Φ Legendary Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2010 Paylaş Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2010 SAMANYOLU Yıldızlar “galaksiler”, ya da “büyük yıldız sistemleri” diye adlandırılan kesin sistemlerle bir araya gelmişlerdir. Gökyüzünde en az bin milyon galaksi bulunmuştur. Güneş de, gökyüzündeki bütün parlak yıldızlar da Samanyolu galaksisinin bir kısmını oluştururlar. Büyük yıldız sistemlerinin (galaksilerin) dönen bir çarkıfeleğe, sarmal biçiminde büyük kollan olan bir diske benzediği düşünülmektedir. Bizim galaksimizin genişliği yaklaşık 100.000 ışık yılıdır. Bunun 100.000 yıldızı kapsadığı sanılıyor. Güneş bizim yıldız sistemimizin merkezinden 30.000 ışık yılı uzaklıktadır. Gökteki Samanyolu dediğimiz, yıldızların oluşturduğu bulanık şeride baktığınız zaman disk şeklindeki galaksiyi kenarından doğru görmüş olursunuz. Galaksinin merkezindeki o büyük yıldız kümelerini göremezsiniz, çünkü arada gaz ve tozdan oluşmuş dev “bulutlar” vardır. Bu görüntüyü gizleyen bulutlara “nebula” (bulutumsu) adı verilir. Bunlar koyu renk, ya dajparlak olabilirler. Bu durum içlerinde yıldızlar bulunup bulunmadığına bağlıdır. Bazı nebulalar genişleyen gaz yapılarıdır. Bunlann diske benzer bir görünümleri vardır. Bu türlere “gezegen nebulası” adı verilir. Şilyak takım yıldızındaki Yüzük Nebulası bunun iyi bilinen bir örneğidir. Galaksinin merkezinin “küresel kümeler” diye tanımlanan çok büyük, sıkışık yıldız küme-leriyle sarılmış olduğu düşünülmektedir. Bunlardan ancak birkaçını görebiliriz. Çünkü çoğu zaman nebulalar, bunları gözlerden gizlerler. Ama, sadece teleskopla görebildiklerimiz de gerçekten şaşırtıcıdır. Bu kümelerde binlerce, binlerce yıldız vardır. Gökyüzünün başka yerlerinde de daha gevşek kümeler oluşturan yıldızlar görülür. Bunlara da “açık kümeler” adı verilir, Bunlann en iyi bilinenleri, en kolaylıkla görülenleri “Ülker” burcu (Yedi Kızkardeş)tir. Samanyolu Gökadası'nın diğer bulutsulardan ayırt edilmesi 10. yy.’da İranlı astronom Abd al-Rahman al-Sufi (El Sufi adıyla da tanınan Azophi) Andromeda Gökadası’nın ilk kayıtlı gözlemini yaptı ve onu “küçük bulut” olarak tarif etti. El Sufi aynı zamanda Yemen’den görünür olan ve Macellan’ın 16. yy.’daki yolculuğuna kadar Avrupalılar tarafından görülmemiş Büyük Macellen Bulutu’nu da tanımladı. Bunlar Samanyolu Gökadası haricinde yeryüzünden gözlemlenen ilk gökadalardı. El Sufi buluşlarını 964 yılında “Sabit Yıldızlar” adlı kitabında duyurdu. 1054’te SN 1054 süpernovasının patlamasıyla Yengeç Bulutsusu’nun oluşması Çin, Arap ve İranlı gökbilimcilerce gözlemlendi. Bu bulutsu yüzyıllar sonra, Batı'da önce John Bevis (1731) tarafından daha sonra Charles Messier (1758) ve ardından Earl of Rosse’(1840’lar) tarafından gözlemlendi. 1750’de Thomas Wright “Orijinal bir Teori ya da Evrenin Yeni Hipotezi” (An original theory or new hypothesis of the universe) adlı eserinde Samanyolu Gökadası’nın yıldızlardan oluşan basık bir disk olduğunu ve gece gökyüzünde görünen bazı bulutsuların Samanyolu Gökadası’ndan ayrı olabilecekleri düşüncesini ifade etti ki, bu düşüncesinde haklı olduğu zamanla anlaşılacaktı.1755’te Immanuel Kant Samanyolu Gökadası’ndan ayrı olan bu bulutsular için “ada evren” terimini ortaya attı. 18.yy. sonuna doğru Charles Messier en parlak 109 nebulayı (bulutsu, bulut görünüşlü gök cisimleri) içeren bir katalog derledi. Bunu William Herschel tarafından 5000 bulutsunun derlendiği geniş bir katalog çalışması izledi. 1845’te Lord Rosse eliptik bulutsular ile spiral bulutsular arasında ayrım yapabilmesini sağlayan yeni bir teleskop yaptı. 1917’de Heber Curtis Andromeda Gökadası'ndaki S Andromedae (Messier nesnelerinden M31)adlı novayı gözlemledi, fotoğraf kayıtlarını araştırarak 11 nova daha buldu. Ayrıca bu novaların ortalama olarak bizim gökadamızdakilerden 10 kat daha soluk olduğunu saptadı. Buradan yola çıkarak da 150.000 parsek mesafede olduğu tahmininde bulundu ve spiral bulutsuların bağımsız birer gökada olduklarını varsayan "ada evrenler" hipotezini destekledi. 1920'de esas olarak Harlow Shapley ile Heber Curtis arasında geçen, Samanyolu ve spiral bulutsuların doğasının yanısıra evrenin boyutu hakkındaki "Büyük Tartışma" o döneme damgasını bırakmıştı. Konu ancak yeni bir teleskop kullanan Edwin Hubble’ın 1920’lerin başlarındaki çalışmaları sayesinde sonuca bağlandı. Bazı spiral bulutsuların dış kesimlerinde bireysel yıldız toplulukları olduğu ayrıntılarını gözlemlemeyi başaran Hubble, bazı sefe değişkenlerini tanımlayabildi ki, bu da kendisine bulutsuların uzaklığını hesaplayabilme imkanı verdi. Böylece bu bulutsuların Samanyolu'nun parçası olamayacak kadar uzak olduklarını ortaya çıkardı.Hubble ayrıca, 1936’da, hâlâ kullanımda olan bir biçimsel gökada sınıflandırma sistemini (Hubble düzeni) ortaya atmıştır. Kaynakça: Bilim ve Teknoloji Vikipedi Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.