cezayir de ki egemenliğin bitmesidir. 26-(1757-1774) III.Mustafa-Ülkeyi yıldız falına bakarak yönetirdi. Kürkçüler çok para kazanıyor diye ülkede kürk satışlarını yasakladı.Kürkçüler haraç ödeyince satışlar tekrar serbestleşti.Sadece 2 sadrazamını öldürtmüştür 27-(1774-1789) I.Abdülhamid-Bilinen vukuatı, Küçük Kaynarca Anlaşması ile Kırım'ın verilmesidir. 28-(1789-1807) III.Selim-Kayıplarla dolu Ziştovi ve Yaş Anlaşmalarını imzaladı.Nizam-ı Cedid Reformlarını yapmak istediğinde,şeriatçıların başlattığı Kabakçı Mustafa İsyanı ile tahttan indirildi. IV. Mustafa tarafından öldürülmüştür. 29-(1807-1808) IV.Mustafa-Nizam-ı Cedidçilerden çok korktuğundan,taraftarlarının görüldüğü yerde öldürülmelerini emretmişti.Yinede ancak 1 yıl hükümdarlık yaptı,Alemdar Mustafa Paşa tarafından askeri darbeyle tahttan indirildi. 30-(1808-1839) II. Mahmud-Vukuatı en fazla olan padişahlardandır.İşe ,ağabeyi IV.Mustafa'yı öldürerek başladı. Dönemin diğer olayları;Mora,Sırp,Kavalalı İsyanları;donanmanın yakıldığı Novarin olayı;osmanlının , kendi valileri ile savaşıp,kaybetmeleri; Kaptan-ı Derya Ahmed Paşa'nın ,donanmayı olduğu gibi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya teslim etmesi;1826 yeniçeriliği kaldırma operasyonu sırasında kendi ordusundan 140bin kişinin kılıçtan geçirilmesi,olarak sayılabilir.II.Mahmud'un,Balkanlarda uyguladığı kanlı operasyonlar sonucunda Balkan Ayaklanması başladı.Dış baskılar gelince "Tanzimat Fermanı"ilan etmek zorunda bırakıldı. 31-(1839-1861) Abdülmecit-Dönemin önemli olayları..Tanzimat Fermanı,Islahat Fermanı,Kırım Savaşı.. 32-(1861-1876) Abdülaziz-Karadağ İsyanı, 1875 Balkan Hareketlenmesi,Belgrad'ın kaybı bu döneme denk düşer. Vukela Heyeti tarafından tahttan indirilmiştir. 33-(1876-1876) V Murad-İki rekoru vardır.En kısa tahtta kalma rekoru..sadece 3 ay. Tahttan indikten sonra en uzun yaşayan padişah..28 yıl.. Tahtı elinden alınan padişahlarımızdandır. 34-(1876-1909) II. Abdülhamit-31 Mart olayı ,93 Harbi ,tam bir çöküntü olan Ayestefanos Anlaşması.. unutulmayanlar- dandır.Kıbrıs,Mısır,Tunus,Doğu Rumeli,Bosna,Girit kaybettikleridir.Zamanında ayaklanmaları önlemek için Filibe'de bolca katliamlar yapılmıştır. Batıya borçlar ödenmediğinden "Duyun-u Umumiye"ye kurmak zorunda kalmıştır.Mebusan kararıyla demokratik bir şekilde tahttan indirildi. 35-(1909-1918) Mehmed Reşad-bilinen bir cinayeti kayıtlarda yok 36-(1918-1922) Vahdettin-Vahdettin ,Osmanlının 36. , tahttan indirilende 14. Padişahıdır.Kendileri tatlı canlarını kurtarmak için İngilizlere sığınmıştır. Görüldüğü gibi Osmanlıda kırktan fazla vezir,sayısız şehzade öldürülmüş;buna rağmen 36 padişahın 14 ü kendi rızası dışında tahtı bırakmak zorunda kalmıştır.Bunlar bizim tarihimizin öne çıkarılmayan yanlarıdır
  17. Üniversitelerde reislerin şark köşesi dediğiniz yeride gördük üstünde türk bayrakları var görende paşa sanır böyle bir saçmalık yokya sen orada sözde bölücülere karşı mafya yetiştir birde sütten çıkmış ak kaşık gibi göster kaçının üstünde silah var sadece giyim tarzları yada onlara karşı el pençe durmadıkları için sürü gibi bir insanın üstüne saldıran topluluk . ANayasanın ikinci değişmnesi yasak olan maddesinde Atatürk Milliyetçiliği olarak geçer ve sizin bahsettiğiniz ülkücüler değildir . Zaten ülkücülük milliyetçiliği yansıtmadığı apaçık ortada . Birde maddeler halinde yazmışsın gece yağmuru ırkçılığın dinsel boyutunu ortaya koydunuz bu ülkede bir çok dinden insan yaşıyor ve siz hala nato kafa nato mermer ırkçılığı din boyutuylada kısıtladınız hitlerden ne farkınız kaldı acaba yakında saçı uzun insanlarda milliyetçi olamaz derseniz şaşmam Pkk üzerinden milliyetçilik yapılmaz ! * Bayrağa kan gerek , solmasın diye bayrak için dökülen kandır. zaten bu sözün le atatürk ten alıntılarınız bile çelişiyor . Osmanlıyı savunan ve sahip çıkan insanlar bu kadar dar görüşlü olamaz
  18. aylar önce bende bir kardeş edinmiştim o siteden ama bu konuların sürekli olarak güncel tutulması çok güzel bir davranış teşekkürler arman
  19. Geçin anam babam geçin bunları bir kalemde bilirim ben yaptığımı PKK üzerinden siyaset yapanın kimler oldukları çok iyi biliniyor komunistleri ve sosyalistleri PKK dan ayırmak solu 4 bölmek demektir ve aslında bölünücek bir solda kalmadı ya neyse ... Şeriat ne demektir anlamına bakında ondan sonra yazın . he o savcıya gelince elbette birilerinin maşası ama şeriatçıların değil bence solcuların ki yıllardır solun TSK ya bakışı ortada , pkk dan çok canları yandı heralde ...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.