Müderris

Çok mu Osmanlı, Türk tarihi etkisindeyim bilemiyorum ama en büyük sorun yok "sorunlar" var. Şöyle ki; Kürt sorunu. (özerklik istekleri) Dış güçlerin, içişlerine olan azımsanamaz etkisi. Halkın ikiye bölünmüş olması. Kapıdaki IŞİD tehlikesi. Eğitim sisteminin düzensizliği. ABD uzayda cirit atarken hala 10 Kasım'da ayağa kalk tartışmaları. Düşünceye saygısızlıklar. Siyasetin aksak yürümesi. Muhalefetin ve iktidarın ayarsız eleştirileri. Ekonominin artıda iken eksiye düşmesi. Avrupa özentiliği.

Tanrı zalim diyelim... O halde nasıl hala nefes alabiliyorsunuz ? Nasıl yürüyebiliyor, konuşabiliyor, gülebiliyorsunuz ? Nasıl akşamları sofranıza yemek koyabiliyorsunuz ? Zalim, bunları yapmaz. Zalim, yalnız zulmeder. Ha, sakat kalabilirsiniz, hasta olabilirsiniz... Peki biz hiç imtihan olmayalım ve öylece cennete gidelim... Ne ala değil mi ? Size para vermeden ekmek veriyorlar mı ? Ya da para vermeden araba alabiliyor musunuz ? Hiç sanmıyorum. Olaylara at gözlüğüyle bakmayın, çift taraflı bakın. Bana sen de bak diyebilirsiniz... Ben sizin pencerelerinizin yedi katlarından baktım. Ateistliğin dik alasını yaşadım... Ama ya sonra ? Sizce, "böyle tek olmuyor yahu, inanalım gitsin" mi dedim ? Pek tabii ki ,hayır. Diyorum ya, ateistseniz sadece ateist gözünden bakmayın. Müslümansanız, sadece müslüman gözünden de bakmayın. Çift taraflı bakın, her iki tarafı da anlayın. İşte o zaman, hangisi mantıklı gelirse ona gidersiniz. Ama hepimizin varacağı yer aynı, kaçınılmaz son Ancak fikirlerinize saygı duyuyorum. Saldırgan davranmıyorum, sadece cevap veriyorum. Hatta iddia ediyorum, sizi benden iyi kimse anlayamaz, saygı duyamaz. Benim Allah'a inanan biri olarak, Allah'a inanmayanlara saygı duymam yadırganabilir... Yadırgandı da... Ben insana, insan olduğu için saygı duyarım. Lütfen hepimiz aynı hassasiyeti gösterelim. Yoksa, ateistmiş, müslümanmış, deistmiş, teistmiş ne fark eder ?

Çok dayanaksız bir iddia ortaya atıyorsunuz. Bakın ben kanıtlarla konuşuyorum o halde siz de kanıtlarla konuşun. Ya da insanların kafasını kurcalamayın...

Aslına bakarsanız, yaratıcının bize görünmemesi mantıklı olan... Neden mi ? Allah, kendini gösterse şüphe yok ki her insan iman edecekti. Peki o halde bunun bir anlamı kalacak mıydı ? Bir öğretmen düşünün... Bilgileri veriyor ve sınav yapıyor. Sınav yapmasa, öğrencilerden hangisi hak ediyor hangisi etmiyor anlayabilir mi, anlayamaz. ( buraya bir not geçelim. Şüphesiz Allah, her şeyi bilir. Ancak düşünün, Allah bizi gerçeği bildiği için öylece cehenneme atsa muhtemelen "ben ne yaptım ki?" diyebilirdik. Bunun önüne geçmek için imtihanlarla sınanıyoruz ki en büyüğü de "inanmak..." ) Allah da bize bu nedenle bir sınav yapıyor. Allah'ın kendini bize göstermesi sınav sırasında öğretmenin soruları öğrencisine vermeye benzerdi, öyle değil mi ?

Ateistler bilimle uğraşıyor anlayışını bırakın. Ben müslümanım ve bilimle uğraşıyorum. Alın yukarıda kanıtları. Bunların izahını size bir ateist yapsın, amenna. Ha, unutmadan, Kur'an değişmiştir diyebilirsiniz. Bugün Topkapı'da Hz. Ali döneminden (en geç 661 yılından) kalma bir Kur'an var. İncelenmiş, bugünküler ile aynı. Hz. Ali değiştirdi diyenler var bunun bir önemi yok... 661 yılının teknolojisi ile 632 yılının teknolojisi arasında pek bir fark göremiyorum. Bunlar yukarıdaki bilimsel kanıtları değiştirmez...

Merhaba, Yazılanların bir kısmını okudum diyebilirim. Allah vardır diyenler, çok basitçe, mantığın almadığı şekillerde vardır demişler. Yoktur diyenler de klasik, çevre etkisi, göremiyorum gibi yollara başvurarak yok demişler. Konu uzmanı değilim ancak deneyimliyim. Ben, ateist forumlarında dolaşmayı, onlarla tartışmayı seven birisiyim. Buradan ateist olduğum sonucuna ulaşmışsanız yanılıyorsunuz. Evet, ben de ülkenin %95'i gibi müslümanım. Ancak bilinçli bir müslümanım. Yanı ailem müslüman diye değil, ülkem müslüman diye değil, mantığım İslam'ı aldığı için müslümanım. Böyle kuru bir anlatımla, insanlara İslam'ı anlatamazsınız, hele ki inanmayanlara. Ateizm'in dibinden dönmüş birisi olarak Allah'ın varlığına dair mantıki kanıtlarımın olduğunu söylüyorum. Hem de sağlam kanıtlar. En az bir çelik kadar hatta daha da ötesi kadar sağlam kanıtlar... Farkındayım, hepinizin merakını celb etti yazdıklarım. Uzatmadan konuya giriş yapıyorum; Kur'an-ı Kerim, bugünden 1382 yıl önce tamamlanmıştır. Hemfikiriz diye umuyorum... 632 yılında, teknoloji tahmin edeceğiniz üzere yoktu. İnsanlar ortaya yalnızca teoriler atıyor ancak kanıtlayamıyordu. Bilim gelişmemişti. Heh... Bilimin gelişmediği bir yılda, Kur'an'ın bilime dair neler yazdığını öğrenmek isterseniz, gelin devam edelim: Atmosferin 7 kat oluşu 1382 yıl önce Kur'an'da. (Bilimsel kanıtlı) Nobel ödülü olan "her şey çifttir" ilkesi 1382 yıl önce Kur'an'da. (Bilimsel kanıtlı) Atomun varlığı 1382 yıl önce Kur'an'da. (Bilimsel kanıtlı) Kaptan Coesteau'nun Keşfi 1382 yıl önce Kur'an'da. (Bilimsel kanıtlı) Anne karnındaki 3 karanlık bölge 1382 yıl önce Kur'an'da. (Bilimsel kanıtlı) Dünya'nın geoit şekli 1382 yıl önce Kur'an'da. (Bilimsel kanıtlı) Evrenin sürekli olan genişlemesi 1382 yıl önce Kur'an'da. (Bilimsel kanıtlı) ​Bilgilere genişçe ulaşmak isterseniz, benim hazırladığım yazı olan; Gelelim konunun önemine... İnsanlar bunları en erken 2 en geç 200 yıl önce kanıtlayabildiler. Ama öyle tek başlarına değil tabiki. Mesela Coesteau, denizaltı ile keşfetti. Dünya'nın geoit şekli ancak uzaya çıkıldığında anlaşıldı. (yuvarlak değil buraya dikkat) Evren'in sürekli genişlemesi, Hubble tarafından özel bir teleskop ile bulundu. Vesaire vesaire... İnsanlar bunları böylesine ileri teknolojiler ile bulmuşken, siz Mekke'de Hz. Muhammed'in bunları tek başına yazdığını ifade ederseniz, büyük bir mantık hatasına düşersiniz. 632 yılında, Hubble teleskobunu, denizaltıları, uzay gemilerini yapma imkanı yok haliyle... Peki o zaman bunları Mekke'de ticaretle uğraşan bir adam, nasıl bulabilir, keşfedebilir ? Elbette ki, insandan kat be kat güçlü ilahi bir güçle... Allah...