Volkanlar
VOLKANLAR
Magmanın yerkabuğundaki etkinliği sonucu gelişen oluşumlara verilen “volkan” adı, Roma mitolojisindeki ateş tanrısı Vulcan’dan gelir. Volkan konilerinin, tanrıları yenilmez kılan silahları yapan usta ve ateş tanrısı Vulcan’ın yer altındaki atölyesinin bacaları olduğuna inanan eski Romalılar, volkanik etkinlik sırasında gözlenen patlama ve etkinlikleri ise, Vulcan’ın örsünden çıkan sesler ve kıvılcımlar olarak değerlendirmişlerdi .
Yanardağlar yeryüzünde herhangi bir yerde oluşmaz; bir takım yer hareketlerinin gerçekleşmiş olduğu yerlerde, ya da bu yerlerin yakınlarında oluşurlar. Özellikle yayılma sırtlarında , dalma-batma bölgelerinde ya da sıcak noktalarda yanardağlara rastlanır. Dünya’nın değişik bölgelerine yayılmış olan birçok etkin yanardağ, çevresinde yaşayan halkın yaşamını zaman zaman tehdit ediyor. Yerbilimciler, dünyada halen 500 yanardağın “etkin” olarak sınıflandırılabileceğini saptamışlar. Bu yanardağların birçoğunda gözle görülür herhangi bir etkinlik gözlenmese de, bunlar son 2500 yıl içinde püskürmüş oldukları için potansiyel olarak etkin sayılıyorlar. Bunların ancak küçük bir bölümü tehlikeli yanardağlar grubuna giriyor. Dünya üzerindeki aktif volkanlar üç ana bölgede toplanmıştır. Volkanların en yoğun olduğu bölge Pasifik Okyanusu’nun kenarlarıdır. Volkanların aktif olduğu ikinci bölge Alp-Himalaya kıvrım kuşağı, üçüncü bölge ise okyanus ortalarıdır.
Püskürme
Magma, yerkabuğunun 3.000 km. derinliğe kadar uzanan manto adlı tabakasında yoğun ve ergimiş durumda bulunan mineraller karışımıdır. Dünyamızın derinliklerindeki magmanın yeryüzündeki faaliyetlerine ise Volkanizma denir. Bu esnada katı, sıvı ve gaz hallerde yeryüzüne çıkan magma, değişik türlerdeki volkanları oluşturur. Magmanın yeryüzüne ulaşması ile oluşan volkan (yanardağ)lar, yerkabuğunun derinliklerindeki bu çoğunlukla eriyik haldeki maddeleri içeren magmatik hazine ile yeryüzü arasındaki ilişkiyi sağlayan bir delik veya bacadırlar. Bu delik, ya da bacadan fışkıran magma ürünlerinin büyük bir kısmı, onun çevresinde koni biçiminde birikerek “volkan konisi”ni meydana getirirler. Volkan konisinin tepesindeki çukurluğa ise “krater” adı verilir. Volkanik faaliyette en önemli rolü, yerkabuğunun derinliklerindeki iç basınç ve gazlar oynar. Normal olarak, yüksek basınç altında magma içinde erimiş halde bulunan gazlar, basıncın çeşitli etkenler ile azalması ile magmadan ayrılarak büyük bir güç ve hızla yeryüzüne çıkmak isterler. Basıncın azalması ile magma köpürür, hafifler ve daha akıcı bir hal alarak, daha kolay püskürme özelliği kazanıp yeryüzüne doğru hareket eder. Magmanın yeryüzüne çıkması, yanardağın püskürmesi anlamına gelir. Yanardağların iç kısımlarında magmanın biriktiği magma odaları bulunur. Bu odada yeterince biriken ve yoğunluğu etrafındaki kütlelerden hafif olan magma yükselerek, magma odasını yanardağın ağzına bağlayan bacalarda ilerler ve lav şeklinde ağızdan dışarı püskürür. Ancak püskürme her zaman patlama şeklinde olmaz; bazen yanardağların bacasından lav sızması biçiminde gerçekleşir. Bu daha çok magmanın türüne bağlıdır. Püskürme sonucunda lavla birlikte magmanın içinde bulunan yakıcı gazlar, piroklastlar (sıkışmış gazların püskürme sırasında kurtularak patlaması sonucunda havaya fırlayan kütleler) ve lahar (Püskürme sonucunda dağın yamaçlarında bulunan buz, kül, çamur ve kayalardan oluşan karışım) adı verilen volkanik çamur gibi bir çok zarar verici şey toprak kaymasıyla birlikte dağın eteklerinden aşağı akar.Etna Avrupa’nın en etkin ve en büyük yanardağı Etna’dır. Etna, her ne kadar birkaç yılda bir etkinlik gösterse de bunların büyük bölümü, çevrede yaşayan insanların yaşamını tehdit edecek boyutlarda olmuyor. Etkinliğine ilişkin en uzun tarihsel kayda sahip olan Etna Yanardağı, son 2500 yıl içinde 100’den fazla şiddetli püskürme dönemi geçirdi. 1669 yılında meydana gelen felaketin ardından, 1928 yılındaki etkinliği sırasında iki köy tümüyle lavlar altında kaldı. 1947 yılında püskürmenin şiddetiyle dağın tepesinde iki yeni krater açıldı. Etna Dağı’nın son 300 yıldaki en şiddetli püskürmesiyse 1992 yılında meydana geldi. Yeni bir yarığın açıldığı bu etkinlik sırasında, nüfusu 7000’e varan Zafferana Köyü halkı büyük tehlikeyi görece zararsız atlattı. Çünkü askeri birlikler, köye doğru akan lavların akış yönünü patlayıcılar yardımıyla değiştirmeyi başardılar.
Etna’nın 1 milyon yıl öncesinden daha erken bir tarihte oluşmaya başladığı sanılıyor. Yanardağı oluşturan ilk püskürmeler deniz tabanında gerçekleşti. Sicilya Adası’nın kıyı bölgelerinde bulunan yastık lavlar, ilk püskürmelerin deniz seviyesinin altında gerçekleşmiş olduğunu, yani yanardağın deniz seviyesi altında gelişmeye başladığını gösteriyor.
Öngörme
Günümüzde yanardağbilimciler, bir yanardağın ne zaman püsküreceğini değişik yöntemlerden yararlanarak tahmin etmeye çalışıyorlar. Bir püskürmeyi öngörebilmek için en önemli unsur, o yanardağın geçmişinin ayrıntılı olarak bilinmesidir. İşte bu nedenle de araştırmacılar, yanardağın geçmişte hangi sıklıklarda püskürdüğünü, püskürmelerin şiddetini ve ne tür malzeme püskürttüğünü araştırıyorlar. Bir yanardağ “uyanıp” püskürmeye hazırlandığında genel olarak çevresinde sismik etkinlik gözlemleniyor. Özellikle de bu tür etkinlik artış gösterdiğinde, araştırmacılar bundan püskürme anının iyice yaklaştığını anlıyorlar. Magmanın yükselmesinin yol açtığı depremleri ve titreşimleri yanardağbilimciler sismometre denen aygıtlar yardımıyla kaydediyorlar. Bu amaçla, bir yanardağın değişik yerlerine sismometreler yerleştirip, elde ettikleri verileri bilgisayarlarda saklıyorlar.
Patlama olasılığı olan volkanların çevresinde yapılan ayrıntılı aletsel çalışmalar:
* Yükselen magmanın doğurduğu küçük haberci depremlerin saptanması,
* Yanardağ yakınlarındaki akarsularda sıcaklık değişimlerinin saptanması,
* Akarsudaki mineral oranlarının değişimlerinin denetlenmesi,
* Toprak kabarmalarının ölçülmesi ,
* Yanardağ ağızlarındaki gaz ve su buharı çıkışlarında olan değişimlerin saptanması
Anadolu’da Volkanizma
Alp-Himalaya kıvrım kuşağında yer alan Türkiye’de volkanlar, tektonik hatlara uygun olarak beş bölgede yoğunlaşmıştır. Ancak günümüzde Türkiye’de aktif volkan bulunmamaktadır.
Ülkemizde bilinen en son volkanik püskürmeler, yaklaşık 2000 yıl kadar önce Orta Anadolu’da Erciyes Yanardağı’nda ve MS 1441 yılında Doğu Anadolu’da Nemrut Yanardağı’nda meydana gelmiştir. Günümüzde, Anadolu’da volkanizma sönmek üzeredir. Ancak, bazı eski yanardağlarda (Erciyes, Hasan Dağı, Büyük ve Küçük Ağrı dağları, Tendürek, Nemrut, Süphan dağları vb) halen gaz ve buhar çıkışları gözlenmekte olup, volkanizmanın yoğun olduğu bölgelerde 400’den fazla sıcak su kaynağı bulunmaktadır. Anadolu’daki sıcak su kaynaklarıyla gaz ve buhar çıkışları, bu bölgede, yerkabuğunun derinliklerinde hala volkanik aktivitenin var olduğunu ve ilerde bir gün koşullar uygun olduğu takdirde şimdi sönmüş bir durumda olan yanardağın (zayıf bir ihtimal olsa da) yeniden etkinlik gösterebileceğini ortaya koymaktadır. Ancak, yanardağ felaketi bir yazgı değildir ve bugün uyuyan bir yanardağ, ilerde etkin olacağını kesinlikle haber verecektir.
Kaynaklar :
Bilim ve Teknik Dergisi / Şubat 1983
Bilim ve Teknik Dergisi / Mayıs 1986
Bilim ve Teknik Dergisi / Eylül 2001
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/yerkure/01.swf
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/merak_ett...mp;soru_id=2929
Önerilen Yorumlar
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.