Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Sevgi...

 

 

Sevgi düzen üretebilecek tek çözüm. Yaşam anlaşılmadan sevgi peşinden koşturmak boşuna. Yaşam bölünemez bir bütün. Sevgi için yaşamın bütününü algılamak zorundayım. Nedir yaşam? Yaşamı kavramadan tasarlarken karşıma çıkan sorunları çözebilir miyim? Neden sevgisizlik yaşamı altüst eder? Sağlıklı, aklı başında bir yaşam tarzı bulabilir miyiz? Yaşamı, dolayısıyla tasarımı bir savaş alanı olmaktan kurtarıp, kimseyle çatışmak istemiyorum diyebilir miyim?

 

Yaşam boyunca isyan eden, bastıran, feda eden, disiplin adı altında kendine işkence eden insanlara tanık oluruz, ama her nedense derinlerde neyin saklı olduğu kimsenin ilgisini çekmez. Yaşamın temel ayrıntılarını merak edilir, ancak arayış ne aradığını bilmeksizin sürer gider. Ne ararız? Ne aradığımızı biliyor muyuz? Yanıt zor. Çünkü aranan sürekli değişime uğrar. Buldum dendiğinde bilinç yeni birşey aramaya başlamıştır bile. ‘Bulmak’ uğrunda okuldan okula, işten işe, hocadan hocaya, bir ülkeden diğerine, bir fikirden ötekine gezinir durur insan. Ancak buduğum hiçbir zaman aradığım olmaz. Düşünce önceden karar verdiği şeyin peşine düşer. Bulamamanın bezginliğiyle, sonunda bulduğu kanısına kapılır. Ancak bulduğu yaşayan değil ölüdür. Gerçeğin kapısı; sistemler, tasarımlar, önyargıların kaynağı, yetke sorgulandığında aralanır. İş dünyası, siyaset, cinsellik, haz, korku, kıskançlık, sıkıntı hepsi yaşam. Yaşamımız, yaşamım. Sanatçılar, iş adamları, resamlar, edebiyatçılar, tasarımcılar herkes bu savaş alanı içinde hareket eder.

 

Tasarım yaşamın önemli veya önemsiz bir ayrıntısı değil, kendisi. Tasarım, teknoloji, sanat, tarih, edebiyat, felsefe öğrenip, sonra bu bilgileri yaşama aktarabilir miyiz? Yoksa bu, çözümsüzlük üretmekten başka bir işe yaramayan bir çaba mı sayılmalı? Neden Papanek gerçekle ilgilenmiş? İnsanın öncelikli gereksinimi nedir diye merak etmiş. İnsan yaşamdan dolayısıyla tasarımdan ne bekler? Sorgularken neden reklam dünyasını, kitapları, siyaseti, savaşı, şiddeti, endüstriyi, medyayı, sporu, iş dünyasını, eğitimi tasarımla ilişkilendirmeye çalışır? Neden, felsefe, ekonomi, ruhbilim, edebiyat, gazete, dergi, toplum bilim gibi kaynaklara bakma gereksinimi duyar? Bunlar kavranmadan tanınmış bir tasarımcı olunamaz mı? 20. yüzyılın tanınmış tasarımcıları bunca karmaşık konuyu kurcalama cesareti gösterebilmişler midir? Yoksa tek kaygıları ‘para’ mıydı?

 

Bilinenin ağır yükü insanı nereye sürüklediği kurcalanmadıkça, yaratıcı eylem gerçekleşemez. Anılar, kırgınlıklar, sayısız istem ‘ben’i oluşturur. Geçmişin birikimiyle hareket eden tepkiler, bilinenle koşullu zihin tutumudur. Kişisel ilişkilerde bilgi böler, ayrıştırır. Dolayısıyla sayısız parçalara ayrılmış ‘ben’ kaçınılmaz olarak çatışma içinde bulur kendini.

 

Düşünce düzen veya düzensizlik içinde saklı özü anlamadan, önüne tesadüfen çıkan önemsiz ayrıntıları çözebilmek için çabalar. Veya bunları değiştirmek, iyileştirmek için neyle sonuçlanacağı belli olmayan çatışmaları göze alır. Ya da önüme çıkan engellerle savaşmak yerine onlardan kurtulmanın yollarını araştırırım. Ancak öz kavranmadığı için kaçış için çabaladıkça bağımlılık daha da artar. Bu nedenle sorunla karşılaşılan öğretiler, gurular, hocalar, öğrenciler yenisiyle değiştirilir. Eğitimci olarak başladığım yaşamı, güçlü bir endüstride sürdürmek isterim. Ya da çok paralı bir işte yaşadığım sıkıntılı ilişkiler beni şimdi eğitimci olmaya yönlendirir. Oysa her yeni, yeni sorunlarla karşımıza dikilir.

 

Çeşitli inanışlar, alışkanlıklar, korku, herşeyi bilen yetke gibi sayısız kaçış yanında yaygın kaçış; kendini ifade etme çabasıdır. Kendini ifade etmek; sanat, bilim veya sayısız toplumsal etkinlik içinde yer alma tutkusu. Kendini ifade, öncelikle yer edinmek ister. Kendini ifade etmeye çalışmak herşeyden öte, mevcut çevreye tepkiden öte bir şey midir? Gerçekte sanat, bilim, siyaset ve edebiyat ikinci derecede önem taşır. Çok az insan kendini önemsemeden, ‘ben’ini şişirmeden, yalnızca yaptığı işe, yarattığı yapıta dikkatini verebilir. Genellikle önce önümüze gelen fırsatın nasıl yarar sağlayacağı tartılır. Peşine düşeceğim etkinlik bana bir yer kazandırır mı? Eğer çevre size ifade fırsatı tanımak istemiyorsa, arayışın dozu artar. Yeni ifade tarzı, yeni toplumsal hizmet tutkusu, yeni tasarım fırsatları özünde kaçış olduğu bilinmeden aranır.

 

‘Ben’ kalıcılık nedeniyle ifade etmek ister. Ölümü kabullenmek istemez. Ne kadar geç gelirse o kadar iyidir. Çevresinin ürünü olan korku, istem, arzu, umut, umutsuzluk, önyargı, hoşa giden şeyler, istenmeyen fazlalıklar hepsi ‘ben’i yaratır. Bütün çaba bilinçli veya bilinçsizce oluşan ‘ben’in, ürünü olduğu çevresiyle uyum içinde yaşamasına harcanır. Çevre veya düzen veya gerçek kavrandığında çatışma kendiliğinden ortadan kalkar. Gerçeği ya da yaşamı kavrama arzusu, ‘ben’in kendini ölümsüzleştirme tutkusundan kaynaklanıyor olabilir. Bu doğrultuda yardımcı olacağı düşünülen; kurtarıcı, usta, hoca kalıcı veya geçici bir bulma duygusu yaratır. Çeşitli duygusal, teknolojik, ekonomik, toplumsal ahlak kuralları da ölümsüzlük, kalıcılık, güvende olma kaygılarıyla yaratılırlar. Mutluluğu, gerçek bulgusu veya sağlığı nedeniyle çabalayan birey, kısır döngü içinde olduğunu fark edemez. Kısır döngünün kaynağında güvende olmak, kalıcı olmak, kendini ifade edebilmek kaygısı vardır.

 

Yaşamın, gerçeğin, dolayısıyla tasarımın derinlerinde nelerin saklı olduğu ancak kendini bilme tutkusuyla öğrenilebilir. Her an her dakika birşeyler öğreniriz. Öğrendiklerimizi gelecekte kullanmak için bilgileri, deneyimleri depolamaya çalışırız. Ancak bu boşuna bir çaba mıdır? Çünkü yaşam durağan değildir. Yaşamla birlikte bilgi ve deneyim de değişir. Bilginin biriktirilmesi zihni yormaktan öte bir yere ulaşır mı? Yorgun zihin; duyarlılığın, anlık görünün, zekanın engellenmesine neden olur. Zeka ve duyarlılık birbirini tamamlar. Duyarlılık bilinenin etkisinden kurtulmuş gözlemle mümkün. Eğer görme işlemi bilinen tarafından engellenmiyorsa zeka etkindir. Zeka engellenmiyorsa görmek ve yapmak aynı şey haline gelir.

 

Sevgi temiz kirletilemez bir duygu. Kirletilememezlik özgürlük ve tek başınalık gerektirir. Temiz bilinç; incinmemek, incitmemek, kendine ait yüceltmeler, hayali görüntüler yaratmamak olabilir mi? Güzellik, temizlik, masumiyet ve sevgi aynı şeyler. Bütünün parçaları olarak algılanma çabası kirlenmeyle sonuçlanır. Sevgiden söz ediyorsam ölüm ve şiddetin ne olduğunu kavramış olmam şart. Savaşı lanetliyorum ama gerektiğinde sözümle, bakışla, davranışla veya ellerimle öldürüyorum, ama yine de sevgiden söz ediyorum. Sevgi varsa yaşam şefkate dönüşür. Herkese ve herşeye. Bilinç masumiyetle tanışmamışsa, sevgi inandırıcı olmayan anlamsız bir tekerleme olmaktan kurtulamaz. Sevgi varolmaksızın yaşamak; insan eli veya düşüncesiyle yaratılmış imgelere tapınmaya, baskıcı yolsuzluklara ve sonunda yıkıma yol açar. Tarih benzeri öykülerle tıka basa dolu. Eğer insan yaşanmış deneyimleri öğrenerek sonuca ulaşsaydı, geçmişte yaşanan binlerce savaş yaşanmazdı.

 

Özgürlük yoksa, tutsak olan sevebilir mi? Tutsak bilinç sevemez. Tutsaklık haz ve korku kıskacı içinde, bıktıran ilişkiler yaşar. Haz ve korkunun birbirini büyüten şeyler olduğu kavrandığında, akıl dışı eylemler son bulur. Yaşam şaşırtıcı bir düzen içine girer. İş, para, seks gibi alışkanlık haline gelmiş sıkıntılı ilişkiler neşeli bir hal alır. Mutluluk duygusu geleceğe taşınamaz. Taşırsak anında hazza dönüşür. Gelip geçici hazlar mutluluk yaratamaz. Hazzın yakın arkadaşı korkudur. Haz ve korku farkında olmaksızın gelecek kaygısıyla büyütülür. Gelecek kaygısı varsa sevebilir miyim?

0 Yorum

Önerilen Yorumlar

Gösterilecek hiç bir yorum yok

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bir yorum ekle...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.