Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

Ana ekranınızda anlık bildirimler, rozetler ve daha fazlasıyla tam ekran uygulama.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

marti_name

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

marti_name tarafından postalanan herşey

  1. bu ülkede neden önlemler yangınlar çıkmadan önce alınmıyor ?
  2. Derlerki, Dünyanın çukurlar ve tepelerden oluştuğu zamanlarda, Küçük bir kırlangıcın yolu düşmüş bizim gezegenimize... Kırlangıç ürküntüyle bakmış, bu kara parçalarından oluşan gezegene.. Yanlızca taşlar ve korkunç çukurlar olan dünyamızı yaşanılır kılmak istemiş. O sırada rengarenk bir gökkuşağı belirivermiş. İşte o zaman kırlangıcın aklına çılgınca bir fikir gelmiş, Uçmuş.... Gökyüzünün sonsuzluğuna doğru... Gökkuşağından renkleri taşımaya başlamış yeryüzüne.. Beyazları getirip, yeryüzüne bıraktığında; Papatyalar açmış. Kırmızılardan gelincikler.. Sonra yeşil.. Hertaraf çayır çimen olmuş... Maviyi taşırken yorgun kanatları daha fazla çekememiş bu yükü, Ve kocaman bir yarıktan içeri düşüvermiş Mavi... Kırlangıç çok üzülmüş. En fazla o rengi severmiş. Öyle ağlamış ki, Gözyaşlarından çukurlar suyla dolmuş. Derler ki, Deniz ondan mavidir, gözyaşı tuzludur.. Çoğumuz bu mitolojik hikayeyi büyüklerimizden dinlemişizdir. Güzellikleri görebilmenin bir meziyet olduğuna inanmışımdır hep.. Bunların varlığı bile bizi mutlu etmeye yetmeli. Güzellikler ki, sadece görsel değildirler. Güzellikler ki, yaşamımızı çekilir kılarlar. Çoğu zaman karşımızdaki güzelliğin bizim için ne kadar değerli olduğunu fark etmeden yaşarız. Ta ki onu kaybedinceye kadar... O zamanda aynı kırlangıcın yaptığı gibi oturup ağlarız. Ama gözyaşlarımızdan çukurlar dolmaz, denizler oluşmaz.. Sedece kaybettiğimiz güzelliğin acısını çeker, bir kez daha böylesi bir güzellkle karşılaşabilme umuduyla yolumuza devam ederiz..
  3. Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken, şaşkınlığını gizleyemiyordu. Onu hayrete düşüren şey, "Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların adamı nasıl havaya kaldırmadığı idi. Baloncu dinlenmek için durakladığında o da duruyor ve sonra yine takibe koyuluyordu. Bir ara adamın kendisine baktığını fark ederek ona doğru yaklaştı ve bütün cesaretini toplayarak: -Baloncu amca, dedi. Biliyor musun benim hiç balonum olmadı. Adam çocuğu söyle bir süzdükten sonra: -Paran var mı? diye sordu. sen onu söyle. -Bayramda vardı, diye atıldı çocuk, önümüzdeki bayram yine olacak. -Öyleyse bayramda gel, dedi adam. Acelem yok, ben beklerim. Çocuk sessizce geri döndü. O ana kadar balonlardan ayırmadığı gözleri dolu dolu olmuş, yürümeye bile mecali kalmamıştı. Bir kaç adım attıktan sonra elinde olmadan tekrar onlara baktığında, gördüklerine inanamadı. Balonlar, her nasılsa adamın elinden kurtulmuş ve yol kenarındaki büyük bir akasya ağacının dallarına takılmıştı. Çocuk, olup bitenleri büyük bir merakla takip ederken,baloncu ona doğru dönerek: -Küçük, diye seslendi. Balonları ağaçtan kurtarırsan birini sana veririm. Yapılan teklif, yavrucağın aklını başından almıştı. Koşarak ağacın altına doğru yöneldi ve ayakkabılarını aceleyle fırlatıp tırmanmaya başladı. Hedefine adım-adım yaklaşırken duyduğu heyecan, bacaklarını kanatan akasya dikenlerinin acısını hissettirmiyordu. Sincap çevikliğiyle balonlara ulaştığında bir müddet onları seyretti vedallara dolanan ipi çözerek baloncuya sarkıttı. Ancak balonlardan birisi iyice sıkıştığından diğerlerinden ayrılmış ve ağaçta kalmıştı. Çocuk onu kurtarmaya kalkışsa, dikenlerden patlayacağını çok iyi biliyordu. İster istemez balonu yerinde bırakıp aşağıya indi ve adam dönerek: -Birini bana verecektiniz, dedi. Hangisi o? Adam elini tersiyle burnunu sildikten sonra: -Seninki ağaçta kaldı evlat, dedi. İstersen çık al. Çocuk bu sefer ayakta bile duramadı. Kaldırım kenarına oturup baloncununuzaklaşmasını bekledikten sonra, dallar arasında parlayan balona uzun uzun bakarak: "Olsun", diye mırıldandı. "Olsun." Ağacın üzerinde kalsa da, bir balonum var ya artık..
  4. bi sakin olun ???tek taraflı yorumlar yapıp ağır kelimeler kullanıyorsunuz ? vatan haini falan...şuanda takımın başındaki SIRP hoca ile sorunları var her 2 oyuncununda...ne işi var sırp hocanın bizde ? birde bu yönde düşünün...
  5. belki de dünya tarihindeki en haklı savaşlardan birinin kazanıldığı gün. herkesin bir anısı var o savaştaki, ancak ata'nın anısı başka olur. prof. dr. yurdakul yurdakul'un anı kitabından, muzaffer kılıç anlatıyor: 26 ağustos'ta 1922 tarihinde şafakta başlayan büyük taarruz altı gün altı gece devam etmiş ve mehmetçiklerin aslanlar gibi saldırmalarıyla düşmanın büyük kısmı kılıçtan geçirilmişti. 31 ağustos'ta güneş türklerin büyük zaferiyle doğmuştu. aynı günün sabahı atatürk'le harp sahasını dolaşıyorduk. etraf binlerce insan ve hayvan ölüleriyle adeta bir mahşer yerini hatırlatıyordu. büyük asker bu manzara karşısında çok rahatsız oldular ve "bu feci manzara, bütün insanlık için utanç verici bir olaydır. ama biz vatanımızı korumak için gerekli savunmamızı yaptık. buna bizi zorladılar." demiş ve ölüler kaldırılıp gömülünceye kadar hiçbir yerli ve yabancı gazetecinin bölgeye sokulmamasını, kesin olarak emretmişlerdi. "bu feci manzarayı gören ecnebiler, yarın bizim için neler söylemezler." demişlerdi. bunun üzerine, atatürk'ün emri tutulmuş ve ölüler gömülünceye kadar bölgeye hiçbir gazeteci ve fotoğrafçı sokulmamıştır. böylece, o durum hiçbir gazetede resimlenmemiş ve fotoğrafla belgelenmemiştir. hala da o manzarayı gösteren bir resim yoktur. bu anıdan da anlaşılabileceği gibi, kanlı bir bayramdır 30 ağustos. kanlı bir gündür. bu kanlı günün bayram olabilmesi ise savaşın zorluğuna kanıttır. bu tip önemli günler hatırlandıkça, önemleri anlaşıldıkça, bu ülke daha çok bayram görecektir. kutlu olsun.
  6. sevmek acı çekmektir sevmemek ise ölmek...
  7. ABD’li bilim adamları, kanser hücrelerini intihara zorlayan sentetik bir molekül ürettiler. Illinois Üniversitesi bilim adamları, ürettikleri sentetik molekülün akciğer, deri, meme, böbrek ve kolon kanserinde etkili olduğunu belirttler. Vücutta birçok savunma sisteminden yola çıkarak üretilen sentetik molekülün kanser hücrelerinde doğal bir ölüme neden olduğu bildirildi. Vücutta bulunan hücrelerde intiharın doğal olduğuna dikkat çeken bilim adamları, bu süreci "apoptosis" olarak adlandırıyorlar. Apoptosis, içinde "procaspase-3" proteini içeriyor ve bu protein aktif hale geçtiği zaman "caspase-3" enzimlerine dönüşüyor ve hücrenin ölümünü başlatıyor. Kanserli hücrelerde ise büyüme bozuk ve kontrolsüz olarak gereçekleşiyor. Birçok kanser türünde vücudun savunma mekanizmaları yeterli gelmediği için kanserli hücreler bu intiharı gerçekleştiremiyor. Bunun yerine kemoterapi hapları intihar hücrelerinin yerine geçerek kanserli hücreler öldürülüyor. Konuyla ilgili yazı, dün "Nature Chemical Biology" dergisinde yer aldı. Dergiye açıklama yapan Hergenrother, PAC-1 adını verdikleri sentetik molekülü sayesinde yapılacak tedavinin genel tedavi yerine kişisel tedavide yöntemiyle yapılmasını tercih ettiklerini belirtti.
  8. marti_name şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    23 sentlik askere dair mister dallas, sizden saklamak olmaz, hayat pahalı biraz bizim memlekette. mesela iki yüz gram et alabilirsiniz, koyun eti, ankara'da 23 sente, yahut bir kilodan biraz fazla mercimek, elli santim kefen bezi yahut, yahut da bir aylığına yirmi yaşlarında bir tane insan erkek, ağzı burnu, eli ayağı yerinde, üniforması, otomatiği üzerinde, yani öldürmeye, öldürülmeye hazır; belki tavşan gibi korkak, belki toprak gibi akıllı, belki gençlik gibi cesur, belki su gibi kurnaz, (her kaba uymak meselesi) belki ömründe ilk defa denizi görecek, belki ava meraklı, belki sevdalıdır. yahut da aynı hesapla mister dallas, (tanesi 23 sentten yani) satarlar size bu askerlerin otuzbeşini birden istanbul'da bir tek odanın aylık kirasına, seksen beş onda altısını yahut, bir çift ıskarpin parasına. yalnız bir mesele var mister dallas, herhalde bunu sizden gizlediler. size yirmi üç sente sattıkları asker, mevcuttu üniformanızı giymeden önce de, mevcuttu otomatiksiz filan, mevcuttu sadece insan olarak, mevcuttu, tuhafınıza gidicek, mevcuttu hem de çoktan mı çoktan daha sizin devletin adı bile konmadan. mevcuttu, işiyle gücüyle uğraşıyordu, mesela mister dallas, yeller eserken yerinde sizin new york'un, kurşun kubbeler kurdu o, gökkubbe gibi yüksek, haşmetli, derin. elinde bursa bahçeleri gibi nakışlandı ipek. halı dokur gibi yonttu mermeri ve nehirlerin bir kıyısından öbür kıyısına ebem kuşağı gibi attı kırk gözlü köprüleri. dahası var dallas, sizin dilde anlamı pek de belli değilken henüz zulüm gibi, hürriyet gibi, kardeşlik gibi sözlerin, dövüştü zulme karşı o, ve istiklal ve hürriyet uğruna ve milletleri kardeş sofrasına davet ederek ve yarin yanağından gayri her yerde, her şeyde, hep beraber diyebilmek için, yürüdü peşince bedrettin'in… o, tornacı hasan, köylü memet, öğretmen ali'dir, kaya gibi yumruğunun son ustalığı, 922 yılı 9 eylülü'dür. dedim ya, mister dallas, herhalde bütün bunları sizden gizlediler. ucuzdur vardır illeti. hani şaşmayın, yarın çok pahalıya mal olursa size bu 23 sentlik asker, yani benim fakir, cesur, çalışkan milletim, her millet gibi büyük türk milleti. nazım hikmet ran 16.7.1953
  9. Amerikalı yazar Kathleen McGowan Beklenen isimli romanında Mecdelli Meryem ve İsa’nın hikayesini anlatmakla kalmıyor onların torunu olduğunu da iddia ediyor. McGowan’a göre kendisi “Kutsal Kase’nin yaşayan formu.” McGowan, Mecdelli’nin hikayesi için daha önce hiç anlatılmamış büyük bir hikaye, diyor. “Benim Mecdelli’ye olan ilgim, ailemin köklerinin oralara kadar uzandığını keşfettiğim anda doğdu. Bu bağlantı, diğerlerine kapalı olan kapıları bana açtı ve dört kıtada araştırma yapmama olanak sağladı.” Beklenen yayımlandıktan iki gün sonra Los Angeles Times’ın en çok satar listesine 9 numaradan girdi. McGowan ilk romanı Beklenen ile, başta Good Morning America (ABC-TV), Paula Zahn Now (CNN-TV) olmak üzere birçok önemli Tv programına konuk oldu. Kathleen McGowan, ömrünün yirmi yılını, dört kıtada Mecdelli Meryem İncili efsanesini araştırmakla geçirdi. Yazar bir anlamda kendini, antik bir kehanetin çevresinde dönen Meryem kültüne adadı; Beklenen kehaneti, takdir-i ilahiyle Mecdelli Meryem’in uzun zamandır saklanan mesajını dünyaya duyuracak kişiyi belirliyordu. Yazar, Mecdelli Meryem geleneği koruyucularının, kökleri Meryem’e uzanan antik bir Fransız ailesinden geldiği için kapılarını kendisine açtıklarını belirtiyor; en önemli belirtiler de esrarengiz doğum tarihi ve atalarından kalma antik, özel bir yüzük. ‘Şifre’ bu kadın mı? Da Vinci Şifresi, gizli Katolik örgüt Opus Dei’nin yüzyıllardır Hz. İsa’nın bir çocuğu olduğu ve bu soyun devam ettiği gerçeğini saklamakla uğraştığını anlatıyordu. Bu soydan geldiğini söyleyen Kathleen McGowan Beklenen isimli romanında hem bu tezini kanıtlıyor hem de Mecdelli Meryem ve Hz. İsa’nın hikayesini kaleme alıyor. Beklenen; komplo teorileri, gizli belgeler ve iki bin yıllık sırların peşinden koşan insanları yakından gözetleyen Vatikan hiyerarşisi ile dolu. Roman, Mecdelli Meryem sanrıları görüp Güney Fransa’ya bunu araştırmak için giden ve burada bulduğu Mecdelli Meryem İncili’nden Hz. İsa ile Mecdelli’nin torunları olduğunu keşfeden yazar Maureen Paschal’ın hikayesini anlatıyor. Buna paralel bir kurguyla da yine Hz. İsa ile Mecdelli Meryem’in gerçek olduğunu söylediği evlilik hikayelerini kaleme alıyor. Kitabın adı, Mecdelli Meryem’in gerçek hikayesini anlatacak kişiyi belirten antik bir kehanetten geliyor. Bu kişi Meryem tarafından seçilecek ve gerçeği tüm dünyaya iki bin yıl sonra anlatacaktır. Tarihin karaladığı kadınlar Romanın bir diğer çarpıcı yanı ise tarihte hep yanlış anlaşılmış ve kötü bir şöhrete sahip kadınları da anlatıyor olması –ki Mecdelli Meryem de bunlardan biri-. Mecdelli Meryem’in hikayesi de bu nedenle dikkatini çekmiş McGowan’ın. Tarihin ‘ataerkil kalemleri’ tarafından hep karalanmış ve görmezden gelinmiş Mecdelli Meryem, Jeanne D’arc, Lucrezia Borgia, Marie Antoinette de romanın diğer önemli kahramanları arasında yerini alıyor. Kathleen McGowan –Kutsal Kase’nin yaşayan formu– Beklenen’in asıl amacı iki bin yıldır Kilise tarafından bir fahişe olarak tanıtılmış olan Mecdelli Meryem’in gerçek hikayesini dünyaya anlatmak. Belirgin kurguya McGowan’ın kendi tezi de eşlik ediyor: Kathleen McGowan, Kutsal Kase’nin yaşayan formu, diğer bir deyişle Hz. İsa’nın torunu (mu?). Yazar, yaptığı araştırmalar sırasında soyunun antik bir Fransız geldiğini olduğunu ve kökün Mecdelli Meryem ile Hz. İsa’ya kadar uzandığını keşfetmiş. Efsaneye göre, Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesinin ve dirilişinin ardından Mecdelli Meryem ve çocukları Fransa’ya kaçırılmışlar. McGovan’la Mecdelli Meryem’i bir araya getiren şey yazarın gördüğü sanrılar. McGowan ilk sanrısını 1997 yılında gördüğünü söylüyor. Bir an başı dönüyor, gözlerini kör eden bir ışık beliriyor ve ışığın arasında Mecdelli Meryem’i, öfkeli bir kalabalığın arasında Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği tepeye giderken görüyor. İşte bu hayal, McGowan’ın bütün hayatını değiştiren şey oluyor. “Çok gerçekçi ve çok güçlüydü,” diyor. “Gördüğüm şeyin gerçek olduğunu ve belli bir amaçla bana göründüğünü anladığım zaman bir daha asla geri dönülemeyecek bir noktaya geldiğimi fark ettim.” McGowan kitabının bir roman olduğunu söylese de kendi yaşadıklarını anlattığını belirtmeden geçemiyor. Romanın kahramanı Maureen’in Mecdelli Meryem sanrıları, tamı tamına kendi gördükleriyle aynı. “Maureen kurgu bir karakter ancak onda benden çok şey var. İnsanların bunu kabullenmesinin zor olduğunu biliyorum ama gerçek bu,” diyor. Kitap, şimdiden yirmi beş ülkede yayımlanmaya hazır bekliyor. Kathleen (Paschal) McGowan, çalışmaları beş kıtada, yirmi bir farklı dilde yayınlanmış uluslararası bir yazar. Beklenen ile bir süredir tartışılan Hz. İsa ile Mecdelli Meryem evliliğine, yirmi yıldır süren araştırmaları ışığında yeni bir bakış açısı getirip, elinde tuttuğu yazılı kanıtlarla bu evlilikten doğan çocukların soyundan geldiğini öne sürüyor. Halen eşi ve üç oğluyla birlikte Los Angeles'ta yaşayan yazarın websitesi: www.theexpectedone.com
  10. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı, Özürlüler Müdürlüğü, Zihinsel Engellilere Destek Derneği, Marmara Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesinin işbirliği ile yürütülmekte olan küçük adımlar programının 2006- 2007 eğitim öğretim yılı kayıtları başladı. PROGRAMIN TANITIMI ŞÖYLE YAPILIYOR: Küçük Adımlar Eğitim Programı nedir? Küçük adımlar erken eğitim programı gelişimsel geriliği olan çocukların anne ve babaları için hazırlanmış bir erken eğitim programıdır. 8 kitaptan oluşan bir eğitim setidir. Her kitap farklı bir konuyu içermektedir. Program 5 temel gelişim alanına odaklanmaktadır. ( Büyük Kas Becerileri, Küçük Kas Becerileri, İletişim Becerileri, Alıcı Dil Becerileri, Kişisel ve Toplumsal Beceriler) . Programdaki beceriler 0–4 yaş diliminde olan becerilerden oluşmaktadır. Bu eğitimin amacı nedir? Küçük Adımlar Erken Eğitim Programının ailelere öğretilmesi ve ailelerin programı bağımsız bir şekilde kullanılır duruma getirilmesi. Program nasıl uygulanıyor? Küçük adımlar programına başlamadan önce programa aday çocuklar bir uzman tarafından ön değerlendirmeye tabi tutulurlar. Ön değerlendirmede küçük adımlar becerilerini tamamlamamış olan çocuklar programa alınır. Programa alınan ailelere 8 kitaptan oluşan eğitim seti dağıtılır ve 2 oturumluk bir kursa tabi tutulur. Kurslar tamamlandıktan sonra üniversitede okuyan ve küçük adımlar erken eğitim programının eğitimini almış bir öğrenci aile ile tanışır ve 5 ay boyunca aileyi evde ziyaret ederek programı aileye öğretir. Program uygulaması sırasında ailelerle aylık toplantılar düzenlenerek programın takibi yapılır. Üniversite öğrencileri de danışmanlıklarını üniversitedeki öğretim görevlilerinden alır. Eğitim öğretim yılı tamamlanınca küçük adımlar erken eğitim programı da sonlandırılır. Başvuru nasıl yapılır? Programa katılmak isteyen ailelerin İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Özürlüler Şube Müdürlüğü’nün 0212 252 42 00 numaralı telefonlarını arayarak isimlerini Psiko-Sosyal Servise yazdırmaları gerekmektedir. Programa katılım ücretsizdir. Özürlüler Müdürlüğü Adres : Tulumbacı Sıtkı Sk. No:24 80020 Tophane - BEYOĞLU / İSTANBUL Tel : 0212-252 4200
  11. umarım photoshoptur
  12. 1-sana gör sol ______Sol=komünizm dimi ? bak ben her açılan topiğe bilgim yetersiz olduğu için yazmıyorum ama sen herşeye atlıyorsun bilmediğin halde.bu cvp sana yeter sanırım. 2-bizi kübaya göndermeye kalkıyorsun ? ya gerçekden gitsek mi napsak ? amerikaya daha kolay yalakalık yaparsınız...benden sana bi tavsiye sen git amerikaya biliyosun arada okyonuslar falan var burdan beri zor olur yalakalık yapmak en iyisi sana yol verelim biz.Lafa gelince ne güzel Yüce Atam diyorsunuz...
  13. marti_name şurada cevap verdi: dogville. başlık Tiyatro
    ben söyledikden sonra mı aklına geldi nazmı yapıyorum ne

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Tarayıcı push bildirimlerini yapılandırın

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.