Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

yam_yam' ca

  • başlık
    100
  • yorum
    47
  • görüntü
    378.173

yam_yam

3.122 görüntü

Bu kelimeyi duyup da ürpermeyenimiz var mı acaba? Sanırım bunun için haklı sebeplerimiz var.

 

"Hastalık bir kez açığa çıkınca hastanın yapacağı bir şey kalmaz. Ne yatabilir, ne de ayakta durabilir. Delice sağa, sola çarpar, elleriyle vücudunu tırmalar ve aşırı bir susama duygusu içine girer. Buna karşın suyu görmeyi hiç istemez, ölme pahasına da olsa, suya dokunmaz bile. Ağzından köpükler çıkar, saldırganlaşır, etrafındakileri ısırır. Gözleri kayar, sonuçta bitkin bir halde, büyük acılar içinde ölür."

 

Bu korkunç sonu bir hekim böyle anlatıyor. Böyle olunca da, "kuduz" kelimesini duyan insan ister istemez ürperiyor. Zira hepimiz bir şekilde bu korkunç sona ilişkin bilgileri görerek, duyarak ya da okuyarak edinmişizdir. Peki nedir bu kuduz ? Nasıl bulaşır ? Etkileri nelerdir ? Kuduz riskiyle karşı karşıya kalan biri ne yapmalıdır? Aşağıda bunlara değinmeye çalışacağım...

 

Kuduza neden olan, tipik mermi şeklinde bir virüs. Bir yara ya da ısırılma ile insan ya da hayvan vücuduna giren kuduz virüsü, ilk çoğalmasını kas hücrelerinde yaptıktan sonra sinir hücrelerine yöneliyor. Asıl hedef ise "beyin". Kuduz virüslerinin esas çoğaldıkları yer beyin hücreleridir. Yeterince çoğaldıktan sonra da tüm vucuda dağılıyor. Virüslerin rahatça çoğalabildikleri bir başka yer de tükrük salgı hücreleri. Bu nedenle kuduran bir hayvanın ya da insanın salyasında, çok miktarda kuduz virüsü bulunur ve bu hastalık büyük ölçüde ısırma ile bulaşır.

 

Hayvandan hayvana ve hayvandan insana bulaşma , doğrudan ısırma ya da mukozaların (ağız, burun ve göz kapağının iç yüzeyi) hayvanın salyasıyla temas etmesiyle oluyor. Ayrıca enfeksiyon, derin ve kirli yaralara virüslü salyanın bulaşmasıyla da meydana gelebiliyor. Yani bu hastalığa yakalanmak için kuduz bir hayvanın saldırısı tek yol değil.

 

Neyse ki, hastalık vücuda girer girmez başlamıyor. Virüs vücuda girdikten sonra belli bir kuluçka dönemi geçiriyor. Doğal enfeksiyonlarda kuluçka süresi 10-209 gün arasında değişebiliyor. Normal koşullarda ise 14-60 gün kadar. Kuluçka süresi organizmaya giren virüsün miktarına ve bulaşma yerinin merkezi sinir sistemine olan uzaklığına bağlı. Beyine yakın, özellikle kafadan ve ağır ısırılmalarda kuluçka süresi kısalırken, kol ve bacaklarda ve hafif ısırıklarda uzamaktadır. Peki kuluçka süresinden sonra ne oluyor?

 

Kuluçka süresinden sonra hastalığın başlangıç belirtileri ortaya çıkıyor. Bunun belirtiler için önce hayvanlardan başlayalım.

 

Hayvanlarda başlangıç dönemi 2-3 gün sürüyor. Davranış bozuklukları oluyro ve beden ısısı artıyor. Hayvan ısırık bölgesini yavaş yavaş kaşımaya ve tırmalamaya başlıyor.

 

Sonra saldırganlık dönemi... Bu dönem 2-4 gün sürüyor. Kuduz kedi ve köpek başlarda ürkek ve korkak olur, yabancı cisimlere karşı ilgisi artar. Alışık olmadığı gıdaları yeme isteği olur.İştah azalır buna karşın su içme isteğinde belirgin bir artış görülür.Hasta hayvan sık sık idrar yapar, yara yerini kaşır. Gözlerde irileşme ve kızarıklık olur. Hasta hayvanlar loş yerlere saklanmayı sever. Kediler dolap ve kanepe altlarına saklanır.. Bilinç giderek kaybolur ve hırçınlaşarak her şeye karşı olur. Sahibinin emirlerini dinlemez. Her önüne gelen canlıyı bu arada sahibini de ısırır. Köpekler evi terk ederek bir daha geri dönmez. Ağızda bol salya akar. Maksatsız havlama ve miyavlama dikkati çeker. Normalde köpeklerden çok korkan kediler, kuduz hastalığında çekinmeden köpeklere saldırırlar.

 

Ve felç dönemi... Felç dönemi 2-4 gün sürer. Hastalık ilerledikçe öncelikle ısırılan organdan başlayan ve daha sonra tüm vücutta felçler meydana gelir.Havlaması değişir ve salyası belirgin olarak artar. Hayvan rahat hareket edemez,dengesini kaybeder, zig-zag çizerek yürür ve daha sonra yere düşer. Tam felç gelişmesinden sonraki 1-2 gün içerisinde hayvan ölür.Klinik belirtiler ortaya çıktıktan sonra tedavisi yoktur. Kuduza yakalanmış hayvanlar 1 hafta içinde mutlaka ölürler.

 

Peki insanlarda bu süreç nasıl işliyor?

 

İnsanlarda belirtiler genellikle çok tipik olmuyor. İştahsızlık, kırgınlık, yorgunluk ve ateş var. Hastaların %50'sinde ısırık bölgesinde ağrı ve duyu kaybı görülüyor ki, kuduza özgü ilk belirti de budur. Daha sonra huzursuzluk, aşırı korku hali, saldırganlık, uykusuzluk, psiyikatrik bozukluklar ve depresyonla bunlara eşlik eden öksürük, boğaz ağrısı, titreme,karın ağrısı,bulantı,kusma, ishal görülebiliyor.

 

Sinirsel belirtiler ise, hiperaktivite,uyum bozukluğu, hayal görmeler, sara krizleri, anormal davranışlar, ense sertliği, hızlı ve sık nefes alıp verme, salya artımı ve felçler şeklinde ortaya çıkıyor. Hiperaktivite atakları tipik olarak 1-5 dk.süreyle ve aralıklı olarak meydana geliyor ve kendisini saldırganlık, kendi kendine ve etrafındakilere vurma, koşma, ısırma şeklinde gösteriyor. Hastaların yaklaşık olarak yarısı ataklar döneminde su içmek ister ve su içme teşebbüsü sırasında boğaz kaslarının kasılması nedeniyle tıkanma, boğulma hissi ortaya çıkar. Bu nedenle hastalarda hidrogobi (sudan korkma) gelişir. Nörolojik belirtilerin gelişmesinden 4-10 gün sonra saatler ya da aylarca sürebilen koma hali görülür ve sonunda hasta yaşamını kaybeder.

 

Peki kuduz riskinde ne yapmalıyız?

 

Şüpheli bir hayvan tarafından ısırıldıysak yapmamız gerekenleri şöyle sıralayabiliriz: Yara yeri sabunlu ya da deterjanlı su ile bolca yıkanır. Çok basit gibi görünen bu uygulama, özellikle yüzeysel yaralarda riski %90 oranında azaltır.Isırık yarasının beyine yakınlığı virusun beyine ulaşması açısından önemlidir. Yara bölgesi beyine yakın ise en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Diğer bölge ısırıklarında bu süre 0-36 saat en fazla 72 saat olmalıdır. Sağlıklı bir görünümü olan köpek, kedi veya diğer bir evcil hayvan insanı ısırdığında, o hayvan hemen yakalanmalı ve 10 gün boyunca gözlem altında tutulmalıdır.Bu süre içinde hayvanda kuduz görülmezse, Korkulacak bir şey yok demektir.

 

Zamanında yapılan aşı tedavisinin başarı oranı %100. Bunun için Pasteur ve kuduz aşısının gelişimine katkı sağlayanları minnetle anmamız gerekiyor. Zira zamanında yapılan tedavi sonrasında korkulacak bir şey kalmıyor. Ancak hastalık belirtileri çıktıktan sonra da hasta için yapılacak bir şey kalmıyor. O yüzden böylesi bir durumda hiç riske girmeden en yakın sağlık kurumuna gitmekten kaçınmamak gerekiyor.

 

Bir de bu riskten uzak durmak için neler yapılmalı ona bir göz atalım...

 

Evcil hayvanlar kontrol altında tutulmalı.Özellikle geceleri serbest bırakmamaya çalışın.

Evde beslediğiniz hayvanların kuduz aşılarını zamanında yaptırın.

Tanımadığınız hayvanlara yaklaşmayın ve oynamayın.

Hasta gibi görünen hayvanlara yardım etmek için dokunmayın.

Ölü hayvanlara yaklaşmayın ve dokunmayın.

 

Maalesef ülkemiz gibi evcil hayvan kuduzunun tam olarak kontrol edilemediği bölgelerde, bildirilen insan kuduzu vakalarının %90'ından köpekler sorumludur. Evcil hayvan kuduzunun iyi kontrol edildiği Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve bir çok Batı Avrupa ülkesinde ise köpekler insan kuduzu vakalarının % 5 ya da daha azından sorumludur. Oysa ki İngiltere, Japonya, İsveç gibi gelişmiş ülkeler, uygulanan hayvan kontrol programları ve karantina düzenlemeleri sonucunda ülkelerinde hiç kuduz vakası görülmediğini bildirmektedirler.

 

Umarız en kısa zamanda ülkemizde de bu sorunun önüne geçilir. Aksi halde insanlar bu korkunç son ile karşı karşıya kalmaya devam edecekler...

 

 

Kaynaklar :

 

Bilim ve Teknik Dergisi/ Haziran 1987

Bilim ve Teknik Dergisi/ Şubat 2005

http://www.bilkent.edu.tr/~bilheal/a...2/kuduzorj.htm

http://www.genetikbilimi.com/genbilim/kuduz.htm

0 Yorum


Önerilen Yorumlar

Gösterilecek hiç bir yorum yok

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.