bir ucundan sevdayı yakalamak...tek gayretim onaydı.ellerim bulaşsın istedim.her yanıma sürülsün.aşk lekesi olsun en çıkmaz lekem istedim.peşinden koştum.düşene kadar.yorgunluk vız gelsn istedim.düşünmekten uykularım kaçsın istedim.aradım yalanla işim yok.sevdaya değecek adamı aradım.
sonunda çok sevdim bi adamı.aynı okuldaydık.ben dans grubundaydım.oda tiyatro.onlar salonu kullanırdı sonra biz girerdik.bazn tam tersi...ilk kez göz göze gelmemiz tamamen tesadüftü.daha önce hiç farkına varmamış
ey gençlik.ardımıza bile bakmadan hoyratça harcadığımız,aşkın adını yeni öğrenmişken bilmişlik tasladığımız,birgün biteceğini anladığımızda delirip geri döndürmek için derimizi gerimizi astırdığımız,aslında en tatlımız gençlik.en azda senin mi kıymetini biliyoruz ne!halbuki hep seni arıyoruz sonradan biliyorsun değilmi?bir yerden saklanıp bize gülüyor belkide kafa buluyorsun bizimle.en çok sende tüketiyoruz bilirim.umutlarımızı,aşlarımızı,özgüvenimizi,başkasına güvenimizi...tüketiyoruz elbet.yaş
oturup dedim kendi kendime,gecenin bi yarısı daha başka ne üstüne düşünürken uykusu kaçarki insanın?aşktan başka...başka hangi sebep bir insanın zihnine şair olacak kadar sözü bi anda dolduruverir?üstelik tüm bu binlerce söz başka ne üstüne bir araya gelip bunca anlamlanır.yada bunca insan başka hiçbir konuda birleşemezken nasıl olurda aşk için böylesine ahenkli bir fikir birliği yapabilir...binlerce tanım ondan başka ne için yapılmıştır ki?benimkisi mi diye düşündüm...yanıtı biraz karmmaşık.yaş
İncitmeyecek kadar uzak,üşümeyecek kadar da yakın olabilmek...
Eski zamanların dondurucu bir kışından bütün hayvanlar çok etkilenmiş,büyük
kayıplar vermişler. Ama en çok kayıp veren kirpilermiş.
Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yok, kendilerini sıcak
tutması zor olan dikenleri var.
Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış, çözüm
aramaya başlamış.
Tartışa tartışa, nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına,
birb
neden diye çok düşündüm...neden insan sevdiğini söyleyemez...üstelik hiç haketmeyen sevgi arsızlarına binlerce kez söylemişken,gerçekten hakedene söylenmez altın yaldızlı sözler...hemde tek istediği bir yudum sevgi olmasına rağmen...o gümüş tepside sunulan aşk neden hep sıkışır iki dudağın arasında?bunca mı zordur sevdiğini mutlu etmek?onun dudaklarının kenarındaki ince kıvrımsa hayatın anlamı,bahar onun güldüğü an başlıyorsa eğer nedir gözlerinde sonbaharın nemini görmekte ki arzu?aşk bu değil
sanırım kader dedikleri böle bişey...başladığın noktaya geri dönmek.ama her seferiinde farklı yollardan.sonucu hiç deişmeyen bir yarış gibi.her köşe aynı sokağa çıkıyor aslında.ne kadar yürüdüğün sadece senin yaşınla alakalı.gideceğin sokak hep aynı...
içine girip çıkan değişsede hayat hep aynı hayat.hiç değişmiyor.yöntemi faklılaşıyor işkencesinin.her seferinde daha derine saplanıyor diken.her seferinde biraz daha acıyor ruhun ama yenileniyorsun.ve bu kısır döngü devam ediyor.hep aynı kavşak.s
bi sevdam vardı...yıllarca içimde sakladığım.Hatta belki hala içimden atamadığım.Beklediğim ve bir türlü kavuşamadığım.Ona hiç söyleyemediğim sözlerim vardı.Belki bu yüzden zehrini hiç içimden atamadığım.Bugün kara verdim onu içimden atmaya.O yüzden bu mektubu yayımladım...sadece kendim için yani...
....Sen gideli çok oldu.yani hayatımdan çıkalı.aslında sanırım en doğrusu hayatını benimkinden çıkaralı.gözlerin gözlerimden vazgeçeli çok oldu.artık rüyalarında başkasına ait.adımı bile