Ermeni Katliamına yaklaşım
Ermeni Sorunu ve Emperyalizm; nefret ve düşmanlığın kaynağı başlıklı calışmanın özeti
"Ermeni Sorununun" tek basina bugünkü gündeme getirilmesine, dikkatleri dağıtma ve güncel olan gündemlerden başka yönlere çekme, hedefi güttüğü inancında olduğumdan, sorunla ilgili araştırmalarımı hep geri plana bırakmıştım.
Ancak Ermeni Sorununa bugünkü senaryolar ve gelişmeler çerçevesi içinde, ve bu gelişmelere bağli olarak bir yaklaşımla bakarsak , gerek bir sürü provokasyonlara karşi uyanık olmada ve gerekse katliamlarin asil sorumlusu olan kolonicilerin günümüzdeki devami olan Neo-Demokratik-koloniciler in, halklar arasi nefret ve düsmanlıklar yaratma, bu düşmanlıkları çıkarları doğrultusunda kullanma çabalarını su yüzüne çıkartmakta faydalı olacağına inandığımdan araştırmamın kısa ve öz bir özetini yapmayi gerek duydum.
Bu özetde sadece iki konuya açıklık getirmeye çalışacağım: birincisi Ermeni katliamının kafkas ve orta doğudaki enerjıi kaynaklarına sahip olma amacı güden Kolonicilerin, planlarını hayata geçirme ortamını, ve buna bağlı olarakda katliam ortamını yaratan asıl sorumlular olduğu.
İkincisi; koloniciler ırkçı ve kendi sorumluluklarını gizleyen bir amaçla olayın pratikteki sorumluluğunu bilinçli olarak önceden hedeflemiş olamaları. Aktıf sorumlu, yani katliamları aktif olarak gerçekleştirenler, Osmanlı yada Osmanlı iktidarı değil , değişik milletlerden oluşan Osmanlı vatandaşları da değil, ama Türkler. Hangi dilde bakarsak bakalim “Türkler” demek bir millet olarak “Türk halkı” demekle eş değerdir. Çünki “Türk hakim sınıfları”, “Türk iktidarı” yada “değişik mılletlerden oluşan Türk vatandaşları” kelimeleri bilinçli olarak kullanılmıyor.
Gene sadece kolonicilerin kendilerinin 1850 lerden 1923 e kadar olan gerek gazetelere ve gerekse diğer belgelere baktığımızda ulaşılacak sonuç “Türk halkının” bu katliamlara aktif katılımı yok denecek kadar az olduğudur.
Ermeni katliamını emperyalizmden soyutlarak yaklasim, sol bir yaklasim olamaz. Tam tersine boylesine bir yaklasim emperyalizmi aklamaya ve onların bu katliami çikarlari doğrultusunda her ihtiyaç duyduklarında kullanma amaçlarına hizmet etmekle eş değerdir.
Ermeni katliamı sorununa baktığımızda en göze çarpması gereken, ancak gözden kaçırılan, olaya irkci bir öz verilmesi, ve bu şekilde halklar arasi nefretin uzun süreli olmasini sağlama amacının yattığıdır. Emperyalistler “Nazi lerin katliamı” yada “Nazi Almayasının katliamı”, Portekiz, Ispanyol, Fransız vs. “kolonicilerin” katliamları darken, kendi katliamlarını “milli” nitelikten soyutlamayı ve bu şekilde katlıamlarını bir grup yöneticinin omuzlarına yükleyip tarihin çirkin sayfalarına aktarmayı kesinlikle unutmazken “Türk lerin Ermeni katliamı” diyerek olaya milli bir nitelik vermeyi de unutmuyorlar. Bu şekilde milli bir nitelik olarak amaç tabiki “Türk halkı nı” tarih boyu bu katliamın suçlusu göstermek.
Batı nın kendi işledikleri katliamlarına yaklaşımı na bir örnek olarak Fransız hakim sınıfının Cezayir halkına uyguladıkları katliam konusunda söylenenlerde soldan ve hakim sınıftan alıntı çarpıcı örnek;
Sol;
Fransızları ( halkını) bu katlıamlarla suçlamak katliamları işleyenlerden dahada fazla şerefsizliktir.
Kolonici sadık üyeleri
Fransa Disisleri Bakani Phlippe Douste-Blazy : "Hafiza calismasi tarihciler ve arastirmacilar tarafindan yapilir.", "Soykirim bize filozoflarin ve entelektuellerin oğrettigi bir kelime. Bu tür ifadeleri asla küçültmemek lazim." Cezayir'in sömürge dönemine iliskin "hinclarini" birakması gerekir "Geleceğe bakalim. Artik baska bir şeyle ilgilenmenin zamani geldi. Hinc yok. Tersine gelecek için ümit."
Cumhurbaskani Chirac "Tarih yazmak yasalarin degil, tarihcilerin isidir."
Kendileri için çirkin olayları ve nefreti unutma yı öngören Kolonicilerin, diğer halklar arasındaki nefret ve kini besleme, sıcak tutma çabaları kaçınılmaz bir sonuçtur. Çunki halk içinde ve halklar arasındaki nefret ve kin Kolonicilerin YAŞAM KAYNAĞIDIR.
Ermeni sorununa bu gerçeği gözardı eden bir yaklaşım biçimi, Sol bir yaklaşım olamaz.
Bu yüzden gelinen yerde verilmesi gereken cevaplardan birisi Türk lerin bir halk olarak bu katliamlarıdaki aktif rolü ne olmustur olması gerekir.
Sol bir yaklaşımda ise temel olarak açığa vurulması gereken Emperyalistlerin bu katliamın gerçekleşmesındeki çıkarları, amaçları ve planları ne idi, sorularına cevap olması gerekir Çünki onların sorumluluğu, emperyalizmin doğası gerçeğinden, tartışma götürmez .
Hakim olan Tarihin, çoğunlukla hakim gruplar tarafından yazıldığı bir gerçek. Bütün tüketim-üretim araçlarına sahip olan bu hakim gruplar haber ve bilgi üretim araçlarına da sahip olmaları nedeniyle, tarihi kendi çıkarları doğrultusunda çarpıtma olanağına hep sahip olmuşlardır. Özellikle medyanın geniş kitlelere ulaşmaya ilk başladığı dönemlerden bu yana Tarihi olaylar hep çıkarlar doğrultusunda yansıtılmıştır.
Medya doneminde ,Çok yönlü tarihi olaylarda ve hatta hemen hemen her politik niteliği olan olaylarda sadece bir tane gerçek vardır oda OLAYIN KENDISI. Olayın kendisi dışında gerçek diye sunulan hemen herşey/bağlantı, “neden oldu, nasıl oldu, kimler yaptı, nasıl yaptı” vs., MANIPULE EDİLEBİLECEK ve ÇIKARLAR DOĞRULTUSUNDA KULLANILMASI PLANLANAN YORUMLARDIR yada (yeni bir kelime üretmiyorum umarım) “YORUMSAL GERÇEKLERDİR”. Bu nedenle gerçek aydınlara düşen görev bu “yorumsal gerçekleri” hemen kucaklama yerine, araştırma yaparak (Ugur Mumcu gibi ) olayla bağlantılı gerçekleri gün ışığına çıkartmaktır
Konu dışına çıkmadan bir örnek verelim;
Halepçe de Kürt halkının katliamı reddedilemeyecek bir gerçektir. Olay üzerine bilimsel araştırma ve inceleme yapanların kimler olduğu düşünülürse bu katliamı Irak ın mı, İran ınmı, yoksa biyolojik silah deneme ortamı oluşması fırsatıyla başka bir ülkenin mi yaptigi vs. hepsi yorumsal gerçeklerdir. Eğer Saddam şımarık uşaklık yapmayıp sadık uşaklığına devam etseydi, “yorumsal gerçek”, şu son zamanlarda sıklaşan iddialarda olduğu gibi, İran olabirdi. Bir bakıma Irağa girmek için öne sürülen her iddianın, “yanılmışız ama genede iyi yapdık” tavrına, İran a karşı kamu oyunu yaratmak için, “bak bundada yanılmışız asıl sorumlusu İranmış” , demelerini engelleyen hiç bir sorun yok, bir bakima beklenilen bir kivirtma. Çünki gerçeği, olay bölgesinde araştırma ve inceleme yapanların dışında kimsenin bilmesine olanak yok. Çünki emperyalizmin insanlara acima, saygı, yada değer vermesi diye bir olgu yok.
Aynı şekilde Ermeni katliamı “olayın kendisi” olarak reddedilmeyecek bir gerçektir. İnsan psikolojisini, manipulasyon yöntemlerini iyi bilen emperyalistler Türk halkını suçlama karşılığında, bu konuda geçmişte yeteri kadar bilgisi olmayan halkın, suçlamaya karşı savunmaya geçip, katliamı reddedeceğinin bilincinde idiler. Reddedilmesi imkansız olan bir olayı bilinçsizce olan bir tepki sonucu reddetmek, kaçınılmaz olarak suçsuzu dünya kamu oyu gözünde suçlu duruma düşürecektir. Planlanmış olanda budur ve plan başarılı olmuştur.
Gelelim olayın sorumluluğuna.
İyi incelenen tarih güncel olayları açıklamada ve olası geleceği görebilmede kaçınılmaz en etkili kaynak ve araçtır. İnsanlık tarihine baktığımızda gün ısığı gibi görünen bir gerçek vardır. oda tarih boyu katliamlar hep başka toprakları istila eden. yayılmacı ve koloniciler tarafından işlenmiştir. Dolaylı işgal ve kontrol den başka bir şey olmayan Neo-Kolonicilik döneminde bile kendi uzantıları ve işbirlikçilerini çıkarları doğrultusunda kullanan neo-koloniciler. katliamları sadece provokasyon kışkırtma ve yönlendirme ile yetinmemişler. gene aktif olarak bu katliamların gerçekleşmesinde yer almışlardır. Tarihte yayilmacilarin, kolonicilerin dolaylı yada dolaysız parmağı olmayan hiç bir katliama rastlama olanağı yoktur. En azindan ben kayitlara rastlamadim.
Enyakın tarihe baktığımızda Neo-Demokratık-kolonicilerin Afganistan ve Irak enerji kaynaklarına hakim olma yolundaki katliamları ,1800 un ortalaraında başlayan Kafkaslardaki ve Osmanlıların kontrolü altında olan Orta doğu daki enerji kaynaklarına hakim olma yolundaki katliamları ile olan çarpıcı benzerliği görürüz.
Bu nedenle Ermeni katliamını hazırlayan ortamı ve bu ortamı hazırlamadaki sorumluları tesbit için yaklaşım :
1-Kolonicilerin Osmanlı topraklarındaki enerji kaynaklarına sahip olma planlarından
2-Rus hakim sınıflarının kafkaslardaki enerji kaynaklarını kaptırmama amaçlarından
3- ve bu amaç uğruna kafkaslarda özellikle bir milyonun üzerinde Çerkez lerin katliamlarla coğunlukla Türkiyeye sürgüne zorlanmasından (bu katliam ve bu katliamlarda Ermeni İş birlikçilerin katkısı nedense hiç bir zaman sözü geçmeyen unutulmuş bir katliam)
4-Osmanlının bir işgalci den çok Kuzey Afrikadan Orta doğuya ve devamında Anadoluya kadar İşgal ve işgal tehlikesi altında olması gerçeğinden, soyutlanarak yapılamaz.
Yani ortamı hazırlama planları enerji kaynaklarına sahip olma kontrol altına alma amaçları doğrultusunda her yöntemi kullanmakdan çekinmeyecek olan kolonicilerdir.
Bir koloniciden, paylaşım savaşı verdiği diğer kolonicinin bu ortam hazırlamada ne yaptığı üzerine bir itiraf:
05/09/1917
Notes by the Secretary of State of the Foreign Office (Zimmermann) for the Reichstag
It is our enemies themselves who are mainly to blame for the tragedy of the Armenian people. Long before the outbreak of the war through unscrupulous agitation, they stirred up the Armenians against the Turkish government and misused them as tools for their selfish political plans.
Bu yöntemler tarih boyu hep böl-parçala-birbirine düşür, kendine içeride taraftar yarat, düşmanın gücünü zayıflat vb., gibi, ayni temelde olmuştur.
Yöntemler konusundada, Ermeni sorunu 1830 larda başlayıp 1900 lerin başlarında tüm dünyadaki toplam sayılarından daha fazla bir sayıya, Türkiye içinde ulaşan, Hristiyan misyonerlerden, ve onların aktivitelerinden bağimsız olarak düşünülemez. Özellikle 1850 lere kadar büyük coğunlukla uyum içinde yaşayan değişik dinde insanların, kısa bir dönem içinde birbirine yabancılaşması, ve düşman kesilmesi gerçeği, hristiyan misyonerlerin ve yada içlerindeki , bu gün artık belgelerle bilinen, provokatör ajanların, kolonicilerin amaçları doğrultusunda, yöntemlerinin uygulanmasında rol oynadığı ,ve sorumluluık taşıdığı gerçeğini görmemek, gene kolonicileri aklamak ve onlara hizmet etmekle aynı doğrultudadır.
Yani ortamı hazırlayanlar gene kolonicilerdir.
Gelelim Türk Halkının katliamdaki aktif sorumluluğuna.
Demogojiciler eğer bu sorumluluğu biz Türk halkına yüklemiyoruz diyorlarsa o zaman bunu açıkca her yazılarında belirtmeleri gerek ki bu sorunun çözümünde en büyük adım olacaktır.
Aslında kolonistlerin en kolay deşifre edilebilecek iddiası Türk halkının suçlanması.
Bu iddiayı çürütebilmek için birbirine bağımlı olarak incelenmesi gereken veriler :
Açlıktan kırılma, saldırılara uğrayarak katledilmelerin çoğunluğunun, bu gunki Anadolu dedığimiz topraklar içinde mi, yoksa o zamanlar Osmanlı toprakları içerisinde olan, ve özellıkle bugünki Suriye topraklarında mı olduğu. Kısacası Anadoluda Halep le Der-es-Sor arasındamı mı yoksa dışındamı oldugu..
Belgeler Anadolu dışında olduğunu kanıtlıyor.
Anadolu da altı vilayet denilen Ermeni halkın yaşadığı bölgelerin coğrafi yapısına bakıldığında, gene büyük coğunluğun Türk asıllı nüfusun genele oranla çok az olduğu
Gene belgelere dayanarak gerek Turk gerekse özellikle Tuncelideki Kürt asıllı Osmanlı vatandaşların Ermeni halkına ellerindeki imkanlar oranında yardım etmiş olduğu
Güneyde, Cezayirden Yemene, ordan da Filistine kadar , Kuzeyde Kafkaslara kadar dağılmış olan Osmanlı askerlerinin , Türk asıllı Anadolu köylerinden gönderilen insanlar olduğu .. gene kayıtlarla bellidir.
Osmanlı dönemindeki Başı-Bozuk- (düzensiz) Ordu nun , Hamidiye Süvari alaylarının, Ermeni katliamlarında ki aktif rolünü ve bu orduların Türklerden oluşmadığını gene Kolonicilerin kendi kaynaklarından belirlemek mümkün,
Not: Günümüzün Neo-Demokratik-kolonici efendilerinden yağlı kemiklerin dışında olayları çarpıtma fikir ve yöntem taktikleri alan isirlikciler, zaten yavaş yavaş bu gerçeği kabul etme, ama önemini küçültme yazılarına çoktan başladılar bile.
Işgal tehlikesi ve işgal altında olan Türklerin bir halk olarak bu katliama aktif oyuncular olarak katılımı, bir işgal kuvveti olan Nazi Almanyasında, ülke içinde ayni şekilde genellikle erkeksiz kalan Alman halkının, o dönemde işlenen katliamlardan sorumluluğu ile bile karşılaştırılamayacak kadar azdır.
İşgal altındaki bir ülkenin topraklarını koruması ve işgal guçlerine karşı savaşması en doğal hakkıdır. Güneyde Fransız ların, Kuzey doguda ve doğuda Rusların yanında savaşanların, “İşgalci” olmanın yanında başka bir klimliği olamaz, hiç bir halkı da temsil edemez. Bu açıdan, işgalciler yanında, ve onların çıkarına savaşarak ölenleri, katliam edilen lerle ayni kefeye koymak, katliama uğrayanlara ve onların anılarına saygısızlıktır. Neo-Demokratık –koloniciler açısından ise, bu “ilave”, olayı genocide olarak tarihe geçirerek herzaman kullanabileceği halklar arası bir nefret-düşmanlık kaynağı sağlamasidir.
Bu özetden şu anlaşılmasınki suçsuz Ermeni halkının katliamında Türk birey yada çetelerin hiç parmağı olmadı. Nasılki sayısı 20 milyondan 3 milyonlara düşen Amerika kıtasının yerlilerinin vahşice katledilmesinden İspanyol halkını sorumlu tutamıyorsak, nasılki Kuzey Afrikadaki katliamlardan hiç bir Avrupa halkını sorumlu tutamıyorsak, nasılki Asyadaki katliamlardan İngiliz halkını, yada japon halkını sorumlu tutamıyorsak, Nasılki kafkasyada Çerkezlerin katliamından Rus halkını sorumlu tutamıyorsak, Türk halkını da bu katliamdan sorumlu tutamayız.
Yine vurgulayalım, yukarda sıraladığım bütün katliamlar yayılmacılık peşinde koşan işgalciler tarafından gerçekleştirilmiştir, ne ilginçtirki sadece bu katliamda işgalciler değilde işgal edilen ülke halkı bu katliamı işlemişler!
Neo-demokratik-koloniciler kendi katliamlarını, bir önceki hükümeti, yada kuruluşu sorumlu göstererek kendilerini aklamayı, “evrensel bir şekilde kabullenebilir” bir gerekçeye dönüştürebiliyorlar. Ancak katliamın olduğu dönemde var olan Osmanlıyı yıkarak yeni bir politik sistem getiren Atatürk Türkiyesini ve onun halkını bu katliamdan sorumlu tutabilme hipokratlıgını, iki yüzlülüğünü gösterebiliyorlar. Kendilerinde “biçimsel” bir hükümet değişimi ile bu sorumluluktan kurtulma “doğal ve kabullenebilir” , Türkiyede Osmanlinin yikilmasiyla politik ekonomik ve sosyal, yani “özde” olan bir değişim sorumluluktan kurtulmaya yetmiyor.
Hipokratlığın bu derecesi günümüzde kendini” terorizm”, “kahraman”, “demokrasi”, “vatan haini-isyancı”, “vatanperver “ kavramlarının da içeriklerinin tamamen değiştirilmesinde kendini gösteriyor. Örnekler vermeye gerek varmı bilmiyorum ama Irak ta işgale karşı savaşanların “vatan haini”, İşgalciler saflarında olanların “vatanperver”olarak lanse edilmesi, İşgal altında, tankların, topların, tüfeklerin gölgesinde yapılan seçimlerin e ulkenin “demokrasi” olarak lanse edilmesi, vs. vs. günümüzün tehlikeli sonuçlar verecek kavram içeriği değişiklikleri. Yani sadece hipokratlığın en üst aşaması değil, bu kavram değişiklikleri ile insanların “nerde”, “neye kime karşı”, “nasıl” tavıralacağını yönlendirmeyi amaçlayan planların önemli bir parçası.
Yeni katliamların planlandığı yada planlama olasılığının fazla olduğu içinde yaşadığımız şu dönemde Ermeni sorununa Emperyalizmden soyutlanan bir yaklaşım içinde bakmak bir kısım sol u Türkiyedeki Kürt sorununa da aynı yaklaşım biçimine itmiş ve neticede emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda kullanabileceği ve kullandığı bir önderliği ilerici olarak görme hatasına düşürmüştür.
Orta Doğu Projelerinin başarısı için her türlü planları hayata geçirmekten çekinemeyecek olan Neo-Demokratik -kolonicilerin en son çare olarak sahneye koyma olası bir Kürt katliamı senaryosu, Ermeni katliamina engel olamiyan medeni bati! nin bu sefer sessiz kalamiyacagi kilifi ile mudahele senaryosu olabilir.
Halk içi ve halklar arası nefret kin ve düşmanlık hiç bir zaman halkların yararına olmamıştır çünkü bunlar Emperyalizmin yaşam kaynağıdır, ve onların varoluşu, bu suni çelişkilerin var olmasına ve uzlaşmaz hale gelmesine bağlıdır.
Günümüzde Kürt ve Türk asıllı halkın 1980 öncesi bir kardeşlik ve dayanışma ruhuna dönüşmesi, sol maskesi altındaki, ve özellikle yurt dışındaki işbirlikçi faşist önderlerin yıllardır halk düşmanlılğı kusan yazı ve pratikleri sonucu kısa vadede bir hayal olabilir. Uzun vadede bununda yolu liberalizm dediğimiz duygusallıktan kurtulup, mücadeleye ve tabana sahip çıkmak, gerici işbirlikçi önderliğin gerçek yüzünü kitlelere göstermek ve bu gerici önderliğe karşı tavır almakdan geçer.
Önerilen Yorumlar
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.