Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

alp

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    3
  • Katılım

  • Son Ziyaret

alp - Başarıları

Çaylak

Çaylak (2/14)

  • İçerik Başlatan
  • İlk İleti
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Özürlü kardeşlere Darwin incelemesi Ufuk AKTUĞ/HATAY (DHA) Türkiye’de akraba evliliklerinden kaynaklanan özürlü doğumları araştıran Türk ve İngiliz bilim adamları, Hatay’ın Kırıkhan İlçesi’nde yaşayan 6 kardeşi, Darwin’in teorisi açısından incelemeye aldı. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Üner Tan, Londra Üniversitesi’nden Prof. Dr. John Skoyles, Cambridge Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nickolas Humphrey ve Türk Psikolog Defne Aruoba, Ulaş Ailesi’nin ayakta duramayan 6 çocuğunu İskenderun Özel Gelişim Hastanesi’ne getirerek çeşitli testlerden geçirdi, kan örneklerini alıp, röntgen filmlerini çektirdi. Elde edilen bulguların İngiltere’de inceleneceğini belirten Prof. Dr. Nickolas Humphrey, ‘Genetik mutasyonlar akraba evliliğinin araştırılmasında çok önemli. Anne ve baba tarafının da genetik mutasyondan ne kadar etkilenip, etkilenmediği araştırılarak Evrim Teorisi’ne ışık tutacak bulgular elde etmeyi umuyoruz’ dedi. Ulaş çiftinin 16 çocuğundan 4’ü kız olmak üzere 5’i ayaklarının üzerinde durup yürüyemiyor. Bir erkek çocuk da ancak destekle ayaklarının üzerinde durabiliyor. Bilim adamları, yaşları 25 ile 35 arasında değişen ve konuşamayan kardeşleri bu amaçla önce İskenderun Özel Gelişim Hastanesi’ne götürerek çeşitli testlerden geçirdi, kan örneklerini alıp röntgen filmlerini çektirdi. El ve ayakları üzerine yürüyen Ulaş kardeşlere ait MR, röntgen filmi ve test sonuçlarının İngiltere’de değerlendiridikten sonra açıklanacak. Evrimsel gelişim durmuş Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) asli üyesi olan Prof. Dr. Üner Tan, şunları söyledi: ‘Evrim Teorisi’ne inanmıyorsanız, bebeklere bir bakın. Doğuyorlar, emekliyorlar, 2 ayaklarının üzerine doğruluyorlar, sonra gelişimlerini süre içinde tamamlıyorlar. Bu tıpkı milyonlarca yıl önceki insanların evrimselleşerek bugünkü hale gelmesinin bir benzeridir. Kırıkhan’daki 6 kardeşte ise akraba evliliğinden kaynaklanan genetik bozulmadan dolayı, evrimsel gelişim iki ayakları üzerine kalkacağı sırada durmuş. Yani bir kırılma meydana gelmiş.’ Darwin ve teorisi MODERN bilimin kurucularından ve Evrim Teorisi’nin babası Charles Darwin, 1809 yılında İngiltere’de doğdu. Cambridge Üniversitesi’ne bağlı bir kolejde teoloji öğrenimi gördü. Botanikçi John Henslow’dan dersler aldı. Edinburgh Üniversitesi’nde tıp eğitimi aldı. Daha sonra devam ettiği hukuk öğrenimini gereksiz bularak yarıda kesti. Ardından, İngiliz Deniz Kuvvetleri için, dünya çevresinde harita yapmakla görevlendirilen gemiyle 5 yıl sürecek bir geziye çıkmaya karar verdi. Gezi dönüşü ünlü Evrim Teorisi’ni açıklayan ‘Türlerin Kökeni’ çalışmasını yayımladı. Darwin’in teorisi özetle şöyle: Organizmalar zaman boyunca değişirler, şu anda yaşayan bir canlı daha önceki zamanlarda yaşamış olan bir canlıdan farklıdır. Daha önce yaşamış olan birçok canlı şu anda çoktan yok olmuştur. Dünya sabit değildir, sürekli değişmektedir. Fosil kayıtları bunları çok güzel desteklemektedir. Bütün canlılar ortak atalardan belirli bir dallara ayrılmış şema doğrultusunda meydana gelmiştir. Zaman doğrultusunda popülasyonlar farklı türlere ayrılmışlardır. Aynı atalardan gelen canlılar benzer özellik gösterirler ve bu canlılar da genelde aynı coğrafik bölgede yaşamaya eğimlidir. Değişimler yavaş ve devamlıdır ve çok uzun süre alırlar.
  2. alp

    'Kendini Temizleyen Cam'

    Geleceğin ev ve otomobil camlarını temizleme ve yıkama ihtiyacı ortadan kalkıyor.. Bilim dünyası doğadaki tasarımların tahmin edilenden çok daha büyük bir kaynak oluşturduğunu ancak son birkaç yıl içerisinde fark edebilmiştir. Bugün görmekteyiz ki gelişen teknoloji, yaratılış mucizelerini tek tek keşfetmekte ve canlılardaki olağanüstü tasarımları örnek alarak insanlığa hizmet etmektedir. Ohio Eyalet Üniversitesi’nden bilim adamı Prof. Bharat Bhushan, nilüfer yaprağının üzerinde su tutmaması özelliğinden yola çıkarak, ‘kendini temizleyen cam’ geliştirdi. Bhushan’a göre nilüfer yaprağı ‘hidrofobik’ yani ‘sudan korkan’ bir özelliğe sahip. Nilüfer yaprağı bunu üzerinde bulunan metrenin birkaç milyonda biri boyutundaki pürüzlerle sağlıyor. Gözle görülmesi mümkün olmayan pürüzlü camlar sayesinde cama düşen su, yüzeye yapışmayacak. Böylece geleceğin ev ve otomobil camları temizleme ve yıkama ihtiyacı olmaksızın kullanılabilecek. Lotus(nilüfer) bitkisi, çamurlu ve kirli ortamlarda yetişir. Buna rağmen bitkinin yaprakları sürekli tertemizdir. Çünkü bitki, üzerine en ufak bir toz zerresi geldiğinde hemen yapraklarını sallar ve toz taneciklerini belli noktalara doğru iter. Daha sonra yaprak üzerine düşen yağmur damlalarını bu noktalara doğru yönlendirir ve buradaki tozların süpürülmesini sağlar. Şüphesiz Nilüfer yaprağının korunan bir yüzeye sahip olmasındaki mucize sonsuz merhamet ve güç sahibi Yüce Rabbimiz’in ilhamı ile gerçekleşmektedir. Bir Kuran ayetinde Allah’ın yaratma sanatı şöyle bildirilir: Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi 117) Görüldüğü gibi, doğadaki tasarımları örnek alarak yapılan çalışmalar günlük hayatımızı ve yaşamımızı derinden etkileyecek, insanların daha rahat ve konforlu yaşamasını sağlayacaktır. Bugün görmekteyiz ki gelişen teknoloji yaratılış mucizelerini tek tek keşfetmekte ve canlılardaki olağanüstü tasarımları örnek alarak insanlığa hizmet etmektedir. Bilim adamları her geçen gün doğada keşfettikleri benzersiz yapılar ve sistemler karşısında hayrete düşmekte ve bunlara duydukları hayranlığı insanlık yararına yeni teknolojiler üretmek için kullanarak göstermektedirler. Doğada var olan mükemmel sistemlerin, uygulanan olağanüstü tekniklerin bilim adamlarının bilgisinin ve aklının çok üstünde olduğunun, mevcut problemlere benzersiz çözümler sunduğunun farkına varan bilim adamları, artık senelerce uğraşarak çözüm getiremedikleri pek çok konuda doğadaki tasarımların yardımına başvurmaktadırlar. Bunun sonucu olarak da kısa zamanda, başarılı sonuçlar elde etmeleri mümkün olmaktadır. Ayrıca doğanın taklidi ile birlikte bilim adamları gerek vakit ve emek açısından, gerekse maddi kaynakların isabetli kullanılması bakımından da çok önemli kazançlar sağlamaktadırlar.
  3. Görüntü, beyindeki küçücük bir merkezde olusuyor. Peki bu küçük ekranda, üç boyutlu, derinligi olan görüntü nasil meydana geliyor? Örnegin ben ufka veya gökyüzüne baktigimda, bu kadar derinligi olan bir görüntü, küçücük görme merkezinde nasil aslinin aynisi olarak, ayni derinlik ve uzaklik algisi ile birlikte olusabiliyor? Küçücük noktanin üzerindeki resimde uzaklik veya bosluk hissini bana veren nedir? Bir insan bir su bardagi gördügünde, onun aslini degil beynindeki kopyasini görüyor. Bardagin cam yüzeyine dokundugunda hissettigi sogukluk asil bardagin soguklugu degil bir kopyasidir. Yani hiçbir insan hiçbir zaman bir bardagin aslina dokundugunu hissedemez. Çünkü dokunmayi hisseden parmaklari degil, beynindeki dokunma merkezidir. Bu durumda insan hiçbir zaman nesnelerin gerçegine ulasamaz, gerçek bir bardaga dokunamaz sonucuna varmiyor muyuz? Ancak bu gerçegi her insan bilmiyor. Herkes, herseyin aslina dokundugunu, aslini gördügünü zannediyor. Insanlarin bunu farkedememeleri veya düsünmemeleri de çok garip degil mi? Maddenin asliyla ilgili olarak bu ogrendiklerimden cok etkilendim.sizlerle paylasmak istedim.daha detayli merak edenler www.maddeninardindakisir.com inceleyebilirler...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.