-
ChatTurkey şunu başlattı tülvent
-
tülvent şunu başlattı ChatTurkey
-
Ay Sana Kıyamam!..
- Ay Sana Kıyamam!..
- Ay Sana Kıyamam!..
- Ay Sana Kıyamam!..
- Ay Sana Kıyamam!..
- Ay Sana Kıyamam!..
- Ay Sana Kıyamam!..
- ChatTurkey'in $iirleri
Bu Dünya Böyle Olmamalı! Bizim dünya böyle olmamalı! Kötülükler yaşanmamalı! Ne için yaparlarsa hırsızlık? Hiç paranız yokmuş gibi! Yoksullar ne yapsın? Çalmazlar etmezler onlar! Hiç değilse kültürlüler! Siz de öğrenin biraz bu insanlardan!! Bizim dünya böyle olmalı! Oldu da zaten! Kötülükler bitti iyilik başladı, Hırsızlık yok, yoksulluk yok, Herkes dayanışmayı başardı! Ne mutluyuz artık bilemezsiniz! Siz de bu cennet yerden misiniz? NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!- Şimdi "Ultrabook" zamanı!
Apple'ın kalınlığı 0.7 cm'ye kadar çektiği Macbook Air'ı, dizüstünde yeni bir trend yarattı. Bu yıl dünyada satılan her 100 bilgisayardan 13'ünün, 2015'te ise her 100 bilgisayardan 43'ünün 'ultrabook' olması beklenirken, hem hız hem pil ömrü ve hem de incelikte iddialı olan bu ürünler, gelecek hafta ABD'nin Las Vegas kentinden kapılarını açacak olan CES (Consumer Electronic Show) 2012'ye şimdiden damgalarını vurdu. Toshiba Protege Z830: CES öncesi görücüye çıkan Japon Toshiba'nın ultrabook'u, 13.3 inç. (1366 x 768 piksel çözünürlük) LED arka aydınlatmalı ekrana, 6 GB'ye kadar RAM bellek desteğine sahip. 128 GB sabit disk (artırılabiliyor) var. Pil ömrü 8 saati olan cihazın kalınlığı 0.8 cm, ağırlığı ise 1.1 kilogramdan başlıyor. Asus Zenbook: 11.6 ve 13.3 inçlik iki farklı ekran büyüklüğü olan Tayvanlı Asus'un Zenbook'un pil ömrü 5-7 saat arasında. Bluetooth 4.0 ve USB 3.0ile donatılan ürünün kalınlığı, 1.1 cm (ön kısmı). İki haftalık bekleme (stand-by) süresi var. Ekranın çözünürlüğü 1600 x 900 piksele kadar çıkıyor. 4 GB'lik belleği ve 128 GB/256 GB'lik depolama alanı var. Lenovo ThinkPad Ultrabook: İlk kez CES 2012'de görücüye çıkacak olan Çinli Lenovo ThinkPad T430u Ultrabook'un 14 inçlik ekranı var. 1 Terabaytlık depolama seçeneği sunan ürün, 6 saatlik pil ömrü sunuyor. Yaklaşık 2 cm kalınlık ve 1.8 kg ağırlığı olan dizüstü, alüminyum gövde ve yumuşak mat yüzeye sahip. Acer Aspire S3: Tayvanlı Acer'in ultrabook'u, 1.3 cm kalınlığında ve 1.4 kg ağırlığında. 13.3 inçlik ekrana sahip olan S3'te 4 GB'lik RAM bellek var. 1.3 megapiksel web kamera ve 7 saatlik pil ömrü bulunuyor. Uyku modundan en fazla 2 saniyede çıkabilen üründe 320 GB'lik sabit depolama alanı mevcut. LG Xnote Z330: Güney Koreli LG'nin 13.3 inçlik ekranı olan bu modeli, 1.4 cm kalınlığa ve 1.2 kg ağırlığa sahip. 4 GB'lik RAM belleği olan ve 6 saatlik pil ömrü sunan ürün, Intel Core i7 işlemci kullanıyor. Samsung NP530: Bir diğer Koreli Samsung'un yeni ultrabook serisinde (5 serisi), ekran büyüklüğü 13.3 inç. Intel Core i5 işlemci ve 4 GB'lik RAM ile sunulan ürün, 500 GB'lik sabit depolama alanı barıdnırıyor. 1.7 cm kalınlığında ve 1.4 kg ağırlığındaki ürün, yaklaşık 6.5 saatlik pil ömrü sunuyor.- Evimiz Başımıza Yıkılana Kadar
Evimiz başımıza yıkılana kadar Bir zamanlar Rumlar, Ermeniler, Levantenler yürürmüş bu sokaklarda. Biz onların hikâyelerini bugün kitaplardan okuyoruz. Sonra göçmenlerin, sokak çocuklarının, seks işçilerinin, yoksulların sığınağı oldu Tarlabaşı. Şimdi onlar da gönderildi. Yalnızca birkaç aile direndi gitmemek için. Onlar da yakında sokaklarda buldozerlerin dolaşacağını biliyorlar ama "evleri başlarına yıkılana kadar" mücadele etmekte kararlılar. Tarlabaşı hayalet şehir gibi. Sokaklar ıssız, evler boşalmış. Demir kapılar ve korkuluklar satılmak için sökülmüş, tahtalar yakılmak için. Hurdacılar, polisler ve eski sokağını son kez görmeye gelenler dışında pek kimse yok etrafta. Evini boşaltmayan birkaç aile ise yıkıntıların ortasında mahkemenin sonucunu bekliyor. Tıpkı 70 yaşındaki Tamer Bekar gibi. Yoksulların, göçmenlerin, sokak çocuklarının, seks işçilerinin sığınağı Tarlabaşı’nda artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Boşaltılan evler harabeye dönmüş durumda. Demir kapılar, pencere korkulukları sökülmüş, evlerin içleri çöple dolmuş. Şimdilik değişmeyen tek şey sokak başlarını tutmuş kimlik kontrolü yapan polis memurları. İyice ıssızlaşmış sokaklarda hurdacılardan başka, yakacak odun arayan yaşlı bir teyzeye rastlıyorum. “Hiçbir şey bırakmamışlar” diye üzülüyor. Eski sokağını son kez görmeye gelenlerle dertleşiyorum. Evini boşaltmayan birkaç aile de yıkıntıların ortasında, mahkemelerin sonucunu bekliyor. Mülksüzlerin dayanağı ise geçmişleri. Herkes, kaç yıldır buralı olduklarını söylemekle söze başlıyor... Bülbül, Çukur, Şehit Muhtar mahallelerinde 2 bin metrekarelik alanı kapsayan yenileme projesi, 5366 sayılı yasaya dayanıyor. 278 binanın ihalesini alan GAP İnşaat, Nisan 2007’de Beyoğlu Belediyesi’yle sözleşme imzaladı. Alışveriş merkezi ve otel yapımı için ilk kazma vurulmak üzere. Tarlabaşı Bulvarı üzerindeki evlerin önüne yıkım iskelesi kuruldu. Kamulaştırmanın iptali için açılan dava ise henüz sonuçlanmadı. Evini boşaltmayan Bülbül Mahallesi Paşabakkal Sokağı sakini Tamer Bekar, Rum çocuklarıyla büyüdüğü için anadili gibi Rumca biliyor. Çocukluk döneminden, pırıl pırıl sokaklar kalmış hafızasında… Herkesin birbirini tanıdığı, kapıların bile kilitlenmediği zamanları anlatırken boğazı düğümleniyor: “O komşuluğu çok özledim. Şimdi de burayı başka yere değişmem. Alıştık buraya, kolay değil 70 yıl… Mahallemiz son yıllarda bu hale geldi…” Ayakkabı ustalığından emekli olan Bekar, yaklaşık on yıldır yürüyemiyor. Arkadaşlarının yardımıyla sokağa çıkabiliyor. Gitmek, bu yüzden hapislik demek… “Beni arkadaşlarım nasıl bulacak? Yalnız kalırım. Gidersem kaybolurum” diyor. Gözlerinde öfkeden çok yılgınlık, çaresizlik var. Bir poşet dolusu ilacını gösteriyor. Kendi evinde işgalci haline getirilmiş. Hakkında açılan tahliye davası nedeniyle arkadaşlarının sırtında mahkeme salonlarına taşınıyor. Evi boşaltması için her yolu denediklerini anlatıyor: “Elektrikli sandalye teklif ettiler, icra kâğıdı yolladılar. Bir gördüğüm memuru ikinci kez görmüyorum. Sonra da dava açtılar. Bakalım ne olacak? Avukatım yok, kendim gidiyorum mahkemeye. Hâkim, ‘bu dava daha uzar’ dedi. Mahkeme bitene kadar dokunamazlar bu binaya. Şaşkınım tabii, ev sahibiydim işgalci oldum.” Sohbet ilerliyor, “üzülme gönderemeyecekler seni” diyorum neşeleniyor: “Bal ye sen e mi? İnşallah gitmeyiz” diyor. Evlerin yağmalanmasına belediyenin göz yumduğunu dile getiriyor: “Bu ayıptır. Balyozlarla vuruyorlar, kolonlardaki demirleri almak için… Bu evler tarihi eser.” Küçükkırlangıç Sokağı’nda ipte çamaşırı olan üç evden birinde Argiç ailesi yaşıyor. Para değil mahallede kalmak istediklerini anlatıyor Bahattin Argiç: “15 yıldır buradayım. Çocuklarım buralarda restoranlarda aşçılık yapıyor. Gidersem çevremden de kopacağım. Bu insanları, Güneydoğu’dan sürdüler buraya, şimdi de buradan sürüyorlar. Bu haksızlık… Gidenler ağlayarak gitti. Evim bu yeşil ev. Tertemiz… Ama beni kovuyorlar. Değerini de vermiyorlar, ‘satmıyoruz’ diyoruz zorla alıyorlar. İki komşu kaldık burda, korkuyoruz...” Ahmet Gün Mülkiyet gaspı Tarlabaşı Mülk Sahipleri ve Kiracıları Kalkındırma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği Başkanı Ahmet Gün, “Mücadelemiz 4 yıllık, hukuk süreci başlayalı iki yıl oldu. Yasa gereği uzlaşmaya çalıştık. Dayatma olunca mahkemeye gittik” diyor. 440 tapu sahibinin olduğuna, yaklaşık 250 tapunun GAP İnşaat tarafından satın alındığına dikkat çekiyor: “Bir başkasının malı, kamu gücüyle Ahmet Çalık’a sattırılıyor. Anayasanın 35. maddesi çiğnendi. Bir şahsın menfaati için vatandaşın tapulu malı elinden alındı. Vatandaşa, arsa bedeli 10 bin TL ödediler. 100 metre ileriye gidin, 50 bin, 100 bin dolara arsanın metresini alamıyorsunuz. Burada, arsanın metresine 2 -3 bin TL verdiler. Böyle haksızlık olabilir mi? 2 milyar dolarlık rant var. Evlere verilen değer bir bodrum katında daire bile almıyor. Anlaşıp gidenler çok pişman.” Gün’e ait 4 bina proje kapsamına alınmış. “Buralar çok nezih yerlerdi. Bu görüntüye devletin kurumları neden oldu. 21 sene oldu bu binaları aldım. Restore etmemize izin vermediler. Tarihi eser diye dokundurmadılar. Şimdi rant gruplarına peşkeş çektirmek için yıktırıyorlar.” Barış Kaşka yargı sürecini anlatıyor Avukat Barış Kaşka, Tarlabaşı’nda 150 kişiyi temsil ediyor. Kamulaştırma kararının iptali için açtığı dava Danıştay’da. Yürütmenin durdurulması talebiyle ilgili 7 aydır bir karar verilmemiş olmasını eleştiriyor: “Danıştay’ın Tarlabaşı’nda vereceği karar kentsel dönüşümün bundan sonraki uygulamalarına ışık tutacak. Davayı kaybedersek Türkiye’yi zor günler bekliyor demektir. Herkes oturduğu ev için, barınma hakkı için endişe etmeli” diyor. Davaların sonucu belli olmadan insanların sokağa atıldıklarını anlatıyor: “İnanılmaz mağduriyet var. Yer göstermediler, kira yardımı yapılmadı. Boşaltılan mahalleler şimdi ucubeye döndü. Bilerek yaptılar bunu. Zaten bu mesele gündeme geldiğinden beri suç şebekelerine göz yumuldu, çöpler toplanmadı, ışıklar bile tamir edilmedi. Az sayıda aile korku içinde yaşıyor.” Bakanlar Kurulu’nda kamulaştırma kararı alınınca, evlerin yarısının daha en baştan GAP’a geçtiğine dikkat çekiyor. Şimdi evlerin yarısının belediye mülkü, yarısının da GAP İnşaat’ın olduğunu belirterek devam ediyor: “Bu ortaklık, oteller, alışveriş merkezleri ve lüks evler için yapıldı. Bunun kamulaştırmayla ne alakası var? İstanbul’da yer kalmadı diye, o halk orada yaşamayı hak etmiyor mu? Kişi tarihi eseri kendi de koruyabilir ama burada bir şirketin çıkarlarına sunuldu. Belediye ile GAP’ın ihale sözleşmesini bile alamadık. Bu nedenle de dava açtım hâlâ sürüyor. Kamulaştırma dünyanın her yerinde yapılıyor ama bu şekilde değil. Burada, tüm İstanbul bir özel şirketi AVM, otel yapsın destekliyoruz yani..” Kaşka, şimdiye dek 3 bine yakın duruşmaya girmiş. 180’e yakın davayı takip ediyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açılan davanın da sonuçlanmadığını dile getiriyor. Kaşka, kamulaştırmaya dayanak olan 5366 sayılı yasanın uzlaşmayı öngördüğünü vurguluyor: “Uzlaşmadan ne anlıyoruz peki? İnsanların kandırılmasını mı? Kanun çıkar çıkmaz hemen acele kamulaştırma kararı alındı. Vatandaşın malı üzerinden ihale yaptılar. Trilyonluk evlere 50-100 bin lira ödediler. Evini vermezsen ‘kamulaştırma var’ dediler. Tek tek odalarda avukatları olmadan görüştüler insanlarla... Evini vermeyenlere icra yoluyla tahliye kararı gönderdiler. Af Örgütü eylem çağrısı yapınca tehditler başladı. Aslında halkın çoğu yüzde 50 oranında bir payla uzlaşmak istiyordu. Kentsel dönüşüme kimse karşı değil ama bunun bilimsel altyapısını hazırlamak gerekiyor. Tehdit ve baskı ile yapılırsa bu gasp olur. Belediye Başkanı hakkında suç duyurusunda bulunduk, sonuç alamadık.”- Değişikler
Değişik resimler,esrarengiz resimlerim var....- BİLİM FELSEFESİ
BİLİM HER ZAMAN ÖNEMLİDİR.! BİLİM, HAYATIN TEMELİDİR.!- Siyah gelinlik
Siyah gelinlik moda mı oluyor? Ünlü modacının tasarımları, Gelinlik Moda Haftası’na damgasını vurdu. ABD’nin New York kentinde geçen hafta düzenlenen Gelinlik Moda Haftası’nda siyah gelinlikler konuşuldu. Modacı Vera Wang’in 2012 koleksiyonundaki modellerin çoğu ten rengi ya da siyahtı. Huffington Post haber sitesi, gelinlikler için “Ancak cenazeye gidilirken giyilebilir” yorumunu yaptı. Ancak şifon, ipek, tül ve organza kumaşlardan gelinlikler tasarlayan Wang ne yapsa moda oluyor. Şarkıcı Alicia Keys, futbolcu David Beckham’ın eşi Victoria Beckham, şarkıcı Jennifer Lopez ve aktris Sharon Stone düğünlerinde Vera Wang marka gelinlik giymişti.- 'KENDİNİZDEN NEFRET ETMEYİ BIRAKIN'
Şişmanların internetle gelen moda devrimi Kilolu moda tutkunları, internet sayesinde özgürlüklerini yeniden kazandı. Eskiden kilolarını saklamaya çalışan kadınlar artık bedenlerini saklamadan istedikleri gibi giyiniyorlar. Eskiden şişman kadınlar ve erkekler için modanın basit kuralları vardı: Dikkat çekmeyen tonlardan şaşma, çizgili ve geniş kalıplı giysilerden kaçın, dökümlü şeyler giy ve tayt giymenin bir hak değil ayrıcalık olduğunu unutma! Kısacası moda, gizlenmek ve ortadan kaybolmak demekti. Ama bu mesajdan ikna olmayanlar da vardı. Şimdiyse internet siteleri kilolu kadınlar ve erkeklerin bu kuralları altüst eden fotoğraflarıyla dolu.- Her deliğe giren robot
Her deliğe giren robot ABD'li bilim insanları, solucan gibi kıvrılarak ve bükülerek çok dar alanlara girebilecek esneklikte bir robot geliştirdi. Bilimadamları esnek bir şekilde hareket ederek her deliğe rahatça girebilen bir robot yaptılar. Prototipi üretilen 12,5 santimetre uzunluğundaki, 4 bacaklı 'hayvansı' robot, deprem gibi doğal felaketlerde ulaşılması zor çatlaklara girilmesini veya savaş alanlarındaki zorlu arazilerde izleme yapılmasına imkan verecek. Kimyacı George George W. Whiteside'ın başkanlığında Harvard Üniversitesi'nden bilimadamlarının, ABD Savunma Bakanlığı araştırma bölümünün mali desteğiyle geliştirdikleri robot, biyolojik, fiziki ve sosyal bilimler konularında yayımlar yapan Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinin internet sitesinde bilim dünyasına tanıtıldı. İki aylık bir çalışma sonucu prototipi oluşturulan robotun 4 bacağının havayla şişirildikten sonra elle veya bilgisayar aracılığıyla kontrol edilebildiğini anlatan bilimadamları, bu sayede robota emeklemek ve sürünerek ilerlemek de dahil olmak üzere bir dizi hareket imkanı kazandırıldığını belirtti. Robotun esnekliğini, yer ile, 1,905 santimetre yukarıda olan cam bir levhanın arasından eğip bükerek geçirmek suretiyle test eden araştırmacılar, robotu bu son derece ince aralıktan bir dizi hareket kombinasyonunu uygulayarak 15 kez manevra ettirmeyi başardıklarını kaydetti. Araştırmacılar pek çok durumda robotun cam aralığının bir ucundan diğerine gitmesinin bir dakikadan az bir zaman aldığını ifade etti. Robotun esnekliğini sağlamak amacıyla sürekli olarak havayla şişirilmesi ve havası alınarak söndürülmesi sonucu bozulmamasının kendilerini sevindirdiğini belirten bilimadamları, robotun ilerleme hızının sonuçta daha da iyileştirilmesi için çalışacaklarını kaydetti. Robotun, keçe kumaş, çakıllı kum, çamur ve hatta jöle de dahil olmak çeşitli yüzeylerde bir uçtan diğerine hareket edebildiğini anlatan Harvard Üniversitesi akademisyenlerinden Robert Shepherd, robotun çeşitli yüzeylerde bozulmadan işlevlerini yerine getirebilecek kadar sağlam olduğunu gözlemlediklerini söyledi. Carnegie Mellon Üniversitesine bağlı Yumuşak Makineler Laboratuvarını yöneten robot bilimi araştırmacısı Carmel Majidi, prototipi üretilen yeni robotun, daha önceki çalışmalardan faydalanılarak yapılmış olmasına karşın yaratıcı olduğunu kaydetti. Majidi, ''Basit bir fikir, ama canlıların yaptığına benzer biyolojik hareketler elde ediyorlar'' dedi. Harici bir güç vericisine bağlı olarak çalışmasının robotun günlük hayatta kullanımı açısından en büyük dezavantajı oluşturduğuna işaret eden uzmanlar, robotun güç vericisiyle birleştirilmesi için bir yol geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğuna dikkati çekiyor. - Ay Sana Kıyamam!..
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.