Φ Legendary Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2010 Paylaş Gönderi tarihi: 12 Ocak , 2010 GALAKSİ NGC 4414 Sarmal Gökada Gökada ya da galaksi, kütleçekim (yerçekimi) kuvvetiyle birbirine bağlı yıldızlardan, yıldızlararası gaz ve tozdan, plazmadan ve şimdilik pek anlaşılamamış karanlık maddeden oluşan sistemdir. Tipik gökadalar 10 milyon (cüce gökada) ile bir trilyon (dev gökada) arasındaki miktarlarda yıldız içerirler ve bir gökadanın içerdiği yıldızların hepsi o gökadanın kütle merkezini (ortak çekim merkezini) eksen alan yörüngelerde döner. Gökadalar çeşitli çoklu yıldız sistemlerini,yıldız kümelerini ve çeşitli nebulaları da içerebilirler. Çevresinde gezegenler ve asteroitler gibi çeşitli kozmik cisimler dönen Güneş’imiz Samanyolu gökadamız içerisindeki yıldızlardan yalnızca bir tanesidir. Tarihsel olarak gökadalar görünürdeki (gözle görülen) biçimlerine göre sınıflanmışlardır. Bu biçimsel sınıflandırmadaki (Hubble düzeni) sınıflardan biri biçimleri elipsi andıran eliptik gökadalardır. Çoğunluğu oluşturan sarmal gökadalar ise tozlu kolları olan eğik bir diski andırırlar. Diğer iki sınıfın biçiminden farklı, tuhaf ya da olağan-dışı biçimli istisnai gökadalar ise "tuhaf (özel) gökadalar" (İng. peculiar galaxies) sınıfına sokulurlar. Bunların bu farklı biçimleri komşu gökadaların kütleçekim etkisinin yol açtığı eğilip bükülmelerden kaynaklanmaktadır. Birbirlerine yakın gökadaların arasındaki bu tür etkileşimler, sözkonusu iki gökadanın birleşmesiyle sonuçlanır. Bu olay aynı zamanda gökadadaki "yıldız doğum oranı"nda “patlama” denecek kadar müthiş bir artmayı da beraberinde getirir ki, bu durumdaki gökadalar “starburst galaksi” terimiyle ifade edilir.[note 2] Düzenli bir yapıya sahip olmayan küçük gökadalar da düzensiz gökadalar (İng. irregular galaxy) sınıfına sokulur. Gözlemlenebilir evrende 100 milyardan (1011) fazla gökada olduğu sanılmaktadır. Gökadaların çoğu 1.000 ile 100.000 parsek arasındaki bir yarıçapa sahip olup, genellikle birbirlerinden milyonlarca parsek uzaklıklarda bulunurlar. Gökadalararası uzay ortalama yoğunluğu m3 başına bir atom bile düşmeyecek derecede az olan bir gazla doludur. Gökadaların çoğu, kütleçekimi etkisi sayesinde birbirlerine bağlı “kümeler” adı verilen topluluklar oluştururlar; onlar da yine kütleçekimi etkisi sayesinde birbirlerine bağlı süperkümeleri oluştururlar. Bir yapıdaki teller gibi dizili süperkümeler de Büyük Duvar CfA2 denilen daha büyük bir yapıya bağlı olduğundan, bu gruplaşmalar zinciri süperkümelerle de son bulmaz ve muhtemelen evrenin gitgide daha büyük ölçekteki gruplaşmalarınca kapsanma sözkonusu olacak şekilde, hiyerarşik olarak uzar gider. Karanlık madde henüz çok iyi bir şekilde anlaşılamamış olmakla birlikte, öyle görünüyor ki, gökadaların çoğunun kütlesinin yaklaşık % 90’ını karanlık madde oluşturmaktadır. Gözlem verileri bazı gökada merkezlerinde dev karadeliklerin mevcut olabileceğini ortaya koymaktadır. Anlaşıldığına göre, Samanyolu gökadamız da çekirdek kısmında böyle bir karadelik içermektedir. Galaksi adının kökeni Galaksi adının kökeni eski Yunanca’daki, bizim galaksimizi belirtmek üzere kullanılan “sütlü, süt gibi, sütsü” anlamlarına gelen galaxias (γαλαξίας) sözcüğü ya da "süt dairesi" anlamındaki kyklos galaktikos (κύκλος γαλακτίκος) terimidir. Bu terim ve dolayısıyla Batı kültüründe Samanyolu için kullanılan "Süt Yolu" terimi eski Yunan mitolojisindeki bir mitosdan kaynaklanır: Bir gece, Zeus ölümlü bir kadından yaptığı oğlu Herakles'i, farkettirmeden uykuya dalmış olan Hera'nın göğsüne koyar. Bebek Heracles, Hera'nın memelerinden akan sütü içecek ve böylece ölümsüz olacaktır. Fakat Hera gece uyanıp tanımadığı bir bebeği emzirdiğini farkedince onu fırlatıp atar ve boşalan memesinden çıkan süt de gece gökyüzüne fışkırıp akar. Hikayeye göre, işte geceleyin gökte sönük bir ışıkla pırıldar halde gördüğümüz “Süt Yolu” (Türkçe’de Samanyolu) denilen kuşak böyle oluşmuştur. Astronomik literatürde galaksi sözcüğü, tek başınayken baş harfi büyük yazıldığında bizim galaksimiz olan Samanyolu’nu ifade eder. Uranüs’ü keşfeden William Herschel (1738-1822) astronominin bugünkü düzeyde olmadığı yıllarda derin (uzak) gök cisimleri kataloğunu hazırladığında M31 (Andromeda Galaksisi) gibi gök cisimlerini adlandırmak üzere “spiral nebula” adını kullanmıştı. Bu gök cisimleri daha sonraki dönemlerde gerçek uzaklıkları anlaşılmaya başlandığında "devasa yıldız yığınları" olarak tanımlandı ve bu kez “ada-evren” olarak adlandırıldı. Zamanla o dönemdeki evren anlayışının terk edilmesiyle bu terim de geçerliliğini yitirdi ve nihayet yerini günümüzde kullandığımız “galaksi” terimine bıraktı. Kaynakça:Vikipedi Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.