Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

-DEMOKRASİ-


Misafir ali0_1

Önerilen İletiler

DEMOKRASİ?

 

"DEMOKRASİ NEDİR"

 

Demokrasi ve Cumhuriyet

 

DEMOKRASİ BİLİNCİ

 

Evet;dikkatimi özellikle çeken bu dört başlıkla forumda demokrasi konusunu toparlamaya çalıştım...

 

Sırasıyla linklerin yönlendireceği başlıkları açan arakadaşların varmaya çalıştığı noktayı görmeye çalışacağım:

 

1)Bu başlıkta gönderdiğim son ileti aslında almam gerekeni aldığımı da gösteriyor;Demokrasi herkesin kendi tanımlamasını doğuracak türden bir kavramdır...

 

En salt anlamıyla "halk yönetimi" demokrasiyi ifade eder;beraberinde getirileri olsa da özellikle günümüzde bunlarla fazlaca özdeşleştirilmektedir...

 

2)Bu başlıkta çokça konuşulan demokrasinin peşine düşülmüş adeta ve değişik yaklaşımlarla beslenmiş...

 

3)Başlık adından da rahatça anlaşılabileceği gibi demokrasi ve cumhuriyet kavramlarını farklıca ele almaya çalışmıştır...

 

4)Demokrasiye dair kendi bakış açısını ve demokrasinin daha çok "nelerle" olması gerektiğini anlatmaya çalışmış başlık sahibi...

 

Ele aldığım başlıkları anlatmaya çalışırken bile göze çarpan bir hususu var ki ilerde ben de bunlara deyinmeye çalışacağım:Demokrasi nasıl yaşanır???

 

Saygılar...

 

:rolleyes:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fransız devrimi olurken, demokrasiyi neden burjuva sınıfı savundu, çünkü kendi çıkarları için en iyi yönetim şekli demokrasiydi.Aslında daha söylenek bir ton şey var demokrasi için ama bence bir önceki cümlem bile baya bir şeyi anlatıyor..

 

saygılar

 

Katılımınız için teşekkürler öncelikle;ama belirtmem gereken bir şey var...

 

Araştırma grubu konusuna bakarsanız göreceksiniz ki bu başlık daha çok sonuç arayan bir çalışma;"ton"larca olan sözünüzü sakınmanıza gerek yok;ileti ikonunu ünlem olarak seçip siz de "araştırma" ya katkınızı yapabilirsiniz...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Alio , Öncelikle buradan çıkacak sonucu çok merak ediyorum..Umarım benim ,demokrasinin tam olarak, ne anlama geldiğiyle ilgili bir sonuca varabileceğime inanıyorum. Demokrasi nedir ? derken sözlük anlamından ziyade, demokrasinin uygulanma efektlerinin neler olduğunun , sınırlarının neler olduğunun , ideolojiler demokrasiyi sınırlıyormu? gibi soruların cevabını bulmak için bu başlığı açmıştım.. Umarım bu başlıkta bunların cevabını buluruz..Saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu yazıya temel oluşturan ve yer yer alıntılanacak olan bilgiler Thema Larousse(Tematik Ansiklopedi)'dan alınmıştır...

 

Atina Demokrasisi Üzerine

 

Öncelikle demokrasinin kelime anlamını vermekte fayda var;demokrasi salt olarak "halkın yönetimi"dir.Bu da yönetimin yetkisini ve gücünü halktan alması anlamına gelir.İşte bu tarz bir yönetimin ilk uygulamalarından biri olarak Atina Demokrasisi gösterilir.Kent demokrasisi aslında sınırlı kalmış ve bugün anlaşılan demokrasiye fazlaca yaklaşamamıştır.Yine de uygulamada günümüzden o kadar da ayrılmamaktadır bence.İlk sorun "demos"yani halkın tanımıdır ki Atina'da karşımıza çıkan halk çoğunluğun bir bölümünü ifade eder;içinde köleler,bayanlar ve yerleşik yabancıların da bulunduğu önemli bir kısım yönetimin dışında kalmıştır aslında.Ekklesia denilen oturumların halka açık olması ise "doğrudan demokrasi" niteliği barındırarak demokrasiyi belki de bir adım daha ileri götürmüş gibi gözükebilir;ama aslında burada da bir yanılma söz konusudur.Çünkü ilerde Atina Demokrasisinin sorunlarını maddelerken de göreceğiz ki yüksek devlet memurlukları zenginlerin servet ile elde edebileceği konumdadır.Yine oturum konusunda da aynı olay gözlemlenebilir:Sayısı kırkı bulan yıllık oturumlara belirli maddi imkanlara sahip insanlar katılabiliyordu.

 

Magistratus: Bunlar yüksek dereceli devlet memurlarıdır ve her yıl seçimle ya da kurayla seçilir ve yılın sonunda hesap verirler.Bu tür bir sistem o dönemde kentin gerçekten denetim mekanizmasını belirli ölçüde harekete geçirmiş olduğunu gösteriyor.

 

Şimdi başta da verdiğim kaynaktan tespit ettiğim sorunları vereceğim:

 

1)Parayla mevki:Zenginler servetleriyle yüksek devlet memurluklarını elde ettiler;peki bu demokrasiden ne götürür, yönetimde nasıl aksaklıklar oluşur???Şimdi şöyle düşünelim:Bir mevki var,bu mevki işini yaparken halka karşı sorumlu olacaktır demokrasi gereğince;halk için iyisinin amaçlanması işin ehli olanların işlerinin başında olmasını gerektirmez mi;halbuki sırf servetle ele geçirilen makam böylece demokrasinin özü olan "halk yönetimi" anlayışını yok saymak, halkı parayla değerlendirip bir kısım insanı yönetim dışında bırakmaktır.Ve iş ehlinde olmadığı için yönetim zaten aksamaktadır.

 

2)Demogoglar:İşsiz ve profesyonellerden oluşan meclis üzerinde demogogların yoğun etkisi;bu sırf belirli çıkarlar adına meclise karar çıkarttırmaya kadar gider ve yine yönetimin dürüstlüğünü ortadan kaldırır, "halk yönetimi" anlayışı tehlikeye düşer.

 

 

Atina Demokrasisinde bozulmaların en önemli nedeni sanırım makam konusunda gösterilen ayrıcalıklar ve her dönemde görülebilecek zengin-yoksul farkının doğurabileceği kilitleyici sorunlar...

 

Sonuç olarak Atina'da esaslı bir demokrasi uygulanmıştır aslında, içinde barındırdığı sorunlar aslında bugün de rahatça gözlenebilmektedir ki bu da aslında tam demokrasi değildi dememizi zorlaştırır ya da günümüz demokrasisini daha fazla sorgulamaya götürür bizi;yani Atina artı-eksileriyle bir DEMOKRASİ örneğidir...

 

 

Demokrasinin Yüzyıllarda Yolculuğu

 

-Atina:Kent Demokrasisi

 

-14.yy:Burada incile dayalı bir eşitlikçi demokrasi görüşü etkin olmuş(Fransa,İngiltere ve Almanya)

 

-16.yy:Yunan antikçağına bakışın olduğu bir dönem;ama daha çok halk onaylı monarşik düzenler düşünülmüş ve Kalvenci reform İskoçya, Fransa ve Hollanda'da demokratik bir nitelik kazanmış

 

-17.yy:İngiltere'de yaşanan devrimler

 

Ve Demokrasi Kuramı

 

Özgürlük insanın doğal hakkıdır, bir hükümet ancak halkla sözleşmeye dayanıyorsa meşrudur, yasama ve yürütme güçleri ayrılmalıdır.

Görüşleri John Lock tarafından dile getirildi.

 

Bunlar aslında demokrasinin taleplerini açıkca ortaya koyuyordu ve günümüze ulaşan demokrasi yolculuğunda önemli yer buldular.Öyle ki artık konuşulan yönetme hakkının kaynağı değil de anayasal hakların halk tarafından kullanımı oldu;yani insanlık artık hangi şekliyle olursa olsun demokrasi kavramının yok ettiği "tanrıdan gelen hükümdarlık" anlayışını terk ediyordu.

 

18.yy'da göze çarpan iki ayrı demokrasi anlayışı vardır:

 

1)Dinci akım:İngiltere ve Amerika

 

2)Laik ve Rasyonalist akım:Fransa

 

Ancak düşünürlerin ortak noktası demokrasi temelinde yatan "erdem"di(J.J. Roussea,Saint-Just,Rebespierre)

 

Aydınlanma çağı demokrasisi parlamenterdi;ancak kaynakta da bahsedildiği gibi Karl Marx bunu "biçimsel demokrasi"ilan ediyordu.Yine sosyalizm kuramcıları(Lasalle, Fourier,Proudhon) burjuva demokrasisine yaklaşmadılar ve kendilerince zaten iktidarın halka ait olduğunda onun tarafından kullanılacağını savundular.

 

Sonuç olarak günümüze uzanan demokrasi yolculuğunda kaç şekile bürünürse bürünsün demokrasi kendini dünya genelinde gösterdi ve gelecekte de gösterecek gibi gözüküyor...

 

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu yazıda söz edilecek isimler hakkında geniş çaplı bir araştırma yapmadım;zaten genel olarak demokrasiye bakılacak olduğundan derinlemesin isimler üzerinde durmadım;öncelikle bunu belirteyim;ikinci olaraksa adını vereceğim bir kitaptan not ettiklerim ve üzerine düşündüklerimi paylaşmaya çalışacağım...

 

-:Kitaptan çıkarımlar;alıntılar

 

*:Anlatılanlar üzerine kendi yorumlarım

 

 

20.yüzyıl politik düşünürleri

 

Robert Benewick-Phılıp Green

 

Çeviren:Ali Çimen

 

Timaş Yayınları

 

Norberto Bobbio(1909- _)

 

-Kendisi İtalyan solunu eleştirmiş ve Liberal Demokrasi anlayışı göstermiştir.Sosyalizm talebini demokratik bulmayan Bobbio temsili demokrasiyi uygun bulmuş ve her durumda yapılacak katılımın da aksamaya neden olabileceğini düşünmüştür.Batılı parlamenter demokrasinin bazı gizli güçler üzerinde yeterince etkili olmaması;bazı sosyal güçlerin birlikteliği ile parlamenter demokrasinin baskı altına alınması ona göre sorundur.Demokrasinin sınırları genişlemelidir;vatandaşların hangi alanları kapsayacak şekilde oy kullanabileceği üzerinde durulmalıdır.

 

Sözleri:

"Demokratik prosedürler en azında eşit ve evrensel oy hakkını,çoğunluk yönetimini ihtiva eder,azınlık haklarını garanti altına alır,alınan kararların onlara uyması beklenenlerin çoğunun onayını almış olmasını garanti eder, seçme ve seçilme hakkını ve buna paralel olarak özgürlüğü temin edecek kurum ve oluşumları;anayasal hakları ve kanunları muhafaza eder."

 

"Demokrasi, gücü elinde tutanların tanrı gibi görünmez olma isteklerine rağmen, gücün kullanılmasını şeffaflaştıran bir unsurdur."

 

"19.yüzyılın sosyalizm tanımlaması, özel mülkiyetlerden kamu mülkiyetine geçiş fikri ölmüştür."

 

"Eğer sosyalizm, üretim araçlarının sahipliğinin özel şahıslardan toplumun eline aktarılmasını kast ediyorsa -ki 20. yüzyılda toplumun elinden kasıt devletin kendisi olmuştur- o zaman devlet gücünü kötüye kullanma kapitalist toplumlardakinden daha fazla olmaktadır, olacaktır."

 

*Burada rahatça görebileceğimiz husus demokrasiyi güçlendiren ve onu koruyan denetim mekanizmaları ve demokraside gelişen dünyayla halkın alacağı yerin belirlenmesinin önemi bence;sosyalizme karşı olşunun sebebi de büyük ihtimalle yine bu anlayışın suistimale daha açık olması olabilir...

 

 

Robert Alan Dahl(1915- _)

 

-Burada Poliyarşi kavramı devreye giriyor.Poliyarşi:Lider olmayanların liderler üzerinde bir kontrol uygulayamadığı süreç olarak tanımlanmıştır.Dahl'a göre hala geçerli ve tatmin edici bir demokrasi tarifi yoktur.Demokarisinin gelişim sürecini şöyle ifade eder:

 

1)Şehir devlet

2)Ulus devlet

3)Gelecekte beklenen:Şirket ve birlikleri hatta ululararası kurumları da kapsayacak daha geniş alan

 

*Burada dikkatimi en çok çeken dünyanın gittikçe küreselleşen yapısını demokrasi kavramıyla özdeşleştirme anlayışı oldu...

 

John Dewey(1859-1952)

 

-Pragmatizm felsefesinden hareketle iki katmanda ele alır:instrumentializm;experimentalism(deneyselcilik).Demokrasi onun için daha çok iletişim nedeniyle önemlidir.İnsanlar özgürce ve haklarıyla iletişim içinde demokraside yer alırlar.Deneme-yanılma akılcılığı mümkün olur.

 

*İletişim en önemli nokta görülmekte; ve bir çok insanın vereceği kararın daha güvenilir olabileceğine dikkat çekilmektedir...

 

Jürgen Habermas(1929- _)

 

-İletişim,karşılıklı ve eşit diyalog içeren ideal konuşma ortamı önemlidir.

 

*Yine iletişim ön planda...

 

Walter Lippmann(1889-1974)

 

-Freud'un düşüncelerini politikaya uyarlamıştır.Politik kurum ve mantıklı argümanlar ardında yatan gerçek sosyal güçleri maskeler ve bastırır.Ona göre yeni sosyal hareket ifade edilmeyi bekleyen duygudur, politik lider bu yoğun duyguları verimli kanallara aktarmalıdır.En iyi örneği de Theodore Roosevelet'dir.John Dewey'in bilimsel metodu önemlidir onda.Yasaların demokratik birliğin garantisi olduğunu düşünür.

 

"Mutlakiyetin çökmesiyle bilim yükselir.Bu kendini idaredir."

 

*Siyasete daha bir bilimsel yaklaşım gösterilmiş ve aslında ben burada biraz da toplum mühendisliği kavramını gözledim...

 

Crawford Brough Macpherson(1911-1987)

 

-Liberal demokrasinin yönlerini sosyalizme uyarlamaya çalışır.Sosyalizm ve Liberal demokrasiyi zıt görenlere karşıdır.Ancak yine de eşitlik kararlılığının kapitalizm karşısında sosyalizme dünya sistemleri arasında mücadelede avantaj verdiğini savunur.

 

*Sosyalizm-Demokrasi ilişkisi açısında önemli bir yaklaşım bu.Hatta bence sosyalizmin güncellenmiş bir versiyonu gibi olur bu;çünkü sosyalizm en salt anlamında "toplumculuktur" burada toplum denilen halksa ve demokrasi de en salt anlamıyla halk yönetimiyse zaten tabandan bir bağları vardır aslında;sonuçta toplumcu olanı meşrulaştıran yine toplum olacaktır...

 

Gaetano Mosca(1858-1941)

 

-Ona göre büyük çoğunluk yönetilendir.Yönetici sınıfın yapısının da değişen toplumla değişmesi gerektiğini savunur.Demokrasini çoğunluk yönetimi getirmemektedir, yöneticileri kurnazlığa itmektedir.Kendisi Mussolini'nin rakibidir.

 

*Demokrasiye biraz olumsuz bakmış gibi;ama doğruluk payı da çok yüksek;özellikle günümüzde ülkemizde çokça konuşulan siyasette yozlaşma olayını buradan rahatça çıkarabiliriz...

 

Yoshino Sakuzo(1878-1933)

 

-Japon demokrasisinin önemli ismidir.Liberaldir.Batıdan kapitalist demokrasiyi almasına rağmen güç yoğunluğunu İmparatorluk ve destekleyici yan kurumlara bırakmaktadır.Vatandaşların isteklerinin dikkate alınması gerektiğini de vurgulamıştır.Demokrasiyi yeniden yorumlayan Sakuzo halk demokrasi için mücadele etmediğinden demokrasinin temelini doğal haklar olarak görmez.Hakimiyet halka ait değildir, kamu politikalarının halkın refahını artırmasını garanti edici kurumlarını almak yeterlidir.Demokrasiye fonksiyonel yaklaşımı bireysel haklardan baskındır.

 

*Ve Japon demokrasisinden bir yüz;yaklaşımı çok kendine has olmakla birlikte batı anlayışından ayrıldığı noktalar aslında o kadar da zıtlık taşımıyor;nasıl mı???Şöyle:yönetim halktan güç alır;ama halk bu gücü kendi elde etmek istemiyorsa işin içine fazlaca çekilmesine gerek duyulmaz;denetim mekanizmaları yine baskın anlayışa bırakılır ama halk yapılan işlerde öncelikli olarak düşünülür...

 

Bu isimler hakkında bilgi sahibi olan arkadaşlar paylaşımlarını eksik etmesinler lütfen...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

faydalı bir başlık bu, :)

demokrasi toplumun %50 sinden fazlasının kararlarına uyulan yönetim şekli değil mi aynı zamanda?

bu durumda %51'in istediği oluyor ve %49'un istediği seçenekler gündeme gelmiyor...du.

 

çeşitli yönetim mekanızmaları ile bu sorun aşılmaya çalışılmakta ama yinede aklıma takılan şey hep daha iyi bir sistemin olup olamayacağıdır. :unsure:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

faydalı bir başlık bu, :)

demokrasi toplumun %50 sinden fazlasının kararlarına uyulan yönetim şekli değil mi aynı zamanda?

bu durumda %51'in istediği oluyor ve %49'un istediği seçenekler gündeme gelmiyor...du.

 

çeşitli yönetim mekanızmaları ile bu sorun aşılmaya çalışılmakta ama yinede aklıma takılan şey hep daha iyi bir sistemin olup olamayacağıdır. :unsure:

 

Sağolun öncelikle...

 

Aslında kaynaklardan elde ettiğim en önemli bilgi demokrasinin salt çoğunluk yönetimi olmadığı ve çok farklı bimlerle ele alınabileceği;misal:Hitler'in düzenini getiren de Demokrasi;liberalizmi güçlendiren de demokrasi...

 

Daha iyi sistem konusunda benim de çok şüphem var;hatta bu başlık altında daha önce savunduğum "demokrasi ütopyadır" görüşünü idea mı yoksa korku ütopyası mı diye de ele almak istiyorum...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Demokrasi korku ütopyası olabilirmi?

Bunu düşününce aklıma demokrasinin insanlara dayalı olduğu ve insanların etkilenebileceği ihtimali geliyor,

şu anda da olduğu gibi çeşitli etkenlerle insanlar kolayca fikir değiştirebilir, peki değiştirirlerse ve %51 çoğunluğa dayalı demokraside neler olabilir? sayet kontrol-denetim- birimlerini aradan çıkartırsak karşımıza ne gibi bir sonuç çıkar? evet ben korktum. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Korkmakta da haklı olabiliriz..Demokrasinin nelere gebe olabileceği korkusu , bütün oluşumlara gebe olabilir sonuçta değil mi? Ama korkmak savunma psikolojisinin gelişmesini sağlayan bir mekanizma..Belkide Demokrasi hakkında ki yorumlar ,yada bakış açıları, bu psikolojinin sonuçları da diyebiliriz..Demokratik yollarla antidemokratik neler yapılabilir? Korkmamak mümkün değil hakikaten..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Başlarken ileti ikonunu unuttuğum iletiyi belirtiyor ve araştırma dahilinde olduğunu söylüyorum...

 

Şimdi gelelim demokrasiye...

 

 

Demokrasi deyince ne anlaşılmalı???

 

 

Okuduklarımız;konuştuklarımız demokrasi tanımını oturtmamız açısından önemliydi;şimdi bu tanımı kendimce yapmak gerekliliğini hissettim.Demokrasi kelime anlamıyla halk yönetimidir,evet.Ama uygulama alanıyla değerlendirildiğinde aslında daha farklı bir yön çıkıyor ortama.Demokrasi yönetimi halkın meşrulaştırması mı yoksa gerçekten bize zamanında söylendiği gibi halkın kendisini yönetmesi mi???Benim araştırma sürecinde gördüğüm ilki oldu;çünkü her türlü kaynakta demokrasiye yaklaşılırken ne kadar farklı tanımı olduğunu ve bunların çoğunun aslında iktidara "yönetici" oturttuğunu gördüm.Aklı yerinde her insanın anlayabileceği gerçek karşımızda duruyor artık:Yönetilen kendi kendini yönetmiş olamaz;ancak yöneteni belirli ölçülerde yargılayabilir, görevi olarak da ona meşruluk kazandırır...

 

Halkın kazandıracağı meşruluğun çağımızdaki önemi...

 

Bir zamanlar yönetim anlayışı tanrı vb kutsal güçlerden geliyordu;ancak değişen dünya tanrı kavramının sadece gökten bize emir verecek kadar somut olmadığını gösterdiği gibi akıl ve bilimi de ön plana aldı.Bu arada artan nüfus ve birbirinden daha çok haberdar olan toplumlarda artık yönetenin yönetimini devam ettirmesinde yönetilenin tavrı çok önemli bir konuma geldi...

 

18.yy'da güç kazanan;19.yy gelişmişlerin tercihi olan;20.yy'da dünyayı saran demokrasi anlayışının güçlenmesinde en önemli etken küreselleşme ile bağları güçlenen toplumlar ve gelişen teknikle gücün farklı ellerde toplanmasına sağlanan olanaktı.Bilimde dahi görülen dallanma yönetimde de kendini gösterecek ve güçler ayrılığı tüm yurtlarda zorunluluk halini alacaktı...

 

Böylece bir insan kendisini yüceltmek istediğinde dahi arkasına sağlam sermaye grupları ve iş yapacak halkı almak zorunda olacaktı;bu da demokrasinin zorunlu olması demekti;Yeni Dünya Düzeni demokrasiyi kaçınılmaz kılıyordu...

 

 

 

Bir sonraki iletide gücün denetlenmesine değinmeye çalışacağım...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cemil Meriç'in "Bu Ülke" adlı kitabından...

 

"İki asır önce basılan bir ikonoloji kitabında, kadın olarak tasvir edilmiş; alnında asma yapraklarından bir taç sırtında kaba giysiler; bir elinde nar, ötekinde yılan.

 

Her çağ kendi rüyalarını, kendi emellerini söyletmiş kelimeye; her demagog kendi yalanlarını. Uğruna sel gibi kan akıtılmış. Nedir bu demokrasi?

 

Katıksız demokrasi ayak takımının despotizmidir diyor Voltaire. Demokrasinin temeli fazilettir, diyor Montesquieu... De Maistre: hırstır, diyor. Demokrasi adaletin temelidir, Vacherot'ya göre. Prodhudhan'a göre, ruhani ve cismani bütün iktidarların sona ermesidir. Thierry için, demokratik cumhuriyetlerin sonu ahlaki bir alçalıştır.

 

Günümüze gelelim: Weber'ci bir sosyoloğa göre, demokrasiyi diğer siyasi rejimlerden ayıran önfaraziye: hürriyet. Hürriyet, demokrasinin başlangıcından itibaren mevcuttur.; derece kabul etmeyen, kayıtsız şartsız bir hürriyet. Bu mefhum demokrasinin amacını da belirler: Eşitlik gerçekleşemez, gerçekleşirse demokrasi hikmet-i vücudunu kaybeder, yerini anarşiye bırakır. Tarihdeki demokrasileri anlamak ve özlerinden ne kadar uzaklaştıklarını tayin etmek için onları bu saf tiple karşılaştırmak gerek.

 

Çağdaş Avrupa'nın demokrasi anlayışı bu, kısaca."

 

 

Saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılan herkese tekrar teşekkürlerimi sunarak başlıyorum...

 

Bir önceki iletide belirttiğim gibi demokraside göz önünde bulundurulacak en önemli konulardan biri gücün denetlenmesidir...

 

Neden denetleme ihtiyacı duyulur???

 

İnsanlar farklı yaradılıştadır;ortak özellikler olsa da her insan aslında "özel"lik barındırır.Gruplaşan insanlar kendi aralarında belirli değerleri yücelterek bu değerlere sarılırlar.Kimi zaman din kimi zaman da para değer olarak çıkar karşımıza.Teknik günümüzün siyasi yapısını anlamada bize çok yardımcı olacak.Önce tekniğin insana, bireye getirisini anlamak lazım.Sonra da bu bahsettiğimiz bireysel özellikler ve gruplaşmalardaki rolünü anlamamız gerekir.

Teknik insanlara güç verdi;en basit insan dahi bir şekilde diğerlerinin yanında bu güçten pay aldı.Gelişen teknik hayatı bireyselleştirmede çok önemli bir adım oldu;birey;ama nasıl birey???Belirli güç odaklarının "beslediği" "özgür" bireylerden oluşuyor günümüz gelişmiş toplumu.Bu bireyleri besleyen ve üst tabakayı oluşturanlar ise kendi aralarında "saygın" gruplaşmalarla bağ kuruyorlar.Gruplar artık daha güçlü olduğu gibi küçük ama etkili bu oluşumlar içinde yer alan bireyleri olabildiğince yükseğe çıkarabilmekte ve devlet gibi geniş kitleleri içine alan oluşumların üzerine oturtabilmektedir.Çünkü ortak değer peşinde koşan bireyler grupla özdeşleşmiştir ve derecelerine göre paylarını da alırlar.

Peki bunun denetlemeyle ne alakası var???Denetlemeyi iki şekilde anlarız:1)Halk kendini yöneteni denetleyerek onu yok sayan bir yönetim anlayışından korunuyor;bunu da hükümetlerden bağımsız kurumlar(mahkemeler, sendikalar ......) sağlıyor.2)Devletin temelinde yer alan yerleşik gruplar kendilerine karşı gelecek hareketleri kovuşturmaya çalışıyor.Hangisini kabul edeceğimi sonra belirteceğim.Burada asıl olan şu;denetleme "halkı yöneten iktidarı sorgulama, onu eleştirme ve yerleşik düzene aykırılığını önleme" dir bu maddelerden çıkardığıma göre.

Şimdi gelelim 1 mi 2 mi olayına.Bir kere 1 mantıken yanlış bir yaklaşım;politikacıların en önemli taktiği olan "demokrat" yaklaşım kendi içinde yanlış;öyle ki bugün aklı başında herkes sendikaların nasıl belirli grupların etkisine açık olduğunu;bağımsız dediğimiz mahkemelerin ve yargıç sınıfının dahi nasıl bu tür gruplardan kopuk olamayacağını anlamaktadır.

2 ise aslında demokratik devletin denetleme mekanizmaları hakkında tam bir tanım barındırıyor.Bu yaklaşım gelişmiş demokrasiler için doğru değil diyenler olabilir;ben de sorarım onlara gelişmiş düzende farklı grupların farklı çıkarlar için çatışıyor olması neden hesaba katılmıyor.Bu durumda gelişmekte olan ülkeler ve üçüncü dünyadaki kadar net bir baskı kendini hissettirmez çünkü aydın demokrasi kendi içinde bu ülkelerdeki gibi "basit" yollara başvurmayabilir.İletişim ve çıkar gruplarının savaşım yöntemi de "aydınca" olacaktır.

Uzun lafın kısası:Demokratik devlet demokrasi ve çağın getirilerini devam ettirebilmek ve bunu devletin "öz"üne bağlı kalarak yapabilmek için yine "öz"ündeki güçlü grupların denetimine açıktır.

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

DEMOKRASİ EN BÜYÜK ÜTOPYADIR;KÜRESELLEŞEN DÜNYAYA SUNULMUŞ ANTİKADIR...

 

Demokrasinin uygulanabilirliği

 

Demokrasi halk yönetimi olmakla birlikte Platon'un Devleti'ndeki tanımı ve sonrasında çeşitlilikle özdeşleşmiş, özgürlük anlamına gelmiştir.Çünkü "halk yönetimi" fikri özünde halkı oluşturan bireylerin özgürlüğünü ve eşit haklarını barındırır.Hatta ideal devlet aranırken çizilen kötü yönetim tablolarında demokrasi hem ideal yönetime hem de diğerlerine açık bir yönetim olarak anlatılır;ancak ideal düzenin bozulma sırasında tiranlık faciasından bir önce gelir ve onu barındırır.Sebebi de oligarşiden kalma zengin sınıf ve bunların sömürdüğü diğerlerinin haklar aldıktan sonra aşırıya giden hırsı ve zorbaların iyice açgözlüleşmesidir.Tiranlık da tam bir facia olarak tasvir edilir;ideal düzenin tam karşısında gösterilir.Yine de demokrasi her türlüsüne yol açacağından ideal düzene de en yakınlarındandır(diğer kötüler içinden).Peki günümüzde olanları da buna eklersek ve bir daha demokrasi ile ideal düzeni karşılaştırırsak ne görebiliriz???

 

Günümüz devletleri ideale yakın mı uzak mı???

 

Bir zamanlar Platon'un tanımladığı ve birçoklarının da üzerinde durduğu kötü düzenleri bugün birlikte o kadar rahatça görüyoruz.Şan şeref tutkunu Timokrasi ile para aşığı Oligarşi;bunlardan kötü saldırgan Tiranlık anlayışını dünyamızın her yerinde görüyoruz;İbn Rüşd'de zamanında gördüğü kötü düzenleri ve bunların nasıl erdemli devletten bozulduğunu Platon'un Devleti üzerine yazdığı şerh de anlatıyor.Ama günümüzde daha farklı bir yan var.Küresel dünyada;demokrat bir moda havası varken bunlar nasıl doruk noktada?Çok açık yukarda da anlattığımız gibi demokrasi getirdiği tabiri caizse "başıboşluk" içinde her türlüsünü filizlendiriyor;ve aç gözlü insanın erdemi kaybettiği; maneviyatını, kendini maddesel yüceltme girişimiyle yok ettiği dünyamızda kötülüğün çığ haline gelmesi de bu şartlarda daha kolay.Yani bir zamanlar düşünürlerin her şeye rağmen şans verdiği demokrasi günümüzde canavara besin sağlıyor gibi...

Evet pratikte demokrasi(yaklaşıldığı kadarıyla) günümüzün en iyisi gibi gözüküyor;ama teoride ona yaklaşılması dahi biraz yanıcı oluyor;yani uygulandığı kadarıyla bir şekilde özellikle gelişmiş ülkelerde "siyasi" anlamda düzen getiren demokrasi ahlaki ve felsefi yanıyla sınıfta kalıyor;bir çok insani sorunu besleyebiliyor...

 

Demokrasi korku ütopyası mı???

 

Demokrasiyi en mükemmel şekliyle ele alacağız tabi burada...

 

-Halk yasama ve yürütme kadrolarını seçecek;yargı bunlardan bağımsız "demokratik" yasalara bağlı olarak işleyecek;yönetimin denetlenmesi açısından yönetici kişiler halkın "yönetim yargısına" açık olacak...

 

-Yasalar özgürlükçü olacak ve bunu özgürlüklerin "çatışması"nı engelleyecek bir biçimde düzenleyecek;eşit haklar mevcut olacak...

 

-Önemli konularda halka gidilecek...

 

İlki demokrat düzenin halktan kopmadan devam edebilmesi için;ikincisi özgürlük kavramının sulanmaması için;üçüncüsü ise gerektiğinde halkın katılımın daha fazla sağlanması için önemli...

 

Ama üçü de içinde ayrı ayrı tehditler barındırıyor...

 

1)Ya birileri sağlam komplolarla her türlü kurumu ele geçirirse...

 

2)Özgürlük kavramının aşırı durumlarda değerlendirilmesi ya belirli çıkar gruplarının işine göre yönlenirse...

 

3)Niceliği haddini aşan halk oylamaları sistemi kitlerse;üretimi kötü etkiler ve harcamaları artırırsa;istikrarı bozarsa...

 

Ama şunu hesaba katmadık;bu bir ütopya;silelim çıkarcıları;ortak amacı burada yaşamak, güzelce yaşamak olan insanların düzenini getirelim;evet demokrasi yakıştı gibi...

 

Ama bir dakika!!!

 

Bu insanların ortak amacı ne;hani şu her türlü düşünce sisteminin çizdiği siyasi anlayışta yer alan amaç ne???Şeref, para, sadece erdem???

 

İşte bu olmadı;herkes özgürken çizilen erdemli ütopyalara uygun bir tablo karşımıza yine çıkamadı;çünkü içerisinde her türlüsü vardı;hem eşitlik de adalete uymuyor zaten Platon'un Devleti'nde;ne yapılabilir;başka yolu yok mu???

 

Var mı???

 

Düzen karmaşadan doğabilir mi???

 

Yukarda saydığımız denetim yine ortak amaçlı insanların ürünü değil midir???

 

Yani demokrasi içinde ideal bir şeyler taşır ama ideal değildir...

 

Peki ya korku bu işin neresinde???

 

Yukarda yeterince saymadık mı günümüz kötü şartlarını doğuran açgözlülüğün nasıl demokratik haklarla beslenebileceğini;ve daha bir çoklarının yine aynı şekilde güçlenebileceğini;hele bir de işi ehli olan almadı mı vay dünyanın haline...

 

Günümüzü anlamak demokrasi ve özgürlüğü;devlet yönetimi ve insanın olgunluk kazanmasını anlamakta saklı bence...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

DEMOKRASİ ÜTOPYASI DEVLETİN EN ÇOK İHTİYACI OLAN VE İÇİNDE BARINDIRDIĞI İNSANLARI DA ETKİLEYEN DÜZENİ SAĞLAYAMAZ;BU DEVLETTE HERKESİN KENDİ DÜZENİNE OLANAK SAĞLANMASI, FARKLILIKLARIN DAHİ DÜZENİN BÜTÜNLEYİCİSİ OLARAK KULLANILMASINI DA ENGELLER ASLINDA, ÇÜNKÜ HİÇ KİMSE DEVLETİN DÜZENİYLE TABANDA UYUŞMAK ZORUNDA DEĞİLDİR;HATTA HERHANGİ BİR DÜZEN ARAYIŞI DA GÜÇ ELDE ETTİĞİNDE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREBİLİR YANİ DÜZENİ DEĞİŞTİREBİLİR...

 

DEMOKRASİNİN HER YERDE DEVLETİN İÇ DİNAMİKLERİ İÇERİSİNDE ERİMESİNİN VE YENİDEN ŞEKİLLENDİRİLİP HALKA SUNULMASININ SEBEBİ DE BU OLSA GEREK...

 

Artık sizin fikirlerinizi bekleyeceğim;sonuçta yer alacak değerlendirmeler için 2 Temmuz'a kadar bekleyeceğim;hatta bu süreç de anlaşılmayan, karşı olunan noktalar hakkında tartışmak isteyenler çıkarsa sonucun salt "ali0_1" içerikli olması da engellenmiş olur...

 

Saygılar...

 

Sevgiler...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Alio, demokrasi yolculuğundaki, bize sağladığın bu bilgiler için ve emeğin için teşekkür ederiz..

 

Benim demkrasiye olan ümidimi zedeleyen bir husus daha var..İdeolojiler.... bu farklılıkları demokrasinin önündeki en büyük engel olarak görüyorüm..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Alio, demokrasi yolculuğundaki, bize sağladığın bu bilgiler için ve emeğin için teşekkür ederiz..

 

Benim demkrasiye olan ümidimi zedeleyen bir husus daha var..İdeolojiler.... bu farklılıkları demokrasinin önündeki en büyük engel olarak görüyorüm..

 

Ben de sizlere teşekkür ederim...

 

Haklısınız;ideolojiler zaten devletin temeline işleyip yönetimine etki edecektir;bu zorunlu olandır,he bir yerde değişkenlik gösterir diğer yer daha katıdır daha bağlı kalınır...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SONUÇ:

 

Demokrasi ulaşılması amaçlanan olarak her türlü ifadeye zararlı olana kadar hoşgörüyle yaklaşan, kendi içinde doğal olarak özgürlük ve bireysellik barındıran yönetim anlayışıdır; bu yüzden yöneten-yönetilen iç içedir...

 

Demokrasi yaşanabildiği en iyisiyle temsili olarak halka yönetim hakkı tanıyan; özdeki amacı yönetimi, gelişen dünyayla önemi artan halkla meşrulaştırmak ve halkı ön planda tutan politikalar izlemek olan bir anlayıştır; ancak görüldüğü gibi fazla etkiye açık olmakla birlikte bu etkilere karşı denetim mekanizmaları geliştirilmiştir; her şeye rağmen "devlet" yine kendi "öz"ünü korumaktadır ve demokrasi ancak kendisine izin verilen bahçesinde halka açık olarak oynamaktadır;asıl demokrasi ise ütopyada yerini almıştır ve idealliği de çokça sorgulanmalıdır; bu onun doğasında her türlüsünü barındırabilecek olmasından kaynaklanmaktadır...

 

 

 

 

Saygılar...

 

Sevgiler...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Demokrasi ulaşılması amaçlanan olarak her türlü ifadeye zararlı olana kadar hoşgörüyle yaklaşan, kendi içinde doğal olarak özgürlük ve bireysellik barındıran yönetim anlayışıdır; bu yüzden yöneten-yönetilen iç içedir..."

Bu ifadeler içinde en hoşuma giden , zararı olana kadar hoşgörü....Eğer ifade şekilleri zararlı olmaya başlıyorsa, hoşgörününde bittiği bir noktada vardır elbet..

 

Açıklamaların için teşekkürler sevgili Alio.. SAYGILAR

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 8 ay sonra...

Ali0_1'e eleştirim:

 

- Evet, o günlerde daha objektif ifadeler kullanmak istedin ve dedin ki sen de kalıplara uyarak "tanrıdan gelen meşruluk"; dur orada bakalım...

 

Bakınız değerli okur, batıdan özellikle de Fransa'dan gelen kavramlara bayılırız ama kimse oralarda papalıkla krallar arasındaki otorite mücadelelerini ve nasıl bir yönetim anlayışı sergilendiğini hesaba katmıyor...

 

Yetkiyi tanrıdan almak falan değildir söz konusu olan; çünkü demokrasinin meşruluk anlayışının bir sebebi olmalıdır daha derince...

 

- Demokrasi bir fikir yapısı olarak da ele alınabilir yani bir "anlayış" tır belki de, neden meşruiyetin kaynağı halktır hatta millettir???Çünkü öteki türlüsünde bir sisteme bağlanmamış güçlü yönetim kendini keyfiyetten arındıramayacaktır...

 

Yani aslında önemli olan hukuk devleti sürecidir bu demokrasi konusunda; mesele hangi anlayışa göre kanun yaptığınız değildir; kimisi İslam hukukunu kabullenir kimisi daha seküler bir anlayış ister mesele ise keyfiyeti değil de aslında her türlü aklın yöneldiği üst değerler bütününü öne çıkarıp insan gibi yaşayabilmek ve insanların birbirlerine karşı durumunu adaletle düzenleyebilmektir...

 

Misal:

Bir laik diktatörya, İslam hukukunu temel alan demokrasi anlayışına sahip bir hukuk devletinden iyi olamaz...

 

Kendini dini ilan eden ama her türlü keyfi ve zalim uygulamaya açık bir dinci yönetim gerçek anlamda laikliği demokrasi ve hukuk devletiyle yaşatabilen bir devletten iyi olamaz...

 

Ama aynı şekilde keyfiyetle sarılmış bir demokrasi de hukukuyla yöneteni sınırlayabilen ama demokratik olmayan bir devletten iyi olamaz...

 

İş her zaman bizim kendimizi bilmemizde bitiyor aslında; biz kimiz ki kendimizi yüceltip insanlara bu dünyayı yaşanmaz kılalım???

 

İlerleyen süreçte demokrasinin korku ütopyalığına dair yeni açılımlar aramaya çalışacağım...

 

Saygılar...

 

Sevgiler...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Demişiz ki:

DEMOKRASİ EN BÜYÜK ÜTOPYADIR;KÜRESELLEŞEN DÜNYAYA SUNULMUŞ ANTİKADIR...

Diyorum ki:

 

Demokrasinin büyüklüğü aslında günümüzün modeli olarak küreselde yerini almış olmasından ileri gelmektedir denilebilir; antikalığı ise doğrucadır bir yere kadar ama koşulların kendi özelliklerine bağlı kendinden bir demokrasi anlayışı oluşmuş denilebilir; misal:Siyasi partiler...

 

Demişiz ki:

Demokrasinin uygulanabilirliği

 

Demokrasi halk yönetimi olmakla birlikte Platon'un Devleti'ndeki tanımı ve sonrasında çeşitlilikle özdeşleşmiş, özgürlük anlamına gelmiştir.Çünkü "halk yönetimi" fikri özünde halkı oluşturan bireylerin özgürlüğünü ve eşit haklarını barındırır.Hatta ideal devlet aranırken çizilen kötü yönetim tablolarında demokrasi hem ideal yönetime hem de diğerlerine açık bir yönetim olarak anlatılır;ancak ideal düzenin bozulma sırasında tiranlık faciasından bir önce gelir ve onu barındırır.Sebebi de oligarşiden kalma zengin sınıf ve bunların sömürdüğü diğerlerinin haklar aldıktan sonra aşırıya giden hırsı ve zorbaların iyice açgözlüleşmesidir.Tiranlık da tam bir facia olarak tasvir edilir;ideal düzenin tam karşısında gösterilir.Yine de demokrasi her türlüsüne yol açacağından ideal düzene de en yakınlarındandır(diğer kötüler içinden).Peki günümüzde olanları da buna eklersek ve bir daha demokrasi ile ideal düzeni karşılaştırırsak ne görebiliriz???

 

İyi de demişiz...

 

Demişiz ki:

Günümüz devletleri ideale yakın mı uzak mı???

 

Bir zamanlar Platon'un tanımladığı ve birçoklarının da üzerinde durduğu kötü düzenleri bugün birlikte o kadar rahatça görüyoruz.Şan şeref tutkunu Timokrasi ile para aşığı Oligarşi;bunlardan kötü saldırgan Tiranlık anlayışını dünyamızın her yerinde görüyoruz;İbn Rüşd'de zamanında gördüğü kötü düzenleri ve bunların nasıl erdemli devletten bozulduğunu Platon'un Devleti üzerine yazdığı şerh de anlatıyor.Ama günümüzde daha farklı bir yan var.Küresel dünyada;demokrat bir moda havası varken bunlar nasıl doruk noktada?Çok açık yukarda da anlattığımız gibi demokrasi getirdiği tabiri caizse "başıboşluk" içinde her türlüsünü filizlendiriyor;ve aç gözlü insanın erdemi kaybettiği; maneviyatını, kendini maddesel yüceltme girişimiyle yok ettiği dünyamızda kötülüğün çığ haline gelmesi de bu şartlarda daha kolay.Yani bir zamanlar düşünürlerin her şeye rağmen şans verdiği demokrasi günümüzde canavara besin sağlıyor gibi...

Evet pratikte demokrasi(yaklaşıldığı kadarıyla) günümüzün en iyisi gibi gözüküyor;ama teoride ona yaklaşılması dahi biraz yanıcı oluyor;yani uygulandığı kadarıyla bir şekilde özellikle gelişmiş ülkelerde "siyasi" anlamda düzen getiren demokrasi ahlaki ve felsefi yanıyla sınıfta kalıyor;bir çok insani sorunu besleyebiliyor...

 

Diyorum ki:

 

Pratikte sorun hukuk devleti anlayışından ya da daha genel ifade etmeye çalışırsak yüce değerlere bağlı, keyfiyetten uzak ve erdemli bir yapının oluşturulmasından doğan karmaşıdır diyebiliriz belki de; teoride ise anlatmaya çalıştığımız düzenin kendi içinde kendini yok etme potansiyelidir ama bunun ideal anlamda ele alınışında toplumun da farklıca hayal edileceğini hesaba katmak gerekir...

 

Demişiz ki:

Demokrasi korku ütopyası mı???

 

Demokrasiyi en mükemmel şekliyle ele alacağız tabi burada...

 

-Halk yasama ve yürütme kadrolarını seçecek;yargı bunlardan bağımsız "demokratik" yasalara bağlı olarak işleyecek;yönetimin denetlenmesi açısından yönetici kişiler halkın "yönetim yargısına" açık olacak...

 

-Yasalar özgürlükçü olacak ve bunu özgürlüklerin "çatışması"nı engelleyecek bir biçimde düzenleyecek;eşit haklar mevcut olacak...

 

-Önemli konularda halka gidilecek...

 

İlki demokrat düzenin halktan kopmadan devam edebilmesi için;ikincisi özgürlük kavramının sulanmaması için;üçüncüsü ise gerektiğinde halkın katılımın daha fazla sağlanması için önemli...

 

Ama üçü de içinde ayrı ayrı tehditler barındırıyor...

 

1)Ya birileri sağlam komplolarla her türlü kurumu ele geçirirse...

 

2)Özgürlük kavramının aşırı durumlarda değerlendirilmesi ya belirli çıkar gruplarının işine göre yönlenirse...

 

3)Niceliği haddini aşan halk oylamaları sistemi kitlerse;üretimi kötü etkiler ve harcamaları artırırsa;istikrarı bozarsa...

 

Ama şunu hesaba katmadık;bu bir ütopya;silelim çıkarcıları;ortak amacı burada yaşamak, güzelce yaşamak olan insanların düzenini getirelim;evet demokrasi yakıştı gibi...

 

Ama bir dakika!!!

 

Bu insanların ortak amacı ne;hani şu her türlü düşünce sisteminin çizdiği siyasi anlayışta yer alan amaç ne???Şeref, para, sadece erdem???

 

İşte bu olmadı;herkes özgürken çizilen erdemli ütopyalara uygun bir tablo karşımıza yine çıkamadı;çünkü içerisinde her türlüsü vardı;hem eşitlik de adalete uymuyor zaten Platon'un Devleti'nde;ne yapılabilir;başka yolu yok mu???

 

Var mı???

 

Düzen karmaşadan doğabilir mi???

 

Yukarda saydığımız denetim yine ortak amaçlı insanların ürünü değil midir???

 

Yani demokrasi içinde ideal bir şeyler taşır ama ideal değildir...

 

Peki ya korku bu işin neresinde???

 

Yukarda yeterince saymadık mı günümüz kötü şartlarını doğuran açgözlülüğün nasıl demokratik haklarla beslenebileceğini;ve daha bir çoklarının yine aynı şekilde güçlenebileceğini;hele bir de işi ehli olan almadı mı vay dünyanın haline...

 

Günümüzü anlamak demokrasi ve özgürlüğü;devlet yönetimi ve insanın olgunluk kazanmasını anlamakta saklı bence...

 

Diyorum ki:

 

Toplum da ütopik olmalı değil midir "tam anlamıyla"???Bu ışığı yakalım bir, dönebilirsek nasıl bir ortamla karşılaştığımızı anlatırız bir ihtimal...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

Dediğimiz gibi mesele meşruiyetin kimden kaynaklı olduğundan çok kaynağın keyfiyeti doğurmaması isteğidir; ancak demokrasi kelime anlamı ve ideali ile buna yaklaşabilmiş midir???

 

İlkel anlamda demokrasiyi ele alacak olursak bu anlayış ortak hayat alanının ortaklarca düzenlenmesi; yani bir toplumsal uzlaşıdır aslında...

 

Peki sonrası???

 

Tarihsel süreç demokrasiyi öyle bir noktaya getirmiş ve bir kesim demokrasiyi öyle bir kullanmıştır ki ortaçağ Avrupası ile bütünleşen kilisenin düşmanlığı, laiklikle birlikte dünyevi otorite kurma aracı haline gelmiştir. Halbuki kanunların halkça yapılmasında dahi halkın değer yargıları söz konusu olacaktır, burada da devreye hangisinden olursa olsun dini anlayış girer...

 

Yani dini referans olarak almama, meşruiyetin kaynağının halk olması vs. yüzeysel tanımlamalardır ve demokrasi dediğimiz kavramı iktidar mücadelesinde kullanıp kendi ideallerini yaşatmaya çalışmış bir grup insanca taşıdığı anlamı günümüze kadar getiren demokrasi bugün bizlere de gerek bazı dini anlayış sahipleri gerekse de tek tanrılı dinlere karşı bazıları ya da dini sosyalden tamamen dışlama arayışında olanlarca bu tanımlamalarla anlatılmaktadır...

 

Oysa çok basittir hepsinin varacağı nokta...

 

Yönetim işi halka rağmen halkı yönetmek ya da halka rağmen halkı büyük bir keyfiyetle yönetmek biçiminde olmamalıdır...

 

İşte bu noktada zaten devletin ayrımcılık yapmadan ulusu kapsaması, çoğulculuk-çoğunlukçuluk dengesinin kurulması, yargı ve benzerleri devreye girecektir...

 

O zaman diyebiliriz ki çağın demokrasi kavramı tarihsel süreçten ve özellikle günümüzün geçmişe bakış tarzından hatta kavramların ele alınışından kaynaklı olarak bizim tanımdan farklı bir anlamı yüklenebilmektedir...

 

Ya ütopik toplum için demokrasi nedir???

 

Demokrasi korku ütopyası haline gelebilir dedik; halbuki bunu da yaşayan insanlar yönünden ele aldık, ya ütopik bir toplumca nasıl bir ütopik düzen kurulacaktır???

 

Ütopik toplumun mükemmel insanlarının mükemmel işleyişi nelere sebep olabilir???

 

Farklı pencereler açalım:

 

- Herkes mükemmeldir; herkes tek başına mükemmel olduğundan devlete, yönetime zaten ihtiyacı yoktur...

 

- Herkes mükemmeldir ama belirli yönde; yani kendi alanının uzmanı insanlar mevcuttur...

 

Bu insanlar bir araya geldiğinde içlerinden yönetmeye dair uzmanlar yükselecektir ama diğerlerine kendi alanlarında fazla müdahaleci olamayacaklar hatta onlardan etkileneceklerdir, ilk bakışta temsili demokrasi diyebileceğimiz bu yönetim aslında aristokratiktir; heterojen yapı bize gerçek toplumları hatırlatır adeta...

 

- Mükemmeller diğerlerini mükemmelleştirecektir...

 

Mükemmellerin diğerlerini eğitme sürecinde demokrasi kesinlikle bulunacak değildir, işte o zaman korku ütopyası dediğimiz resimle karşılaşırız, kaos...

 

Daha bir çok farklı ütopik toplum düşünülebilir...

 

Biribirinden hatta günümüzde düşleyebileceğimizden farklı anlayışlarla karşılaşılacaktır...

 

Yaşananda ise yukarıda verdiğimiz korku ütopyası gerçeğe dönebilir; ama sadece bizim verdiğimiz yönde değil...

 

Mesela günümüz gelişmiş demokrasilerini dahi tehdit ettiği dile getirilen "yargıçlar devleti"; ya da dediğimiz gibi en nihayetinde devletlerin zaten demokrasiyi kendi potalarında eritiyor oluşu...

 

Bence bugün "yarı-anarşik" dediğim ve ilerde gözlenirse bilimselce isimlendirilebilecek olan bir toplum yapısında demokrasi mümkündür ancak ve yine bence anarşik toplum yaşanabilir gerçeklik açısından ne kadar olumsuz düşünüşse yarı-anarşik toplum da bir yerde ya anarşik topluma dönüşüp kaosa sebep olacak ya da gelenekselleşecektir...

 

Böylece hakkında kısa bir açıklama ve ardından korku ütopyalığına cevapla bu iletide de üzerine düşünüş yaptığımız demokrasi için "zor" diyebiliriz...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Geldik demokrasinin en önemli meselelerinden birine daha; özel olarak ele alma sebebimiz aslında günümüzde ülkemizde de bu kavramın nasıl anlaşıldığını iyice çözümlemek...

 

Demokrasinin ya da daha doğrusuyla çağdaş demokrasinin en önemli özelliklerinden birisi de hiç şüphesiz "çoğulculuk"tur; buna göre saf demokrasinin çoğunluğa yani halkın kararına verdiği anlam azınlıkta kalanın konumunu da önemseyerek ve güvence altına alarak güçlendirilmekte, demokrasinin iletişim, uzlaşı, ortak yaşamın ortakça paylaşımı vurguları yapılmaktadır...

 

Şimdi o zaman iki hususu özellikle belirtelim:

 

- Millete dayanan egemenlik anlayışı ve millet iradesinin önemi

 

- Belirli sınırlar içerisinde her türlü eğilime yaşam hakkı, azınlığın da korunması; bütünlüğün tek tipleştirmeden korunabilmesi...

 

Bir doğru parçası düşünün; bir ucu seçkincilik bir ucu çoğunlukçuluk; ortada bir de çoğulcu demokrasi anlayışı var...

 

Doğru parçasının seçkinci ucuna doğru egemenliğin kaynağı sadece göstermelik bir meşruiyet aracı olmakta, milletin iradesiyse üzerinde oynanabilen hatta yeri geldi mi gözardı edilebilen bir araç olarak kalmaktadır; ilk ayak tam anlamıyla seçkinlerin oyuncağı haline gelmiştir...

 

Doğrunun bu ucuna doğru yolculukta seçkinin işine gelmeyen eğilime kolayca yaşam hakkı tanınamaz, azınlık olan seçkin çoğunluğu yönlendirebildiği sürece diğer azınlıklar sorun edilmez ta ki çoğunluk yoldan çıkmıştır; seçkin olan seçkinliğinin verdiği yükseklikle aşağıları kendi dünyasına uygun hale getirecektir, her farklılık seçkin ve değerlerinde son bulacaktır; o zaman ikinci ayak da bir seçkin zümre çıkarına feda edilebilirlik barındırmaktadır...

 

Doğru parçasının çoğunlukculuk ucuna doğru egemenliğin kaynağı bu sefer de millete dayanmaktan çok "halkın çoğunluğuna" dayanır hale gelmekte ve belki de çoğunluğun hevesleri için "millet ve değerleri" yok sayılabilmektedir, yani çoğunluğu sağlayan her türlü nazını yürütecek böylece egemenlik millete değil hakim olan halk çoğunluğuna dayanacak millet iradesi adı altında hep çoğunluğun görüşleri baskın olacaktır; halbuki millet olmak ulus olmak daha farklı bir anlam taşımaktadır, bu ayak halk çoğunluğunca adeta "ele geçirilmiş"tir...

 

Doğrunun bu ucuna doğru yaşam hakkı verilen yine sadece halkın çoğunluğunun eğilimidir ve doğal olarak sayı gücüne de kavuşan bu topluluk azınlıklara istedikleri hakkı verip istemediklerini alabilecektir, bütünlük halkın çoğunluğunda olacak böylece farklılıklara tahammül göstermek keyfiyete tabi olacaktır; bu ayak çoğunluğun insafına kalmıştır...

 

İlk durumda azınlıkların kurduğu iktidar az da olsa yoğundur; ikincisinde çoğunluğun kurduğu iktidar çok da olsa öncekine göre daha seyrektir, eğer bir yöne doğru fazlasıyla kayılır ve önderler yeni bir seçkin kadro oluşturursa yine seçkincilik görülecektir ki devletin düzeni sağlaması için farklı farklı da olsa bir seçkinlik anlayışı meydana getirdiği tecrübelerle görülmektedir...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
SONUÇ:

 

Demokrasi ulaşılması amaçlanan olarak her türlü ifadeye zararlı olana kadar hoşgörüyle yaklaşan, kendi içinde doğal olarak özgürlük ve bireysellik barındıran yönetim anlayışıdır; bu yüzden yöneten-yönetilen iç içedir...

 

Demokrasi yaşanabildiği en iyisiyle temsili olarak halka yönetim hakkı tanıyan; özdeki amacı yönetimi, gelişen dünyayla önemi artan halkla meşrulaştırmak ve halkı ön planda tutan politikalar izlemek olan bir anlayıştır; ancak görüldüğü gibi fazla etkiye açık olmakla birlikte bu etkilere karşı denetim mekanizmaları geliştirilmiştir; her şeye rağmen "devlet" yine kendi "öz"ünü korumaktadır ve demokrasi ancak kendisine izin verilen bahçesinde halka açık olarak oynamaktadır;asıl demokrasi ise ütopyada yerini almıştır ve idealliği de çokça sorgulanmalıdır; bu onun doğasında her türlüsünü barındırabilecek olmasından kaynaklanmaktadır...

 

 

 

 

Saygılar...

 

Sevgiler...

 

:zorro:

 

Asıl demokrasi dediğiniz sınırsız özgürlük olarak tanımlayacağımız çıkış noktası mı?Şayet buysa bu bir ütopya olarak kalmaya devam edecektir.Her türlü ifadeye zararlı olarak yaklaşan demokrasiye göre bu tehlike sınırı nedir?Bu da bizi galiba yine devlet karşısında sınırları çizilen bir demokrasiye götürür.

 

Bizlere daima halkın kendisini yönetimde temsiliyet veya diğer araçlarla ifade etmesi olarak tanımlanmış bir demokrasi var.Öyle ya demokrasi halktı,halkın devlet karşısında ki gücüydü.İşte tam bu noktada demokrasi bireyi devlete karşı olarak koruyan değil;devlete hizmet eden bir birey anlayışına dönüşmüştür.Sınırsız olan özgürlük ütopya olarak kalmaya mahkumdur dedim;çünkü demokrasinin özü olan sınırsız özgürlük devletler için daima tehdittir.Demokrasinin tarihini okuduğumuz zaman bu çok keskin ifadelerle karşımıza çıkar.Demokrasi artık demokrasi değil;anayasa veya hukukla yeni bir anlam kazanmış Anayasal Demokrasi vb...Devlet ve birey ilişkisi demokrasi ve tüm diğer düzenlerde tartışılması anlaşılması gereken bir konudur.Konuyu saptırmadan yine size dönelim;dediğiniz gibi

 

''her şeye rağmen "devlet" yine kendi "öz"ünü korumaktadır ve demokrasi ancak kendisine izin verilen bahçesinde halka açık olarak oynamaktadır;asıl demokrasi ise ütopyada yerini almıştır...''

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi demokrasiyi devletin karşısına koysak bu sefer başka bir şey söz konusu olur çünkü demokrasi sonuçta devlet ve toplum düzenine dair bir düşünüş olmasıyla devlet ve toplumsal değerler düşmanlığından ayrılır ama bununla birlikte bildiğimiz o kimi yerde "ana" kimi yerde "baba" kimi yerde de "üzerine güneş batmayan" olarak algılanan devlet düşünüşünü değiştirmektedir günümüz anlayışıyla...

 

Bunun salt demokrasiyle mi yoksa günümüz demokrasi anlayışıyla mı ilgili olduğunu bilemeyeceğim ama demokrasi hayatta fazla kapsayıcı bir rol yüklenmiş durumda; böylece sadece masumca bir yönetime katılmadan öteye yaşam tarzına, genel anlamda hayattaki anlayışa doğru gitmektedir ama bunu ne yukarıda bahsedilen "devletin özü" "tam" olarak kabullenebilir ne de kendi değerlerine sahip çıkan birey ve toplum...

 

Böylece demokrasi de benzeri kavramlarda olduğu gibi "çağın baskınıyla" özdeşleşmekte, bu da çağın baskını karşısında kendisini korumakta olanlardan tepki görmektedir; bir diğer tepki de dediğimiz gibi "güç meselesinden" gelmekte olup devletler gidişatı sezdiğinden müdahalede gecikmemektedir...

 

Ben bu tarz soyutluklarda kendi belirleyiciliğimizi doğru olandan yana mutlak olarak koymamız gerektiğini düşünüyorum; işte Türkiye'de de demokrasiye karşı olmamamın nedeni "şeffaflık, toplumsal dayanışma ve danışma, millete tepeden yapılan baskıdan kurtulma, hoşgörü" gibi meselelerdir...

 

Demokrasi gerçekten de amaç olamaz; demokrasinin amaç olması demek bir ütopyaya yolculuk amacı demek gibi bir şeydir ki bunun için de hiç şüphesiz yeri geldi mi demokrasiye aykırı yöntemler de uygulanmalıdır halbuki daha iyisi için kendi alanında araç olması hem onu yaşanabildiği kadarıyla olgun kılar hem de boş hayaller ve zararlı arzular peşinde koşmamızı engeller...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.