Canım benim,
Ben aşkıma sınır koymuyorum artık çünkü sonsuzlukla bir tuttum sana olan her şeyimi… Her şeyi biliyorum. Tüm başıma geleceklerden haberim var… Yine de hiç ama hiç umursamıyorum. Sonunda zarar görmek mi var? Yenilmek mi? Yıkılıp, ayakta duramayacak hale gelmek mi? Varsın olsun be aşkım… Eminim ki sana değecektir… Eminim ki seninle geçen bir gün, benim tüm ömrüme yetecektir.
Önümüzde koca koca örülü duvarlar var, çekili setler, engeller var biliyorum. Belki önümüze örülmüş bu
Yardım edin banaaaaaaaaa… Bittimmmmmmmmmmm, çöktüm, içimde neyim var neyim yoksa paramparça oldu, elim kolum kırıldı, inandığım her şey, inanmak istediğim her şey beni terk etti… Bugun yani 26 Ağustos 2008 saat 01:44, işte bugün bedenimle ruhum birbirinden koptu, ruhum kayboldu, arayıp da bulamayacağım, gidip de ulaşamayacağım yerlere gitti… Canım, hani var ya benim canımmmmmmmm, canıma hiç acımadan kendisini benden çekip kopardı ama ben hala yaşıyorum, bedenim yaşıyor lanet kalbim, lanet beyni
Hayatım boyunca bazı şeyleri, onlara bir anlam yüklemeden, anlamsızca sevmiş ve benimsemişim. Bu kimi zaman bir söz, kimi zaman bir fotoğraf, kimi zaman bir görüntü, kimi zaman bir anı, kimi zaman bir yaşanmışlık, kimi zaman bir masal, kimi zaman bir şiir, kimi zaman da bir an olmuş… Ne olduklarını hiçbir zaman unutmadığım gibi, gün gelip de, “Neden böyle acaba?” diye düşündüğümde ise “Bir anlamı olmalı mutlaka...” diyerek, o anlamın beni bulacağı zamanı, rutinimi bozmadan beklemeye başlamışım.
Herşey bitti, fırtına dindi, kötü olan herşey, acı olan, yürek yakan herşey bitti, gitti. Çünkü biz sonunda birbirimiz için ne ifade ettiğimizi ve bunun sonucunda da birbirimizi nasıl sevmemiz gerektiğini öğrenebildik. Nihayet huzuru bulduk. Nihayet aşkım...
Biz sevgimizin ölçüsünü de bulduk, bildik artık..
"Ben seni daha çok seviyorum"
"Hayır hayır asıl ben daha çok seviyorum" değil bizim sevgimizin ölçüsü... Tartışılacak hiç birşey yok ortada...Çünkü ben seni, senin kadar; Sen beni, beni
Sesli Dinlemek için (Sesl. Ömer Köroğlu)
O üç kelimeden çok daha fazlasini gizler içinde...
"Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra ben yaninda olmayacagim.
Olamayacagim. Istesem de istemesem de.
Sevdim bir zamanlar seni, hala seviyorum ve benden sonra da mutlu olmani istiyorum.
Olur da bir gün dönersem seni iyi bulmak istiyorum.
"Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra kendinden baskasi olmayacak yaninda sana bakacak.
Ben olmayacagim.
Kendine iyi bak ve beni düsünme."
Sevilmeyi Sevmek
Bu yazımı sabah sabah, üstelik yazmaya dahi halim yokken bana ilham veren B. Hanım’a atfediyorum Sevgiyle kalsın…
Dün iş yerinde canım biraz sıkkındı. Biraz dediğim aslında az abartılmış hali… Biraz değil epey bir sıkkındım, yanında bir de alınganlık durumu söz konusuydu tabii… Hani derler ya buluttan nem kapmak gibi, işte aynen öyle…
B. Hanım, çalıştığım kurumun üst düzey yöneticilerinden birisi… Onu çok severim. Sakindir, böyle süt liman bir insan… Neredeyse
Her şey iyi güzel giderken nasıl oluyor bir türlü anlam veremiyorum, nasıl oluyor da bir anda her şey birden ters düz oluyor…O kadar çabalıyorum, o kadar çabalıyoruz, her şey bir anlık, bir an!
Kim bilir belki biraz anlayış, biraz güler yüz her şeyi düzeltecek ama o öyle bir an ki lanetlenmiş gibi hissediyor insan kendini, güler yüz gösteremiyor, anlayıştan yoksun kalıyor… O an karşısındaki insanı üzebilmek adına elinden ne geliyorsa, sonradan pişman olacağını bile bile yapıyor…
Pa
Beni ne olursa olsun asla ama asla bırakma aşkım,
Koyverme beni sensiz bu koskoca dünyaya,
Kaybolurum inan,
Kaybederim yolumu,
Göremem önümü,
Susar dilim sensiz kalırsam,
Gülse de yüzüm, gülmez artık gözlerim,
Beni yalnız bırakma aşkım,
Senin olmadığın yer yalnızlığımdır,
Kalabalıklar içinde de olsam yalnızlıktır, sensizlik...
Ben biliyorum aşkım aslında,
Ne sensiz, ne de yalnız koyarsın beni ama
Yüreğim der ki şimdi,
"Söyle ona, yalvar, anlat, bilsin seni, bilsin onsuz
Üfle ki BİTSİN.
HATIRLADIN DİMİ?
Çok severdim cuma günlerini
Ama artık hiç sevmiyorum...
Çünkü özlemim kaldı bir cumada...
Yine canım sıkkın, ağlamışım, gözlerim hala nemli,
Sen yine de sorma nedenini,
belki bu da senin yüzünden değildir, bilmiyorum ki...
Dinlediğim acıklı şarkılardır belki de yine nedeni...
Acıklı sevdamızın sonunu anlatan acıklı şarkılar...
Küçücük dediğin ellerim, saçlarımda hala
Üzülmüşüm, kahrolmuşum olandan bitenden
Kaderden şikayet etmiyorum,
Bugün anladım ki ben tam bir Türk’müşüm, öz Türk, öz be öz Türk, Brakisefal yani Nereden mi anladım? Kafatasımın yapısından değil tabi... Gerçi canım sevgilimin dediğine göre benim kafatası yapım da tam bir brakisefalmiş ama benim şimdi anlatacağım, Türk olduğumu daha kanıtlar bir şey...
Şöyle ki;
Gecen sene bir arkadaşım olmayacak bir rahatsızlık yaşadı ve sonrasında bana da en az on defa “Lütfennn kendine çok dikkat et ve doktora git” dedi.
Peki, ben ne yaptım? Tam bir Türk gibi davr
Edip Cansever'den;
BİR ÇİÇEK SERGİCİSİ DER Kİ
Bin dokuzyüz on iki miydi, bin dokuz yüz elli iki miydi
Güneşli bir öğle miydi, çiçekler gölgesiz miydi
Ellerim kirli miydi
Neydi
Çiçeklere su mu serpiyordum, bir karanfil çok mu uzaklardan gelmişti
Bilmem ki
Benim bütün yaşamımda hep karanfiller olmuştur
Her zaman hatırlarım
Sanki bir karanfilden sürekli doğmuşumdur
Bin dokuz yüz on iki doğumlu bir karanfili
Karım göğsüme takmıştı. Şimdi ben çok yaşlıyım
Şimdi be
Tanrı bu gece benimle konuşmadı oysaki ben bu gece tam da bir çıkmaz sokaktaydım, çekip vuranım yoktu, ben önce bir vuranım olsun istedim ama kimse beni vurmadı…
Kayboldum boşluğumda, dönüp duran karanlık bir girdabın içine düştüm önce… Döndüm döndüm ve sonra karanlığımın dibini buldum.
Dermanım yoktu, baharım yoktu, sabahım yoktu, zamanım da yoktu… Kendi karanlığımda boğulayım istedim ama karanlığımla kendimi boğamayacak kadar beceriksiz kaldım bu gece…
Sonra yalvardım tanrıya, bana yolum
Siz de duymuşsunuzdur mutlaka, haberiniz vardır, geçen sene benim çok sevgili ülkem Narnia’ya karı bırakın, tek bir yağmur damlası bile düşmedi Bu sebeptendir ki bütün Narnia halkını, salgın şeklinde büyüyüp, bulaşan bir korku alıverdi, herkesin ağzında hep ama hep aynı sözcükler vardı;
“Eyyvahhhhh küresel olarak, toplu halde ısınıyoruz, yakında hepimiz eriyeceğiz ve yok olacağız..”
Ne yalan söyleyeyim, aslında beni de bu söylentilerden sonra acayip bir telaş sarmıştı. Sanmıştım ki, bi