Doludizgin bir ofis aşkı yaşıyorlar. Herkesin gözü önünde, bakışmalar, mesajlaşmalar, cep telefonları ellerinden düşmüyor. Bir ara çok tedbirsizlerdi. Cep telefonlarının zil sesleri açıktı, biri telefonu elinden bırakıyor; dit diiiit mesaj. Mesaj gelen telefonu alıyor eline ve evet bir saniye için göz göze gelme, hafif bir gülümseme ve tekrar mesajlaşma, herkesin gözü önünde! Üstelik ikisi de evli. Hatun -ki olayın dişi kahramanıdır, adı bende saklıdır- işe ilk başladığında yeni evliydi. Benim kocam... ile başlayan uzun cümleleri dinlemekten içimize fenalık gelmişti. Bir seyahat dönüşünde, otobüsümüz mola vermişti, saat sabahın üçüydü, yüzümüzü yıkayıp tuvalet ihtiyacımızı gidermek için lavabolara koşarken hatun bize düğününü anlatıyordu!!! Yok havuz başında olmuş da, yağmur nasıl yağmış da, öyle bir oynamış, öyle bir oynamış ki herkes ona bakmış, o harikalar yaratmış, onun kocası....Efendi -ki olayın erkek kahramanıdır ve onun da adı bende saklıdır- de evli ve tam üç kız babası. Çok erken yaşlarda evlenmiş, boyu kadar kızı var. Üçüncü kızı da henüz bebek, neredeyse bir yaşına bastı. Lakin bu adam çapkın mı çapkın, üst düzey yönetici ve maceraları dillerde. En önemli özelliği de aşırı tutucu olması, hiç içki içmez, içeni kınar ve işten attırmak için elinden geleni yapar. Namazında, niyazında, abdestinde öyle bir adam. Daha doğrusu öyle görünen bir adam. Bilemem, bu konuda emin değilim iftira etmek ve günahına girmek istemem. Daha çok menfaate dayalı gibi görünüyor ama hatun kendini fena kaptırdı. Geçen hafta beraber seyahate gittiler. Temel tezatlar olmasa, bu yazı da olmazdı. Bir tarafta kocam benim ilk erkeğim, ortaokuldan beri beraberiz, hiç ayrılmadık hayatım boyunca başka birinin elini tutmadım diye gezen namus abidesi bir hatun, aşırı muhafazakar bir efendi ve dolu dizgin süren bir aşk.Ey aşk, sen nelere kadirsin!