Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

SaNTo

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    152
  • Katılım

  • Son Ziyaret

SaNTo tarafından postalanan herşey

  1. SaNTo

    Sigara

    eee kime niyet kime kısmet Tebrikler.. Düşün ki bir sürü hastalık riskini hayatından çıkarıyorsun her geçen içmediğin; saniye,saat ve gün, ve inşallah aylar, yıllar... elbet bir gün bırakıcam o vakit bende söylerim.
  2. Saat Gece 3 e geliyo. Bu saate forumda olan bütün arkadaşlara benden çiçekkkk.. alıp gitmiyorsunuz, Çiçek pasajında birer bira... içip gitmiyorsunuz, Bon Jovi'den bir şarkı.. dinleyip gitmiyorsunuz, Kıyak birde boğaz gezisi.. E hadi geç oldu artık yatın . Yeter bu kadar SaNTo...
  3. SaNTo

    Sigara

    alaTurca çok ii ya yola devammmm ben camel içiyorum ve kahveyle dayanamıyom hala içiyom !! az az da olsa..
  4. Bir kadını ağlatacağıma ben ağlarım daha iyi
  5. Darbe çok kötü bir şey. Halkın parlamentosunu kapatıyorlar. Düşünsenize sizi yönetenleri hiç tanımıyorsunuz, bilmediğiniz kişiler, bütün halkın, ülkenin kaderini eline alıyor. Beğenmezseniz seçmeme şansınız da yok çünkü zaten "seçmemişsiniz !" Devlet erkindeki en kutsal yer, Yüce Parlamentomuzdur. Orası kapanırsa ne yargı kalır ve yasama. Ondan benim en sevdiğim bayramımız 23 Nisandır. Parlamentomuzun önderliğinde biz Kurtuluş Savaşımızı kazandık. Atatürk onun başkanıydı. Bu çok önemli..
  6. Arkadaşlar evrim teorisinin bu kadar çok tartışıldığı bir ülke heralde biziz. Ya ne komiktir, delinin biri çıkmış, Amerikan, Angle-Sakson kilisesinin, evrime karşı yayınlarını, türkçeye çevirmiş. Bir ekip olarak bunu empoze etmiş. Sanki gidip "Galapagos Adalarında" Darwin'i çürüten bilimsel araştırmalar yapmış bir "Sorbon Universitesi Biyoloji Kürsüsü" gibi bunu allayıp pullayıp, kaynağı belli olmayan paralarla finanse edip, bütün ülkeye ve gençliğe empoze etmiş. Üniversitede okurken bende tanıştım bunlarla çünkü acayip bir grup. Çok paraları var ve kendi aralarında ilginç bir cemaat kurmuşlar. Sonra, manken kızları falanda girince içlerine iş medyayada yansıdı. Aslında bu kısmı güzeldir ya neyse.. Şimdi Angle-Sakson kilisesi bu yayınları sırf, Amerika'nın güneyindeki tutucu hristiyanları çekmek için ve hristiyanlığı yaymak için yapıyor. Aslında bu adımın bir sonrası, Hristiyan olmak. Altında bunun propagandası vardır. Bu Kilisenin, içkiye, masonluğa, sexe karşı yayınları da var. Bunlarıda kullanıyorlar. Şimdi ben bir Hristiyan olarak bundan, bilimin dinciler eliyle bir "dine bağlamak" amacından nefret ederken, sizler nasıl kabul edebilirsiniz ? Hergün yeni bir bilimsel veri çıkıyor bugün dünya Darwini sollayalı 50 yıl oldu. Gen mühendisliği ve genetik bilmi inanılmaz boyutta. Adamlar portakalı, limona çeviriyorlar çünkü bunlar akraba "gen saatleri" denen bir çizelge var googelden bulup bakın. Kim kimle yakın, kimle uzak akraba anlarsınız. Şimdi evrim varsa napıcaz hepimiz ate mi olalaım yani ? Böyle bir paradoks kabul edilir mi ? selamlar, SaNTo...
  7. Şu anki sıkıntıları güzel tesbit etmişsin. Zaten sorun ileriye dönük olarak bunları çözebilmekte. Bunlar, yazdıkların, zaten "olası" değil "olan" sıkıntılardır. Ben çözümde yazıyorum dostum "kaderimize ağlayalım" demiyorum. Elbette ki halkın menfaatleri nerdeyse onu desteklerim. Reel gerçeklerden yola çıkarak saptama yapmaya çalışıyorum. Ütopyaların sonu yok kısa vadede.. Şimdi ben şunu desem anlarmısın bilmem, Türkiye bugün AB'ne girse Almanya'dan sonra AB parlamentosundaki en büyük güç olacak çünkü AB parlamenterleri nüfus yoğunluğuna göre seçiliyor. AB'ye girmeden işci zaten yollamışsın, bugün kapıları açsan ülkenin yarısı boşalır, ondan adamlar visa koymuşlar. Şimdi biz bu haldeyiz. Şu anki gerçek durum budur. AB'ni yönetmeyi düşünen bir kuşak elbet gelecektir. Bu topraklar bu gençliği de yetiştirir. Kendine güvensiz, az gelişmişlik ezikliğiyle, geçmişle övünme alışkanlığı elbet yerini ; dirayetli, ufku geniş, evrensel ve bilimsel düşünce tarzını benimsemiş yeni nesillere bırakacaktır. Ülkenin beyin göçü vermez hale gelmesi bunda en önemli noktadır ki, bu da insanların ve gençliğin ülkesinden, gelecek adına "umut" duymasına bağlıdır. SaNTo...
  8. zeynoo, Tesbitlerin ve yazıların "History Chanel" gibi..
  9. SaNTo

    OSMANLI'DA FELSEFE

    wherthus çalışman çok güzel olmuş, sağolasın. Bizi bir dönem, Osmanlı'da felsefe akımları konusunda aydınlattın. Tanzimat öncesi felsefe akımları nasıldı ? Genelde din felsefesi ağırlıklı olmalı ama "aydınlanmacı" Descartes, Anacsimones, Anacsimondres gibi filozoflardan etkilenmiş olanlarda vardır belki.. buna dair bilginde varsa bi ara yazarsan seviniriz.. selamlar, SaNTo...
  10. SaNTo

    Kilo almak istiyom

    Yemek ye o zaman..
  11. Yaw şimdi arkadaşlar işi, yurtseverlik, sevmezlik kavramlarına getiririrseniz bu yanlış bir tutuma sürükler bizi. "Devletçi zihniyetin" yurtseverliği yerine ben halkın ve halkçılığın yanında daima tavır alırım. Demokrasi halk kaynaklıdır, devlet değil. Bugün büyük halk kesimi neden Avrupa Birliğini isterde, zaten Avrupa standartlarında yaşayan, devletten beslenen, kesim buna karşı çıkar. Ben onu sorguluyorum. Yurtseverlik nedir ; yurtseverlik halkının yanında olmaktır. Onların haklarını savunmaktır. Ben onu anlarım. Bu halk değil mi Kurtuluş Savaşını veren ? Bu halk değil mi ki içinden, o zaman ki "devlete" saltanata karşı Mustafa Kemal'leri, İsmet paşaları çıkartan. Bu halk değil mi yıllar yılı sömürülmüş, o cepheden bu cepheye sürülmüşte gün yüzü görmemiş ? Ekonomik refahın, çocuklarına güvenli gelecek sunmak bu halkın hakkı değil midir hiç ? İnsanların birlik, beraberlik içinde olmasını istemek, "ortak noktalarda buluşmalarını" istemek, bırakınız AB'yi, bu ülkenin gerçeği değilmidir en basit. Katliamları yazan sayfalar var bu forumda. Tahammülsüzlük yerine, birbirine hoşgörüyü, insanlığı kucaklamayı savunmak mı suç mu ? Kardeşin kardeşi vurduğu sayfalar mı daha iyidir. Yoksa kardeşiliği, aynı ufuklarda birleştirmek mi. Bu idealler belki ütopik geliyor sizlere ama olmalı bu. AB nedir; bir birliktir. Ben üyeliğin olumlu olacağına inanıyorum sen inanmıyorsun. Bence Halkın yararınadır sence değil. Ne alakası var şimdi bu tartışmayı sloganlaştırmanın. Kararı verecek olan zaten vermiştir. Yüce Parlamentomuz en doğru kararın alınacağı yerdir sonuçta. Olumsuzluk, benim görmediğim noktalar varsa elbette ki kimse eyvallah demez bende dahil. Googelden bulduğum rakamlar vardır. Yarım milyar insan, kaynak aramalarını, internetten yaparken ben kütüpaneden alacak değildim elbet. Yalnız, benim verilerimi çürütecek, alternatif rakamlarda beklerdim karşı fikir beyan edenlerden. Selamlar, SaNTo...
  12. Sevgili Ulyanov, Öncelikle ne AKP'liyim ne de, siyaset bilimi öğrencisi. Sadece bir farklı noktaya dikkat çekmek istedim. Genel durum nedir. AB'ye karşı bir gençlik ve varlıklı, ekonomik durumu düzgün kesim var. Yalnız bu kesim zaten Avrupa Birliği olanaklarında yaşıyorlar. Yazımın çıkış noktası aslında temelde bunun üzerineydi. İlk yazımı tekrar okuyunuz lütfen. Şimdi, burda da forumun önceki bu konuyla ilgili yazıları ve sayfaları geziniz göreceksiniz ki, üç aşşa beş yukarı herkes ağız birliği etmişcesine AB'ye karşı yazmış. Bu söylem nedense daha hoş geliyor kulağa.. Akabinde hemen Irak bombaları, ABD emperyalizmi falan eklenmiş genelde. Ben buna katılmadığımı ifade ettim sadece. Zaten herkes, her konuda, fikir birliği içinde olsa ne Forum olur, ne fikirler ne de ilerleme.. Bu konuda, fikirlerime sahip de çıkıyorum. Bu inatçılık sevgili CYRANO'da da var genelde çok konuda, hemen herkese muhalefet ediyor ama işte forumun rengide bence buradan geliyor. Hep fıkra yazılsa forum tadını yitirir zamanla. Bir de ekonomi globaldir. Ayrı bir yemeği yok bunun. Bankalar ve Borsalar artık uluslararası niteliklidir. Bizde altının paritesini kafanıza göre ayarlayamazsınız. Rusya bugün dünya ekonomisinde daha büyük güçse bu uluslararası sisteme sağladığı entegrasyonun etkisiyledir. İkiye ayırınız. Bugün var ve biz yaşıyoruz. Önceliklerimizi belirlemeliyiz. Çünkü erteleyecek ne lüksümüz ne zamanımız kalmıştır. Yüzyıllarca ihmal edilmiş bir coğrafyada yaşıyoruz. Sonra yarını planlayalım. Birde nickim SaNTo - Santos değil.. Selamlar, SaNTo...
  13. Sevgili CYRANO, Siz hemde Dış Ticaretle uğraşıyorsunuz. AB'ye uyum sürecinin, hükümetin akılcı ekonomik politikalarının, Borsanın artışının, faizlerin düşüşünün, bu sürecin göstergeleri olduğunu görmüyorsunuz.. Daha dün, "şahinler koalisyonunda" ekonomi dibe vurmuştu. Zaten karşı oldukları AB iyice, hayal gemisine dönüşmüştü. Çözümler, ileri hamleler, ekonomik istikrarda AB'ye uyum sürecini inkar etmek ne kadar doğrudur acaba. AB'ye katılacak ülkeler arasında Türkiye'nin kabulü sonrası, Borsa verileri ortadadır. Bu da mı "ajitasyon" ?? Katılımcı ülkelerde ki, GSMH artışlarını sordunuz. Kaynaklarıyla yazdım.. Bu da mı ajitason ? Sonra, "kişi başı alım gücünün ifadesinin" ; GSMH dan farkını açıklarsanız çok memnun olurum.. Selamlar, SaNTo...
  14. ROMANYA http://www.dtm.gov.tr/ead/YAYIN/kitap/romanya.htm Yüzölçümü 237.500 km2 1996 1997 1998 1999 Nüfus (1000 kişi) 22.600 22.600 22.547 22.547 GSMH (Milyon $) 33.157,6 34.842,3 38.160 6.070,0 (3Ay) Kişi Gaşına GSMH ($) 1.571 1.468 1.688 Ne yazık ki bizde, güncelleştirilmiş verilere ulaşmak zor olduğundan, yabancı siteler Kullanmak zorunda kaldım ama zaten rakamlar evrenseldir. Dil bilmeye de gerek yok. GDP - per capita: purchasing power parity - $7,700 (2004 est.) http://www.cia.gov/cia/publications/factbo...os/ro.html#Econ 1998’de 1.688 usd’lerden 7.700 usd’lere..
  15. Haklısın düzeltilmiş verilere tekrar bak lütfen.. http://www.dtm.gov.tr/ead/YAYIN/kitap/polonya.htm Yalnız romanya'nın yeni verilerinide vereceğim merak etme.
  16. Sevgili CYRANO, Şimdi ben sana veri versem ne, vermesem ne. Sanki gizli saklı belgelerden bahsediyoruz. Yalnız, burası bir forum elbette arkadaşlar kaynaklarıda görmek isterler, kaynaksız veri yazmanın bir anlamı yoktur. Sana en basidi ; AB'nin en problemli ülkeler arasında saydığı Polonya'nın verilerini yazmak istiyorum kaynağıyla beraber. POLONYA ; GAYRİSAFİ MİLLİ HASILA (1999): GSMH: 3.720 USD (http://www.tiad.ro/admin/links/rehb2k/c1.htm) Bugünkü Polonya kişi başı GSMH 4,527 $ http://www.saglik.gov.tr/default.asp?sayfa=detay&id=875 İnşallah iş yoğunluğumdan fırsat bulabilirsem 1970-80 lerdeki, Yunanistan, Portekiz ve Ispanya ekonomileri ile karşılaştırmalı Türkiye verilerini de yazacağım. Ne ifade edecekse !!! Sanki, insanlar ekonomi verilerine değer veriyorlar.. Ben karada kürek çekiyorum. Napalım ben söylüyorum isteyen istediğini düşünsün. Adam çoktan Avrupalı olmuş, yaşamında ferdi hürriyet ve hizmet kalitesi hakim biz şimdi işten çıkıp, metrosuz şehrin trafiğine dalacağız, çamurlar içinde evimize gideceğiz. Oh be iyiki AB'ye girmiyoruz. Yoksa ülkeyi satmış oluruz. Kar yağmazsa, yollar kapanmazsa, elektrik kesilmezse, yağmur yağmazsa, "Allah kısmet ederse" yarın gene görüşürüz.. SaNTo...
  17. hahahaaa kazakistan o üssü kurmadı ama.. Ruslardan kaldı ! Kursa Havaalanından belli olur
  18. Bir ülkenin Havaalanından o ülkenin "teknik rontgenini" elde edersiniz. Havacılık teknolojisi, bugün en açık göstergedir gelişime. Elbette, maliye bakanları beni ağarlamıyor.. Demek istediğim, mesleğim çok ülkeyi gezip, mukayese şansını bire bir vermektedir. Yerinde görmeden, farkları anlayamazsınız. Üretimimiz, halen Portekiz ve Yunanistan'ın çok üzerindedir. 1970'lerde biz Ispanya dahil onlardan ilerdeydik. Eski Doğu Bloku ülkelerinden, AB ye katılımı kesinleşenlerin tümünde GSMH artmıştır. Bunların verilerini sana bildireceğim gerçi hiçbir şey değiştirmeyecek ya neyse..
  19. Türkiye'de solun önü açılıyor mu ? Kimle açılacak ? Solun yüzyıllık liderleriyle mi Dedemle ben, aynı liderleri gördük solun başında. Bir defa sol Türkiye'de "yüzyıllık yalnızlık" romanı gibi yalnızdır. Sol, önünün açılmasını "sağdan" beklemektedir. Sol, kendini ifadeden yoksun olmuştur. Sol, dinci yanında en dinci, milliyetçi yanında, en milliyetçi gözükecek kadar tutarsızdır. Sol, tutucudur. Sol, ekonomide statükocudur. Sol, militerdir. Zaten, Türkiye "sol hareketini" kitaplardan okuyor. Bir Mihri Belli vardır. Bir de efsanevi "Çetin Altan" dönemi TİP hareketi. Onun dışı sol haraket ben bilmiyorum.. SaNTo...
  20. Ispanya, Portekiz ve Yunanistan ekonomilerini iyi incele. AB öncesi durumları ve sonrasına bak. 1970'de biz ekonomik olarak bu ülkelerin önündeydik. Mevcut, eski doğu blokundan girecek olanların, kalkınma projelerini ve AB'nin bunlara ayrıdığı fonları incele. Ben hepsini eski dönemde de, bugünde işim gereği ziyaret ettim. Havacılık sektöründe çalışıyorum. Eski yapılarına göre bir -iki yıl içindeki ilerlemeleri inanılmaz.. Bugün GSMH'dan tutda gelişmişlik, eğitim, sağlık koşulları, demiryolu ve asfalt yol uzunlukları, şehirleşme, üretim değerleri, cari bütçe her konuda bize fark atmış durumdalardır. Sen, Avrupa toprağı olmanın ne demek olduğunu, olunca veya olamayınca daha net göreceksin. Tabi, "atgözlükleriyle" bakmaya devam etmezsen. Mandacılık, bugün atgözlüğüyle yaşama bakmaktır. Eğer biz, bu birliğin dışında kalırsak, ki - bu da mümkündür - kendi çocukların, orada yaşamak istediklerinde, umarım, kendi ülkemizin "gelişmişlik çıtasını" bu derece düşük tuttuğuna üzülmezsin. Hayatın gerçekleri, hayali kahramanlıklarla ileri gitmeyi sağlamıyor. Ekonomi dünyada bir bütündür. Zaten bugün, bizde hayatın gerçeği, eğitimli kesimin, AB'ye karşı olmasıdır. İlk yazımı tekrar okursanız konunun çıkış noktasını daha iyi anlarsınız. Belki, gün gelecek, AB ile iplerimiz tamamen kopacak çünkü, mevcut hükümet dışında herkes karşıdır. Umarım, sizler "muhalafet" ettiğiniz bu birlik yerine, halka ekonomik ve sosyal refahi getirecek programı sunabilirsiniz. Yok sunamazsanız, gelecekte halk size alternatifini zaten sunar. Sizde buna uymaya mecbur kalırsınız. SaNTo...
  21. Eleştirel gözle olaylara yaklaşmak, elbette sağlıklıdır. Katılmamak mümkün değil. Yalnız, ortak noktalar ve mütabakatlar olmazsa, "kör gözüm parmağına" siz şuna şunu yaptınız, biz ona bunu yapmadık zihniyeti sonsuza kadar sürecek polemiklerden başka bir zemin yaratmayacaktır. Tavır, herkese karşı tavır, size geri dönen bir "bumerang"dır. Sonuçta aynı dünyada yaşayan insanlarız. Değil elbet, olumsuzluklara, yanlışlara "eyvallah" olmaz. Yalnız, herkes kötü, bizden gayrı.. Bu da değil. "bir insanı sevmekle -anlamakla-, başlayacak herşey" Belki de, bu sofrada biz diyeceğiz "bu böyle olmaz"ı ama önce o sofrada olmakla başlar bu. Yoksa, fare dağa küsmüş.. konumundan ötesi olmuyor. Bu da hayatın gerçeğidir. SaNTo...
  22. Nehirlerde ve deniz kıyılarında, mükemmel taşlar olur yuvarlaktırlar.. Doğanın sanat eserleri gibi, alıp götürüp, evinizde saklamak isterseniz. Mevlana'nın bununla ilgili bir sözü vardır. " Taşa şekil veren, suyun şiddeti değildir ; sürekliliktir" Aydınlanma, bir anda "güçle" olmaz, zamana ve zemine yayılırsa olur. Aydınlanma, dayatmanın ötesindedir elbette.. Sevgili zeynoo, "kendini anlamak aydınlanmaktır". Doğrudur. İş bunun altyapısını kurabilmekte. Tabi, salt bireysel aydınlanmadan, bunu topluma yaymakta önemlidir kuşkusuz. Toplumsal aydınlanma olmazsa, bireysel aydınlanmalar, cılız bir mum ışığı gibi karanlıkta kaybolur gider.. Sevgili alaTurka, topraklarından uzakta olsanda (sanırım yurt dışında yaşıyorsun) toprakların içindesin gönlünle.. Benim ifadem sende ses bulmuş, mutlu oldum. İfadelerimin özü budur aslında. Kimse, yurdunu, topraklarını isteyerek bırakıp gitmez. Koşullar ve şartlar bunu zorunlu kılar. Ben, bu koşul ve şartların, ancak aydınlanma sürecinde düzeleceğine inanıyorum. Yalnız, bir gerçek daha var, bu süreç başlamış durumdadır. Belki, bir insan ömrü aslında kısa olduğundan, toplumsal değişimlerin daha hızlı olmasını istiyoruz. Selamlar, SaNTo...
  23. Aydınlanmanın Neresindeyiz ? Medeniyet Tarihini okuduğunuzda aslında bir aydınlanma mücadelesi olduğunu görürsünüz. Oluşmuş, kurumsal yapılanmanın değişikliğe uğraması, evrimleşmesi sancılı olagelmiştir. Çünkü, mevcut “statükocu” güçlerle, gelişim yanlıları arasında hep bir mücadele yaşanmıştır. Gelişme hep ileriye doğru olmuştur. Aydınlanma nedir ? Aydınlanma, bilim ve insanlığın ortak değerlerinin vardığı “son noktayı” sosyal hayata geçirmektir. Bu akış hiç durmadan ilerler, gelişir evrilir.. Aydınlanma, bireyden başlar ve toplumlara yansır. Aydınlanma zordur. Aydınlanmanın ışığında yürümek ve mevcut statükoyu zedeleyecek tarzı sürdürmek hep mücadele işidir. Yorucudur, zahmetlidir, çilelidir. Ülkemiz, bu yolda mücadele veren çok sayıda aydınını, mevcut statükonun karanlık mekanizmalarındaki güçlerce, çileli hayatlar sürmüşler ve yok edilmeye çalışılmışlardır. Bilim, somut olarak koyar verilerini. Değişime ve gelişime açıktır. Dogmalarsa, “çelik bir zırh” gibi, içeriği belirsiz, değişime kapalı, milli veya dini duyguları okşayan zeminler sunar ve bunu “statüko”nun hizmetine verir. Bir şeylerin “aydınlanma çizgisinde” değişmesini istemek, bu değerlere saldırı ile eş tutulur. Toplumsal aydınlanmaya, yavaş ilerleyen bir toplumuz. Evrensel değerlerin ve bilimin toplumsal kabul görmesi için çok zaman ve çok emek gerekli.. Kaç kayıp nesil lazım kim bilir. Talihsiz bir coğrafyanın, şansız çocuklarıyız. Doğumdan, ölüme “aydınlıktan uzak” dogmalar denizinde –uzak hedeflere giden gemiler gibi- tüketiyoruz ömrümüzü. Bulunduğumuz coğrafyanın, rüzgarı sert, kışı yakıcı, yazı kavurucu.. Yüzlerimiz, bunların izlerinden oluşuyor. Sert ve umutsuz bakışlılar ülkesi. Tarih boyu, bu coğrafyada süre gelende bu olmuş. Ne yazık ki ulusal medyamızın büyük kesimi, reiting uğruna, daima aydınlığa ve gelişime karşı tavır sergilemiştir. “Halk aptal” deyince kızmış “ vatan haini” yazmıştır da, sokakta elinde mikrofonla, en basit soruları sorduğu vatandaşların “absürt” cevaplarını bir komedi programı gibi sunmuştur. Halkı aydınlatmak için, özel kanal ve gazeteler hiçbir çaba sarfetmemiştir. Çünkü bunların maliyeti, o reitingi tavana vurduran “Semra hanımlardan” çok daha pahalı olmaktadır. Ne gerek var, yüksek kalite program yaratmaya zihniyeti, aslında her alan ve sektörde hüküm sürmektedir. Aydınlanmanın sosyal olgusu çağımızda, şahsi özgürlükler, denetim, yaşam kalitesi ve tüketici haklarıdır. Bugün, dünyanın gelişmiş çoğrafyasının vardığı nokta, her bireye olabildiğince kaliteli hizmet götürmektir. Devlet, artık bir hizmet kurumudur. Eski “kutsi” kavramından sıyrılmıştır. Ne kadar kişi seçimle gelirse, o kadar şeffaflaşır ve hizmet kalitesi artar. Bugün, seçimle gelen belediyeler, eldeki mevcutlarla olabildiğince iyi hizmet sunmaya çalışırken, seçimsiz atamayla gelen valiler ve emniyet müdürlerinin ne yaptıkları, ne hizmet kaliteleri bilinmemektedir. Polis arazi olup görevini yapmıyormuş, rüşvet ve yolsuzluk varmış kime ne. Ne isimleri, ne hizmetleri bilinmeden, büyük bütçeli ve yetkili kurumlardan emekli olurlar. Arada bir şansa iyileri çıkarsa ne ala. Ülkemiz insanı, aydınlanmadığı sürece, her alanda olduğu gibi, bilinçsiz araç kullanacak, şehir içinde ve otobanlarda trafik işaretlerine dikkat etmeyecek, trafik terörü sürecektir. Ne okul, ne hastane, ne yaya geçidi kavramı yoktur beyinlerde. Çünkü beyin düşünme, algılama ve yorumlama sürecinde değildir. İnsanların, saygılı ve kibar olması, aydınlanma ve kültürün paralelinde gelişir. Saygı duymanın güzelliğini, ancak saygı gördükçe anlarsınız. Traktörden, otomobile binmekle çağdaşlaşma olmamaktadır. Olan, sayısız kaza ve ölümlerdir. Aydınlanma olmayan uluslar çabuk “gaza” gelir. Toplumsal düşünce ve soğukkanlılık, bireysel eğitim ve şahsi dirayet gerektirir. Buna çok uzağız. Biri bayrak yırtıp,toplumu anında “provake” edebilir. Bir radyo kanalı, dün akşam bir adam şarkı istemek için yayına bağlandı “Orhan Pamuk gibi sahte aydınları istemiyoruz kitapları toplatılsın” dedi. Spikerin yorumu daha da ilginçti. Demokrasi yok diyorlar ama var ki bakın dinleyicilerimiz düşüncelerini dile getiriyor. Ermeni soykırımı hakkında Orhan Pamuk herkesin karşısında bir fikir söyledi. Orhan Pamuk, büyük bir yazarımızdır. Bir konu hakkındaki fikri, onun yazdıklarını arttırmaz veya azaltmaz. Dünya çapında bir değerimizdir. Aydınlanma, katılsak da, katılmasak da, Orhan Pamuğun fikirlerini söyleme hakkını savunmamızı gerektirir. Aydınlanma ve çağdaşlık, ezici çoğunluğun, devletin, askerin, polisin, herkesin karşısında bir kişi bile olsak, “doğru bildiğini” söylememizle veya fikrini söyleyeni, dinlemekle başlar. Sonra katılıp, katılmamak her insanın bileceği iştir. Bir kişi bile çok şeyi değiştirebilir. İnsan olmak istiyorsak, gerçekten insanca yaşamak istiyorsak, aydınlanmacı olmak gerekir. Bu ne din, ne millet, ne de dille ilgilidir. Herkes, çocukları için, gelecek kuşaklar için, daha aydın bir ülke bırakmak sorumluluğunu üstlenmelidir. Herkes yaşadığı toplum ve çevrede kusurlu gördüğünü söylemeli, düzeltmenin yollarını aramalı ve sivil toplum örgütlerine ve seçtiği politikacılarına destek vermelidir. Ben toplumla barışık, böyle yaşamaya razıyım, neden başımı ağritim diyenler, gün gelir hiç konuşamazlar, gün gelir, vergileri yağmalanır, gün gelir yöneticilerini seçemez, gün gelir zehirli gıdalar tüketmek zorunda kalır, gün gelir o savaştan o savaşa sürüklenen bir ülkenin bitik “kulları” olur, gün gelir çocuklarını kaybedip kanlı gözyaşları döker, gün gelir aç kalır, gün gelir tüm bunlar insanlığını, inancını yitirtir. Bunların öyle çok örneği var ki aydınlanmayan toplumların başına gelen.. Aydınlanma güçtür. Kuvvetli olmaktır. Bilgi en büyük kuvvettir. Aydınlanmayı ferdi olarak içimizde yaşayıp, topluma yansıtmalıyız. Her bina tuğlalardan oluşur. Tuğlaları taşıyın bu sizin çocuklarınıza karşı sorumluluğunuzdur. Selamlar, SaNTo...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.