ZAMAN TAPINAĞI-7
Onlarsa daha çok arayacaklardı. Bu huzursuzluk, güvensizlik ondandı. Herkes ayaklarını yere basabildiği ölçüde mutlu olabilirdi anneme göre. Geleceğin bu denli belirsiz oluşu da, ayakları o sağlam yerden uzakta koyardı.
Önündeki yemeğe hışımla uzanıp herkesten çok yeme çabasında bir koca gövde. Büyük ağabeyim. Canlı, atak. Cesur yüreği kavgadan uzak koymazdı onu. Güçlü kolları taşı iyi yontardı ama ona güzelliğini verecek sabır yoktu yüreğinde. Bir gün geldi, asker olacağını söyledi. Orduya kabul edilmişti. Eğitimler, savaşlar... Kim bilir en son ne zaman gördüm onu.
Annemden sonra en çok konuşanımız, küçük ağabeyim. Her gün bir başka öyküsü olurdu. Değişik olan her şey ve garip öyküler çekerlerdi onu büyüleriyle. Duyduğu her öyküyü kendinden bin katarak anlatırdı bize. Anlatırken gittiği yerlerde yemek tabağı çok uzağa düştüğünden annem sık sık uyarmak zorunda kalırdı onu. Kervanların gelişini dört gözle beklerdik. Uzak diyarlardan getirdikleri çeşitli malları sererlerdi tüccarlar gözler önüne. Belki de hiç görmeyeceğimiz ülkelerden gelen eşyalara el sürmek ne değişik heyecanlar veriyor insana. Ben de severdim renkli eşyaları ve masalları, ancak ağabeyim kadar iyi anlatmayı beceremedi dilim.
Önerilen Yorumlar
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.