ÖLÜ EBE
Yerim,
Göğüm,
Günüm,
Gecem,
Sobe…
Elim,
Dilim,
Göz bebeğim,
Ebe…
Üç yüz dersem
Öl,
Üç yüz bir dersem
Ölme…
Bir romana imrenip,
Yattığından beri tozlu döşeğe
Uğultularımızı sayıyorum,
Doksan sekiz
Doksan dokuz
Yüz
Önüm,
Arkam,
Sağım,
Solum,
Güz.
Burada adalet
İnsanların
Etinden,
Umudundan,
Sigarasının dumanından
Sağlanırken…
Sağırlığımızı sayıyorum…
Yüz doksan dört dersem
Öl
Yüz doksan beş dersem
Ölme…
Utancımızı sayıyorum,
En hafifinden beş yıl yatıran
Bir asiliği
Dökerken önündeki kâğıda
Şair,
Titreyen ellerimizi sayıyorum…
İki yüz doksan yedi dersem
Öl
İki yüz doksan sekiz dersem
Ölme…
Volkan İPEK
BU ÖLÜMÜ DURDURALIM !
2000'li yılların "çağdaş" Türkiye'sinde, bir insanın meydan okuyuşu.
Adı BEHİÇ AŞCI. Avukat. Hapishanelerde tecritin kaldırılması için canını ortaya koymuş. Bir ömür. Koca bir ömür. Senin ömrün gibi, benim ömrüm gibi...
Behiç Aşcı hukuki yolların tükendiğini söylüyor, ölümü göze almış.
"Ölüm", tek bir sözcük, ne kolay. "Yaşamaktan vazgeçmek", ölmek değil, intihar değil, "vazgeçmek". Bu vazgeçiş adım adım, saat saat, dakika dakika. Bu vazgeçiş ailesinden, dostlarından ve sevdiklerinden.
Bu ölümü durduralım. Hapishanelerde koğuş sistemi ile tecrit arasında yeni bir seçenek bulunabilir. Zor değil. Toplumun istemesi yeterli. Bir insanın daha ölümüne göz yummayın. Sessiz kalmayın. Bu ölümün vebaline ortak olmayın.
BEHİÇ AŞÇI BELKİ DE 2007’Yİ GÖREMEYECEK - Ali SİRMEN
İnsanın tecridin insanlık dışılığını anlaması için, yaşamının bir bölümünü hapiste geçirmesi gerekmez. Bu gerçeği insan olan her insan anlayabilir.
BEHİÇ AŞÇI'YA ÇAĞRI - Ahmet HAKAN
Senin bir deri bir kemik kalmış vücudun, bizim gibi taş kalplilere, mahpushanelerdeki "tecrit" uygulamasının nasıl bir şey olduğunu öğretti. Sendikalar ayakta. Sivil toplum örgütleri duyarlı. Barolar toplantılar yapıyor, yürüyüşler düzenliyor.
CEMİL BEY'E İNSAF ÇAĞRISI - AHMET HAKAN
Dava şudur Sayın Bakan:
"F Tipi cezaevleri", en azından uygulamada bir tecrit hapishanesine dönüştürülmüştür.
Tutuklu ya da hükümlülerin hücrelerde tecrit edilmesi, insan haklarına aykırıdır.
Yapılması gereken bu duruma son vermektir.
Size ne "Bırakın F Tipi’ni, koğuş sistemine dönün" diyen var, ne de köklü değişiklik talep eden.
Güvenlik sakıncası olmayan, mevzuat değişikliği ve mimari tadilat gerektirmeyen, yani basit mi basit bir çözümdür istenen.
Bir anlayış değişikliği. İnsani tarafları göz önünde bulunduran bir yaklaşım değişikliği.
Bütün istenilen budur.
BİR AVUKAT NEDEN ÖLMEYE YATAR? - Mehmet ALTAN
İşin önünü, arkasını...
Sağını, solunu bilmiyorum...
Adalet Bakanlığı ne düşünüyor, ne biliyor, hangi saikle durumu inatla görmezden geliyor, o da bilgim dışında.
Asıl görevi hukuka asılarak yaşamı kutsamak olan bir avukatın ölümü seçmiş olmasını da anlamıyorum.
Ama ölümü çok yakın...
Soğukkanlı bakışlarımız altında birinin göz göre göre, biz hiç aldırmadığımız için ölmesi bana taammüden cinayet gibi geliyor.
Ben buna ortak olmak istemiyorum.
Ve, onu dinleyelim diyorum.
İsteklerini bir gözden geçirelim.
Ölümü göze alan birini kurtarabilmek için bu kadarcık bir çaba göstermek çok mu?
AVUKAT BEHİÇ AŞÇI'YI NEDEN GÖRMEZDEN GELMEMELİYİZ?
YA DA ADALET BAKANIMIZIN DİKKATİNE ! - Perihan MAĞDEN
Açlıktan ölmek ağırdır
Ama ölüm, kendi kendini ölüme mahkûm etmek, üstelik bu kadar yavaş ve zor bir ölüme: açlıktan ölüme! Ağır bir şeydir. Çok ağırdır. Çok. "Meczuplar Tarikatı!'' deyip görmezden gelmemeliyiz. "Yok sayalım ki; yok olsunlar!" Bunlar asıl, yangına körükle gitmek. Madem "Komşun açken sen tok uyuyamazsın," diyen bir dinin inanmışlarından oluşan bir hükümetimiz var; "Komşunun çocuğu can çekişirken, kendini öldürürken sen onu YOK sayamazsın, gözlerini kapatamazsın," diyerek bitiriyorum. Komşun ne kadar uzağında oturuyor da olsa, uzak da olsa, uzaklasan da, görmezden gelme 'lüksünü' kendine tanıma! Çocuklaşma! Küçülme! Belki de bu dünya kimilerimizin ümit etmek istediği gibi bir etme-bulma dünyasıdır. Öyle bir ihtimal vardır. Yakın gözlüklerimizle baktığımız için görmesek de, seçemesek de, öyle bir ihtimal söz konusudur evrende. Bilemezsin. Bilemezsin işte.
BEHİÇ AŞÇI VE ÖLÜM ORUCU DİRENİŞİ /
DUYARSIZ BİR TOPLUM OLDUK SANIRIM... (!) - Hasan TURGUT
Tecriti savunmak, hangi insanlık onuruna sığar ki? İnsan yüreği bu kadar mı katılaştı? Yanı başınızda insanlar ölüyor. Tek amaçları daha özgür, daha insancıl bir yaşam. Çok şey mi istiyorlar acaba? İnsan hayatı bu kadar mı önemsiz?
TECRİT - Ece TEMELKURAN
Hayat kaç metrekare?
Ölüm orucu yöntemini doğru bulmayabilirsiniz. Ölümden hayat çıkmayacağını düşünebilirsiniz. 122 insan öldükten sonra ölüm orucu eylemlerinde diretmenin boş bir inat olduğuna inanabilirsiniz.
Bir hukukçunun, adalet ararken hukuk yollarını tükettiğini, ölüm orucu eylemi yapmaktan başka çaresi kalmadığını söylemesinden hoşlanmayabilirsiniz.
Yani, bütün bu hadiseyi hiç onaylamayabilirsiniz. Ama bütün bunları düşünürken şunu da düşünün:
Bir hayat kaç metrekare olmalıdır? Bir başkasının ölümünü umursamayacak kadar dar mı?
BEHİÇ AŞÇI'NIN KAVGASI - TOKTAMIŞ ATEŞ
Bana sorarsanız, eğer F tipi cezaevleri insanlarda gerçekten psikolojik sorunlar yaratıyorsa, ivedilikle bu uygulamadan vazgeçmelidir. Zira bu durumda, mahkûmlara "ikinci bir ceza" verilmiş olmaktadır. Oysaki bu cezaevlerindeki mahkûmların cezaları, zaten bu konudaki tek yetkili makam tarafından, mahkeme tarafından verilmiştir. İkinci bir ceza vermeye; ne Adalet Bakanlığı'nın ne cezaevi yönetiminin ve ne de hükümetin hakkı yoktur. Bu uygulamanın, kimi olumlu yönleri olduğu iddia edilebilir. Fakat eğer bunu yaşayanlar bu uygulamadan şikayetçi ise olumlu olabilecek yönlerini ortaya koymanın hiçbir yararı yoktur. Bu cezaevlerinde kalan insanlar, devletin koruyuculuğu altında olması gereken insanlardır.
ÖLÜM ORUCU - Derya SAZAK
Daha fazla insan kaybına yol açmadan, F tipindeki kilitlenmeyi akıl yoluyla açmak mümkün olabilir. Her zamanki gibi sorunu "tartışmak" yerine Türk tipi çözümü uyguluyoruz. "En iyi çözüm, çözümsüzlüktür" diye insanların ölümüne seyirci kalıyoruz.
ÖLÜM ORUÇLARI ve YAŞAM - Oral ÇALIŞLAR
Akın Olgun'un kitabının çıktığı günlerde, bir avukat, bu çocukların avukatı Behiç Aşçı , yüz günü aşan bir süredir ölüm orucunu sürdürüyordu. Behiç Aşçı'yı cezaevindeki olaylı günlerde tanıdım. Hep bir cezaevinden diğerine koşuyordu. Zaman zaman kendisi de cezaevine düşüyor, avukatlık yapamayacak hale geliyordu. Sabrına, takipçiliğine diyecek yoktu. Çaresiz ailelere, sürekli ölümle iç içe yaşayan gençlere bir şeyler yapabilmek çabasıydı onunkisi. Cenazelerin başında da hep o bulunurdu.
ÖLÜM ORUCU! - Necati DOĞRU
Halk, Behiç Aşçı’nın ölüm orucu protestosuna gözünün ucuyla, uzaktan bakıyor. Onu sahiplenmiyor. Çünkü halk, hapishanelerde 150-200 kişilik koğuşlarda kalarak; her üç ayda bir isyan çıkartıp hapishaneleri işgal ederek ve örgüt üyesi olup da yakalanmış kadın mahkûmların çay pişirdiği, erkek mahkûmlara servis yaptığı, el bombası, makineli tüfek dahil, her tür yasak nesnenin kolayca girdiği ve telefonla dışardaki örgüt hücrelerinin yönetildiği günlerden geçilerek, “F tipi cezaevi yapma çözümüne gelindiğini” unutmuyor.
BEHİÇ AŞÇI'DAN ÖĞRENDİKLERİMİZ - Pakize BARIŞTA
Türkiye ve dünya gerçek bir hukuk insanıyla tanıştı. Adaletin peşine düşmenin bir iş olmadığını, hak hukuk konularının bir ticaret alanı olmadığını gösterdi bize Behiç Aşçı.
BU ÖLÜMÜ DURDURALIM !
0 Yorum
Önerilen Yorumlar
Gösterilecek hiç bir yorum yok