Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

rina's Blog

  • başlık
    90
  • yorum
    249
  • görüntü
    81.281

.....HAYAT MÜZAYEDESİ.....


Adam zengindi. Hem de çoklarının hayal edemeyeceği kadar. Ülkenin en güzel şehirlerinin en güzide semtlerindeki dairelerinin sayısını bile bilmiyordu. Ayrıca, iyi bir antika meraklısıydı. Elinde tuttuğu zengin koleksiyonun değeri de tahminleri zorluyordu. Çiftlikleri ve arabaları da vardı tabii. İşlettiği mağazalarda binlerce insan çalışıyordu.

 

Herkes, “Keşke onun yerinde ben olsam!” diye düşünüyordu. Gelin görün ki o, bulunduğu yerden hiç memnun değildi. Her şeye sahip olduğu doğruydu. Ancak, içinde bir yerde derin bir boşluk, doyurulmaz bir açlıkla kıvranıyordu. Kendisine “Baba!” diye sarılacak bir çocuğu yoktu. Yıllardır, eşiyle birlikte, bu yalnızlığı, bu eksikliği içten içe hissetmişlerdi. Ama, umutla dua etmeye, sabırla beklemeye devam ediyorlardı.

 

Eşi, aynı zamanda bir ressamdı. Kadın, hayal ettiği bebekleri, çocukları büyük bir ustalıkla yağlıboya tablolara çiziyordu. Ancak, resimleri hep kendine saklıyor, sergilemiyordu. Resmini yaptığı bebekleri, çocukları kendi çocukları gibi seviyordu. Haliyle, çocuklarını parayla bir başkasına satmak aklının ucundan geçmezdi.

 

Sonunda ihtiyarlık günleri gelip çattı. Artık, çocuk sahibi olma hayalleri bitmişti. Fakat, beklenmedik birşey geldi başlarına. Ağır bir trafik kazası geçirdiler. Adam, hafif yaralı olarak kurtuldu. Ancak, karısı ciddi bir beyin hasarı ile yoğun bakımda yattı aylarca. Adam, karısının sağlığı için, servetinin önemli bir kısmını harcadı. Derken, doktorlar karısının kısmen iyileştiğini söylediler. Kadın eve döndü. Ama, artık eskisi gibi değildi. Adeta bir çocuk gibi yaşıyordu.

 

Karısının gündelik işlerini yapabilmesi için, bir bakıcı hanım çalışıyordu yanlarında. Kocasını savaşta kaybetmiş genç hanımı, adam ve eşi evlatları gibi sevdiler. Eve biraz olsun çocuk cıvıltısı getiren iki küçük çocuğunu da torunları bildiler. Bu arada, evin hanımı, eskiden olduğu gibi resimler yapmaya çalıştı. Bekleneceği gibi tabloları eskisi kadar başarılı değildi. Yine de kadının eski günlerdeki gibi mutlu olmasına yardımcı oluyordu.

 

Yıllar hızla aktı. Kadın, bir gün beyin sorunları nedeniyle öldü. Adam, bakıcı hanım ve iki yetimini, değerli hediyelerle evlerine gönderdi. Çok geçmeden, adam da kalp krizi geçirerek hayata veda etti. Böylece, hayalleri süsleyen o koca servet sahipsiz kaldı. İlk olarak, paha biçilmez antikalar büyük bir müzayedede satışa sunuldu. İlk parça, adamın eşinin beyin özürlüyken yaptığı bir tabloydu. Bir özürlünün umutlarını döktüğü, ruhunu ortaya koyduğu bu mütevazı tabloya kimse dönüp bakmadı bile. Herkes az sonra önlerine gelecek paha biçilmez antikaları bekliyordu.

 

Satıcının “Artıran var mı?” diye bağırışına salondan tek cevap gelmiyordu. Müzayede salonundaki sessizliği, müzayedeye ilk defa gelen bakıcı kadının sesi bozdu. Annesi gibi sevdiği bir kadının çocukları gibi sevdiği tablosuna müzayede salonunda pek alışık olunmayan bir teklifle müşteri oldu: “Beş dolar!” diye bağırdı acemice. Daha fazlası yoktu cebinde. Umutla bir başkasının kendi teklifini artırmasını bekledi. Sessizlik yine bozulmadı. Müzayede yöneticisinin “Satıyorum. Satıyorum.. Saaaaat...tım!” demesiyle, tablo sadece 5 dolara kadının oldu.

 

Müzayede yöneticisi, satılan tabloyu bir kenara koymak yerine, çerçevenin arka yüzünü herkesin görebileceği biçimde yukarı kaldırdı. Tablonun arkasında, katlanmış küçük bir kağıt parçası vardı. Yine herkesin gözleri önünde kağıdı aldı ve açtı. Özenli bir el yazısıyla yazılmış notlara göz gezdirdikten sonra kalabalığa döndü: “Bayanlar ve baylar, müzayede bitmiştir!”

 

---Sonra, kağıt üzerindeki notu seslice okudu: “Kim eşimin bu mütevazı emeğine değer vererek bu tabloyu satın almışsa, eşime verdiğim değerden çok daha azını hak eden servetim de onundur.”

 

---Ailemizde birbirimiz için yaptığımız her işin ardında böyle bir not olmalı mı dersiniz?

 

----“Karımın benim için yaptığı her şey benim değer verdiklerimden çok daha değerlidir” gibi. Kocamın benim için yaptıkları onun sahip olduklarından çok daha paha biçilmezdir” gibi. Ve çocuklarımızın bizim için sevgiyle yaptıkları, kendi ruhlarını taşırıp da ortaya koydukları güzel şeylerin ardında yazılı bu notu okuyabiliyor muyuz?

 

---Dünya belki de bir açık artırma salonudur. Gördüğümüz her şeye birileri bir paha biçer. Sırf başkalarının biçtiği değerler üzerine yeni değerler eklemek için ömrümüzü bizim için en değerli olanları unutarak, hatta bazen kırarak tüketiyor olabiliriz. Sevimli bir çocuğun babası ve annesi olmanın değeri, borsalarda ölçülemiyor. Fedakar ve sadık bir eşin bizim için yaptıklarını hiçbir insan kaynakları uzmanı hesaplayamıyor. Oysa, hepsi antika…

 

-- Kimsenin görmediği, kimsenin fark etmediği kadar özel ve güzel değerler… “Müzayede” bitmeden, birbirimize ziyadesiyle değer vermemiz gerekmez mi; olur mu?

0 Yorum


Önerilen Yorumlar

Gösterilecek hiç bir yorum yok

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.