Canım kardeşim;
Defterime bıraktığın şarkıyı dinledim...
Şu sözde takılı kaldım bir de;"KENDİME DELİ GİBİ İHTİYACIM VAR".
Ben kendimi çok özledim be Redblack...
Ama biliyosun çok unutkanım,ben beni biryerlerde unuttum birtürlü bulamıyorum!!!
Gençkızlığımda ki beni özlüyorum en çokta.
Ne kadar sakindim sesim kimseye yükselmezdi hatırlıyomusun.
Şimdi de sesi kısamıyorum bi türlü,volume düğmesi ağrıza yaptı sanırsam
(Bak gene gülüyorum ağlancak halime.
Tırlattım mı yoksam kıs ben )
He
Gülümseyin,Çekiyoorummm (:
Sabahın bir köründe kalkarsınız, daha uykunuzu alamadan giyinip kuşanıp koştur kuştur durağa gidersiniz. Bir dizi insan… Hepsi de birbirinden daha somurtkan olmak için gizli bir yarışa girmişlerdir sanki… İşinize ya da okulunuza vardığınızda aynı manzaranın bir başka versiyonuyla karşılaşırsınız.
“Yav” dersiniz kendi kendinize “Bir Allah'ın kulu da güne güzel başlamaz mı?”
İnanın, bu sorduğunuz soruyu her insan bir şekilde kendisine soruyor.
AYNANIZ AĞLIYOR MU?
Duru bir sudan daha derindi ayna. Binlerce demir parçasının ateşte eritilip bir bütün demir parçası elde edildiği gibi onu da kim bilir kaç kum tanesinden elde etmişler, içine kim bilir daha neler katmışlardı.
İlk halini hatırlıyor, kendini göremiyordu... Yeni doğmuş bir çocuk gibi şuursuzdu.
Bir yanı siyah giyindiği gün içi gibi her yeri ışıldıyordu. Hele altın rengindeki çerçeveye sahip olduğu gün tacını giymiş kral gibi gülümsüyordu.
Beyaz bir duvara asıldı.
DESEM Kİ ELLERİNİ İSTİYORUM
umutları yarına erteleyip
sana çiziyorum yollarımı...
tutup tutup,
matkaplara vuruyorum bağrımı;
döküm döküm etlerim...bak!
geceye sarıyorum yaralarımı,
ağlayarak...
yıldızlar bilir ençok,
birde düşlerim,
birde taş yatak...
oysa sen!
kırktabir gelirsin,
kırkta bir uzanırsın yanıma,nazlanarak...
ve yağmurlar,
ve hüzünler,
ve seni taşlarına dizdiğim yollar,
ve hasret!...
ebabil kuşlarının dönüşü gibi,
durup durup kıvrılırım sana.
Sultan Murad Han o gün bir hoş"tur. Telaşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil.
Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:
- Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?
-- Akşam garip bir rüya gördüm.
- Hayırdır inşallah?..
-- Hayır mı şer mi öğreneceğiz.
- Nasıl yani?
-- Hazırlan, dışarı çıkıyoruz.
Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki, padişah hâlâ gördügü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bili
Bir yerlerde tıkanıp kaldıysa hayat...
Bir yerlerde tıkanıp kaldıysa hayat, soluk almak güçleştiğinde, Yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını, Dağlara dönmeli yüzünü insan. Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak; Yeni insanlarla 'tanışmalı, yeni keşifler yapacak.... Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa, Gerçekleştirmeyi denemeli! Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını zamanın bir nehir, Kendisinin bir sal olup da, O dursa
OLMASAYDIN EĞER
Geceleri kesintisiz uyuyacak ama her kalkışımda seni öpme duygusunu tadamayacaktım.
İstediğim her akşam, sinemaya, bara, dürüm yemeğe, sahilde dolaşmaya gidebilecektim ama "anne bende geleyim" diye bacaklarıma yapışan minik ellerinin sıcaklığı ısıtmayacaktı yüreğimi...
Yeni boyanmış duvarlarımda kalem izi ve yemek izi olmayacaktı ama ben silerken "anneciğim ne kadar iyisin" diyen sesini duymayacaktı kulaklarım...
"'üzülme ben seni çok seviyorum" diye beni göğsüne bas
Bahar geldi ne güzel... Çok seviyorum baharı.Doğanın uyanışı,tazelenişi, içimi coşturuyor.Güneş sadece bedenimi değil ruhumu da ısıtıyor.Hele çiçekler!Renk renk,çeşit çeşit... Bütün Karşıyaka bezenmiş durumda Çiçekçilerin önünden geçerken takılıp kalıyorum mutlaka.Allahım öyle güzeller ki.Nasıl da güzel yaratmış Rabbim.Durmadan eşe dosta,kendime(evet şaşırmayın kendime!kendimi mutlu etmek için )çiçek alırım...Ya pikniklere ne demeli.Dostlarla yapılan o neşeli piknikler...Tövbe tövbe şimdi bu