İpe çekilen Saddam’ın bedeni idi ama asılan Arapların onuruydu...
Darağacına metanet ile yürüyen Saddam’ın bakışlarında Amerika mandacılarının iddia ettiği gibi asla korku görmedim. Ama ihanete uğramanın öfkesini sezinledim. Boynuna urgan geçirilirken Saddam kafalarında çuval olan infaz görevlilerinin gözlerinin içine bakıyordu. Televizyonda ve internet sitelerindeki görüntüleri defalarca seyrettim. Biraz sonra ölecek idam mahkumunun son anındaki onurunu zedelemekle görevli cellatların elleri t
Bekli çok kötü hissediyordum,şimdi hatırlamıyorum çok uzun zaman oldu,neden çekmiştim o telefon mesajını aynen şöyle yazmışım.
Sen hiç karanlık dehlizlerde kayboldunmu?
Ipısız bir dağbaşı yalnızlığı yaşadınmı?
Çaresizlik ne demektir biliyormusun?
Hiç düşünmedi telefonun ucunda ki arkadaşım aynen şu cevabı yazdı.
Aslında hayatın ta kendisidir bir kaç adımdan sonrasını göremediğimiz karanlık dehliz,
Ve hiçte korkunç değildir,kalabalıklar içerisinde yaşanan yalnızlıklara kıyasla dağb
Seni Yağmurdan Sonra Seveceğim
Şimdi git..
Say ki, seninle içinden sevda geçen bir türkü söylemedik.. Say ki, gece mektuplarını, en güzel aşk şiirlerini beraber ezberlemedik..
Say ki, sevda trenini kaçırdığım durakta bir süre beraber beklemedik..
Sen git..
Ben gelemem bu yürekle..
Ya da kal..
Eylül yağmurlarını bekle..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Saçlarıma ak düşmemiş halimle..
Sen yaşlardayken..
Onsekizimde, yirmimde..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Kaldırı
elini son defa yanağıma koy
istemiyorsan giderim giderim
serin bir sonbahar akşamında söz
ismini unutur silerim silerim
tuttuğun kalem olsa
yüreğinin elleri bir defa daha yazsa
bebeğim bebeğim bebeğim
eğer bir masal perisi
girerse rüyalarına
öldü dersin gül güzeli
tılsımını kaybetmiş...
Ben en çok uçurtmamın ipi koptuğunda ağladım... Birde sen beni bıraktığında...
Hiç bir zaman ciddiye almamışımdır bu sanal aşk durumlarını,ciddiye alınacak bir yanıda yok çünkü...
Aslında aşk değildir bunun adı,bunu adı beğenidir geçici bir beğeni durumu o kadar,birde tabi şöyle durum var net vesilesi ile tanışıp olayı reel yaşama taşırsınız sürdürebilirseniz güzel onun dışındakiler saçmalıktan ibaret yalnızlıktan bunalmış gönüllerin arayışları...
O kadar kolaymı bir insana sana aşığım diyebilmek "sevgi emek ister"deniliyordu bir filmde,sahi hiç tanımadığınız bir insana
Çok küçüktüm babam öldüğünde,babamı çok severdim her çocuk gibi öyle sevgi doluydu ki bütün kuzenlerim ona Ömer baba derdi her çocuğa bir baba şevkati ile yaklaşırdı,belki bu yüzdendir onu bu kadar çok özlememin sebebi ve her üstesinden gelemeyeceğimi anladığım işte ilk önce aklıma onun gelmesi,o yaşıyor olsaydı herşey daha güzel ve daha kolay olacak diye düşünürüm.
Hayatım boyunca hep sorumluluklarla yaşadım ve bazen öyle taşınması zor ağır yükler taşıdım ki bu yüzden galiba herşeyden yoruldum
http://www.canakkalesehitleri.org/intro.html
ŞEHİT ÜSTTEĞMEN ZAHİT
Gönderilemeyen Mektup
Bilirsiniz şehitler kanlı elbiseleriyle defnedilir. Kanlı elbiseleri, onların beraat kararları gibidir. Allah'ın huzuruna onunla çıkarlar.
Ve bir şehit. Defnedilmeden önce üstü arandığında mübarek kanına bulanmış bir mektup çıktı cebinden. Karısına hitaben yazmış, ancak gönderecek zamanı olmamıştı.
Şehidin adı Zahit, rütbesi üsteğmen. O zaman
Islak ve dar sokaklarda yaşardım yalnızlığı
Ve o zaman aklıma gelmezdi ağaracağı saçlarımın.
Babamı kaybettiğimde yaşamıştım ilk acımı
Daha sonra ise seni sevdiğimde.
Bilmezdim ki ayrılığının
Ölümün yansıması olacağını yüreğimde.
Ben umutlarıma ip bağlayıp salmıştım gökyüzüne
Küçük bir uçurtmanın kanatlarında sana gelmiştim.
Rüzgarsız havalara alışıktım ben
Fırtınana yenildim...
Sen deli bir kısrak, ben isimsiz kahraman
Nasıl da sevmişim seni anlayamadım.
Bir bir kaybe
Ben seni beklerim
Inan bana...
Sonsuzla beraber otururuz karşı kaldırımda
Arabalar geçer gider, güneş doğar batar
Ben, yine seni beklerim.
Arada bir içim sıkılır
Kırılırım sana, bana hiç bakmamana
Gülmene, ama sadece dudaklarınla
Gelmene, ama başkalarına
Sevmene, ama herkesten fazla değil
Ben seni, bu umarsız halinle beklerim.
Uzatırım ellerimi zamanlı zamansız
Kalır havada...
Ne yapacağımı bilemem, kaybetme korkusuyla
Bir laf atarım ortaya ve gülerim kahkahalar
-Ben bunu izlemek istemiyorum hala....Dedi altı yaşında ki erkek yeğenim,okuduğum dergiden başımı kaldırım tv ekranına baktım bir ölüyü gömüyorlardı,kumandaya uzanıp kanalı değiştirdim.
"Ama hepimiz birgün ölüceğiz mesela sen büyüyüp yetişkin bir adam olduğunda belkide ben ölmüş olacağım"dedim.
-O zaman ben hiç büyümeyeceğim.
Canım benim yaa,bir çocuğun yüreğinde ki sevginin derinliğini gördüm içim titredi,halasını kaybetme korkusu büyüme isteğini bastırabiliyor demekki,ne muhteşem varlıklar
MUHASEBE
Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri!
Sadece, beyni zonk zonk sızlayanlardan biri!
Bakmayın tozduğuma meşhur Bâbıâlide!
Bulmuşum rahatımı ben bir tesellide.
Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası!
Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?
Evet, kafam çatlıyor, gûya ulvî hastalık;
Bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık.
Büyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem;
Milyonlarca ayağın altında kaldı kellem.
Üstün çile, dev gibi geldi ç
Ahde Vefa
Hz.Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler, derlerki
-Ey halife bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.
Bu söz üzerine Hz.Ömer suçlanan gence dönerek:
-Söyledikleri doğrumu diye sorar.
Suçlanan genç derki evet doğru bu söz üzerine Hz Ömer:
-Anlat bakalım nasıl oldu diye sorar.
Bunun üzerine genç anlatmaya başlar,derki :
-Ben bulunduğum kasaba hali vakti yerinde olan bir insanım ailemle beraber gezmeye çıktık ka
Farkında olmalı insan;
Kendisinin, hayatın olayların, gidişatın farkında olmalı.
Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen…
Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli.
Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını
ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli.
Şu çok geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli.
Henüz bebekken "Dünya benim!"dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu,
İki gündür kar yağıyor bugün kar yağışı durdu ama feci bir soğuk var her yer buz,hiç beceremem buzda yürümeyi ve çok korkarım düşüp bir yerimi kırarım diye dün düştüm ama bir yerime birşey olmadı,çok estetik düştüm öyle tepeleme yere serilmeden dizlerimin üzerine yanımdan geçmekte olan bir bey yaklaşıp bişeyin yoktur inşallah dedi yok teşekkür ederim dedim ama ölücem gülmekten insan demekki kendi düşüncede gülebiliyormuş.
Ama ayaklarımı çok üşütüyor bu soğuk birde o kadar çok giyisi giyiyoru
Her okuduğumda tüylerimi diken,diken eden Faruk Nafiz Çamlıbel'in bu şiiri bana göre Türk şiir klasiklerinin en önde gelenlerinden biridir.
Şairin kendi hayatından bir kesittir han duvarları.
http://www.anilar.net/handuvarlari.htm
Fikriye'yi bilirsiniz hani şu Atatürke deli gibi aşık olan kız.
Hakkında her okuduğum yazı içimi titretir.Atatürk'ün annesi Zubeyde hanımın ikinci eşi tarafından akrabası olur,bu akrabalık bağı ile Atatürk'ü görme köşkte kalma şansına sahip olan bu genç kız sonrasında deli gibi bir tutku ile Atatürk'e aşık olur.Anlatılanlara göre ne Zubeyde hanım nede Makbule hanım onu sevmemiştir,ama Atatürk sevmiş korumuş sahip çıkmış ta kiii Latife hanımla karşılaşıncaya kadar Atatürk Latife hanımla tanışıp
Baslangıcta dogruydu belki
Sıradan bir serüven,
Rastgele br iliski gibi baslayıp günden güne
Hayatımda yayılan,büyüyüp kök salan,
Benliğimi kavrayıp,varlığımı ele geciren
Bir aska bedeldin
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün asklarımı temize cektim
Anladığındaysa yapacak tek birsey kalmıstı sana
Bütün kazanalar gibi terkettin...
Murathan Mungan
Ağladığımı kimseye söyleme anne...
Onlar beni güçlü biliyor...
Onlar beni, en zor günümde bile ayakta biliyor...
Ben aslında gülerek geçirdiğim günün akşamı evde ağlarken...
Onlar benim içimin sızladığını, yüreğimin yandığını bilmiyor....
Ağladığımı kimseye söyleme anne...
Onlar beni kral belliyor...
Onlar beni, kızdımı dünya yakacak insan belliyor...
Ben aslında onun gözlerine bile bakmaya kıyamazken ...
Onlar benim erkek uğruna üzüleceğimi tahmin bile etmiyor...
Ağladığ
Beni hayatım boyunca tahlihsiz hayat hikayeleri ile çok etkileyen kadınlar olmuştur,mesela Atatürk'e aşık Fikriye,yada Berrin Menderes, bunlardan biride Yıldız Namdardır.
Yıldız Namdar'ı bilirmisiniz?Hani şu astsubay eşi gözlerinin önünde öldürülen genç hemşire.....
Bu gece tv de bir program izledim son kahramanlar diye konu Yıldız Namdarın eşi Murat Namdardı izlerken hıçkırıklarla ağladım çaresizliklerine ağladım,gencecik yaşta kalleşçe öldürülen bir babaya bir eşe ağladım,büyük bir sevgi