Babamı toprağa verdikten iki gün sonra...onun mezarını en iyi görebileceğimi sandığım yere çektim arabamı...Geceydi...yalnızdım..ve mezarlık kapkaranlıktı...
Mezarlığın çevresindeki evlerin ışıkları ve aydınlatma direklerinin lambaları bile hiç bir ışık yansıtamıyordu bakmak istediğim yere...
Ürperdim...''korkuyorum baba'' diye fısıldadım karanlığa...
Evet... korkuyordum ve artık babasız biri olduğumu olanca ağırlığıyla iliklerime kadar duyumsuyordum...
Kimsesizlik ve yoksunlu
Irak'da Türk Askerinin başına geçirilen çuval aslında bir talimatın ilk işaret fişeğiydi...
''Bu andan sonra tüm çalışmalarınızı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin itibar kaybetmesi üzerinde yoğunlaştıracaksınız!..''
Sonrası çorap söküğü gibi geldi...
Tarihin en kapsamlı ve gelişmiş teknolojiye dayalı psikolojik harp usulleri TSK ne uygulanmaya başladı...
Ezeli ve yeni türedi tüm hasımlar, vahşi yaşam belgesellerinde görülebilen bir acımasızlık ve açlıkla TSK ni kuşatıp saldırmaya başla
Stalin SBKP nin 19.Kongresinde konuşuyor;
‘’Burjuvazi eskiden ulusun başı sayılırdı.Ulusun bağımsızlığını ve haklarını savunurdu.Oysa bugün burjuvazi ;ulusal ilkeleri dolarla trampa eden konumdadır.Ulusal bağımsızlık ve egemenlik bayrağını denize atmıştır…Yoldaşlar; eğer siz komününist ve demokratik parti üyeleri,yurtsever olmak istiyorsanız,ulusun yönetici gücü olmak istiyorsanız bu bayrağı başınızın üstünde yükseltmek ve onu ileriye taşımak size düşer.O bayrağı sizden başkası yükseltemez.
Başaşağı duran sosyalistlerin(!)... sol ayaklara yatan sapına kadar ırkçı şoven bölücülerin ve omurgasız neoliberallerin... ''işçilerin vatanı yoktur''...''ulusal duruş ve gurur sosyalizmin dışına düşer'' gazına gelerek...Ve ayet belledikleri kara kaplı kitabın ezberledikleri vurucu çümlelerini yerli-yersiz kullanarak, gerçek sosyalistlere ''öğreti'' dersi vermeye kalkışmaları...karşı devrimcilere bilinçsiz ve meccani hizmet etmeleri.... gerçekten traji komik...
Ülkemizin ve emekçi yığınlar
Tüm Japon tarihi boyunca Japonlar, savaş sanatı adını verdikleri BUDO nun özünün...O'nun ruhunda var olduğuna inanmışlardır.
AİKİDO nun kurucusu Morihei Ueshiba, fiziksel teknikler üzerine son derece yoğun inceleme ve araştırmalar yapmış olmasına rağmen... ruhsal eğitiminin pek çok acı tecrübe ve zorluklarla dolu olduğunu uzun yıllar içinde saptamıştır...fiziksel eğitimle kazandığı yenilmez gücün yetersiz olduğunu aklıyla algılamış....doygunluk ve uyum açısından ise ruhunun hala boş olduğunu
Masasını derleyip toparlamıştı...Sümenin altından, şiir karalamalarını yazdığı kağıtlardan birinin ucu görünüyordu ve benim için bırakıldığı belliydi.Ama hemen almadım...Bu kez değişik bir yöntem uyguluyordu çünkü...
Senede bir kaç kez böyle masasını toplar ve hiç bir iz bırakmadan çekip giderdi...sonra da dönerdi...Bıraktığı notun, bu kez gidişinin dönüşü olmayacağına dair olduğunu hissediyor ve bunun somut bir işaretle kanıtlanacağından çok korkuyordum...
Masanın yanındaki koltuğa ot
Bazı kişilerin hayatıma sadece iz bırakmak için katıldıklarını yıllar içinde öğrendim...
Ve ilginç olanı... bu kişilerin hayatımın içinde hiç yer almayışlarıydı...
''İz bırakma'' yeteneğinde olan bu kişiler...bir resimde...bir yazıda...bir etkinlikte.. rastgele bir yolculukta ya da bir ''ilan''da...hayatıma şöyle bir...ama yüreğimin ve beynimin içine dokunarak geçer ve giderlerdi...
Bir daha onlarla hiç karşılaşmazdım...Bazan onların sadece seçilmiş kimi insanların yüreğine dokunma
HOŞÇAKAL KAPTAN
Fırtınalı denizlere
Ters esen rüzgarlara
Sislere,yağmurlara
Benimle yarışan yunuslara
Ve yalnızlığımı paylaşan yıldızlara
Veda etme zamanı geldi...
* * *
Yedi iklim, yedi cihan bilir ki,
Ben güvenli limanlara demir atmış
Ve çıpası yosun bağlamış
Gemilerden değildim bir zamanlar....
Uzak denizlere açılmak için
Yaratıldığımı bilir
Ve bir efsane gibi yaşardım....
Gittiğim her limanda korsanlarla dövüşür,
İşsiz gemicilerle şarabımı bölüş
Bugün hiç tanımadığım bir genç adamın....Burak'ın doğum günüymüş...
Bunu... 15 ARALIK 2009 Tarihli Hürriyet gazetesinde ki bir yazıdan öğrendim...
Burak'ın ablası Gaye Ural'ın yazdığı o yazı...davetsiz bir konuk olarak o doğum gününe gitmem gerektiğini söylüyordu ...
Eminim...bu satırları okuduğunuzda siz de Burak'ın doğum gününe katılmak isteyeceksiniz....
BURAK'IM
Doğduğun zaman
seni kıskandığımı anlatırlar.
Ne kadar yalan bir duyguymuş ki;
şimdi hatırlamıyorum
Değerli büyük teorisyenlerimiz kapitalist dünya düzenini ve Latin Amerika sol pratiklerini iyi biliyorlar....
Ama bilmedikleri tek şey ''Türkiye'de Devrim Stratejisi...''
Arkalarına takıp sosyalizm rotasına sokacakları halkla... devrimin dilini buluşturamadıkları sürece de, bu stratejiyi kesinlikle oluşturamayacaklardır...
Çünkü;çok basittir ve herkes bilir ki: halksız devrim olmaz....
Teorisyenlerimiz ''kapitalizm'' plağına takılmış gidiyorlar...
Çünkü teorinin emrine gi
AKP nin Kürtçülük açılımından bu yana CHP nin iç siyasette, -özellikle bu girişime karşı- gösterdiği performansın...gelecek seçimlere dönük beklentilerini olumlu yönde artırdığını düşünenlerdendim...
Nitekim iktidarın beslemesi olan kimi kamuoyu yoklamacısı kuruluşlar dahil,aynı işi yapan diğer kuruluşlarda yapılan çalışma sonuçlarının da bu yönde küçüksenmeyecek işaretler verdiğini herkes görüyordu...
Ama bir hafta içerisinde ve bir hata nedeniyle şimdi işler tersine dönmüş görünüyor...
Marks başı yerde ayakları havada duran Hegel'i nasıl ters yüz edip ayaklarını yere bastırmışsa ...Bizdeki kimi allame komünistleri(!) de öyle çevirmek ve ayaklarını toprağa değdirmek gerekiyor...Ama bir farkla ki, bunu Marks'ın yöntemiyle değil; Lenin'in...Mao'nun...Tito'nun...Castro'nun...Chave z' in...Şefik Hüsnü'nün...Allende'nin...yöntemiyle yaparak...
Yani teoriyi pratiğe geçirerek ve pratikten çıkan somut gerçeklikleri teoriye dönüştürerek...
Hiç haketmediği halde ''ben komünistim
Mutluluğu...güzelliği...olumluluğu...aşkı ve hatta Tanrıyı arayıp da bulamayan ve aramalarının sonunda hayal kırıklığına uğrayan bir arkadaşım, son dertleşmemizde işin sırrını çözdüğünü...artık kendisine yönelerek bir iç yolculuğuna çıkacağını ve kendisini bulduğunda da arayışının sonlanacağını ve ''özünü'' bulduğu için de huzura kavuşacağını söylüyordu....
Ayrıca bu arayış konusunda ben ne düşünüyormuşum...
Mevlevilikten çok Elif Şafak'ın ''AŞK'' ından esinlendiği sandığım arkadaşıma bu
Kesin hüküm içeren saptamaların kim tarafından ve ne zaman söylendiğini çok önemserim...
Geçen günlerde Ertuğrul Özkök'ün ''Türkiye bir korku imparatorluğuna dönüşmüştür'' saptamasını dile getirmiş ve Özkök'ün ''çıkar zamanlaması'' nedeniyle ''kıvırma hareketlerini'' takip edeceğimizi yazmıştım...
Bugün de aynı şeyi CHP Lideri Deniz Baykal için yapacağım...
Baykal dün TBMM CHP Grubunda yaptığı konuşmada çok net bir saptama yaptı:
''Terör, yıllarca en yüksek can kayıplarına sebep
Ertuğrul Özkök 13 KASIM 2009 da Hürriyet Gazetesinde ki,''Buzdolabına Konan Cep Telefonu'' başlıklı yazısında:
İktidarın... insanları ve kurumları dinletmesini eleştirerek Türkiyenin büyük bir korku imparatorluğuna dönüşmüş''olduğunu,net bir ifadeyle açıkladı...
Bu ifadeyi önemsiyorum...iki nedenle;
1-Doğan Grubu medyası...özellikle Hürriyet Gazetesi...''Ertuğrul Özkök Gazeteciliğine'' rağmen hala orta ve alt gelir guruplarının okuduğu ve izlediği yayınlardır.Bu nedenle basının amira