Zıplanacak içerik

Sol, Emperyalizm, ve Kürt Ulusculuğu üzerine

(0 inceleme )

Sol , Emperyalizm ve Kürt ulusculuğu üzerine

 

I-Milliyetci Şövenizm ve Kürtcülük

Demir Kucukaydin ve tayfasi

 

Ermeni katliamına yaklaşım başlıklı yazıyı;

 

“”..........Uzun vadede bununda yolu liberalizm dediğimiz duygusallıktan kurtulup, mücadeleye ve tabana sahip çıkmak, gerici işbirlikçi önderliğin gerçek yüzünü kitlelere göstermek ve bu gerici önderliğe karşı tavır almakdan geçer diye noktalamıştım.

 

Bu gerici önderliğin, gerek kendi ağızlarından ideolojileri, ve bilinen pratikleri ile, iç yüzlerinin en çarpıcı örneklerini sunmaya çalışacağım.

 

Kapitalizm kendi yarattıkları silahlarla yenilecektir gibi bir şey okumuştum yılarca önce. Kitap ezberleme, sayfaları hatırlama gibi bir yeteneğim olmadığı için nerde okudum hatırlamıyorum. Devrim şehitlerimizden Gokhan Edge yoldaşın benzer bir “kim söylemiş” soruma verdiği cevapla; o kitapları sayfalarına kadar ezberlemiş, sana nerde, kimin hangi kitabında, kaçıncı sayfasında olduğunu söylemekte, yada hatırlamıyorlarsa, o gün gidip bütün gün cevabı kitaplarda araştırma yapma yeteneği olan, kitaplarda benzer bir olay yoksa yorum yapamıyacak çözüm getiremiyecek yetenekli arkadaşlarımızın işi ... genelliklede sonucta alınması gereken pratiği belirleyici değil karmaşık hale getirici “cozumler”.

 

Okumakla yorum yapma arasındaki farkı, her soruna çözümü, dindar bir şekilde, kelimesi kelimesine “ustaların” kitaplarında arama hastalığının felcini hala yaşıyoruz. O söylenen lafın üzerinden 30 seneden fazla geçti, ve hala geçerliliğini koruyor. Eminim bir sürü “kitapcı”dostlarım karşı çıkacaktır şu görüşüme; bana göre ustaların kitaplarını en iyi okuyan, yorumunu yapan, bu yorumlara göre kendini ayarlayan, ve çıkarları doğrultusunda en güzel kullanan, Kapitalistler olmuşlardır. İşçi köylü dayanışması olan kooperatifcilik anlayışını almış, kendi sınıfı çıkarlarında Stock market/.Borsa yı çıkarmışlar, aralarındaki çelişkileri ORTAK HEDEFİ tam ve dogru tesbit ederek, rekabeti ortadan kaldırmışlar, halk orduları yerine, gerek Ölüm Tugayları, gerek özgürlük savaşcıları, vs adı altında, gizli savaşcılarını oluşturmuşlar...isveren sendikalari...................Birde “ustaların” her kelimesini ezbere bilenlerin önderliğindeki günümüzün sol hareketlerıne bakalım ulaşılan yer neresi ?, benim hatırladığım zamanlarda galiba 10 kadar örgüt vardı, ve çoğu bir cephe kurmak üzereydi, bu gun 100 lerce galiba. (12 Eylülün arifesinde, yurt çapında bir cephenin kurulma aşamasındaki başarılardan neden bahsedilmez, samimi olarak çok merak ediyorum, ayni şekilde, 80 öncesi faşizmin ulaşamadığı devrimcierin PKK tarafından kahpece kurşunlanmasından.. neden aceba?)

 

Belkide bu bir kavram hatası idi,”mücadele” ile “savaş” kavramları arasındaki bir hata . Yani “savunmada olma” tesbiti ile, salt mücadele anlayışımı, yoksa savunma ve saldırıyı beraberinde içeren “savaş” anlamindaki mucadele kavramımı. Şüphesizki silahı eline alıp savaşmaktan bahsetmiyorum. Savaşta düşmanını tanımak, onların askeri ve lojistik gücünü, kullanacağı taktik ve yöntemlerini iyi bilmek, ve kendininkini saklamak, zaten avantajı kendi yönünde teraziye geçirmektir.

 

Kapitalistlere baktığımızda, politik mimarlarının hazırladığı, uygulayacakları politikalar bir kaç sayfayı geçmez , taktikler yazılmaz, bu kapalı kapılar ardında okuyanın yorumları ve deneyimleri ile ortaya çıkar. Gerek “containment “ soğuk savaş politikası mimarı Kennanın , grekse onun sonrası, “yeni dünya düzeni” politikasının mimarı Huntıngtonun yazıları bir kaç sayfadır. Taktiklerin ne olabileceği konusunda genellikle, ta ki bir örnek oluşana kadar savunmada kullanılabilecek bir tek düzgün yorum göremezsiniz. Gel gelelim solun gerek politikası, nasıl örgütlenmesi, nerde örgütlenmesi gerektiği, nerdeyse adreslerine kadar belirlidir. Buna eğer biri yasal, ama yasal pratikcilerden, diğeri kesinlikle gizli askeri kadrodan oluşan bir örgütlenme olursa, bir diyeceğim yok(ve olmadi). Ancak, pratiğinde ne olması gerektiği sayfalarca yazılarla, en ufak detayına kadar yazılırsa , zaten savaşı başlamadan kaybetmiş demeksin.

 

Pratiğe de baktığımızda kapitalistler yaptıkları hiç bir pratiği direk olarak üstlenmezler, çünki pratiklerin sınıflarının çıkarları doğrultusunda, amacına hizmet etmekte bir yöntemi, ve zaten sınıfsal çıkarlarını korumuş olmaları, yeteri kadar bir böbürlenme. Sol sa ,kendi içinde birleşme yerine bir yarışı seçti ,tamda okudukları kitapların tersine, ve buna gene kitap sayfalarından kılıflar hazırlayarak. Bak A bunu yaptı bizimde bir şey yapmamız gerek, gibi takımcı, kariyerci bir anlayışla, ve çoğunlukla aceleden yanlış pratik ve hedefler secildi. Ve hemen biz yaptık reklamları, televızyon reklamların akabinde gösterildi

 

Kapitalizm kendi yarattıkları silahlarla yenilecektir derken sözlük anlamında silahtan bahsedilmemiş galiba. Onların güçlü güçsüz yanları bu savaşta seçtikleri hedefler, kadrolarını koruma, ve desteklemede gösterdikleri kararlılık, ve kadrolarına el uzatanlara karşı gösterdikleri acımasızlık, ve eluzatanların sonunda cezasız kalmaması......yani onların taktik ve yöntemlerini öğrenmek, ve bunları onlara karşı kullanmak, anlamında olabilirmi aceba bu “silah”...Kitaplarda kelime kelime yazmıyor bunlar galiba....Dini olarak bir deyim vardır; Allah sana aklı ve zekayı vermiş, gerisi sana bunu kullanmaya kalıyor, gibi, gökten birisininde çıkıp ustalar sana dünyaya bakış açısı olarak diyalektik tarihi materializmi, ve bonus olarakda bir sürü evrensel olmayabilen örnekler vermiş, gerisi sana kalmış, içinde bulunduğun duruma göre kullan, yorumunu yap, ve pratiğini belirle mi demesi gerekiyor aceba?

 

İlginçtir, duyardım hep özellikle Kadir Manganın o zamankı 25 kuruşu uzaktan ortasından vuracak kadar keskin nişancı olduğunu, belki abartmaydi, nedense onlar taban ı hiç hedef almadılar ve kimseyi öldürmediler. Hep emperyalistler, onların ajanları ,ve işbirlikçileri idi hedefleri. Ve zorunlu askerlik yapan askeri de işbirlikçi olarak görmediler, kendilerine kurşun yağdırmalarına rağmen..İlginçtir, neden aceba düşünsekmi yoksa ustaların kitaplarını karıştırıp benzer bir olay bulup yazsakmı cevap olarak ?

 

Günümüzde ise adına Kurdistan İşçi Partisi deyip, sol bir imaj yaratmaya çalışanlar, bir çarşı otel vs bombalamayı, içinde çoluk çocuğun olduğu bir otobüsü yakmayı bir pratik olarak görebiliyorlar, ve bundan övünebiliyorlar.. Aradaki fark burda galiba. Denizler, kararlılıkları ile zor olan hedefleri seçme cesaretini, bunlarda ideolojileri nedeniyle coluk cocuk gibi kolay olan hedefleri seçme korkaklığını, sembolize ediyorlar. Bu bizim işgalcilere karşı ulusal kurtuluş savaşımızdır diye yutturuluyor, ve bunu da bazi utangaç duygusal kitap kurdu Marxistler tabanlarına sayfa ve paragraf numaralarına kadar örnekler vererek satmaya çalışıyor. Bu arada, Türkiye devrimci hareketi, hakim sınıflardan yemediği darbeyi bunlardan yiyor, halktan tamamıyle soyutlanıyor, ve nerde yanlışlar yaptık diye gene kitap sayfalarına gömülüp devrimciliklerinde devrim, arayışı içinde, emperyalizmin boğmasına gerek kalmadan boğuluyor..

 

Burda ulusal sorun un teorik tartışmasına girmeyi düşünmüyorum, isteyen eleştirisini ve görüşlerini epostayla göndersin tartışalım. Burda sadece temel ve pratik, okuyan halktan herkesin anlıyabileceği bir dile indirerek deyinmek istiyorum.

 

Bu ulusal kurtuluş hareketi veren Kürt milliyetci önderler “Marxist” maskesi altında karşı-devrimcilik ve Neo-demokratik-kolonicilerin işbirlikçiliğini yaptıkları için önce o maskeye bakalım.

 

Kitap kurdu olmayan bir insan olarak okuduklarımdan algıladığım ve örendiğim, ancak hangi kitap ve sayfa olduğunu hatırlamadığım, Leninden aklıma kalan yorumlar;

 

"Sömürge ülkelerin burjuva kurtulus hareketlerini, ancak bu hareketler gerçekten devrimci olduklari takdirde, bu hareketlerin temsilcileri, o ülkelerdeki köylülügü ve genis sömürülen yığınları devrimci bir ruhla eğitmemize ve örgütlememize engel olmadıkları takdirde desteklemeliyiz."

 

 

Marxistler ulusların ayrılmasının, değil birliğinin propogandasını yaparlar

Marxistler proleter mucadelenin ve proleter birliğin kaynaşmasına, ve milliyetciliğe , yani etnik ayırımcılığa karşı mücadele ederler

Ulusal yaygaracılık (hatirlamiyorum efendi bir deyim olabilir) en tehlikeli milliyetciliktir

Ulusalcılık proleter enternasyonelizmle çelişir

Ulusalcılık kuçük burjuva milliyetciliğine hizmet eder

Ulusculuğun temel savunucusu burjuvazidir

Galiba 1905 yenilgisinden sonra; acil görev milliyetciliğe ve onun salgın hale gelmesini engellemektir

Marxdan .....bir insanın diğeri tarafından sömürülmesinin ortadan kalkmasına bağımlı olarak, bir ulusun diğer ulus tarafından sömürülmesi ortadan kalkar.

Fazlasına gerek yok kısaca Marxistden ulusalcı olmaz . Ya Marxistsin ya da uluscu.

 

Eğer Marxıstsen her ulus gibi, Kürtlerınde, siniflara bölünmüs olduğunun bilncinde olursun ve bir Kürt isçisi ile, bir Kürt burjuvazisinin toprak agasinin ortak karakteri, ortak hedefi, ortak politikasi ve ortak çikari bulunamayacağını bilirsin. Karşıt sınıfları, etnik ulus kavramı çerçevesinde eşitlemek ve onları ulus adi altinda özdeşleştirmek, ırkçı bir milliyetçiliğin göstergesidir.

 

Şimdi bundan sonrasını biraz dikkatli okuyalım. Hatırladığım kadarıyle 70 lerde Devrim cilikten atılmış, ama her fırsat bulduğunda, Deniz le şurdayken vb cümleler kullananan, (onaylayacak kimse olmadığından) bugün bu PKK orgütünun beyin ve artik baska neyse, kaynağı olan beyefendiden bahsedelim.Buna da bir test olarak su yaziyla baslayalim

 

"""Bundan yüz yıl önce, batılının Türkiye dediği topraklarda, ne kültür ne de soyca “Kürtlük” denen şeyle zerrece ilgisi bulunmayan çok küçük bir şehirli aydın azınlık dışında, kimse kendini Kürt olarak tanımlamıyordu…………… Olağan kullanımda Kürt sözcüğünün politik bir anlamı olmadığı gibi, bir etniyi ya da dil konuşan insanları değil, Kürtçe konuşan göçebe ya da köylü ve …….. bir hakaret sıfatıydı. Osmanlı Padişahına “Kürt” dense, kendine hakaret edildi diye diyenin kafasını vurdururdu.""

 

"""Ve bu gün ise Türkiye Cumhuriyeti denen devletin toprakları üzerinde milyonlarca insan kendisini binlerce yıldır var olmuş bir Kürt ulusunun torunları olarak tanımlıyor. Osmanlı’nın bir Kürt devleti olmadığı ise, artık o Kürt kavrayış gücünün ötesinde.""

 

""Kürtlük denen şey, yüzde doksanıyla hafıza kaybına uğramış yaşayan Rumluk ve Ermenilikten başka bir şey değildir. Ya da hafıza kaybına uğramış yaşayan Bizanslılıktır.""

 

"""Kürtlerin bir ulus olarak bu şizofrenik ruh hastası durumundan kurtulabilmeleri, kendi geçmişlerini inkardan ve unutmadan kurtulmaları için ulus olarak bir tür toplumsal terapi görmeleri gerekiyor.""

 

"""Son yıllarda, "beton" kafalı Kürt ve Sünni çoğunluğu, başka din, inanç, ulus ve dilden insanlara karşı "toleranslı" olmaya çağıran yine çoğunluktan olan "mozaik" kafalıların temel argümanları,""

 

Aslında, Türk uyanışı karşısında, Kürt mozaiklerinin bu kadar soğuk ve düşmanca durmalarının ardında bu gizli ırkçılık yatmaktadır""""""""""

 

Bu yazı tamda 70 ler öncesi ırkçı-milliyetcilik dolu MHP li birisinin yazısını andırmıyormu ?

 

Şimdi bu yazıyı kopye edip Kürt yazan yere Türk, Türk yazan yere Kürt kelimelerini koyun………………………………..ve okuyun ….

 

Yorumunu kendiniz yapın ustaların kitabına sarılmanıza gerek yok.. Değistirdiginizde ortaya çıkan yazıyı yazan evet , Bunu yazan bu “Marxist” olduğunu iddia eden beyefendidir, bir MHP li degil. Böylesine duygusal ve nefret dolu bir yazı yazan insan marxıst olamaz sadece ırkçı bir faşist olabilir.

 

Bir ulusun ve onun halkının iyi yada kötü ve tarihi özelliklerini sanki onların doğal özellikleri imiş göstermek milliyetçi şövenizm batağına düşmeden ileri sürülemez. .

 

Kitaplardan kafayı sadece birazcık kaldırmakla görülebilinecek bir gerçek.

 

Bu tarihi okumayı pek sevmeyen beyefendiye Çin tarihini okumasını tavsiye ederdim ama

 

…… ulusların tarihi yoktur ve bunun yaratılması gerekir….deyip Waşıngtondan ve Avrupadan yardımlarla tarih yaratma peşinde olduğundan zaman bulamaz. Ancak biraz zaman harcayıp tarihi okusa, yazılı tarihte ilk Demir Madeni isçilerinin ayaklanmasının taa 500 lü yıllarda olduğunu, ve bu başarılı ayaklanmayı yapanlarında beton kafalı dediği ve küçük beyniyle tarihten silmeye kalktığı Türk maden işçilerinin yapmış olduğunu öğrenirdi. Ancak ırkçılık ve işbirlikçilik gözünü bürüdüğü için, görmesine olanak yok.

 

"""""….her ulusal baskıya karşı hareket, nereden silah alırsa alsın haklıdır bugün………… Türkiye Amerika ve Almanya'dan silah alıyorsa, PKK da Suriye'den, Yunanistan'dan, Rusya'dan veya Amerika'dan silah almakla haklılığından hiç bir şey kaybetmez. Bu çelişkilerden yararlanması tamamen hakkıdır … """ diyor bu beyefendi bir yerlerde

 

İyide beyefendi silahı bakkaldan almıyorsun. Bakkal sana satar, işi biter, sende çeker gidersin. Çünki bakkalın amacı elindeki malı satıp karnını doyurmak. Sana silah satanların senden silah karşılığında alacağı paraya ihtiyaçları yok, senden alacağı paranın bin mislini onlar bir saniyede kazanıyorlar. Aceba bunlar ezilen ulusların kurtarıcılarıda ondan mı yardım ediyorlar…… yoksa seni kıyakçılıkla gebe bırakıp çıkarları doğrultusunda kullanmak içinmi?

 

Yani beyefendi emperyalistlerle işbirliği yapmayı doğal ve hak olarak görüyor. Bunada çelişkilerden yararlanma olarak kılıf geçirmeye çalışıyor. Ancak bu çelişkilerin aslında emperyalizmle ezilen halklar arasındaki çelişkiler olduğunu görmemezlikten geliyor.

 

Kitapcı dostların bir bakmasını rica ediyorum ne demekmiş şu söylediği;

 

Bu bakımdan, her ulusal baskıya karşı hareket, nereden silah alırsa alsın haklıdır bugün. Çünkü ezenlerin karakterleri aynıdır. Bir sınıfsal fark yoktur aralarında.

 

Onlar bakadururken ben bir yorum yapayım; ulus deyince işin içine herkes girer. Ezenler, yani Türk ulusu içinde sınıfsal bir fark yok.. yani hedef sadeceTürk burjuvazisi değil, işçisi, köylüsü, memuru, solcusu, sağcısı ……bu açıklıyor galiba neden burjuvazıye değilde, çoluk çocuk gözetmeden halka yapılan saldırıları.

 

Bu 70 lerde kitle ile en küçük bir bağı bile olmayan, ağalara çalışan, ve devrimci kurşunlayan (nedenini yukarda “fark yok diyerek” açıklıyor) sonra dağa kaçan, 80 lerde kolonicilerin ve onların işbirlikçilerinin tepeden inme ellerine verdiği önderlik, ne yazıkki kafasını kitaplardan kaldırıpda somut gerçekleri göremeyen utangaç sol tarafından meşrulaştırıldı, ve onlarin Devrimcilerin Kürtler içinde örgütleme çalışmalarını yasaklama gibi faşistçe bir polika izlemelerine rağmen hala mesruiyete devam ediliyor.

 

Ülke üzerine oynanan oyunlar üzerine yazdığım yazıya bağımlı olarak , bu işbirlikçi anlayışına Kürt asıllı Türk tabanı “hazırlama” amacı biciminde yorumladığım yaziya örnek olarak aşağıdali yazısıda bir tokat gibi gelip, uzaklaştırmazsa artık kitaplarda cevap aramaktan, hiç bir şey uzaklaştıramaz, ve tarihe nasıl yazılacaklarının bile yorumunu yapamaz kitapci dostlar.

 

""""……Kürt ulusal hareketi için, hiç bir Kürt ABD'nin desteği ile bir başarıyı tasavvur bile edemezdi; şimdi ise tam tersi, diğer ulusların ezilenlerini kazanmaya kalkmanın aptallık olduğu, bununla vakit kaybetmenin Kürtlerin davasına zarar verileceği düşünülüyor. Günün kahramanları tekrar Talabaniler Barzaniler'in temsil ettiği çizgi. Öcalan'ın temsil ettiği çizgi bu gün hiçbir başarı vadeder görünmüyor. Tıpkı onbeş ya da yirmi beş yıl önce Talabani ve Barzani çizgilerinin başarı vadeder görünmediği gibi.""""

 

"" Ama on veya yirmi yıl sonra bu gün artık Kürtler tarafından bile artık hatırlanmak istenmeyen ve tabulaştırılarak canlı canlı gömüldüğü İmralı'daki mezarında unutulmak istenen Öcalan'ın on yıl sonra, kan gölüne dönmüş bir Orta Doğu'da, biricik kurtarıcı olarak görülmeyeceğini; bu günün kahramanlarının adını bile kimsenin hatırlamak istemeyeceğini kim garanti edebilir?"""

 

Diyor biryerlerde bu beyefendi’

 

Ulusal sorun üzerine o kadar ustaların temel yazılarına rağmen, eğer ulusalcılık üzerine bir kılıf ararsan sadece lenin in 45 cildinin içinden bir kılıf bulursun..genellikle bu kılıf ;“ama Polonya nın çarlığa karşı mücadelesinde Rosa Luxemburgun ulusalcılığı şövenıst milliyetciliktir demesi karşısında şunu dedi” si en önemli kılıflardan...Türkiye bir Çarlık değil, Polonya 1795e kadar var olan bir DEVLET idi, Türkiye gidipte var olan bir Kürdistan Devletini işgal etmemiş, Polonyalılarla Ruslar arasındaki ilişkilerin tersine, bin yıla yakın beraber yaşamış, beraber savaş vermiş, Rus Çarlığı Polonya ve Ruslardan oluşan bir Çarlık değildi, Türkiye hakim sınıflarında, kimin Türk kimin Kürt olduğu belli değil, özellikle son gelişmelerde artık tamamıyle Kürt feodal lerle iç içe geçmiş.......Yani Leninin Polonya örneği ile Türkiye deki konum ayni kefede tutulamaz. Bunu ancak yorum yapmaktan yoksun her çözümü ustaların satırlarında arayan kitap kurtları yada karşı devrimci ideolojisine Marxist kılıf geçirmek isteyen faşistler yapar.

 

 

içiçe geçmişliğin dışında kalamiyacak olan yeni gelisen Kürt burjuvazisı icin....

 

Ezilen ulusun burjuvazisi kendi burjuva milliyetciliğini temsil ettiği sürece ona karsı gelmek gerekir der bir

 

yerlerde Lenin

 

Ki onlarda Türkiye de

Cebine, önüne emperyalistlerin attığı bir kaç kuruş giren küçük burjuva, kendidini burjuva sanıp, Marxistliği bırakır Kürt ulusculuğu önderliği yapar. Anti-emperyalistliği önemli görmez ve Hüseyin İnan ı küçümsemek için anti-emperyalıstliği aşamayan bir Türk milliyetcisi damgasını vurur..İyide en azından o emperyalist işbirlikçiliği savunmuyordu sizin gibi beyefendi..

 

Gene bu Marxist maskeli ırkçı işbirlikçi önderlerin ihaneti ile Türkiyede Sol bir ulusculuk meselesine dönüştürülmüş ve “Türk solu”, “Kürt solu” ayırımcılığı doğmuştur.. Kitaba bakmaya gerek yok sadece “sol” dan önce gelen kelimelere bak yorumunu yap .. pratikte sol un Kürt bölgeleri içinde calışmalarının yasaklanması ve engellenmesi burjuvazinin yıllarca sol örgütlenmeyi yasaklamasından pek farkı yok. Rızgari gibi örgütlerden bahsetmiyorum cünki onlar, düşüncelerine karşı da olsam, bir maske arkasına saklanmayı gerek duymadan, açıkca ve dürüstce politıkalarının ne oldugunu vurguluyorlar.

 

Kitap solcuları bu gerçeği göremediklerinden “Türk burjuvazisinin sömürü ve baskısından Türk işçisi sorumlu tutulmamalıdır” diyerek sanki kendi hakim sınıfı adına özür dilemekte.. Yakın tarih üst üste göstermiştirki hedefi yanlış olan taktik plan ve politikalar kaçinilmaz olarak, işbirlikçi iktidarların sağlamlaşmasının aracına dönüşür.

 

Olaya olduklarını iddia ettikleri Marxist açıdan bakarsak, Türkiye işçi sınıfının (önderlerinin), kendi çıkarlarıyle artık içiçe geçmiş olan Türk ve Kürt burjuvazisinin çıkarları arasındaki farkı ve zıtlığını, emperyalizmin ve burjuvazinin bağlantısını görüp, bujuvazinin politikası olan ulusculuğu bırakması gerek.

 

Kürt feodal- burjuvazisinin hakim sınıflar olarak yerlerini pekiştirmekte pazarlık fırsatı yaratan bu önderliğin Marxist maskesini düşürmek onların burjuvaziye sadık üyelik peşinde ulusların keni kaderini tayin hakkını bir kılıf olarak kullanarak asıl amaçlarının Emperyalizme hizmet etmek olduğunu sergilemek ve ne başlangıcında nede günümüzde Kürt halkının demokrasi mücadelesi ile uzaktan yakından hiç bir ilişkilerinin olmadığını kitlelere göstermek, mücadelenin kaçınılmaz bir parçası olması gerekir.

 

PKK önderliğinin politika ve taktikleri, Kürt feodal burjuva sınıfın arzu istek ve talepleriyle çelişen değil, tam tersine birleşen yöndedir. Onların talepleri, Emperyalizmi ve Kürt-Türk burjuvazisini dışlayan değil, tam tersine içine alan bir Kürt Ulusunu içermektedir. Günümüzde artık aşikar olan taktikleri, tabandan yukarı bir değişim değil, emperyalistlerin ve onların uzantılarının yardımı ile, yani aynı önderliği ele geçirdikleri gibi, yukardan aşağı gerçekleştirilen bir çözüm peşindeler. Yani amaçları, Kürt işçi ve köylü sınıfını kendi çıkarları ile tam zıt olan, emperyalistlerin ve onların uşaklarının çıkarlarının gerçekleşmesi doğrultusunda, birer asker olarak kullanmaktır. Sonuçta ulaşmak istedikleri nokta, Kürt halkının bir “ulusu” değil, emperyalizmin güdümünde Kürt burjuvazisinin “ulusu” dur.

 

Ulusların kendi kaderini tayin hakkı, o ulusun emperyalist işbirlikçilerinin değil, o ulusun işçi sınıfının , ortak mücadelenin başarısı sonucu, kayıtsız şartsız verilmesi gereken bir haktır.

 

Emperyalizme karşı mücadelede ulusal işbirlikçileri ilerici olarak görmek hem o ulusun işçi sınıfına yapılan ihanete seyirci kalmak, hemde emperyalistlerin en ilkel düşmanı böl-parçala-yönet oyununa gelerek mücadeleyi zayıflatmakla eş değerdir.

0 Yorum

Önerilen Yorumlar

Gösterilecek hiç bir yorum yok

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bir yorum ekle...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.